Microsoft Word 08-ozkul-osman doc


Göç ve Zorunlu Göç Kavramlarının Ayrımı



Yüklə 409,33 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/24
tarix02.01.2022
ölçüsü409,33 Kb.
#40824
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24
acarindex-1423873173

3. Göç ve Zorunlu Göç Kavramlarının Ayrımı 

Göç, tarih boyunca toplumların gerek dışarıdan zoraki faktörlerin etkisiyle

gerekse içsel nedenlerle gönüllü olarak yaşadıkları bir olgudur. Göç olgunun 

bugün birçok bilimin ve dünya kamuoyunun ilgi alanına girmiş olması, teri-

min tanımı üzerinde durmayı gerektirmektedir. Göç, günümüzde coğrafya 

kadar demografi, iktisat, sosyoloji, sosyal psikoloji, hukuk vb. gibi bütün 

sosyal bilimler için ortak bir ilgi alanıdır. Çoğu bilim dalında göç olgusunun 

farklı yönleri ele alınmaktadır.  

Sosyolojik olarak ise göç olgusunun başta coğrafi, demografik, siyasi ve eko-

nomik olmak üzere diğer nedenleri de incelenmektedir. Bu nedenlerin birbi-

riyle ilişkisi ve ayrıca göçü yaşayan grupların geçirdikleri kültürel değişim 

sorunu da incelenmektedir. Geçmiş çağlarda yaşanan göçler daha çok tarihi 

bir veri olarak kalırken, çağımızda yaşanan göçler, sosyoloji bilimi tarafından 

çok boyutlu olarak ele alınmaktadır.  

En genel anlamıyla göç, şahıs veya toplulukların fiili ikametgâhlarını isteyerek 

ya da zorla, kalıcı veya belirli bir süreyi kapsayıcı şekilde gerçekleşen fiziki me-

kân değişikliğidir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere göç, zorunlu ya da gönül-

lü olarak yaşanan bir durumu ifade etmektedir. Gönüllü göç, insanların kendi 

istekleri ve beklentileri yönünde bir ketten diğerine ya da bölgeye olan hareket-

liliğini dile getirir. Zorunlu göç ise, bireylerin istekleri dışında çeşitli kuvvetlerin 

etkisi veya zorlamasıyla gerçekleşir. Örneğin, devletin çeşitli sosyal, ekonomik, 

güvenlik vb. konularda aldığı kararların yerine getirilmesi aşamasında, nüfusta 

oluşturulan hareketlilik zorunlu göçü oluşturmaktadır (Akkayan 1979: 15). 

Göçmen ise, uluslararası hukuk belgelerinde sayılan siyasi kriterler nedeniyle 

değil de sırf ekonomik nedenlerle, daha müreffeh bir hayat standardı yakala-

yabilmek için vatandaşı olduğu ülkeden bir başka ülkeye göçen kişiye denir. 

Göçmenler vatandaşı olduğu ülkenin korumasından yararlanmaya devam 

ederler ve bu yolculuğa kendi istek ve arzuları ile çıkarlar. Göçmen kabul 




biligGüz / 2009, Sayı 51 

 

146 



eden ülkeler, göçmen politikalarına bağlı olarak başvuruları kabul veya red-

dedebilirler. Bu ülkelerin bu anlamda temel bir insan hakkından kaynakla-

nan sorumlulukları yoktur (http: //www.amnesty.org.tr/, 09 Temmuz 2007). 

Göç türlerini incelemek istersek karşımıza  iç  göç  ve  dış göç kavramları  çık-

maktadır.  İç göç, ulusal sınırlar içersindeki topluluk hareketleri; dış göç ise 

nüfusun ülke sınırları  dışına yönelik yer değiştirmesidir (Gezgin 1994: 22). 

Karabağ halkının yaşadığı göç olgusunun bu kavramsallaştırma içindeki yeri-

ni belirlemek için ise biraz daha açıklamaya ihtiyaç vardır. Çünkü gerek poli-

tik gerekse ekonomik hesaplaşmalar ve menfaatler açısından bölgedeki ak-

törlerin tutumu bu konuyu tartışmalı bir noktada bırakmaktadır.  

Bu çalışmada kullanılan Mültecilik (Kaçkınlık) ve Zorunlu Göç (Mecburi Göç-

kün) kavramları ise özellikle yukarıdaki genel kullanımlardan bazı farklarla 

ayrı kullanılmaktadır. Bu ince ayrımları görebilmek için, kavramların anlam-

larını biraz daha ayrıntılı olarak tasvir etmek yararlı olacaktır. 

Mülteci kavramı, genel olarak yaşadıkları yerleri terk etmeye zorlanan insan-

ları tanımlamak üzere kullanılmaktadır. Normal durumlarda ortaya çıkan göç 

olayları için sözcük bu genel manada kullanılırken; ülkelerini terk etmek zo-

runda bırakılan insanlar ile ülkelerinin sınırları içerisinde göç etmeye zorlanan 

insanların birbirinden ayırt edilmesi için fazla çaba harcanmamaktadır. Bu-

nun dışında, kaçış nedenlerinin özellikleri ve farklılıkları üzerinde de pek fazla 

durulmamaktadır. 

Başka bir ifade ile problem daha çok diplomatik ve politik hesaplar ile ele 

alınmakta, genellikle “insani” ve “sosyal” boyutu ihmal edilmektedir. İnsanlar 

ister zulümden, siyasal şiddetten, toplumsal çatışmalardan, isterse de doğal 

afetler veya yoksulluk nedeni ile kaçsınlar, hepsinin mülteci sıfatını edindikleri 

varsayılıyor. İşte bu yaklaşım biçimi söz konusu problemi daha karmaşık hale 

getirmektedir Bu nedenle de güçlü devletlerin politik hesapları arasında, baskı 

ve tehdit altında yaşayan insanların çığlıkları fark edilememektedir 

Fakat aslında uluslararası hukukta “mülteci” kavramı son derece özel durum-

ları ifade edecek bir şekilde ele alınıyor. Yani hukuken söz konusu mültecilik 

sorununun anlamı, adeta, sosyalist blok ülkelerinden kaçıp, Batılı devletlere 

sığınan kişileri içermektedir. Zira 1951 tarihli mülteciler statüsü ile ilgili Bir-

leşmiş Milletler Sözleşmesinde tanımlandığı biçimiyle mülteci şöyle tanım-

lanmaktadır: "Irkı, dini, tabiiyeti, belli bir gruba mensubiyeti veya siyasi dü-

şünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için 

vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından ya-

rarlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen 

yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülke-

sinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle 



Özkul, Vermez, Dağlık Karabağ Göçmenlerinin Sosyo-Ekonomik Sorunları

 

 

147 



dönmek istemeyen şahıs(lar)" olarak tanımlanmaktadır (http: 

//www.amnesty.org.tr/, 09 Temmuz 2007). 

Nitekim daha sonraki yıllarda ise Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin tanımladığı 

biçimi ile mülteci tanımına tam olarak uymadıkları halde zorunlu göç kurbanları 

da ortaya çıkmış ve bu da beraberinde yeni bir kavramı meydana getirmiştir. Bu 

durumda zahiri olarak aynı görünmesine karşın “zorunlu göç”, “mültecilik”ten 

ayrı bir kavram olmaktadır. Bu durumda sorunun tanımı ve çözümü konusunda 

en yetkili kurumun böyle bir yaklaşım sergilemesi, en baştan sorunun çözümü-

nün ne kadar zor olduğunu göstermektedir.  

Ayrıca ideolojik ve politik hesapların farklılığı da bu konuda sağlıklı yol almayı 

zorlaştırmaktadır. Örneğin “zorunlu göçe tabi tutulmuş insanlar” kavramı insan 

hakları örgütleri ve politikacılar tarafından artık sıkça kullanılmış olmasına rağ-

men, kavramın tam olarak ne anlama geldiği konusunda bir belirsizlik bulun-

maktadır. Uluslararası ilişkilerde “zorunlu göç” kavramının resmi ve hukuki ta-

nımının yapılmış olmasına karşın; bu terim aynı zamanda “işkence, silahlı çatış-

ma veya şiddet yüzünden evlerini ve ikamet ettikleri yerleri terk etmek zorunda 

bırakılmış, fakat kendi ülkesi sınırları içerisinde yaşamaya devam eden insanlar”ı 

belirtmek için de kullanılmıştır. 

Kavramın anlamı üzerinde daha özel bir bilgiye başvurulacak olursak; Azer-

baycan Türkçesi’nde ise “mülteci” kelimesi yerine “kaçkın” kelimesi kulla-

nılmaktadır. Buna göre “kaçkınlar”; 1988 yılında Ermenistan’dan göçe zor-

lanan Azeri etnik kimliğine ve diğer etnik kökenlere mensup olan ancak Azer-

baycan vatandaşı olmayan kişilerdir. Bu tanıma göre, 1948–1953 yılları 

arasında Ermenistan’dan göçe tabi tutulan Ahıska Türkleri ile diğer etnik 

kimliğe sahip topluluklar da “kaçkın” statüsündedir (Oğan 2001: 431). 

Zorunlu göç kavramına karşılık ise Azerbaycan’da “mecburi göçkün” kavra-

mı kullanılmaktadır. Bu kavram ise; Dağlık Karabağ sorunun silahlı çatışma-

ya dönüşmesi ile beraber Azerbaycan sınırları içerisinde bulunan Dağlık 

Karabağ ve çevresindeki bölgelerde yaşayan; etnik kökenine bakmaksızın 

güç tatbik edilerek göçe zorlanan Azerbaycan vatandaşlarını kapsamaktadır 

(Oğan 2001: 431-432). İşte Azerbaycan yönetimi her şeye rağmen, bir yan-

dan bütün bu göçkünlerin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmakta, diğer yandan 

da kalıcı çözüm yolları aramaktadır.  

Bu tedbirler çerçevesinde insanların kayıtlarının tutulması ve onlara bir statü 

verilmesi üzerinde çalışılmaktadır. Kabul edilen kanunun 1. maddesine göre; 

milliyetine, dinine, diline vs. özelliklerine göre takibe maruz kalması, hayatı-

nın, ailesinin, malının tehlikede olması, yaşadığı devletin onu müdafaa et-

memesi yüzünden yaşadığı ülkenin dışına çıkan Azerbaycan Devleti vatan-

daşı olmayan kişilere "Kaçgın", Azerbaycan Cumhuriyeti'nde daimi yaşadığı 

yeri terk etmeye mecbur olup, başka yerlere göçen şahıslar veya başka ülke-





Yüklə 409,33 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin