Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi
28 (1): 29-32, 2002
29
DERLEME
Tıp Eğitiminde Dil: I
Önemi, Gelişmesi ve Geleceği
N. Şimşek CANKUR*
* Doç. Dr., Uludağ Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı
ÖZET
Tıbbî terminoloji binlerce yıl içinde şekillenmiştir. Önemli bir özelliği konuşma dilinden farklı bir yapıda olmasıdır. Günümüzde tıp eğitimi dilinin
nasıl olması gerektiği tartışma konusu olmaktadır. Bu çalışma, tıp eğitiminde kullanılan dilin temel özelliklerinin, uluslar arası alandaki tarihsel
gelişiminin ortaya konulmasını, günümüzde ve yakın gelecekteki durumunun tartışılmasını amaçlayarak hazırlanmıştır. İngilizce’nin giderek artan
baskısının tıp alanındaki etkileri de irdelenmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler:Tıp Eğitimi. Terminoloji. Eğitim Dili
Language in Medical Education: I
Importance, Development and Future
SUMMARY
Medical terminology has been formed in a few thousands of years. Being different in structure from the daily language is an important feature of
medical terminology. Recently, the language of medical education has been a matter of debate. This study is prepared in order to discuss the basic
structure of medical terminology, its international historical development and also its situation for now and the future. The effects of the growing
influence of English have further been discussed.
Key Words: Medical Education. Terminology. Language of Education
Neden Bilimsel Dil Birliği?
Bilimi ilerletebilmek, yeniyi üretebilmek için ulusal
dilin; bilimsel ortamda iyi iletişim için uluslar arası
bilim dilinin varlığı ve kullanılması gereklidir
1
. Bilimin
ilerleme hızını etkileyen önemli etmenlerden bir tanesi,
kendisini bilime adamış olanların karşılıklı etkileşimi-
dir
2
. Bu etkileşim çok aşamalıdır. Bu aşamalar yeni
fikirlerin yaratılmasını, bu fikirlerin olgunlaşmasına
katkıda bulunacak olumlu ya da olumsuz görüşlerle
yoğurulmasını, “doğru” olarak nitelenen bir son ürün
elde edilmesini ve bu ürünün insanlığın hizmetine su-
nulmasını içerir. Bu aşamaların hepsinde bilimi üreten-
ler arasında karşılıklı iletişim kurulması zorunluluğu
vardır. Bu iletişimi kurabilmenin yolu da uygun termi-
nolojik ortamın varlığına bağlıdır. Bilimi yönlendirenler
karşılıklı olarak aynı bilimsel dili kullandıkları zaman
konuşma dilindeki farklılıkların, sosyal ve kültürel fak-
törlerin etkisinden kurtulmakta; aralarında kurulan bu
hızlı iletişim de bilimin gelişmesine katkıda bulunmak-
tadır.
Geliş Tarihi: 13.02.2002
Kabul Tarihi: 22.03.2002
Uludağ Üniversitesi, Tıp Fakültesi,
Anatomi Anabilim Dalı
16059, Görükle/Bursa
e-mail: cankur@uludag.edu.tr
Bilimsel Dilin Konuşma Dilinden Farkı Nedir?
Bilimsel dilin en önemli özelliklerinden bir tanesi bili-
min kendine has ve genellikle günlük kullanımda olma-
yan farklı terimleri içermesidir. Bu terimlerin öğrenil-
mesi bilimin öğrenilmeye başlandığı ilk anda çok daha
yoğun olmak üzere eğitimin tüm aşamalarında, mesleki
ya da akademik yaşamda süreklilik gösterir.
Bir bilim dalında öğrenme ve uygulama başarısının
başlangıç noktası, o bilim dalına ait dilin öğrenilmesin-
deki başarı ile doğru orantılıdır. Bilimsel dili öğrenmek
her ülke bireyi için değişen oranda sıkıntı çekmeyi ge-
rektirir. Bu sıkıntı milliyeti ne olursa olsun bilimsel
dilin herkes için yabancı bir dil olmasındandır.
Tıp için özelleştirilirse, günlük konuşma dili Lâtin alfa-
besine dayanan ülkelerde bilim yapanların karşılaşacak-
ları zorluk düzeyi oldukça düşüktür. Tıbbî terminolojide
kullanılan çok sayıdaki terim konuşma dilinde de yer
almaktadır. Türkiye gibi Lâtin alfabesini sonradan seçen
ve kendi ana dilindeki karşılık sayısı fazla olmayan
ülkelerde bilimsel dili öğrenmek daha yoğun çaba har-
camayı gerektirir. Lâtin harflerini yalnızca bilimsel dil
amaçlı kullanan toplumlarda ise öğrenmenin tam olarak
sağlanması daha da güçtür. Öğrenme döneminde elde
edilen temel terminolojik dağarcık, gelecekteki başarıyı
belirleyen ilk ve en önemli unsurdur
2
.
Bilimsel dili öğrenmede genellikle uygulanan yol, yeni
terimlerin bir kalıp halinde alınması ve ezberlenmesidir.
İkinci öğrenme yolu ise terimlerle birlikte konuşma
N.Ş. Cankur
30
dilindeki karşılıklarının da öğrenilmesidir. Birinci yön-
temde elde edilen bilgilerin kalıcı olması için sık tekrar
yapmak gerekirken; ikincisinde akılda kalma süresi
daha uzun olmaktadır. Bilimsel dilin gramer özellikleri-
nin de öğrenilmesi kolaylaştırıcı ancak zorunlu olmayan
bir uygulamadır. Öğrenci bu yolla terimlerin anlamını,
oluşma şeklini, kullanım özelliklerini ve sonuçta konu-
nun bütünlüğünü uzun süreli ya da kalıcı bilgiler şeklin-
de özümseme şansına sahip olabilmektedir
2
.
Terim
Terim sözcüğü, Türkçe’deki kullanım karşılığı olarak
değişik bilim, sanat ya da meslek dallarının uzun yıllar
içinde üretilmiş ve geniş kullanım alanı bulmuş olan
özel sözcükleri şeklinde tanımlanabilir
3
. Anlamı değiş-
meyen, tek başına ya da cümle içinde kullanıldığı her
konumda aynı anlamı veren ve bilimsel olarak başka
karşılığı olmayan sözcük demektir. Köken olarak son,
uç, sınır anlamındadır (Gr. terma, L. terminus, İng.
term). Türkçe’de derlemek fiilinin eski kullanımı olan
dermek sözcüğünden türetilmiştir
2
. Eş anlamlı karşılığı
“ıstılah”; kullanılan Türkçe içinde en yakın anlamlı
sözcük ise “tabir”dir.
Konuşma dilinde bir sözcüğün birden çok anlamı olabi-
lir. Bunlardan bir tanesi temel; diğerleri yan anlamlar-
dır. Aynı sözcük bilimsel dilde belirli bir kavramı, olu-
şumu ya da bölümü ifade ediyorsa terim olarak nitelen-
dirilir. Örneğin bacak ve ayak sözcüklerinin yazılışı ve
söylenişi farklıdır ama eş anlamlı sözlük karşılıkları bire
bir örtüşmektedir (ayak, dayak, destek, dayangaç, kaide
ve sehpa). Bu sözcüklerin tıbbî terminolojideki kullanım
şekli ise çok farklıdır. Her ikisi de (crus, pes/pedis)
insan vücudunun değişik bölümlerini belirten ve anlam
karışıklığı yaratmadan kullanıldığı her ortamda aynı
yapıyı akla getiren, ek anlamlarından arınmış ayrı birer
terimdir.
Tıbbî Terminolojinin Tarihsel Gelişimi ve
Anatominin Etkisi
Terminoloji sözcüğü, bir bilim ya da sanat dalının kul-
landığı terimler topluluğunu belirtir. Grekçe kökenli
bileşik bir sözcüktür (terminologia). Lâtince’de isim
verme, adlandırma anlamına gelen nomenklatür sözcüğü
de terminoloji yerine kullanılmaktadır [nomen – isim;
nomenclatoris - karşılaştıkları kimsenin adını efendisine
söyleyen köle]
4
. İsim sözcüğünün çoğul ifadesi olan
nomina ise ilgili bilim ya da sanat dalında kullanılan
bütün terimlerin listelenmiş halidir. Örneğin hekimlikte
kullanılan sözcüklerin büyük bölümünü oluşturan ana-
tomi terimleri, Nomina Anatomica (NA); histoloji te-
rimleri, Nomina Histologica (NH); embriyoloji terimleri
de Nomina Embryologica (NE) olarak anılırlar
2
. Tıbbî
terimler bilimsel yakınlık gösteren eczacılık, diş hekim-
liği, veteriner hekimlik, biyoloji gibi bilim dallarında da
sıklıkla kullanılırlar.
Tıp ile ilgili terimler ilk çağlardan günümüze kadar
belirli bir evrim geçirerek şekillenmiştir. Bu terimlerin
ortaya çıkması ile ilgili yazılı kayıtların eski Mısır dille-
rine ait olduğu, kısa zaman sonra onun yerini Grek-
çe’nin aldığı görülmektedir. Özellikle M.Ö. 5. – M.S. 3.
yüzyıllar arasında tanımlanmış olan hemen tüm tıbbî
terimlerin Grekçe olduğu; Roma İmparatorluğunun
gelişmesi ile tıbbî terminoloji dilinin de Lâtince’ye
dönüştüğü kabul edilmektedir. Ancak bütün oluşumlar
ya da hastalıklar için Lâtince karşılık belirlenmemiş,
Grekçe terimlerin bir bölümü değişmeden kullanılmaya
devam etmiş, diğer bir bölümü de Lâtince gramer kural-
larına uydurularak Lâtinceleştirilmiştir. Günümüze
kadar sık tekrarlamalar yapılarak sürekli bir gelişim
gösteren tıbbî terminoloji uluslar arası bir nitelik ka-
zanmıştır. Dünya üzerindeki bütün hekimlerce kullanılır
hale gelmesi de tıbbî alanda iletişimin hızlanmasına ve
bu yolla hızlı gelişmeler sağlanmasına yol açmıştır.
Kuşkusuz ki orta çağdaki Avrupa tıbbının gereksinim
listesinde bulunmayan çok sayıdaki tıp terimi günümüz
terminolojisi içinde yer bulmuştur
5
. Bu yeni terimler,
yüzlerce yıl boyunca Grekçe ve Lâtince köken üzerine
oturtularak çağımıza uydurulmuştur.
Tıbbî terminolojinin şekillenmesinde yaşadığı dönemde
ünlü birer hekim olan bazı bilim adamları ön plana
çıkmaktadır
2,6
. Günümüzde kullanılan terimlerin bir
bölümü Hippocrates zamanından (M.Ö. 460-377) kal-
madır. Örneğin, acromion, bronchus, peritoneum terim-
leri ve kafatası kemikleri ile ilgili tanımlamalar değiş-
meden kullanılmakta hatta bir bölümünün hiçbir dilde
karşılığı bulunmamaktadır. Aynı dönemin bir diğer
bilim adamı olan Aristoteles (M.Ö. 384-322) ise aorta,
pancreas, diaphragma gibi sözcükleri terminolojiye
kazandırmıştır.
Tıbbî terminoloji denildiğinde akla gelen iki önemli
isimden bir tanesi çeşitli hastalıkların tanı ve tedavi
yöntemlerini tanımlayan Pergamon (Bergama) doğumlu
Galenos’tur (130-201). Ünlü bir hekim ve düşünür olan
Galenos, Roma’ya yerleşmiş, Lâtince bilgisi olmadığı
için Grekçeyi kullanmış ve bu dilin tıp alanındaki etki-
sini yaygınlaştırmıştır. Galenos, insan hastalıklarının
tanı ve tedavisinin yanı sıra çok sayıda hayvan
disseksiyonu yaparak hastalıkların oluşum nedenini
araştırması ve anatomik yapının tanımlanmasına büyük
katkı sağlaması nedeni ile döneminin en ünlü anatomisti
olarak da anılır. Grekçe hazırladığı ve temelde Anatomi
terimlerinden oluşan terminoloji orta çağ sonlarına ka-
dar hiç değişmeden kullanılmış, büyük bölümü günü-
müze kadar ulaşmıştır. Periferik sinirler, kaslar, eklem-
ler üzerine gözlemler yapmış ve coccyx, epiphysis,
pylorus, thymus gibi terimleri tanımlamıştır. Günümüz-
de hastalıkların gözlem, sağaltım ve sınıflandırılmasını
konu alan klinik tıbbî dilin Grekçe ağırlıklı olması,
Galenos’un kurduğu tıp ekolünün 16-17. yüzyıllara
kadar etkisini sürdürmesinden kaynaklanmaktadır. İsmi,
Cladius Galenius olarak Lâtinceleştirilmiş olsa bile
Galenik felsefe ve Grekçe baskınlığı bin yıldan fazla
sürdürülmüştür. Galenik bakış açısının eksik kalan bir
yönü, karşılaştırmalı anatomi (anatomia comparativa)
çalışmalarının yapılamamış olmasıdır. Bu nedenle çok
sayıda yanılgı ortaya çıkmıştır
6
. Örneğin kalın bağırsak-
ların bir bölümünü oluşturan rectum, sözcük karşılığı
olarak düz, dosdoğru, eğrilme göstermeyen anlamında-
dır. Bazı hayvan türleri için geçerli olan bu tanımlama,
Tıp Eğitiminde Dil: I
31
rectum’un işlevsel olarak büyük öneme sahip bir kıvrım
yapması nedeniyle insanlar için yanlıştır.
Kilise baskısı nedeni ile 16. yüzyıla kadar belirgin bir
gelişme göstermeyen tıbbî terminoloji, pozitif bilimlerin
bu baskıdan kısmen kurtulması ile yenilenme çalışmala-
rına sahne olmuştur. Jacobus Sylvius çok sayıda oluşu-
ma isim veren ilk kişidir. Aynı dönemde yaşayan
Andreas Vesalius (1514-1564) kilise tarafından yasak-
lanmış olmasına rağmen insan ölüsü üzerinde çalışmalar
yaparak vücudun bilinmeyenlerini araştırma, ortaya
koyma mantığını insanlığa sunmuştur
2, 7
. Mezarlıklardan
ceset çalması nedeni ile aforoz edilmiş, saray hekimli-
ğinden alınarak sürgüne gönderilmiş olmasına karşın
bilimsel düşüncesinden ödün vermemiştir. Çağdaş ana-
tominin kurucusu sayılan Vesalius, çok sayıda eş anlam-
lı terimin bilimsel kargaşa yarattığını tespit ederek belir-
li bir düzenleme ve daraltma yapma yolunu seçmiştir
2
.
Onun bu özelliği tıbbî terminolojinin sadeleşmesi yo-
lundaki ilk adımları da oluşturmaktadır. “De Humani
Corporis Fabrica” adlı yedi kitaptan oluşan eseri ve
çizimleri insan vücudunu öğrenenler için 19. yüzyıl
ortalarına kadar en önemli kaynak olmuştur. Andreas
Vesalius, hekimlik yanından çok anatomist olma özelli-
ği ile ön plana çıkmış, çalışmalarını dinî ve siyasî otori-
tenin resmi dili olduğu için Lâtince yapmıştır. Bu ne-
denle de anatomi terimlerinin temel dayanağı Lâtince ya
da Lâtince dil bilgisi kurallarına uyarlanan Grekçe ol-
muştur.
Tüm tıp bilimleri içinde ilk gelişen ve diğer dalları etki-
leyen bilim dalı anatomidir
8
. Diğer tıp dallarında kulla-
nılan terimlerin çoğunluğunu da anatomi terimlerinin
türevleri oluşturmaktadır. Yüzyıllar boyu tıbbî termino-
lojinin özünü oluşturan anatomi terminolojisi Lâtincenin
kullanılması ile 20. yüzyılda uluslar arası standart bir dil
halini almıştır
9
. Lâtincenin seçilme nedenlerinin başında
yaşayan bir dil olmaması, ülkeler arası siyasi hareket-
lerden etkilenmeyeceğinin düşünülmesi gelmektedir.
Anatomi bilimcileri, terimlerini uluslar arası kurultay-
larda ve uzun süren çalışmalarla belirleyen ilk tıp dalı
olma unvanını da almışlardır
8
.
Tıbbî bilimlerin ilerlemesine paralel olarak kullanılan
terim sayısı da büyük bir hızla artmış, 19. yüzyıl sonla-
rında kullanımda olan ve dolayısı ile öğrenilmesi zorun-
luluğu bulunan 30.000 kadar terim ortaya çıkmıştır.
Büyük bölümü farklı dillerden terminolojiye katılan eş
anlamlı terimler ya da o dillerdeki çekim karşılıkların-
dan oluştuğu için öğrenilmesinde güçlüklerle karşıla-
şılmış ve sadeleştirme yapılması zorunlu bir hal almış-
tır
2
.
Tıbbî terminolojinin tüm dünyada yerleşmesini ve stan-
dartlaşmasını
amaçlayan
ilk
girişim
Alman
anatomistlerinin öncülüğünde gerçekleştirilen Nomina
Anatomica’nın oluşturulmasıdır. Alman Anatomi Der-
neği’nin girişimleri ile ilk olarak 1895 yılında farklı
Avrupa ülkelerinden bilim adamları Basel (İsviçre)
kentinde kapsamlı bir çalışma yapmışlar ve saptadıkları
4500 kadar Lâtince terimin insan vücudunun çıplak
gözle görülebilen bölümlerinin tanımlanmasında esas
alınmasını önermişlerdir. Bu toplantıda oluşturulan
listeler ilk Nomina Anatomica’yı oluşturmuştur (Basel
Nomina Anatomica’sı-BNA). BNA, günümüz anatomi
terimlerinin çok büyük bir bölümünü ve çok sayıda
klinik terimin kökenini oluşturmaktadır. BNA, Almanca
konuşulan ülkelerde, İtalya’da, Kuzey Amerika ve bü-
tün Lâtin Amerika ülkelerinde kabul görmüştür. İngiliz
ve Fransız anatomistleri BNA çalışmalarına katılmamış
ve sonuçlarını benimsememişlerdir. BNA tıbbî bilimler-
de terminoloji ile ilgili yapılan ilk uluslar arası toplantı
olmuştur.
İngiltere ve Kuzey İrlanda Anatomi Derneği üyeleri
kendi dillerinde karşılığı olan terimleri belirleyerek yeni
bir liste düzenlemesi yoluna gitmişlerdir (Birmingham
Revizyonu-BR, 1933).
Kırk bir yıl geçerliliğini sürdüren BNA’dan sonra yine
Alman Anatomi derneği’nin öncülüğünde ikinci kez
yapılan (Jena - Almanya 1935) toplantılara İngilizler
katılmamış, ancak alınan kararların bir bölümünü be-
nimsemişlerdir. Çok sayıda Asya ülkesi de 1936 yılında
yayınlanan Jena Nomina Anatomica’sını (JNA) benim-
semiştir. JNA ile özellikle anatomik duruş, pozisyon ve
yön terimleri belirlenmiş, terminolojideki İngilizce
terimler büyük oranda çıkartılmıştır. Lâtinceyi temel
alan Alman ekolü, tıbbî terminolojinin Almanca’ya
dönüştürülmesinden çok disiplinli ve yoğun çalışmayı
önde tutarak tıbbî bilimlerin gelişmesine ivme kazan-
dırmıştır.
Dünya anatomistleri Beşinci Uluslar arası Anatomi
Kongresi’nde (Oxford-İngiltere, 1950) yeniden bir araya
gelmişler ve ilk kez yalnızca terminoloji üzerine çalış-
malar yapan “International Anatomical Nomenclature
Committee” (IANC) isimli uluslar arası bir gurup oluş-
turmuşlardır. Bu gurubun yaptığı çalışmaların sonuçları
1955 Paris-Fransa toplantısından sonra Paris Nomina
Anatomica’sı (PNA) adıyla yayınlanmıştır. PNA, dik
duruşun değişmez bir kavram olmasını ve çok sayıdaki
eponim terimin artık terk edilmesini benimsemiştir.
PNA’dan sonra yaklaşık beş yılda bir düzenlenen NA
toplantılarının sonuçları izleyen yıllarda yayınlanarak
tüm Dünya ülkelerinde yaygın olarak kullanılmıştır.
Sekizinci ve Dokuzuncu Uluslar arası Anatomi Kongre-
leri (Wiesbaden-Almanya, 1965 ve Leningrad [St.
Petersburg]-Rusya, 1970), Nomina Histologica (NH),
Nomina Embryologica (NE) ve Nomina Anatomica
Veterineria (NAV) ile ilgili ilk çalışmaların başlatıldığı
ve sonuçlarının sunulduğu toplantılardır. Histoloji ve
Embriyoloji ile ilgili bazı yeni terimler bu yolla Nomina
Anatomica’ya eklenmişlerdir.
Yirminci yüzyılın sonlarında IANC’nin işlerliğini yitir-
mesi ve İngilizce’nin siyasi güç dili haline gelerek dün-
ya anatomistleri üzerinde baskı unsuru oluşturması
nedeni ile Uluslar arası Anatomi Birlikleri Federasyonu
(International Federation of Associations of Anatomists-
IFAA) tarafından yeni bir çalışma gurubu oluşturulması
kararı alınmıştır
9, 10
. Anatomi Terminolojisi Birleşik
Komitesi (Federative Committee on Anatomical
Terminology-FCAT), (Rio de Janeiro-Brezilya, 1989)
kurularak 1990-1998 yılları arasında yapılan 14 toplantı
sonrasında “Terminologia Anatomica - International
Anatomical Terminology” adlı çalışmayı yayınlamışlar-
N.Ş. Cankur
32
dır
10
. Günümüzde terminoloji ile ilgili en yaygın kulla-
nılan kaynaktır. Önemli özelliği Lâtince terimlerin genel
kullanımda yer alan İngilizce karşılıklarından oluşan
yeni bir liste içermesidir. Bu gelişme İngilizce’nin bilim
dilindeki üstünlüğünü ortaya koymaktadır. Aynı guru-
bun çalışmaları Histoloji, Embriyoloji, Veterinerlik
Anatomi ve Histolojisi ve Antropoloji terimleri üzerinde
devam etmektedir.
Lâtin Dili Nedir?
İtalya’nın orta-batı bölgesinde yer alan ve daha sonra
büyük bir imparatorluğa başşehir olan Roma kentinin
kurulduğu alan Latium ismi ile bilinir. Lâtin dili başlan-
gıçta bu bölge halkının kullandığı dar kapsamlı bir dil
iken zamanla gelişen Roma’nın zengin içerikli dili hali-
ne gelmiştir
2, 11
. Roma şehir devletinin giderek büyüme-
si ve güçlenmesi ile M.Ö. 3. yüzyıldan itibaren batı
Akdeniz ülkelerinde ve kıt’a Avrupa’sında en çok kul-
lanılan dil olmuştur. On altıncı yüzyıldaki yenileşme
hareketlerinden etkilenmiş ve matbaanın geliştirilme-
sinden sonra kullanılmamaya başlamıştır. Ortadan
kalkmasındaki esas neden dilin kendi özellikleri değil,
Roma’nın siyasi ve dini otoritesinin yıkılmış olmasıdır.
Lâtin dilinin kökeni binlerce yıl öncesine (M.Ö. 1100),
Orta Doğu topluluklarından Kuzey Sami Diline kadar
uzanmaktadır
2
. Latium bölgesinde kullanılan Lâtin
alfabesi 21 tanesi Etrüsk alfabesinden alınan 23 temel
harften oluşmaktadır. Orta Çağ döneminde I harfi I ve J;
V harfi de U, V ve W olarak ayrıştığı için 26 harfe ula-
şılmıştır. Lâtince’de Y ve Z harflerinin kullanıldığı
sözcükler yalnızca Grekçe’den bu dile katılmış olanlar-
dır.
Lâtin dilinin gelişmesinde çevre ülkelerde kullanılan dil
ve gramer kurallarının etkisi büyüktür. Eski Mısır dili,
Arapça ve özellikle Grekçe sözcüklerin Lâtince’ye ka-
tılması, bu dillerin seslendiriliş özelliklerinin Lâtince
gramer kurallarına uydurulması sonucunda çok zengin
bir dil halini almıştır. Lâtin dili, Orta Çağ boyunca Ro-
ma İmparatorluğunun hakim olduğu tüm ülkelerde en
yaygın kullanılan sanat, bilim ve yazın dili olmasının
yanı sıra Katolik Kilisesinin de resmi dili olmuştur.
Lâtince günümüzde yaşayan bir dil değildir
7
. Yirminci
yüzyılın ikinci yarısına kadar Katolik Kilisesi için resmi
dil olarak kullanılması nedeni ile güncelliğini sürdür-
mektedir. Ayrıca sanatsal ve bilimsel terminolojide de
çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Hint-Avrupa dil
ailesinin bir üyesi olan Lâtince, günümüzde kullanılan
İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, Romence
gibi çok sayıdaki Roman dilinin atası konumundadır.
Germen dilleri ile de yakın bir bağlantısı vardır.
Ortak Bilim Dilinin Geleceği
İkinci Dünya Savaşından sonra özellikle Amerika Birle-
şik Devletleri’nin siyasi ve ekonomik gücü sayesinde
gelişme ortamı bulan İngilizce, bilimsel alanda en çok
kullanılan dil halini almıştır. İngilizce kullanımı 19.
yüzyıldaki Fransızca ile 20. yüzyılın ilk yarısındaki
Almanca hakimiyetine son vermiştir. İngilizce konuşu-
lan ülkelerin Dünya siyasi yelpazesindeki yerine bakıla-
cak olursa, bu dilin bir süre daha etkisini sürdüreceği
hatta güçlenmeye devam edeceği de düşünülebilir. Ta-
rihsel gelişim içinde Grekçe, Lâtince ya da diğer Batı
dilleri nasıl etkili hale gelmiş ise İngilizce’nin günü-
müzde ulaştığı konum da aynıdır. Bilimsel alanda en
çok kullanılan dil olması dışında “bilim dilinin İngilizce
olması” konusu da tartışılmaktadır. Bilimde verimli ve
üretken olmanın ilk koşulu duygu ve düşüncelerin açık,
net ve belirgin bir şekilde filizlenebilmesidir. Bu ise
ancak kişinin kendi anadilinde olanaklıdır
1
. Eğer Dünya
üzerindeki bilim ile uğraşan bütün insanlar anadili ola-
rak İngilizce’yi kullanmaya başlarsa “bilim dili İngiliz-
ce’dir” demek doğru olabilir. Unutulmaması gerekir ki
tarihsel gelişimin kaçınılmaz sonucu, günün birinde
İngilizce’nin de önemi giderek gerileyen dillerden biri
haline dönüşeceğidir. Tek bilinmeyen bunun gerçekleş-
me sürecidir.
Teşekkür
Çalışmayı değerlendirme nezaketi gösteren Uludağ
Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin değerli bilimcileri, Tıp
Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Ayşegül Demirhan-Erdemir, Histoloji ve Embriyoloji
anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şahin A. Sırmalı, Ana-
tomi Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri Doç. Dr. İlknur Arı
ve Yard. Doç. Dr. M. Ayberk Kurt’a katkılarından dola-
yı teşekkür ederim.
Kaynaklar
1.
Terzi C. Toplum Sağlığına Bir Köprü Tıp Eğitimi. İstan-
bul:İletişim Yayınları; 2001.
2.
Toprak M, Akkın SM. Genel Anatomi Terminolojisi ve Kulla-
nım Özellikleri. İstanbul:İstanbul Üniversitesi Basımevi ve
Film Merkezi; 1993.
3.
Parlatır İ, Gözaydın N, Zülfikar H, Aksu T, Türkmen S, Yılmaz
Y. Türkçe Sözlük. Ankara:Türk Tarih Kurumu Basımevi;
1998.
4.
Kabaağaç S, Alova E. Latince Türkçe Sözlük. İstanbul: Sosyal
Yayınlar; 1995.
5.
Zeren Z. Lâtince-Türkçe-Osmanlıca Anatomi Sözlüğü ve Türk
Anatomi Terimleri. İstanbul:Hüsnütabiat Basımevi; 1946.
6.
Saylam C. Medikal Terminoloji. İzmir:Ege Üniversitesi Bası-
mevi; 1999.
7.
Dorland WAN. Dorland's Illustrated Medical Dictionary. 29 th
edition. Philadelphia: Harcourt I.E. WB Saunders; 2000.
8.
Hatiboğlu MT, Turgut HB. Anatomi Terimleri Söyleyiş ve
Yazım Kılavuzu. Ankara: SBAD Yayınları; 1996.
9.
Whitmore I. Anatomical terminology in modern medical
education.
XVIth
International
Symposium
on
Morphological Sciences Abstracts Book; Sun City, South
Africa; 2001. 38.
10. Whitmore I. Terminologia Anatomica-International Anatomical
Terminology, Thieme, Stuttgart: Federative Committee on
Anatomical Terminologia; 1998.
11. Rohde G, Sinanoğlu S. Lingua Latina, Latince Ders Kitabı.
Ankara: I. Milli Eğitim Basımevi; 1948.
Dostları ilə paylaş: |