tu. Güzelliğinin yarattığı zaferle dans etti. Tüm erkekler onunla
tanışmak ve dans etmek istedi, bakan bile onunla dans etti.
Balodan ayrıldıklarında sabahın dördüydü. Cadde bomboş-
tu. Ümitsizce, soğuktan titreyerek Sen Nehrine doğru yürüdü-
ler, sonunda eski püskü bir fayton buldular. Fayton onları evle-
rine götürdü, üzgün üzgün dairelerine çıktılar.
Kadın bir kez daha güzelliğine bakmak için aynanın önüne
geçti. Fakat aniden bir çığlık attı, gerdanlık boynunda yoktu.
Kocası “Ne oldu?” diye sordu.
“Madam Forestier’in gerdanlığını kaybettim!”
Adam şaşkın ayağa kalktı.
“Ne! Olamaz! Balodan çıktığında boynunda olduğuna emin
misin?”
“Evet, bakanlık sarayının girişinde boynumdaydı, yolda düş-
se sesini duyardık, faytonda olmalı.”
“Herhalde, faytonun plakasını aldın mı?”
“Hayır, ya sen?”
“Hayır!”
Dehşet içinde birbirlerine bakakaldılar. Kocası kolyeyi ara-
mak için evden çıktı, kadının yatağına gidecek, düşünecek hali
bile yoktu ve balo kıyafetiyle bir koltuğa oturdu.
Mösyö Loisel soluk bir benizle saat yedi gibi geri geldi, hiç-
bir şey bulamamıştı.
“Arkadaşına kolyenin kopçasının koptuğunu, tamire verdiği-
ni yazarsın, böylece bulana kadar biraz zaman kazanırız.”
Kadın, adamın söylediği gibi yazı gönderdi.
Haftanın sonunda tüm ümitleri kaybolmuştu. Loisel sanki
beş yaş ihtiyarlamış gibiydi.
O dükkân senin, bu dükkân benim dolaştılar. İkisi de üzün-
tüden bitkin, kaybolan gerdanlığın aynısını bulmak istiyorlardı.
Sonunda Palais Royal’da kaybolan gerdanlığın neredeyse aynı-
sını buldular, 40.000 franktı ama 36 bin franka alabileceklerdi.
Kuyumcudan üç gün satmamasını, bekletmesini rica ettiler,
ayrıca şubat ayının sonuna kadar kayıp gerdanlığı bulurlarsa
bunu 34 bin franka satın alması konusunda pazarlık yaptılar.
Loisel’in babasından kalan 18 bin frangı vardı, gerisini de
borç alacaktı. Ondan 5, ötekinden 10, diğerinden beş bin frank
borç alarak fahiş fiyatlarla tefecilere borçlandı, başına gelebi-
lecek tüm fiziksel ve ruhsal işkenceleri, dertleri, kara bulutları
düşünüp korkuyorlardı Sonunda kuyumcunun dükkânına gidip
otuz altı bin frankı ödeyerek gerdanlığı aldılar.
Madam Loisel, gerdanlığı arkadaşına geri götürdüğünde
kadın soğuk bir tavırla, “Daha önce geri getirmen gerekirdi, ih-
tiyacım olabilirdi.” dedi.
Korktuğu olmadı ve arkadaşı kutuyu açmadı, açıp da ger-
danlığın değiştiğini fark etse ne derdi? Madam Loisel’i hırsız
yerine koyar mıydı?
Bundan sonra, Madam Loisel, muhtaç durumdaki insanla-
rın korkunç tecrübelerini yaşadı. Yine de payına düşene cesurca
katlandı. Bu korkunç borç ödenmeliydi, hizmetçilerini gönder-
diler, evlerinden taşındılar ve tavan arasında bir oda kiraladılar.
Madam Loisel, ağır ev işleri ne demekmiş, öğrenmek zo-
runda kaldı, o zarif parmakları, gül pembesi tırnaklarıyla yağlı
kapları, tavaları, eski püskü çarşafları, giysileri yıkadı… Sıradan
biri gibi giyinmeye başladı. Kolunda bir sepetle manava, kasa-
ba gidip kuruşu kuruşuna pazarlık yapıyordu.
Her ay birkaç senet ödediler, kimisini ertelettiler, yeni borç-
lar aldılar. Kocası akşamları bir tüccar için ek iş yaptı ve gece
geç saatlerde sayfası 5 kuruşa yazılar yazdı. Bu durum tam on
yıl sürdü. On yılın sonunda tüm borçlarını, faizleriyle birlikte
ödemişlerdi.
Artık Madam Loisel yaşlı biri gibi duruyordu. Küf kokulu saç-
ları, kırmızı elleriyle ev işleri yapan temizlikçi kadınlara benze-
mişti. Kocası ofisteyken pencerenin kenarına oturup balodaki
güzelliğini, herkesin kendisine nasıl hayranlık duyduğunu ve o
güzel geceyi hatırlıyordu. Gerdanlığı kaybetmeseydi ne olur-
du? Hayat ne kadar tuhaf ve değişkendi! Ufacık bir şey insanı
yıkabiliyordu.
Bir pazar günü Champs Elysee’ye gittiğinde Madam Fores-
tier’e rastladı, o hâlâ genç, hâlâ güzel, hâlâ cazibeliydi. Onunla
konuşsa mıydı? Artık her şeyi ödediğine göre onunla konuşabi-
lir, her şeyi anlatabilirdi. Neden olmasın?
Kadının yanına gitti. “İyi günler Jeanne!”
Diğeri bu alelâde görünümlü ev kadının kendisine böyle sa-
mimi seslenmesinden şaşırdı, kadını tanımamıştı.
“Ben Mathilde Loisel.”
Arkadaşı bir çığlık attı.
“Ah, zavallı Mathilde’ciğim ne kadar değişmişsin!”
“Evet, son görüştüğümüzden bu yana çok zor bir hayatım
oldu ve çok yoksulluk çektik. Hepsi senin yüzünden oldu!”
“Benim yüzümden mi? Nasıl?”
“Bakanlık balosunda takmam için ödünç verdiğin elmas
gerdanlığı hatırladın mı? Ben onu kaybettim.”
“Ne diyorsun? Ama onu bana geri getirmiştin.”
“Sana tıpatıp aynısını alıp getirdim ve onu ödemek tam 10
yılımızı aldı, bizim gibi bir şeyi olmayan birileri için bunun kolay
olmadığını anlamalısın, sonunda bitti ve çok memnunum.”
Madam Forestier durdu.
“Benim gerdanlığımın yerine koymak için elmas bir gerdan-
lık aldığını mı söylüyorsun?”
“Evet, o gün fark etmedin, birbirine çok benziyorlardı.”
Madam Forestier çok duygulanmıştı, kadının ellerini avucu-
nun içine aldı. “Ah, benim zavallı Mathilde’ciğim, benim ger-
danlığım sahteydi, en fazla beş yüz frank ederdi!”
Dostları ilə paylaş: