Bir pınar ki orada 'selsebil' olarak adlandırılır.
Edip Yüksel Meali
Bir kaynak ki, ona "Selsebil" denir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Bu orada bir pınardır ki, adına "selsebil" derler.
Süleyman Ateş Meali
Bir çeşme ki adına Selsebil denir.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bir pınar ki, orada, selsebil diye anılır.
Yusuf Ali (English)
A fountain there, called Salsabil.(5850) *
M. Pickthall (English)
The water of a spring therein, named Salsabil.
İnsan Suresi 19
وَيَطُوفُ
dolaşır
عَلَيْهِمْ
çevrelerinde
وِلْدَانٌ
gençler
مُخَلَّدُونَ
ölümsüz
إِذَا رَأَيْتَهُمْ
onları görsen
حَسِبْتَهُمْ
kendilerini sanırsın
لُؤْلُؤًا
inci
مَنْثُورًا
saçılmış
Türkçe Transcript (*)
Ve yetûfu ‘aleyhim vildânun muḣalledûne iżâ raeytehum hasibtehum lu/lu-en menśûrâ(n)
Ali Bulaç Meali
Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın.
Edip Yüksel Meali
Onlara ölümsüz gençler servis yapacaktır. Onları görsen, kendilerini saçılmış inci sanırsın.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Etraflarında ölümsüz hizmetçiler dolaşır, onları görünce saçılmış inciler sanırsın.
Süleyman Ateş Meali
Çevrelerinde de (öyle) ölümsüz gençler dolaşır ki, onları görsen, kendilerini saçılmış inci sanırsın.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Dolaşır çevrelerinde, sürekli görevlendirilmiş gençler. Görseydin onları, dizilmiş inciler sanırdın.
Yusuf Ali (English)
And round about them will (serve) youths of perpetual (freshness):(5851) If thou seest them, thou wouldst think them scattered Pearls.(5852) *
M. Pickthall (English)
There serve them youths of everlasting youth, whom, when thou seest, thou wouldst take for scattered pearls.
İnsan Suresi 20
وَإِذَا
zaman
رَأَيْتَ
baktığın
ثَمَّ
sonra
رَأَيْتَ
görürsün
نَعِيمًا
bir ni'met
وَمُلْكًا
ve bir mülk
كَبِيرًا
büyük
Türkçe Transcript (*)
Ve-iżâ raeyte śemme raeyte na’îmen ve mulken kebîrâ(n)
Ali Bulaç Meali
Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.
Edip Yüksel Meali
Nereye baksan nimetler ve büyük bir yönetim görürsün.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Orada nereye baksan bir nimet ve pek büyük bir mülk görürsün.
Süleyman Ateş Meali
Orada nereye baksan, bir ni'met ve büyük bir mülk görürsün.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Oraya baktığında, nereye göz atsan büyük bir nimet, büyük bir mülk ve yönetim görürsün.
Yusuf Ali (English)
And when thou lookest, it is there thou wilt see a Bliss and a Realm Magnificent.
M. Pickthall (English)
When thou seest, thou wilt see there bliss and high estate.
İnsan Suresi 21
عَالِيَهُمْ
üstlerinde var
ثِيَابُ
giysiler
سُنْدُسٍ
ince ipekten
خُضْرٌ
yeşil
وَإِسْتَبْرَقٌۖ
ve kalın ipekten
وَحُلُّوا
ve takınmışlardır
أَسَاوِرَ
bilezikler
مِنْ فِضَّةٍ
gümüşten
وَسَقَاهُمْ
ve onlara içirmiştir
رَبُّهُمْ
Rableri
شَرَابًا
bir içki
طَهُورًا
tertemiz
Türkçe Transcript (*)
‘Âliyehum śiyâbu sundusin ḣudrun ve-istebrak(un)(s) ve hullû esâvira min fiddatin ve sekâhum rabbuhum şerâben tahûrâ(n)
Ali Bulaç Meali
Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarab içirmiştir.
Edip Yüksel Meali
Üstlerinde yeşil kadifeden elbiseler ve ipekler vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rab'leri onlara temiz bir içecek içirir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Üstlerinde zarif ve yeşil, kalın ipekten bir elbise vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara temiz bir içecek içirmiştir.
Süleyman Ateş Meali
(Cennet ehlinin) Üstlerinde yeşil ipekten ince ve kalın giysiler var. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz bir içki içirmiş(ve şöyle demiş)tir:
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Üzerlerinde yeşil-ince ipeklerle, sırmalı, kalın ipeklerden giysiler vardır. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Ve Rableri onlara tertemiz bir içki ikram etmiştir.
Yusuf Ali (English)
Upon them will be green Garments of fine silk and heavy brocade, and they will be adorned with Bracelets of silver;(5853) and their Lord will give to them to drink of a Wine Pure and Holy.(5854) *
M. Pickthall (English)
Their raiment will be fine green silk and gold embroidery. Bracelets of silver will they wear. Their Lord will slake their thirst with a pure drink.
İnsan Suresi 22
إِنَّ
şüphesiz
هَٰذَا
bu
كَانَ
oldu
لَكُمْ
sizin
جَزَاءً
ödülünüz
وَكَانَ
ve olmuştur
سَعْيُكُمْ
çalışmanız
مَشْكُورًا
teşekküre layık
Türkçe Transcript (*)
İnne hâżâ kâne lekum cezâen ve kâne sa’yukum meşkûrâ(n)
Ali Bulaç Meali
Şüphesiz, bu, sizin için bir mükafaattır. Çaba-harcamanız şükre değer (meşkur:makbul) görülmüştür.
Edip Yüksel Meali
Bu, ödülünüzdür ve gayretinize teşekkür edilmiştir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
(Onlara şöyle denir): "İşte bu sizin bir mükâfatınızdı. Gayretiniz karşılığını bulmuştur."
Süleyman Ateş Meali
Bu, sizin ödülünüzdür. Çalışmanızın karşılığı verilmiştir!
Yaşar Nuri Öztürk Meali
İşte bu size bir ödüldür. Ve sizin gayretiniz şükranla karşılanmıştır.
Yusuf Ali (English)
"Verily this is a Reward for you, and your Endeavour is accepted and recognised."
M. Pickthall (English)
(And it will be said unto them): Lo! this is a reward for you. Your endeavour (upon earth) hath found acceptance.
Kâf Suresi 31
وَأُزْلِفَتِ
ve yaklaştırılmıştır
الْجَنَّةُ
cennet
لِلْمُتَّقِينَ
korunanlara
غَيْرَ بَعِيدٍ
uzak değildir
Türkçe Transcript (*)
Ve uzlifeti-lcennetu lilmuttekîne ġayra be’îd(in)
Ali Bulaç Meali
Cennet de, muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır.
Edip Yüksel Meali
Erdemlilere ise cennet yaklaştırılır, uzak değildir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Cennet de kötülükten sakınanlara yaklaştırılır. Zaten uzak değildir.
Süleyman Ateş Meali
Cennet de korunanlara yaklaştırılmıştır, uzak değildir.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Ve cennet, takva sahiplerine yaklaştırılmıştır; hiç uzak değildir.
Yusuf Ali (English)
And the Garden(4968) will be brought nigh to the Righteous,- no more a thing distant. *
M. Pickthall (English)
And the Garden is brought nigh for those who kept from evil, no longer distant.
Kâf Suresi 32
هَٰذَا
işte budur
مَا تُوعَدُونَ
size va'dedilen
لِكُلِّ
daima
أَوَّابٍ
(Allah'a) yüz tutan
حَفِيظٍ
koruyan
Türkçe Transcript (*)
Hâżâ mâ tû’adûne likulli evvâbin hafîz(in)
Ali Bulaç Meali
Bu, size vadolunandır; (gönülden Allah'a) yönelip-dönen (İslam'ın hükümlerini) koruyan,
Edip Yüksel Meali
Bu, size söz verilendir. Her yönelen ve her koruyana,
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
32,33. Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur.
Süleyman Ateş Meali
İşte size va'dedilen budur. Daima Allah'a yüz tutan (O'nun buyruklarını) koruyan,
Yaşar Nuri Öztürk Meali
İşte size vaat edilen budur. Allah'a sürekli yönelen, korunması gerekeni koruyan herkese...
Yusuf Ali (English)
(A voice will say:) "This is what was promised for you,- for every one who turned(4969) (to Allah. in sincere repentance, who kept (His Law), *
M. Pickthall (English)
(And it is said): That is that which ye were promised. (It is) for every penitent and heedful one,
Kâf Suresi 33
مَنْ
herkesin
خَشِيَ
saygı gösteren
الرَّحْمَٰنَ
Rahman'a
بِالْغَيْبِ
görmeden
وَجَاءَ
ve getiren
بِقَلْبٍ
bir yürek
مُنِيبٍ
(Hakka) dönük
Türkçe Transcript (*)
Men ḣaşiye-rrahmâne bilġaybi ve câe bikalbin munîb(in)
Ali Bulaç Meali
Görmediği halde Rahman'a karşı 'içi titreyerek korku duyan' ve 'içten Allah'a yönelmiş' bir kalb ile gelen içindir.
Edip Yüksel Meali
Onlar yalnız başınayken bile Rahman'ı sayarlar ve içtenlikle gelirler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
32,33. Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur.
Süleyman Ateş Meali
Görmeden Rahman'a saygı gösteren ve (Hakka) dönük bir yürek getiren herkesin (mükafatı budur)!" *
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Görmediği halde Rahman'dan ürperen ve Allah'a yönelik bir kalp getiren herkese...
Yusuf Ali (English)
"Who feared (Allah) Most Gracious unseen,(4970) and brought a heart turned in devotion (to Him): *
M. Pickthall (English)
Who feareth the Beneficent in secret and cometh with a contrite heart.