uyukluyordu. Size Arjantinli bir dostumu getirdim, dedi Pereira, Bay
Bruno Lugones, işte pasaportu, ama adının açığa çıkmasını istemiyor,
duygusal nedenlerden ötürü burada bulunuyor.
Ufak tefek ihtiyar,
gözlüğünü çıkarıp kayıt defterini karıştırdı. Bu sabah birisi yer
ayırtmak için aradı, siz miydiniz? Evet, bendim, diye doğruladı Pereira.
Iki kişilik banyosuz bir odamız var, dedi ufak tefek ihtiyar, ama bilmem
beyin işine gelir mi? Son derece uygun, dedi Pereira. Bir kısmını peşin
ödemeniz gerekiyor, dedi ufak tefek ihtiyar, bu işleri bilirsiniz. Pereira
cüzdanını aldı ve içinden iki banknot çıkardı. Size üç günü peşin
ödüyorum, dedi, şimdilik iyi günler. Bruno Rossi’yi selamladı, ama elini
sıkmamayı yeğledi, bu ona aşırı bir samimiyet gösterisiymiş gibi
göründü. Hoşçakalın, dedi.
Dışarı çıktı ve çeşmenin kenarına oturmuş bekleyen
Monteiro Rossi’nin karşısına dikildi. Yarın sabah yazı işlerine uğrayın,
dedi, bugün makalenizi okuyacağım, konuşacaklarımız var. Yani
doğrusu... dedi Monteiro Rossi. Neyin doğrusu, diye sordu Pereira.
Biliyorsunuz, dedi Monteiro Rossi, olan biteni gözönüne alırsak, daha
sakin bir yerde buluşmak daha uygun düşerdi, belki sizin evinizde. Oyle
olsun, dedi Pereira, ama benim evde olmaz, bir kere yeter, yarın öğlen
birde Café Orquidéa’da buluşalım, ne dersiniz? Tamam, dedi Monteiro
Rossi. Pereira, onun elini sıktı ve görüşmek üzere, dedi. Eve yürüyerek
dönmek geçti aklından, ne de olsa hep yokuş aşağıydı. Harika bir gündü
ve Atlantik’ten hoş bir yel esmeye başlamıştı ve canı biriyle konuşmak
istiyordu, belki de Peder Antonio’yla konuşabilirdi, ama Peder Antonio
gününü hastalarının başucunda geçirirdi. O zaman gidip karısının
portresiyle biraz la layabileceğim düşündü. Böylece ceketini çıkarıp
sakin sakin evine döndü, diye iddia ediyor Pereira.
13
Pereira, geceyi Balzac’ın Honorine’ini çevirip kısaltmakla
geçirdiğini iddia ediyor. Çok zaman alıcı bir çalışmaydı,
ama ona
sorarsanız, ortaya oldukça akıcı bir çeviri çıktı. Sabahın altısından
dokuza üç saat uyudu, sonra kalktı, soğuk suyla yıkandı, kahvesini içip
yazı işlerine gitti. Merdivenlerde karşılaştığı kapıcı kadın ona soğuk
davrandı ve sadece başını sallayarak selamladı. O da yarım ağızla
merhaba, diye homurdandı. Odaya girdi, çalışma masasına oturdu ve
doktoru Costa’nın numarasını çevirdi. Alo, doktor, dedi Pereira, ben
Pereira. Nasılsınız,
diye sordu Doktor Costa, haftada bir kere Parede
Deniz Tedavi Merkezi’ne viziteye gidiyorum, neden birkaç günlüğüne
orada yatmıyorsunuz? Hastaneye yatmak mı, o da neden,
diye sordu
Pereira. Çünkü Parede Kliniği’nde tıbbi gözetim iyidir, ayrıca
romatizma ve kalp hastalıklarını doğal yöntemlerle tedavi ederler,
yosun banyoları, masaj ve zayı lama kürleri yaparlar, üstelik Fransa’da
okumuş çok iyi doktorları vardır, biraz dinlenip gözetim altında olmak
size çok iyi gelir Pereira, ve de Parede Kliniği sizin için biçilmiş
kaftandır, isterseniz yarın için bile bir
oda ayarlayabilirim sizin için,
deniz manzaralı, güzel, küçük bir oda, sağlıklı yaşam, yosun banyoları,
deniz tedavisi ve en azından bir kere sizi ziyarete gelirim, birkaç
veremli hasta da oraya yatırıldı, ama onlar başka bir bölümdedir,
bulaşma olasılığı hiç yok. Ha, eğer buysa, veremlilerden çekinmem,
dediğini
iddia ediyor Pereira, bütün yaşamımı veremli bir kadınla
beraber geçirdim ve hastalığın üzerimde en ufak bir etkisi yok, ama
sorun bu değil, sorun cumartesi günkü kültür sayfasının sorumlusu
olmam, yazı işlerinden ayrılamam. Dinleyin Pereira, dedi Doktor Costa,
beni iyi dinleyin. Parede Lizbon’la Cascais’in tam ortasındadır, yani
Lizbon’dan topu topu on kilometre uzaktadır, eğer makalelerinizi orada
yazıp Lizbon’a göndermek isterseniz, klinikte çalışan
bir memur her
sabah saat onda şehre indirebilir, ayrıca kültür sayfası sadece haftada
bir kez çıkıyor, iki-üç tane uzun yazı hazırlarsanız, iki cumartesi için
kültür sayfası hazır olur, ayrıca sağlığın kültürden daha önemli
olduğunu söylememe izin verin. Tamam, dedi Pereira, ama iki hafta çok
fazla, bir hafta dinlenmek bana yeter. Hiç yoktan iyidir, diye bitirdi
sözlerini Doktor Costa. Pereira, Parede Deniz Tedavi Merkezi’nde bir
hafta geçirmeye boyun eğdiğini ve Doktor Costa’ya ertesi gün için bir
oda ayırtması için izin verdiğini ileri sürüyor. Ama öncelikle, nezaket
gereği müdürüne haber vermeliydi. Telefonu kapatıp matbaanın
numarasını çevirdi. Balzac’ın iki-üç bölümde yayınlanacak bir anlatısı
bulunduğunu, bu sayede de kültür sayfasının birkaç haftalığına hazır
olduğunu söyledi. Ya
‘Anımsamalar’ sütunu, diye sordu dizgici. Şimdilik
Dostları ilə paylaş: