Yeme bozukluğu hastalarında psikiyatrik eş tanı görülme sıklığı yüksektir



Yüklə 447 b.
tarix26.02.2017
ölçüsü447 b.
#9559


Yeme bozukluğu hastalarında psikiyatrik eş tanı görülme sıklığı yüksektir (Hudson ve ark 2007).

  • Yeme bozukluğu hastalarında psikiyatrik eş tanı görülme sıklığı yüksektir (Hudson ve ark 2007).

  • Mizaç bozukluğu, 77 anorektik kadının %53’ ünde, 137 bulimik kadının %52’sinde saptanmıştır (Milos ve ark 2003). Pearlstein’in (2002) literatür gözden geçirmesinde yaşam boyu majör depresyon görülme sıklığı kısıtlayıcı anoreksiya nervozada %15- 50, tıkınan/ çıkaran anoreksiya nervozada %46-80, bulimiya nervozada %50- 65; yaşam boyu distimi görülme sıklığı anoreksiya nervozada %19- 93, bulimiya nervozada %6- 95 oranlarında bildirilmiştir.


Iwasaki ve ark (1999) herhangi bir anksiyete bozukluğu görülme oranını kısıtlayıcı anoreksiya nervozada %24, tıkınan/çıkaran anoreksiya nervozada %71 olarak saptamıştır.

  • Iwasaki ve ark (1999) herhangi bir anksiyete bozukluğu görülme oranını kısıtlayıcı anoreksiya nervozada %24, tıkınan/çıkaran anoreksiya nervozada %71 olarak saptamıştır.

  • Godart ve ark (2002) literatürü gözden geçirerek yaşam boyu anksiyete bozukluğu görülme oranını kısıtlayıcı anoreksiya nervozada %33- 72, tıkınan/çıkaran anoreksiya nervozada %55, bulimiya nervozada %41- 75 olarak bildirmiştir.



Kaye ve ark (2004) kısıtlayıcı anoreksiya nervozada genelleşmiş anksiyete bozukluğunu %13, panik bozukluğunu %9; tıkınan/çıkaran anoreksiya nervozada genelleşmiş anksiyete bozukluğunu %10, panik bozukluğunu %11; bulimiya nervozada genelleşmiş anksiyete bozukluğunu %8, panik bozukluğunu %11 oranında saptamıştır.

  • Kaye ve ark (2004) kısıtlayıcı anoreksiya nervozada genelleşmiş anksiyete bozukluğunu %13, panik bozukluğunu %9; tıkınan/çıkaran anoreksiya nervozada genelleşmiş anksiyete bozukluğunu %10, panik bozukluğunu %11; bulimiya nervozada genelleşmiş anksiyete bozukluğunu %8, panik bozukluğunu %11 oranında saptamıştır.



Kaye ve ark (2004) kısıtlayıcı anorektiklerin %35’ inde obsesif kompulsif bozukluk (OKB), tıkınan/çıkaran anorektiklerin %44’ünde OKB, Milos ve ark (28) 84 anorektik hastanın %29’unda OKB görüldüğünü bildirmiştir.

  • Kaye ve ark (2004) kısıtlayıcı anorektiklerin %35’ inde obsesif kompulsif bozukluk (OKB), tıkınan/çıkaran anorektiklerin %44’ünde OKB, Milos ve ark (28) 84 anorektik hastanın %29’unda OKB görüldüğünü bildirmiştir.

  • Pearlson (2002) literatür taramasında anorektik kadınların %11-69’unda OKB yada obsesif kompulsif özellikler olduğunu bildirmiştir. Godard ve ark (2002) yaşam boyu OKB görülme sıklığını kısıtlayıcı anoreksiya nervozada %10-62, tıkınan/çıkaran anoreksiya nervozada %10- 66 oranlarında bildirmiştir.



Kaye ve ark (2004) bulimiklerin %40’ında OKB, Milos ve ark (28) 84 bulimik hastanın %30’unda OKB saptamıştır. Speranza ve ark (2001) bulimiklerin %10’unda güncel OKB, %13’ünde yaşam boyu OKB görüldüğünü bildirmiştir.

  • Kaye ve ark (2004) bulimiklerin %40’ında OKB, Milos ve ark (28) 84 bulimik hastanın %30’unda OKB saptamıştır. Speranza ve ark (2001) bulimiklerin %10’unda güncel OKB, %13’ünde yaşam boyu OKB görüldüğünü bildirmiştir.

  • Bulimik olan kadınlarda Pearlstein (2002) %3-43’ünde OKB ve obsesif kompulsif özellikler; Godard ve ark (2002) %0- 43’ünde yaşam boyu OKB saptandığını bildirmiştir.



Bulik ve ark (2004) alkol kötüye kullanımı, bağımlılığı ve her ikisinin görülme sıklığını kısıtlayıcı anorektiklerle sırasıyla %10, %10, %17; tıkınan/çıkaran anorektiklerde sırasıyla %15, %28; %38 olarak bulmuştur.

  • Bulik ve ark (2004) alkol kötüye kullanımı, bağımlılığı ve her ikisinin görülme sıklığını kısıtlayıcı anorektiklerle sırasıyla %10, %10, %17; tıkınan/çıkaran anorektiklerde sırasıyla %15, %28; %38 olarak bulmuştur.

  • Jordan ve ark (2003) anorektiklerin % 28’inde alkol kötüye kullanımı ya da bağımlılığı, %20’sinde esrar kötüye kullanımı yada bağımlılığı, %33’ünde yaşam boyu psikoaktif madde kullanım bozukluğu olduğunu bildirmiştir.



Milos ve ark (2003) anorektiklerde herhangi bir maddeye bağlı bozukluk yaşam boyu görülme sıklığını %22 olarak bulmuştur.

  • Milos ve ark (2003) anorektiklerde herhangi bir maddeye bağlı bozukluk yaşam boyu görülme sıklığını %22 olarak bulmuştur.

  • Pearlstein ve ark (2002) literatürü gözden geçirerek anorektiklerde yaşam boyu madde kötüye kullanımı görülme sıklığını %12- 18 olarak bildirmiştir.

  • Bulik ve ark (2004) bulimiklerde alkol kötüye kullanımını %25, alkol bağımlılığını %26, her ikisini de %46 oranlarında bulmuştur.



Bulimiklerde Brewenton ve ark (1995) madde kötüye kullanımını %20;

  • Bulimiklerde Brewenton ve ark (1995) madde kötüye kullanımını %20;

  • Milos ve ark (2002) yaşam boyu herhangi bir maddeye bağlı bozukluk görülme sıklığını %26;

  • Pearlstein (2002) literatürü gözden geçirerek yaşam boyu madde kötüye kullanım görülme oranını %30-70 oranlarında bildirmiştir.

  • Keçeli (2006) anoreksiya nervozada hiç psikoaktif madde kullanımına rastlanmadığını, bulimiya nervoza olanların %22.2’sinde psikoaktif madde kullanımı saptandığını bildirmiştir.



Turnbull ve ark (1997) 164 yeme bozukluğu hastasının %11’inde travma sonrası stres bozukluğu (TSSB); Lilenfeld ve ark (1998) ise 26 kısıtlayıcı anorektik hastanın %8’inde TSSB saptamışlardır.

  • Turnbull ve ark (1997) 164 yeme bozukluğu hastasının %11’inde travma sonrası stres bozukluğu (TSSB); Lilenfeld ve ark (1998) ise 26 kısıtlayıcı anorektik hastanın %8’inde TSSB saptamışlardır.

  • Eş tanı çalışmalarında yöntem farklılığına bağlı olarak oranlar oldukça değişik bulunmuştur.

  • Sonuç olarak yeme bozukluklarında 1. Eksen tanıları oldukça yüksek oranlarda saptanmıştır.



Sansone ve ark (2005) 2. Eksen tanılarına ilişkin literatürü gözden geçirmiştir.

  • Sansone ve ark (2005) 2. Eksen tanılarına ilişkin literatürü gözden geçirmiştir.

  • Kısıtlayıcı anoreksiya nervozada obsesif kompulsif kişilik bozukluğu %22, kaçıngan kişilik bozukluğu %19, sınır ve bağımlı kişilik bozukluğu %11; tıkınan/çıkaran anoreksiya nervozada sınır kişilik bozukluğu %26, kaçıngan kişilik bozukluğu %17, bağımlı kişilik bozukluğu %14, obsesif kompulsif kişilik bozukluğu %12.



Sansone ve ark (2005) bulimiya nervozada sınır kişilik bozukluğunu %28, bağımlı kişilik bozukluğunu %21, histrionik kişilik bozukluğunu %20, kaçıngan kişilik bozukluğunu %19, obsesif kompulsif kişilik bozukluğunu %11, A kümesi kişilik bozukluğunu %12 oranlarında bulmuştur.

  • Sansone ve ark (2005) bulimiya nervozada sınır kişilik bozukluğunu %28, bağımlı kişilik bozukluğunu %21, histrionik kişilik bozukluğunu %20, kaçıngan kişilik bozukluğunu %19, obsesif kompulsif kişilik bozukluğunu %11, A kümesi kişilik bozukluğunu %12 oranlarında bulmuştur.

  • Keçeli (2006) kişilik bozukluğunu yeme bozukluğunda %32.4, kontrol grubunda %6.9 bulmuştur. Aralarındaki fark anlamlıdır. Histrionik kişilik bozukluğu anoreksiya nervozada yok iken, bulimiya nervozada %27.8 saptanmıştır ve arada anlamlı fark vardır.



Anoreksiya nervozada, beslenme eksikliğine bağlı olan belirtiler, sağlıklı kiloya ulaşıldığında, kemik yoğunluğunun azalması dışında geri dönüşümlüdür. Anoreksiya nervozada tıbbi komplikasyonlar şunlardır:(APA:Practice, Guidelines 2006)

  • Anoreksiya nervozada, beslenme eksikliğine bağlı olan belirtiler, sağlıklı kiloya ulaşıldığında, kemik yoğunluğunun azalması dışında geri dönüşümlüdür. Anoreksiya nervozada tıbbi komplikasyonlar şunlardır:(APA:Practice, Guidelines 2006)

  • Soğuğa duyarlılık artışı, mide barsak belirtileri, örn; kabızlık, yemekten sonra şişkinlik,

  • Sersemlik ve senkop,

  • Amenore (oral kontraseptif almayan kadınlarda), cinsel istek azalması, infertilite,

  • Sabah erken uyanmalarla birlikte uyku bozukluğu,



Aşırı zayıflık, büyüme gecikmesi, göğüslerin gelişememesi (puberte öncesi başlangıçta), kuru cilt, sırt, ön kol ve yüzde lanugo, hiperkarotenemisi olan hastalarda el ve ayak tabanında turuncu renk, parotis büyümesi (özellikle tıkınan/çıkaran grupta),

  • Aşırı zayıflık, büyüme gecikmesi, göğüslerin gelişememesi (puberte öncesi başlangıçta), kuru cilt, sırt, ön kol ve yüzde lanugo, hiperkarotenemisi olan hastalarda el ve ayak tabanında turuncu renk, parotis büyümesi (özellikle tıkınan/çıkaran grupta),

  • Sık kusanlarda ön dişlerin iç yüzeylerinin aşınması (perimiloliz),

  • Soğuk el ve ayaklar; hipotansiyon, kardiak aritmiler (özellikle aşırı zayıf ve elektrolit anormallikleri olan hastalarda), ödem (vücut ağırlığını değerlendirmeyi zorlaştırır),



Proksimal kaslarda zayıflık (çömeldikten sonra kalkma zorluğu), lüteinizan hormon, folikül stimulan hormon ve östradiol düzeylerinin düşüklüğü, T3, T4 düşüklüğü, normal TSH yoğunluğu, plazma kortizolünün hafif yükselmesi, büyüme hormonu yoğunluğunun yükselmesi, ciddi hipoglisemi (nadir), leptin düşüklüğü,

  • Proksimal kaslarda zayıflık (çömeldikten sonra kalkma zorluğu), lüteinizan hormon, folikül stimulan hormon ve östradiol düzeylerinin düşüklüğü, T3, T4 düşüklüğü, normal TSH yoğunluğu, plazma kortizolünün hafif yükselmesi, büyüme hormonu yoğunluğunun yükselmesi, ciddi hipoglisemi (nadir), leptin düşüklüğü,

  • EKG anormallikleri (özellikle elektrolit bozukluğu olanlarda), QT intervalinin uzaması (önemli), ileti bozuklukları,



Mide boşalmasının gecikmesi, barsak hareketlerinin azalması (kronik laksatif kullanımına bağlı), akut mide genişlemesi (tıkınma atakları yada aşırı beslenmeye bağlı),

  • Mide boşalmasının gecikmesi, barsak hareketlerinin azalması (kronik laksatif kullanımına bağlı), akut mide genişlemesi (tıkınma atakları yada aşırı beslenmeye bağlı),

  • Orta düzeyde normositik normokrom anemi, hafif lökopeni, görece lenfositoz, trombositopeni, hiperkolesterolemi, serum karoten yüksekliği, hipofosfatemi (beslenme düzenlenmesi döneminde aşırı olabilir),



Dehidrasyon, elektolit bozukluğu (çeşitli derecelerde), metabolik alkaloz ve hipokalemi (kusma sonucu), metabolik asidoz, hiponatremi ve hipokalemi (laksatif kötü kullanımı sonucu),

  • Dehidrasyon, elektolit bozukluğu (çeşitli derecelerde), metabolik alkaloz ve hipokalemi (kusma sonucu), metabolik asidoz, hiponatremi ve hipokalemi (laksatif kötü kullanımı sonucu),

  • Osteopeni ve osteoporoz (kırık riski artar),

  • Beyin ventriküllerinin büyümesi ve boşlukların genişlemesi (psödoatrofi).



Sıklıkla çıkarmaya ikincil olup, beslenme eksikliği ve tıkınma ataklarına bağlı da olabilir. Kusma ve Bulimiya nervozadaki laksatif yada diüretik kötü kullanımı, elektrolit ve asit baz dengesinde bozukluklar (hipokalemi dahil), aritmi, kaslarda güçsüzlük, tetani ve metabolik alkaloza yol açabilir (Lasator ve Mehler 2001).

  • Sıklıkla çıkarmaya ikincil olup, beslenme eksikliği ve tıkınma ataklarına bağlı da olabilir. Kusma ve Bulimiya nervozadaki laksatif yada diüretik kötü kullanımı, elektrolit ve asit baz dengesinde bozukluklar (hipokalemi dahil), aritmi, kaslarda güçsüzlük, tetani ve metabolik alkaloza yol açabilir (Lasator ve Mehler 2001).

  • Kusmayı kolaylaştırmak için ipeka kullanımı, iskelet kası myopatisi ya da ölümcül kardiyomiyopatiye yol açabilir.



Hastalarda mitral kapak prolapsusu görülme oranları yüksektir.

  • Hastalarda mitral kapak prolapsusu görülme oranları yüksektir.

  • Çıkarmaya bağlı mide bağırsak sorunları da sıktır.

  • Fizik görüntüde ödem, şişme, yüzde ödem ve pelioz olabilir.

  • Kendini kusmaya zorlamak özefajit, göğüs ağrısı, dispepsi, gastroözefajeal reflü, yemek borusu yırtılması, hiatus hernisi ve Barrett yemek borusu gelişmesine, bağırsak boşaltıcı kötü kullanımı, irritabl kolon sendromu yada atonik kolon gelişimine neden olabilir.



Laksatifler kesildiğinde ortaya çıkan kabızlık, 3 hafta ilerisinde kendiliğinden ve egzersiz, sıvı ve liften zengin gıda alımı ile düzelir.

  • Laksatifler kesildiğinde ortaya çıkan kabızlık, 3 hafta ilerisinde kendiliğinden ve egzersiz, sıvı ve liften zengin gıda alımı ile düzelir.

  • Midenin asitli içeriğinin kronik regurjitasyonuna bağlı olarak ikincil ortaya çıkan ağızla ilgili komplikasyonlar, diş minelerinde aşınmalar, salya bezlerinin hipertrofisine (siyaladenoz) bağlı parotis bezinde şişme, serum amilaz düzeylerinde yükselme olabilir.



Aktif bulimik belirtileri olanlarda spontan düşük, sezeryen ile doğum, düşük doğum ağırlığı ve postpartum depresyon görülme riski yükselmiştir (Franko ve ark 2001).

  • Aktif bulimik belirtileri olanlarda spontan düşük, sezeryen ile doğum, düşük doğum ağırlığı ve postpartum depresyon görülme riski yükselmiştir (Franko ve ark 2001).

  • Bulimiya nervozadaki fizik anormallikler kusma ve laksatif, diüretik kötüye kullanımına bağlı elektrolit bozukluğu olmadıkça genellikle hafiftir (Wolfe ve ark 2001).

  • Sık kusan hastalarda diş sorunları riski yüksektir.



Ciddi tıbbi komplikasyonu olan anorektik hastalarda randomize açık çalışmalar multidisipliner tedavi yaklaşımının en etkili olduğunu göstermektedir. Anorektik hastalar özelleşmiş yeme bozuklukları servislerindeki deneyimli ekip tarafından tedavi edilmelidir (APA:Practice, Guidelines 2006).

  • Ciddi tıbbi komplikasyonu olan anorektik hastalarda randomize açık çalışmalar multidisipliner tedavi yaklaşımının en etkili olduğunu göstermektedir. Anorektik hastalar özelleşmiş yeme bozuklukları servislerindeki deneyimli ekip tarafından tedavi edilmelidir (APA:Practice, Guidelines 2006).



Bu tedavi yaklaşımları başlangıçta kilonun dengelenmesi, beslenme rehabilitasyonu, rehidrasyon, serum elektrolitlerinin dengelenmesi şeklinde tıbbi durumun düzenlenmesi, psikoeğitim, bilişsel davranışçı yöntemler içeren bireysel terapi, grup tedavisi, aile tedavisi yada danışmanlığı, beslenme danışmanlığı ve farmakolojik tedavileri içerir.

  • Bu tedavi yaklaşımları başlangıçta kilonun dengelenmesi, beslenme rehabilitasyonu, rehidrasyon, serum elektrolitlerinin dengelenmesi şeklinde tıbbi durumun düzenlenmesi, psikoeğitim, bilişsel davranışçı yöntemler içeren bireysel terapi, grup tedavisi, aile tedavisi yada danışmanlığı, beslenme danışmanlığı ve farmakolojik tedavileri içerir.



  • Kilo kaybının son 3 ayda %30 dan fazla olması ya da yaş,cinsiyet ve boya göre ortalamanın %30 undan düşük beden ağırlığı

  • Kaybedilen kilonun hızlı olması (haftada ortalama 2 kg’lık yada daha fazla kayıp birkaç hafta sürmüşse)

  • Yaşamı tehdit eden fizik komplikasyonlar

  • İntihar riskinin olduğu depresyon

  • Ayaktan tedaviye yanıt vermeyen diyet-tıkınma-çıkarma-aşırı egzersiz

  • Ayaktan ağırlık kontratının sürdürülememesi

  • Sosyal koşulların ayaktan takibe uygun olmaması

  • Aile yada eşten ayrılma gereksinimi

  • Diğer nedenler (ayırıcı tanının karmaşıklığı, eş tanı bozukluklarının tedavisi)



  • Yatışı istemeyen,yaşamı tehlikede olan kaşektik hasta yasal yollarla yatırılabilir. Ancak bu zorlama gelecekte terapötik ilişki açısından olumsuzdur.

  • Tedavi ekibi hastanın davranışlarına, onun aile üyelerininkilere benzer tepkiler verebilir. Hastaların kandırma davranışlarını cezalandırmaları ekipte bölünmeye yol açabilir.

  • Tedavi ekibi ailelere de yargılamadan yaklaşmalıdır.

  • Serviste birkaç anorektik hasta varsa birbirleriyle yarışmaya girebilirler, örneğin; en az yeme, en zayıf olma gibi.

  • Multi-impulsif davranışları olan hastalar (alkolizm, çalma, kendine zarar verme) tedavide güçlük çıkarır.



Yatan hastalarda kusma yakından takip edilmelidir. Tedavi ekibi yemekten sonra kusma dürtüsü kaybolana kadar hastanın yanında kalarak çıkarmasını önlemelidir.

  • Yatan hastalarda kusma yakından takip edilmelidir. Tedavi ekibi yemekten sonra kusma dürtüsü kaybolana kadar hastanın yanında kalarak çıkarmasını önlemelidir.

  • Anorektik hastaların çoğunluğu hastanede yatarak tedavi olmayı reddeder yada erken terk eder.

  • Hastanede yatarak tedavide drop-out oranı %20- 51 arasındadır.

  • Tıkınan/çıkaran anorektiklerde drop-out oranı en yüksektir.



Depresyon düzeyi yüksek olanlar, başvuru sırasında yeme bozukluğu psikopatolojisi daha ciddi olanlar ve olgunlaşma korkuları fazla olanlarda drop-out riski daha fazladır (Halmi 2007, Jager 2007).

  • Depresyon düzeyi yüksek olanlar, başvuru sırasında yeme bozukluğu psikopatolojisi daha ciddi olanlar ve olgunlaşma korkuları fazla olanlarda drop-out riski daha fazladır (Halmi 2007, Jager 2007).

  • Yaşamı tehdit eden acil durumlarda, hastada ciddi tıbbi kötüleşme riski varsa yada tedaviye tam uyumsuzluk gösteriyorsa istemsiz yatış gerekli olabilir.

  • Takip çalışmalarında istemsiz yatış ve beslenmenin sıklıkla etkili olduğu, sonra hastaların bu tür tedaviye olumsuz bakmadıkları görülmüştür (Halmi 2007).



Düşük ağırlıkta olan anorektik hastaların seçici serotonin gerialım inhibitörlerinin (SSGI) antidepresan, antiobsesyonel ve anksiyolitik etkilerine hemen hemen hiç yanıt vermedikleri görülmüştür.

  • Düşük ağırlıkta olan anorektik hastaların seçici serotonin gerialım inhibitörlerinin (SSGI) antidepresan, antiobsesyonel ve anksiyolitik etkilerine hemen hemen hiç yanıt vermedikleri görülmüştür.

  • Bu yanıt vermeme açlık durumunda triptofandan fakir diyete bağlı olarak beynin hiposerotonerjik durumu ile açıklanabilir.

  • Ancak anksiyete, depresyon yada OKB belirtileri olan anorektik hastalar SSGİ tedavisinden yararlanabilir.



Atipik antipsikotikler kilo almayı kolaylaştırması, antiobsesyonel ve anksiyolitik özellikleri nedeniyle denenmektedir. Olanzapin (2.5- 10 mg/gün) anorektik belirtilerde azalmaya neden olmuştur. Risperidonun da yararlı olduğuna ilişkin olgu bildirimleri vardır. Kemik mineral yoğunluğunu düzenlemek üzere küçük bir hasta grubunda oral kontraseptif ile cilt altı recombinate human (rh) IGF’ nin yararlı olduğu bildirilmiştir. Risedranat (5 mg/gün) da kemik yoğunluğunu attırmaktadır.

  • Atipik antipsikotikler kilo almayı kolaylaştırması, antiobsesyonel ve anksiyolitik özellikleri nedeniyle denenmektedir. Olanzapin (2.5- 10 mg/gün) anorektik belirtilerde azalmaya neden olmuştur. Risperidonun da yararlı olduğuna ilişkin olgu bildirimleri vardır. Kemik mineral yoğunluğunu düzenlemek üzere küçük bir hasta grubunda oral kontraseptif ile cilt altı recombinate human (rh) IGF’ nin yararlı olduğu bildirilmiştir. Risedranat (5 mg/gün) da kemik yoğunluğunu attırmaktadır.



Bulimiya nervozada trisiklik antidepresanlar, SSGİ, serotonin noradrenalin gerialım inhibitörleri (SNGİ) gibi antidepresanlar plaseboya göre daha etkilidir. Ayrıca narkotik antagonistler, 5-HT 3 reseptör agonistleri, bir antikonvülsan olan topiramatın yararlı olduğu bildirilmektedir.

  • Bulimiya nervozada trisiklik antidepresanlar, SSGİ, serotonin noradrenalin gerialım inhibitörleri (SNGİ) gibi antidepresanlar plaseboya göre daha etkilidir. Ayrıca narkotik antagonistler, 5-HT 3 reseptör agonistleri, bir antikonvülsan olan topiramatın yararlı olduğu bildirilmektedir.

  • Farmakoterapi ve bilişsel davranışçı tedavi (BDT) en etkili tedavi yaklaşımıdır.

  • Antidepresanlar arasında etkinlik açısından farklılık olmamakla birlikte FDA onayını sadece fluoksetin 60 mg/gün dozlarında almıştır.



Ondansetron afferent vagal etkinliği azaltarak vagus yoluyla düzenlenen kusmanın önlenmesinde yararlıdır. Tıkınma yada kusma ihtiyacı hissedildiğinde 4 mg önerilir ve sonrasında 30 dak kendilerini kontrol etmeleri istenir. Günde 24 mg’ a kadar alınabilir.

  • Ondansetron afferent vagal etkinliği azaltarak vagus yoluyla düzenlenen kusmanın önlenmesinde yararlıdır. Tıkınma yada kusma ihtiyacı hissedildiğinde 4 mg önerilir ve sonrasında 30 dak kendilerini kontrol etmeleri istenir. Günde 24 mg’ a kadar alınabilir.

  • Topiramatın açık ve çift kör plasebo kontrollü çalışmalarda 25- 400 (ort 100) mg/gün dozlarında tıkınma ve çıkarmada etkili olduğu saptanmıştır.



Bulimik kadınlarda serum androjen düzeylerinin artması nedeniyle bir androjen antagonisti olan flutamid plasebo kontrollü çift kör araştırılmış ve ortalama 500 mg/gün dozlarında tıkınmaları azaltmış, ancak çıkarmaya etkisi anlamlı bulunmamıştır. Reboksetin 8 mg/gün dozunda tıkınma ve çıkarmayı, varsa depresyonu hafifletmiştir.

  • Bulimik kadınlarda serum androjen düzeylerinin artması nedeniyle bir androjen antagonisti olan flutamid plasebo kontrollü çift kör araştırılmış ve ortalama 500 mg/gün dozlarında tıkınmaları azaltmış, ancak çıkarmaya etkisi anlamlı bulunmamıştır. Reboksetin 8 mg/gün dozunda tıkınma ve çıkarmayı, varsa depresyonu hafifletmiştir.

  • Ayrıca D-fenfluramin, lityum, fenitoin, metilfenidat, milnasipran, naltrekson denenmiştir (Jager 2007, Halmi 2007).



Bulimiya nervozada bilişsel davranışçı tedavi oldukça başarılıdır. Tedavi düzenli 14 görüşme şeklinde, haftada bir olarak başlanır, varsayımlar ve inanışlarla çalışmalar başladığında bu süre açılır (değişiklik daha yavaş olduğu ve ev ödevlerini denemek için zamana gereksinim olduğu için). Tedavinin sonuna doğru görüşmeler arasında 3 hatta 4 hafta süreler olabilir. Tedavi Beck’ın depresyon ve anksiyete için geliştirdiği ilkelere dayanır. Ayrıca varsayımlar ve temel inanışlar üzerinde de çalışılır.

  • Bulimiya nervozada bilişsel davranışçı tedavi oldukça başarılıdır. Tedavi düzenli 14 görüşme şeklinde, haftada bir olarak başlanır, varsayımlar ve inanışlarla çalışmalar başladığında bu süre açılır (değişiklik daha yavaş olduğu ve ev ödevlerini denemek için zamana gereksinim olduğu için). Tedavinin sonuna doğru görüşmeler arasında 3 hatta 4 hafta süreler olabilir. Tedavi Beck’ın depresyon ve anksiyete için geliştirdiği ilkelere dayanır. Ayrıca varsayımlar ve temel inanışlar üzerinde de çalışılır.



Tedavi soruna odaklıdır, geçmiş yerine güncel ve gelecekle çalışılır. Tedavide birincil olarak devam ettirici faktörler üzerine odaklanılır, aynı zamanda sorunun gelişmesini, nasıl ortaya çıktığını anlamak da önemlidir. Tedavi aktif süreçtir, işbirliği ve karşılıklı güven, saygı gerektirir.

  • Tedavi soruna odaklıdır, geçmiş yerine güncel ve gelecekle çalışılır. Tedavide birincil olarak devam ettirici faktörler üzerine odaklanılır, aynı zamanda sorunun gelişmesini, nasıl ortaya çıktığını anlamak da önemlidir. Tedavi aktif süreçtir, işbirliği ve karşılıklı güven, saygı gerektirir.

  • Sokratik sorgulama, rehberli keşif (guided discovery), davranış deneyleri, sözlü ve yazılı stratejiler kullanarak düşüncelere meydan okuma, düzenli ev ödevleri ve görüşmelerin teybe kaydı (her görüşmeyi, hasta sonrasında dinler ve yorumlar ve geribildirim verir) şeklinde yöntemler uygulanır.



Hasta görüşmelere ajanda ile gelir ve tedavi ilerledikçe, konu başlığı getirme sorumluluğunu alır. Terapist bulimiya nervoza hakkında yeterli bilgiye sahip olmalıdır, başka bilişsel terapistlerden de süpervizyon almalıdır (Cooper 2003).

  • Hasta görüşmelere ajanda ile gelir ve tedavi ilerledikçe, konu başlığı getirme sorumluluğunu alır. Terapist bulimiya nervoza hakkında yeterli bilgiye sahip olmalıdır, başka bilişsel terapistlerden de süpervizyon almalıdır (Cooper 2003).

  • Tedaviye başlamadan önce hastanın nasıl başvurduğu, güncel yeme sorunu, diğer sorunları, özgeçmişi, önceki tedaviler, ailesi, tedaviye bakış açısı, yeme sorununun öyküsü, baş etme yolları, destek ve gücü, ağırlığı belirlenir.



Tedavinin yapısı ve içeriği açıklanır. 5 aşamalıdır.

  • Tedavinin yapısı ve içeriği açıklanır. 5 aşamalıdır.

  • 1. Aşama: Amaç motivasyonu arttırma, bilişsel modeli açıklamak, anlaşıldığını hissettirmek ve umut vermektir. Bilgilendirme varsa birlikte olunan kişiye de yapılır. Hasta ile ayrıntılı sorun listesi hazırlanır. Her sorunu için hasta hedefler oluşturur. Her bir hedef için alıştırma planlanır.



Terapisi için bir dosya edinmesi ve tüm kayıtlarını orada saklaması ve görüşmelere getirmesi istenir. Değişikliğin avantajları, kısa ve uzun süreler için değerlendirilir. Tıkınma ve kusma olmadığında, olacaklar üzerinde düşünülür. Sokratik sorgulama kullanılarak, değişikliklerin avantaj ve dezavantajları tartışıldıktan sonra, sıkıntı ile baş etme için diğer yolları öğrenmesi yararlıdır. Tıkınma için kısır döngü formulasyonu yakındaki bir örnek üzerinden, ayrıntılı sorular sorularak yapılır.

  • Terapisi için bir dosya edinmesi ve tüm kayıtlarını orada saklaması ve görüşmelere getirmesi istenir. Değişikliğin avantajları, kısa ve uzun süreler için değerlendirilir. Tıkınma ve kusma olmadığında, olacaklar üzerinde düşünülür. Sokratik sorgulama kullanılarak, değişikliklerin avantaj ve dezavantajları tartışıldıktan sonra, sıkıntı ile baş etme için diğer yolları öğrenmesi yararlıdır. Tıkınma için kısır döngü formulasyonu yakındaki bir örnek üzerinden, ayrıntılı sorular sorularak yapılır.



Kısır döngü içindeki otomatik düşüncelerin değiştirilmesi için çalışma başlatılır. Olumsuz emosyonlar ve sorun davranışın devam etmesini sağlayan düşüncelerin başlıca rolü, ayrıntılı tartışılır.

  • Kısır döngü içindeki otomatik düşüncelerin değiştirilmesi için çalışma başlatılır. Olumsuz emosyonlar ve sorun davranışın devam etmesini sağlayan düşüncelerin başlıca rolü, ayrıntılı tartışılır.

  • Tıkınma kısır döngüsünde 4 farklı tip düşünce vardır: Yeme hakkında olumlu düşünceler, yeme hakkında olumsuz düşünceler, izin veren düşünceler, kontrol edilemezlik düşünceleri.



2. Aşama: Kontrol kaybı mitine meydan okumak ve kısır döngüdeki diğer otomatik düşünceleri tanımlamak amaçlanır.

  • 2. Aşama: Kontrol kaybı mitine meydan okumak ve kısır döngüdeki diğer otomatik düşünceleri tanımlamak amaçlanır.

  • Kontrol duygusu oluşturmak ve geliştirmek için bir dizi davranış deneyi yapılır. Sonra olumlu düşüncelerine meydan okuması istenir. Bu düşünceler tıkınmanın ‘kendisini daha iyi hissettirdiği’, ‘kötü hisler yada sıkıntıyı alıp götürdüğü’ şeklindedir. İzin veren düşüncelere (yemeye şimdi başladım, artık devam edebilirim) sorular sorulacak meydan okunur.



3. Aşama: Tıkınmayı, ağırlık ve biçimle zihinsel uğraşıyı devam ettiren davranışları belirlemek ve değiştirmek amaçlanır. Bu davranışların yeme sorunlarına nasıl yol açtığını göstermek için alıştırmalar yaptırılır. Bu alıştırmalarda önceki ve yeni davranışlarını karşılaştırır. Hastanın davranışlarından vazgeçmesine ilişkin korkuları tanımlanır, bu korkular sıklıkla kilo almaya ilgilidir.

  • 3. Aşama: Tıkınmayı, ağırlık ve biçimle zihinsel uğraşıyı devam ettiren davranışları belirlemek ve değiştirmek amaçlanır. Bu davranışların yeme sorunlarına nasıl yol açtığını göstermek için alıştırmalar yaptırılır. Bu alıştırmalarda önceki ve yeni davranışlarını karşılaştırır. Hastanın davranışlarından vazgeçmesine ilişkin korkuları tanımlanır, bu korkular sıklıkla kilo almaya ilgilidir.



4. Aşama: Altta yatan varsayımlar ve çekirdek inanışları belirlemek, formüle etmek ve meydan okumak amaçlanır. Kayıtlarından, aşağı doğru ok tekniği kullanılarak, varsayımlar ve inanışları belirlenir.

  • 4. Aşama: Altta yatan varsayımlar ve çekirdek inanışları belirlemek, formüle etmek ve meydan okumak amaçlanır. Kayıtlarından, aşağı doğru ok tekniği kullanılarak, varsayımlar ve inanışları belirlenir.

  • Örn: Varsayımlar şu inanışları içerir: Yemek yersem, başarısız oldum demektir. Şişmanlarsam, kimse benden hoşlanmayacak. Sevilmiyorsam, ben bir hiçim.



Erken yaşlardaki deneyimler, olumsuz kendilik inanışlarına yol açar (sevilmiyorum, değersizim, başarısızım, yeterli değilim). Bunlar da varsayımlara neden olur.

  • Erken yaşlardaki deneyimler, olumsuz kendilik inanışlarına yol açar (sevilmiyorum, değersizim, başarısızım, yeterli değilim). Bunlar da varsayımlara neden olur.

  • Alternatif inanışlar belirlenir. Tıkınma, diyet yapma ve olumsuz kendilik inanışları arasındaki bağlantı incelenir. Şemalar ve şemalardan kaynaklanan süreçler (olumsuz kendilik inanışlarının devam etmesine yol açan) tartışılır. Örn: “Değersizim, yetersizim” gibi inanışların zayıflamasında etkisi olan bilişsel süreklilik sağlanır.



Şemalardan kaynaklanan süreçlerin tartışılması çekirdek inanışlara (kaçınma, telafi etme, devam etme) meydan okumayı sağlar. Bunlar nedeniyle değişmesinden korktuğu durumlar devam etmektedir.

  • Şemalardan kaynaklanan süreçlerin tartışılması çekirdek inanışlara (kaçınma, telafi etme, devam etme) meydan okumayı sağlar. Bunlar nedeniyle değişmesinden korktuğu durumlar devam etmektedir.



5. Aşama: Nüks önlemeyi içerir. Tedavide ne öğrendiğinin bir özetini yapması yararlıdır. Sorunun erken uyarıcı sinyallerinin farkına varıp, çabucak harekete geçmek yararlı olur. İnanış değişikliğine devam etmesinin önemi vurgulanır. Önündeki yüz yüze gelebileceği muhtemel zorlukları düşünmesi ve nasıl başa çıkacağını, tıkınma oluşmadan düşünmesi istenir. Notlarını tekrar okuması ve önceden yardımcı olan stratejileri kullanabilmesi önemlidir. Tıkınma ve kusmalar kaybolsa bile tüm sorunların tamamen düzelmediğinin unutmaması gerekir.

  • 5. Aşama: Nüks önlemeyi içerir. Tedavide ne öğrendiğinin bir özetini yapması yararlıdır. Sorunun erken uyarıcı sinyallerinin farkına varıp, çabucak harekete geçmek yararlı olur. İnanış değişikliğine devam etmesinin önemi vurgulanır. Önündeki yüz yüze gelebileceği muhtemel zorlukları düşünmesi ve nasıl başa çıkacağını, tıkınma oluşmadan düşünmesi istenir. Notlarını tekrar okuması ve önceden yardımcı olan stratejileri kullanabilmesi önemlidir. Tıkınma ve kusmalar kaybolsa bile tüm sorunların tamamen düzelmediğinin unutmaması gerekir.



Yüklə 447 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin