CONCLUSION: There was no correlation between neurodegenerative changes and severity of seizures in both
groups following intraamygdaloid kainic acid injection.
Keywords: Epilepsy, GAERS, Fluorojade B, Anatomic connections, Kainic acid
Poster Bildiriler / Poster Presentations
212
P119
Voltaj bağımlı kalsiyum kanal α-1G altünite ekspresyonunun genetik absans
epilepisili sıçanlarda değerlendirilmesi
Demet Akın
1
, Sema Ketenci
2
, Serap Sırvancı
3
, Filiz Onat
2
1
İstanbul Bilim Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Farmakoloji Anabilim Dalı, İstanbul
2
Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı, İstanbul
3
Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı, İstanbul
1
Istanbul Bilim University, Faculty of Medicine, Department of Pharmacology, Istanbul, Turkey
2
Marmara University, Faculty of Medicine, Department of Pharmacology and Clinical Pharmacology, Istanbul, Turkey
3
Marmara University, Faculty of Medicine, Department of Histology and Embryology, Istanbul, Turkey
AMAÇ: T tipi voltaj bağımlı kalsiyum kanalları absans epilepsy etyopatogenezinde önemli rol oynamaktadır.
Talamokortikal döngü genetik absans epilepsili sıçanlarda (GAERS) diken-dalga deşarjlarının ortaya çıkmasında
önemli
bir
bölgedir.
GEREÇ ve YÖNTEM: Bu çalışmada beyin kesitlerinde hipokampus (CA1, CA3, dentate gyrus), lateral and
medial thalamik bölgeler, globus pallidus ve striatumda kalsiyum kanal α-1G alt ünitesinin ekspresyonu
immunohistokimyasal olarak incelenmiştir. Kontrol Wistar sıçanlar (n=5) ve GAERS sıçanlardan (n=4) anetezi
ve perfüzyon sonrasında çıkarılan beyinlerden 40 mm kalınlığında kesitler alınmıştır. Bu beyin kesitleri kalsiyum
kanal α-1G alt ünitesine karşı primer antikor ile inkübe edildikten sonra sekonder antikora maruz bırakılmıştır.
Daha sonra peroksidaz aktivitesi % 0.03 3-3-diaminobenzidin (DAB) ile görünür hale getirilmiştir. Semi-
kantitatif skorlama sonrasında sonuçların istatistiksel analizi unpaired t testi ile yapılmıştır.
BULGULAR: Sonuçlar değerlendirildiğinde GAERS sıçanlarda α-1G alt ünitesinin immuno boyanmasının lateral
talamik bölgelerde Wistar kontrol grubuyla karşılaştırıldığında istatistiksel olarak azaldığı saptanmıştır.
İncelenen diğer beyin bölgelerinde her iki grup arasında farklılık saptanmamıştır.
SONUÇ: Lateral talamik bölgelerde azalmış kalsiyum kanal α-1G alt ünitesi absans nöbetlerin oluşmasında rol
oynayan mekanizmalardan biri olabilir. Ayrıca diğer kalsiyum kanal alt ünitelerinin ekspresyonlarının da
incelenmesiyle absans epilepsinin patofizyolojisinde kalsiyum kanallarının rollerinin aydınlatılmasına katkıda
bulunulması planlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Absans epilepsi, Kalsiyum kanalları, Talamus
Evaluation of voltage-activated calcium channel α-1G subunit expression in
genetic absence epilepsy rats
OBJECTIVES: T-type voltage-activated calcium channels play an essential role in the generation of absence
seizures. It is well known that thalamocortical circuit is critically involved in the propagation of spontaneous
spike and wave discharges (SWDs) in genetic absence epilepsy rats from Strasbourg (GAERS).
MATERIALS & METHODS: Calcium channel α-1G subunit expression was studied by immunohistochemical
methods in the hippocampus (CA1, CA3, dentate gyrus), lateral and medial thalamic regions, globus pallidus
and striatum of control Wistar rats (n=5) and GAERS (n=4). The brains were removed after perfusion and brain
slices (40
µ
m) were incubated with antibodies against calcium channel α-1G subunit. Peroxidase activity was
visualized by 0.03 % 3-3-diaminobenzidine. We used semi-quantitative scoring and analyzed the data with
unpaired t test.
RESULTS: We found decreased α-1G subunit immunolabeling in the lateral thalamic region of GAERS animals
compared with control Wistar rats. No difference was observed in any of the other areas between Wistar rats
and GAERS.
CONCLUSION: These results show that decreased calcium channel α-1G subunit expression in lateral thalamic
regions may play a role in the mechanisms underlying absence seizures. Further experiments will be performed
to investigate the expression of other calcium channel subunits.
Keywords: Absence epilepsy, Calcium channels, Thalamus
Poster Bildiriler / Poster Presentations
213
P120
Skopolamin uygulaması ve yem verilmesi ile aç farelerde gelişen
konvulsiyonların monoaminerjik sistemlerle ilişkisi
Pınar Yamantürk-Çelik, Hanife Rahmanlar
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı, İstanbul
Istanbul University, Istanbul Faculty of Medicine, Department of Pharmacology and Clinical Pharmacology, Istanbul, Turkey
AMAÇ:
Bu çalışma, açlık sonrası skopolamin uygulanan ve yeniden yem verilen farelerde gelişen konvulsiyonların
monoamin nörotransmiter sistemlerle ilişkisini araştırmak için planlanmıştır.
GEREÇ ve YÖNTEM: Deney grupları, 18 saat aç bırakılan Balb/C erkek farelerde 3 mg/kg i.p. skopolamin
injeksiyonundan 10 dakika önce noradrenerjik desipramin (20 mg/kg, i.p.), dopaminerjik GBR 12909 (5 mg/kg,
i.p.) veya serotonerjik sitalopram (20 mg/kg, i.p.) uygulanarak oluşturulmuştur. Kontrol gruplarında serum
fizyolojik çözeltisi droglarla eşit hacimde ve eşzamanlı uygulanmıştır. Hayvanların lokomotor aktiviteleri,
skopolamin injeksiyonundan sonra 20 dk. boyunca 4 dk. aralarla 0 ile 3 arasında derecelendirilmiş ve her bir
hayvan için toplam aktivite değeri elde edilmiştir. Bu süre sonunda yem verilen hayvanlar, gelişen
konvulsiyonları değerlendirmek üzere 30 dk. süre ile izlenmişlerdir. Elde edilen değerler uygun olduğu yerde
Mann-Whitney U-testi, Student’in t testi veya Fisher’in exact testi ile istatistiksel olarak analiz edilmiştir.
BULGULAR: Konvulsiyon sıklığını, sitalopram anlamlı değiştirmezken, GBR 12909 artırmış, desipramin ise
konvulsiyonları baskılamıştır. Skopolamin uygulaması sonrası gelişen lokomotor aktivite artışını, sitalopram
etkilemezken GBR 12909 artırmış ve desipramin azaltmıştır.
SONUÇ: Bulgular, serotonerjik sistemin konvulsiyonlara katkısının olmadığını dopaminerjik ve noradrenerjik
sistemlerin ise konvulsiyonların oluşumunda farklı rolleri olduğunu düşündürmektedir. Ancak, drogların
lokomotor aktivite üzerine etkileri ile birlikte değerlendirildiğinde özgül olmayan mekanizmaların rolü
incelenmelidir.
Anahtar Kelimeler: Açlık, Fare, Skopolamin, Yem alımı, Konvulsiyon
The relation of monoaminergic systems to scopolamine-induced convulsions in
fasted mice after food intake
OBJECTIVES: The purpose of the current study was to determine the role of monoaminergic neurotransmitter
systems in scopolamine-induced convulsions in fasted mice following the food intake.
MATERIALS & METHODS: In experimental groups, Balb/C male mice fasted for 18 hours were administered 5
mg/kg dopaminergic drug GBR 12909 or 20 mg/kg noradrenergic drug desipramin or 20 mg/kg serotonergic
drug citalopram i.p. 10 min before scopolamine (3 mg/kg, i.p.) injection. Control groups were pre-treated by
saline simultaneously in equal volumes (10 ml/kg, i.p.). Locomotor activity of animals after scopolamine
injection were evaluated over 4 min periods giving a value between 0 and 3 for each period and a total score
was obtained for each mouse for the whole 20 min. The Mice re-fed in the 20
th
min following the scopolamine
injection were observed for 30 min to assess the convulsions. Obtained values were analysed by Mann-Whitney
u-test or Fisher’s exact test or Student’s t test whenever appropriate.
RESULTS: GBR 12909 increased and desipramine decreased the incidence of convulsions while citalopram did
not alter significantly. Increased locomotor activity after scopolamine injection decreased and increased by GBR
12909 and desipramin respectively while citalopram had no effect.
CONCLUSION: The results suggest that dopaminergic and noradrenergic systems have different roles in
promoting these convulsions while serotonergic system have no role. However, taking together with the effects
of drugs on locomotor activity, the role of nonspecific mechanisms should be investigated.
Keywords: Fasting, Mice, Scopolamine, Food intake, Convulsion
Poster Bildiriler / Poster Presentations
214
P121
Oksitosinin pentilentetrazol ile oluşturulmuş konvülziyonu engelleyici etkisinin
davranışsal ölçüm ve talamik EEG ile irdelenmesi
Oytun Erbaş, Vedat Evren, E. Saylav Bora, Egemen Kaya, Serdar Demirgören, Gönül Ö. Peker
Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, İzmir
Ege University, Faculty of Medicine, Department of Physiology, Izmir, Turkey
AMAÇ: Oksitosinin (OKS) bilinen endokrin etkileri dışındaki nitelikleri yoğun araştırma konusudur. Biz, daha
önce, OKS’nin sıçanda uyanık spontan amigdala EEG’sini baskıladığını ve deneysel diyabetik nöropatide periferik
sinir ileti hızını iyileştirdiğini bildirmiştik. Bu çalışmada, OKS’nin antikonvülzan olabileceği sayıltısı
ile pentilentetrazol (PTZ) ile ayrı ayrı jeneralize ve absans nöbet oluşturduğumuz sıçanlarda, nöbetlerin
davranışsal değerlendirmesi ve talamustan EEG kayıtları ile bu etkiyi araştırdık.
GEREÇ ve YÖNTEM: 60 adet 8-12 haftalık Sprague Dawley erkek sıçanla 10 Grup (n=6) oluşturup, Grup 1 –
5’e sıra ile i.p. 10, 20, 40, 80 ve 120 U/kg OKS ve Grup 6’ya (kontrol) yalnız izotonik sodyum klorür (İSK)
verdik. Beş dakika sonra, 70 mg/kg, i.p. PTZ ile hepsinde nöbet oluşturup, doz-yanıt eğrisini saptadık. Nöbet
davranışını Racine Konvülziyon Ölçeği ile değerlendirip, absans nöbet oluşturan PTZ dozunu 35 mg/kg,
baskılayıcı OKS dozlarını ise 80 ve 120 U/kg olarak belirledik. EEG’yi Biopac MP30 Sisteminde, sol posteriyor
talamus çekirdeğine stereotaksi ile yerleştirilmiş bipolar elektrodlardan (AP: -3.6 mm, L: +2.8 mm, V: -5.0
mm; Paxinos) yazdırdık. Grup 7, 8, 9 ve 10’a sıra ile yalnız İSK, yalnız 35 mg/kg PTZ ve 80 ve 120 U/kg OKS +
PTZ uyguladık. Sıçanları giderip, elektrot konumunun histolojik doğrulamasını yaptık. Traseleri, “Hızlı Fourier
Dönüşümüne” dayanan “Güç Spektrumu Çözümlemesi” ile değerlendirip, EEG dalgalarının yüzde baskınlığını
saptadık.
BULGULAR: OKS’nin 40 ve 80 U/kg dozlarda belirip (p<0.05), 120 U/kg dozda maksimuma erişen güçlü
antikonvülzan (p<0.005) etkisini ve genelde, anlamlı düzeydeki delta artırıcı ve teta azaltıcı niteliğini (p<0.005)
açıkça gösterdik.
SONUÇ: Bulgularımız OKS’nin epilepsi sağaltımına yarayabilecek antikonvülzan potansiyeline işaret etmektedir.
Bu etkinin özgül düzeneklerini aydınlatmayı hedeflemekteyiz.
Anahtar Kelimeler: Talamik EEG, Oksitosin (OKS), Racine ölçeği, Absans nöbet, Jeneralize nöbet,
Pentilentetrazol (PTZ)
Ege Üniversitesi Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulu tarafından onaylanmıştır.
Oxytocin inhibition of pentylenetetrazole-induced convulsion and its
identification by behavioral measurement and thalamic EEG in the rat
OBJECTIVES: Oxytocin’s (OX) recently attributed features other than its well known endocrine effects have
been on the agenda lately. We previously reported that OX supressed spontaneous amygdalar electrical activity
and reversed nerve conduction velocity in experimental diabetic neuropathy in the rat. In this study, we
hypothesized that OX might possibly exert anticonvulsant effect, and we investigated this in pentylenetetrazol
(PTZ) induced generalized seizure and absence seizure rat model, identifying the action by behavioral
measurement and thalamic EEG recordings.
MATERIALS & METHODS: Using 60 (8-12 week old) Sprague Dawley male rats, we set 10 groups (n=6 /
group), administered i.p. 10, 20, 40, 80 and 120 U/kg OX to Groups 1-5, and saline only to Group 6 (control);
5 minutes later, we administered 70 mg/kg PTZ, and determined the dose-response ratio. Evaluating seizures
by using Racine’s Convulsion Scale, we determined the absence seizure inducing PTZ dose as 35 mg/kg, and
the supressive OX doses as 80 and 120 U/kg. We recorded EEG on the Biopac MP30 System by bipolar EEG
electrodes implanted in the left nucleus of posterior thalamus using stereotaxy (AP: -3.6 mm, L: +2.8 mm, V: -
5.0 mm; Paxinos). We administered saline only, 35 mg/kg PTZ only, and 80 and 120 U/kg OX plus PTZ to the
Groups 7, 8, 9 and 10, respectively. We affirmed electrode location histologically following euthanisation.
Processing recordings by “Power Spectral Analysis” using the “Fast Fourier Transform”, we determined the
percentage dominance of EEG waves.
RESULTS: The potent anticonvulsant effect emerging at 40 and 80 U/kg doses (p<0.05) and peaking at 120
U/kg dose of OX, and its significant (p<0.005) overall delta enhancing and theta attenuating effect (p<0.005)
were definitely demonstrative.
CONCLUSION: Our results suggest OX as a putative anticonvulsant in treating epilepsy. We aim to identify the
specific mechanism mediating this action.
Keywords: Thalamic EEG, Oxytocin (OX), Racine scale, Absence convulsion, Generalized convulsion,
Pentylenetetrazol (PTZ)
Approved by Ege University Animal Ethics Committee.
Poster Bildiriler / Poster Presentations
215
P122
Pentilentetrazol ile epilepsi oluşturulmuş erkek sıçanlarda uzamsal öğrenme,
lokomotor aktivite ve araştırma davranışının incelenmesi
Seval Keloğlan
1
, Nazan Dolu
2
, Soner Bitiktaş
1
, Cem Süer
2
, A. Seda Artış
2
1
Erciyes Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Fizyoloji Anabilim Dalı, Kayseri
2
Erciyes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Kayseri
1
Erciyes University, Institute of Health Sciences, Department of Physiology, Kayseri, Turkey
2
Erciyes University, Faculty of Medicine, Department of Physiology, Kayseri, Turkey
AMAÇ: Epilepsi tekrarlayan nöbetlerle karakterize olup nöronlarda hasara yol açan nörolojik bir bozukluktur.
Özellikle hafıza işlevlerinde olmak üzere epilepsili hastalarda bilişsel bozukluklar sık görülür. Bu çalışmada,
günaşırı pentilentetrazol (PTZ) enjeksiyonu ile epilepsi oluşturulmuş sıçanlarda uzamsal hafıza, lokomotor
aktivite ve araştırma davranışının incelenmesi amaçlanmıştır.
GEREÇ ve YÖNTEM: Çalışmamızda 2 aylık erkek Wistar sıçanlar kullanıldı. Sıçanlara, 19 günaşırı serum
fizyolojik enjeksiyonu (kontrol grubu; n=9) ve PTZ (35mg/kg; i.p) enjeksiyonu (epileptik grup; n=11)
uygulandı. PTZ enjeksiyonunu takiben 30 dk. gözlem yapılarak nöbet skorlaması yapıldı. 19. enjeksiyondan bir
hafta sonra lokomotor aktiviteyi değerlendirmek için açık alan, araştırma davranışı için delikli tahta testi,
uzamsal öğrenmeyi değerlendirmek için Y labirent testi yapıldı.
BULGULAR: Y labirentte ikinci gün epileptik grupta, kontrol grubuna göre eski kola giriş sayısı (p<0.035), eski
kolda geçirilen süre (p<0.013) anlamlı olarak düşük, yeni kolda geçirilen süre (p=0.000) anlamlı olarak yüksek
bulundu. Çalışma belleğini gösteren alternasyon yüzdeleri arasında gruplar arasında herhangi bir anlamlı
farklılık saptanmadı (p>0,05). Açık alan testinde gruplar arasında herhangi bir anlamlı farklılık saptanmadı
(p>0,05). Delikli tahta testinde epileptik grupta, kontrol grubuna göre deliğe kafa sokma sıklığının anlamlı
olarak düşük olduğu saptandı (p<0.001).
SONUÇ: Epilepsinin çalışma belleği, uzamsal hafıza ve lokomotor aktivite üzerine anlamlı bir etkisi
bulunmazken, araştırma davranışını azalttığı gözlenmiştir. Bu azalma, geçirdikleri nöbetlerden kaynaklanabilir.
Anahtar Kelimeler: Epilepsi, Y labirent, Açık alan, Delikli tahta
Investigation of spatial learning, locomotor activity and exploratory behavior in
Pentylenetetrazol-induced kindling male rats
OBJECTIVES: Epilepsy is a neurological disorder characterized with repeating seizures that cause damage of
neurons. Epileptic patients show cognitive impairments specifically in memory functions. The aim of this study
is to investigate spatial memory, locomotor activity and exploratory behaviour of rats with pentilenterazole
(PTZ) induced epilepsy on alternate days.
MATERIALS & METHODS: In our study we used two months old male Wistar rats. Rats were injected serum
physiologic as control group (n=9) and were kindled (35mg/kg; i.p) by PTZ injections to induce epilepsy
(epileptic group; n=11) on alternate days for 19 days. Following PTZ injection animals were observed for 30
min and seizure was scored. After a week from the last injection, we used open field, hole board and Y-maze to
assess locomotor activity, exploratory behavior and spatial learning, respectively.
RESULTS: At Y-maze test, according to second day performances, number of entries (p<0.035) to old arm
and time spent in old arm (p<0.013) was significantly lower and time spent at novel arm (p=0.000) was
significantly higher in epileptic group than control group. There was no significant difference between groups in
terms of percentages of spontaneous alternation that indicates working memory (p>0,05). There was no
significant difference between groups at open field (p>0.05). In the hole board test, number of head dips was
significantly lower in the epileptic group compared with the control group (p<0,001).
CONCLUSION: Epilepsy caused no significant effect on working memory, spatial memory and locomotor
activity. Exploratory behavior decreased in epileptic rats. This decreament may result from their seizures.
Keywords: Epilepsy, Y-maze, Open field, Hole board
Poster Bildiriler / Poster Presentations
216
P123
Penisilin modeli deneysel epilepside levetirasetamın epileptiform aktiviteye
etkisi
Erguvan Arık
1
, Fatih Sefil
2
, Faruk Bağırıcı
1
1
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Samsun
2
Mustafa Kemal Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Hatay
1
Ondokuz Mayıs University, Faculty of Medicine, Department of Physiology, Samsun, Turkey
2
Mustafa Kemal University, Faculty of Medicine, Department of Physiology, Hatay, Turkey
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, sıçanlarda penisilin ile oluşturulan deneysel epilepsi modelinde Levetirastam’ın
(LEV) etkisini araştırmaktır.
GEREÇ ve YÖNTEM: Deneylerde 150-250 gram ağırlıklarında 14 adet dişi albino Wistar sıçan kullanıldı.
Sıçanlar, kontrol grubu ve deney grubu olarak ikiye ayrıldı. Uretan anestezisi altında sol somatomotor
korteksleri açıldıktan sonra stereotaksik alete yerleştirilen kontrol grubundaki sıçanlara, 500 IU penisilin G
intraserebroventriküler (i.c.v) olarak verildi. Deney grubundaki sıçanlara ise, penisilin G uygulamasından 60
dakika önce 40 mg/kg LEV intraperitoneal (ip) olarak verildi. Tüm bu işlemler esnasında hayvanlardan
elekrokortikogram (ECoG) kaydı alındı ve kayıt işlemine penisilin G enjeksiyonundan sonra da 180 dakika
boyunca devam edildi. Deneyler tamamlandıktan sonra kontrol grubu ve Lev grubunun tepe frekansları ve
genlikleri değerlendirildi.
BULGULAR: Kayıtlardan elde edilen veriler Mann Whitney U testi ile analiz edildi. Her iki gruptaki tepe frekans
ortalamaları 20, 30 ve 40. dakikalarda en yüksek seviyelerdeydi. Kontrol grubunda; bu dakikalardaki tepe
frekans ortalamaları sırasıyla 164 ± 38.7, 200.71 ± 32.66 ve 162.28 ± 24.22 olarak bulundu. Lev grubunda
ise, aynı dakikalardaki değerler kontrol grubundan daha düşüktü (33 ± 8.31, 44.42 ± 6.43, 39.71 ± 6.86). LEV
grubundaki tepe frekansları, kontrol grubuna göre azalmıştı ve bu azalma istatistiksel olarak anlamlıydı
(p<0,05). Tepe genliklerinde ise, istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p>0,05).
SONUÇ: Bu çalışmada Levetirasetam’ın tepe frekanslarını anlamlı olarak azalttığı görüldü ve penisilin modeli
deneysel epilepside etkili bir antiepileptik olduğu sonucuna varıldı.
Anahtar Kelimeler: Epilepsi, Penisilin, Sıçan, Levetirasetam
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulu tarafından onaylanmıştır. OMÜ Bilimsel
Araştırma Projeleri Komisyonu tarafından desteklenmiştir.
Effect of levetiracetam on epileptiform activity in the experimental model of
penicillin epilepsy
OBJECTIVES: The aim of this study is to investigate the effect of levetiracetam (LEV) on penicillin induced
experimental epilepsy model in rats.
MATERIALS & METHODS: In the experiments, 14 female Wistar albino rats weighing 150-250 gram were
used. The rats were divided into two groups, as control and experimental. 500 IU Penisilin G was injected
intracerebroventricularly (i.c.v) to the rats in the control group, which were placed into the stereotaxic device
after left somatomotor cortices were opened under urethane anaesthesia. 40 mg/kg LEV was given
intraperitoneally (i.p) to the animals in the experimental group 60 minutes before penicillin application.
Electrocorticogram (ECoG) recordings were carried out during all these processes and lasted for 180 minutes
after penicillin G injection. After the experiments were completed, spike frequencies and amplitudes of the
control and experimental group were evaluated.
Dostları ilə paylaş: |