Robert Bresson Eski filmlerime karşı kendimi bir baba gibi hissederim. Çocuklarınızı dünyaya getirirsiniz, sonra onlar büyür ve sizi terkeder-
ler. Zaman zaman birlikte olursunuz ve onları yeniden görmek sizin için her defasında büyük bir keyif olur.
Michelangelo Antonioni NECİP FAZIL KISAKÜREK Necip Fazıl (26 Mayıs 1904, İstanbul 25 Mayıs 1983, İstanbul) Türk ve İslamcı şair, ya-
zar ve fikir adamıdır. 21 yaşında yayımladığı ‘‘Örümcek Ağı’’ adlı şiir kitabının ardından,
24 yaşındayken yayımladığı ‘‘Kaldırımlar’’ adlı şiir kitabıyla tanınmıştır. 1934 yılına kadar
sadece şair olarak tanınmış ve meşhur Bâb-ı Âli’nin önde gelen isimleri arasında yer al-
mıştır. 1934 yılında Abdülhakîm Arvâsî ile tanıştıktan sonra büyük bir değişim yaşamış
ve bu değişimi kendisi “...içimi öylesine bir sosyal mücadele ve cemiyeti yorma hamlesi
kapladı ki, artık çalışamaz oldum.” şeklinde tanımlar. Öne çıkan eserleri şunlardır: Çile
(şiirlerini topladığı eser), Reis Bey, Bir Adam Yaratmak (tiyatro eseri), Batı Tefekkürü ve
İslam Tasavvufu, Türkiye’nin Manzarası …
İnci Enginün’e göre N. Fazıl, Halk şiiri geleneğinden hareket etmiş, heceyi kullanmış,
Batı şiiriyle kendi geleneğimizi birleştirmeye çalışmıştır. Mustarip, arayan, bekleyen ve
hiç tatmin olmayan modern insanın huzursuzluğu onda görünür. Dine yöneldikten son-
ra başlangıçtaki bu trajik duyuşu kaybolmuştur. Orhan Okay Kısakürek için, “Galiba o, edebiyatımızda, hatta belki dünya
edebiyatında da kendi şiirlerini devamlı değişikliklerle her defasında başka estetik endişelerle ortaya koyan tek şairdir.”
demiştir
26 Mayıs 1980’de Türk Edebiyatı Vakfı tarafından “Şairler Sultanı” ve 1982 yılında yayınlanan “Batı Tefekkürü ve İslâm
Tasavvufu” isimli eseri münasebetiyle de “Yılın Fikir ve Sanat Adamı” seçildi.
ÇİLE Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...
Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!
Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent,
Ok çekti yukardan, üstüme avcı.
Ateşten zehrini tattım bu okun.
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum, değdi burnuna (yok)un,
Kustum, öz ağzımdan kafatasımı.
Bir bardak su gibi çalkandı dünya;
Söndü istikamet, yıkıldı boşluk.
Al sana hakikat, al sana rüya!
İşte akıllılık, işte sarhoşluk!
Ensemin örsünde bir demir balyoz,
Kapandım yatağa son çare diye.
Bir kanlı şafakta, bana çil horoz,
Yepyeni bir dünya etti hediye.
Bu nasıl bir dünya hikâyesi zor;
Mekânı bir satıh, zamanı vehim.
Bütün bir kâinat muşamba dekor,
Bütün bir insanlık yalana teslim.
Nesin sen, hakikat olsan da çekil!
Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!
Otursun yerine bende her şekil;
Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!