Indifférent
yani ne iyi, ne kötü.
2 0 0 ETİKA
ce, ileri sürdüğümüz (kabul ettiğimiz) insan tabiatı modeline bizi gittikçe
daha çok yaklaştıracak bir araç olduğunu kesinlikle bildiğimiz bir şeyi
anlayacağız; kötü deyince, tersine, bu modeli meydana çıkarmaya engel
olduğunu kesinlikle bildiğimiz şeyi anlayacağız. Birisinin daha az yetkinlik
ten daha çok yetkinliğe, ya da daha çok yetkinlikten daha az yetkinliğe
geçtiğini söylediğim zaman, gerçekten her şeyden önce bunu göstermek
gerekir; diyelim, bir at insan olarak hareket ettiği kadar, böcek olarak
hareket etse, mahvolmuştur; tabiatı deyince anlaşılan şey bakımından
çoğalmış, ya da azalmış gibi tasarladığımız onun işleme (etki yapma) gü
cüdür. En sonra genel olarak yetkinlik deyince, söylemiş olduğum gibi
gerçekliği, yani var olması ve süresini hiç hesaba katmaksızın falan tarz
da bir eser (effet) meydana getirmesi bakımından herhangi bir şeyin özünü
anlayacağım. Vakaa hiçbir tekil ( singulier) şeye artık yetkin denemez;
bunun sebebi de varoluşta uzun zaman devam etmesidir: zira şeylerin
süresi onların özü ile gerektirilemez, çünkü şeylerin özü hiçbir kesin ve
gerekli varoluş zamanını kuşatmaz. Fakat herhangi bir şey az ya da çok
yetkin olsa dahi var olmaya başladığı zamanki aynı kuvvetle varoluşta
hep devam edebilecektir; o suretle de hepsi bu bakımdan eşittirler.
TANIMLAR
I. İyilik deyince, kesinlikle bize faydalı olduğunu bildiğimiz şeyi anla
yacağım.
II. Kötülük deyince, tersine, bir iyiliğe sahip olmamıza engel olduğu
nu kesinlikle bildiğimiz şeyi anlayacağım (önceki tanımlar için sona doğ
ru -ya da sondaki- önsöze bkz.).
III. Yalnız özleri bakımından göz önüne alınan, varoluşlarını zorunlu
olarak koyacak hiçbir şey bulunmayan, ya da zorunlu olarak varoluşlarını
alıkoyan şeye zorunsuz tekil şeyler diyorum.
IV. Kendilerini meydana getirmesi gereken nedenleri göz önüne almak
bakımından, aynı tekil şeylere mümkün diyorum. Bu nedenlerin onları
meydana getirecek biçimde gerektirilmiş olup olmadığını bilmiyorum.
(I’inci bölümün 33’üncü önermesinin, l’inci scolie’sinde mümkün ile zo
runsuz arasında hiçbir fark görmedim, çünkü o yerde onları titizlikle ayır
mak zorunlu değildi).
İNSANIN KÖLELİĞİ VEYA DUYGULANIŞLARIN KUVVETLERİ ÜZERİNE
201
V. Bundan sonra gelecek olanlardan, karşıt duygulanışlardan, hatta
aynı cinsten olsalar bile, insanı farklı yönlerde sürükleyen duygulanışları an
lıyorum: sevginin türleri (çeşitleri) olan oburluk ve hasislik gibi, onlar Ta
biat bakımından değil, fakat iğreti olarak (ilinek olarak) birbirine karşıttırlar.
VI. III’üncü bölümün 18’inci önermesinin, 1 ve 2’nci scolie’sinde;
gelecek, hazır ve şimdi geçmiş bir şey hakkındaki duygulanıştan ne anla
dığımı açıkladım.
(Bununla birlikte burada kaydetmem gerekir ki, bir mekân aralığını
olduğu gibi, belirli bir limitin ötesindeki bir zaman aralığını da seçik ola
rak hayal edemeyiz; başka deyişle, bizden iki yüz ayaktan fazla uzaklıkta
bulunan bütün objeler ya da içinde bulunduğumuz mekân uzaklığı seçik
olarak hayal ettiğimiz uzaklığı aşan her yer tarafımızdan sanki aynı plân
da imişler gibi hayal gücü ile eşit uzaklıkta tasarlanırlar, nitekim varoluş
zamanını seçik olarak hayal etmeye alışmış olduğumuz bir zamanda daha
büyük bir aralık ile şimdiki andan (halden) ayrılmış olduğunu hayal etti
ğimiz objelerin hepsini biz hayal gücü ile şimdiki andan (halden) eşit
uzaklıkta tasarlarız ve onları sanki aynı zaman lâhzasında imiş gibi görürüz.
VII. Kendisi için bir şey yaptığımız amaç deyince, ben iştahı anlıyorum.
VIII. Erdem ( vertu) ve güç deyince ben aynı şeyi anlıyorum; yani (III'ün
cü bölümün 7’nci önermesi) insana atfedilmesi (nispet edilmesi) bakımın
dan erdem, sırf kendi tabiatının kanunlarıyla tanınabilen bazı şeyleri yap
mak gücüne sahip olmak bakımından, insanın özü ya da tabiatıdır...
Aksiyom
Tabiatta hiçbir tekil şey verilmiş değildir ki, ondan daha güçlü ve daha
kuvvetli bir başkası verilmiş bulunmasın. Fakat, eğer herhangi bir şey veril
miş ise, bu şeyi mahvedebilecek olan daha güçlü başka bir şey de verilmiştir.
Önerme I
Yanlış bir fikirde, doğru olması bakımından doğrunun bulunmasıyla
kaldırılmış olan olumlu (müspet) hiçbir cihet yoktur.
Kanıtlama
Yanlışlık, yalnız upuygun olmayan fikirleri kuşatan (içeren) bilgi yok
sunluğundan ibarettir (önerme 35, bölüm II). Fakat, tersine, Tanrıya
nispet edilmeleri bakımından onlar doğrudurlar (önerme 32, bölüm II),
202 ETİKA
öyle ise eğer yanlış bir fikirde olumlu (müspet) bir cihetin oluşu, doğru
olması bakımından doğrunun hazır olmasıyla kaldırılmış ise, doğru bir
fikir kendi kendisini kaldırmış olacaktır ki, bu da saçmadır (önerme 4,
bölüm III). Öyle ise yanlış bir fikirde hiçbir şey, vb...
Scolie
Bu önerme, II'nci bölümün 16’ncı önermesinin 2’nci önerme sonucu
ile daha açık olarak bilinir. Zira bir hayal gücü dış cismin tabiatından çok
insan Bedeninin halini işaret eder; fakat doğrusu, bu seçik olarak değil,
bulanık olarak olur; bundan dolayı Ruhun yanıldığı söylenir; diyelim güneşe
baktığımız zaman, onun bizden aşağı yukarı iki yüz ayak uzaklıkta olduğunu
hayal ederiz; onun hakiki uzaklığını bilmediğimiz sürece bu noktada alda
nırız, fakat o bilinince yanılma şüphesiz kaldırılmış olur, fakat bedeni duy
gulandırması bakımından güneşin tabiatını açıklayan hayal gücü değil! Ve
böylece, hakiki uzaklığını biliyorsak da onun bize yakın olduğunu hayal
etmeden de yine geri kalmayacağız. Vakaa II'nci bölümün 35’inci önerme
sinin scolie’sinde söylemiş olduğumuz gibi, güneşin bize hakiki uzaklığını
bilmediğimiz için, onu yakın diye hayal etmiyoruz, fakat Ruh, güneşin bü
yüklüğünü, ondan Bedene gelen duygulanışla münasebeti olacak bir biçimde
tasarladığı için onu yakın diye hayal ediyoruz. Nitekim, suyun yüzüne düşen
güneşin ışıkları yansımadan sonra gözümüze ulaşıyor, hakikatte bulunduk
ları yeri bilmekle birlikte, onları sanki suda imişler gibi hayal ediyoruz;
Ruhun aldandığı başka hayal güçleri, ister Bedenin tabiî halini göstersinler,
isterse onun işleme, etki gücünde bir çoğalma ya da azalmasını işaret etsinler,
doğrunun karşıtı değildirler ve onun bulunmasıyla ortadan kaybolmazlar.
Bir kötülükten yanlış olarak korktuğumuz zaman, yeni bir doğrunun işitil
mesiyle korkunun kaybolduğu olağan şeylerdir, fakat buna karşı mutlaka
gelecek olan mutsuzluktan duyduğumuz korku, sahte bir haberin işitilme
siyle de kaybolduğu olağandır, böylece hayal güçleri doğru olması bakımın
dan doğrunun bulunmasıyla kaybolmazlar, fakat, II'nci bölümün 17’nci
önermesinde göstermiş olduğum gibi hayal ettiğimiz şeylerin hazır olan
varlıklarına engel olan daha kuvvetlilerini verdikleri için, kaybolurlar.
Önerme II
Başka kısımları olmadan kendi başına tasarlanabilen Tabiatın bir kısmı
olmamız bakımından, biz edilginiz (ya da pasif hallerimiz vardır).
İNSANIN KÖLELİĞİ VEYA DUYGULANIŞLARIN KUVVETLERİ ÜZERİNE
203
Kanıtlama
Biz ancak kısmen nedeni olduğumuz bir şey bizde meydana geldiği
zaman, (tanım 2, bölüm III) yani (tanım 1, bölüm III) yalnızca tabiatı
mızın kanunlarından sonuçlanamayan bir şey olduğu zaman bize edilgin
(pasif durumda) denir.
Önerme III
İnsanın varlıkta sürüp gitmesine sebep olan kuvvet sınırlıdır ve dış
nedenlerin gücü tarafından sonsuzca aşılmıştır.
Kanıtlama
Bu nokta bu bölümün aksiyomu ile apaçık görülür, zira, eğer bir adam
verilmiş ise, daha güçlü olan başka bir şey, diyelim A da verilmiştir ve eğer
A verilmiş ise yine başka bir şey, diyelim A’dan daha güçlü olan B de veril
miştir ve bu sonsuzca böyle gider; bunun sonucu olarak insanın gücü başka
bir şeyin gücü ile sınırlıdır ve dış nedenlerin gücü ile sonsuzca aşılmıştır.
Önerme IV
İnsanın, Tabiatın bir parçası olmaması ve yalnızca tabiatı ile bilebile
ceği ve upuygun nedeni olduğu değişmelerden başka değişmeleri tecrü
be edememesi, duyamaması imkânsızdır.
Kanıtlama
Tekil ( singulier) şeylerin bunun sonucu olarak insanın varlığını sakla
malarına, korumalarına sebep olan güç, Tanrının ya da Tabiatın gücüdür,
(önerme sonucu, önerme 24, bölüm I) ve bu hal bu gücün sonsuz olması
bakımından değil edimsel ( actuel) bir insan özü ile açıklanabilmesi ba
kımındandır (önerme 7, bölüm III). Öyle ise insanın gücü, actuel özü ile
açıklanabilmesi bakımından sonsuz gücün yani Tanrının, ya da Tabiatın
özüdür (önerme 34, bölüm I); birinci nokta bu idi. Eğer şimdi insanın sırf
kendi kendisinin tanıyabileceği değişmelerden başka değişmeler duyma
ması mümkün olsaydı, bundan şu sonuç çıkardı ki (önerme 4 ve 6, bölüm
III) o kaybolmayabilirdi ve daima zorunlu olarak devam edebilirdi ve
bundan dolayı gücü sonlu ya da sonsuz olan bir nedenin ardından gelme
si gerekirdi; dış nedenlerden gelebilen başka değişmeleri kendisinden
uzaklaştırabilecek insanın gücünden, ya da insanın yalnızca kendi ko
204 ETİKA
runmasına yarayan bu değişmeleri duyabilecek bir biçimde bütün tekil
Dostları ilə paylaş: |