İçyanda
, farinks duvarı, proc. styloideus ve a. karotis
interna iledir. M. stylofaryyngeus, n. glossopharyngeus
ve n. vagus’un faringeal dalları, a. karotis eksterna ve
interna arasından geçer.
D- A.KAROTİS İNTERNA
A. karotis interna, karotis kommunisin uç dalların-
dan bir tanesidir. Beyni, gözü, alnı ve burnun bir bölü-
münü kanlandırır. Arter, tiroid kıkırdağın üst kenarı
hizasında başlar ve boyunda kafa tabanına doğru yük-
selir. Kafa boşluğuna temporal kemiğin pars petros’sın-
daki kanalis karotikus’dan girer. Boyunda dal vermez.
Komşuluğu;
Ön dışyanda
, M. digastrikus’un aşağısında; deri,
yüzeyel fasya v.lingualis, v. fasialis, n. hypoglossus, a.ok-
sipitalis, iledir. M. digastrikus’un yukarısında a.auriu-
laris posterior, m. sytlohyoideus, n.glossoparnygeus, n.
vagus’un dalları, n. fasialis, v. retromandibularis ve a.
karotis eksterna iledir.
Arkada
, N. laryngeus superior, tr. sympathetikus’un
servikal parçası, m. longus kapitis ve üst üç servikal
vertebranın proc. transversus’ları iledir.
İçyanda
, farinks duvarı ve n. laryngeus superior
iledir.
Dışyanda
, V.jugularis interna ve n. vagus iledir.
Boyundaki venler
a. V . jugularis eksterna:
Angulus mandibula’nın hemen arkasında vena au-
rikularis posterior ile vena retromandibularis’in arka
kısmının birleşmesi ile oluşur. Sternokleidomastoid kas
(SKM) eğik olarak çaprazlayarak aşağıya doğru iner
ve trigonum servikale posterius’un içinde klavikula’nın
hemen üzerindeki derin fasyayı delerek v. subklaviay’a
boşalır.
b. V. jugularis anterior:
Birçok ufak venin birleşmesi ile çenenin hemen al-
tında başlar. Boyunda orta hatta yakın olarak aşağıya
doğru iner. İnkisura jugularis’in hemen üzerinde her
iki tarafın veni, arkus jugularis olarak adlandırılan
transvers bir kök ile birleşir. Daha sonra ven keskince
dış yana döner ve m.skm’nin altından geçerek v. jugu-
laris eksterna’ya boşalır.
c. V. jugularis interna:
V. jugularis interna, kafa boşluğu yapılarının hemen
hemen tüm ven kanı ile boyun yapılarının ven kanının
büyük bir bölümünü toplayan vendir. Sinus sigmoi-
deus’un devamı şeklinde oluşarak for. jugulare’den ge-
çer.
Vagina karotika içinde, boyun-sinir paketinin bir
elemanı olarak aşağıya doğru uzanan ven boyun kö-
künde v.subklavia ile birleşerek v. brakhiosephalika’yı
oluşturur. V.subklavia ve v.jugularis interna’nın klavi-
kula’nın sternal ucunun 2 cm dışyanında olarak bir-
leşmeleri esnasında oluşan yaklaşık 800 lik açıya an-
gulus venosus (Pirogoff açısı) denir.
Vena jugularis interna dura mater ven sinüsleri (si-
nüs sigmoideus, sinüs petrosus inferior dışında) vv.
Pharyngeales ,v.facialis, v.lingualis, v.thyroidea superior
ve vv. thyroidea mediale’leri drene eder.
d. v. subklavia:
Birinci kaburganın dışyan kenarı hizasında v.aksil-
laris’in devamı şeklinde başlar. Boyun kökünde öne
içyana doğru uzanır; m. Skalenus anterior’un önünden
ve birinci kaburganın üstünden geçerek m.skalenus
anterior’un içyanında v.jugularis interna ile birleşir. Bu
birleşme ile v.brachiocephalica oluşur. Sağ-sol v.brak-
hiocephalika’lar birleşerek v. cava süperior’u oluşturur.
42
Doç. Dr. Murat Bayazıt, Uzm. Dr. Lütfü Soylu
Boyundaki üçgenler
Boyun anatomisini daha kolay
anlamak için her iki taraa m. ster-
nokleidomastoideus’un oblik yerle-
şimi ile boyun ön ve arka iki üçgene
ayrılmıştır. (Tablo-1)
Arka boyun üçgeni:
Ön sınırını m. skm’un arka ke-
narı, arka sınırını m. trapezius’un ön
kenarı, alt sınırını m. trapezius ile
m. skm arasındaki klavikula’nın orta
kısmı, apeksini m. trapezius ile m.
skm’un yapışma yeri olan linea nuc-
hea superior, tavanını lamina süper-
ficialisi, fasya cervicalis profunda ta-
banını lamina prevertebralis, fasia
cervicalis profunda ile kaplı kaslar
oluşturur.
Yapıların lokalizasyonlarını daha
iyi belirlemek için m. omohyoide-
us’un venter inferior’u tarafından tri-
gonum servikale posterius, trigonum
omoklaviculare ve trigonum occipi-
tale olarak ayrılır. (Tablo-1)
Ön boyun üçgeni:
Ön sınırını boynun orta hattı,
arka sınırını m. skm’un ön kenarı, üt
sınırını mandibulanın alt kenarı,
apeksini manibrium de incisura ju-
gularis, tavanını playtsma’yı içeren
subkutanöz doku, tabanını pharynx,
larynx ve gl. thyroidea oluşturur.
Yapıların
lokalizasyonlarını
daha iyi belirlemek için m.omoh-
yoideus ve m. digastricus tarafından trigonum cervicale
anterius üç çi küçük (submandibular, carotid ve müs-
küler) ve ortada tek (submental) üçgenlere ayrılır.
(Tablo-1)
Boyun yaralanmalar açısından, zonlara ayrılarak
incelenir. Zon 1, sternal oluktan trikoid kıkırdağın alt
kenarına kadar olan kısım, zon 2 trikoid kıkırdağın
altından, angulus mandibulaya uzanan kısım, zon 3
ise, angulus mandibuladan kafa kaidesine uzanan böl-
gedir.
Yaralanma nedenleri
Boyun damar yaralanmaları diğer damar yaralan-
malarında olduğu gibi delici ve künt yaralanmalar ol-
mak üzere 2 başlıkta incelenir. Boyun damar yaralan-
malarının % 75 i delici yaralanmalardır.
(2, 3, 4, 8)
Delici
yaralanmalarda ateşli silahlar önceliklidir; bıçak, ustura,
kama, şiş, cam, buz kıracağı, mektup açacağı vs gibi
kesici ve delici aletlerle oluşabilir. Ateşli silah yaralan-
malarında delici materyalin fizik özellikleri ve balisti-
ğinin bilinmesi tedavi planında ve yaralanmaya bağlı
oluşabilecek risklerin belirlenmesinde yardımcıdır. Ya-
43
Trigonum servicale posterius
(boyun arka üçgeni)
İçindekiler
Trigonum occipitale
v. jugularis eksterna, servikal
pleksus’un arka dalları, n. aksessorius,
pleksus brakhialis’in trunkusları,
a. servikalis transversa, servikal lenf
nodülleri
Trigonum omoclaviculare
(subklavian üçgen )
A. subklavia’nın 3. parçası, bazen
vsubklavia,asuprascapularis,
suprascapular lenf nodülleri
Trigonum cervicale anterius
(boyun ön üçgeni)
İçindekiler
Trigonum servikale
submandibulare
Gl. Submadibulare, genellikle üçgeni
doldurur. Submandibular lenf nodları,
n. hypoglossus, n. mylohyoideus, a.ve
v. fasialis’in dalları
Trigonum submentale
Submental lenf nodları, v. jugularis
anterior’u oluşturan venler
Trigonum karotikum
A. karotis kommunis ve dalları ile onları
saran karotis kılıfı, v. jugularis interna
ve onun topladığı venler, n. vagus, a.
karotis eksterna ve bazı
dalları, n.hypoglossus, ansa servikalis’in
üst kökü, n. aksessorius, thyroid,
larynks ve parynks, derin servikal lenf
nodları, pleksus servikalis’in dalları.
Trigonum muskulare
(trigonum omotracheale)
M. sternothyroideus, m.
sternohyoideus, gl.thyroidea, ve gl.
parathyroidea.
Boyun Damar Yaralanmaları
TABLO 1- Trigonum servikale ve içindekiler
ralanmanın şiddeti ateşli silahın hedef dokular üze-
rinde oluşturduğu kinetik enerjiyle ilgilidir. Bu enerji-
nin oluşumunda kullanılan ateşli silahların özellikleri
önemlidir. Sivil yaşamda olan ateşli silah yaralanma-
larında sıklıkla tabancalar ön plandadır. Bu tabancala-
rın düşük hızlı mermileri nedeniyle yaralanmalarında
göreceli olarak büyük hasar oluşturmadıkları bilin-
mektedir. Genel olarak hızı 610m/s den yüksek olan
ateşli silah yaralanmaları daha ciddi sonuçlar ortaya
çıkarmaktadır. Askeri alanda kullanılan silahlarda hız
760 m/sn den fazladır. Bu tüfeklerle olan boyun yara-
lanmalarında hastalar büyük oranda olay yerinde kay-
bedilirler. Hastaneye ulaşan yaralıda ise mermi yolu
etrafındaki hasar dışarıdan görüldüğünden çok daha
fazladır ve derhal cerrahi müdahale gerekir. Av tüfek-
leriyle olan yaralanmalarda çok ciddi hasarlar oluşa-
bilmektedir. Bazen bu yaralanmalar askeri tüfek yara-
lanmalarından daha karışık tablolara neden olabilirler.
Saçma tanelerinin beklenmeyen bölgelerde yaralan-
malara neden oldukları bilinmelidir ve boyun yara-
lanmalarında toraks, kafaiçi ve orbita detaylı olarak
araştırılmalıdır.
(4)
Kesici cisimlerle olan yaralanmalarda ise, çoğun-
lukla giriş deliğinden oluşan yaralanma yolu daha ko-
lay anlaşılabilir. Ancak tek giriş ve çeşitli kez aynı yer-
den bıçaklanmada farklı tablolar oluşabilir. Boynun
ateşli silah yaralanmalarından farklı olarak a.subklavia
daha sık yaralanır ve bu yaralanmalar çoğunlukla sol
taraa olur. Ateşli silah yaralanmalarında klavikula bü-
yük oranda a.subklaviayı korumaktadır. Diğer taraan
kesici alet yaralanmalarında servikal spinal yaralanma
ateşli silahlara göre nadir görülmektedir.
(2,3,4)
Boyun damarlarının künt travma sonrası yaralan-
malarında en sık neden motorsiklet ve diğer araçlarla
oluşan trafik kazalarıdır. Bunların arkasından spor ya-
ralanmaları, orantısız ve bilgisiz masaj teknikleri, inti-
har amaçlı ası ya da yarı ası olguları ve literatürde çok
sayıda nedenle oluşan künt boyun damar yaralanmaları
bilinmektedir. Bu yaralanmalarda damar bütünlüğü
delici yaralanmalarda olduğu gibi tam olarak kaybol-
maz, ancak travmanın durumuna bağlı olarak iç taba-
kasında (intima) veya dış tabakada (adventisia) bü-
tünlük bozulmaktadır. Bunlara bağlı olarak disseksiyon,
mural kanama ve hematom veya yalancı anevrizma
oluşabilmektedir. Künt damar yaralanması yapan trav-
malarda nedenler: 1. Artere doğrudan gelen travma,
2. Boynun hiperekstansiyonu ile birlikte olan rotas-
yonu, 3. Kafa kaidesi ve mandibula kırıkları, 4. intraoral
künt travmalar, 5. kafa ve toraks kombine travmala-
rında aşırı gerilmeler. Karotis arterlerde disseksiyona
neden olan spesifik risk faktörleri ise travmanın aşırı
servikal hiperekstansiyona neden olması, birlikte kom-
pleks midfasial ve mandibula kırıkları, kapalı kafa trav-
ması (GCS< 6), karotid kanalı içeren kafa kaide kırıkları
veya petröz kemik kırıkları, Le Fort II veya III kırıklar
veya servikal spinal kırıklardır.
(9,10)
Birlikte bu tarz ya-
ralanmayla gelen hastalarda başlangıçta vasküler ya-
ralanmaya ait hiçbir bulgu olmasada, boyun damar
yaralanması akla gelmelidir. Hastalar için altın period
da denebilecek bu dönemde bir karotis disseksiyonu-
nun tanınması ve tedavisi hastanın yaşamını kurtara-
bilir ya da çoğu genç olan bu hastaların yaşamlarının
geri kalanında felçli olmadan geçirmelerini sağlar.
Savaş alanında olan yaralanmalar birçok açıdan
sivil yaşamdakinden farklılıklar göstermektedir. Son
yıllarda Afganistan, Irak, Çeçenistan savaşlarında olu-
şan boyun vasküler yaralanmalarına ait yayınlar çık-
maktadır. Bomba ya da büyük patlayıcı yaralanmaları
boyun damar yaralanmalarının %79’nun nedenidir,
yüksek hızlı mermi yaralanmaları ise %21 olguda ya-
ralanmaya neden olmuştur.
(11)
Bu olguların %30’unda
aynı anda intrakranial veya servikal spinal yaralan-
mada saptanmıştır. Savaş alanında bomba ya da yüksek
hızlı mermilerle olan yaralanmalarda çoğunlukla ol-
gular kaybedilmektedir. Acil şartlarda ameliyata alınan
olgularda ise ligasyon oranları çok yüksektir.
(11, 12)
Karotis arter delici yaralanmaları
Karotis arterdeki delici yaralanmalar çeşitli serilerde
görüldüğü üzere %70-90 oranında Zone II bölgede
olmaktadır.
(4, 7, 13, 15, 16)
Burada a.karotis kommünis,
a.karotis interna ve eksterna yaralanabilir. Sivil hayatta
bu yaralanmaların en sık sebebi ateşli silahlardır, daha
sonra kesici aletler yaralanma nedeni olmaktadır. Dü-
şük hızlı tabanca mermileri ve av tüfekleriyle olan ya-
ralanmalarda hastaların klinik durumları çok farklı
olabilir. A. Karotis kommünis yaralanmaları a.karotis
internaya oranla daha sık görülmektedir (Tablo 2-3).
Delici boyun yaralanmalarının %8-25 ‘nde vasküler
yaralanmanın kesin bulguları (hard sign) olmaktadır.
Bu bulgular şok, yara yerinden aktif kanama ve geniş-
leyen hematom, üfürüm ya da tril alınması ve nabız
olmamasıdır (Resim 1). Kesin bulguların olması ha-
linde hastaların acil cerrahi tedaviye alınmaları gerek-
lidir. Damar yaralanmasının kesin bulgularının varlı-
ğında çoğunluk tarafından kabul edilen hiçbir teşhis
aracına başvurmaksızın hastaların acil cerrahiye alın-
ması yönündedir
.(13,14)
Ancak delici boyun yaralanma-
44
Doç. Dr. Murat Bayazıt, Uzm. Dr. Lütfü Soylu
larının büyük bir kısmında damar yaralanmasının ke-
sin olmayan bulguları (so sign) vardır. Bu bulgular
çok değişik olmakla birlikte hastanın yaralanması sı-
rasında pülsatil kanamanın olması, küçük ve genişle-
meyen hematom varlığı, kranial sinir hasarları, açıkla-
namayan nörolojik tablo bulunması olarak belirtilebilir.
Bu olgularda tedavi kararının verilmesi konusunda
yıllar içinde değişik uygulamalar yapılmıştır. 1950’li
yıllarda Zone II yaralanmalarda yaşamı tehdit eden
ciddi kanama yoksa hastalar gözleme alınmaktaydı. Bu
kanamalar eğer arteriyel ise ligasyon sık uygulanan bir
teknik olarak belirtilmektedir ve inme oranları bu yıl-
larda % 30 oranına yükselmekteydi. Doğrudan arteri-
yel yapılarda rekonstrüktif girişim fikri Kore savaşları
sırasında ortaya konulmuştur. Fogelman ve Stewart
1956 yılında ilk geniş serilerini yayınlamışlardır. Bu-
rada yazarlar arter tamirlerinin ligasyonda daha iyi
sonuçlar verdiğini ve yaralanma ile müdahale arasında
geçen sürenin kısa olması gerektiğini belirtmişlerdir.
Bu çalışma önemli bir yol gösterici olmuştur ve pla-
tisma yı delen yaralanmalarda zorunlu cerrahi girişim
fikrinin oluşmasını sağlamıştır. Bu dönemde platysmayı
delen yaralanmalarda asemptomatik hastalarda dahi
cerrahi explorasyon fikri ortaya atılmıştır.
(2, 3, 7, 8, 12)
Zone I ve Zone III yaralanmalarda anjografi yapılma-
sının daha doğru olduğu ,ancak zone II yaralanmalarda
zorunlu eksplorasyon önerilmiştir. Negatif cerrahi
eksplorasyon oranları %60 lara kadar çıksada bu fikir
uzun yıllar kabul görmüştür.
(2, 3, 7, 8, 12)
1970’li yıllarda
anjıografi popüler olmaya başlamıştır ve Zone II ya-
ralanmalarda kati bulgular yoksa anjıografi yapılması
önerilmeye başlamıştır. Bu tartışmalar 2000’li yıllara
kadar devam etmiştir. Ultrasonografik tetkiklerin yay-
gın kullanılmaya başlamasıyla Zone II yaralanmalarda
zorunlu cerrahi eksplorasyon yerine vasküler yaralan-
manın tanısı için Dopler kullanılması önerilmiştir.
Dopler tekniklerinin yapan kişiye bağlı olması ve her
hastanede aynı tanı değerine ulaşmadığı gerçeği ile
tartışma konusu olmuştur. Anjiografinin ise kendine
ait komplikasyonları, pahalı olması, anjiografi ekbinin
hızla oluşturulması gibi sıkıntılar çoğu kez yeni ara-
yışları beraberinde getirmiştir. Demetriades boyun ya-
ralanmalı 176 stabil hastaya anjiografi uygulamıştır.
Bu hastaların % 19’unda vasküler yaralanma bulun-
muştur ve %8 hastaya cerrahi girişim gerekmiştir ki,
45
TABLO 2 : Arter Yaralanmalarında Dağılım (3)
Bölge
Sayı
Ekstremiteler
501
Aorta
31
Viseral
37
Boyun
96
Toplam
665
TABLO 3 : Boyun ve toraks arter yaralanmalarında
dağılım (3 )
Arterler
Sayı
İnnominate
8
Subklavian
38
Aksiller
43
Aorta
11
Ana karotis
53
İnternal karotis
17
Eksternal karotis
19
Vertebral
7
Toplam
196
RESİM 1: Boyunda pülsatil, ekspansif hematom
Boyun Damar Yaralanmaları
bu hastaların hepsi semptomatik hastalardır. Bu ne-
denle yazar anjiografiyi asemptomatik hastalar için ge-
reksiz bir işlem olarak belirtmiştir.
(15)
Son 10 yıl içinde
bilgisayarlı tomografik anjiografi (BTA) tanıda oldukça
önemli bir yer almaya başlamıştır. Bu alanda gelişen
teknoloji ile BT ile birlikte BTA’nin yapılmasına olanak
sağlamıştır. Özellikle yüksek rezolüsyonlu 64 ya da 128
kesitli multidetektör cihazlarla yapılan BTA ile eks-
trakranial damarlarda olan yaralanmalar, disseksiyon-
lar, intimal flepler, mural trombüs ve kanamalar, tam
tıkanma ve yalancı anevrizmaların tanısı çok hızlı bir
şekilde konulmaktadır. Yöntemin kullanılmasını kısıt-
layan durumlar lezyon bölgesinde yoğun metal par-
çalar olması ve yumuşak dokuda yaygın hava bulun-
masıdır. Bu gibi durumlarda hastanın durumuna bağlı
olarak manyetik rezonans anjiografi ya da 4-damar
serebral anjiografi uygulanması gerekebilir.
(4, 13, 14, 15,
21)
Anatomik olarak boyun 3 ana bölgeye ayrılmıştır
(Şekil 1). Bu ayrımın yapılması cerrahinin zamanlaması
ve yapılacak tetkiklerin planlanması açısından önem-
lidir. Zone I bilindiği gibi krikoid kıkırdak altında ka-
lan bölgedir. Bu bölgede bulunan vasküler yapılar to-
raksa çok yakın olduğundan yaralanmaları çok
tehlikelidir ve en yüksek mortalite oranları bu bölge
vasküler yaralanmalarında oluşur. Toraks kemik yapı-
ları ve klavikula burada damarları korumaktadır. Bı-
çakla olan yaralanmalarda daha sık yaralanmaktadırlar.
Buradaki kemik yapı aynı zamanda cerrahi ulaşımıda
zorlaştırmaktadır. Sağ subklavia yaralanmalarında me-
diyan sternotomi, sol subklavian arter yaralanmala-
rında sol anterior torakotomi gerekebileceği düşünül-
melidir. Bu bölge yaralanmalarında hastanın ciddi
hayati tehlikesi yoksa anjıografi ya da BTA yapılması
uygundur.
ZoneIII angulus mandibulanın kranialinde kalan
bölgedir. Bu bölgede kemik yapılarla korunmuştur. Bu
bölgedede a. karotis interna yaralanmalarında cerrahi
ulaşım sıkıntılı olabilmektedir. Kafa kaidesine yakın
olan bu bölgede bu amaçla mandibula subluksasyonu
yapmak gerekebilir. Bu bölgenin kranial sinir çilerinin
çıkış bölgeleri olması ve bunların ana vasküler yapılarla
yakın ilişkisi nedeniyle sinir yaralanmalarının birlikte
damar yaralanması yaptığıda düşünülmelidir. Zone I
ve Zone III yaralanmalarında ortak görüş hastalar sta-
bil durumda (Akut hava yolu tıkanıklığı, ciddi kanama
veya genişleyen hematom yoksa) ise BTA ve baryumlu
özofagus grafisi çekilmesidir. Zone III yaralanmalarda
intraoral muayene yapılmalı ve parafaringeal veya ret-
rofaringeal hematom değerlendirilmelidir.
(4)
Zone II penetran yaralanmalar tüm delici yara-
lanmaların %75’ni oluştururlar. Bu bölge yaralanma-
larında sıklıkla venöz yaralanmalar ve faringo-özofa-
geal yaralanmalar klinik muayenede gözden kaçabilir.
Bundan dolayı stabil hastalarda radyolojik değerlen-
dirme yapma fikri ağırlık kazanmıştır.
Bu bölgeler dışında değerlendirmeye alınan diğer
bir yaralanma ise transservikal orta hattı geçen yani
bilateral boyun yaralanmalarıdır. Bu yaralanmalar sık-
lıkla ateşli silahlarla olmaktadır ve vasküler yaralan-
mayla birlikte hava yolu ve sindirim yolu yaralanmaları
daha sık oluşmaktadır. Bu şekil yaralanmalarda çok
karışık klinik durumlar ve sonuçlar oluşabilmektedir.
(4)
Ameliyat öncesi boyun travmalı hastanın
değerlendirilmesi :
Travmalı hastaya yaklaşımdaki temel kurallar bu-
rada da geçerlidir. Tüm delici, boyun yaralanmalarında
hava yolu açıklığı sağlanmalı, kan transfüzyonu gerek-
sinimi için geniş damar yolu hazırlanmalı ve yaralan-
manın kalitatif ve kantitatif değerlendirilmesi yapıl-
malıdır. Acil servise kabul edilen hastada ilk önce hava
yolu açıklığından emin olunmalıdır. Bu amaçla endot-
46
ŞEKİL 1: Şematik anatomi karotis arterler ve internal
juguler ven
Doç. Dr. Murat Bayazıt, Uzm. Dr. Lütfü Soylu
rakeal entübasyon, krikotiroidotomi ya da trakeostomi
yapılmalıdır. Ağız içinde kan, larynks ve farenkste kan
olması halinde oral ve nazal entübasyon emniyetli de-
ğildir. Bu amaçla boyuna yapılan ekstansiyon sonu-
cunda spinal kesi ya da trakeada olmuş bir yırtığın
genişlemesine neden olunabilir. Hatta trakeadaki yırtık
tam kopmaya dönüşebilir. Hasta eğer radyolojik tetkik
için acil servisten gönderilecekse hava yolundan kesin
olarak emin olunmalıdır. Yaralıda hipotansiyon olma-
sada kesinlikle süratli transfüzyona olanak verecek in-
travenöz kataterler yerleştirilmelidir. Özellikle Zone II
yaralanmalı hastada dışarıya kanama veya genişleyen
hematom varsa bölgeye direkt bası uygulanmalıdır.
Asla emin olmaksızın klemp uygulanmamalı ya da
herhangibir şekilde probe ya da kanül ile yaralanma
bölgesine dokunulmamalıdır. Böyle hatalarda yaralının
stabil durumu pıhtının yerinden oynaması nedeniyle
ani ve şiddetli kanama ile kötü duruma dönebilir. Her
boyun yaralanmasında servikal ve torasik ön ve yan
direkt röntgen görüntüler alınmalıdır. Eğer pnömoto-
raks varsa hemen sualtı drenaj uygulanmalıdır. Ağız
içinden ciddi kanamalı olgularda hemen acil trakeos-
tomi yapılmalı ve ağız içi tampone edilmelidir. Bazı
durumlarda hastanın ameliyathaneye indirilmesi dahi
olanaksız olabilir, bu durumlarda acil servis ameliyat-
hanelerinde hastanın boynunu açmak ve hematomun
yaptığı trakeal baskının kaldırılması gerekebilir. Spinal
kord yaralanması olan hastalarda taşikardi olmaksızın
hipotansiyon tablosu (spinal şok) olabilir. Kafa çile-
rinde olan yaralanmalar kolayca anlaşılabilir, örneğin
n. hypoglossus yaralanmasında dil lezyon tarafına
doğru döner. Bu durumda karotis arterlerde yaralanma
ihtimali çok yüksektir. Horner sendromu olan yaralıda
kuvvetle karotis arter yaralanması ya da yaralanmanın
sempatik zincire kadar penetre olduğu düşünülmeli-
dir.
Boyundaki kanaması veya hematomu kontrol al-
tında olan, hava yolu açıklığı sağlanmış ve intravenöz
kataterleri yerleştirilmiş yaralıda tüm vücut giysiler çı-
karılmış şekilde muayene edilmelidir. Penetran yara-
lanmada giriş ve varsa çıkış delikleri dikkatle belirlen-
melidir. Bilinci açık olan hastalarda süratle tam bir acil
nörolojik muayene yapılmalıdır. Karotis arter yaralan-
malarının % 30’nda nörolojik hasar vardır. Burada ki
hasar serebral iskemiye bağlıdır. Tek taraflı karotis ar-
terin tıkanmasında %35 insanda stroke ve ölüm gö-
rülür. Direkt röntgen görüntülemede servikal vertebra
yaralanması veya toraks grafisinde hematoraks, pnö-
motoraks kolayca saptanabilir. Bundan sonra hastane-
nin şartlarına bağlı olarak BTA ya da konvansiyonel
anjiografi planlanmalıdır. BTA son yıllarda süratle ya-
pılabilmesi ve özel ekip gerektirmemesi nedeniyle çok
tercih edilen bir yöntemdir. Bu tekniğin uygulanmasına
engel durumlar yaralanma bölgesinde fazla miktarda
metalik parçaların (saçma, şarapnel parçası vb) olması
ya da dokularda yaygın hava bulunmasıdır. Bu gibi
durumlarda ya da endovasküler girişim ihtimali yüksek
olan Zone III yaralanmalarda konvansiyonel anjiografi
tercih edilmelidir.
Dostları ilə paylaş: |