Yaşlı Sorunları Araştırma Dergisi, 2008 (1): 62-71
Toplumsal değerler ve yaşlılar
Toplumsal değerler ve yaşlılar
Toplumsal değerler ve yaşlılar
Toplumsal değerler ve yaşlılar
AYŞE CANATAN
1
Öz
Öz
Öz
Öz
Toplumsal değerler toplumun üyelerince paylaşılmış ölçütler ya da hükümler
olarak toplumsal yaşamın sürdürülmesinde önemlidir. Değerler sosyalleşme
sürecinde üyeler arası etkileşimle aktarılırlar. Sosyalleşme sürecinde kuşaklar
arası etkileşim, toplumsal kültürün sürdürülebilmesi için önemlidir. Yaşlıların
birikimleri ve geleneksel kültür unsurları hızlı sosyal değişme nedeniyle
kaybolma riski altındadır. Yaşlılar birikimlerini genç kuşaklara aktararak
kültürel birikimlerin ve değerlerin kaybolmasına engel olabilirler. Bu çalışmada
toplumsal değerlerin ne olduğu, sosyalleşme sürecinde aktarımı ve değişiminde
kuşaklar arası ilişkilerin ve bu süreç içinde yaşlıların önemi üstünde
durulmuştur.
Anahtar kelime
Anahtar kelime
Anahtar kelime
Anahtar kelimeler:
ler:
ler:
ler: yaşlılar, kuşaklar arası ilişkiler, toplumsal değerler, kuşaklar
arası çatışma, kuşaklar arası dayanışma.
Social values and elderly people
Social values and elderly people
Social values and elderly people
Social values and elderly people
Abstract
Abstract
Abstract
Abstract
Social values are important to maintain social life as shared norms by members
of society. During the socialization process, values of society are transfered by
member to member via social interactions and social relationships. In
socialization process, interactions between generations are important to maintain
cultural values. Because of social change, experiences of elderly people and
traditional cultural elements have the risk of loss in time. If experiences of
elderly people are transfered to younger generations, it would be protect to
cultural values and items. In this study it is aimed that what are cultural values,
their transfer and change in socialization process are insisted to generational
relationships and the importance of elderly people.
Key words:
Key words:
Key words:
Key words: Elderly people, generational relationships, social values, generational
conflict, generational solidarity.
G
G
G
Giriş
iriş
iriş
iriş
Değerin ne olduğu çeşitli disiplinler tarafından farklı biçimlerde
tanımlanabilir. Bir felsefe sözlüğünde değerin tanımı şöyledir: “değer öznenin
ya da zihnin teorik bir tavır ya da yöneliminden çok, pratik bir tavır ya da
yöneliminin ifadesidir. Değer, öznenin ilgili nesnenin kendi kişisel amacı ve
eylemleriyle olan ilişkisini ifade etmek üzere, ona, diğer niteliklerine ek olarak
sonradan eklediği bir niteliktir. Değer bu süreçten sonra kendi başına ve
nesnel bir biçimde değerli bir şey olarak görülmek suretiyle, nesnelleştirilir ve
1
Yrd.Doç.Dr., Gazi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fak., Felsefe Bölümü, Beşevler / ANKARA
e-mail: canatan@gazi.edu.tr
Toplumsal değerler ve yaşlılar
63
nesneye yansıtılır. Değer bir ölçüt olarak olanla olması gereken ayrımını içerir
ve her zaman olumlu ya da olumsuz bir şey olarak görünür” (Cevizci,
2002:248). Değer somut ya da soyut kavramların önemini belirtmeye yarayan
soyut ölçü birimidir, canlı ve cansız varlıkların, olayların, olguların durumunu,
önemini anlatan sözcüktür (Köknel, 2007:17). Bilgin’e göre değer, neyin iyi
neyin kötü olduğuna ilişkin inançtır (Bilgin, 2003:80). Psikolojide değerin
önemi, insan davranışlarının yol göstericisi olarak oynadığı roldedir. Bu
nedenle psikologlar değeri inanç olarak alırlar (Güngör, 1993:18). Rokeach’a
(1973) göre değer “kişisel ya da toplumsal olarak zıt ya da farklı bir davranış
biçimi ya da yaşam amacı şeklindeki kalıcı bir inançtır” (Bilgin, 2003:81).
Fakat değerin toplumsal tanımı, bireylerin öznel değer atıflarından daha çok
bireylerin bir arada bulunmaları, birbirlerinden etkilenmeleri ve ortaya çıkan
değerin toplum tarafından paylaşılmış ve kabul edilmiş olduğunu belirtir.
Değerler, toplumsal olarak neyin doğru olduğu hakkında paylaşılmış
düşüncelerdir (Kornblum 1994:104). Ozankaya değeri toplumsal açıdan şöyle
tanımlamaktadır: “nesne ve olayların bir toplum, bir sınıf ya da bir insan
bakımından taşıdığı önemi belirleyen niteliğidir”. Bir diğer deyişle, “bir toplum,
bir sınıf ya da insan için önem taşıyan nesne ve olaylardır” (Hançerlioğlu,
1986:85). Değerler, kültür ve topluma anlam ve önem veren ölçütlerdir (Hitlin
vd, 2004). “Değerler, sosyolojide, bireylere, gruplara, örüntülere, hedeflere ve
sosyo-kültürel nesnelere verilen önem üzerindeki değerlendirmelere dayanan
ölçütlere göre tanımlanabilir. Bu noktadan hareketle, değer, özel eylemleri ve
amaçları yargılamada temel bir standart (ölçüt) sağlayan ve bir grubun
üyelerinin güçlü duygusal bağlılıklarıyla oluşmuş soyut, genelleştirilmiş
davranış prensipleridir” (Theodorson 1979:455). Bu bakış açısına göre değerler,
yalnızca bir grup üyesinin belirli önermeleri kabulü olmayıp, aynı zamanda her
bir üyenin sosyalleşme sürecinde içselleştirmekte olduğu kişisel bağlılıkları
olarak da kabul edilmelidir. Çünkü değerler, sosyal normlar içinde daha özgül
(specific) ve somut davranışın genelleştirilmiş standartlarını sağlar
(MetroPOLL 2002:8-9). Parsons’a göre değerler, toplumsal sistemin yapısal
öğelerinden olup, sosyal sistemin örüntü sürdürme işlevini yerine getirir.
Değer, sosyal eylemin yöntemi, araçları ve amaçları içinde seçimi etkileyen,
dolaylı veya dolaysız olarak bireyin ya da grubun özelliklerini ayırt edici bir
kavramlaştırmadır. Bu kavramlaştırma, yani değer, kültürle ya da sosyal
yapıyla karşılaştırılabilen mantıklı bir yapıdır (Parsons, 1962:395). Bu tanıma
göre değer, toplumsal sistemin kurallarını oluşturmak için gerekli zemini
hazırladığı gibi, sosyal eylemin aktörü olan bireye toplumsal beklentileri
dikkate alarak, kendi içinde tutarlı bir grup özelliğe göre seçim yapmasını
sağlar. Bu yönüyle değer bireyin seçimlerini kolaylaştırma işlevi görür.
D
D
D
Değerlerin rolü
eğerlerin rolü
eğerlerin rolü
eğerlerin rolü
Değerin çeşitli tanımlarından da anlaşılacağı gibi toplumsal yaşamda değerler
önemli bir rolü yerine getirir. Değerler, insanlara yaşamlarında seçim
yapmaları için rehberlik eder, yol gösterir. İnsanların enerjisini yönlendirmek,
“doğru ve yanlış arasındaki fark nedir?”, “yaşamın anlamı nedir?” gibi temel
soruların cevaplanmasında değerlerin rolü vardır. Birey, toplumsal yaşantısı
Canatan
64
sürerken kendisi için kişisel bir değerler sistemi oluşturur, bu kişisel değerler
sistemi bireyin içinde bulunduğu toplumun diğer üyeleri ile birlikte paylaştığı
kültür tarafından biçimlendirilir (Bradshaw vd 2001:127).
Toplumların yüzyıllar süren birikimle ortaya koydukları toplumsal değerler,
onların kültür ürünleridir. Toplumsal değerler, toplumların kimliklerinin
işaretidir, parmak izi gibidir ve insan davranışlarının temellerini oluşturur.
Parsons’a göre kültürel sistem her toplumda kendi kültürel özgünlüğünü
sağlayan çekirdek değerleri ve ilgili normları içerir. Bu nedenle kültürel
sistemin oluşuyla ilgili özellikleri gelenek ve değerlerin tortulaşmasına, yani
toplumun mirasına yansır. Değerler, toplumsal normlar veya davranış
kuralları aracılığıyla ifade edilirler. Örneğin, çocuklardan yaşlı anne ve
babalarına bakmaları kötü muamele yapmamaları onları ihmal etmemeleri
beklenir. Parsons değerlerin toplumda iç bütünlük ve düzeni sağlamadaki
rolünü vurgular (Layder, 2006:19). Bireylerin yaşamlarında ve çevrede olup
bitene anlam verme yolunun belirleyicisi olan değerler, toplumsal beklentilerin
içerikleri olarak aileden başlayıp giderek genişleyen çevrede bireye neyi nasıl
yapması gerektiğini bildiren ve belirleyen hükümlerdir. Değerlerin öğrenilmesi
rollerin öğrenilmesi olan bir sosyal öğrenmedir (Güngör, 1993:50). İnsan
öğrendiklerinin büyük kısmını sosyal öğrenme sürecinde kazanır. Değerlerin
temeli çocukluk ve ergenlik dönemlerinde atılır ki bu da sosyalleşme sürecinin
en önemli özelliğidir.
Sosyalleşme
Sosyalleşme
Sosyalleşme
Sosyalleşme
Sosyalleşme doğumla başlayan yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Önceleri
duygusal alış-veriş ağırlıklıyken çocuğun dil öğrenmeye başlamasıyla sosyal
alış-veriş biçiminde kendini gösterir. Böylece çocuğun toplumsal olmaya
başladığı kabul edilir (Cherlin, 1996:410). Sosyalleşme, değerler, normlar,
inançlar gibi kültürün bütün maddi olmayan ya da manevi unsurlarını
öğrenme ve onlara uyma, maddi unsurlarını tanıma ve yaşam koşullarına
uyarlanma işlemidir. Bir başka deyişle sosyalleşme dış dünyanın bireyin içine
işlemesidir. Bireyin çocuklukta toplumun üyesi olmak için girdiği süreç birincil
sosyalleşmedir. Birincil sosyalleşme ile bireyin sosyal dünyası yapılandırılır.
İkincil sosyalleşme ise bireyin toplumsal hayatta bir alanda yetişmek için
girdiği daha alt bir süreçtir. Örneğin; meslek eğitimi ikincil sosyalleşme
eylemidir. Bütün ikincil sosyalleşmeler birincil sosyalleşmenin uzantısıdır. Her
birey sosyalleşmesini sağlayacak önemli diğerlerinin oluşturduğu sosyal bir
yapı içine doğar, önemli diğerleri onu etkiler, toplumu temsil eder, bireyin
kimliğini biçimlendirir (Berger and Luckmann,1999:35). İletişim, etkileşim ve
resmî bilgilendirme yoluyla çocuklar sadece kültürel unsurları değil, bunların
anlamlarını da öğrenerek kendilerini çevreleyen kültürü içselleştirirler.
Bireyler sosyalleşme yoluyla kültürlerini öğrenir. Bireylerin kullandıkları
sosyalleşme araçları çeşitlidir. Çocuklar kültürlerini çoğunlukla “önemli
diğerleri” ya da “referans grup” denilen ebeveynler, arkadaşlar, öğretmen ve
akrabalar gibi kişilerle etkileşim yoluyla öğrenirler (Bradshaw vd, 2001:134;
Güngör 1993:48).
Toplumsal değerler ve yaşlılar
65
Sosyalleşme sürecinde çocuğa içinde yaşadığı ve ait olduğu toplumun değerleri
ve kuralları öğretilirken, bir yandan da toplumun çocuk yetiştirme usulleri
aktarılır. Sosyalleşme sürecinde yapılması gerekenlerin pek çoğu sosyal
öğrenme içinde model alma ve taklit yoluyla aktarılır. Aile hem birey için hem
de toplum için birincil sosyalleşme ajanıdır. Çocuk her şeyi ilk önce ailesinde
görür, model alarak öğrenir ve öğrendiklerini kendi sosyal yaşantısı içinde yeri
geldikçe uygulamaya çalışır. “Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al”,
“Oğlan babasından öğrenir mutfak düzmeyi, kız anasından öğrenir komşu
gezmeyi“ gibi atasözlerimizden de anlaşılacağı gibi çocuklar yaşama dair temel
özellikleri, cinsiyet rollerini, aile içi rollerini, toplumsal rolleri ve bu rolleri
nasıl yerine getireceklerini ilk önce ailede öğrenirler. Daha sonra mahalle,
okul ve arkadaşlar da sosyalleşme sürecinde önem kazanır. Özellikle ergenlik
döneminde en fazla arkadaşların beklentilerine ve değerlerine uygun
davranılmaya çalışılır. Bu dönemde gelenekseli temsil eden anne-baba
beklentileri ise çatışma yaratan, reddedilen veya dikkate alınmayandır. Genç
anne-babasını modası geçmiş bulabilir ve onların söylediklerine önem vermez.
Anne-baba ise gence denenmiş, doğru olanı göstermeye ve olumsuzluklardan
korumaya çalışır. İşte kuşak çatışması böyle bir durumda ortaya çıkar. Aslında
böyle bir durumda çatışma somut olarak ebeveynler ve genç arasında değil
onların zihinsel şemalarını oluşturan değerleri arasındadır. Bir başka deyişle
kuşakların değerleri arasındadır. Kurumsal değerler ise yetişkinliğe geçişte
önem kazanır. Çalışma hayatı, ekonomik aktivite, aile kurma gibi beklentiler
toplumun bireylerini toplumsal kurumlarla ilişkilere yöneltir. Daha geniş
kapsamlı ve çok yönlü olan bu ilişkiler bireyin değerler sistemini
belirginleştirerek ona uygulama fırsatları verir.
Kuşak çatışmas
Kuşak çatışmas
Kuşak çatışmas
Kuşak çatışmasıııı
İki kuşak arasındaki çatışma toplumun bütününü içine alan ve sonraki kuşak
boyunca devamlı olan bir tür anlaşmazlıktır. Yeni bir kuşak gelmesiyle
toplumun genel karakterinde de değişme görülür. Burada kuşaklar arası
çatışmada kastedilen toplumun yetişkin kuşağı ile ergen kuşağı arasındaki
uyuşmazlıktır. Bu durumdan şikayet edenler toplumun yaşlı üyeleridir. Gencin
kendilerini anlamadığından, kendilerini anlatamadıklarından ve genci
anlamadıklarından yakınırlar. Ergenlik çağındakilerin yaşlılarınkine uymayan
tutum ve davranışları çoğunlukla belli bir yaş dönemine aittir. Ergenlik
dönemi atlatıldıktan sonra gençler toplumun yetişkin kültürüne uyum
sağlayarak uyuşmazlık yıllarını geride bırakırlar. Kuşaklar arasındaki
çatışmaya her toplumda rastlanabilir (Güngör, 1993:60).
Yapısal işlevsel bakış açısına göre değerler toplumsal gereksinimleri karşılama
özelliğine sahiptir. Gereksinim var olanı koruma, sürdürme ve geliştirerek
geleceğe yöneltme olduğuna göre toplumun devam etmesi için değerlerin
sosyalleşme sürecinde kuşaktan kuşağa aktarılarak korunması gerekir.
Geleneksel kırsal toplumlarda değerlerin kuşaktan kuşağa aktarılması modern
kent toplumuna göre daha kolaydır. Çünkü kırsal toplumlarda ilişkiler henüz
birincil ilişki formundadır, aile geniş ailedir, toplum daha homojendir ve
farklılaşma yok denecek kadar az olduğundan çatışmaya yol açacak neden de
Canatan
66
yoktur. Oysa kentte heterojen, farklılaşmış kalabalık nüfusun ikincil ya da
yüzeysel ilişkileri daha ağırlıklıdır. Kent yaşamı, rekabetin yoğun olduğu,
teknolojik gelişmelerin yaşantıya daha hızlı aktarıldığı bireyselleşmenin
yüksek olduğu, çekirdek aile üyelerinin bile birbirlerine zaman ayıramadıkları
bir yaşam şekli getirir. Bu durum aile ilişkilerinin zayıflamasına, aile
bağlarının giderek kopmasına ve ailenin toplumsal görevlerini yerine
getirememesine yol açarak toplumun işleyişini bozar.
Toplumda her zaman çatışmaların bulunduğu ve çatışmanın sosyal değişmeleri
yönettiğinin düşünüldüğü modern çatışmacı bakış açısına göre kuşakların
birbiriyle çatışması toplumun ilerlemesine yol açacaktır. Birbirine zıt olan
görüşlerin çarpışarak yeni bir görüşü üretmesi bir bakıma gelişme olarak
değerlendirilebilir. Ancak, aile birim olarak ele alındığında çatışma üretme
aksiyonu ve potansiyeli ailenin iç dengesine zarar vermese de toplumla
ilişkilerde ve sosyalizasyon görevinde olumsuzluk getirecektir. Örneğin anne-
çocuk ilişkisi çatışma üreten bir biçimde yürüyecek olursa hem anne hem de
çocuk bu durumdan kendileri zarar görürler. Doğrudan zarar görmeseler de
böyle bir ilişkinin sağlıklı olduğu söylenemez. Dolayısıyla bu ilişkinin çevreye
yansımaları nedeniyle toplum zarar görecektir. Kuşakların arasında var olan
çatışma aslında geleneksel ile modernin çatışmasıdır. Burada genç moderni,
yetişkin ise gelenekseli temsil eder. Bu çatışmanın galibi ve mağlubu yoktur.
Genellikle iki taraf birden ya kazanır ya da kaybeder.
S
S
S
Sosyal değişme
osyal değişme
osyal değişme
osyal değişme
Hızlı değişme ve farklılaşmaların yaşandığı günümüzde teknolojinin
ilerlemesi, köyden kente göç ve küreselleşme gibi olgular nedeniyle toplumsal
değerlerin değişmeden kalması ve değişmeden aktarılması neredeyse
imkansızdır. Aslında toplumsal açıdan böyle bir beklentinin olması da gerçekçi
değildir. Teknolojik gelişmelerin getirdiği değişikliklere uyum sağlamak
toplumsal değişmeleri getirir. Toplumsal değişmeler ise toplumun üyelerinde
ve en temel birimi olan ailede, aile bireylerinde gözlenir. Bireylerin hayatında
önemli olanlar başka ve yeni önemli olanlara yerlerini bırakır, bireyler daha
önce yükledikleri anlamların yerine yeni anlamlar yüklerler ve değerlerde
değişme gözlenir. Bazı değerlerin değişmesi zorken bazıları kolay değişir.
Örneğin, çok küçük yaşlarda kazanılan tutum ve davranışlar ve bunların
dayandığı değerler kalıp yargılar kolayca değişmezken (Kağıtçıbaşı 1999:133);
gündelik yaşantı gündeminin sunduğu maddi içerikli değerler daha kolay
değişebilmektedir (Çopur ve Şafak 2001:313).
Günümüzde yaşanan hızlı sosyal değişmenin sorumlusu olduğu düşünülen
küreselleşme ile açıklanan yenidünya düzeni ve yaşamı, gündemde bulunan
her şeyi kısa sürede tüketip bir başka gündeme geçmeyi telkin eder. Kitle
iletişim araçları yoluyla toplumların karşılıklı etkileşimi, bu araçların
günümüzdeki kadar gelişmiş olmadığı geçmişe göre daha hızlıdır. Etkileşime
giren toplumlarda küresel pazar için üretilenlerin tüketimi arttıkça toplumlar
pek çok yönden birbirlerine daha fazla benzemektedir. Bu durum toplumların
birbirinden farkını ortadan kaldıracak şekilde hızla ilerlemekte ve değerlerin
Toplumsal değerler ve yaşlılar
67
değişmesini kaçınılmaz hale getirmektedir. Toplumların kültürel sistemleri
değişmeye karşı içsel bir tepki geliştirse de bu kolay olmamaktadır. Görünüşte
maddi olan değerler, üstlerinde anlamları ya da kültür kodlarını da taşırlar ve
aktarırlar. Küreselleşmeye karşı koyamayan toplumlarda ithal edilen ne varsa
kendi anlamı ve değeri ile birlikte gelerek o değere yer bulmaya çalışır.
Küreselleşme, mevcut değerlerin bazılarını dışlar, bazılarını öne çıkarır ve
bazılarının da içlerini boşaltıp onlara yeni anlamlar yükler (Kılıç, 2005).
Değerlerin değişmesi toplumda yeni yapısal düzenlemelere ve yeniden inşa
sürecine yol açar.
Sosyal değişme süreci içinde temel değerlerini kaybeden toplumlar parmak
izini kaybetmiş gibidir. Değerlerimiz kültür varlıklarımızdır. Ahlaki
ilkelerimiz, dilimiz, edebiyatımız, müziğimiz, insanlara gösterdiğimiz hoşgörü,
kimlik farkındalığımız çok önemli değer alanlarımızdır. Bu değerler
değiştiğinde toplumun tümü etkilenecektir. Bu olumsuz etkilenmeyi tersine
çevirmek için toplumdaki ihtiyaçları farklı gibi görünen fakat aslında pek çok
ortak noktaları bulunan toplum üyelerini, nüfus gruplarını bir araya getirmek
gerekmektedir. Örneğin; yaşlılar-gençler, yaşlılar-çocuklar, orta yaşlılar-
bebekler gibi.. Aksi durumda yalnızlaşan toplum üyeleri birbirlerinden destek
almazsa değerler değişmeye ve dejenere olmaya açıktır (Güngör 1993).
K
K
K
Kuşaklar arası dayanışma
uşaklar arası dayanışma
uşaklar arası dayanışma
uşaklar arası dayanışma
Kuşakların bir araya gelmesiyle yaşanan karşılıklı etkileşim toplumsal
değerlerin, geleneklerin ve yeniliklerin aktarılmasını sağlar. Bir bütünlük
olarak ele alınan toplumun devamlılığını güçlendirir. Çocukluktan yetişkinliğe
kadar toplum için uygun rollerin anlaşılması ve yerine getirilmesi kuşaklar
arası iletişimle gerçekleşir. Maddi anlamda zorunluluklar ve sosyal değişme
nedeniyle kuşaklar arasındaki karşılıklı etkileşimin giderek azalması ve
kopması, toplumda çatışan değerlerin gelişmesine yol açar. Birbirini
anlayamayan bireyler arasında karşılıklı etiketleme ve kalıp yargılar işler.
Oysa karşılıklı tanıma olumsuz önyargıları azaltıp anlaşmaya yöneltecektir.
Toplumsal yaşamda sosyalleşme içerikleri, yani yaşamı sürdürmekle ilgili
temel bilgilerin edinilmesi önemli bir yer tutar. Yaşlılar çok sayıdaki
deneyimlerinin sonuçlarını gençlere aktarmakla kültürel değerler ve bilginin
devam etmesini sağlarlar. Aile içinde gerçekleşen iletişimlerde sözel edebiyatın
ürünleri, adetler, görenekler, ahlaki ve dini bilgiler yaşlılardan gençlere
aktarılır. Bu aynı zamanda sosyalleşme sürecinin temel özelliğidir. Geleneksel
kırsal yaşamda bu aktarımlar kuşaklar arasındaki yüz yüze ilişkilerle sözlü
olarak gerçekleşirken kentsel yaşamda bu çok zordur. Örneğin köylerde
insanlar yemek yapmayı yemek kitabına bakarak öğrenmezler, yemek yapma
anne-kız ilişkisi içinde öğrenilir. Önceleri izleyerek sonra katılarak gerçekleşir.
Fakat kentlerde günün çoğunu okulda ve etüt merkezinde geçiren çocuklar
evde yapılan işleri gözlemleyemez, deneyemez ve katkı sağlayamazlar. Anne
yemek yaparken onu izleyemezler ve yemek yapmayı kitaplardan öğrenirler
(Goody, 2001:159). Toplumsal yaşamda o toplumun kendine özgü yönleri yani
onu diğerlerinden farklı kılan yönler ancak birebir ilişki içinde aktarılabilir.
Canatan
68
Çünkü aktarım içerikleriyle birlikte duygular ve aileye ait anılar da aktarılır.
Karşılıklı ilişkilerde sözlü iletişimin etkisi oldukça önemlidir. Yazılı kültür
ürünleri ve teknolojinin yükselişi ile modern kent yaşamında sözün etkisini
kaybetmesi kültürün duygusal boyutunu boşaltmış ve insanları kendisine ve
diğer insanlara karşı duygusal körlük durumuna getirmiştir. Bu durum
yalnızlık ve yabancılaşma problemlerinin kentleşmeyle paralel olarak
artmasıyla sabittir.
Günümüzde kentlerde yaşlı yaşam tiplerine bakıldığında artık çoğu kendi
evinde çocuklarından bağımsız kendine ait programı uygulamak istemektedir
(Onur, 1995). Bu durum bireyselleşmenin bütün toplum kuşaklarına
yayıldığının bir göstergesi olmaktadır. Kent yaşamında yaşlıların toplumsal
yaşama katılımları kendileri açısından daha aktif devam etmektedir, yaşlıların
teknoloji ve sosyal değişmeye uyumları, içinde bulundukları ortamların gereği
olarak artmaktadır. Bu durum yaşlılar için olumlu bir sonuçtur. Yaşama
bağlılıklarını, kendileriyle ilgili farkındalıklarını artırır. Fakat bir yandan da
daha fazla bireysel yaşamaya yönelmeleri nedeniyle alt kuşaklarla daha az
ilişki kurma sonucuna yol açar. Demek ki yaşlıları etkileşim dışı bıraktığı
düşünülen modern çekirdek aile yaşlıların kolayca rol değiştirmelerine izin
vermiyor. Yaşlılar, daha az sorumluluk içeren, gerektiğinde danışılan duygusal
aktarımları yoğun olan bir aile bireyi rolüne geçemiyorlar.
İnsanlar yaşlandıkça akraba sayıları da artmaktadır. Aileye eklenen gelin ve
damatlar, torunlar, yaşlının gence göre daha geniş bir akraba çevresine sahip
olmasını sağlıyor. Gençlerin akrabası bu yaşlılar ailenin geçmişi ve bugünü
arasında köprü vazifesi görürler.
Bu paylaşımların sonucunda yıllardır olumsuz bir yargı olarak bilinen “kuşak
çatışması” “kuşak dayanışmasına” dönüşecektir. İşte bu kuşakları birbirine
yaklaştırdığı düşünülen “kuşaklar arası eğitim programı” (Salman, 2001)
gençleri zorluklara karşı güçlendirirken yaşlıya da kendini gerçekleştirme ve
birikimlerini aktarma imkanı verecektir. Günümüz ekonomi ve ticaret
ortamında deneyimler çok değerli olduğundan deneyimi fazla olanlar, yeni
başlayanlara deneyimlerini aktarmaktadırlar ve hatta pazarlamaktadırlar.
Şirketler buna çok önem verirler. O halde neden aileden başlayarak toplumun
üyeleri
deneyimlerini
yeni
kuşaklara
aktarmasınlar
ve
değerlerin
sürdürülmesini sağlamasınlar?
Kuşaklar arası dayanışma, aile ilişkilerini güçlendirmek ve aile kültürünü
sürdürmekte işe yarar. Aile kültürü, paylaşılmış değerler ve gelenekler
karşılıklı ilişkide sıcaklık ve yakınlığı artırır (Cherlin, 1996:459). Bugün ileri,
gelişmiş, modern toplum olarak model alınan ülkelerde televizyon yayınlarının
aileyi destekleyecek biçimde verilmesi, geniş ailenin özendirilmesi ve aile
bireylerini bir arada tutmaya yönelik olması, aşırı bireyselleşme ile birbirinden
bağımsız ve sorumsuz hale gelen aile bireylerini yeniden bir araya getirmeyi
amaçlamaktadır (Lisbeth 1997). Amerika Birleşik Devletlerinde 1990’da
çocuklara yönelik hazırlanan aktif öğrenme programlarında çocuk ve yaşlıyı
bir araya getiren programlar hazırlanmıştır. Bu programlardan elde edilen
Toplumsal değerler ve yaşlılar
69
sonuçların hem çocuk hem de yaşlı için olumlu kazanımlar olduğu
belirtilmektedir(Seefeldt vd 1990).
Kuşaklar arası dayanışma ve destek oluşumunda iki tarafın da bağımsızlığını
engelleyecek davranışlardan kaçınılması için rehberlik ve danışmanlık
hizmetlerinin verilmesi de önemlidir (Öztop, 2001:297). Geleneksel geniş ailede
çocuk ve ebeveyn ilişkisi doğrudan olmayıp daha fazla otorite şeklindedir. Oysa
torun- dede- nine ilişkisi ise biraz daha farklıdır. Çocuk ve ana-baba arasında
ilişki özellikle ergenlikte, çatışma yaratan ve çatışmayla sonuçlanan bir örüntü
gösterir. Torun ve anneanne-dede ilişkisi daha dengeleyici ve çıkabilecek
gerginliğin şiddetini azaltacak bir ara ilişki unsuru ya da mikro birim olarak
işleyerek genç ve yaşlı arasında gelişen doğal ve doğrudan ilişki yoluyla
birikimlerin aktarımına imkan sağlar ( Harper, 2005).
Sonuç
Sonuç
Sonuç
Sonuç ve
ve
ve
ve Öneriler
Öneriler
Öneriler
Öneriler
Sonuç olarak bütün yaş gruplarının toplumsal yaşama ve toplumsallaşmanın
sürdürülmesine karşılıklı olarak katkıları vardır ve hiç biri ihmal edilebilir
değildir. Ancak hızlı değişme sürecinde özellikle yaşlılar yaşantı birikimlerinin
kıymeti
nedeniyle
toplumun
devamı
yönünden
kültürel
rehber
konumundadırlar. Bu nedenle, toplumsal değerlerimizi korumak ve sürdürmek
için kuşaklar arası ilişkileri güçlendirecek, aktarımları kolaylaştıracak yaşlı ve
genci, yaşlı ve çocuğu bir araya getirecek projelerin geliştirilmesi önemlidir.
Ailelerden başlayarak toplumun üyelerinin birbirleri hakkındaki olumsuz ön
yargılarını olumluya çevirecek eğitim programları hazırlamak ve kitle iletişim
araçları ile örgün eğitim ortamlarında bu konuların işlenmesi, aile üyelerinin
kendi aralarında olumlu etkileşim yöntemlerini kullanmalarını sağlamaya
yönelik destek projeleri geliştirmek yararlıdır.
Kitle iletişim araçlarında ve okul kitaplarında yaşlılara ve yaşlılığa ilişkin
bilgilerin olumlu açılardan işlenmesini sağlamak için yönetim birimlerince
projeler geliştirerek uygulanmasını sağlamak gerekmektedir.
Nasıl ki, meslek icra eden kişiler zaman zaman hizmet içi eğitimle
yenilenmekte, rekabet edebilmek için kendilerini geliştirmekte ve mesleki
yaşamdan kopmaları engellenmektedir, aynı şekilde yaşlılar da yeniliklere
uyum için eğitilmelidir. Hatta bu eğitim onlara gençler tarafından verilmelidir.
Gençler, yaşlılara elektronik araçların kullanılmasında yardım edebilir, onlara
bilgisayar kullanmayı, uzaktan kumandalı araçlar, programlanabilir mutfak
araçlarını kullanmayı öğrenmelerinde yardım edebilirler.
Uygulamaları ileri endüstri ülkelerinde görülen anaokulu, ilkokul, lise ve yaşlı
merkezini mahallelerde aynı bahçe içinde toplamak ve aralarında gün içinde
ortak programlar oluşturmak, sosyalizasyon sürecinde doğrudan aktarmaların
en iyi yoludur. Milli Eğitim Bakanlığı ve belediyelerin ortak çalışmalarıyla
böyle ortamlar hazırlanabilir.
Ortak bir zamanda bir el işinin öğretilmesi, eskiden oynanan bir oyunun
çocuklara öğretilmesi, saksıda veya bahçede sembolik tarım faaliyetinin
Canatan
70
gerçekleştirilmesi, mutfakta bazı özel yöresel yemeklerin öğretilmesi, duaların
öğretilmesi yaşlıdan gence ve çocuğa toplumsal değerlerin aktarılabilmesini
sağlar.
Yararlanılan Kaynaklar
Yararlanılan Kaynaklar
Yararlanılan Kaynaklar
Yararlanılan Kaynaklar
Berger, P. and Luckmann, T., (1999). “Socialization: The Internalization of
Society” in (ed: Charao J.M.)
Meaninig of Sociology, 6th. Edition. Printice
Hall.
Bilgin, N., (2003).
Sosyal Psikoloji Sözlüğü: Kavramlar Yaklaşımlar, Bağlam
Yayınları. İstanbul.
Bradshaw, Y., Healey, J.F. and Smith R., (2001).
Sociology for a New Century,
Pine Forge Press.
Cevizci, A., (2002).
Felsefe Sözlüğü. Paradigma Yayınları. İstanbul.
Cherlin, A.J., (1996).
Public and Private Families: An Introduction, McGraw
Hill, Inc. USA.
Çopur, Z. ve Şafak, Ş., (2001). Aile yaşamında değerler ve önemi.
I.Ulusal Aile
Hizmetleri Sempozyumu, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu. Ankara.
Fichter, J., (2002).
Sosyoloji Nedir? (Çev. N. Çelebi), Anı Yayıncılık. İstanbul.
Goody, J., (2001).
Yaban Aklın Evcilleştirilmesi, Dost Kitabevi Yayınları,
Ankara.
Güngör, E., (1993).
Değerler Psikolojisi. İstanbul.
Hançerlioğlu, O., (1986).
Toplumbilim Sözlüğü, Remzi Kitabevi. İstanbul.
Harper, S., (2005). Grandparenthood in (ed: Jhonson, M.). The Camridge
Handbook of Age And Aging, Cambridge University Press.
Hitlin, S. and Piliavin, J.A., (2004). “Values: Reviewing a Dormant Concept”,
Annual Review Sociology.
Hooyman, N. and Kiyak, A., (1999).
Social Gerontology: A Multidisciplinary
Perspective, Allyn and Bacon, 5th.edition.
Kağıçıbaşı, Ç., (1999).
Yeni İnsan ve İnsanlar. Evrim Yayınları, 10.Basım,
İstanbul.
Kılıç, R., (2005). Küreselleşme ve değer ilişkisinde dinin yeri.
Felsefe Dünyası
(Küreselleşme Karşısında Değerlerimiz Sempozyum Bildirileri), Sayı:41.
Kornblum, W., (1994).
Sociology In A Changing World , Harcourt Brace College
Publishers.
Köknel, Ö., (2007).
Çatışan Değerlerimiz, Altın kitaplar, İstanbul.
Layder, D., (2006).
Sosyal Teoriye Giriş, Küre Yayınları.
Toplumsal değerler ve yaşlılar
71
Lisbeth, S., (1997).
Strengthening Families and Neighborhoods to Rebuild
America, Anchor Books.
MetroPOLL. (2005).
Pendik Lise Gençliği Değer Araştırması, Stratejik ve
Sosyal Araştırmalar Merkezi A.Ş., İstanbul.
Onur, B., (1995).
Gelişim Psikolojisi, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara.
Öztop, H. ve Telsiz, M., (2001). Yaşlı ana-babaların yetişkin çocuklarıyla
ilişkileri ve bu konudaki beklentileri: Kuşaklararası bir değerlendirme.
I.Ulusal Yaşlılık Kongresi, Ankara.
Parsons, T., (1962).
Toward a General Theory of Action, Harper and Row, Inc.
Rokeach, M., (1973).
The Nature of Human Values, NewYork, Free Pres.
Salman, M., (2001). Gençlerin yaşlı ve yaşlılığa yönelik tutumları üzerine bir
araştırma.
I.Ulusal Yaşlılık Kongresi, Ankara.
Seefeldt, C. and Warman B. (1990).
Young and Old Together, National
Association for the Education of Young Children, Washington D.C.
Theodorson, G. and Theodorson A.A., (1969).
Modern Dictionary of Sociology,
Barnes and Noble Publishers.
Dostları ilə paylaş: |