Muaviye'nin Müslüman Olarak Ölüp Ölmediği Meselesi:
Bir önceki bölümde anlattıklarım anlaşıldıysa. hemen belirtelim ki
sahabeden birinin mümin olduğunu bilmenin yolu, başka
benzerinin mümin olduğunu bilme yolunun aynısıdır. Sahabi
oluşunun bilinebildiği yol da. benzerlerinin sahabi olmalarının
bilineceği yol olduğu anlaşılmıştır.
Muaviye, kardeşi Yezid, Ebu Cehrin oğlu İkrime, Saf-van b.
Umeyye, el-Haris b. Hişam, Süheyl b. Amr gibi Mekke'nin
fethedildiği yıl islam'a giren Tulaka'nm müslü-manlığı ve İslam
104
[104]
Tiraıİ7,i, Cihad: 76; Fadailu Ashafii'n-Nebi: 1 Müslim, Fadailu Aslıafri'n-Nehi: 208.
105
[105]
İbn-i Teymiyye, Ashab,ı Kiram, Tevhid yayınları: 70-79.
59
üzere öldükleri alimlerce tevatüren sabittir.
Muaviye'nin İslamiyeti, diğerlerinden daha açıktır. Çünkü o, kırk
yıl idarecilik yapmıştır. Ali (r.a.) döneminde olup bitenlere rağmen
yirmi yıl Ömer (r.a.) ve Osman'ın (r.a.) tayinleriyle idarecilik
yapmış, geri kalan yirmi yılda da bağımsız olarak idareciliği
yürütmüştür. Böylece Rasu-lullah'm (s.a.v.) vefatının ellinci, hicri
altmışıncı yıla kadar iktidarda kalmıştır. Hasan (r.a.) ise, hicri
kırkıncı yılda ona iktidarı devretmiştir. Müslümanların sözlerinin bir
olması ve müsiümanlar.arasındaki fitnenin ortadan kalkması sebe-
biyle bu yıla "Birlik Yılı" adı verilmiştir.
Hasan'ın (r.a.) bu davranışı, daha önce Rasulullah (s.a.v.)
tarafından haber verilmiş ve övülmüştür. Nitekim Buhari ve
başkalarının Ebu Bekir'den (r.a.) naklettiği bir rivayete göre
Ra.sulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Benim bu oğlum seyyiddir (idareci olacaktır) ve Allah kendisi
sebebiyle müslümanlardan iki fırkayı barıştıracaktır.
106[106]
Böylece Rasuiuliah (s.a.v.) oğlunu, kendisi sebebiyle Allah'ın
müslüman iki büyük grubu barıştıracağından dolayı Övmüştür ki.
bu işi Muaviye'ye terkettiğinde gerçekleşmiştir. Bu iş
gerçekleşmeden herbiri. büyük ordularla diğerinin, üzerine
yürümüştü.
Rasuluflah'm (s.a.v.). Hasarr'ı barışı seçip savaşa girme-
yeceğinden dolayı övmesi. Allah indinde iki taraf arasındaki
barışın, savaşmaktan daha sevimli olduğunu gösterir. Böylece
Hasan"m savaşmakta memur olmadığı da anlaşılmaktadır. O
halde eğer Muaviye kafir olsaydı, bir kafirin hakim kılınıp idarenin
kendisine teslim edilmesi, Allah ve Rasulü'nün sevdiği bir şey
olmazdı. Hadis aksine. Hasan ve taraftarlarının mümin olduklarını
gösterdiği gibi Muaviye ve taraftarlarının da mümin olduklarına ve
Hasan'm yaptığının. Allah indinde övülen ve O'nunla Rasulünün
nezdinde tasvip gören bir hareket olduğuna işaret etmektedir.
Ayrıca Buhari ve Müslim'in Said el-Hudri'den rivayet ettikleri bir
hadiste Rasuiuliah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"İnsanların tefrikaya düştükleri bir sırada bir fırka (İslam'dan)
çıkacak ve daha haklı olan bir rivayette.
"Hakka daha yakın olan fırka, onları Öldürecektir.
107[107]
Bu sahih hadis, savaşan her iki fırkanın yani Ali (r.a.) ve
taraftarlarıyla Muaviye ve taraftarlarının Hak üzere olduklarına, Ali
(r.a.) ile taraftarının da Muaviye ve taraftarlanndan hakka daha
yakın bulunduklarına delildir.
106
[106]
Buhari, Sulh: 9, Fadailu Ashabin-Nebbi. 2. Mcııakıb: 25; \ibu Davıui, Siinnei: 12; Tirmizi. Mcnakıb: 30.
107
[107]
Ruhari, Menakıb:25; Edeb: 95: Miîrted: 7; Müslim, Zekal: 150, 152; Ebu Davııd, Sünnet: 12.
60
Çünkü dinden çıkanlarla savaşan. Ali'dir (r.a.). Bunlar, Haruriyye
fırkasından Hariciler olup daha önce Ali (r.a.) taraftarı iken sonra
ona karşı koymuş; onu ve beraberindekileri tekfir etmiş, kendisine
düşmanlık ilan edip ona karşı savaşmışlardır. Müstefiz. hatta
mütevatir olarak nakledilen haberlerle Rasuluîlalvm (s.a.v.) haber
verdiği fırka bunlardır. Nitekim kendileriyle ilgili olarak şöyle
buyurmuştur:
"Sizden biriniz, namaz kılışları yanında kendi namazını, oruçları
yanında kendi orucunu, Kur'an okuyuşları yanında kendi
okuyuşunu küçümser. Kur'an okurlar, ama (bu okuyuşları)
hançerelerinden aşağı inmez. Okun avı delip geçmesi gibi
İslam'dan çıkarlar. Onlara her nerede karşılaşırsanız onları
öldürünüz; çünkü öldürülmelerinde Kıyamet günü Allah yanında
mükafat vardır. Alametlerine gelince; aralarında elleri sakat ve
üzerinde uzun kalın kıllar bulunan, kasları gelişmiş biri var.
108[108]
Ali (r.a.) ve taraftarlarına düşmanlık ilan eden; öldürülmesini helal
sayan ve onu tekfir edenler bunlardır. Nitekim ileri gelenlerinden
Abdurrahman b. Mülcem el-Muradi onu öldürmüştür. Dinden
çıkmış bu Nasibe Haricileri: "Osman, Ali b. Ebi Talib ve
beraberindekiler
mürted
kafirlerdendir"
dediklerinde
müslümanların onlara karşı delilleri: Sahabenin imanına dair
mütevatir haberler, Kur'an ve sahih sünnette Allah'ın kendilerini
övdüğü, kendilerinden hoşnut olduğu. Cennet ehli olduklarına dair
nasslarla sabit hususlardır. Bu delilleri kabul etmeyen kimsenin,
ne Ali b. Ebi Talib ne de benzerlerinin imanını isbatlama imkanı
vardır.
Şayet Nasibe'den biri Rafızi'ye: "Ali. kafir veya zalim bir fasıktı;
çünkü din için değil, başa geçme sevdasına kapılarak savaştı;
Ceme], Sıffin ve Harura'da Muhammed'in (s.a.v,) ümmetinden
binlercesini Öldürdü. RasuluİIah'ın (s.a.v.) vefatından sonra ne bir
kafirle savaştı, ne bir şehir fethetti; aksine, kıble ehline savaş
açtı" derse, Ali'ye (r.a.) kin besleyen Nasibe'nin benzeri iddialarını
ileri sürecek olsa, bu Nasibe'ye ilk öne geçenlerin hepsini seven ve
hepsine taraftar olan Ehl-i Sünnet ve'1-Cemaat'ten başkası cevap
veremez.
Nasibe'ye derler ki: Ebu Bekir, Ömer, Osman, Talha, Zü-beyir ve
benzerlerinin imanları tevatür, hicretleri ve eihad-larıyla sabittir.
Ayrıca Kur'an-i Rerim'de Allah'ın övdüğü ve kendilerinden hoşnut
olduğu sabit bir vakıadır. Yine sahih rivayetlerde Rasulullah'ın
(s.a.v) hem Özel, hem genel olarak onları övdüğü kesindir. Şu
108
[108]
Buharı, Enbiya: 6; Menakıb: 25: MeğaZİ: 61; Tevlıid: 23: Müslim, /-ekai: 142, 144. 147. 148; Ebu
Davud. Sünnet; 28: Tirmizi, Fiten: 24: Nestn, Zekat: 79.
61
müstefiz haberde olduğu gibi;
"Yeryüzü halkından dost edinseydim, Ebu Bekir'i dost
edinirdim.
109[109]
Yine şöyle buyurmaktadır:
"Sizden önceki ümmetlerde muhaddes (mülhem)ler vardı.
Ümmetimden biri varsa o da Ömer'dir.
110[110]
Aynı şekilde Osman (r.a.) hakkında:
"Meleklerin utandığı birinden utanmıyayim mı?
111[111]
Ali hakkında (r.a.):
"Sancağı Allah ve Rasulü'nü seven, Allah ve Rasu-lü'nün de
kendisini sevdikleri birine vereceğim. Allah, onun eli üzere fetih
müyesser kılacaktır.
112[112]
Zübeyir hakkında:
"Her peygamberin havarileri vardır, benim havarim de
Zübeyir'dir.
113[113]
buyurmuş ve benzeri şekilde bir çok sahabeyi
övmüştür.
Rafizi"ye gelince. Ali'yi (r.a.) sevmeyen Nasibe'den gelecek
itirazlara geçmişlerin hepsini seven Ehl- Sünnet'in getirdiği delilleri
getirme imkanı yoktur. Çünkü: "Ali'nin müslümanlığı tevatür
yoluyla sabittir" diyecek olsa, Nasi-. be'den olan kişi "Aynı şekilde
Ebu Bekir. Ömer. Osmajı. Muaviye ve başkalarının da
müslümanlığı tevatür ile. sabittir. Oysa sen bunların ya
müslümanlığma- ya dü adaletlerine dil uzatıyorsun" diyecektir.
Şayet: "Ali'nin imam, Rasulullah'm (s/a.v.) kendisini ölmesiyle
sabittir" diyecek olsa, ona deriz ki: Bu hadisleri nakleden, dil
uzattığın sahabenin kendileridir. Çünkü bu hadislerin ravileri: Sa'd
b. EĞi Vakkas. Aişe. Sehl b. Sa'd,es-Sa-idi ve benzerleridir.
Rafizilerise bunların hepsine saldırıyorlar. Eğer bunlar ve
benzerlerinin rivayetleri zayıf ise, Ali'nin faziletleri hakkındaki
rivayetlerin hepsi batıl olur. Bû takdirde de Rafizilerin hiçbir delili
kalmamış olur. Ama rivayetleri sahih ise. bunların failetlerini
rivayet ettikleri Ebu Bekir, Ömer. Osman v.s.nin faziletleri de
Ali'nin faziletleri gibi sabittir.
Şayet Rafizi: "Ali'nin faziletleri Şiilerce mütevatirdir. Nitekim onlar,
imamlığın Ali "ye ait olduğu tevatür yoluyla sabittir, diyorlar"
109
[109]
Ahmed: 1/377, 389, 395, Tirmizi Menakıb: 14, İbn Mace Mukaddime: İ1.
110
[110]
Buhari Fadailu VSahabe: 6, Enbiya: 54,
Müslim, Fadaiiu's-Sahabe:23. Tirm'izi Menakıb: 17, Ahmed: 6/55.
111
[111]
Müslim, Fadailu's-Sahabe: 26; Ahine1/71
112
[112]
Buhari, Fadailu Asbabin-Nebi: 9; Müslim, Fedailu'a Sahabfe: 32.
113
[113]
Buharı CfHadi 40, 4]; fedai Ilı VSahabe: 48,
Tbn Mace Mukaddime: 11.
62
derse, cevap olarak kendisine denilir ki: Sahabe olmayan Şiilere
gelince, onlar ne Rasulullalrı (s.a.v.) görmüş, ne sözünü
duymuşlardır. Dolayısıyla nakilleri mürsel ve münkatı'dir.
sahabeye dayanmadıkça sahih olamaz.
Rafizilerin güven duyduğu sahabilerin sayısı çok azdır. Ancak on
küsur veya bu sayı civarındadır.- Bu sayıyla da tevatür sabit
olmaz. Çünkü bu kadar az sayıdaki kişi yalan üzere anlaşabilirler.
Faziletlerini nakleden sahabenin cumhuru ise. Rafızilerin reddettiği
kimselerdir.
Ayrıca
Kur'an'm
övdüğü
çoğunluğun
yalan
söyleyeceklerini ve hakkı gizleyeceklerini caiz görüyorlarsa bunun
az sayıdaki kimse için cevazı öncelikle mümkündür.
Yine eğer Rafızi: "Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın hedefi başa
geçmekti, başa geçmekle başkalarına zulmettiler" diyecek olsa,
ona denilir ki: Bunlar, başa geçme hususunda hiçbir müslümanla
savaşmamışlardir. Onlar ancak müıted ve kafirlerle savaştılar.
Kisra ve Kayser'i yenilgiye uğratanlar. Fars ülkesini fethedenler ve
İslam'ı ayakta tutup iman ehlini aziz kılan ve küfür ile ehlini
perişan edenler onlardır.
Mertebe olarak Osman, Ebu Bekir'le Ömer'den geri olmasına
rağmen emri altındakiler onu öldürmeye geldikleri halde o,
müslümanlarla savaşmadı. Başa geçmek için de bir miislümanı
öldürmüş değildir.
Bununla birlikte bunların idarecilikte
zulmettiklerini, Rasulullah'a düşman olduklarını söylersem,
Nasibe'den birinin iddiaları seninkinden çok daha kuvvetli olur.
Bu kimseler hakkında kötü söz söyler; onları zalim ve Ra-sulullah
düşmanı gösterirsen, bu, Haricilerle sana karşı çıkan Nasibe için
bir delil olur. Çünkü onlar şöyle diyorlar: "Kim riyaset düşkünü
olmakla tavsif edilmeye daha layıktır? Başa geçmek için
müslümanlarla savaşan -ve kafirlerle savaşmayan- kendisine itaat
etsinler diye savaşı başlatan; namaz kılan, zekat veren, Allah'ın
evini hacceden. Ramazan orucunu tutan ve Kur'an okuyan kıble
ehlinden binler-cesini öldüren mi, yoksa müslümanlarla
savaşmayan; aksine, namaz ve zekat ehline değer veren, onlara
yardım edip onları koruyan; idareci olduğu halde Öldürülen, nefis
müda-fası için bile savaşmayan, nihayet kendi evinde ve akrabası
arasında öldürülen mi? Böyle birini zalim olmak, yöneticiliği
sırasında mslümanlara zulmetmekle nitelemek yerine, iktidar için
savaşan ve bu uğurda müsiümanları öldüren kimseyi bu vasıflarla
nitelemen daha doğru ve gerekli olmaz mı?
Bu ve benzeri hususlardan anlaşıldığı gibi Rafiziler, ne doğru
dürüst bırakıl veya sahih bir nakle, ne makbul birdin ve mamur bir
dünyaya sahiptirler. Aksine onlar, grupların en yalancıları ve
63
cahilleridir. İnançları, her türlü zındık ve müıtedin İslam aleyhinde
çalışmasına müsaittir. Nitekim Nu-sayriyye ve îsmailiyye gibi
fırkalar onlar arasında zemin bulmuştur. Bunlar, ümmetin iyilerini
hedef alıp onlara düşmanlık yaparken Allah dininin düşmanı
yahudi, hristiyan ve müşriklere taraftarlık yapmışlardır. Mütevatir
doğrulara karşı koymuş, apaçık uydurma yalanlardan yana olup
bunları desteklemişlerdir. Onlar. Şa'bi'nin kendileri hakkında
söylediği gibidirler ki Şa'bi onları çok iyi tanırdı-: "Dört ayaklı
hayvanlardan olsalardı eşekler sınıfından, kuş olsalardı kargalar
sınıfından olurlardı."
İşte bu sebeple onlar, insanların en müfterileridir. Muavi-ye (r.a.)
hakkında söyledikleri de iftira ve yalandır. Muavi-ye'nin Rasulullah
(s.a.v.) tarafından idareci olarak görevlendirildiği tevatürle
sabittir. Rasulullah'la birlikte savaşmış ve ona vahiy katipliği
yapmıştır. Vahiy katipliği hususunda Rasulullah (s.a.v.) onu itham
etmemiştir. İnsanları en iyi tanıyanlardan biri olan ve hakkın kalp
ve diline yansıdığı Ömer (r.a.) onu vali olarak tayin etmiştir.
Rasulullah (s.a.v.), babası Ebu Süfyan'ı vali olarak tayin etmişti ve
Rasulullah vefat edinceye kadar valiliği devam etmişti. Muaviye
ise. müslümanların ittifakı ile babasından daha hayırlı ve daha iyi
birmüslümandı. Rasulullah (s.a.v.) babasını vali olarak tayin
ettiğine göre onun valiliği haydi haydi caizdir. O hiçbir zaman
dinden dönenlerden olmamış, ilim ehlinden hiç kimse onun dinden
iıtidat ettiğini söylememiştir. Onu irtidat etmekle suçlayanlar, Ebu
Bekir, Ömer ve Osman'ı, Bedir gazvesine katılmışların hepsini,
Rıdvan hiatında bulunanları, Muhacir ve Ensar'dan İslam'a ilk gi-
renleri ve iyilikle onlara tabi olanları kendilerine yakışmayan kötü
vasıflarla niteleyenlerdir,
Muaviye, babası ve benzerlerini dinden dönmekle suçlayanlardan
bir kısmı: "Muaviye Öldüğünde yüzü doğuya doğruydu ve yüzünün
üzerinde haç vardı" derler,,Her akıl sahibi bunun yalan ve iftira
olduğunu bilir, Değil Muavi-ye'yi, onun altında olan Em evi ve
Abbasi sultanlarından Abdülmeîik b. Mervan ve çocuklarının, Ebi
Ca'fer el-Mansur ve Mehdi ve Hadi ismindeki oğullarının, Harun er-
Reşid ve benzeri Hilafet makamına geçmiş olanların bile dinden
döndüklerini ve Hristiyan dini üzerinde öldüklerini söylemenin
kocaman bir yalan ve iftira olduğunu her akıl sahibi bilir.
114[114]
Dostları ilə paylaş: |