LBD und PDD (Türkisch) Sayfa 1 / 4
Lewy cisimcikli demans ve Parkinson hastalığı demansı
Hastalar ve aile bireyleri için bilgiler
Lewy cisimcikli demans (Dementia with Lewy Bodies, DLB) ve Parkinson hastalığı demansı
(Parkinson’s disease dementia, PDD), Alzheimer tipi demanstan sonra en sık görülen
nörodejeneratif demans hastalıklarıdır. İki hastalık arasındaki geçiş çok akıcıdır, belirtiler güçlü bir
şekilde birbiriyle örtüşür. Klinik tablo ve belirtilerin şiddeti hastalığın erken evresinde her ne kadar
farklılık gösterse de, çoğu uzmanlar, bunların aynı hastalığın yakın ilişkili iki değişik tezahürü
olduğunu varsaymaktadır.
Giriş
Her iki hastalığın temelinde, beyin sapı ve
serebral korteksteki, α-sinüklein proteinlerinin
anormal
katlanmalarından
oluşan
Lewy
cisimcikleri bulunmaktadır. Bunlar ilk defa
1912 yılında nörolog Friedrich Lewy tarafından
Parkinson hastalığı ile bağlantılı olarak
tanımlanmıştır. Lewy cisimcikleri ilgili sinir
hücrelerini ve sinir hücresi bağlantılarını yok
ederler ve ileticilerin (öncelikle dopamin ve
asetilkolin) alış verişini keserler. Bu nedenle
bu hatlarda artık bilgiler iletilemez ve örn.
hareket ve dikkat kontrolü gibi fonksiyonlarda
artan bir şekilde etkiler oluşur.
Klasik Parkinson hastalığı da Lewy cisimcikleri
tarafından
tetiklenmektedir.
Bunlar,
substantia
nigra
adı
verilen
beynin
derinliğindeki
küçük
bölgedeki
dopamin
üreten sinir hücrelerinde katlanırlar ve burada
kronik ilerleyici bir hücre ölümüne yol açarlar.
Bu nedenle tipik hareket bozuklukları oluşur:
Rigor (kaslarda sertlik), istirahat tremoru (kas
titremeleri), akineziye (hareketsizlik) kadar
ilerleyebilen
bradikinezi
(hareketlerin
yavaşlaması) ve dik duruş istikrarsızlığı.
Yürüme hafif öne eğik, ayakları sürüyerek ve
küçük adımlarla gerçekleşir, mimikler sert ve
ifadesiz görünür, ses monoton ve kısıktır.
Hafif
kognitif fonksiyon bozuklukları ve psikolojik
bozukluklar, özellikle depresyonlar Parkinson
hastalığında sıklıkla görülür.
Son yıllardaki bilimsel araştırmalar, Parkinson
hastalarının yüzde 80'inin hastalığın seyri
esnasında bir demans (Parkinson ve/veya
Alzheimer
demansı)
geliştirdiğini
göstermektedir; yani nöronal yıkım süreci
diğer beyin bölgelerine yayılmaktadır. Demans
riski aynı yaştaki genel nüfusa göre yaklaşık
altı kat daha fazladır ve hastanın ve de aile
bireylerinin
yaşam
süresine
ve
yaşam
kalitesine önemli derecede etki etmektedir.
Diğer demans hastalıklarında olduğu gibi DLB
ve PDD, iş ve özel yaşamdaki günlük
aktivitelerin giderek bozulmasına yol açan
bilişsel yeteneklerin ilerleyici bozulması ile
karakterize edilir.
DLB ile PDD arasındaki fark, demans ve
Parkinson belirtilerinin zamansal sıralama-
sında yatar: Demansın hareket bozuklukla-
rından önce veya aynı zamanda ortaya çıkması
durumunda bir Lewy cisimcikli demans teşhisi
konur; buna karşın hareket bozukluklarının
daha sonra ortaya çıkması durumunda
Parkinson hastalığı demansından söz edilir.
Bir PDD tanısı konulması genellikle özel
zorluklar getirmez, çünkü uzun zamandır
LBD und PDD (Türkisch) Sayfa 2 / 4
mevcut
olan
bir
Parkinson
hastalığı
kapsamında gelişir. DLB'de ise erken evrelerde
sıklıkla yanlışlıkla Alzheimer tipi demans
teşhisi konur. Bunun nedeni ise örneğin tipik
hareket bozukluklarının olmaması ve her iki
hastalığın birlikte ortaya çıkabilmesidir. DLB
klinik semptomatikleri birkaç belirgin özellikler
sergilediğinden ve Alzheimer tipi demansa
göre başka bir tedavi gerektirdiğinden, doğru
tanının
mümkün
olduğu
kadar
erken
konulması çok önemlidir.
Belirtiler ve hastalık süreci
Kognitif bozulma süreçleri aynı zamanda,
serebral korteksin (kortikal) yüksek kognitif
fonksiyonların lokalize edildiği belirli bölgeleri
ve de örneğin hareketlerin kontrolünden
sorumlu
olan
daha
derinde
bulunan
merkezlerle (subkortikal) ilgilidir. Klinik tablo
bu
nedenle
demans
ve
hareket
bozukluklarının bağlantısı ile karakterize edilir.
Tipik olarak başlangıç evresinde DLB'de
öncelikle kortikal bölgeler, PDD'de ise beyin
sapı yapıları daha fazla etkilenir.
Her iki hastalığın klinik tablosunda ise
öncelikle
dikkat
bozuklukları,
düşünme
yeteneği bozuklukları ve görsel-mekansal bilgi
işleme bozuklukları ön plandadır. Buna karşılık
bellek ve hatırlama becerisi ve de dil becerileri
daha uzun zaman korunabilmektedir.
Çoğu hastalarda erken hastalık evrelerinde
ortaya çıkan çok sayıda karakteristik belirtiler
mevcuttur. Kognitif belirtiler PDD'ya oranla
genel olarak DLB'de daha az belirgindir.
• Bilişsel dalgalanmalar: Zihinsel perfor-
mans kabiliyeti, bilinç durumu ve de
uyanıklık, birkaç saat ya da birkaç gün
içinde güçlü değişkenlikler gösterebilmek-
tedir. Bu durum kendini örneğin kısa bir
süre önce bilinçleri yerinde olan hastaların
aniden kendinde olmaması, uykulu veya
letarjik olması, konuşmaları artık takip
edememesi, karma karışık konuşması ve
kendi adını dahi hatırlamaması gibi
durumlarla gösterir.
• Tekrarlayan
görsel
halüsinasyonlar:
Hastalar gerçekte var olmayan şeyleri
(insanlar, durumlar vs.) görürler ya da var
olan şeyleri yanlış yorumlarlar. Bu yanlış
algılamalar tipik olarak çok kompleks,
ayrıntılı ve canlıdır ve çoğunlukla insanları
ve büyük hayvanları içerir. Akustik
halüsinasyonlar buna karşın çok daha
nadirdir.
Halüsinasyonlar hastalar tarafından gayet
normal olarak stresli ve bazen tehdit edici
bir şekilde görülür ve kendisini "deli"
yerine koyacakları korkusu ile diğer
insanlara genellikle anlatılmaz. Ancak bu
karakteristik halüsinasyonlar ve sanrılar
aile
bireyleri
açısından
da
stresli
olabilmektedir.
• Parkinsonizm:
Parkinson
hastalığının
kardinal motor semptomları (kaslarda
sertlik, hareketlerin yavaşlaması, hafif
titreme, katı yüzlülük, fısıltılı ses, duruş
istikrarsızlıkları) zorunlu olarak tüm DLB
hastalarında görülmez ve çoğu zaman
hastalık seyri esnasında ortaya çıkar;
sıklıkla
sadece
münferit
semptomlar
ortaya
çıkar.
Ancak
bu
hareket
bozukluklarının ilaçların bir yan etkisi
olmadığı konusuna kesinlik kazandırılma-
lıdır.
• Görsel-mekansal verileri işleme bozuklu-
ğu: Mekansal düşünme ve belirli bir
oryantasyon
kabiliyeti
gerektiren
kompleks kognitif faaliyetler (örneğin
trafikte)
hastalık
seyrinin
erken
evrelerinde etkilenmiştir.
• Yürütücü
işlevlerde
bozukluklar:
Motivasyon,
dikkat
kontrolü
ve
konsantrasyon becerisi erken zamanda
azalmıştır. Hastalar karar vermekte ve de
faaliyetleri planlamakta, organize etmekte
ve
uygulamakta
zorluk
çekerler.
Düşüncede
esneklik
azalır,
çalışma
temposu
genel
olarak
yavaşlamıştır.
LBD und PDD (Türkisch) Sayfa 3 / 4
Yürütücü fonksiyonların nispeten daha
fazla etkilenmesi özellikle PDD için tipiktir
ve çoğu hastalarda belirtilerin ön planında
yer alır.
• REM
uykusu
esnasında
davranış
bozuklukları: Hastalar sıklıkla gece rüya
(kâbus) görürken konuşarak, bağırarak,
elleri ya da ayakları ile hareket ederek
faaliyet gösterirler ve bu esnada yataktan
düşebilirler. Çoğu rüyaların görüldüğü
REM uyku aşaması verilen bu aşamada kas
gerginliği normalde o kadar düşük olur ki,
istemsiz hareketler engellenmiş olur.
Ancak LBD ve PDD'de bu kas atonisi
eksiktir.
Geceleri yaşanan davranış bozuklukları
sadece aile bireyleri için rahatsız edici ve
üzücü olmakla kalmaz, aynı zamanda
hastalarda tehlikeli yaralanmalara da yol
açabilir.
• Nöroleptik aşırı duyarlılığı: Hastaların
yaklaşık
yüzde
50'sinde,
antipsikotik
ilaçlara (nöroleptikler) karşı ciddi bir
intolerans
mevcuttur.
Bu
intolerans
kendisini,
akut
şiddetli
Parkinsonizm
içinde, öncelikle artan kas gerginlikleri,
şaşkınlık ve bilinç bulanıklıklarından koma
halindeki durumlara (örn. günlerce süren
derin uyku) kadar uzanan şekilleri ile
gösterir. Depresyon ve anksiyete gibi
ruhsal bozukluklar, ama aynı zamanda
sanrılı belirtiler daha kötüleşebilir veya
iyileşebilir ya da yeni semptomlar ortaya
çıkabilir. İntolerans reaksiyonları hayati
tehlike içerebilir ve toplamda mortalite
riskinin artmasına katkıda bulunur.
• Ortostatik hipotansiyon: Bu, çoğunlukla
yatay pozisyondan dikey pozisyona geçme
esnasında oluşan baş dönmesi, bayılma
hissi, titreme veya kalp çarpıntısı ile kan
basıncında hızlı bir düşüş anlamına gelir.
Hastalarda, denge bozuklukları ya da
duruş istikrarsızlıklarına (Parkinsonizm)
bağlı olarak özellikle ayağa kalkma ve uzun
süre ayakta durma esnasında düşme,
bayılma ve bilinç kaybı oluşur.
Hastalığın seyri genel olarak özellikle kognitif
belirtilerin ilerleyici bozulması ve yayılması ile
karakterize edilir. Ek olarak Alzheimer tipi
demansın ortaya çıktığı karma formlar (örn.
ciddi bellek bozuklukları) nispeten nadir olarak
görülür. Hangi belirtilerin hastalık sürecinin
hangi aşamasında gelişeceği ve klinik tabloya
hakim olacağı bireysel olarak çok farklıdır ve
diğer faktörlerin yanında, beynin hangi
bölgesinin kuvvetli derecede etkilendiğine
bağlıdır.
Tanı konmasından sonraki ortalama hastalık
süresi yakl. 6-8 yıldır, ancak önemli derecede
daha hızlı veya daha yavaş süreçler de
mevcuttur (2-20 yıl).
Nedenleri ve risk faktörleri
Sinir
hücrelerinin
ve
sinir
hücreleri
bağlantılarının imhası, Lewy cisimcikli demans
ve Parkinson hastalığı demansında ve de
(Parkinson
hastalığında)
α-sinüklein
proteinlerinin
karakteristik
intraselüler
inklüzyonları aracılığıyla tetiklenmektedir. Bu
patolojik sürecin neden oluştuğu, diğer
nörodejeneratif demans hastalıklarında da
olduğu gibi bugüne kadar açıklanamamıştır.
Lewy cisimcikli demans (LBD) hakkında, yaş
hariç herhangi bir risk faktörü bugüne kadar
tanımlanmamıştır. Hastalık genel olarak ileri
yaşlarda başlar. 50-83 yıl arasında değişen yaş
aralığında ortalama başlangıç yaşı 75'tir.
Parkinson
hastalığı
demansının
(PDD)
gelişmesinde önemli risk faktörleri olarak yaş
ve
Parkinson
hastalığının
derecesi
bulunmaktadır: Hastalar ne kadar yaşlı ve
temelindeki Parkinson hastalığı ne kadar
ilerlemiş olursa, demans riski de o kadar
yüksek
olmaktadır.
Depresyonlar,
erken
evrede
ortaya
çıkan
halüsinasyonlar,
dominant belirtisi kas gerginliği (rigor) olan ve
akinetik-rijid olarak adlandırılan Parkinson
hastalığı türü ve de hastalık süresi aynı şekilde
düşük bir etkiye sahiptir.
LBD und PDD (Türkisch) Sayfa 4 / 4
Hem LBD hem de Parkinson hastalığı
(müteakip
demans
ile
birlikte)
nadir
durumlarda ailesel kümelenme nedeniyle
ortaya çıkar. Bu tür kalıtsal türlerin ortaya
çıkmasında çok sayıda genetik faktör rol
oynamaktadır. Bunların arasında α-sinüklein
proteini geninin 4. kromozoma mutasyonu da
bulunmaktadır. Bu tür durumlarda demans
çok daha erken gelişmektedir: LBD hastalık
başlangıcı çoğu zaman 30'lu veya 40'lı
yaşlarda olmaktadır.
Tedavi imkânları
Ne DLB ne de PDD mevcut bilgiler
doğrultusunda
tedavi
edilememekte
ve
durdurulamamaktadır, nedensel bir tedavi
uygulaması mevcut değildir. Çoğu demans
hastalıklarında olduğu gibi tedavi tamamen
semptomatiktir ve ilk etapta şikâyetlerin
azaltılması,
müteakip
hastalık
seyrini
geciktirme ve hasta ile aile bireylerinin yaşam
kalitesini mümkün olduğu kadar uzun süre
korumaya yöneliktir. Birbirini tamamlayan ve
birbiri üzerine uyarlanması gereken çeşitli,
kısmen çok iyi etki eden ilaç veya ilaç dışı
alternatifler mevcuttur.
En uygun ilaç tedavisini bulmak çoğu zaman
kolay bir iş değildir, özellikle hareket
bozuklukları
ve
psikotik
belirtiler
aynı
zamanda ortaya çıkıyorsa: Motor belirtilerinin
tedavisi bir yandan görsel halüsinasyonların ve
sanrıların artmasına neden olur, diğer yandan
psikotik
belirtilerin
tedavisi
hareket
bozukluklarını daha da kötüleştirebilir (mevcut
nöroleptik aşırı duyarlılığı nedeniyle). Hangi
belirtilerin öncelikli olarak tedavi edilmesi
gerektiği ve hasta ile aile bireylerinin hangi
potansiyel yan etkileri ve sonuçları kabul
etmesi gerektiği konusunda uzlaşmalar ve
karşılaştırmalar burada kaçınılmazdır.
Hangi şikayetlerin hakim olduğuna bağlı olarak
hastalık
Parkinson
ya
da
Alzheimer
preparatları (asetilkolinesteraz inhibitörleri)
ile tedavi edilebilir. DLB ve PDD söz konusu
olan asetilkolin ileticisinin belirgin bir eksikliği
olduğundan, bu ilaçlar kognitif belirtilerde
çoğunlukla bir iyileşmeye yol açar.
Örneğin psikoterapi, ergoterapi veya bilişsel
eğitim
gibi
çeşitli
ilaç
dışı
tedavi
yaklaşımlarında birçok kognitif ve de psikotik,
depresif ve motor semptomları olumlu olarak
etkilenebilmektedir. Belleğin sadece hafifçe
bozulmuş olduğu durumlarda, hastalıkla ve
sonuçları ile başa çıkma konusunda psikolojik
konuşma ve davranış terapileri başarılı bir
şekilde uygulanabilmektedir.
Tüm demans hastalıklarında olduğu gibi
burada da sosyal çevre azımsanamayacak
derecede bir rol oynamaktadır. Bedensel ve
ruhsal aktivasyon, eski ve yeni sosyal
temasların
(aile,
arkadaşlar,
gündüz
bakımevleri, hasta ve aile bireyleri için kendi
kendine yardım grupları), hastalık ve belirtileri
hakkında kapsamlı bir danışmanlık, hastalık ile
başa çıkma konusunda katkıda bulunabilir ve
yaşam kalitesini iyileştirebilir.
Mag.
a
Isabel Flamme
Klinik ve sağlık psikoloğu
Dostları ilə paylaş: |