müdahaleci bir konumu haklı görürler. Adalet talebini
genişleten sosyalistler, kaynakların daha gücü yetenden daha
az gücü yetene doğru yeniden bölüşülmesi için devletin
gerekli olduğunu ileri sürerler ve bu sonuca ulaşmak için
devletin bir dizi müdahalesini hakh görürler. Müdahalenin
ölçeği arttıkça, totaliter politikanın alanına gireriz: Devletin
bireyin hayatının bütün yönlerini kontrol etmesi gerektiği
anlayışıdır bu. Totaliter ideolojiler bir dizi farklı biçim
alır: (Anarşist komünizmden farklı olarak) devletçi
komünizmden teokrasiye (siyasi hayatı Tanrı’ya hizmet sayan
ruhbanın yönetimi) ve despotik, faşist ve milliyetçi biçimlere
(burada halk politik bir öndere veya varlığa bütünüyle biat
etmelidir).
Siyaset felsefesine başka açılardan da bakılabilir. Feminizm
geleneksel söylemin özel olarak patriyarkal olduğu
görüşünden hareketle bunu aşma arayışı içindedir.
Dolayısıyla, yukarıda ele alınan felsefelerin, kadınların bakış
açısını, ihtiyaçlarını veya düşüncelerini hesaba katmak için ya
yeniden yorumlanması, ya reddedilmesi, ya da reforma tabi
tutulması gerekir. Çevrecilik bütün siyasi düşünüşümüzün baş
aşağı edilmesi, yeryüzünün insana göre öncelik kazanması
gerektiğini ileri sürer.
Hangi açı benimsenirse benimsensin, siyaset felsefesi şu
soruyu sorar: insanların arasında yaşayan bir kişi için ne tür
hayat doğrudur, iyidir, adildir?
Dostları ilə paylaş: