Neonatal yoksunluk sendromu
126
Şişli Etfal Hastanesi T›p Bülteni, Cilt: 44, Say›: 3, 2010 /
The Medical Bulletin of Şişli Etfal Hospital, Volume: 44, Number 3, 2010
olması nedeniyle literatürde tedaviye başlama sınırı
için farklı rakamlar bildirilmektedir (6). Ancak tüm
bu olumsuzluklara rağmen neonatal yoksunluk send-
romlarında ortak nokta, maddeler farklı da olsa orta-
ya çıkan bulguların çoğu kez spesifik olmamasıdır.
Klinik bulgular hipokalsemi, hipertiroidizm, hipog-
lisemi ve hipokalsemi klinik durumları ile benzerdir
(6).
Klinik bulgular doğumu takiben ilk 48-72 saat içe-
risinde ortaya çıkar. Özellikle anne sütü ile beslenen
yenidoğanlarda bulguların ortaya çıkması birkaç gün
gecikebilir (7). Doğumdan önceki son 24 saat içinde
madde alınmışsa yoksunluk sendromu görülme ola-
sılığı artar (7). Konvülsiyon, tremor ve hiperirritabi-
lite en sık saptanan bulgulardır. Tremorlar ince ve
jitterness özelliğinde olabileceği gibi daha kaba ve
flapping tremor özelliğinde de olabilir. Ekstermiteler
sert, hiperrefleksif ve fleksiyona ve ekstansiyona
dirençlidir. Yenidoğandaki nöbetlerden farklı olarak
yoksunluk krizi nöbetlerinde huzursuzlukla birlikte
istemdışı göz hareketleri, bakışın sabitleşmesi ve kol-
bacaklarda titreme olmaz. Bazı yenidoğanlarda kol
ve bacaklarda genellikle daha abartılı ve kaba hare-
ketler göze çarpar; kolların hareketi titremeden çok,
kanat çırpmayı andırır (8).
Bebek çok öfkeli görünür, çoğu zaman oldukça
hareketli ve sıkıntılıdır. Uzun süre uyuyamaz, yüksek
ve tiz bir sesle ağlar. Emme içgüdüsü çok fazladır,
parmaklarını ve yumruğunu emmesinin önüne geçi-
lemez (4,6). Merkezi sinir sistemi bulgularını en sık
gastrointestinal sistem bulguları izler. Bunlardan en
önemlisi beslenme yetersizliğidir. Bebekte engelle-
nemeyen bir emme hareketi vardır. Ancak bebeğin
her öğünden sonra kusması, beslenme probleminin
habercisidir (9). Yenidoğanların %30-50’sinde ishal
ve buna bağlı olarak su kaybı ve kan elektrolit düzen-
sizlikleri görülür. Sindirim sistemine ait bu bulgular
5-6. günlerde merkezi sinir sistemi bozukluklarının
ardından ortaya çıkar. Bu bulgular yanında miyoklo-
nik jerkler, sık esneme, hapşırma, nazal tıkanıklık ve
akıntı, projektil kusma ve sulu dışkılama görülebilir
(7). Olgumuzda fizik muayenede tremor, artmış klo-
nus, taşipne, tiz sesli durdurulamayan ağlama, aşırı
emme isteği, beslenme sonrası kısa uyku süresi, aji-
tasyon, artmış tonus ve irritabilite gibi merkezi sinir
sistemi bulguları tespit edildi.
Tanı için mekonyum incelmesi kullanılabilmekle
birlikte yenidoğan saç analizinin de kullanılabileceği
belirtilmekte ancak sonuçlar yanıltıcı olabileceğin-
den pratik uygulamada anamnez, klinik bulgular ve
skorlama sisteminin tanı ve tedaviye başlamak için
daha çok dikkate alınmaktadır (10). Ülkemizde gerek
saç gerekse mekonyumda eroin düzeyi rutin labora-
tuarlarda bakılamaması nedeniyle hastamızda bu iki
yöntem ile analiz yapılamadı. Konvülziyon, ishal,
uyku ve beslenme düzenini bozan aşırı hiperirri-
tabilite varlığında tedavi başlatılmalıdır. Tedavide
bebek sakin, ışıksız ve sessiz bir ortama alınmalı
ve dış uyarılar minimuma indirilmelidir. Taktil uya-
rının semptomları azalttığı gösterilememiştir (9).
Tedavide birçok farmakolojik ajan kullanılabilmek-
tedir. Amerikan Pediatri Akademisi (APA) opioid
yoksunluk sendromunda farmakolojik olarak dilüe
opium tentürü önermektedir (6). Ayrıca farklı yeni-
doğan ünitelerinde morfin ve metadon tedavileri
de uygulanmaktadır (8). Metadon opioid yoksunluk
sendromunda seçilebilecek ilk seçenek ilaçlardan
biridir. Ancak yapılan çalışmalarda morfin tedavisi
ile karşılaştırıldığında klinik sonuç açısından farklılık
gösterilememiştir (11). Kullanılabilecek diğer ilaçlar
arasında benzodiazepinler, fenobarbital, klonidin ve
klorpromazin sayılabilir. Literatürde Naloksan teda-
visinin yenidoğanda hızlı detoksifikasyonu sağlayıcı
etkisi için veriler yetersizdir. Bu sebeple rutin tedavi-
de önerilmemektedir. Morfin bebeğimizde yoksunluk
durumunun çok şiddetli olmaması nedeniyle meta-
don, ülkemizde yenidoğan bebekler için uygun dozu
bulunmadığından kullanılmadı. Medikal tedavileri-
nin yanısıra yenidoğanın sakinleştirilmesi ve gerekli
çevre düzenleyici önlemlerin alınması da önemlidir.
Olgumuza modifiye Finnegan skorlaması uygulana-
rak toplam puan 10 olduğundan Fenobarbital teda-
visi 5 mg/kg’dan başlandı ve olgu sakin bir ortama
alınarak izlendi. Yaklaşık 24 saat içinde klinik ola-
rak yanıt alınan hasta stabil hale geldi. Üç günlük
izlem süresinde vital bulguları takip edilen hastada
bir sorun gelişmedi.
Eroin kullanan annelerin yenidoğanlarında morta-
lite tek başına yoksunluk sendromu nedeniyle değil
daha çok prematürite, enfeksiyon veya ciddi perina-
tal asfiksi nedeniyle olmaktadır (7). Ayrıca gebenin
opioid kullanımı ile ani ölüm sendromu görülme
Şişli Etfal Hastanesi T›p Bülteni, Cilt: 44, Say›: 3, 2010 /
The Medical Bulletin of Şişli Etfal Hospital, Volume: 44, Number 3, 2010
127
E. Can, A. Bülbül, S. Uslu, Ö. Güran, A. Nuhoğlu
sıklığının artışı küçük çalışmalarda bildirilmiştir. Bu
sebeple yapılan tedaviye ek olarak yenidoğanın sta-
bilizasyonunun sağlanması ve monitörizasyon gibi
ek uygulamaların yapılarak gereken önlemlerin alın-
ması önemlidir (8).
Sonuç olarak yenidoğanda yoksunluk sempto-
mu bulguları nonspesifiktir. Ülkemizde sınırlı sayıda
çalışmada olgu sunumu olarak neonatal yoksunluk
sendromlu bebeklerin görüldüğü bildirilmektedir
(12). Ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde madde
bağımlılığı olan gebe ile karşılaşma sıklığı giderek
artmaktadır. Bu nedenle sağlık çalışanlarının madde
bağımlılığı konusunda şüpheci davranmaları, klinik
bulguları olan bebeklere erken ve uygun destek teda-
visinin sağlanması, neonatal yoksunluk sendromu ile
ilişkili sorunları azaltacaktır.
Dostları ilə paylaş: