5.Zamanınızı
Uzun Süreli Olarak
Planlayın
Takviminizi hazırlarken projeler veya genel bir projenin bir parçası olan işler için
bitiş tarihleri yazın. Haftanın veya ayın hangi gününün, hangi iş için uygun
olduğu üzerinde düşünün.
6.Zorunlu Veya Gerekli Olmayan
İşleri
/ Aktiviteleri
Ayırın
Nelerin önemli olduğunu, nelerin gereksiz veya vazgeçilebilir olduğunu
belirleyin. Neleri yapmanız önemli? Neleri siz yapmalısınız, neler zamanınızı
ayırmanıza değer? Bunları
tespit edip ortadan kaldırır veya devrederseniz
gerçekten önemli olan şeyler için daha fazla zamanınız kalır.
7.Önceden
Planlayın
Güne neler yapmanız gerektiğine dair net bir fikirle başlarsanız zamanı daha iyi
kullanırsınız. Her iş gününün sonunda, ertesi gün yapılması gerekenleri de
düşünün, hatta not edin. Bunu alışkanlık haline getirmeye çalışın, işinizi
kolaylaştıracaktır.
57.
AŞK
Aşk
,
kişilerarası
ilişki
veya bir başka varlığa duyulan derin
sevgidir.[1]
Aşk, en
yüce erdem
veya iyi alışkanlıktan, en derin kişiler arası sevgiden en basit zevke
kadar bir dizi güçlü, olumlu duygusal ve zihinsel durumları kapsar. Cinsel veya
romantik bir ilişki olursa, partn
erlere sevgililer de denir.
Aşk, kişinin tek taraflı veya karşılıklı olarak bir kimseye veya duruma karşı
beslediği yoğun
sevgi
halidir. Sevginin bir derece üstüdür. Aşk, kişinin kendisini
tüm benliği ile aşık olduğuna bağlı hissettiği durumdur. Doğanın insanlara en
güzel armağanıdır.
Kişi, aşık olduğuna karşı çok farklı duygular hisseder. Her an onu düşünür.
Onsuz bir dünyayı hayal bile edemez. Tüm hayalleri onunla ilgilidir. Onun
olmadığı yerde kendisini huzursuz, mutsuz hisseder; onun yanında iken de
mekanın veya zamanın hiçbir ehemmiyeti yoktur. Mutlu olmak için onun varlığı
yeterlidir. A
şk, en yüce duygulardan biri olsa da insana her zaman mutluluk
getirmez. Acının her rengini de tattırır aynı zamanda. Ancak bu acı bile kişiye
tarif edilemez bir zevk verir. Bu yüzdendir ki aşık olan kişi aşkından bir türlü
vazgeçemez.
Aşık olmak ayıp veya günah değildir. İnsanın doğası bu duyguya göre
şekillenmiştir. Aşkın yeri veya zamanı olmaz. En umulmadık zamanda en
umulmadık kişiye aşık olunabilir. Önemli olan aşkı en güzel şekilde yaşamak ve
onun güzel taraflarından almaya çalışmaktır.
Aşkın kesin bir tanımını yapmamız mümkün değildir.
Herkesin kendine ait bir aşk tanımı vardır. Aşk, sosyal antropologlara göre bir
tutkudur. Şairlerin özlemli ve duygulu şarkılarıdır. Psikologlara göre aşk hem
normal hem de nörotik olmaktır, yani yaratıcı ve yıkıcıdır. Filozoflara göre aşk
erkekler için başkadır, kadınlar için başka. Ama herkes için iyiliğin ve kötülüğün,
güzelliğin ve çirkinliğin başlıca kaynağıdır.
Neden âşık oluruz? Aşkı başlatan şey nedir?
Birbirini hiç tanımayan, tamamen başka ailelerden gelen ya da farklı eğitimi
olan iki kişinin aşk yaşaması… Bu, günümüzde bilim adamlarının açıklamakta
zorlandıkları konulardan biridir.
Bazı kişiler ilk görüşte âşık olur, bazıları da yıllarca aşkı arar durur. Peki, aşkı
başlatan “şey” nedir? Son zamanlarda yapılan bilimsel araştırmalar, ilk
karşılaşmada elde edilen izlenimin ve duyguların çok önemli olduğunu
gösteriyor. Bu ilk karşılaşma sırasında her iki taraf da birbirini, çocukluk çağında
elde ettikleri ve artık bilinçaltında depolanmış bulunan kusursuz arkadaşın
özellikleri ile karşılaştırır. Bu kusursuz arkadaş özelliklerine bir uyum
bulunduğunda da aşkın ilk kıvılcımları oluşur. Aşkı herkes aynı mı yaşar?
Âşıkların aşkı yaşama şekli birbirinden farklıdır. Bazıları aşkı çoşkulu, neşeli ve
hayatın vazgeçilmez bir rengi olarak yaşarken bazıları da aşkı, yaşama şekli
tedavi gerektirecek kadar yoğun ve takıntılı yaşar. Kimi âşıklar oyuncudur, kimi
âşıklar aşka bağımlıdır, kimi âşıklar kuralcıdır, kimi âşıklar da çekingen.
Sonuç olarak hayatı nasıl yaşıyorsak aşkı yaşama şeklimiz de o şekilde yol
alıyor.
Neden aşkımız biter?
Aşk sırasında kişilerin beyninde salgılanan huzur veren ve iyi duygular yaşatan
hormonlardan bahsetmiştik. Bu hormonların salgılanması ne yazık ki sürekli
değildir. Yaklaşık 6 ay ile 3 yıl arasında hormon düzeyleri düşer, âşık çift
ayrılmasa da birbirlerine karşı duygularının yoğunluğu azalmaya başlar. Artık
her ikisinde de aşk belirtileri yoktur. Bu dönem evli çiftler için ayrıca önem
kazanır, dünyada çeşitli ülkelerde yapılan istatistik çalışmalarında evliliğin
dördüncü yılı boşanmaların en sık görüldüğü dönem olarak bulunmuştur.
Aslında yazar Kenan Kalecikli’nin de dediği gibi “Aşkın ömrü yüreğimiz
kadardır.”
Dostları ilə paylaş: |