See discussions, stats, and author profiles for this publication at



Yüklə 0,82 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə11/12
tarix25.11.2022
ölçüsü0,82 Mb.
#70473
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12
Epistemological Turn and The Ontology of Philosoph

Sonuç Yerine veya Ara Sonuç 
Bilime dair metinler-arası düzlemden elde edilen tarihsel analiz bir tür ilk görünüştür. 
Bu ilk-görünüş uzlaşmaz bir ikiliği açığa vurmaktadır. Bir yanda epistemolojinin ilk ve tek 
felsefe olduğunu kabul eden ve esasında bilimi tek araştırma (daha doğrusu çözümleme) 
nesnesi olarak kabul eden ‘mantıkçılar / epistemologlar’, diğer yanda felsefeyi eski 
konumunda, eleştirel ve ontolojik konumda tutan ve ontolojik derinliği konu edinen filozoflar. 
İlk grup için ‘modern gerçek’ epistemolojik bir birimdir ve başlangıç daima ‘bilgi’dir; ikinci 
grup için ‘varlık’ ontolojik bir temeldir ve daima başlangıçtır. Böylece, felsefe açısından ilk 
felsefe olarak ontolojiyi ya da epistemolojiyi belirlemenin açığa çıkardığı meta-problem, 
felsefe için seçilen bir hedefe nasıl ulaşılacağı değil, hangi hedefin seçileceğine dair ayırıcı bir 
kavşak noktasıdır. Ancak, yine metinler-arası olmak üzere yapılan tematik analiz 
göstermektedir ki hangi hedefin seçileceğine dair farklı konumlanışlar felsefede belirgin 
ayrımların oluşmasına neden olmakla beraber, bilimi konu edinen ve birbirinden ‘çok’ 
uzaklaşmış konumlanışlar (epistemolojik ve ontolojik) yine de aynı problemleri teşhis 
etmektedirler. 
Bu çalışmada ‘ontolojik uğrak 1’ olarak başlıklandırılan konumlanış Aydınlanmanın 
pozitivizme, mevcut durumun mitoslaştırılmasına dönüştüğü eleştirisini üretmektedir. Bu 
eleştiri ile temelde ve doğrudan Aydınlanmanın bir epistemolojik projeye ve eleştirel konumu 
olanaksız kılacak bir ‘verili durum’ formuna dönüştürülmesini cepheden hedef almaktadır. 
Epistemolojinin kovduğu ve artıklarını temizlenmeye çalıştığı metafizik, ontoloji üzerinden 
eleştirel felsefe olarak geri dönmekte ise örtüşme olanaksız görünmektedir. Oysa, 
pozitivizmden neo-pozitivizme oradan da Popper, Kuhn ve ardıllarına doğru yol alan 
epistemolojik damar tek biçimli olmadığı gibi, karşılaştırılamaz, alternatif bilim/bilgi 
yorumları çoğulluğu da değildir. Bu silsile, temel problem(ler)ini çözme girişiminde bir 
çoğullaşma ve ardından probleme göreli olarak elenme mekanizmalarının çalıştığı evrimsel 
bir süreçtir. Bu sürecin ilk örneklerine (ilk çoğullaşma), pozitivizm ve neo-pozitivizme 


EPİSTEMOLOJİK DÖNÜŞ VE BİLİM FELSEFESİNİN ONTOLOJİSİ 
-BİLİMSEL DÜNYA KAVRAYIŞI’NDAN ELEŞTİREL REALİZME ONTOLOJİNİN EPİSTEMOLOJİ İLE TEMELLENDİRİLMESİ- 
755 
yakından bakıldığında ontolojik problemi tamamen ıskartaya çıkarmadıkları açık biçimde 
görülecektir. Pozitivizmin ontolojisi olarak empirik realizmden Bhaskar’ın eleştirel realizmine 
doğru bir hat her daim var olmuştur. Bu hat, örtük bir ontoloji (ontolojik kabuller kümesi) 
olmanın ötesinde bizzat epistemolojik düzlemde tartışma ve araştırma konusudur. Bilim 
dilinin analizinde, teorik terimlerin varlık statüsüne dair tartışma, neo-pozitivizm için tali bir 
tartışma olmanın ötesinde, epistemolojik problemle doğrudan ilintilidir. Bilimsel (veya 
bilimsel olma iddiasında olan) teorilerin öne sürdüğü gibi, gerçek, ama asla tam olarak 
görünmeyen toplumsal süreçler var mıdır? “‘Libido’, ‘süper-ego’ ve benzerleri gerçek midir?” 
gibi sorular epistemoloji temelli ontolojik sorulardır. Ancak bu analizin nesnesine 
uygunluğunun sağlanması için dış bakışın iç bakış üzerinden kurulması gerekir. Örneğin, 
epistemoloji kökenli olarak “dil bir temsile ‘bu gerçektir’ denmesiyle başlar” ifadesinin 
idealizm ile hiçbir bağlantısı yokken, dış bakış bunun idealizmin açık ifadesi olarak görebilir.
Oysa, problem odaklı olarak dış bakış (ontolojik konum) iç bakış üzerinden (epistemolojik 
konum) kurulduğunda, önce temsillerin yapımının gelmesi, ardından temsillerin gerçek ya da 
gerçek dışı, doğru ya da yanlış, sadık ya da sadakatsiz şekilde yargılanmasının söz konusu 
olması ‘doğruluk problemi’nin kodlanmasından başka bir şey değildir. Durum buysa, Adorno 
ve Horkheimer’ın ‘mimesis’ ve ‘nominalizm’ tartışması ile epistemolojik problem arasında 
bir çakışma açığa çıkmaktadır. Diğer bir çakışma ise ‘ontolojik uğrak 2’de gösterilen 
Heidegger – epistemolojik problem çakışmasıdır. Bir epistemolojisi olmamakla veya 
epistemolojiye yer vermemekle eleştirilen Heidegger’in felsefe içerisinde epistemolojinin 
(bilgi teorisinin) nasıl ilk ve tek felsefe haline dönüştüğüne / dönüştürüldüğüne dair disipline 
(felsefeye) içkin soruyu, bilimsel dünya kavrayışına ulaşan düşünmenin epistemolojik tarihine 
dair kökensel soruyla birleştirdiği görülmektedir. Ama esas ilginç çakışma, özellikle 1960’lı 
yıllardan sonra bilim teorisi içerisinde kendisini hissettirecek olan çok-paradigmalılık 
probleminin göreli olarak çok erken ifşasının ontoloji temelli bir metne girmiş olmasıdır. 
Popper’ın bilimsel ilerlemeye dair epistemolojik teorisi ile Heideggerci patikalar yaklaşımı, 
tam da bu problem üzerinden işlemselleştirilebilmekte ya da en azından bu probleme 
uyarlanabilmektedir. 
Hemen belirtilmelidir ki bu çakışmalar, sonuçlarda veya çözümde hemfikir olmanın 
değil, aynı problem üzerine ‘teori’ üretildiğinin kanıtıdır. Bununla birlikte, Adorno ve 
Horkheimer’ın ilgili bölümde alıntılanan ve analiz edilen ‘sistem -doğa uyumu’ tartışmaları 
ile epistemolojik damarın ileri aşamalarında yer alan Kuhn’un bilim sosyolojisi ile aşırı-
benzerliği dikkat çekicidir. Gösterildiği üzere bu tartışmanın çekirdeği ‘temsil problemi’ ile 
ilişkilendirilebilir niteliktedir. Özellikle ‘sistem’ terimi yerine ‘teori/kuram’ terimi ikame 
edildiğinde (ki bu ikame bir tür çeviri-şiddeti değildir) birbirlerini anlayamayan veya 
anlamayacak 
‘paradigmalar’ 
bir 
anda 
aynı 
problem 
üzerine 
tartışır 
hale 
dönüştürülebilmektedir. Diğer taraftan, epistemoloji temelli olarak ontolojik sorulara yanıt 
verebilmenin açığa çıkan olanaklı tek yolu ‘müdahale’ olarak görülmektedir. Yani, bilim söz 
konusu olduğunda gerçeklik ya da ontoloji, müdahale, diğer bir deyişle epistemolojik 
anlamda pragmatik bir kriter üzerinden tesis edilir. Bu da ontoloji temelli tekno-bilim 
eleştirisi ile yüzleşmek zorunda kalacak bir sonuç olarak bir kez daha iki kanadı aynı masaya 
oturtur. Bu masada, rasyonalizm – irrasyonalizm gerilimi (epistemolojik gerilim) ile realizm – 
anti-realizm gerilimi (ontolojik gerilim) ortak bir payda bulmaktadır. Roy Bhaskar’ın eleştirel 
realizmi bu ortak payda üzerine yükselmekte olan epistemolojik anlamda içsel bir uğraktır. 
Bhaskar’ın epistemolojik başarı tespitini kodlaması gerilimi aşmak için bir çıkış sağlayabilme 
potansiyeli taşımaktadır: Öncelikle epistemolojiye yeni bir soru eklemlenmelidir: Bilimin 
olanaklı olabilmesi için dünya zorunlu olarak nasıl olmalıdır? Bilim olanaklıdır, bunu 
gösteren bilimin fiili tarihi ve epistemolojik odaklı araştırmadır. Ancak sorunun yanıtı 
ontolojik bir hamle gerektirmektedir. Bhaskar’ın çağrısı ve girişimi, ek olarak epistemolojiye 


756
GAUN JSS 
içkin çoğullaşma (Popper, Kuhn, Feyerabend ve Lakatos’un çalışmaları) Hacking’in alternatif 
temsillerin açığa çıktığı (çoğaldığı) dönemde gerçeklik probleminin belirginleşmesi teziyle 
uyumludur. Örneğin, epistemoloji içi (bilim/bilgi teorisi içi) eş-ölçülemezlik problemiyle 
ilişkili biçimde teori-seçimi probleminin gölgesinde kalan ‘gerçeklik’ problemi kendisini her 
üçünü de kapsayan bir çerçevede dayattığında, içsel (epistemolojik) ve dışsal (ontolojik) 
konumlar aynı problem(ler)i görmektedirler. 
İki farklı konumdan aynı problem(ler)in görünür durumda olması, bu ‘problem(ler)in 
gerçekliğinin’ en açık göstergesidir. Epistemolojiyi bilgi (bilim) teorisine dönüştüren içkin 
evrimsel sürecin temel dinamiği olan problem(ler)in, dışsal bir hat, yani ontolojik konum için 
de neredeyse aynı içerikle görünür olduğu açığa çıkmaktadır. Zorlama bir benzetmeyle, iki 
‘paradigma’ aynı olgusal tespitte örtüşmektedir. O halde, 17. yüzyıldan sonra felsefenin ayrı 
ayrı epistemoloji ve ontoloji (çoğu zaman bir diğerini dışlayan, yok sayan ya da 
önemsizleştiren) patikaları olsa da epistemoloji – ontoloji birlikteliğinin tartışılabileceği 
yegâne mecra ve konu artık bilim ya da ‘bilim problemi’dir. Ancak ontolojiler arası tercihte 
epistemolojik kriterin ne olduğu, pragmatik temasın (müdahale) tek meşru kriter olup 
olmadığı halen bir araştırma konusudur.

Yüklə 0,82 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin