KASIM
ARKADAŞIM GARRONE
4 Cuma
Bu iki günlük bir tatildi. Garrone’yi göremeden geçen bu iki gün bana çok
uzun geldi. Benim Garrone’yi çok iyi tanıdığım ve sevdiğim gibi herkes de
onu sever ve sayar. Kendisine bir şey belli etmezler ama, hain çocuklar onu
hiç sevmezler, çünkü Garrone etrafındakilere hainlik yapılmasına hiç göz
yummaz. Ne zaman büyük bir çocuk bir küçüğe el kaldıracak olsa, küçük
hemen:
– “Garrone!” diye bağırır, böylece büyük ona vuramaz.
Garrone’nin babası demiryollarında makinisttir. İki yıl boyunca hasta
yattığı için Garrone okula geç başlamış. Çok iyi kalpli bir çocuktur. Sınıfın
en uzun boylu ve en kuvvetli çocuğudur, tek eliyle bir sırayı kaldırır, hiç
durmadan da bir şeyler atıştırır. Kendisinden ne istenirse istensin, kalem,
silgi, kağıt, çakı, hemen verir. Okulda ne güler, ne de konuşur. Kendisi için
pek dar olan sırasında sırtını kamburlaştırır, başını omuzlarının içine çeker ve
hiç kımıldamadan oturur. Ona baktığım zaman da:
– “Seninle dostuz, değil mi, Enrico?” dermiş gibi yarı kapalı gözleriyle
bana gülümserdi.
İri ve şişman olduğu için ceketi, pantolonu, gömleği, her şey, ona çok dar
ve çok kısa gelirdi, bu da beni güldürürdü. Pek küçük olduğu için başında
doğru dürüst durmayan şapkası, tıraşlı başı, koskocaman ayakkabıları ve her
zaman ip gibi bükülmüş bir kravatı vardı. Sevgili Garrone, seni sevmek için
bir kez yüzüne bakmak yeter. Sınıfın bütün küçükleri onunla aynı sırada
oturmak isterlerdi. Aritmetiği çok iyi bilirdi. Kitaplarını kırmızı deri bir
kayışla tutturur ve omuzundan sallandırırdı. Sedef saplı bir bıçağı vardı, onu
geçen yıl askerlerin talim yaptığı meydanda bulmuştu. Bir gün bu bıçakla
oynarken parmağını kemiğe kadar kesti ama, okulda bundan kimsenin haberi
olmadı, evde de annesini, babasını üzmemek için hiçbir şey belli etmedi.
Bazen şaka yollu bir şey söyler ama, bundan kimse incinmez. Garrone bir
şeyin doğru, gerçek olduğunu açıklarken ona “yalan söylüyorsun” derlerse,
kıyameti koparır, gözleri ateş saçar ve olan gücüyle sırayı yumruklar.
Cumartesi sabahı, yol ortasında ağlayan birinci sınıftan bir çocuğa bir metelik
verdi, çünkü çocuk parasını elinden kaptırmıştı, bu yüzden de defter
alamıyordu.
Garrone üç gündür annesinin yaş günü için yazdığı sekiz sayfalık bir
mektubun kenarlarını boya kalemleriyle süslemekle meşguldü. Sık sık
okuldan oğlunu almaya gelen annesi de Garrone gibi, uzun boylu, şişman ve
oldukça sevimliydi. Öğretmen hep Garrone’ye bakar, yanından her geçişinde
de sakin bir boğa yavrusunu okşar gibi onun ensesini okşar. Onun erkek eli
gibi kocaman elini sıkmak çok hoşuma gider. Bir arkadaşının hayatını
kurtarmak için tehlikeye atılabileceğinden, onu korumak için kendini
öldürebileceğinden o kadar eminim ki. Zaten bu onun gözlerinden de
okunuyor. Sesi her zaman homurdanma gibi çıktığı halde, o ses merhametli,
yumuşak bir kalpten gelir.
Dostları ilə paylaş: |