Montag nehire baktı.
Nehrin üzerinde gideciğiz,
Eöki raylara baktı.
Ya da karayolunu takip edeceğiz.
Ya da karayolunu takip ederek yürüyeceğiz. Artık bol bol vaktimiz olacak. Şimdi
yürümeye başlayacak
ve dünyanın halini göreceğiz. Şimdi her şeyi görmek istiyorum. Bir gün dünyaya sıkı sıkı sarılacak, ve bir
daha elimden bırakmayacağım. Şimdi bir parmağımı üserine bastım. Bu sadece bir başlangıç olacak.
Rüzgâr birden kesildi.
Diğer adamlar uykudaymış gibi yatıyorlardı. Bir müddet daha yattıkları yerde kaldılar.
Tozla dolmuş göz-
— 148 —
îerini kırpıştırıp duruyrplardı, Nefes alışlarının, soluklarının sesini duymak bile mümkün olabiliyordu.
Montag kalkıp oturdu.
Ama yerinden kımıldamamiştı.
Diğerleri de onu taklit etüler. Güneş kızıl bir dudak gibi, simsiyah ufkun kenarından belirmek üzereydi.
Hava buz gibiydi ve gelecek yağmurun kokusunu tsgıyordu.
Granger, yerinden kalkıp kollarım ve bacaklarını oğuşturdu. Nehrin kenarına
kadar koşarak nehir
boyunca baktı.
Çok uzun zaman sonra:
— Dümdüz ,dedi. Şehir kum tepesine dönmüş. Yerle bir olmuş.
Ve bu sözlerinden çok uzun zaman sonra:
— Acaba kaç kişi bunun böyle olacağını biliyordu?, dedi. Acaba kaç kişi hayretle karşıladı?
Montag, dünyanın kaç şehri böyle dümdüz oldu?, diye düşündü. Ve bizim ülkemizde kaç şehir? Yüzlerce
mi, binlerce mi?
Birisi, bir kibrit çakarak küçük bir kâğıt parçacını tutuşturup kuru dalların altına soktu. Kısa
bir süre
sonra küçük kuru <3al parçalarını atarak ateşi kuvvetlendirdi. Ateşin üzerine eğildikleri zaman soluk
güneş enselerini aydınlatıyordu.
Granger, içinde kuru et bulunan bir bezi açtı.
¦—
Biraz yiyelim, dedi. Sonra nehrin yukarısına doğru yolumuza devam ederiz. O taraflarda bize
ihtiyaçları olacak.
3al>
Dostları ilə paylaş: