132
Örnek: Yiyecekleri hızlı yemek veya iyi çiğnemeden yemek, şişkinliğe sebep olur.
Sabretmek:
Bir şeye sabır göstermek, sabırlı davranmak.
Örnek: Bu yaramaz çocuğa bir saat sabretmek çok zor.
Dayanmak:
Bir şeye, birine dayanmak, sabretmek, tahammül etmek.
Tahammül etmek:
Bir şeye dayanmak, bir şeye sabretmek.
Örnek: Ben çok sıcak ve soğuğa tahammül edemem.
Örnek: Zavallı kedi açlığa dayanamadı, masadan bir et çaldı.
Mıhlamak/çivilemek:
Bir şeye,
bir yere çivi
çakmak.
Burmak:
Bir şeyi iki ucundan tutup ters yönlere çevirerek bükmek.
Örnek: Ekmeği burup yemeğe daldırdım.
Batmak:
Bir şeye ve birine saplanmak.
Örnek: Berna bardağı düşürüp kırdı ve cam
eline battı.
Erişmek:
Bir yere, birine ulaşmak, varmak, gitmek.
Örnek: Kadının kocası binlerce
kilometre uzakta idi, ona erişmesine imkân yoktu.
Bükmek:
B
urmak.
Nasırlaşmak:
Duyarlığını yitirmek, hissetmemek.
Örnek: Yıllardır doktorluk yapıyordu, hastalarının ölmesine alışmıştı, üzülmüyordu, kalbi
nasırlaşmıştı.
Dostları ilə paylaş: