Barnabas İncili 67
Ah, bir karıncadan korkarken bir fili önemsemeyen nice nice
insan vardır!
Ve İsa bunları söyleyip mabetten çıktı. Fakat ele geçirip,
babalarının Allah'ın kutsal kullarına yaptığı gibi, ona
istediklerini yapamayan kâhinler kendi aralarında öfkeden
kuduruyorlardı.
İsa, peygamberlik görevinin ikinci yılında Kudüs'ten çıkıp
Nain'e gitti. Şehrin kapısına yaklaştığı sırada, ahali, herkesin
ölümüne ağladığı dul bir annenin tek oğlunu mezara
götürüyordu. Bu sırada İsa şehre gelmiş bulunuyordu. Ve halk,
Galileli bir peygamber olan İsa'nın geldiğini anlayıp, ölüyü bir
peygamber olduğundan kaldırabilir diyerek, kendisine
yalvarmaya koyuldular. İsa çok korktu ve Allah'a yönelerek
dedi, “Beni bu dünyadan al ey Rabbim, çünkü dünya delirmiş,
nerdeyse bana tanrı diyecekler!” Ve İsa böyle deyip ağladı.
Sonra melek Cebrail gelip dedi, “Ey İsa, korkma, çünkü Allah
sana her sakat ve noksanlık üzerine güç vermiştir, o kadar ki,
senin Allah adıyla bahşedeceğin her şey tümüyle yerine
gelecektir.” Bunun üzerine İsa iç çekip, dedi, “Sen ne dilersen
olur, Rab Allah kadir ve rahimdir.” Böyle deyip ölünün annesine
yaklaştı ve ona acıyarak dedi, “Kadın, ağlama.” Ve ölünün elini
tutarak, dedi, “Sana diyorum genç, Allah'ın adıyla iyileşip kalk!”
Sonra, çocuk yeniden canlandı ve bunun üzerine herkes korkuya
kapılıp, dediler, “Allah içimizden büyük bir peygamber seçip
çıkardı ve halkını ziyaret etti.”
Bu sırada Roma ordusu Yahudiye'de olup, memleketimiz
atalarımızın günahları yüzünden onlara bağlıydı. Şimdi,
Romalıların âdetiydi ki, halka yararlı yeni bir şey yapan tanrıya
seslenip ibadet ederlerdi. Ve Nain'de bulunan bu askerlerin
bazıları da bir ötekini, bir berikini paylıyor ve “Tanrılarınızdan
biri sizi ziyaret etti ve siz buna hiç önem vermediniz. Eğer, bizim
tanrılarımızdan biri bizi ziyaret edecek olsa, biz ona elimizde
olan her şeyimizi veririz.