DOĞRULAMA EĞİLİMİ (II)
Sevdiklerinize kıyın!
Bir önceki bölümde bütün düşünce hatalarının atası olan
doğrulama eğilimiyle tanıştık. Buna birkaç örnek verelim.
Hepimiz dünya, hayat, ekonomi, yatırım, kariyer vs. ile ilgili
kuramlar geliştirmek zorundayız. Bazı şeyleri doğru kabul
etmeden yapamayız. Ama bir kuram ne kadar muğlaksa,
doğrulama eğilimi de o kadar güçlüdür. “İnsanlar iyidir”
fikriyle hayatı yaşayan biri, bu kuramına yeterli doğrulama
bulacaktır. “İnsanlar kötüdür” fikriyle yaşayan da. Hem
filantrop hem de mizantrop doğrulamayan kanıtları (karşı
kanıtları) eleyip çıkaracak ve dünya görüşü için tonlarca
doğrulama elde edecektir.
Astrologlar ve ekonomi uzmanları aynı prensip
doğrultusunda hareket eder. İfadeleri o kadar muğlaktır ki
doğrulamaları mıknatıs gibi çekerler: “Gelecek haftalarda
üzüntülü anlar yaşayacaksınız” ya da “orta vadede doların
üzerindeki değer kaybı baskısı artacak.” Orta vadede ne
demek? Değer kaybı baskısı ne demek? Neye göre değer
kaybı; altın mı, yen mi, peso mu, buğday mı, Berlin’in
Kreuzberg semtinde bir villa mı, körili sosis fiyatları mı?
Hiçbir meslek grubu doğrulama eğiliminden ekonomi
gazetecileri kadar muzdarip değildir. Genellikle ucuz bir fikir
ileri sürer ardından da iki-üç “kanıt” eklerler; sonra buyurun
size gazete yazısı. Örneğin, “Google’ın bu kadar başarılı
olmasının sebebi şirketin yaratıcılık kültürünü yaşatması”.
Gazeteci gidip aynı şekilde yaratıcılığı yaşatan ve başarılı
olan (doğrulayan kanıt) iki-üç şirket bulur. Ama
doğrulamayan kanıtları, yani yaratıcılık kültürüne önem veren
ama başarılı olmayan –ya da başarılı olan ama yaratıcılık
kültürünü yaşatmayan– şirketleri bulmakla uğraşmaz. Her iki
türden bolca olsa da gazeteci bunları kasten gözardı eder.
Çünkü bu şirketlerden birinden bahsettiği takdirde yazısı iki
paralık olurdu. Ben ise o yazıyı çerçeveletip duvara asardım,
işe yaramaz yarı yamalak araştırmalar denizinde bir inci
olurdu.
Aynı prensiple başarı ve kişisel gelişim kitapları yazılıyor.
“Meditasyon mutluluğun anahtarıdır” gibi en bayağı tezler
yutturuluyor. Bu tez için bilge yazarın yığınla doğrulayıcı
örneği oluyor elbette. Doğrulamayan kanıtları aramak ise
beyhude: Meditasyonsuz mutlu olan insanlar ve meditasyona
rağmen mutsuz olanlar. Ne kadar çok okurun bu tür kitaplara
aldandığını görmek yürekler acısı bir durum.
İşin lanetli tarafı doğrulama eğiliminin bilinçsiz
kalmasından doğuyor. İnandığımız şeylerin delik deşik
edilmesini elbette sevmeyiz ama bunların önüne kalkanlar
kurmayız. Daha çok, sanki bize susturucuyla ateş edilir de
kurşunlar gelir ama biz onları duymayız.
İnternet
aynı
düşünenlerle
bir
araya
gelmemizi
kolaylaştırıyor. Kendi fikirlerimizi destekleyen blogları
okuyoruz. Haberlerin kişiselleştirilmesi karşı fikirlerin
ekranımızda hiç görünmemesini sağlıyor. Aynı düşünenlerin
bulunduğu sanal topluluklarda giderek daha çok hareket
ediyoruz, ki bu topluluklar doğruluma eğilimini daha da
güçlendiriyor.
Kendimizi nasıl koruyabiliriz? Arthur Quiller-Couch’un bir
cümlesi yararlı olur: “Sevdiklerinize kıyın.” Edebiyat
eleştirmeni Quiller-Couch, güzel ama gereksiz cümleleri
silmekte genellikle çok zorluk çeken yazarlara söylemişti bu
sözü. Quiller-Couch’un çağrısı sadece tereddütlü genç
yazarlara değil hepimize hitap ediyor. Sonuç: Doğrulama
eğilimine karşı savaşın. Dogmalarınızı -dünya görüşünüz,
yatırımlarınız, evliliğiniz, sağlık sigortanız, diyetiniz ya da
kariyer stratejiniz fark etmez- kâğıda dökün ve doğrulamayan
kanıtları aramaya girişin. İnsanın en sevdiği kuramlarını
öldürmesi zor iştir, ama açık fikirli biri bundan kaçamaz.
|