Bundan birkaç gün önce normal bir yaşantım vardı.
Sokağın üst tarafından doğru koşan adım sesleri duyuldu.
— 115 —
cek kadar açıklıktı. Koşarak geçecek olsa, hemen görülecek ve ışık az da olsa vurulacaktı.
Kulağına takmış olduğu radyo mırıldanıyordu.
«... koşan adamlara dikkat edin.., koşan adamlara dikkat edin... yaya, yalnız
olan adama dikkat edin,.,
yaya...»
Montag, hemen karanlığın koynuna doğru çekildi. Biraz ilerisinde büyük bir bemzin istasyonu vardı ve iki
gümüş renkli araba benzin ikmali için pompaların önüne park etmişti. Toplumun içine çıktığı takdirde
giyinişi düzgün olmalı ve konuşmamalıydı. Bulvardan aşağı doğru ağır ağır yürümesi gerekiyordu. Yüzünü,
ellerini yıkayıp saçlarını taradığı takdirde görünüşü daha iyi olacaktı. Sonra yürüyecekti, ama nereye...?
Evet,
Hiç bir yere. Gidecek hiç bir yer yoktu. Arkadaşı, sığınabileceği bir dostu yoktu. Yalnız Faber. Farkında
olmadan Faber'in evine doğru kaçtığını kavradı. Fakat Faber onu saklayamazdı;
denemesi bile intihar
etmek demekti. Fakat, birkaç dakika için bile olsa Faber'i ziyaret etmesi gerektiğini biliyordu. Yitirmek
üzere olduğu inancını ancak Faber yeniden canlandırabilirdi. Sadece dünyada Faber gibi insanların
olduğunu hissetmek istiyordu. Faber'i canlı olarak görmek istiyordu. Yanmış î>ir adamın
cebindeki küçük
maden parçasında olduğunu "Hatırlamak istemiyordu.
Ayrıca, parasının bir miktarını da Faber'e vermesi gerekiyordu. Nasıl olsa ya dağlarda ya da nehir
kenarlarında yaşayacak, oralarda saklanacaktı.
Derinden doğru gelen bir fısıltıyı andıran serai duyunca başını gökyüzüne kaldırıp baktı.
Polis helikopterleri bulunduğu yerden üç mil uzaklıkta dolaşıyordu. Sabah alaca karanlığında uçuşan ke-
— 116 —
lebekleri andıran helikopterlere bakınca karahindiba çiçeğinin artık kurumuş olacağını hatırladı.
Helikopterler arada sırada karayoluna inip gelen arabaları kontrol ediyordu.
Bazen birden tekrar
havalanıp başka yönleri araştırıyordu.
Tam karşısında, memurları müşterilerle meşgul olan benzin istasyonu vardı. Benzin istasyonuna arka
taraftan yaklaşarak erkekler tuvaletine girdi. Alüminyum duvarların ardından radyonun sesi duyuluyordu.
« Savaş ilân edilmiştir.»
Arabadaki adamlar kendi aralarında konuşuyorlar, memurlar ise verdikleri benzinin ve yağın ücretini
hesap-lıyorlardı. Kimse radyonun verdiği haberi duymamış gibiydi. Montag,
radyonun verdiği haberi
dinleyerek bekledi. Bir şey olmayacağını biliyordu, "çünkü, bu savaş da diğerleri gibi dosyalarda sadece
küçük bir not olarak geçecekti. Belki birkaç saat süren bir savaş olacaktı.
Dostları ilə paylaş: