Merhaba sevgili Radio Shema dinleyicileri,
Yeni bir UMUT ENGEL TANIMAZ Programıyla daha sizlerle birlikteyiz.
Bu hafta yine son haftalarda olduğu gibi engellerden bahsedeceğiz, her birimizin hayatında türlü engel var hayatı doya doya, tadını çıkara çıkara yaşamamıza engel olan değil mi sevgili dinleyiciler? Alsında bu değildi en baştaki tasarı, hayat sevinç içinde yaşanmalıydı, yoğun sevgiler, sevinçler ve zaferler sığdırılabilmeliydi içine; ama itaat etmeliydik, doğru seçimler ve kararlardı, itaatti bizim payımıza düşen, ama biz kötüyü seçtik ve hala seçmekteyiz, kimi seçimlerimizle direkt kendimizi mahkum ediyoruz, kimi mahkumiyetlerimizse yakınlarımızın seçimlerinin sonuçları.
Ama size iyi bir haberim var sevgili dinleyicilerimiz; umut var! Ve çok gerçek, çok içi dolu, çok zaferli! Gelin bu programda nedenlere nasıllara bakalım birlikte:
Bu hafta yine sıkıntılı bir konuya bakacağız; konumuz ANOREKSİYA!
Dilerseniz ilk olarak konu hakkında bilgilenelim: Psikolog Mahmut Şefik Nil’e kulak verelim.
Sevgili dinleyicileri anoreksiya hakkında bilgilendikten sonra sırada haberlerimiz var sırada sizinle paylaşmak istediğim, ilki
Eski manken, ölümden nasıl kurtuldu? Eski manken Aysun Kayacı, zayıflama hastalığı Anoreksiya’ya yakalanmaktan nasıl kurtulduğunu anlattı.
Zayıflama hastalığı Anoreksiyaya yakalanmak üzereyken son anda kurtulan Aysun Kayacı, “Sıfır beden kaygısı asla taşımayın” dedi
Eski mankenlerden Aysun Kayacı podyum dünyasındaki rekabet yüzünden kendi sağlığını tehlikeye atacak kadar zayıf kalmaya çalıştığını söyledi. Kayacı “Aynaya bakıyordum kilomun boyuma göre az olmasına rağmen kendimi şişman görüyor, bunalıma giriyordum. Öyle zamanlar oldu akşam yemeği yememeye, sabahları da sadece süt içmeye başladım. Sağlığım bozulmaya başladı. Kısacası ben de anoreksiya sınırına doğru gidiyordum. Sonradan son anda arkadaşlarımın ve doktorumun sayesinde bu psikolojik durumu yendim. Şimdi kendimi çok güzel buluyorum. Kiloyu artık problem yapmıyorum" diye konuştu.
DOĞRU YEMEK YİYİN
Kayacı, podyum dünyasına yeni girmiş manken arkadaşları için ise uyarılarda bulundu. Güzel oyuncu, "Etrafınızdakiler ne derse desin, size doğru geleni yapın. Düzgün bir şekilde öğün atlamadan yemek yemek sağlık işaretidir. Sıfır beden kaygısı taşımayın. Kendinizi aynaya baktığınızda güzel hissedin. Gerisi boş" dedi.
Diğer haberi ise daha üzücü, üzücü olmasına rağmen, başta paylaşmak istemesem de daha sonra düşündükten sonra paylaşmamız gerektiğine karar verdim çünkü aslında durumun ne kadar ciddi olduğunu fark etmemiz açısından çok önemli. Haber şöyle:
Model Isabelle Caro 'anoreksiya'ya yenildi
Fransız manken ve oyuncu 28 yaşındaki Isabelle Caro'nun yıllardan bu yana mücadele verdiği ve bunun için çıplak poz verdiği "anoreksiya" hastalığına 17 Kasım’da yenildiği açıklandı.
Isabelle Caro, bu hastalığın vücutta yol açtığı hasarı ortaya koymak amacıyla 2007'de Oliviero Toscani'ye çıplak poz verirken 13 yaşından beri anoreksiya hastalığı olduğunu açıklamıştı.
İsviçre’deki bir internet sitesi sanatçının ölüm haberini duyururken, "Anoreksiya hastalığına karşı verdiği mücadelesiyle basının yakından tanıdığı Fransız oyuncu Kasım ayında hayata veda etmiştir" denildi. Caro’nun neden öldüğüne ilişkin fazla bilgi verilmezken, İsviçreli şarkıcı dostu Vincent Bigler, genç kadının öldüğünü doğruladı.
Gerçekten durumun ne kadar ciddi olduğunu anlatıyor haber, yine aynı mesajın altını çizen son haberse şöyle:
Gençlerin En Tehlikeli Hastalığı; Anoreksiya
Özellikle ergenlik dönemindeki gençlerin zayıf olmak için aç kaldığını ve aşırı kilo kaybettiğini belirten uzmanlar, bunun ölüme yol açabileceğini belirtti.
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Aliye Özenoğlu, toplumda ergenlik dönemindeki gençlerde ve genç kadınlarda, işi gereği zayıf olması gereken mankenler, sporcular, balerinlerde anoreksia nervoza hastalığının sıkça görüldüğünü dile getirdi.
Bu kişilerin kilo vermek için yeterince beslenmeyerek sürekli aç kaldıklarını belirten Yrd.Doç.Dr.Özenoğlu, "Geçtiğimiz günlerde yine yabancı bir manken anoreksia nervoza hastalığı sebebiyle hayatını kaybetti.
Özellikle gençler ince ve güzel görünmek için aç kalarak zayıflamaya çalışıyor. Bu geçen süre içerisinde tehlikeli bir boyuta ulaşıyor ve kişi ne kadar kilo verirse versin yeterince zayıflamadığını düşünüyor.
.
Özenoğlu, bu hastalığa yakalanan gençlerin çocukluk dönemlerinde çeşitli psikolojik sorunlar ve hastalıklar yaşayanlar olduğuna dikkat çekti.
Yrd. Doç. Dr. Özenoğlu, "Aileler, çocuklarını bir yandan aşırı kilo alımı ve obezitenin yol açabileceği sorunlardan korumaya çalışırken, diğer taraftan kilo takıntısı ve dış görünüşü konusunda aşırı hassasiyetin getirebileceği yeme bozuklukları hakkında yeterince bilinçli olmalıdırlar.
Vücut ağırlığı ile ilgili bu bozuklukların önlenmesi ve tedavisi psikiyatri, beslenme ve diğer tıp alanlarından uzmanların işbirliğini gerektirir" dedi.
Dr. Özenoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Aşırı zayıflama hastası olan kişilerde kemik erimesi erken dönemde görülebilir. Kalsiyum açısından sorun yaşarlar ve kemikleri kırılgan olur.
Yine vitamin eksikliğine bağlı anemi gelişebilir. Sonu ölüme kadar gidebilecek sorunlar ortaya çıkabilir. Fazla kilolu olanların sağlıklı kilo vermesi önemlidir. Ayrıca önemli olan sağlıklı bir kiloda bulunmaktır. Fazla kilo alımı gibi fazla kilo vermekte tehlikelidir.
Şimdi bir ezgi arası verelim;
Size bu hafta özel bir ezgi dinletmek istiyorum; Sevgiye ne kadar ihtiyacımız var, en çok da Yüce Sevgi’ye, eksikliği ne denli yıkıcı etkiye sahip yüreklerimizde: İşte bu bakışla dinleyelim ezgimizi: SENSİZ KAYIBIM geliyor;
Sevgili dinleyiciler; güzel ezgimizi dinledikten sonra bir makale şimdi sırada;
Yeme Bozuklukları: Ayna Ayna, Söyle Bana, Var Mı Benden Zayıfı Bu Dünyada?”
Yeme bozuklukları içinde yer alan Anoreksiya Nervoza tıbbi anlamda ilk kez 1800’lü yılların sonlarında kullanılmış olsa da bu “kendini açlığa mahkum etme hali” ortaçağ dönemine kadar uzanan yazılarda yer almıştır.
“İştah eksikliği” anlamına gelen anoreksiya diğer yeme bozukluklarında da olduğu gibi kişinin yemek ile arasındaki bozuk ilişki çerçevesinde konumlanır.
Anorektik kişi insanlar önünde yemek yemekten şiddetle kaçınır. Yemek yememek için her zaman bir bahane vardır: “Arkadaşlarla yeni yedim”, “Hastayım”, “Keyfim yok” gibi. Yemek yeme adeta törensel bir nitelik kazanmıştır. Kişi yemeklere yönelik “çok seçici” bir tavır sergilemekle beraber her yiyeceği ufak parçalar halinde kesmeden yemeğe başlayamamaktadır. Her lokma uzun süreler çiğnendikten sonra ya yutulur ya da geri çıkartılır. Tabakta kalanlar ise bazen peçeteyle örtülmekte ve saklanmaktadır. Besin kaybı ve aşırı egzersiz dolayısıyla ortopedik problemler baş gösterir. Kemikler ve kaslar zayıflar. Soğuk havaya karşı hassasiyet artar. Kişi çok giyinmeye başlar. Bu çoğu zaman da aşırı zayıflığı saklamak isteyen bol ve çok katlı giyinme tercihini işaret eder. Avuç içleri ve ayak tabanları sarımsı bir renk alır. Vücutta ince tüylenme, saçlarda ise azalma ve dökülme başlar. Eller ve ayaklarda soğuma zaman zaman ise şişme görülür. Dişlerde de problemler yaşanmaktadır. Yemekten sonra mide rahatsızlıkları ve şişkinlik farkedilir. Kişi giderek daha sağlıksız düşünmeye başlar. Yemek ve dış görünüşe dair düşünceler takıntılı bir hal alır. Konsantrasyon eksikliği baş gösterir. Fiziksel çöküntü braberinde psikolojik çöküntüyü de getirir. Depresyon, duygusal değişkenlik, öfke patlamaları, içe kapanma gibi sorunlar gelişir.
Kadınlarda Anoreksiya Nervoza hayatboyu yaygınlığı %0.5’tir. Erkeklerde ise hastalık yaygınlığı kadınlardakine oranla 1/10’dur. Hastalık ergenlik döneminde 14-18 yaşları arasında baş göstermektedir ve kadınlarda 40 yaşından sonra seyrek olarak görülmektedir.
Hayatta hiçbir şeyin olmadığı gibi hiçbir psikiyatrik hastalık tek bir nedenle açıklanamaz. Bu Anoreksiya Nervoza için de geçerlidir. Hastalık nedeni olarak biyolojik, psikolojik, sosyal ve kültürel nedenler sıralanabilir. Şu günlerde özellikle medyanın etkileri üzerinde yoğunlaşılmaktadır.
Bedenin bu denli kontrol edilmeye çalışıldığı bu hastalık ruhsal dünyadaki çatışmaların kişiyi ne kadar yoğun bir kontrolsüzlük içinde bıraktığını düşündürmektedir. Unutulmamalıdır ki insanın hayatta en kolay kontrol edebileceği şey “bedeni”dir. Anorektik kişi de bunu yapmaktadır. Ayrıca hastalığın ortaya çıkış zamanı olan ergenlik dönemini ve çocuksu bedeni düşündürten dış görünüşüne baktığımızda bu kişilerde büyümenin ve yetişkin olarak konumlanmanın ne denli güç olduğunu düşünebiliriz.
Her insanın bir hikayesi vardır. Hassasiyetlerimiz hikayemizle şekillenir, hayat olaylarıyla tetiklenir ve zaman zaman çok sızlarlar. Kişiliğimizin parçasıdır hassasiyetlerimiz, özelliklerimiz gibi bizleri farklı kılan, farkındalık kazanıldığında da güçlü kılan. Farklı tezahürleri vardır hassasiyetlerin: Kimisi yataktan kalkacak enerji bulamaz, kimisi kendini temizliğe verir, kimisi kronik başağrılarından şikayet eder, kimisi köprüden geçemez, kimisi de yemekle olan ilişkisini bozar. Daha niceleri sıralanabilir...
Yazımı çok beğendiğim bir filmden alıntı yaparak bitirmek istiyorum. Stanley Kubrick’in Spartacus filminde ertesi gün Roma İmparatorluğu ile büyük bir savaşa girecek olan Spartacus gece çadırında eşine korkularından ve endişesinden bahseder ve böyle hissetmekten duyduğu rahatsızlığı. Eşi ona der ki: “Sen korkabilecek kadar cesur bir insansın”.
Hassasiyetleri de buna benzetirim. Kabul edip anlamaktır insanı güçlü kılan. Ve bu güç “benlik gücü”dür.
Uzm.Psk.Mine Karagözoğlu
Şimdi bir kitap önerimiz olacak hatta tanıttığımız bu ktabı Radyomuza ulaşan bir kişiye armağan edeceğiz.
"Yeme bozuklukları" tabiri yeme davranışına yönelik tüm sorunları kapsar. En çok bilinen yeme bozuklukları, anoreksiya ve bulimiadır. Bu iki hastalık, günümüzde pek çok kişinin sağlığını ciddi biçimde tehdit eder boyuta ulaşmıştır. Çok sayıda genç, "ideal" kiloya ulaşmak adına yeme-kusma tekniğini doğal bir davranış olarak uygulamaktadır.
|
Sevgili dinleyiciler şimdi ikinci ezgimize yer verelim: yine bu hafta için özel olarak seçtiğim ikinci ezgimizde sıra: Sevgin adlı ezgi geliyor.
Sevgili dinleyicilerimiz Sevgin adlı ezgiyi dinledik, özellikle bu ezgiyi seçtik çünkü inanıyoruz ki en derinlerdeki gereksinmemiz de şifamız da bu yüce sevgi. Tanrı bizi derinden seviyor, ve özel olarak yarattı, bunu sarsan olaylar yaşanıyor evet bu dünyada ama şimdi bu gerçeğe dönme ve anımsama zamanı olsun, mezmur 139 da şöyle der:
13 İç varlığımı sen yarattın,
Annemin rahminde beni sen ördün.
14 Sana övgüler sunarım,
Çünkü müthiş ve harika yaratılmışım.
Ne harika işlerin var!
Bunu çok iyi bilirim.
15 Gizli yerde yaratıldığımda,
Yerin derinliklerinde örüldüğümde,
Bedenim senden gizli değildi.
16 Henüz döl yatağındayken gözlerin gördü beni;
Bana ayrılan günlerin hiçbiri gelmeden,
Hepsi senin kitabına yazılmıştı.
17 Hakkımdaki düşüncelerin ne değerli, ey Tanrı,
Sayıları ne çok!
18 Kum tanelerinden fazladır saymaya kalksam.
Uyanıyorum, hâlâ seninleyim.
Sevgili Radio Shema dinleyicileri böylece geldik bir programın daha sonuna. Size her hafta olduğu gibi bu hafta da anımsatmak istiyorum ki sizlerin bu programın bir parçası olmanızı istiyoruz, hatta programımıza yön bile verebilirsiniz. Sizlerden gelen mektupları paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. İletişim bilgilerimizi anımsatalım; bize soru@radioshema.com adresinden ulaşabilirsiniz. Telefonla ulaşmak isteyen dinleyicilerimiz için telefon numaralarımız vereyim: 0 312 230 77 34, Kısa mesaj atmak isterseniz; 98 yazıp boşluk bırakıp 3854 e mesajınızı yollayabilirsiniz.
Eğer kaçırdığınız programları dinlemek isterseniz www.radioshema.com adresine girip, podcast butonunu tıklayıp umut engel tanımaz programlarından istediğinizi seçip dinleyebilirsiniz.
Haftaya yine önemli bir konuyla daha sizlerle birlikte olmak üzere esen kalın umut kalın. Umutlarınız engel tanımasın.
Dostları ilə paylaş: |