İslam düşüncesi veya İslam felsefesi kavramından ne anlıyorsunuz?
«İslam felsefesi» ya da «İslam'da felsefe» deyimleri kullanılınca hemen İslam'ın felsefesi ya da İslam'da felsefe var mıdır? şeklinde soru formu içinde bir itirazla karşılaşıyoruz.
İslam'da felsefeyi ya da İslam felsefesini ret, kaynağını din-felsefe ilişkisinde bulmaktadır.
Düşünce tarihi boyunca bu ilişki kurulur ya da çözülürken, biri diğerine irca ya da birini bertaraf, diğerini yüceltme yoluna gidilmiştir.
Bu ise düşünceyi büyük ölçüde alternatiflerinden soymak, varlık alanlarının bazılarını ön plana, bazılarını da parantez içine almak ve peşin yargılardan kalkmak demektir. Bu düşünme hayatının canlılığını öldürmek, düşünmeyi varlığı kavrayacak şekilde çok yönlü olmaktan mahrum etmektir.
Çünkü felsefe ve din arasında birini diğerine irca etmeye karşı bir mukavemet olduğu müddetçe fikir hayatı canlılığını muhafaza etmiştir...
Aksi takdirde meseleye halledilmiş gözüyle bakılacağından fikir hayatındaki canlılık kaybediImiş olur. Artık kapalı ve statik bir fikir binası karşısında bulunuyoruz demektir. Böyle bir sistemden yaratıcılık beklenemez. O haliyle tekrarlayıcı kalmaya mahkumdur.
İslam kültüründe de tercih edilen “Felsefe” kelimesi Arapça “falsafa” kelimesinden gelmektedir.
Daha doğrusu “falsafa” Yunanca “filosofia”nın Arapça’ya uyarlanmış şeklidir.
İslam dünyasında filozoflar kendilerine felasife veya hükema şeklinde atıfta bulunmaktaydılar. Onlara göre felsefe, insanlığın ortaya çıkışından itibaren devam eden bir tür hakikat araştırmasıydı ve onlar da hakikatin peşinden koşan öğrencilerdi.
İslâm filozofları da kendilerinden önceki düşünürler gibi, felsefeyi değişik şekillerde tanımlamışlardır:
İlk İslâm filozofu olarak kabul edilen Kindi’ye göre:
“Felsefe, insanın kendini tanımasıdır.”
“Felsefe, sanatların sanatı ve hikmetlerin hikmetidir.”
“Felsefe, insanın gücü yettiği ölçüde külli-ebedi şeylerin hakikatlerini, mahiyetlerini ve sebeplerini bilmesidir.”
Ebu Bekir Razi ise felsefeyi “insanın gücü yettiği oranda Tanrıya benzeme” çabası olarak değerlendirir.
Farâbî de felsefeyi şöyle tarif etmiştir: “var olmaları bakımından varlıkları bilmektir.”
Felsefeyle ilgili yapılan bütün tanımlar dikkate alındığında şu şekilde meşhur olmuş “altı tarif” diye bilinen tanımlar ortaya çıkarılmıştır. Bunlar: