Bu üniteyi çalıştıktan sonra



Yüklə 139,81 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix18.03.2017
ölçüsü139,81 Kb.
#11857

            

Bu üniteyi çalıştıktan sonra,

  Normal ve anormal tanımını bilecek,



  Normal dışı davranışı inceleyen yaklaşımların farklı ve benzer yönlerini bilecek,

  Kaygıyla ilgili bozuklukları sınıflayacak,



  Bedende görülen bozuklukları bilecek,

  Dissosiyatif bozuklukların türlerini bilecek,



  Psikozu tanımlayıp türlerini kavrayacak,

  Psikotik duygusal özellikleri bilecek,



  Kişilik ve psikoseksüel davranışları bilecek,

  Savunma mekanizmalarını tanımlayabileceksiniz.



  Normal Nedir, Ne Değildir?

  Normal Dışı Davranışları Tanımak



  Normal Dışı Davranışlarla İlgili Yaklaşımlar

  Normal ya da Anormal: Kim Karar Verebilir?



  Davranış Bozukluklarının Sınıflandırılması

  Nevrotik Bozukluklar



  Psikoz Çeşitleri

  Psikotik Duygusal Bozukluklar



  Organik Zihinsel Bozukluklar

  Kişilik Bozuklukları



  Psikoseksüel Bozukluklar

  Kötü Alışkanlıklara Bağlı Bozukluklar



  Savunma Mekanizmaları

  Özet


  Değerlendirme Soruları

  Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar



  Karşılaştığınız zorluklar ve sıkıntıları  aşarken savunma mekanizmalarına başvurduğu-

nuz oldu mu?

  Çevrenizde ciddi davranış bozukluğu gösteren kimseler var mı? Bunların durumu, ünitede



yazılanlarla bağdaşıyor mu?

  Bu çalışma ve gözlemleri yaptığınız zaman üniteyi daha iyi kavradığınızı göreceksiniz.



ÜNİTE  

9

Davranış Bozuklukları ve

Savunma Mekanizmaları

İçindekiler

Amaçlar

Öneriler

Uygulama 1

Sizce psikolojik olarak sağlıklı birey kimdir? Yani normal insanın özellikleri nelerdir?

Aşağıdaki boşluğa aklınıza gelen özellikleri yazınız. Sonra da metni okumaya devam edi-

niz. Bakalım metinde yazılanlara yakın şeyler yazdınız mı?

1. ..........................................................................................................................

2. ..........................................................................................................................

3. ..........................................................................................................................

4. ..........................................................................................................................



1. NORMAL NEDİR? NE DEĞİLDİR?

Bazı bireylerin hergün endişe ve stresle başederken karşılaştıkları güçlükleri görürüz. Stres

karşısında çoğu birey öfkelenir veya içine kapanır. Bazıları çözümü çevrelerindekileri azarla-

makla veya çevreye karşı düşmanca bir tutum takınmakta bulurlar. Bu tepkiler, sorunun arzula-

nan çözümleri olmasa bile, stres altındaki bireylerin strese gösterdikleri tepkilerdir. Yalnız stre-

sin çözüm yolları bunlar değildir. Çevreye karşı düşmanca bir tutum takınmak, çevresindekileri

azarlamak, bunlar normal davranış biçimleri değildirler. Bunlar daha çok psikolojik problem be-

lirtileridir. Çoğu kişiler profesyonel yardım görmeksizin sorunlarını çözemezler. 

Çoğu psikologlar "normal" lik tanımını değiştirmişlerdir. Bireyi merkez alan bir tanım üzerinde

durmuşlardır. "Normal Birey"i ise psikolojik olarak sağlıklı birey olarak tanımlarlar. Bu kendisine

seçtiği yaşam tarzı doğrultusunda davranan bireydir. Bir bireyin davranışı kendisine ya da di-

ğerlerine zararlı değilse o davranış normal kabul edilebilir. Peki "psikolojik olarak sağlıklı" ne de-

mektir? Psikologların bazıları, bireyin sağlıklı olup olmadığını, aşağıdaki özelliklere göre belir-

ler:


Sağlıklı bir birey, günlük hayata ayak uydurabilendir. Günlük hayatın gerektirdiği rutin

işlerle başedebilir. Bunların içine, zamanında kalkmak, giyinmek, okula veya işe zamanın-

da yetişmek vardır.

Sağlıklı bir birey, çevresindekilerle iyi geçinebilen insandır. Gerçek hayatta mantıklı



olarak davranabilir. Gerçeği anlayabilir ve onunla baş edebilir. Sağlıklı bireyler, aileleriyle,

arkadaşları ile iyi iletişimde bulunabilenlerdir. Mesleklerinin gerektirdiğini yerine getirirler

ve toplumun diğer ihtiyaçlarına da yanıt verebilirler.

Sağlıklı birey kendi içinde huzurludur ve kasıtlı olarak diğerlerine ya da kendisine acı



çektirmek amacı gütmez. Kendi kimliği içinde huzurludur.

- 152 -


Sağlıklı bireyler karşılaştıkları hayal kırıklıklarıyla ya da sorunlarla baş edebilirler. 

Çevrelerindekilerin duygularını, heyecanlarını paylaşabilirler ve yeni tecrübelere açıktırlar. Ko-

lay arkadaş edinebilir ve geniş çevrede yararlı bir rol edinebilirler. Bu standartlar çerçevesinde

çoğumuz normal yaşantılar sürmekten uzak düşüyoruz. Ayrıca unutmamak gerekir ki ne kadar

normal bireyler olsak da zaman zaman anormal davranışlar gösterebiliriz. Bu geçici, dönemsel

belirtiler, üzerinde durulacak davranışlar değildir. Zaman içerisinde biraz "çılgın" davranmak

da normalliğin gerektirdiklerindendir.

2. NORMAL DIŞI DAVRANIŞI TANIMAK

Bireylerin normal dışı davranışlarını tanımlamak oldukça güçtür. Çevrenize şöyle bir dikkatli

baktığınızda garip davranan farklı kişilere rastlayabilirsiniz.

Beş yaşına kadar bedensel ve ruhsal gelişmesi tam olan Mustafa birdenbire değişik sesler çı-

karmaya başlar, konuşmamak, yememek gibi davranışlar gösterir.

Bir başka örnek,

Oğlunu bir okula yatılı olarak veren anne günde iki üç kez okula gidip çocuğunu görür, 

özellikle öğle ve akşam saatlerinde onunla birlikte olmak için çaba sarfeder.

Mustafa ve annenin davranışları birbirinden oldukça farklıdır. Fakat her iki davranış da normal

dışıdır. Gerçekte hiçbir davranış tek başına ele alındığında anormal değildir. Anormallik belli bir

sosyal ortamın içinde anlam kazanır. Evinizde oturup hayal dünyasına kapılabilirsiniz, kendi

kendinize şarkı, şiir okuyabilirsiniz, takla atabilirsiniz. Bir kimsenin yalnız kaldığı zaman, uygun

davranması için belirli kurallar yoktur. Yalnız bu tür davranışları sınıf içinde, sinema salonunda,

kalabalık yerlerde yapmaya kalkarsanız adınız "deli"ye "kaçığa" çıkabilir. Mesele bu davranış-

ları yanlış yerde yapmanızdır. Aynı kurallar değişik kültürlerdeki farklı davranışlar içinde geçer-

lidir. Bir kültür için normal, beklenen ve onaylanan davranış, diğer bir kültür için uygunsuz ve ka-

bul edilemeyen davranış olabilir. Örneğin, Japonya'da, intihar cesurca ve normal kabul edilen

bir davranıştır. Çoğu batı ülkelerinde ise anormal bir davranış olarak kabul edilir.

Bazı davranış biçimlerinin normal olup olmadığı konusunda anlaşmazlıklar vardır. Bilgileri ka-

rıştırma, halüsinasyon, çarpıtılmış ruhsal tepkiler, ayrıca kontrol edilemeyen şiddet, bireyin ya-

kından gözleme alınmasını gerektirici, hatta hastaneye kaldırılmasını gerektiren belirtiler gibi

görülebilir. Çoğu insan bu biçim davranışların ciddi şekilde anormal olduklarını söyleyebilir.

- 153 -


3. NORMAL DIŞI DAVRANIŞLARLA İLGİLİ YAKLAŞIMLAR

Bazı psikologların tanımına göre, başkalarını üzen ve yardım için çare aratan davranışlara nor-

mal dışı davranış denir. Böyle normal dışı davranış tanımlamasına sosyal etiketleme yaklaşı-

 adı verilir. Bu yaklaşım her türlü sorunu içerir. Eğer birey kendi mutsuzluğunun farkında

ise, kendinin normal olmadığını biliyorsa, bu tip yaklaşıma da kendini etiketleme yaklaşımı

adı verilir. Normal dışı davranışların tedavisinde kullanılan farklı yaklaşımlar vardır.

3.1. Psikodinamik Yaklaşım

Psikodinamik yaklaşıma göre normal davranışlar, çelişkinin ortaya çıkardığı kaygıyı

bilinçaltında tutmak için yapılan savunma mekanizmalarıdır. Yalnız bu savunma

mekanizmaları bireyin kaygısını azaltmaz, aynı zamanda bireyin gerçekle ilişkisini keser. Bu

tutum daha ileriye giderse başka ruh hastalıkları da ortaya çıkar.

3.2. Davranışçı Yaklaşım

Davranışçı yaklaşım normal dışı davranışların aynen diğer davranışlar gibi öğrenilmiş

davranışlar olduğunu savunur. Normal dışı davranışların klasik koşullama, sosyal öğrenme ve

edimsel koşullama kavramlarıyla açıklanabileceğini vurgular.



3.3. Varoluşçu - İnsancıl Yaklaşım

Bu yaklaşıma göre, bireyler psikolojik gelişim, büyüme ve sağlıklı denge yönünde davranmaya

meyilli olarak doğarlar. Bu eğilime kendini gerçekleştirme veya yalnız gerçekleştirme eğilimi adı

verilir. 

Carı Rogers’ın danışan merkezli terapi yaklaşımı insancıl okul tarafından kullanılır.

Varoluşçu-insancıl yaklaşıma göre birey arzu ve ihtiyaçlarını tutarlı bir biçimde, kendi psikolojik

gelişim ihtiyaçlarına göre ifade eder. Bu ifadeler kendini bazen saldıganlık, bazen cinsellik,

bazen de bağımsız olma biçiminde gösterir.

- 154 -


3.4. Biyolojik - Tıbbi Yaklaşımlar

Bu yaklaşımı savunanlar normal dışı davranışın temelinde iki faktör olduğunu ifade ederler.



Kalıtımsal faktör, genler yoluyla anne ve babadan geçen özellikleri ifade eder.

Çevresel faktörler de, beslenme türü, ilaçlar, iklimde meydana gelen değişiklikler ve diğer

çevresel etkiler altında bedende meydana gelen biyokimyasal dengesizlikleri belirtir.



3.5. Etkileşimsel Yaklaşım

Bu yaklaşım, çeşitli yaklaşımları içerir. Her psikolojik okulun öne sürdüğü temel faktörlerin bu

yaklaşımda etkisi olduğunu düşünür. Psikodinamik yaklaşım, çelişki kavramını vurgulayan

davranışçı yaklaşımdan, öğrenme yaşantılarıyla insanın gelişme ve bütünleşme gücünü

vurgulayan varoluşçu yaklaşımdan, kalıtım ve biyokimyasal yapıdan kendini gösteren biyolojik

faktörlerden yararlanır. Bu yaklaşıma göre, davranış bozuklukları tek bir yaklaşımla ifade

edilemez.

4. NORMAL YA DA ANORMAL: KİM KARAR VEREBİLİR?

Bir davranışın normal ya da anormal olduğuna karar verebilmek için o davranışı

değerlendirmek ve yargılamak gerekir. Günümüzde, toplumumuzda, bireylerin normal olup

olmadığına;

1)  Toplum karar verebilir: Bazı durumlarda bireyin davranışı o kadar rahatsız edici

olur ki dikkat çeker. Böylece toplum bireyin normal olup olmadığına karar verir. 

2)  Kendi karar verir: Birey anormal davranmaz fakat yardıma ihtiyacı olduğunu

hissedebilir. Örneğin ciddi endişe ve depresyon duyguları, bireyin normal davranışını

engelleyebilir. Birey kendi mutsuzluğunun farkında ise, kendinin normal olmadığını

biliyorsa, bu tip yaklaşıma da kendini etiketleme yaklaşımı adı verilir. 

3)  Uzmanların karar vermesi: Psikiyatrist ya da klinik psikologları ruhi rahatsızlığın

tanısını koyabilirler. Uzmanın başlıca görevi, bireyin şikayet ettiği rahatsızlığın adının

konmasıdır. Ne tedavinin en uygun olduğuna da yine uzman karar verir.

4)  Psikolojik testlerle belirleme: Psikolojik test sonuçlarına göre de bireylere

anormal tanısı konabilir. İyi geliştirilmiş testler tanıda değerli ölçme araçlarıdır.

- 155 -


5. DAVRANIŞ BOZUKLUKLARININ SINIFLANDIRILMASI

Anormal davranışlar çok çeşitlidir. Psikiyatri Derneği (APA) ruhsal bozuklukları ayrıntılı bir

biçimde sınıflandırılmıştır. Ruhsal bozuklukları sınıflandırmak, normal davranışın

tartışılmasında bize kolaylık sağlar. APA’nın sisteminin çoğu bölümlerinde, bu

bozuklukların açıklamalarına değil, tanımına yer verilmiştir. Bu sistem bazıları tarafından

eleştiriye uğramıştır. Bu eleştirilerin nedeni, sınıflamada sadece bireysel davranışların

gözönüne alınması, grupların, ailelerin, toplumların davranışlarıyla ilgilenilmemesidir. 

Bununla birlikte, sistem kesin sonuçlar da oluşturmuştur. “ Normaldışı” tanısı konan

davranış hakkında kesin bilgiler verilmiştir. Çizelge 9.1.’de APA’nın tanısal ve istatistiksel el

kitabında kullanılan kategoriler verilmiştir.



Çizelge 9.1. APA’nın Ruhsal Bozukluklar Sınıflandırması

Kategori Örnek

Çocukluk veya ergenlik dönemi bozuklukları

Geri zekalılık, beslenme bozuklukları

Organik ruhsal bozukluklar

Erken bunama, alkol ve ilaç bağımlılığı 

Karekter bozuklukları

İlaç ve alkol  bağımlılığı

Şizofreni 

Paranoya bozuklukları 

Duygusal yönden dengesizlik

Bipolar bozukluklar

Kaygı bozuklukları Kaygı reaksiyonları, fobi, obsesif

Samotaform  bozukluklar 

Hipokondriak, konversiyon bozuklukları

Dissosiyatef bozuklukları Amnezi, 

çoğul kişilik

Cinsel bozukluklar 

Uyum bozuklukları Kleptoman

Kişilik bozuklukları

6. NEVROTİK BOZUKLUKLAR

Günümüzde tedavi gören kişilerin çoğu nevrozdur. Nevroz nadiren hastanede tedavi olma-

yı gerektirir. Buna karşılık bireylerin yaşamı üzerinde de bozucu etkileri vardır.

Normal ve nevrotik arasında kesin bir ayrım çizgisi yoktur. Çoğumuzda nevrotik eğilimler o-

labilir. Önemsiz durumlar nedeniyle gereksizce üzülüyorsak, ya da ilk öksürmeye

- 156 -


başladığımızda zatüre olduğumuzu düşünüyorsak ve doktorlar bizi bu durumun basit bir

soğuk algınlığı olduğuna inandıramıyorlarsa büyük bir olasılıkla nevrotik belirtiler gösteriyo-

ruz demektir. 

6.1. Kaygı: Nevrozun Temeli

Nevrotik bozukluklardan en önde geleni kaygıdır. Bu reaksiyona kaygı reaksiyonu diyoruz.

Kaygı günlük yaşantıda en sık gözlenebilen bir haldir. Kaygı bazı durumlarda o denli

şiddetlidir ki dışardan herhangi bir kişi tarafından gözlenebilir. Herkeste değişik derecelerde

kaygı vardır. 

Uygulama 2 

Okuldaki ilk gününüzü hatırlayın veya önemli bir konuşma yapmaya hazırlanırken duyduğunuz

kaygı, üniversite sınavlarına girmeden önce yaşadığınız durumları düşünün, hislerinizi

hatırlayın.

Hiç kaygısı olmayan kişi hemen hemen yoktur. Kaygı halinin etkisi altına kalan  birey, bedensel

ve psikolojik belirtiler gösterir. Bedensel belirtiler, şöyle sıralanabilir:



Kasların çok gergin olması. Kaslar gergindir, gevşeyemez ve bu gerginlik bireyde bir 

titreme yaratır.



Otonom sistemin çok faal olması. Bu kaygı kalp çarpıntısı, terleme, baş dönmesi, 

ishal, nefes alma zorlukları ile beraber gelir.

Psikolojik belirtileri ise, şöyle sıralanabilir:



Bireyin normal davranışı bir çeşit bozulma gösterir. Her zaman üzülür, kendisi ve 

başkaları  için  kötü şeyler düşünür. Kaygıyı gizleme arzusu, bireyin günlük yaşamına 

etki eder. Bu da bireyi normal  bir yaşam sürmekten alıkoyar.

Birey mantıksız davranışlar gösterir. Anlamı olmayan şeylerde bulunur. Bazen bir 



davranışı defalarca tekrarlar ya da asansöre binmekten korkmak gibi yersiz korkular 

geliştirir.

Kaygılar bunaltıcı olsa da, gerçekle bağlantılarını koparamazlar. Fantezi dünyasında 



yaşamazlar. Ayrıca nevrotik bireye, çoğu zaman anormal davranışları üzüntü kaynağı 

olur. Buna Nevrotik paradoks adı verilir. Nevrotik kişiler davranışlarında bir bozukluk 

olduğunun farkındadırlar, ama bunu değiştiremezler. Bununla birlikte, nevrotik kişinin 

bozukluğunun bilincinde olması tedaviyi daha kolaylaştırır.

- 157 -


Psikolog Karen Horney, nevrotik özelliklerini şöyle tanımlıyor. 

1.  Aşırı bir şefkat gereksinimi ve diğer kişilere bağımlılık gösterirler. Nevrotik

birey güven ve dikkat gereksinimi içindedir. Fakat bu birey diğerlerine karşı şefkat

göstermede zorluk çeker. 

2.  Aşağılık duygusuna sahiptirler. Güvensizlik ve huzursuzluk vardır. Sosyal

faaliyetlerde hastalık derecesinde rahatsız olurlar. Çok çekingendirler. Başkaları

tarafından yargılanmaktan çok korkarlar.

3.  Plan yapmada zorlanırlar. Çok kötü organizatörlerdir. Çok temiz ve düzgün

olmalarına karşın, ileriye dönük plan yapmazlar ve içinde bulundukları zamanın

sorunlarıyla uğraşmaktan yorgun düşerler. 

4.  Düşmanca ve saldıgan bir tutum içindedirler. Çekingen oldukları halde, gayet

buyurganlardır. Önemli ve güçlü hissedilmek ihtiyacı içindedirler. Kendilerini kolayca

aldatılmış ya da kırılmış hissederler ve tüm dünyanın onların kötülüğü için çalıştığına

inanırlar.

5.  Anormal seks davranışları vardır.  Doyumsuz seks dürtüleri ya da bilinçaltı

korkuları vardır. Bu da çoğu zaman kişiyi sağlıklı ilişkiler kurmaktan alıkoyar. 



6.2. Nevroz Çeşitleri

1. Kaygı bozuklukları

2. Somatoform bozuklukları

3. Dissosiyatif bozukluklar

4. Duygudurum bozuklukları

6.2.1. Kaygı  Bozuklukları

Daha öncede gördüğümüz gibi kaygı ve bireyin onu kontrole yönelik çabaları, nevrotik

davranışın temel faktörleridir. Bireyler dengeli bir kaygı ve gerginlik hali içinde yaşarlar.

Bireydeki iç kargaşa çoğu zaman kaygı patlamasına yol açar. Bu patlama sırasında kişinin

aşırı kaygısına neden olmasa dahi telaş bireyi bunaltır. 

- 158 -


Şimdi kaygı bozukluklarına ilişkin örnekleri görelim.

Obsesif - Kompulsif Bozukluklar:  Obsesif kişinin düşünce alanında, kompulsif ise kişinin

davranışlarında görülen bir bozukluktur. Bir düşünceye  veya bir davranışa saplanma çoğu kez

bir arada ortaya çıkar ve böyle bozukluklara Obsesif - Kompulsif adı verilir. Obsesif - Kompulsif

bozukluklar olan bireylerde, devamlı olarak şüphe etme, bulaşıcı hastalıklarla ilgili düşünceler

ve bireyin kendine ya da başkalarına zarar verme gibi kaygıları vardır. Örneğin, böyle bir kişi,

birkaç dakikada ellerini yıkayabilir veya giyimde ve işte sürekli düzenlilik için çabalar. Saplantı,

uzun zaman bireyi terketmeyen düşünce ya da zihinsel bir resimdir. O kadar rahatsız edicidir ki,

bireyin yaşamının bütün yönlerini etkiler. Aşırı saplantısal davranışlar, bireyin başka bir

düşüncenin üzerine konsantre olmasını engeller.

Kompulsif davranışlar ise tekrar edilen, bir çeşit geleneğe bağlı fakat mantıksal bir yanı

olmayan davranışlardan meydana gelir. Hemen hemen herkesin bir çeşit bastırılmış olan batıl

inançları vardır. Bu bireyler genellikle davranışlarının anlam taşımadığının farkındadırlar, ama

onu kontrol edemezler. Bu kişiler, her kapı tokmağını ellediklerinde, ellerini yıkamak

isteyebilirler. Odalarındaki her eşyanın aynı yerde durmasını isteyebilirler. 

Fobiler : Herkesin hem kaygısı, hem de korkusu vardır. Fobi, herhangi bir şeyden duyulan

mantık dışı ve yoğun bir korkudur. Korku gerçekten tehlike olmasa bile devam eder. Havlayan

bir köpek görürsek ondan normal olarak korkarız. Ama tüm hayvanlardan korkuyorsak,

yüksekliklerden korkuyorsak, korkumuzun temelinde ne olduğunu incelemeliyiz.

Freud’un görüşüne göre fobi, bilinçaltında çözümlenmemiş çelişkilerdir. Uzmanlar fobi’yi ikiye

ayırır.


Basit fobi:  İyi belirlenmemiş tek bir nesne veya durumdan gelen korku. Yılandan korkma,

yüksekten korkma gibi.



Karmaşık fobi: Çok boyutludur. Bu tür korkular dışarıda toplum içinde, yabancı kimselerin

arasında ortaya çıkar.

- 159 -


Çizelge 9.2. Fobiler

Fobi

Nedeni

Fobi

Nedeni

Akrofobi


Yükseklik

Heperfobi

Sürüngen

Aerofobi


Uçmak

Hidrofobi

Su

Agorafobi



Açık alan

Mikrofobi

Mikroplar

Ailorofobi

Kediler

Murofobi


Sıçan

Amaksofobi

Araba sürmek

Misofobi


Pislik ve mikrop

Anthofobi

Çiçekler

Niktofobi

Karanlık

Arakfobi


Örümcekler

Ofidifobi

Yılan

Astrafobi



Şimşek gürültüsü

Ornthfobi

Kuşlar

Brontofobi



Gök gürültüsü

Fonofobi


Yüksek sesle konuşma

Klostrofobi

Kapalı yerler

Pyrofobi


Ateş

Sinofobi


Köpekler

Thanatafobi

Ölüm

Demetofobi



Delilik Trikofobi

Saç


Sefirofobi

Köprüler


Ksenofobi

Yabancılar



6.2.2. Somotoform Bozukluklar

Kaygının neden olduğu bedensel (somotoform) bozukluklar herhangi bir neden olmadan

kendini gösterir. Bedensel hastalıkların oluşumunda duygusal belirleyicilerin önemi büyük-

tür. Bu tür hastalıklarda duyguların boşalımını sağlayan yollar kapanmış olduğundan, geri-

lim iç organlar yoluyla olur. Bu süreç bilinç dışında oluşur. Bu tür kişiler, hiçbir belirti taşıma-

yan bedensel hastalıklardan yakınırlar. Diğer bir deyişle, onların hiçbir bedensel rahatsızlık-

ları yoktur. Bu tür rahatsızlıklarda ortaya çıkan belirtiler, duygulara normal olarak eşlik eden

bedensel tepkilerin abartılmış biçimleridir. Somotoform bozuklukların arasında Hipokondri-

yasis, Konversiyon Histerisi, Hiperkondriyasis ve Psikojenik ağrı yer alır. Şimdi bunları ince-

leyelim.


Hipokondriyasis:  Bunlar, küçük rahatsızlıkları olsa bile sağlıkları konusunda aşırı

kaygılanırlar. Bu belirti kaybolduğu zaman yerini başka bir tanesi alır. Bireyin birgün çenesi

ağrıyabilir, diğer gün mide krampları çekebilir, üçüncü gün ise başağrıları olabilir. Bu şikayetler

mantıklı bir yol izlemez. Varoluşçu yaklaşıma göre, bu bireylerin düşük benlik değerleri vardır

ve bundan kaçmak için başkalarının ilgi ve dikkatlerini ararlar, ilgiyi ancak hastalık bahanesiyle

elde edebileceklerine inanırlar.



Psikojenik Ağrı:  Psikojenik ağrı konversiyon histerisine benzemektedir. Tek farkı duyu

organlarında bir işlev bozukluğu yerine, bedenin farklı yerlerinde devamlı ağrı ve acı olmasıdır.

- 160 -


Hiperkondriyasis:  Hipokondriyasisin tam tersidir. Bunlar hasta oldukları halde doktora

gitmezler. Genellikle “bana bir şey olmaz, ben kuvvetliyim” derler. Kaçınma davranışı

içindedirler. Hastalık belirtilerini benimsemedikleri için genelde doktora iş işten geçtikten sonra

giderler. Sonları ölümle biter.



Konversiyon Histerisi: Bu tür bozukluğu olan birey fizyolojik ve nörolojik hiçbir neden

olmadığı halde belirli işlevsel yetersizlikler gösterir. Örneğin, birey hiç bedensel bozukluğu

olmadığı halde bayılır; işitmede bozukluk ve bedeninde felç durumları görülür. Freud böyle

bireylerin davranış bozukluklarına konversiyon (biçim değiştirme) adını vermiştir. Freud’a göre

bilinçaltındaki çatışma biçim değiştirerek kendini bedende gösterir.

6.2.3. Dissosiyatif Bozukluklar

Dissosiyatif bozukluklar söz konusu olduğunda birey stres ya da kaygıyı azaltarak kendi

kişiliğinden kaçar. Bireyin bilinci bölümlere ayrılır ve ilişkisiz biçimde işlemeye başlar. Üç temel

dissosiyatif bozukluk vardır. Şimdi bunları inceleyelim. 



Amnezi: Bellek kaybıdır. Belleğin parçasal ya da tümden kaybı anlamına gelir. Bireydeki

bellek kayıpları  ya beyinde oluşan organik bozukluklardan ya da psikolojik nedenlerden

oluşur.  Psikolojik amnezi organik hiçbir nedeni bulunmayan bellek kaybına verilen

isimdir. Bu seçici bir biçimde oluşur; yani birey belli türden bazı olayları hatırlamaz, başka

türden olayları hatırlar. Bireylerin iç çatışmaları o kadar hoşgörülemeyecek hale gelir ki

bellek kendiliğinden olaylara kapanır. Bu da bireyin, yeni bir kimliğe doğru kaçışına izin

verir. Birey mutsuz bir geçmişi hayatından atar ve hayatını kendi istediği gibi yaşayacak

gücü kendisinde bulur.



Fug (Tüm bellek kaybı): Bireyin bütün belleğini kaybetmesine verilen isimdir. Birey nerde

olduğunu, niçin orada olduğunu bilemez. Bu durum birkaç saat veya en fazla bir ya da iki

gün sürer. Çok ender durumlar da birkaç yıl sürebilir. Belleğini kaybeden birey, birdenbire

belleğini yeniden kazanır. Bazen birey yeni bir hayata başlayabilir, evlenip, aile edinebilir.

Bu yıllar sonra belleğine geri dönüp eskiden evlenmiş olduğunu ve bir ailesi olduğunu

hatırlayana kadar devam edebilir.



Çoklu kişilik: Genellikle erkeklerde kadınlardan daha fazla görülür. Bireyler birden fazla

kişilik gösterirler. Temel kişilik kibar, sakin ve temkinli ise, ikinci kişilik kaba, faal ve uçarı bir

özellik gösterir. Bazı bireyler bir - iki - üç hatta dört kişilik gösterir. Genellikle, her zaman

olmasa bile, her kişilik öbür kişilerden haberdar değildir. Çoklu kişilik, nevrotik davranış

yapısına sahip olsa bile, kişiliğin bilinç yönü gerçekle bağını koparmamıştır. Çoklu kişilik

- 161 -


vakaları çok ender de bulunsa, medya tarafından çok işlenmiş bir konudur. Chris Sizemore

adlı bir kadının yaşamı buna örnek olarak gösterilir. Sizemore, yirmi yıl boyunca yediden

fazla değişik kişiliği birarada bulundurmuştur. Hayatı kitap ve sinemeya konu olmuştur.

Ayrıca kitap ve televizyon dizisi olarak çekilen “Cybil” onaltı değişik kişiliği olan bir kadının

yaşamını anlatmaktadır.

6.2.4. Duygudurum Bozuklukları

Nevrotik bozuklukların son tipidir. En yaygın  depresyon  tipidir. Hemen hemen herkesin

kendisini bunalımda hissettiği anlar olabilir. Bununla birlikte, kişi bu duygudan kurtulamıyorsa

ve bu durum hep devam ediyorsa bireyin nevrotik olduğu düşünülür. Örneğin aileden bir yakını-

mızı kaybedersek normal olarak aylarca bunalımda olabiliriz, ama bu süresiz devam ederse,

kendi içimize kapanır, suçluluk ve değersizlik duygularına tutsak düşer ve gelecekten umudu-

muzu keseriz. Bu durumda depresyon durumumuz ciddi boyutlarda demektir. Çoğu vakalarda

birey işe ya da okula gitmek istemez. Boşluğa bakarak gözlerini dikerek çoğu zaman öylece

oturur. Hayatın sadece karamsar yönünü görür. Bazı durumlarda ise birey çok hareketli ya da

durgun haller gösterir, yemek yemez, gece uyumaz, hatta intihara bile teşebbüs edebilir. Bu

durumlarda, kendi iyiliği için, bireyin hastanede tedavi görmesi gerekir.

Depresyon’un özellikleri nelerdir? 

7. PSİKOZ ÇEŞİTLERİ

Psikoz önemli psikolojik bozukluklara verilen addır ve genellikle hastanede tedavi görmeyi ge-

rektirir. Psikozlar fonksiyonel ve organik psikozlar diye ikiye ayrılır.

Psikoz herhangi bir beyin zedelenmesine veya bozukluğuna bağlanmadığı zaman



fonksiyonel psikoz adı verilir. Fonksiyonel olanlar şizofren ve psikotik duygusal

bozukluklardır.

Beyin zedelenmesi, beyin tümörü, ya da beynin çalışmasındaki aksaklıklardan doğan

psikozlara organik psikozlar adı verilir.

- 162 -

?


Şimdi psikozları inceleyelim.

En yaygın psikoz türü şizofrendir. Bu hastalığın özelliği düşünme tarzında bozukluk ve

gerçeklerden kaçıştır. Bu düşünce bozukluklarında, halüsinasyon, delüzyon (sanrı) vardır. Ha-

lüsinasyon, olmayan şeyleri görme durumudur.

Delüzyon (sanrı) olan kişiler ise hiçbir geçerliği olmayan

düşüncelere doğruymuş gibi inanırlar. Birey, sürekli

polislerin onu takip ettiğini, herkesin onun peşinde

olduğunu, telefonunun dinlendiğini, sürekli düşünüyor ve

söylüyorsa, bu durumda delüzyon (sanrı) dan şüphe edilir.

Şizofrenilerin hepsinde sanrı belirtisi yoktur. Konuşma

özellikleri bazen belirgin bazen de belirsizdir. Bunların

konuşmalarında mantıksal yapı görülmez.

Donuk yüz ifadesi, monoton bir konuşma, monoton bir

duygusallık ve hiçbir heyecan belirtisi olmayan

davranışlarda bulunurlar. Kendi içine kapanma, diğer

bireylerle ilişki kuramama ve kaçınma  şizofreninin

belirtileridir.  Şizofrenler değişik davranış bozuklukları

gösterirler. Bu bozuklukları kısaca inceleyelim.



Paranoyak  şizofren:  Büyüklük ya da eziyet etme hayalleri paranoyak şizofrenler için

geçerlidir. Kendilerini büyük görürler. Başkalarının kendilerine eziyet ettiklerinden, arkaların-

dan konuştuklarından kısacası aldatıldıklarından kuşku duyarlar. Birey, çoğu zaman düşman,

kuşkucu ya da saldırgan olabilir. Özellikle de saldırgan davranış yaygındır. Bir toplulukta kendi

aralarında gülüşmekte olan bireylerin kendisinden söz ettikleri inancına kapılır; bazen radyo

ya da televizyondaki konuşmacıların kendisiyle ilgili üstü kapalı haberler verdiklerine inanır.

Daha sonra bu durum yerini daha mantıkdışı ve değişmez bazı iddialara bırakır ve

çevresindeki insanıların kendisine karşı bazı tasarılar hazırladıklarına ve girişimlerde bulun-

duklarına inanır. Ona göre bu insanlar kendisini izlemekte ya da zehirlemeyi

tasarlamaktadırlar. Kişi gaipten ses duyup  ve buna uyarak bazı şiddet gösterilerinde bulunabi-

lir.

Katatonik şizofren: Burada her türlü devinim birden yitirilir ve kişi belirli bir beden durumunu

değiştirmeksizin, bir heykel gibi, saatlerce hatta günlerce bulunduğu yerde kalır. Katatonik

donmada gözler boş bakar, yüz anlatımsızdır, tehditlere ve acı veren uyaranlara tepki gösteril-

mez. Beslenme ve giyinme işlevlerine yardım edilmesi gerekir. Kimi katatonik telkine

yatkındır;kendisinden istenilenlere otomatik bir biçimde uyar; tek sözcük konuşmaz.

- 163 -


Resim 13.3 Bu şizofrenik hasta

bu durumda saatlerce donar

kalır

Bazen katatonik birey, hızlı adımlarla dolaşır, konuşur, haykırır, çevresindekilere tehlikeli bir bi-

çimde saldırıp yaralayabilir ya da öldürebilir.



Basit şizofren: Bu tür rahatsızlık yavaş biçimde gelişir. Erinlik döneminden sonra bireyde

ilgisizlik artar, çevresiyle bağlar kopmaya başlar ve okul başarısında düşme görülür. Ailesiyle

ve arkadaşlarıyla ilgilenmez. Karşı cinse ilgisiz kalır. Hiç bir şeye dikkatini vermez.Çalışmak

için çaba göstermez. Birey çok az konuşur. Basit şizofrenin en büyük özelliği içe yönelim

belirtisidir. Birey gerçeklerden kaçar içe yönelir.

Hebefrenik  şizofreni:  Çocuksu konuşma ve kıkırdama, bağlantısız konuşma, el ve kol

hareketleri ve yüz mimikleri, kendi kendine konuşma, nedensiz bir kahkahayı izleyen ağlama

nöbetleri, dışkı ve idrara aşırı ilgi, dışkının elbisesine, duvarlara silmesi ya da yemesi, utanç

duygusunun tümden ortadan kalkarak cinsel organlarını göstermesi, öfke nöbetleri ve

saldırganlık hebefrenit şizofreninin belirtileridir. Hebefrenik şizofrenide birey, dış çevreye

kendisini kapatarak, kendine özgü bir düş dünyası içinde yaşamakta ve davranış biçimlerinde

gerileyerek yetişkin yaşamın zorlanmalarından kaçmaya çabalamaktadır.

8. PSİKOTİK DUYGUSAL BOZUKLUKLAR

Bu bozukluklar duygusal durumun etrafında toplanmıştır. Bireyin ruh durumuna göre

değişkenlik gösterir. Bu bozukluklar, hepimizin zaman zaman çektiği can sıkıntılarıyla karşılaş-

tırmamalıdır. Bunlar geçicidir ve belli bir düzen göstermezler. Duygusal bozukluğu olan birey

duygusal çöküntü ve duygusal coşkulanmaların esiri olmuştur; istese de istemese de bu

duygulardan kendini kurtaramaz. Normal çalışma düzenine ayak uyduramazlar. Çünkü, bu

duyguların etkisi altında çevreleriyle uyum sağlayamazlar. Bu dönemler ya manik ya da

depresif olup genellikle altı ay sürer. Duygusal bozukluklar, depresyon (duygusal çöküntü),

mani (duygusal coşku), mani depresyon (bipolar bozukluklar) ve intihar şeklinde kendini göste-

rir.


8.1. Depresyon (Duygusal Çöküntü)

Bu dönemde kişi değersizlik, suçluluk ve umutsuzluk duyguları içindedir. Bazı hastalar sık sık

ağlar, bazıları hayal ürünü günahlarından sürekli söz ederler, bir kısmı da yemekten içmekten

kesilirler. Normal yaşantılarıyla ilgileri kalmaz. Genellikle giyinme ve temizlenme gibi gündelik

görevlerini yerine getiremezler. Duygusal çöküntüler şiddetlenir ve kişi kendi kendine bakamaz

hale gelirse, bu duruma psikotik depresyon adı verilir.

- 164 -


8.2. Mani (Duygusal Coşku)

Depresyonun tam tersidir. Birey bu dönemde neşelidir. Kendine güveni vardır. Kendisini

devamlı olarak büyük görür ve gücünün yetemeyeceği işleri yapmaya kalkar. Geçmiş

yaşantılar ya da gelecek projeler hakkında ayrıntılı fikirler geliştirir. Çok konuşur ve konudan

konuya atlar. Kendine göre bir süperstardır.

8.3. Mani Depresyon

Bu dönemde birey hem coşkulu hem de çöküntülü günler geçirir. Bu coşku devresi haftalarca,

aylarca sürebilir. Bu devreyi normal bir süre izler, daha sonra çöküntü devresi başlar ve uzun

süre devam eder. Bu devreler düzenli değildir, ne zaman başlayacağı ne zaman biteceği belli

olmaz.

Mani sonrasında birey kendisini devamlı olarak coşkulu görür. Geçmiş yaşantılar ya da



gelecek projeler hakkında ayrıntılı fikirler geliştirir. Saniyede 200 kelime konuşabilir, konudan

konuya atlayabilir. Kendisini yargılayan bir tutum geliştirir. Hiç birşeyin yolunda gitmediğine

inanır. Kişisel görüşüne önem vermez, iştahı azalır ve normal yaşantıya karşı ilgisi de kalmaz.

8.4. İntihar

Duygusal çöküntü olan her 1000 kişiden biri intihar eder. Yapılan araştırmalara göre intihar

edenler çoğunlukla erkeklerdir. İntihar bireyin içinde bulunduğu ruh halinin etkisiyle ortaya

çıkar. Bu devre kısadır. Birey bu dönemi, atlatabilirse intihar etmez. İntiharın belirtileri genellikle

duygusal çöküntü, sessizlik, kendini beğenmeme ve küçük görme, kendini suçlama, yaşamı

anlamsız görme biçimindedir.

Bu belirtileri gösteren kişi yalnız bırakılmamalı sürekli izlenmelidir.

9. ORGANİK ZİHİNSEL BOZUKLUKLARI

Beyin zedelenmesi sonucu çıkan bozukluklardır. Beyin zedelenmesi sonucu ortaya çıkan

davranış bozuklukları şunlardır:

- 165 -


9.1. Genel Felç Hali

Bulaşıcı hastalıklar beyni zedeleyerek felç hali yaratabilir. Örneğin, frengi. Bu bireylerde

duygusal kütleşme, sinirlenme, bir derece bellek kaybı olabilir. Hastalık ilerledikçe paranoid

sanrılar göstermeye başlar. 

Hastalığa yakalanan birey ortalama beş sene sonra ölür. Erken tanı konulursa tedavi edilebilir.

9.2. Korsakov Psikozu

Sürekli alınan bir ilaç veya başka bir kimyasal madde beyinde zedelenme ve işlev bozukluğu

yaratabilir. Bu hastalığın en büyük belirtisi anterograd bellektir. Buna yakalanan birey son

zamanlarda meydana gelen olayları hatırlamaz. Bireyler bunun farkındadır ama başkalarından

saklarlar.

9.3. Zekâ Geriliği

Organik zihinsel bozukluklardan biri de zekâ geriliğidir. Bir bireyin davranışı değişik sosyal ve

eğitim ortamlarında sürekli yetersiz kalıyorsa bu kişi zekâ geriliği gösteriyor demektir. Down

sendrom dediğimiz hastalık zekâ geriliği türlerinin en yaygınıdır. Beyinde bir bozukluk down

sendromunun temelinde yatar. Bu tür hastalığa tutulan bebekler çok fazla yaşamaz. Bu

hastalığın beraberinde getirdiği kalp rahatsızlıkları olabilir.



10. KİŞİLİK BOZUKLUKLARI

Herhangi bir bireyin davranışları toplum düzenini bozucu nitelikte olup çok sayıda kişiye zarar

verdiği halde, birey bir suçluluk ve pişmanlık duygusu duymazsa, bireyde kişilik bozukluğu

vardır. Kişilik bozukluğu, hatalı kişilik gelişmesinden meydana gelen davranış bozukluğudur.

Bu tür kişiler topluma ve diğer bireylere uyum sağlamada zorluk çekerler. Sorunları

olgunlaşamama, toplumsallaşamamadır. Ben-merkezci; sorumsuz ve düşüncesizce

davranan bireylerdir. Bu kişileri tedavi olmak için hastaneye yatırmak fayda etmez. Onlar ancak

yasayı çiğnedikleri için yasalarca cezalandırırlar. Şimdi kişilik bozukluklarını inceleyelim.

- 166 -


10.1. Şizoid Kişilik

Bazı yönlerden şizoid kişiler şizofrenilere benzerler, ancak sanrı geliştirmemişlerdir. Şizoid

diğer kişilerden uzaklaşması, eksantrik düşünceleri ve diğer kişilerle olan ilişkilerinde normal

düzeyde saldırganlık göstermemesi gibi özelliklere sahiptir. Bunlar soğuk, mesafeli duygusal

bağlardan korkan, rekabeti sevmeyen, hayalleriyle yaşayan kişiliklerdir.

10.2. Antisosyal Kişilik

Kişilik bozukluklarından biri de psikopat ya da sosyopat adıyla bilinen antisosyal kişiliktir.

Psikopatlar, normal zekâya sahiptir ve kendilerini kolayca sevdirebilirler. Psikopata örnek

olarak soğukkanlı katilleri verebiliriz. Bu tip, diğerleri için şefkat, merhamet gibi duygular

beslemez. Cinayet işlerken soğukkanlılığını korur ve garip cani davranışlar güdebilir. Bununla

beraber tüm psikopatlar katil değildir. Çok akıllı, hoş insanlar da bu gruba dahil edilebilir.

Genellikle psikopatik davranışları erken çocukluk zamanlarında edinilir. Genellikle psikopatlar,

dikkatli ve sorunsuz ailelerden çıkarlar. Yalnız bu ailelerin ortak özellikleri çocuklarına sıcaklık

ve sevgi ortamı hazırlamada cimri davranmalarıdır. Fiziksel cezalandırma yaygındır.

Sosyopat, tamamıyla bencil, kendi çıkarlarını düşünen, zevkinden ve doyumundan başka

hiçbirşey düşünmeyen biridir. Hiç kimseye bağlılık ve sorumluluk göstermez. Aklına nasıl

yatarsa öyle hareket eder. Başkaları tarafından engellenme hoşuna gitmez. Kural, yasa bilmez.

Sürekli heyecan arayışı içindedir. Bu heyecan da onu tehlikeli davranışlara iter.

11. PSİKOSEKSÜEL BOZUKLUKLAR

Duyarlı, özenli ve sorumluluk yüklü cinsel deneyimler, olgunlaşmanın en önemli adımıdır.

Cinsel deneyimler, cinsel tabuların varlığı yüzünden bireyin çelişki içinde yaşamasına yol

açabilir. Bu çelişki bazı bireylerin cinsel olarak bozukluk göstermelerine yol açar. Psikologlar,

cinsel bozuklukları genel olarak üç bölümde incelerler. İlk bölümde cinsel isteğin kaybı,

iktidarsızlık ve frijidlik gibi bireyin tedavi görmesini gerektirecek bozukluklar vardır.



Eşcinsellik, cinsel bozuklukların bir başka türüdür. 1973 yılında Amerikan Psikiyatrı Topluluğu

(APA), resmi olarak eşcinselliği ruhsal bir bozukluk olmaktan çıkardı. APA, eşcinsellerin

tedavilerinin mecburi olmadığını, sadece kendilerinin istemleri çerçevesinde bunun gerekli ol-

duğunu da vurguladı. Bununla beraber eşcinselliğin karışık ve tartışmalı bir yönü vardır. Bazı

eşcinseller saldırgan davranış ve tutumlar geliştirebiliyorlar. 

- 167 -


Erkekte eşcinselliğin kökeninde, anne imgesinin kadınlara genelleştirilmesi, yatmaktadır. Bu

nedenle tüm kadınlardan vazgeçilmesi biçiminde bir savunma mekanizması oluşur. Kadında

eşcinsellik erkektekinden farklılık gösterir. Erkeklerin tersine, kadının ilk ilişkisi annesiyledir.

Eğer yetişkin, karşı cinsle geliştirdiği ilişkilerde düş kırıklığına uğrar ya da engellenmelerle

karşılaşırsa, kendi cinsine yönelebilir. Bu tür kadınlar erkeksi tutumlar geliştirirler. Diğer bir

kadın eşcinselliğinde ise, erkeklerle kurulan ilişkilerinde düş kırıklığına uğrama ve çocukluk

dönemine dönüş vardır.

Cinsel bozuklukların ikinci bölümü, cinsel sapmalardır.  Cinsel sapmalar toplumsal ahlaki

kuralları tehdit eden bir yapıya sahiptir. Cinsel sapma toplumu ileri boyutlarda tahrik etme

niteliği taşır. Cinsel sapkın kişi teşhircilik, ırza geçme gibi suçlar işler. Zaman içerisinde cinsel

sapkınlık, masum insanları hedef alan bir davranış halini alabilir. Teşhir 12-18 yaşları

arasındaki erkeklerde görülen bir durumdur. Bu kişiler hiçbir zaman karşı cinse saldırmazlar.

Muhatapları ne kadar korkar ve şok olursa o kadar hoşlarına gider. Değişik psikolojik

yaklaşımlar, bu hastalığın nedenini değişik nedenlerle bağlamışlardır. Psikoanalitik yaklaşıma

göre teşhircilik, bir tepkidir. Bazı yaklaşımlara göre ise, teşhircilik, kendine güveni olmayan

erkeklerin kendilerini kanıtlama yolu olarak açıklanmaktadır.

Irza geçme kontrol altına alınamayan ani bir dürtünün etkisiyle ortaya çıkmaktadır. Bu eylem,

birey tarafından önceden planlanır.

Irza geçmenin nedenleri şöyle sıralanabilir:

Karşı cinsten nefret etme,



Kendini kanıtlama,

Sosyopat kişilik yapısı,



Karşı cinsi bir nesne olarak görme.

Üçüncü kategori ise, cinsel kimlik bozukluklarını içerir. Transeksüeller bu gruba dahildir.

Kendi cinslerinden memnun olmayan bireylerdir. Bu bireyler, karşı cinse ait giysiler giyerek

cinsel doyum sağlama yoluna giderler. Karşı cinsten biriymişcesine hissetmek ve davranmak

da çoğu kez bu duruma eşlik eder. Yalnız transeksüel eğiliminde olan bireylerin genellikle karşı

cinse istek duyabildiği de saptanmıştır.

12. KÖTÜ ALIŞKANLIKLARA BAĞLI BOZUKLUKLAR

Sayıları her geçen gün artan alkol, eroin, kokain gibi uyuşturuculara bağımlılık da anormal dav-

ranışların   içerisinde  yer   alır.   Bir çoklarının, ağrı kesici ya da strese karşı   kullandıkları yatıştı-

- 168 -


rıcılar da bu gruba dahildir. Uyuşturucuların aşırı kullanımı bağımlılık yaratır. Bu bağımlılık,

maddeye duyulan güven anlamındadır. Uyuşturucu bağımlılığı genellikle, bir uyuşturcunun

aşırı miktarda kullanımı anlamındadır.

Kullanımı ve bağımlılığı en yaygın olan uyuşturucular alkol, barbituratey, amfetemin, kokain,

eroin ve marihuanadır. Bu yaygınlığa reçeteyle satılan ilaçlar da dahildir. İlaçlara bağımlılık

davranış bozukluklarının önemli bir kategorisidir. Bu bağımlılık tutkunluk veya alışkanlık

olarak ortaya çıkar. Her ikisinde de birey bir uyuşturucu maddeye ihtiyaç duyar. Tutkunluklarda

alınan maddeye fiziki bir gereksinim gelişir ve beden fizyolojisi o denli değişir ki madde

alınmadığı zaman yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Tutkunluk dönemindeki kişiler uyuşturucu

maddeyi alamadıkları zaman ajite ve depresiftirler. Tek düşündükleri bir doz daha alabilmektir.



Alkol bağımlılığı insanların yaşam süresini kısıtlamaktadır. Kaygı duygularını ve yaşamın

sürekli zorlanmalarını alkol yardımıyla geçiştirme çabaları kişilik düzeninin giderek

bozulmasına neden olur, zihinsel işlevlerde bir düşme görülür. Dikkat toplama, bellek ve

yargılama yeteneklerinde bozulmalar görülür. Birey giderek sourmluluklarından kaçar,

ailesiyle ilgilenmez, görünümüne özen göstermez, onurunu yitirici davranışlarda bulunur, iş

yaşamını sürdürmekte güçlük çeker ve bu tutkusu eleştirildiğinde hırçınlaşır.

Alkol alan kişilerde ortak beş özellik saptanmıştır:

Kişilerle gerçek duygusal ilişki kurma güçlüğü, benmerkezcilik, olgunlaşmamış kişilik 



gözlemlenir.

Sürekli depresyon içindedirler; temelinde umutsuzluk, yalnızlık, değersizlik yatar.



Bireyler çevrelerine aşırı bağımlıdırlar.

Kişiler diğer insanlara karşı düşmanlık duyguları gelişitirir.



Cinsel yönden olgunlaşmamış bireylerdir. 

Bazı psikiyatristlerin görüşüne göre, alkoliklerin çocukluk yaşantılarında aşırı istekleri ana-

baba tarafından hoşgörüyle karşılanmış kişiler olduğunu vurgulamışlardır. Sürekli olarak

biriken öfke ve düş kırıklığı duyguları ise alkol yardımıyla baskı altına alınır ve yumuşatılır.

Uzun süreli alkol kullanımı sonucunda, bu maddeye dayanıklık eşiğinin düşmesi ya da beyin

dokusunda oluşan yapranmalar sonucu bazı piskotip tepkiler ortaya çıkar. Alkol psikozlarının

en sık görülen türü delirium tremens tır. Bunun belirtileri, kısa süreli tedirginlik ve uykusuzluk

döneminden sonra ortaya çıkar. Delirium Tremes’ın en büyük belirtisi, hızla hareket eden fare,

yılan ve böcekler biçiminde beliren ve bireyi dehşete düşüren görme sanrılarıdır. İkinci bir alkol

psikozu,  akut alkol hallüsinasyonudur. Uzun süre alkol alınması nedeniyle etkinlik

kazanması sonucu görülür ve başlıca belirtisi işitme sanrılarıdır. Korsakof psikozu  B vitamini

- 169 -


noksanlığı ve beslenme yetersizliği sonucu sinir sisteminde oluşan yozlaşmadır. En büyük

belirtisi bellek bozukluğudur. Alkol paranoyası da,  bilinçdışında baskı altında tutulan eşcinsel

dürtülerin uzun süre alkol kullanılması nedeniyle denetimden çıkma eğilimi göstermesi sonucu

görülür. Belirtileri şöyledir:  Kişide insanların onu aldatmakta olduğu inancı gelişir ve bu da suç-

lamalara dönüşür.

13. SAVUNMA MEKANİZMALARI

Her birey psikolojik bütünlüğünü sürdürmek ve benliğinin değerlerini korumak amacıyla çeşitli

savunma mekanizmaları kullanır. Bazı durumlarda bireyler sorunlarla karşılaştıkça, onları bir

biçimde çözüme ulaştırmak isterler. Bireyin bu süreç içinde engellenmesi ve kaygı duyması

son derece doğaldır. Birey kaygıdan kurtulmak için, bilinçsizce savunma mekanizmalarını

kullanmaya başlar. Savunma mekanizmasını kullanan birey, davranışının gerçek işlevinin

farkında değildir. Savunma mekanizmalarını kullanırken, bir dereceye kadar kendi kendimizi

aldatırız ve böylece bizdeki kaygı düzeyinin azalmasına neden oluruz. Savunma

mekanizmaları kaygımızı azaltmada gerçekten etkilidir ve herkes tarafından kullanılır ve

normal bir davranış biçimi olarak kabul edilir. Ara sıra başvurulan savunma mekanizmaları,

kaygı derecemizi azaltarak çevreyle geçici olarak daha etkin etkileşimde bulunmamızı

sağladığından, sağlıklıdır. Sürekli olarak kullanılan savunma mekanizmaları ise tam aksine

çevreye uyum yapmamızı bozar ve sağlıksız sonuçlara sebep olur. 

Belli başlı savunma mekanizmaları:

Bastırma, mantığa büründürme, yansıtma, hayal kurma, ödünleme, gerileme, saplanma,

yerdeğiştirme, özdeşim kurma, yüceltme, soyut kavramlara bürünme, karşı tepki geliştirme,

telafi, inkar.

13.1. Bastırma

Korku, suçluluk gibi kaygı yaratan durumların bilinç alanı dışına itilmesi ve bastırılmasıdır.

Bilinçalanı dışında bulunan bu tür duygular konuşma sırasında, düşlerde ya da davranışlarda

değişik biçimde ortaya çıkar. Konuşurken yerinde kullanılmayan sözcük düşlerde ortaya çıkan

cinsel istekler, beklenilmeyen bir davranış, bastırma sonucu engellenen dürtülerin biçim

değiştirerek bilinç alanına gelmesidir.

- 170 -


13.2. Mantığa Büründürme

Kabul görmeyecek güdülerin yarattığı kaygıyı önlemek ya da ondan kaçmak için kullanılan en

yaygın savunma mekanizmasıdır. En basit biçimleri ile günlük yaşamımızda görürüz. Ders ça-

lışmamayı baş ağrısına bağlamak gibi. Bir başka örnek, dişciye gitmekten korkan birisi, dişçiye

olan randevusunu unutabilir.

13.3. Yansıtma

Çatışmalarla başa çıkmanın başka bir yolu da kendi güdülerimiz için başkalarını suçlamadır.

Burada iki tür davranış söz konusudur. Birinde, birey beceriksizliğinin, yetersizliğinin,

başarısızlığının nedenlerini başkalarında arar. Örneğin okulda başarısız olan çocuk, bu

durumundan ana, babasını veya öğretmenini suçlar. Ya evde ona çalışma olanağı

verilmediğini, ya da öğretmeninin onu sevmediğini ileri sürer. İkinci yansıtma biçiminde, kişi

kendisinin olumsuz, çirkin, hatalı istek ve tutumlarını başkalarına yakıştırır. Ruhsal

hastalıklarda yansıtma, algı ve düşünce sapmalarına, sanrılara (halüsinasyon) ve taşkınlıklara

neden olur. 

13.4. Hayal Kurma

Tatlı hayaller kurma ya da fantazi, bireyin çatışmalarının hayalinde çözümleyerek rahatladığı

bir durumdur. Bireyler, olayları gerçekteki şekilleri yerine, olmasını istedikleri biçimde hayal

ederler. Fantaziye, genellikle ergenlik döneminde çok rastlanır. Örneğin sekreterlikten hiç

hoşlanmayan bayan kendini hayal dünyasında başarılı bir müdür gibi düşünerek, sekreterliğin

verdiği kaygıdan kurtulur.



13.5. Ödünleme

Birey, sosyal güdüsünü doyuma ulaştırmak için başka bir faaliyete yönelir. Karşı cinsten ilgisini

çekemeyip tatmin olamaması, onun spora yönelerek bu alanda başarılı olmaya çabalaması

buna örnektir. Bir başka örnek, kısa boylu, bodur bir adam, boksla uğraşarak erkekliğini

gösterme çabasına girebilir.

- 171 -


13.6. Gerileme

Bir olay karşısında basit ve ilkel tepkilere dönmektir. Gerileme daha çok dört-beş yaşlarıdaki

çocuklarda görülür; çünkü bu yaşlarda çocuklar oldukça karmaşıklaşan engellemelerle

karşılaşırlar. Arzularımız engellendiğinde veya kızdığımız zaman mantık dışı ve fevri davranış-

lar gösteririz. Sıkıntılı durumlarda yetişkin bir insan kekeler, kızarır, yaşının altında bir genç gibi

davranır. Örneğin, altmış yaşındaki bir ihtiyar,



 

gerilim karşısında 25 yaşında bir delikanlı gibi

tepki gösterebilir.

13.7. Saplanma

Çocukluk yaşantısında, iz bırakmış bir dönemde, bir bireye, nesneye, duruma bağlı kalmaktır.

Saplantı sonucunda çocukluk dönemine özgü duygu, düşünce ve davranışlar ortaya çıkar.

Kimi bireyde saplantı nesnesi değişmeden kalır. Saplantılar güdülerin doyumuna bağlıdır.

Çocukluk ve gençlik çağında güdünün doyum biçimi kişinin kaygısını giderir. Freud’a göre, ego

gelişimi sırasında geçtiği basamaklardan birine saplanan birey o dönemi atlatamaz, o dönem

özelliklerini bir sonraki döneme taşır. Örnek, uzun süre parmak emme, altına ıslatma gibi.

13.8. Yerdeğiştirme

Gücümüzün yetmediği bir kimse, ya da denetimimiz altında olamayan bir olay olursa, kaygımı-

zı veya kızgınlığımızı gücümüzün yettiği bir kimseye veya denetimimiz altındaki bir olaya yö-

neltiriz. Ofisteki müdüre kızan sekreter, kızgınlığını evde bulunan kardeşinden alır.



13.9. Özdeşim Kurma

Engellemeyle başa çıkmanın başka bir yolu da, bir başkası ile özdeşim kurmadır. Başkası gibi

durma, düşünme ve davranma yoluyla uluşmak istediğimiz amaçlara uluştığımızı sanırız.

Örneğin Galatasaray’ın ünlü teknik direktörü Fatih Terim’e duyulan hayranlık nedeniyle, onun

tanıtımını yaptığı ürünü satın alarak kendisini Fatih Terim gibi hissetme.

- 172 -


13.10. Yüceltme

Yüceltme, cinsel dürtü ya da arzuların, cinsel olamayan davranım ve yollarla doyuma

ulaştırılmasıdır. Erkeklerin ilgisini çekemeyen çirkin bir kadın, yaratıcı bir artist ya da sanatçı

olabilir; böylece cinsel dürtüleri yüceltmiş olur.



13.11. Soyut Kavramlara Bürünme

Bizde kaygı uyandıran duygusal bir durumu soyut kavramların  ışığında görerek, gerçekle

ilişkimizi kesme eğilimine, soyut kavramlara bürünme adı verilir. Yakını ölen birey, bu kimseyi

bir daha hiç göremeyeceğini bildiği halde, ölümü son derece soyut bir olay yaparak duyduğu

acıyı bastırmaya çalışır.

13.12. Karşı-Tepki Geliştirme

Birey esas güdüsünün tam tersi bir güdüye sahip olduğuna inanarak esas güdüsünü

gizleyebilir. Örneğin, manevi huzursuzluğa düşen, başkasına karşı derin bir kin duyan biri,

bunu örtmek için, yapay bir sevgi davranışına bürünebilir. Bu durumda, saldırgan ve olumsuz

duygular daima bu sevgi örtüsü altında kalırlar. Bazı üvey anneler, eşlerinin eski çocuklarına,

yapmacık ve gösterişle bir sevgi gösterirler. Bazen görülen bu davranışlar, karşı tepki

geliştirmeye örnektir.

13.13. Telafi

Kendimizi zayıf gördüğümüz bir alandaki eksikliğimizi kuvvetli olduğumuz başka bir alandaki

başarıyla örtme çabasına telafi denir. Örneğin, zihinsel yetenekleri kısıtlı olan bir kimse spor

alanında büyük başarılar kazanarak bu eksikliğini giderebilir. Kadınların dikkatini çekemeyen

çirkin bir erkek başarılı bir ressam ya da heykeltraş olarak ilgi çekebilir.

13.14. İnkar

Birey daha önce yapmış olduğu bir davranışı kabul etmeyip, inkar ederek de bir savunma

mekanizması gösterebilir. Çirkin bir davranışta bulunan birey, “Hayır ben hiçbir zaman o kişiye

kaba davranmadım, sürekli saygılı davrandım” diyerek daha önceki davranışı intkar eder.

- 173 -


Bazı kişiler, ruhsal çatışma ve buna bağlı derin iç sıkıntısı halini hafifletmek ve avunmak için bu

mekanizmayı kullanırlar. Bu unutulan veya inkar edilen şey bir arzu veya bir vaad olabilir.

Farkında olmadan yaptığımız savunma mekanizmaları, kaygımızı azaltma yolunda bize

yararlıdır. Her kimse, değişik zamanlarda şu veya bu şekilde savunma mekanizmalarını

kullanır.

Uygulama 1

Savunma mekanizmalarından birini veya bir kaçını kullandığınız oluyor mu? Bunun sıklığı

nedir? Düşününüz.

Normal birey, psikolojik açıdan sağlıklı birey olarak tanımlanır. Bir bireyin davranışı kendisine

ya da diğerlerine zararlı değilse o davranış normal kabul edilebilir. Bazı  psikologlara göre, bire-

yin sağlıklı olup olmadığını belirten özellikler vardır. Normal dışı davranışlar gösteren bireylerin

tedavisinde kullanılan farklı yaklaşımlar vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir. Psikodinamik,

davranışçı, varoluşçu, biyolojik ve etkileşimsel yaklaşımlar.

Bir davranışın normal ya da anormal olduğuna karar verebilmek için o davranışı

değerlendirmek ve yargılamak gerekir. Bireylerin normal olup olmadığına, toplum, uzmanlar,

psikolojik testler ve kendileri karar verir.

Normal dışı davranışlar çok çeşitlidir. Psikiyatri Derneği ruhsal bozuklukları ayrıntılı biçimde sı-

nıflandırmıştır. Bunlar; kaygı ile ilgili bozukluklar, bedende görülen bozukluklar, dissosiatif

bozukluklar, psikozlar, psikotik duygusal, kişilik bozuklukları psikoseksüel bozukluklar, organik

zihin bozuklukları ve kötü alışkanlıklara bağlı bozukluklar biçiminde sınıflandırılabilir.

Bireyin zevk dürtülerine,sıkıntı ve engellemelere karşı geliştirdiği uyum yollarına savunma

mekanizmaları denir. Bu mekanizmalar şunlardır: Bastırma, mantığa büründürme, yansıtma,

ödünleme, hayal kurma, özdeşim kurma, yüceltme, soyut kavramlara bürünme, karşı tepki

geliştirme,  saplanma, telafi, gerileme, yer değiştirme, inkardır.

- 174 -

Özet


Aşağıdaki soruların cevaplarını bulunuz. Cevaplandıramadığımız sorularla ilgili bölümleri

tekrar okuyunuz.

1. Telefonda müdürüne kızan bir kişinin telefon ahizesini yere fırlatması hangi savunma

mekanizmasına girer?

A) Saplanma

B) Yansıtma

C) Karşı tepki geliştirme

D) Yüceltme

E) Yerdeğiştirme

2. Yetişkin bir insanın çocuk gibi davranması hangi savunma mekanizmasın girer?

A) Gerileme

B) Saplanma

C) Yüceltme

D) Karşı tepki geliştirme

E) Bastırma

3.  Engelenen ya da çatışma dolayısıyla doyumsuz kalan bir güdüyü bilinç dışına iten 

mekanizma aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bastırma

B) Gerileme

C) Ödünleme

D) Yansıtma

E) Yüceltme

4. Normal davranışlar yoluyla çelişkinin ortaya çıkardığı kaygılı bilinçaltında tutmak için

yapılan savunma mekanizması hangi yaklaşıma girer?

A) İnsancıl yaklaşım

B) Davranışçı yaklaşım

C) Psikodinamik yaklaşım

D) Biyolojik yaklaşım

E) Etkileşimsel yaklaşım

- 175 -


Değerlendirme Soruları

5. Aşağıdakilerden hangisi kaygı bozukluklarının içeriğine girer?

A) Psikojenik ağrı

B) Amnezi

C) Hipokondiyasis

D) Fobi

E) Konversiyon histerisi



6. Aşağıdakilerden hangisi şizofreni türlerinden biri değildir?

A) Basit


B) Paranoid

C) Amnezi

D) Katatonik

E) Otism


Daha geniş bilgi edinmek isterseniz, yazarın da yararlandığı  aşağıdaki kaynaklara

başvurabilirsiniz.

Atkinson, Richard. Atkinson, R. Smith, Hilgard. Introduction to Psychology. 9 th ed. Horcourt

Brace Publisher, Florida, 1987.

Baymur, Feriha. Genel Psikoloji. İnkilap ve Aka Yayınevi, İstanbul, 1978.

Cüceloğlu, Doğan. İnsan ve Davranışı. Psikolojinin Temel Kavramları. Remzi Kitabevi.

İstanbul, 1992.

Feldmmaan. S.R. Understanding Psychology, McGraaw-Hill İnc. massachusetts, 1996.

Flanagan, Cara, A. Leucl Psychology, Letts Educational London, 1994.

Geçtan, Engin. Çağdaş Yaşam ve Normaldışı Davranışlar. Remzi Kitabevi. İstanbul, 1989.

Reich, W. Kişillik Çözümlemesi (çev: Bertan Onaran) 2. Basım, Payel Yay. İstanbul, 1991.

- 176 -


Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar

Yüklə 139,81 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin