Alternatif Tıp Dergisi Cilt 14, Sayı 3 2009
K2 vitamini
Giriş
K vitamini kanın pıhtılaşmasında rol oynayan çeşitli proteinlerin işleyişi için gerekli, yağda çözünen
bir vitamindir.
1
İlk olarak 1929 yılında Danimarkalı bilim adamı Henrik Dam tarafından keşfedilen bu
vitamine “K” harfi eklenmesinin nedeni, ilk bulunduğu zamanlar bir Alman dergisinde “Koagulasyon
vitamini” olarak adlandırılmış olmasıdır. Son 30 yıl içindeki araştırmalar sonucu, K vitamininin ne
kadar önemli olduğu bilim çevreleri tarafından kabul edilmiştir. K vitamini genellikle kan
pıhtılaşmasında önemli bir faktör olarak tanımlanır, fakat son araştırmalar kemik metabolizmasında bir
kofaktör (yan faktör) olduğunu ortaya koymaktadır.
2-8
K vitamininin kanser hücresi gelişimini
engellediği in vivo ve in vitro çalışmalarda da gözlenmiştir.
9-16
Ayrıca, son bulgular bu vitaminin
ateroskleroz ( damar sertliği) ve kireçlenmiş arteriyel plak tedavisinde ve önlenmesinde önemli bir
faktör olabileceğini düşündürmektedir.
17,18
K vitamini yönünden en zengin besin kaynağı genellikle
yeşil yapraklı sebzelerdir. Sonuç olarak, yüksek K vitamini alımı sebze açısından zengin sağlıklı bir
beslenme şeklinin göstergesi kabul edeilebilir.
19
Biyokimyası
K2 vitamini yapısal olarak birbirine benzeyen yağda çözünen ve filokinon (K1), menakinon (K2) ve
menadionun (K3) dâhil olduğu 2-metil-1,4-naftokinon ailesinin bir üyesidir. K vitamini ailesinin
üyeleri aynı naftokinon iskelet yapılarına sahiptir ve bu iskeletteki farklı yan zincirler ile birbirlerinden
ayırt edilir. K vitamini ailesinin en iyi bilinen üyesi, aynı zamanda fitonadiyon veya menaphthone
olarak da bilinen filokinondur ve bu isimle anılmasının sebebi bitki yapraklarındaki fotosentez ile
yakın bir ilişkisi olmasıdır. Filokinon alglerde olduğu kadar birçok yeşil yapraklı sebzede de yüksek
oranlarda bulunur.
20
Menakinonlar doğada mevcuttur, ancak bitkiler tarafından üretilmezler, onun yerine farklı bakteri
türleri tarafından üretilmektedirler. Menakinonlar ilk olarak mikrobiyal bir sentez ürünü olarak
çürümüş balıktan elde edilmiştir.
21
Son çalışmalar, hayvanların ve hatta insanların diğer K vitamini
formlarını dönüştürerek menakinon üretilebileceğini ortaya koymuştur.
22,23
Hayvanlarda en sık görülen
K vitamini formu menakinon-4 (MK-4) olup, bağırsak bakterileri tarafından eksojen naftokinonlardan
üretilir ve insan hücrelerinde endojen olarak dönüştürülür.
24
Farmakokinetik Özellikleri
K1 vitamini safra tuzları ve pankreatik lipaz mevcudiyetinde gastrointestinal sistemden
emilir. Absorbe edildikten sonra, K vitamini karaciğer, dalak ve akciğerlerde birikir, ancak önemli
miktarları uzun süre vücutta depolanmaz.
K1 vitamininin etkisi, sindirim dışı bir yolla vücuda alındığında, genel olarak 1-2 saat içinde
algılanabilir ve kanama genellikle 3-8 saat içinde kontrol edilir. Normal bir protrombin düzeyi
genellikle 12-14 saat içinde elde edilebilir.
25
Klinik etkinliği ortada olmasına rağmen, takviye olarak alınan K2 vitamini formunun farmakokinetiği
henüz net bir şekilde anlaşılamamıştır.
Etki Mekanizmaları
K vitamini bir dizi biyokimyasal yollarda bir kofaktördür. En yaygın olarak K vitamini ile bağlantılı
olanlar, K vitaminine bağımlı karboksilasyon reaksiyonlarıdır. Bu reaksiyonlarda, K vitamininin
indirgenmiş formu (hidrokinon), gamma glutamil karboksilaz enzimi ile glutamatı protonlarından
ayırır. Oluşan epoksit, K vitamini epoksit redüktaz ve kinon redüktaz yoluyla geri kazanılır ve
pıhtılaşma faktörleri II (PT), VII, IX ve X, protein C, protein S gibi glutamik asit içeren proteinler
karboksilasyona uğrar. Diğer K vitamini analogları ile karşılaştırıldığında, K2 vitamini en güçlü
gama-karboksilasyonu aktivitesine sahiptir.
26
Gama-karboksiglutamik asit içeren bir kemik proteini olan osteokalsin gibi K vitaminine bağımlı bir
dizi proteinin post-translasyon değişikliklerinde K vitamininin yerine getirdiği fonksiyonlar, 1975
yılında keşfedilmiştir.
27
Osteokalsin içinde bulunan glutamik asit gamma-karboksilasyonu, K
vitaminine bağımlıdır ve glutamik asit kalıntılarının (Glu), gama-karboksiglutamik asite (GLA)
dönüştürmede rol oynar. Kalbindin ve osteokalsin gibi bir dizi kalsiyum-bağlayıcı protein gama-
karboksiglutamat içerir. Bu proteinler kalsiyum alımı ve kemik mineralizasyonunda rol
oynar. Osteokalsin osteoblastlarda sentezlenir.
28
Karboksillenmeyen osteokalsin, hidroksiapatite
bağlanamadığı için, serum osteokalsin seviyeleri kemiklerin metabolik döngüsünü gösteren iyi bir
biyokimyasal belirteçtir.
29
Kan pıhtılaştırıcı (koagulasyon) proteinlerin aksine, osteokalsinin tam gama-karboksilasyonu için daha
yüksek miktarlarda K vitamini gereklidir.
30
Ortalama bir Amerikan tarzı beslenme şekline sahip 219
sağlıklı erişkin üzerinde yapılan bir çalışmada, besinlerle K vitamini alımının, osteokalsinin gama-
karboksilasyonu için yetersiz olduğu tespit edilmiştir.
31
Yeterince karboksillenmemiş osteokalsin
durumunda serum glutamik asit düzeylerinin yüksek bulunması, K vitamini eksikliğinin göstergesidir
ve düşük kalça kemik mineral yoğunluğu (KMY) ve sağlıklı yaşlı kadınlarda artmış kırık riski ile
ilişkilidir.
32
Hipoprotrombinemisi olan farelere, oral yoldan K3 ya da K2 vitamini (0.1 mg / kg)
verilerek, karaciğerde emilim ve konsantrasyon oranları karşılaştırılmış ve en etkili formun K2
vitamini olduğu bulunmuştur.
33
Menakinon-4 formundaki K2 vitamini, kemik göstergelerinin gen ifadesini düzenleyen, biyolojik
olarak en aktif K vitamini formudur. MK-4, Japonya’da osteoporozun klinik tedavisinde
kullanılmaktadır ve bu alanda kapsamlı araştırmalar yapılmaktadır. Bu araştırma, MK-4’ün besin
yoluyla alınan K1 vitamininden dönüştürülerek elde edildiğini ve daha sonra, yüksek
konsantrasyonlarda çeşitli dokularda biriktiğini doğrulamaktadır.
34
K Vitamini Eksikliği ve Semptomları
K vitamini eksikliği, kanın pıhtılaşma özelliğinin bozulmasıyla ile ilişkilidir ve kolay morarma, sık
burun kanaması, diş eti kanamaları, ağır adet dönemleri ve idrar ve/veya dışkıda kan varlığı gibi
belirtilerle kendini gösterir. K vitamini eksikliği, kan pıhtılaşması zamanının laboratuvar ölçümleriyle
tespit edilebilir. K vitamini eksikliği konusunda en büyük risk altında olan kişiler arasında, K vitamini
antagonisti antikoagülan ilaç kullananlar, önemli karaciğer bozukluğu olanlar ve yağ emilim
bozukluğu olanlar bulunur.
35,36
Yeni doğanlarda K vitamini eksikliği ciddi bir durum olup, K vitamini
eksikliğine bağlı kanama (KVEK) ismi verilen bir kanama bozukluğuna neden olabilir. KVEK yaşamı
tehdit eden bir rahatsızlıktır, ancak yenidoğana basit bir K vitamini enjeksiyonu uygulanarak kolayca
önlenebilir. Bu uygulama, Amerikan Pediatri Akademisi ve benzeri uluslararası kuruluşlar tarafından
önerilen bir uygulamadır.
37
Klinik Endikasyonları
Osteoporoz
İnsanlar üzerinde yapılan çeşitli çalışmalar, K2 vitamininin osteoporoz tedavisinde etkili olduğunu
ortaya koymuştur.
26,38-41
Randomize, açık etiketli bir çalışmada, osteoporoz hastası 241 kadına günde
45 mg K2 vitamini ve 150 mg elementer kalsiyum (tedavi grubu; n = 120) veya sadece 150 mg
elementer kalsiyum (kontrol grubu; n=121) verildi. İki yıl sonra, K2 vitamini grubunun lomber KMY
oranlarının korunduğu görüldü. Ayrıca, K2 vitamini alan hastalarda daha düşük kırık insidansı (tedavi
grubunda %10; kontrol grubunda % 30) tespit edildi.
41
Yine çift-kör, plasebo kontrollü, 24 haftalık bir
çalışmada, osteoporozu olan 80 hasta, 90 mg/gün dozunda K2 vitamini veya plasebo aldı. İkinci
metakarpal KMY oranı tedavi grubunda %2.20±2.48 oranında artarken, plasebo grubunda %7.31±3.65
oranında azalmıştır.
39
Menopoz Sonrası Kadınlarda Osteoporoz ve K2 vitamini
Osteoporoz, menopoz sonrası (postmenopozal) kadınlarda yüksek oranda görülen bir hastalıktır. Bu
alanda yapılan birçok çalışma, K2 vitamininin menopoz sonrası osteoporoz gelişen kadınlarda kemik
kaybında önemli azalmalar sağladığını göstermiştir. Kontrollü bir klinik çalışmada, 172
osteoporotik/osteopenik kadın 24 ay boyunca (KMY <0.98 g/cm2) K2 vitamini (45 mg/gün) ve 1-alfa-
hidroksikolekalsiferola vitamin D3 veya plasebo alacak şekilde iki gruba ayrılmış ve kombine tedavi
alan grupta kemik mineral yoğunluğu anlamlı düzeyde (% 4.92 ± 7.89) artarken, tek başına K2
vitamini KMY değerlerinde % 0.135 ± 5.44 şeklinde, istatistiksel olarak anlamlı olmayan fakat
başlangıç seviyesinden yüksek bir artış sağlamıştır. Ancak, 18. ve 24. aylarda yapılan
değerlendirmelerde, KMY oranı kontrol grubuna göre K2 vitamini grubunda anlamlı olarak daha
yüksekti. Bu çalışma, K2 vitamini ve D3 vitamininin birlikte alımının daha fazla koruyucu etkiye
sahip olduğunu kanıtlamıştır.
26
Bir yıl boyunca K2 vitamini (45 mg/gün) verilen 17 postmenopozal kadınla yapılan uzun süreli bir
çalışmada, K2 vitamininin spinal KMY kaybını bastırdığı ve KMY’de hafif bir artış (%0.23 ± 0.47)
sağladığı bulunurken, 19 postmenopozal kadının bulunduğu kontrol grubunda KMY’de azalma (%-
2.87 ± 0.51) görülmüştür.
42
Yaşları 55-81 arasında değişen 92 postmenopozal kadınla yapılan bir çalışmada, katılımcılar rastgele
dört gruba ayrıldı: K2 vitamini (45 mg/gün), 1-alfa-hidroksivitamin D3 (0.75 mcg/gün), K ve D
vitamini bir arada (45 mg/gün) ya da kalsiyum laktat (2 g/gün). K ve D vitamini gruplarında, iki yıllık
süre içinde kalsiyum grubuna göre KMY’de önemli artışlar yaşanırken, kombine tedavi alan grupta
lomber KMY değerlerini %1.35 oranında ve anlamlı düzeyde artırmıştır.
43,44
K2 vitamini ve Bisfosfonatlar
Birçok bisfosfonat (örneğin, etidronat, alendronat ve risedronat) osteoporoz tedavisinde kullanılır. Bu
ilaçların, genel olarak KMY oranını artırmada K2 vitamininden daha etkili olduğu düşünülse de, K2
vitaminiyle birlikte daha etkili olabilirler.
98 postmenopozal, osteoporotik kadınla yapılan randomize, açık etiketli bir çalışmada, K2 vitamini
(45mg/gün) alan 23 hastada kırık oranlarının (23’te 2) anlamlı düzeyde azaldığı bulunmuş, benzer bir
etki etidronat (her üç ayda bir iki hafta boyunca 200mg/gün) alan 25 hastada (25’te 2) görülmüştür.
Kalsiyum laktat (2 g/gün) alan grupta 24 hastanın altısında kırık yaşanırken, K2 vitamini ve etidronat
tedavisini bir arada alan 26 kişide, kırık oranı daha da azalmış ve sadece 1 kişide kırık görülmüştür.
45
Bisfosfonat, alendronat (Fosamax
®
), osteoklastların apoptozunu harekete geçirmek suretiyle kortikal
kemik büyümesini teşvik eder. 2004 tarihli bir çalışmada, K2 vitamininin trabeküler ve kortikal kemik
oluşumu üzerine etkisi gösterilmiş, bifosfonatlar ve osteoklast apoptozu engellemediği tespit
edilmiştir. Yazarlar, K2 vitamini ve bifosfonatların birlikte kullanılmasının osteoporozu önlenmede
daha etkili olacağı sonucuna varmıştır.
46
Parkinson Hastalığında Osteoporoz ve K2 vitamini
Yaşlı nüfus genel olarak osteoporoz için yüksek risk altındadır, fakat Parkinson hastalığı bu riski
artırmaktadır. Yaşlılar üzerinde yapılan araştırmalar, Parkinson hastalarında kalça kırıkları ve
osteoporoz görülme sıklığının yüksek olduğunu tespit etmiş
47,48
, bunun kısmen D vitamini eksikliği
49
ve immobilizasyon
50
ile ilgili olduğunu belirtmiştir. Bu eksikliğin 25-hidroksivitamin D3
eksikliğinden ziyade yüksek serum kalsiyum tarafından 1,25-dihidroksivitamin D3 (D vitamini aktif
formu) bastırılmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. K2 vitamini uygulaması 1,25-
dihidroksivitamin D3 oranını önemli ölçüde artmış ve serum kalsiyumu azaltmıştır.
50
Osteoporotik
Parkinson hastası olan kadın hastalar (65 yaşında veya daha büyük) üzerinde yapılan bir çalışmada, 12
ay boyunca günde 45mg K2 vitamini verilen 54 kadından sadece 1 tanesinde kalça kırığı görülmüştür.
Tedavi verilmeyen osteoporotik Parkinson hastası diğer 54 kadında toplam 10 kırık (8 kalça, 1 önkol,
1 ayak bileği) görülmüştür. Kalça kırıkları genelde düşme kaynaklı olup, düşme sayısı bakımından
gruplar arasında önemli bir fark yoktu. Tedavi edilmeyen grupta ortalama kemik kaybı KMY’nin
%4.3 ± 2.5’i şeklinde bulunurken, aynı yaştaki kontrol grubunda %1.3 ± 0.4 kayıp görülmüş, fakat K2
vitamini ile tedavi edilen hastalarda ise %
0.9 ± 1.2 oranında yeni kemik oluşumu tespit edilmiştir.
50
Löprolid Kaynaklı Kemik Kaybı ve K2 vitamini
Endometriozis, leiomyom ve prostat kanserinde gonadotropin salgılatıcı hormon antagonisti olarak
löprolid kullanımının en sık görülen yan etkilerinden biri, KMY seviyesinde orta düzey bir
azalmadır.
51,52
Yapılan bir çalışmada, K2 vitamini (45 mg/gün, n = 28) veya K2 vitamini + 1,25-
dihidroksivitamin D3 (45 mg/gün ve 0,5 mcg/gün) dozu kemik kaybını kısmen önlemiştir. Lomber
KMY ile ölçülen altı ay sonraki kemik kaybı oranları şu şekilde olmuştur: sadece löprolid alan grupta
% 5.25; D vitamini grubunda %4.13; K vitamini grubunda %3.72 ve son olarak K + D vitaminleri alan
grupta %3.59.
53
Prednizolon Kaynaklı Kemik Kaybı ve K2 vitamini
Glukokortikoid kullanımı, ilaç-kaynaklı sekonder osteoporoz gelişiminin en yaygın nedenidir.
54
Uzun
süreli kullanımlarda, glukokortikoid uygulaması kemik mineral yoğunluğunda bir azalmaya yol
açabilir.
55
Çeşitli çalışmalar, prednizolon alan hastalarda K2 vitamininin KMY kaybı üzerinde belirgin
bir etkisi olduğunu bulmuştur. Kronik glomerülonefriti olan 60 hasta dört gruba ayrıldı: kontrol grubu,
1-alfa-hydroksivitamin D3 (0.5 mcg/gün), K2 vitamini (45 mg/gün), ve D3 + K2 vitamini grubu.
Hastalar eş zamanlı olarak dört hafta boyunca günde 0.7 mg/kg (maksimum 40mg) prednizolon
tedavisi almış, daha sonra 4 hafta boyunca günlük 25 mg dozuna düşürülerek değerlendirmeye
alınmıştır. Kontrol grubu, sekiz haftalık çalışma boyunca KMY’de önemli bir azalma yaşarken (% -
3.19 ± 1.11), D, K ve D+K vitamini grupları başlangıç KMY seviyelerini korumuştur (sırasıyla 0.28 ±
1.30, 0.50 ± 1.17 ve 0.44 ± 1.36).
56
Prospektif bir pilot çalışmada, prednizolon ve vitamin D3 (0.03 mcg/kg/gün) ile tedavi edilen 20
çocuğa 12 hafta boyunca ‘prednizolon+D3’ veya +K2 vitamini (yaklaşık 2 mg/kg/gün) tedavisi
uygulanmıştır. K2 ve D3 vitaminlerini kombine kullanan grupta, tek başına D3 vitaminine göre,
lomber KMY ve osteokalsin oranlarında önemli bir artış görüldü.
57
Benzer sonuçlar glomerülonefrit hastası 20 denekle yapılan randomize, prospektif, kontrollü bir
çalışmada da elde edildi. Dört hafta boyunca hastalara (maksimum 40 mg/gün olmak üzere) günde 0.8
mg/kg prednizolon verilmiş, daha sonra 6 hafta boyunca 20 mg/kg/gün dozuna düşürülmüştür. Bir
grup sadece prednizolon alırken, ikinci grup da K2 vitamini (günde üç kez 15 mg) almıştır. 10 hafta
sonra, sadece prednizolon alan grupta, lomber vertebra KMY’de bir azalma (1.14 ± 0.12 g/cm2
değerinden 1.10 ± 0.11 g/cm2 değerine düşmüştür). K2 vitamini grubunda kemik kaybı biraz daha
yavaş (1.09 ± 0.09 g / cm 2’den 1.07 ± 0.07 g / cm 2’ye) bir düşüş görüldü.
55
Biliyer Sirozda Kemik Kaybı Tedavisinde K2 vitamini
Primer biliyer sirozlu hastalarda, osteodistrofi ( kemik dokusu bozukluğu), yüksek kırık oranı ve D ve K
vitamini eksikliğine neden olabilen yağ emilim bozukluğu görülür. Serum K vitamini seviyelerinin bu
popülasyonda düşük olduğu tespit edilmiştir. Primer biliyer sirozlu 27 hasta ile yapılan randomize,
kontrollü bir çalışmada, tedavi grubu (n = 14) iki yıl boyunca K2 vitamini (45 mg/gün) almış, bir yılın
sonunda kontrol grubunda (n = 13), KMY % 3.5 ± 1.2 oranında düşerken, K2 vitamini grubunda KMY
%
0.3 ± 2.3 oranında artmıştır. İki yıl sonra, kontrol grubunda %6.9 ± 2.1 düzeyinde bir azalma
olurken, K2 grubunda sadece %
0.8 ± 3.4’lük bir düşüş görülmüştür. 2 yıllık dönemde, KMY
düzeyleri kontrol grubuna göre K2 vitamini grubunda anlamlı olarak daha yüksekti.
58
İnmeli Hastalarda Osteopeni ve İskelet Yüksüzleşmesinin (Skeletal Unloading) Tedavisinde K2
Vitamini
İnme geçiren hastalar genellikle hareketsiz kalır ve bu da kemik mineral yoğunluğunun önemli oranda
kaybına neden olur. En belirgin kemik kaybı, etkilenmeyen tarafa göre hemiplejik tarafta oluşur. Bu
kayıp, artan kemik erimesi, hareketsizliğe bağlı hiperkalsemi ve D hipovitaminozu ile
ilişkilendirilmektedir.
59
Hemiplejik inmeli 108 hasta üzerinde yapılan randomize, kontrollü bir
çalışmada (54 hastaya 12 ay boyunca günlük 45 mg K2 vitamini tedavisi verilirken, diğer 54 hasta
kontrol grubu olarak belirlenmiştir), K2 vitamini hareketsizliğe bağlı kemik kaybının önlenmesinde
etkili bulunmuştur. Hemiplejik tarafta ikinci metakarpal KMY, K2 vitamini ile ortalama %4.3
oranında artarken ve tedavi edilmeyen grupta ortalama %4.7 azalmıştır. İnmeden etkilenmeyen tarafta,
ikinci metakarpal KMY K2 vitamini grubunda %0.9 azalırken, kontrol grubunda bu azalma %2.7
olmuştur.
60
Kalp ve Damar Sağlığı
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, K1 vitamininin değil K2 vitamininin arteriyel plak
kireçlenmesini engellediğini ortaya koymuştur. 1996 yılında erkek sıçanlar üzerinde yapılan bir
çalışmada, yüksek doz K2 vitamini (günlük 100 mg/kg vücut ağırlığı), mega-doz sentetik D2 vitamini
verilerek indüklenen aort veya böbrek kalsiyum artışını engellemiştir.
61
1997 tarihinde, %0,5 kolesterol diyeti verilen hiper-kolesterolemik tavşanlar üzerinde, benzer bir
çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada, yüksek doz K2 vitamininin (10 hafta boyunca günde 1-10 mg/kg
vücut ağırlığı) aort ve pulmoner arter aterosklerotik istilanın ilerlemesini baskıladığı
gösterilmiştir. Ayrıca, K2 vitamini total kolesterol, lipid peroksidasyonu ile plazmada faktör X
aktivitesi ve aort içindeki ester kolesterol birikimini azaltmıştır.
62
İnsanlar üzerinde yapılan çalışmalar da, diyetle alınan K2 vitamininin koroner kalsifikasyonu azaltarak
kardiyovasküler hastalık riskini düşürebileceğini bildirmektedir. 564 adet postmenopozal kadın
üzerinde yapılan kesitsel bir çalışmada, koroner kalsifikasyon ile K1 vitamini ve K2 vitamini alımı
arasındaki ilişki araştırıldı. K1 ve K2 vitaminlerinin diyet yoluyla alım miktarları, gıda alım sıklığı
anketi kullanılarak belirlenmiştir. Örneklemdeki kadınların %62’sinde (n = 360) koroner kalsifikasyon
vardı. K1 vitamini, koroner kalsifikasyon üzerinde anlamlı bir etki göstermezken (RR = 1.17,% 95
Güven Aralığı: 0,96-1,42, p = 0.11), K2 vitamini alımının koroner kalsifikasyonu azaltma eğilimi
olduğu gözlendi (RR = 0.80,% 95 Güven Aralığı: 0,65-0,98, p = 0.03).
18
Kanser
Hem in vitro hem de in vivo çalışmalar, K2 vitamininin anti-kanser etkisi gösterdiğini ortaya
koymuştur. Bir dizi kanser hücre hattı (karaciğer, kolon, lösemi, akciğer, mide, lenfosit, nazofarenks,
meme ve oral epidermoid kanser) K2 vitamininin inhibe edici özelliğini belirlemek için tarandı. K2
vitamininin 0,8-2 mM arasındaki ID
50
değerinin K1 vitamininden daha düşük, fakat K3 vitaminin
inhibisyon düzeyinden (18-45 µM) çok daha yüksek olduğu bulunmuştur.
5
Diğer in vitro çalışmalar, düşük konsantrasyonlardaki menakinonların birçok kanser hücresine karşı
etkili bir anti-kanser ajan olduğunu bulmuşlardır. HOS TE85 insan osteosarkoma hücre hattı ve
MC3T3-E1 fare osteoblastik hücre hattı, çeşitli MK-4 konsantrasyonları içeren bir ortam içinde üç gün
boyunca kültüre edilmiştir. HOS hücrelerin üremesi, K2 10
-7
M ile kontrolün %56’sı oranına kadar
doza bağımlı bir şekilde K2 vitamini ile bastırılmış ve MC3T3-E1 hücrelerin üremesi 10
-6
M ile
kontrolün %84’ü oranında K2 vitamini ile bastırılmıştır.
63
MK-3 insan hepatoma Hep3B hücre
hattında 112 µM (112 x 10
-6
M) ID
50
değerine sahipti.
64
K2 vitamini, doza bağımlı olarak, hem sıçan (C6) hem de insan hücre tiplerinde (RBR17T, T98G)
hücre döngüsünü durdurma (hücre siklusu arresti) ve apoptoz yoluyla glioma hücrelerinin üremesini
engellemiştir.
65
72 saat boyunca 3 µM ölçüsünde MK-4 ile inkübasyon sonrası, kültüre edilen lösemik
blast hücrelerinin oranı %17.7’den %27.6’ya düşmüştür. MK-4 konsantrasyonu miktarı 10 µM
değerine çıkarıldığında, hücre sayısı %3.9’a düşmüştür.
66
K2 vitamini, G0-G1 fazına geçişte hücre
siklusu arrestini tetiklemeyi başarmış, ayrıca gliom, hepatom ve lösemi hücre hatlarında apoptoz
başlatmıştır
65,67,68
. Apoptoza dirençli lösemi hücre hatlarında da farklılaşma başladığı görülmüştür.
68
1 µM miktarında K2 vitamini ile kültüre edilen miyeloblastik (ML1) ve promiyelositik (HL60) hücre
hatlarında, nitrotetrazolium mavi boyama (NBT) yöntemi ile ölçüldüğü kadarıyla %84 oranında
farklılaşma indüksiyonu gösterirken, K1 vitamini hiçbir farklılaştırma etkisi göstermemiştir. Retinoik
asit, interferon-gama ve kamptotesin gibi diğer farklılaşma indükleyici ajanların, K2 vitamini ile
kombine edildiğinde sinerjistik bir etkiye sahip oldukları bulunmuştur.
69,70
İzole lösemi hücreleriyle
(post-miyelodisplastik sendrom [MDS] ve akut miyelositik lösemi) yapılan başka çalışmalar, 10 µM
ölçüsünde K2 vitamininin 48 saat içinde lösemi hücrelerinde apoptoz başlatmayı başardığını
belirlemiştir.
70
Doğal olarak oluşan K2 vitamini analoglarından üçü, yani MK-3, MK-4 ve MK-5,
lösemi blast hücreleri ile test edilmiştir. En güçlü K2 vitamini analoglarından biri olan MK-4’ün,
lösemi blast hücrelerinin %90’unda apoptoza neden olduğu bulunmuştur. Normal kemik iliği hücreleri
de, 72 saat boyunca aynı K2 vitamini analogları ile test edildi. K2 vitamini analogları normal kemik
iliği hücrelerine “hemen hemen hiç etki” yapmazken, lösemi hücrelerine karşı hücre öldürücü
(sitosidal) etkileri çok daha belirgin idi.
68
Bu üç K2 vitamini analoglarının değiştirilmiş genç (blast)
hücreler üzerindeki selektif sitosidal etkisi daha hassas bir antikor APO2.7 tekniği kullanılarak teyit
edilmiştir.
71
Çok sayıda vaka çalışmaları, K2 vitamininin anti-kanser ajan olarak kullanımını
desteklemektedir. MDS hastası 80 yaşındaki bir kadına, 45 mg/gün oral doz K2 vitamini verilmiş ve
tedavinin 14. ayında, hastanın pansitopeni düzelmiş ve artık kan nakline ihtiyacı kalmamıştır.
72
Akut
promiyelositik lösemi tanısı alan 72 yaşındaki bir kadın hastaya, bir hafta boyunca tüm-transretinoik
asit (60 mg/gün), enositabin (200 mg/gün) ve daunorubisin (40 mg/gün) verildiğinde remisyon
(hastalık belirtilerinin kaybolması) elde edildi. Sekiz ay sonra belirtiler nüksedince, önceki tedavi
protokolü ile birlikte, MK-4 formunda günde 20mg K2 vitamini (muhtemelen oral alımla) verilmiş ve
2 ay içinde promiyelosit tamamen kaybolmuştur. Kemik iliği analizi ile tam sitogenetik remisyon teyit
edilmiştir.
73
Akut myeloid lösemisi (AML) ilerlemiş olan MDS hastası 65 yaşında bir erkek hasta, oral
MK-4 (90 mg/gün) ile tedavi edilmiş, altı hafta içinde blast hücre sayısı önemli oranda azalarak,
%34’ten % 8’e düşmüş ve trombosit sayısı artarak 31 x 10
9
/L seviyesinden, 133 x 10
9
/L’e
yükselmiştir. 10. ayda yan etkilerin kaybolması ve miyeloablatif tedavisi olmaksızın sürekli iyi bir
performans gösterdiği için dozaj 45 mg/gün seviyesine düşürülmüştür.
66
K2 vitamini tedavilerinden alınan bu cesaret verici sonuçlar, Japonya'da yapılan çok merkezli bir pilot
çalışma ile K2 vitaminin MDS ve post-MDS akut myeloid lösemi (K2 vitamini [MK-4] ile post-MDS
AML tedavisi) tedavisinde etkinliğinin araştırılmasına yol açmıştır.
72
11 bağımsız kurumda, 47 hasta
MK-4 ile tedavi edilmiştir. 47 hastanın, 15’inde refrakter anemi; 6’sında aşırı blast hücreli refrakter
anemi; 11’inde transformasyon aşamasında ve aşırı sayıda blast hücreli refrakter anemi; 3’ünde kronik
miyelomonositik lösemi ve 12 tanesinde post-MDS gelişen AML vardı. MK-4 tedavisi, beraberinde
başka ilaçlar alan hastaların %71.4’ünde (10/14), kemik iliği ve/veya periferal kandaki blast hücre
sayısının azaltılmasında etkili olmuştur. Sadece oral K vitamini (MK-4) alan transformasyon
aşamasında aşırı sayıda blast hücreli refrakter anemisi olan hastalar ile post-MDS AML olan
hastalarda, %44 (4/9) oranında hematolojik iyileşme görülmüştür. MK-4 dozajı, günde 20-135mg oral
formdan, günde 10-50mg intravenöz uygulamaya kadar değişiklik göstermiş, hastaların %83’ünde 45
mg/gün oral doz kullanılmıştır.
74
Yine Japonya’da yapılan bir denemeye, perkütan tümör ablasyonu ve/veya transkateter arteryel
embolizasyonu şeklinde geleneksel tedavi gören hepatosellüler karsinomlu 121 hasta dâhil
edilmiştir. Hastalara 45 mg/gün dozunda oral K2 vitamini verilmiş ve hayatta kalma oranları anlamlı
düzeyde artmıştır. 12 ay sonra portal damar invazyonu görülme oranı, kontrol grubunda %23 iken
tedavi grubunda %
2
olmuştur. Tedavinin 2. yılında, kontrol grubunda %47, tedavi grubunda %23
oranında portal damar invazyonu tespit edilmiştir.
75
İlaç-Besin Etkileşimleri
Besin Etkileşimleri
Hayvan çalışmaları, yüksek dozda A vitamini alımının, K vitamini emilimini engelleyebileceğini
göstermiştir, fakat bu durumun insanlar üzerinde aynı etkiyi yapıp yapmayacağı bilinmemektedir.
76,77
800 IU’dan daha büyük dozlarda E vitamini alımı, K vitamininin etkilerini antagonize edebilir ve
antikoagülan ilaç alan veya K vitamini alımı düşük bireylerde kanama riskini artırır.
77,78
Normal
koagülasyon düzeni olan yetişkinler üzerinde yapılan bir çalışmada, 12 hafta boyunca 1000 IU
dozunda E vitamini takviyesi, K vitaminine bağımlı bir protein olan protrombinin gama-
karboksilasyonunu azaltmıştır.
79
İlaç Etkileşimleri
Yüksek oranda (diyet veya takviye şeklinde) K vitamini alımı, warfarin gibi K vitamini antagonisti
ilaçların antikoagülan etkisini engelleyebilir. Genel olarak, bu ilaçları kullanan kişilerin, K vitamini
tüketimini ortalama diyette bulunan miktarla (90-120 mcg) sınırlamaları önerilir.
80
Warfarin,
antikonvülzan, rifampin veya izoniazid gibi ilaçları kullanan hamile kadınların yenidoğan
bebeklerinde K vitamini eksikliği riski daha fazladır, çünkü bu ilaçlar fetüsün K vitamini sentezini
engelleyebilir.
37
Geniş spektrumlu antibiyotiklerin fazla kullanımı bağırsak bakterilerinin K vitamini
sentezini azaltabilir. Sefalosporinler ve salisilatların kullanımı, K vitamini epoksit redüktazını
engelleyerek K vitamini geri dönüşümünü olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, kolestiramin, kolestipol,
orlistat gibi ilaçların ve mineral yağ ve yağ yerine kullanılan olestra gibi maddelerin kullanımı, K
vitamini emilimini azaltabilir.
81
Yan Etkileri ve Toksisite
40 mg/gün miktarını aşan dozların kullanıldığı çok sayıda klinik çalışmada, hiper pıhtılaşma halinin
herhangi bir türü ile bağlantılı hiçbir yan etki bildirilmemiştir.
26,38,39,41
Hayvanlar üzerinde yapılan
çalışmalar ve klinik çalışmalar, K2 vitamininin hiçbir anormal hemostatik aktiviteye sahip olmadığı
sonucunu desteklemektedir. Bir çalışmada, farelere 10 gün boyunca günde 250 mg/kg vücut ağırlığı
dozunda K2 vitamini verilmiş ve kan pıhtılaşma özellikleri veya trombosit agregasyonu gibi
parametrelerde herhangi bir kayda değer değişiklik görülmemiştir.
40
Bir klinik çalışmada, 29 osteoporotik yaşlı hastaya 12 hafta boyunca, günde 3 kez 15 mg dozunda K2
vitamini (yemeklerden 30 dakika sonra) verilmiş ve hastalar hemostatik dengede oluşabilecek
herhangi bir değişiklik açısından takip edilmiştir. 12 hafta sonra, tüm hemostatik göstergeler normal
sınırlar içinde kalmıştır.
38
Yine başka bir çalışmada, K2 vitamini (45 mg/gün) ve D3 (1 mcg/gün)
tedavisinin postmenopozal kadınlarda KMY üzerine olan etkisi incelenmiştir. Herhangi bir advers
reaksiyon gözlenmezken, koagülasyon ve fibrinoliz durumunda artış görülmüş, ancak bunlar normal
sınırlar içinde ve dengede kalmıştır.
26
Dozaj
K2 vitamini için tavsiye edilen günlük alım miktarı henüz belirlenmemiştir, fakat K1 vitamini için
günlük yeterli alım değerleri belirlenmiştir (Tablo 1).
77
Osteoporoz tedavisinde kullanılan normal K2 vitamini oral dozajı, 45 mg/gün şeklindedir.
26,42-45,50
Ancak, bir çalışma, sağlıklı postmenopozal kadınlarda 1.5 mg/gün gibi düşük bir dozun bile kemik
sağlığının korunmasında fayda sağlayabileceğini öne sürmüştür.
82
Klinik çalışmalara dayalı olarak
belirlenmiş, kanser tedavisinde kullanılan oral dozlar 20-135 mg/gün arasında değişir, ancak en yaygın
olarak kullanılan dozaj, 45 mg/gün şeklindedir.
66,73-75
Uyarılar ve Kontrendikasyonları
Warfarin (Coumadin) adlı pıhtılaşma önleyici ilacı alanlar, bu ilacın K vitamininin kanı pıhtılaştırıcı
etkisini engellediği ve bu etkinin 1 mg kadar az K vitamini alımıyla ortaya çıkabileceği konusunda
dikkatli olmalıdır.
83
Bu nedenle, antikoagülan tedavi gören hastalarda, K vitamini kullanımı
kontrendikedir.
Tablo 1. Günlük Yeterli K1 Vitamini Alım Miktarları
Yaşam Safhası (Yaş)
Günlük Yeterli Alım Değerleri
Bebekler (0-6)
2.0 mcg
Bebekler (6-12 ay)
2.5 mcg
Çocuklar (1-3 yıl)
30 mcg
Çocuklar (4-8 yıl)
55 mcg
Çocuklar (9-13 yıl)
60 mcg
Ergenler (14-18 yıl,
hamile/emziren dahil)
75 mcg
Erkekler (≥ 19 y)
120 mcg
Kadınlar (≥ 19 y,
hamile/emziren dahil)
90 mcg
Dostları ilə paylaş: |