Bamçag Bülteni
ŞENOL Ş. Şubat 2012;3:D5-8
D - 5
SUBKÜTANÖZ MİKOZLAR
Dr. Şebnem ŞENOL
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Manisa
Subkütanöz mikozlar, kromoblastomikoz, miçetom,
sporotrikoz, basidiobolomikoz ve lobomikozu içeren,
dermis ya da subkütan dokuya ulaştığında hastalığa
yol açan, geniş ve çeşitli bir grup mikroorganizmaya
bağlı gelişir. Bu yazı ülkemizde nadir görülen
hastalıklar hakkında teorik bilgilerimizi yenilemek
amacıyla derlenmiştir.
KROMOBLASTOMİKOZ
Kromoblastomikoz “verrükoz dermatit” olarak da
bilinir. Pigmentli veya esmer mantarların birkaç cinsi
tarafından oluşturulur. Tipik olarak kronik yapıda, alt
veya bazen üst ekstremitede, genişleyen verrükoz
plak şeklinde bir lezyondur.
Olguların büyük çoğunluğundan altı mantar
sorumludur:
Fonsecaea
pedrosoi,
Phialophora
verrucosa,
Cladosporium
carrionii,
Fonsecaea
compacta, Fonsecaea monophora ve Rhinocladiella
aquaspera (1). Bu mantarların her birinin klinik
ortaya çıkış şekli ve koloni morfolojileri çok
benzerdir. Ayrımları mikroskopik ve konidyal
özelliklerine
dayanılarak
yapılır.
Pedroso,
kromoblastomikozu ilk olarak 1911 yılında fark
etmiştir. Dört yıl sonra, Medlar ve Lane ABD‟de
(Boston‟da) ilk olguyu bildirmişlerdir (1).
Bu hastalığın isimlendirmesi konusunda bir miktar
karışıklık
olmuştur.
Kromoblastomikozun,
blastomikoz
ile yakından ilişkili olabileceği
düşünülmüştür; ancak hücresel bölünme yolu,
tomurcuklanma („blasto-‟) yerine internal septalanma
şeklindedir. Bu nedenle „kromomikoz‟ terimi tercih
edilmiştir. Ancak bu da faeohifomikoz aynı anlamı
taşıması nedeni ile karmaşık bulmuş ve bu nedenle
„kromoblastomikoz‟ terimininde karar kılınmıştır.
Epidemiyoloji ve patogenez
Kromoblastomikoz en sık tropikal ve subtropikal
iklimlerde, bazen ABD, Avrupa ve Kanada‟nın ılıman
bölgelerinde bulunur. Çiftçiler, madenciler ve kırsal
kesimde çalışan diğer işçiler toplum geneline göre
daha yüksek risk altındadır. Muhtemelen mesleki
maruziyet nedeniyle 20 ile 60 yaş arasındaki
erkeklerde daha sık görülür. Olguların %90‟na varan
kısmı mesleksel maruziyet sonucu oluşur (2).
Kromoblastomikozdan sorumlu mantarlar toprakta,
çürüyen bitki ve odunda bulunur. Hastalık tipik olarak
alt ekstiremitelere travmayla, özellikle ayakkabı
giymeme sonucu bulaşır. Mikroorganizma bu yol ile
ekilerek dermise veya subkütan dokuya ulaşır.
Klinik özellikler
Hastalık
genellikle
bacakta
verrükoz
veya
granülomatöz plağa dönüşen papül veya nodül
şeklinde başlar. Erozyon merkezden skarlı bir şekilde
iyileşerek annüler görünüm kazanabilir. Birkaç
lezyon
multinodüler
kitle oluşturacak şekilde
birleşebilir ya da çok sayıda lezyon, ayrı ayrı
bulunabilir (1,2). Kaşımaya bağlı otoinokülasyonun
enfeksiyonun yayılmasından sorumlu olabileceği
düşünülmektedir. Tipik olarak sadece bir ekstremite
tutulmuştur.
Ayırıcı tanı
Ayrıntılı bir klinik muayene sonrası kütanöz
tüberküloz, tersiyer sifiliz, blastomikoz veya skarla
seyredebilen leşmanyaz gibi diğer granülomatöz,
enfeksiyöz hastalıkları dışlamak amacı ile biyopsi
yapılır (1).
Miçetom, kromoblastomikoz ile ayırıcı tanısı
yapılması gereken, alt ekstremiteyi tutan bir diğer
mikozdur. Ancak, ödem, drene olan sinüsler ve
granüller miçetomu düşündürmelidir.
Biyopsi olanağı yoksa lezyonun pigmentli kısmından
alınan kazıntılar KOH ile incelenir. Pigmente Medlar
cisimciklerinin (dermiste, hem ekstrasellüler hem de
dev hücreler içinde bulunan yuvarlak pigmente
cisimcikler) bulunması tanı koydurur, blastomikoz
gibi tanıları dışlar, ancak hifa da görülebilir.
Kültürde (25–30°C‟de) yavaş ürer ve farklı genuslar
oldukca benzer koloni morfolojisi oluşturur. Genuslar
arasındaki başlıca farklılıklar özellikle kültürde
oluşturdukları konidya tipi olmak üzere mikroskopik
görünümleridir.
Başlıca üç tipi vardır:
Cladosporium-benzeri
(dallanma
noktalarında kalkan hücrelerinin olduğu
uzun dallanan yan zincirler)
Phialophora-benzeri
(vazodan
taşan
tomucukları andıran konidyalar)
Rhinocladiella-benzeri
(bütünüyle rimel
fırcasına benzer görünüm).
Tedavi
Tedavi seçeneği sınırlıdır. Küçük lezyonlarda cerrahi
eksizyon (ek olarak sistemik antifungal tedavi)
uygulanabilir.
Oral
tiabendazol,
intravenöz
ŞENOL Ş. Bamçag Bülteni Şubat 2012;3:D5-8
D - 6
amfoterisin B veya bir oral triazol ile 5-Flusitozin
kombine edildiğinde etkili olduğu bildirilmiştir. Bir
yazara göre, tek başına itrakonazolun (200–400
mg/gün) en az 6 ay süreyle kullanıldığında %80-90‟a
varan
kür
oranları ile umut verici olduğu
kanıtlanmıştır (3). Vorikonazol ile tedavi edilen
başarılı olgu sunumları vardır (4). Küçük serilerde
oral terbinafinin (500 mg/gün) en az 7 ay süreyle
verildiğinde etkili olduğu tanımlanmıştır (5). Bazı
yazarlar, etken mikroorganizmanın yüksek ısıda
çoğalamayacağı kanıtına dayanarak ısı tedavisini
savunmuştur. Diğer tedavi seçenekleri arasında
kriyoterapi ve eğer lezyon sekonder enfekte olmuşsa
antibiyotiklerin kullanımı yer alır.
MİÇETOM
Madura ayağı olarak da bilinen Miçetom, Yunanca
„fungal tümör‟ anlamında kullanılan bir terimdir.
Dermal ve subkütan dokunun, kas hatta kemiğe
yayılan, implantasyon yolu ile oluşan granülomatöz
bir enfeksiyonudur. Miçetom diğer mikozlardan,
granüller
(sklerotik,
sülfür granülleri) içeren
karakteristik drene olan sinüsler ve lokal ödem varlığı
ile ayırt edilir (6).
Üç farklı alt tipi bulunur:
Aktinomikotik miçetom (filamentoz aerobik
ve
anaerobik
mikroorganizmalarca
oluşturulan, orn. Nocardia brasiliensis,
Actinomadura madurae),
Mikotik
miçetom
(gerçek
mantarlar
tarafından oluşturulan)
Botriyomikoz (gerçek bakteriler tarafından
oluşturulan, örn. Staphylococcus aureus,
Pseudomonas spp.) (6)
Çoğu olguda, etken mikroorganizmalar topraktan
deriye direkt inokülasyon yoluyla alınarak dermal ve
subkütan mantar enfeksiyonuna yol açar. Bunu
takiben derin dokulara invazyon oluşur. Bu süreç hızlı
veya yıllar içinde gelişebilir. Bazen orijinal lezyonun
yanında, birden fazla yaralanmaya bağlı olarak çok
sayıda alanın tutulduğu görülür. Koruyucu ayakkabı
giymemek, malnütrisyon, kesi ve abrazyonlar
enfeksiyon gelişimindeki risk faktörleridir (7).
Klinik
Enfeksiyon tuttuğu yerde -ayak, el, toraks ve saçlı
deri- tutulum tipik olarak tek taraflıdır. Ağrısız papül
şeklinde başlar. Cilt altı dokular enfekte olduğunda,
çevreleyen yumuşak doku şişer ve pürülan akıntı
izlenen sinüsler oluşur. Hemen neredeyse bir
santimetre çapa ulaşan mantar kolonilerini temsil
eden drenajda karakteristik granüller bulunur. Derin
dokulara invazyon olur. Bazen tutulan kemikte
kaviteler oluşur. İlginç bir şekilde, görünümü
ürkütücü olan hastalık genellikle ağrısızdır. Her üç alt
tipte benzeri klinik olabilir (6,7).
Patoloji
Psödoepitelyamatöz hiperplazi en yaygın histolojik
bulgudur. Buna, dermis ve subkütan dokudaki
süpüratif ve granülomatöz yangıyla birlikte fibrozis
eşlik eder. Karakteristik granüller sıkıca paketlenmiş
mikroorganizma
kolonilerini simgeler. Granülü
oluşturan
filamanların
çaplarını
yorumlama
(çevreleyen yangısal hücrelerin nükleus boyutları ile
karşılaştırarak) mikotik (kalın filamanlar) ve
aktinomikotik (zayıf, ince filamanlar) miçetomlar
arasında ayırım yapmayı sağlar. Gümüşleme
(Grocott) ve Brown–Brenn gibi özel boyalar alt
tiplerin ayırt edilmesinde yardımcı olabilir (8).
Ayırıcı tanı
Hem öykü hem de klinik görünüm miçetom tanısının
önemli yönleridir. Bununla beraber, miçetomun
benzer diğer durumlardan (örneğin aktinomikoz,
koksidioidomikoz, osteomiyelit) ayrımı laboratuvar
incelemesini gerektirir. Sinüs traktüsünden alınan
eksüdada granüllerin rengini kaydetmeye ek olarak
KOH
incelemesi
ve Gram boyama yapılır.
Miçetomun tanısal değerlendirilmesinde son basamak
eksüda ve/veya dokudan bakteri ve mantar kültürü
yapılmasıdır (7).
Tedavi
Mikotik miçetomda en iyi sonucun alınabilmesi için
erken tanı konulmalı ve alttaki kemik tutulmadan
cerrahi eksizyon (çevredeki normal dokuyu da
içerecek şekilde geniş sınırlı) yapılmalıdır. Lezyon
eksize edildikten sonra sistemik antifungal tedavi
başlanır. Amfoterisin B çok etkili değildir. Bazı
mantar
gruplarına
özgü olarak ketokonazol,
itrakonazol, flukonazol ve terbinafin mikotik miçetom
tedavisinde kullanılmıştır (9). Vorikonazolünde
yararlı
olduğu
kanıtlanmıştır.
Aktinomikotik
miçetomun
medikal
tedavisi
primer
olarak
streptomisin veya amikasine ek olarak trimetoprim
sulfametoksazol veya dapsondan oluşur; tedavi
aylarca ve yıllarca sürer (7,9).
SPOROTRİKOZ
Sporotrikoz
dimorfik
mikroorganizma
olan
Sporothrix schenckii tarafından oluşturulan, bir diğer
subkütan mikozdur. Değişik klinik görünümlerde
ortaya çıkabilmesine karşın, en sık karşılaşılan şekli,
enfeksiyonun primer inokülasyon bölgesinden
lenfatikler boyunca nodüler paternde yayılım
gösterdiği lenfokütanöz veya „sporotrikoid‟ paterndir.
ŞENOL Ş. Bamçag Bülteni Şubat 2012;3:D5-8
D - 7
Epidemiyoloji
S.schenckii dünyanın her yerinde toprakta bulunur.
Bununla birlikte sporotrikoz Meksika, Orta ve Güney
Amerika‟da ve Güney Afrika gibi diğer bölgelerde de
endemiktir. Bu bölgelerde, toplumun önemli bir kısmı
açık havada çalışırken bu mikroorganizma ile sık
karşılaşma olasılıkları yüksektir. Hastalık ılıman
iklimlerde, sıklıkla bahçıvanlarda özellikle de orkide
ve gül yetiştirenlerde ortaya çıkar (10). Sphagnum
moss denilen etobur bitki türü sıklıkla S.schenckii‟nin
kaynağı olarak gösterilmektedir. Bütün yaş grupları
etkilenirse de yetişkinlerde daha sıktır (8,10).
Patogenez
Sporotrikoz özellikle diken ve odun gibi bitki
örtüsünün kütanoz inokülasyonu ile kazanılır.
Hayvandan insana geçiş enderdir. Aynı anda çok
sayıda inokülasyon gerçekleşebilir. Bu durum primer
tek bir lezyondan yayılım ile karıştırılmamalıdır.
Sporotrikozun görünüm ve seyri konağın immün
yanıtı yanında inokülümün miktarı ve virülansına da
bağlıdır. Daha önce inokülasyonun olmadığı konakta
bölgesel
lenf
nodlarının
tutulduğu
görülür.
S.schenckii ile daha önce karşılaşma öyküsü
bulunanlarda lenfatik yayılım oluşmaz. Bazen
inokülasyon yerinde ülser veya granülomatöz plak
meydana gelir, bu sıklıkla yüzde görülür (11).
Şiddetli kütanöz hastalık, sistemik tutulum olsun ya
da olmasın immün direnci bozulmuş konakta
gelişebilir. Dissemine histoplazmoz ve diğer dimorfik
mantar enfeksiyonlarında olduğu gibi, inhalasyon
yoluyla alınan, sistemik ve kütanöz yayılımla seyirli
sporotrikoz olguları bildirilmiştir (7).
Klinik özellikler
Sporotrikozun başlangıç belirtisi inokülasyondan
birkaç hafta sonra travma yerinde, en sık elde, beliren
tek bir papüldür. Lezyon daha sonra pürülan akıntılı
erozyon veya ülsere dönüşür ve genellikle ağrısızdır.
Başlangıç lezyonun gelişiminden haftalar sonra, tipik
olarak lenfatik drenaj yolu üzerinde dermal ve
subkütan nodüller şeklinde ek lezyonlar ortaya çıkar.
Bu görünüm iyi bilinen „sporotrikoid‟ paterndir.
Tutulan lenfatik damarlar fibroze olabilir (12).
Patoloji
Histolojik olarak dermis ve subkütan dokuda hem
süpüratif hem de granülomatöz yangı görülür.
Doğrudan mikroskopide etken mikroorganizmalar
nadiren gözlenir. Fluoresan işaretli antikorlarla
boyama
“puro”
şeklindeki
maya
formlarını
göstermede
yararlı
olabilir.
Yine
de
mikroorganizmayı tanımak güçtür (8).
Ayırıcı tanı
Sporotrikozdan şüphelenildiğinde başlıca dışlanması
gereken durum, özellikle M.marinum gibi atipik
mikobakteriyel enfeksiyonlardır.
Mikroorganizmalar
tipik
olarak
KOH
veya
histopatolojik
incelemede
görülmediğinden,
sporotrikoz tanısını kesinleştirmek için kültür (püy
veya doku) sıklıkla gerekir. Klinik örneklerdeki
mikroorganizmaları saptamak için nested-PCR
yöntemi de kullanılabilir (13). Büyüme 25°C‟de
hızlıdır ve beyazdan kahverengiye değişen pürüzsüz
yüzeyli küf sertleşir ve kırışır, zamanla koyu
pigmentli görünüm kazanır. Mikroskopik olarak ince
kondiyalar, konidyoforların uçlarında kümelenir.
37°C‟de glukoz içeren zenginleşmiş besiyerinde
yavaş büyüyen, beyazımsı, hamurumsu, maya benzeri
koloniler
izlenir.
S.schenckii
dimorfik
mantar
ailesinin bir üyesi olduğundan
mikroskopik
incelemede puro şeklinde tomurcuklanan mayalar
görülür (12).
Tedavi
Topikal tedavi etkisizdir. Satüre potasyum iyodür
solüsyonu (SPIS) başarıyla kullanılmıştır. SPIS‟in
fungostatik veya fungisidal etkisi olmamasına karşın
mikroorganizmaya karşı konağın immun yanıtını
etkilediği düşünülmektedir. Maliyeti düşüktür, ancak
kötü tadı yanında potansiyel yan etkileri bulunur
(örneğin iyododerma, gastrointestinal rahatsızlık,
troid baskılanması vb.).
İtrakonazol,
ketokonazolle
karşılaştırıldığında
sporotrikozda oldukça etkilidir. Çok merkezli,
randomize olmayan çalışmalar ve vaka serilerine
dayanarak Amerikan Enfeksiyon Hastalıkları Derneği
(Infectious Diseases Society of America) Mantar
Çalışma Grubu itrakonazolü (100–200 mg/gun) 3-6
ay süreyle, lenfokütanoz sporotrikoz tedavisinde bir
seçenek olarak önermiştir (14). Genel olarak güvenilir
bir ilaçtır ve iyi tolere edilir. Uygun tedavi ile nüks
oranı düşüktür. Şiddetli veya yaygın hastalık
durumunda amfoterisin B kullanılabilir (14).
DİĞER NADİR GÖRÜLEN SUBKÜTANÖZ
MİKOZLAR
Basidiobolomikoz, Basidiobolus ranarum tarafından
oluşturulan kronik, subkütanoz bir enfeksiyondur.
Mikroorganizma, dünyada, yaygın görülen, çevresel
bir saprofit olmasına karşın, oluşturduğu enfeksiyon
en sık tropikal ve subtropikal iklimlerde yaşayan
çocuklarda görülür. Etken, en sık deriden, tipik olarak,
artropod ısırığı ya da minor travmayı takiben girer.
Klinik olarak, hastalık, ağrısız, indure, soliter
subkütan nodül ya da uyluk ve kalçada, şişkinlik
ŞENOL Ş. Bamçag Bülteni Şubat 2012;3:D5-8
D - 8
şeklinde
kendini
gösterir.
Ketokonazol
ve
trimetoprim-sulfametoksazol ile başarılı sonular
bildirilmişse de, tedavide öncelikli olarak SPIS
kullanılması önerilir. Cerrahi eksizyon önerilmez (8).
Lobomikoz (keloidal blastomikoz, lakazios) keloidleri
andıran, kütanoz nodüllerle karakterize kronik mantar
enfeksiyonudur. Primer olarak Orta ve Güney
Amerika‟da görülür ve etken mikroorganizma
Lacazia loboi (onceki adı ile Loboa loboi)‟dir.
Lobomikoz yunuslarda da bildirilmiştir. Genetik
analizlere dayalı olarak, L.loboi, Paracoccidioides
brasiliensis ile yakın ilişkilidir ve lobomikozlu
hastaların serumu P.brasiliensis‟in antijenlerine
(örneğin gp43) karşı reaktiftir (15). Olanak varsa
cerrahi eksizyon veya kriyoterapi uygulanır. Mevcut
güncel antifungaller, etkisiz bulunmasına karşın,
cerrahi tedavi için uygun olmayan bazı hastalar
klofaziminle iyileşmiştir.
Gercek mantar hastalığı olmayan prototekoz
antifungal ajanlar ile tedavi edilen, implantasyon
sonucu gelişen nadir bir enfeksiyondur. Prototeka
(aklorofilik alg; genellikle P.wickerhamii) deriye
travma sonucunda, sıklıkla kontamine su ile temas
sonucu bulaşır. Yaygın klinik görünüm şekilleri; tek
plak, nodül ya da ülserler yanında olekranon bursitidir.
Ekstremiteler
en
sık
tutulan
bölgelerdir.
İmmunkompetan hastada kronik, durağan hastalık
görülürken, immün yetmezlikli hastalarda algemiyi de
içeren
yaygın
hastalık
tablosu
bulunabilir.
Prototekozun
tedavisi
zordur.
İmmunkompetan
konakta cerrahi eksizyon ve sistemik antifungaller
(örneğin, amfoterisin B) daha etkilidir (8,14).
Kaynaklar
1. Elgart GW. Chromoblastomycosis. Dermatol Clin.
1996;14:77–83
2. Correia RT, Valente NY, Criado PR, Martins
JE.Chromoblastomycosis:
study
of
27
cases
and
review
of medical literature. An Bras Dermatol.
2010 Aug;85(4):448-54
3. Tuffanelli L, Milburn PB. Treatment of
chromoblastomycosis.
J
Am
Acad
Dermatol.
1990;23:728–32
4. Criado PR, Careta MF, Valente NY, Martins JE,
Rivitti EA, Spina R, Belda W Jr. Extensive long-
standing chromomycosis due to Fonsecaea pedrosoi:
three
cases
with
relevant
improvement
under
voriconazole therapy. J Dermatolog Treat. 2011
Jun;22(3):167-74
5. Bonifaz A, Saul A, Paredes-Solis V, et al.
Treatment of chromoblastomycosis with terbinafine:
experience with four cases. J Dermatolog Treat.
2005;16:47–51.
6.
Welsh
O.
Mycetoma.
Semin
Dermatol.
1993;12:290–5
7.Ahmed AA, van de Sande WW, Fahal A, Bakker-
Woudenberg I, Verbrugh H, van Belkum A.
Management of mycetoma: major challenge in
tropical
mycoses
with
limited
international
recognition.
Curr
Opin
Infect
Dis.
2007
Apr;20(2):146-51
8.
Patel
S,
Sethi
A
Imported
tropical
diseases..Dermatol Ther. 2009 Nov-Dec;22(6):538-49
9. McGinnis MR. Mycetoma. Dermatol Clin. 1996;
14:97–104.
10. Davis BA. Sporotrichosis. Dermatol Clin.
1996;14:69–76.
11. Elgart ML. Subcutaneous and miscellaneous
mycoses. In: Elewski BE (ed.). Cutaneous Fungal
Infections, 2nd edn. Massachusetts: Blackwell
Science, 1998:155–97.
12. Hoeprich PD. Sporotrichosis. In: Hoeprich PD,
Jordan MC, Ronald AR (eds). Infectious Diseases,
5th edn. Philadelphia: JB Lippincott, 1994:1050–4.
13. Hu S, Chung WH, Hung SI, et al. Detection of
Sporothrix schenckii in clinical samples by a nested
PCR assay. J Clin Microbiol. 2003;41:1414–8.
14 Kauffman CA, Hajjeh R, Chapman SW. Practice
guidelines for the management of patients with
sporotrichosis. For the Mycoses Study Group,
Infectious Diseases Society of America. Clin Infect
Dis. 2000; 30:684–7.
15.
Quan
C,
Spellberg
B.Mucormycosis,
pseudallescheriasis, and other uncommon mold
infections.
Proc
Am
Thorac
Soc.
2010
May;7(3):210-5
16. Vilela R, Mendoza L, Rosa PS. Molecular model
for studying the uncultivated fungal pathogen Lacazia
loboi. J Clin Microbiol. 2005;43:3657–61.
Dostları ilə paylaş: |