Dr. Sibel Koçbıyık
Psikiyatri Uzmanı
Çocuk cinsel istismarıyla ilgili doğru bilinen yanlışlar
1- Çocuklarda cinsel istismar nadir görülen bir durumdur.
İstismarın neden olduğu utanç, suçluluk gibi tepkilerden dolayı cinsel istismar çoğu kez
gizlenmekte, aile içinde sır olarak saklanmaktadır. Bu nedenle gerçek istatistiksel verilere
ulaşmak zordur. Dünya sağlık örgütü verilerine göre kadınların % 15-20, erkeklerin % 5-
10’u hayatının bir döneminde cinsel istismara uğramaktadır.
2- Sadece kız çocukları risk altındadır.
Yapılan araştırmalarda, cinsel istismara uğrama sıklığının cinsiyetlere göre oranı; her 5
kız çocuktan ve her 10 erkek çocuktan biri olarak bildirilmektedir. Kızlara göre
erkeklerde saptanan düşük oranlar nedeniyle, erkek çocuk cinsel istismarının nadir olup
olmadığı tartışılmaktadır. Ağır basan görüşlerden biri; yardım aramanın erkekliğe
yakışmayacak bir davranış olduğu, ömür boyu damgalanacakları homoseksüel olarak
değerlendirilme korkuları nedeniyle erkek çocuk ve aileleri yaşadıkları deneyimleri
anlatmakta daha isteksizdir.
3- Sıklıkla düşük gelirli ailelerde yaşanır.
Alt sosyoekonomik gruplarda, yani yoksul ailede yetişen çocuklarda fiziksel ve
psikolojik istismar ile çocuk ihmalinin daha sık olduğu pek çok araştırmada
gösterilmiştir. Klinik değerlendirmeye gelen cinsel istismar olgularının bir kısmında
sosyoekonomik düzey düşüktür; ancak bu diğer istismar türleri ile kıyaslandığında daha
az belirgindir. Unutulmamalıdır ki cinsel istismar, her türlü sosyoekonomik,
sosyokültürel düzeyde gözlenebilir.
4- İstismarcılar, dışarıdan fark edilebilen anormal davranışları olan yabancı kişilerdir.
Cinsel istismar ve tecavüz konusunda son 50 yıldır yapılan araştırmalar istismarcının
çoğunlukla erkek, çekirdek aile, geniş aile, yakın çevre ya da eğitim kurumlarından;
çocuğun, hatta ailenin de tanıdığı biri olduğunu göstermektedir. Cinsel istismar ve
tecavüzü yapan kişiler evli, çocuklu, meslek sahibi kişiler olduğunda tespit edilmesi ve
ortaya çıkması daha zor olmaktadır.
5- Parklar, umumi tuvaletler, ıssız sokaklar, karanlık yerler, boş inşaat sahaları cinsel
istismarın gerçekleşebileceği tehlikeli bölgelerdir.
Cinsel istismar her ortamda olabilir. Özellikle yakınlar tarafından olduğunda sıklıkla
sokakta, arazilerde değil; çocuğun bildiği, güvende hissettiği mekanlarda gerçekleşir.
Olayın olduğu yer genellikle ev, okul gibi çocuğun içinde bulunduğu yakın çevresidir.
6- Çocuk sesini çıkarmadıysa rızası vardır.
Çocuk istismarında çocuğun rızası diye bir kavram yoktur, çocuğun kendinden yaşça
büyük birinin isteklerlerini sessiz kalarak yerine getirmesi, bunu kabul ettiği anlamına
gelmez. İstemediği söz ve davranışlara itiraz etmemesi, rıza göstergesi değil, her anlamda
gücünün yetmemesi ile ilişkidir.
Ayrıca, çocuklar durumun ciddiyetini anlamlandıramadıkları için, küçük hediyeler,
ödüller verilerek kandırılabilir. Çocuk ödülü kabul ettiği için istismarcı tarafından
ailesine söyleme tehdidiyle korkutulabilir ve bu şekilde istismar sürdürülebilir.
7- Çocuklara uslu, akıllı, açıkgöz olmalarını söyleyip, sık sık uyarırsak onları
tehlikelerden korumuş oluruz.
Çocukları korumanın bilinen en etkili yolu, onlara cinsel istismarla ilgili bilgilendirme
eğitimi vermektir. Pek çok ebeveyn cinsellikle ilgili konuşurken zorlanır. Konuşma
içeriği sadece akıllı, uslu olmalarını, ıssız yerlerde dolaşmamalarını tembihlemekle sınırlı
kalırsa, bu nasihat bilgilendirme yerine geçmez, çocuğunuzu korumuş, onu cinsel
istismarla yeterince bilgilendirmiş olmazsınız.
8- Çocuklar olan biteni çabuk unuturlar. Akıllı, olgun çocuklar bu deneyimi kolay
atlatırlar.
Cinsel istismar, çocuğun ruhsal ve fiziksel sağlığı açısından ciddi derecede zarar
vericidir. Çocuğun özgüvenini, cinselliğini, ilişkilerini, tüm hayatını etkileyebilecek ağır
bir yüke dönüşebilir.
Risk grupları
Her yıl 1.6 milyon çocuğun fiziksel, cinsel, duygusal istismar ya da ihmal yaşadığı;
1000’den fazla çocuğun bu nedenlerle öldüğü tahmin edilmektedir.
Cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşa göre dağılımları incelendiğinde;
%30'unun 2–5,
%40'ının 6–10,
%30’unun 11-17 yaş grubunda olduğu görülmektedir.
Bir başka deyişle olguların %70'ini küçük yaş grubu oluşturmaktadır. Bu veriler adli
birimlere yansıyan olgulardır.
Cinsel İstismarda Risk Etmenleri
• Yaşının küçük olması
• Bazı ruhsal, zihinsel ve fiziksel gelişimsel bozuklukları
• Süregen tıbbi hastalığının olması
• Fiziksel yetersizliğinin bulunması
Koruma
Çocuk ihmal ve istismarının gerçekleşmeden durdurulması amacıyla tüm çocuklara ve
topluma yönelik koruma programlarını kapsayan; tüm çocukların ve ailelerin içinde
bulunduğu koşulların iyileştirilmesi, ailelerin eğitimleri ve yaşam kalitelerinin
arttırılması, olası risklerin ortadan kaldırılmasına dayalı çalışmalar yapılmalıdır.
Cinsel istismarla ilgili bilgilendirme, çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun olarak
olabilecek en erken yaşta başlamalıdır. Çünkü her yaşta çocuk istismar mağduru olabilir.
Konuşmaya ve isteklerini anlatmaya başladıkları iki yaşında vücut parçalarının isimleri
öğretilerek güvenmedikleri, istemedikleri zaman özel bölgelerine dokunulunca “hayır”
demeleri öğretilmeye başlanabilir.
Çocuklara farklı konularda hayır deme becerisini kazandırmak, hayatın her alanında
önemlidir. Çocuğu zorla öpmeye, sarılmaya çalışmamak, bedeninin ona ait olduğunu
anlatmak, rahatsız olduğunda kendisine dokundurtmama hakkı olduğunu öğretmek, kendi
bedensel sınırlarını algılayabilmesi açısından çocuğa yardımcı olur.
Çocuğun ebeveyn dışında birileriyle tuvalete gönderilmemesi, banyo yaptırılmaması,
tanıdık olsa da bir başkasıyla aynı yatağı paylaşmasına izin verilmemesi; ebeveynlerin bu
konuda birbirleriyle uyumlu, dikkatli ve istikrarlı tutum sergilemeleri de cinsel
istismardan koruma açısından önemlidir.
Ebeveynlerin çocuğun cinsellikle ilgili sorularını telaşlanmadan konuşabilmeleri, ihtiyaç
duyduğunda çocuğun kendilerine yaklaşıp, rahatça konuşabilecekleri mesafe
oluşturabilmeleri, istismarı durdurabilmek açısından koruyucudur.
Çocuk istismara uğradıysa, tehlikeden korunduğuna, istismarcı ile bütün bağlarının
kesildiğine, onun durdurulduğuna inandığında ve ailesinin ona inandığını hissettiği
zaman korunmuş olur.
Türkiye, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde 1989 yılında toplanan “Çocuklar için
Dünya Zirvesi”nde ilk kez imzaya açılan Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ilk imza veren
devletler içinde yer almıştır. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre, “Bu sözleşmeye taraf
devletler, çocuğun her türlü bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal
ya da ihmalkar muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı
korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar ve çocuğa karşı her
türlü cinsel sömürüye ve cinsel suistimale karşı koruma güvencesi verirler” şeklinde
düzenlenmiştir.
Basın ve medya, cinsel istismar olguları ile ilgili bilgileri yayınlarken saldırıya uğrayan
kişinin kimlik bilgilerinin, görüntülerinin ve kimliğini ortaya çıkarabilecek diğer
bilgilerin gizli kalmasına özen göstermelidir.
Tüm yönleriyle çocuk istismarı ve yarattığı ruhsal sonuçlar toplumun ve ülkeyi
yönetenlerin sürekli olarak önemli gündem maddelerinden birisi olmalıdır. Devlet
çocukların sağlıklı ruhsal gelişimlerini sağlayacak bir aile ve yaşam ortamı sağlamak,
bunu engelleyen sosyal, kültürel ve ekonomik koşulları ortadan kaldırmak, buna yönelik
çocuk politikaları geliştirmeye katkıda bulunmak, elverişsiz koşullarda yaşamını
sürdürmek zorundan kalan çocukların istismar kurbanı olmalarını önlemek, gereğinde
onları koruma altına almak ve onarmak, bunun yanında çocukların ve erişkinlerin sağlık
sisteminden tamamen ücretsiz yararlanmalarını sağlayan ve kolaylaştıran koruyucu sağlık
uygulamalarını geliştirmek için gereken yasal ve idari düzenlemeleri yapmak zorundadır.
Erken müdahale ve değerlendirme ilkeleri
Ebeveynler öncelikli olarak istismara uğrayan çocukları ile güvenli bir ortamda, çocuğu
korkutmadan, destekleyici bir tutumla, sakin bir ses tonuyla konuşmalıdır. Konuşan
kişinin sakinliği, çocuğun sakinleşmesine ve kaygısının artmamasına yardımcı olur.
İstismara uğrayan çocuğa son günlerde kendisine hoşuna gitmeyen şekilde dokunan veya
hoşuna gitmeyen şeyler yapmaya zorlayan birileri olup olmadığı sorulabilir. Çocuğun ilk
açıklamasına verilen tepkiler çok önemlidir. Çocuk kötü bir olay anlatmasına rağmen,
ebeveynlerinin destekleyici tutumu ile karşılaşırsa, dışlanmadığını, suçlanmadığını ve
kabul gördüğünü hissederse konuşmaya devam eder, duygularını rahatça ifade edebilir.
Çocuğun yaşadığı travmayı konuşabilmesi iyileştiricidir ve cinsel travmanın uzun
dönemli olumsuz etkilerini azaltır. Çocuk konuşurken sözü kesilmemeli, aşırı soru
sorulmamalı, suçlu veya kendisine inanılmadığını hissettirecek ifadelerden
kaçınılmalıdır.
Çocuk olanları anlatırken, istismarcının ona zarar vereceğinden, ebeveynlerini üzüp
kızdıracağından, ailenin dağılacağından ya da ailesinden koparılacağından korkabilir.
Burada çocuğu korkutmamak, açıklamasının ardından kendisinin veya olmayan
birilerinin cezalanmasına sebep olacağını düşündürmemek önemlidir. Çünkü maalesef
çoğu zaman istismarın kaynağı çocukların tanıdığı ve sevdikleri yetişkinler arasından
çıkar ve çocuklar konuşarak onlara zarar vermekten korkup çekinebilirler. Çocuk yakını
olan istismar eden kişiyi korumak zorunda hissetmemelidir.
Çocuğa olanların onun suçu olmadığı, ailesinin, istismar etmeyen yakınlarının, onu
sevmeye devam ettiği açıkça söylenmelidir. İstismar hiç yaşanmamış gibi davranmak,
konunun üstünü örtmek çocukların böylesi ciddi bir olayın üstesinden tek başına
gelmesini beklemek, çocukta yalnız bırakıldığı hissi yaratır, yarardan çok zarar verir.
Susmak veya susturmak yaraları derinleştirirken, konuşmanın iyileştirici olduğu
unutulmamalıdır.
Çocuk, tacizcinin ona tekrar zarar vermesi ihtimaline karşı korunmalıdır. Bu noktada adli
makamlarla iletişime geçmek gerekir. Olası tıbbi sorunlarının tedavisi için tıbbi yardım
alınırken bir ruh sağlığı profesyoneli ile iletişime geçerek çocuğun değerlendirilmesini ve
gerekli görülen desteği almasını sağlamak önemlidir.
Olayın açığa çıkması sonrasında çocuğa adli süreçler konusunda bilgilendirme yapmak
gerekir. Ona nasıl bir süreç yaşanacağını önden basitçe anlatmak süreci daha az sorunlu
yaşamasına yardımcı olacaktır.
Kaynaklar
1. Gölge ZB (2005) Cinsel Travma Sonrası Oluşan Ruhsal Sorunlar, Nöropsikiyatri Arşivi, 42 (1-2-
3-4): 19-28
2. Oates RK (1987) The consequences of child sexual abuse: A review of recent research, Aust.
Paediatr. J. 23, 267-270
3. Zoroğlu SS, Ümran T, Şar V (2001) Çocukluk dönemi istismar ve ihmalinin olası sonuçları,
Anadolu Psikiyatri Dergisi ; 2(2):69-78
4. Kara B, Biçer Ü, Gökalp AS (2004) Çocuk İstismarı, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi; 47:
140-151
5. Taner Y, Gökler B (2004) Çocuk istismar. ve ihmali: psikiyatrik yönleri, Hacettepe Tıp Dergisi ;
35:82-86
6. Tong L, Oates K, Mcdowell M (1987) Personality Developmental Following, Child Abuse &
Neglect. Vol. 11, pp. 371-383
7. Niclas L, Enebrik P, Lauren E M (2013) Preventing sexual abusers of children from reoffending:
systematic review of medical and psychological interventions, BMJ 2013;347:f4630
8. Turhan E, Sangün Ö, İnandı T (2006) Birinci Basamakta Çocuk İstismarı ve Önlenmesi, Sürekli
Tıp Eğitim Dergisi, 2006 • cilt 15 • sayı 9 • 157
Dr. İmran Gökçen Yılmaz (*), Dr. Aybüke Tuğçe Mustan (**)
(*) İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı
(**) Dokuz Eylül Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
Çocuk cinsel istismarını öğrenen, kuşkulanan uzmanların
yaşadığı zorluklar
Çocuk cinsel istismarı ile mücadele, birçok alandan uzmanın iş birliği yaptığı bir ekip
çalışmasını gerektirir. Cinsel saldırının öğrenildiği veya cinsel saldırıdan kuşkulanıldığı
andan itibaren bu çalışma başlar. Sürecin farklı aşamalarında; hekimler ve diğer sağlık
çalışanları, öğretmenler, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, avukatlar, savcı ve
hâkimler gibi uzmanlar yer alır.
Türkiye’de çocuk ve erişkinde cinsel istismar yeni yeni konuşulabilen bir konudur. Cinsel
saldırılar konusundaki suskunluk uzmanların eğitimini de etkilemiştir. Bu alanda çalışan
uzmanların eğitiminde standart yoktur. Gerek kuramsal gerek uygulamada olgu izleme
çalışmaları tüm fakültelerde aynı donanımda değildir. İlgili fakültelerde lisans
eğitimlerinde çocuk istismarı ve istismar ile karşılaşıldığında nasıl bir yol izlenmesi
gerektiği yeterince öğretilmemektedir. Bu durum istismarın tanınmasını, tanındığı zaman
da bildirilmesini zorlaştıracaktır. Ancak Mor Çatı, KAMER, Türkiye İnsan Hakları Vakfı
gibi kuruluşlar, psikoloji, adli tıp, psikiyatri ve çocuk psikiyatrisi benzeri uzmanlık
derneklerinde, birçok kentteki barolarda kendi disiplinlerindeki profesyonellerin veya
gönüllülerin ihtiyaçlarına yönelik özel eğitimler yapılmaktadır.
Öğretmenler bu konunun açığa çıkmasında ve destek verilmesinde anahtar konumdadır.
İstismarın tanınması ve yetkili makamlara bildirilmesinde; çoğunlukla ilk olarak sağlık
çalışanları ve öğretmenler görev alırlar. Ayrıca, bu kişiler, aile dışında çocuğun iletişim
kurduğu ilk yetişkinlerdir. Bu nedenle istismarı fark etmeleri olasılığı yüksek bir meslek
grubudur. Türk Ceza Kanunu’nda çocuk istismarı gibi, kamu adına soruşturmayı
gerektiren bir suç işlendiğinden şüphe duyan doktor, hemşire, psikolog sağlık çalışanı
veya kamu görevlisi, durumu bildirmekle yükümlüdür. Bildirmediği takdirde bir yıla
kadar hapis cezası ile yargılanacaktır.
Yasal yükümlülüğe rağmen, fark edilen istismar vakaları her zaman bildirilmemektedir
veya bildirilememektedir. Ülkemizde bildirmeme nedenlerinden biri, uzmanların bildirim
sonrası çocuğun yeterince korunacağından endişe duymalarıdır. Birçok cinsel istismar
vakasında, istismar ortaya çıktıktan sonra çocuklar istismarcıyla evlendirilmeye
zorlanmakta, mağdur çocuk suçlanmakta hatta öldürülmektedir. Hekimler, öğretmenler
çocukların güvenliğinden endişe etmekte, bu nedenle bildirim yapmaktan
kaçınabilmektedir.
Çocuğun cinsel istismarı suçuyla karşılaşan uzmanlar, hem mağdurun ailesi hem
saldırganlar tarafından sözlü saldırıya uğrama, darp edilme, hatta öldürülme kaygısı
yaşadıklarını ifade etmişlerdir. İstismarı ortaya çıkaran, bildiren kişiye yasal koruma
sağlanmamaktadır. Güvenlik sorunu, istismarın bildirilmesine engel olabilmektedir.
Mesleği gereği istismar mağduru çocuklarla karşılaşan, hikâyelerini dinleyen uzmanların,
muayene eden hekimlerin, hukukçuların, topluma karşı güven duyguları azalmaktadır.
Tanık olunan örseleyici olaylar nedeniyle, kendileri de dolaylı olarak örselenmektedirler.
Çocukları veya yakınlarının çocukları söz konusu olduğunda cinsel istismardan
kuşkulanma düzeyinin arttığı görülmüştür. Çocuğun cinsel istismarı konusunda çalışan
uzmanların ruh sağlığı olumsuz etkilenmekte, psikolojik desteğe ihtiyaç duymaktadırlar.
Ancak uzmanların genel yaklaşımı, çok yıpratıcı olsa da, mağdurların yararını düşünerek
mesleki sorumluluklarını yerine getirmek yönünde olmalıdır.
Psikologlar, rehber öğretmenler ve hekimler için; zorlukları, ruhsal sorunları ve benzer
nedenlerle başvuran kişinin mahremiyeti mesleki sorumluluklardan biridir. Çocuklarda
fiziksel ve cinsel istismar öğrenildiğinde, mahremiyet kuralı bozulur, başvuranın izni
olmadan bildirimde bulunulabilir. Çocuk istismarında diğerlerinden farklı olarak şikâyet
şartı aranmamaktadır. Uzmanların amacı, çocuğun yararına işleyecek bir süreç
başlatmaktır. Temel çekince; bildirim yapıldığında, bunun çocuğun yararına olup
olmayacağıdır.
Çocuk istismarı konusunda çalışırken, farklı mesleklerden uzmanların ve farklı
kurumların işbirliğine gereksinim vardır. Böyle bir sistem bulunmayışı, çalışmaların
kişisel bağlantılar desteğiyle yürümesine, uygulamanın kişilere bağlı şekillenmesine yol
açmaktadır.
Mahkemelerde görevli hâkimler, yeterli olmayan fiziksel deliller karşısında ruhsal
delillerden yararlanmayı seçmemekte ya da bu alanın uzmanlarına ulaşamamaktadırlar.
Olguların farklı sorumluluk ve yetkileri olan uzmanlarca beraber takip edilmesi, ruh
sağlığı çalışanlarının da dâhil edilmesi gereklidir.
Günümüzde mahkemelerdeki yoğun davalar, dava hazırlığı ve dava süresini sınırlamakta;
hastanelerdeki hızlı hasta giriş çıkışı, hasta ve hekim ilişkisini bozmakta ve güven
duygusu oluşmasına engel olmaktadır. Benzer şekilde kurumlarda az sayıda psikolog ve
sosyal hizmet uzmanı çalışması, okullarda sınıfların kalabalık olması, kısacası iş yükü;
cinsel istismarın uzmanlar tarafından fark edilmesini zorlaştırmaktadır.
Uzmanların sorunlarının temelinde özetle; etkili ve verimli çalışan yapılandırılmış bir
mekanizmanın olmaması, bilgi eksikliği, kendilerinin ve mağdur çocukların güvenliği
sorunu, konunun mesleki ve ruhsal yükü bulunmaktadır.
Kaynaklar
Çavlin Bozbeyoğlu A, Koyuncu E, Sezgin A, Kardam F, Sungur A, Türkiye’de Ensest Sorununu Anlamak,
Haziran 2009, “Uzmanın Yaşadığı Sorunlar” s. 115
Freitag R, Psychosocial Aspects of Child Abus efor Primary Care Pediatricians, Pediatric Clinics of North
America, 1998
Aksel Ş, Yılmaz Irmak T, Çocuk Cinsel İstismarı Konusunda Öğretmenlerin Bilgi ve Deneyimleri, Ege
Eğitim Dergisi 2015
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları. Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Yayınları 3,
Ankara 2008: 470-477.
Dulcan’s Textbook of Child and Adolescent Psychiatry, Second Edition, American Psychiatrci Association,
2016: 539-558.
Sexual violence against children, Child protection from violence, exploitation and abuse,
www.unicef.org/protection/57929_58006.html
Child sexual abuse, Guidelines for medico-legal care for victims of sexual violence,
www.who.int/violence_injury_prevention/resources/publications/en/guidelines_chap7.pdf
Child Sexual Abuse, PTSD: National Center for PTSD,
www.ptsd.va.gov/public/types/violence/child-
sexual-abuse.asp#.V0XFChq_cMc.email
Kara Ö., Çalışkan D., Suskan E. (2014). Ankara ilinde görev yapan çocuk asistanları, uzmanları ve
pratisyen doktorların çocuk istismarı ve ihmali konusunda bilgi düzeyleri ve yaklaşımlarının
karşılaştırılması. Türk Ped Arş, 49, 57-65.
Turhan E., Sangün Ö., İnandı T. (2006). Birinci basamakta çocuk istismarı ve önlenmesi. Sürekli Tıp
Eğitimi Dergisi, 15(9), 153-157.
Çolak B., Şişmanlar Ş. G., Karakaya I., Etİler N., Bİçer Ü. (2012). Çocuk cinsel istismarı olgularını
değerlendiren meslek gruplarında dolaylı travmatizasyon. Anatolian Journal of Psychiatry/Anadolu
Psikiyatri Dergisi, 13(1).
Acehan S., Bilen A., Ay M. O., Gülen M., Avci A., İçme F. (2013). Çocuk istismarı ve ihmalinin
değerlendirilmesi. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 22(4).
Kara B., Biçer Ü., Gökalp A. S. (2004). Çocuk istismarı. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 47(2), 140-
51.
Dr. İmran Gökçen Yılmaz
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı
Cinsel eğitim ve cinsel istismar
Cinsellik, insan yaşamının doğal bir parçasıdır. Cinsellik çok boyutludur; bedensel,
ruhsal, toplumsal farklı boyutları vardır. İçinde yaşanılan kültürden, inanıştan etkilenir.
Karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı, şiddetten bağımsız bir cinsel yaşam kişiyi
zenginleştirir, iletişimi ve ilişkileri geliştirir, zevk verir, üremeyi sağlar. Sorumluluk ve
özdenetim de gerekmektedir. Bunların olmadığı durumlarda, cinsel istismar ve diğer
şiddet türleri, istenmeyen gebelikler, cinsel yolla bulaşan hastalıklar oluşabilmektedir.
Çocukları ve gençleri erişkinliğe hazırlamak zorlu bir görevdir. Özellikle cinsellik gibi
kaçınılan, konuşulmaması tercih edilen bir konuda eğitim aileler için daha da zorlaşır.
Türkiye’de dâhil bir çok ülkede, çok az sayıda çocuk ve genç cinsellik ile ilgili eğitim
alabilmektedir. Anne babalarından cinsellik konusunda yeterli bilgi edinemeyen çocuk ve
gençler, akranlarından ve internetten bilgi almayı tercih etmektedirler. Anne babalar da
çocukların ve gençlerin sorularını cevaplarken kendilerini yetersiz hissetmektedirler.
Açık şekilde tartışılmayan, yeterli-güvenilir bilgiye ulaşılamayan ortamlarda, çocuklar ve
gençler cinsellik hakkında kafa karıştırıcı, birbiriyle çelişen, çoğunlukla da olumsuz ve
gerçekçi olmayan mesajlar alırlar.
Cinsel eğitimin temel amacı, çocuklara ve gençlere, cinsel ve sosyal ilişkilerinde mantıklı
seçimler yapmalarını sağlayacak bilgi, beceri ve değerleri öğretmektir. Gebelik ve cinsel
yolla bulaşan hastalıkların yanı sıra, farklı cinsel yönelimler, cinsel istismar ve diğer
şiddet türleri hakkında bilgi sahibi yapmak, bu durumlara karşı korumak temel hedeftir.
Korumanın sağlanamadığı durumlarda ise çocuk ve gençlerin nereden yardım
alabileceklerini öğrenmeleri, güvenilir yetişkinlere başvurabilmeleri, böylece alınan
zararı azaltmak ikincil hedeftir.
Cinsel eğitim, çocuk ve gençleri cinsel istismar konusunda eğitebilmek ve saldırıyı
engelleyebilmek için uygun bir temel oluşturur. Örneğin, iyi dokunma ve kötü
dokunmayı ayırt etmek, bedenini tanımak ve sınırlarını bilmek, duygularını anlamak,
kendi haklarını bilmek, baskıya direnmek ve yardım aramak konuları; cinsel eğitimin
temel taşlarıdır. Cinsel istismar ile çok yakından ilgilidir.
Cinsel eğitim ile, çocuk ve ergenlerde hem kendi bedenine hem başkalarının bedenlerine
saygı duyma anlayışı geliştirilir. Böylece çocuk veya ergen, kendi cinsiyetinden veya
karşı cinsiyetten olabilecek partnerleri ile düzeyli ilişkiler kurar. Kendine güveni artar.
Doğru bilgilerle donanmış kişi, cinsellik hakkında duyduğu yanlış bilgileri reddeder.
Cinsellik konusunda bilgili kişiler arkadaşlarının veya yabancıların uygunsuz tekliflerine,
baskılarına direnmekte daha başarılıdır. Kısaca, çocuklar cinsel istismara karşı koyabilme
konusunda bilgilendirildiklerinde, bazı istismar olayları önlenebilir.
Anne babalar, doğal olarak çocukların ilk cinsel eğitimcileridir. İlk cinsel bilgileri verir
ve çocuklara model olurlar. Cinsellik, istenmeyen dokunmalar ve cinsel saldırılar
hakkında hiç konuşulmaması, hatalı bir şekilde çocuklara cinselliğin konuşulmaz
olduğunu benimseten, cinsel saldırılardan sonra susmayı öğreten bir yaklaşımdır. Anne
babaların okuldan cinsel eğitim talep etme, verilen eğitime destek olma, katılma, verilen
eğitimi denetleme işlevleri olmalıdır. Ayrıca çocuklar açısından, evde ve okulda aldığı
cinsel eğitim arasında bir çelişki veya karmaşa olmaması açısından; çocuklara ve
yetişkinlere eş zamanlı verilmesi faydalı olacaktır.
Cinsel istismarın doğası, neleri kapsadığı konusunda bilgisi olmayan kişi -çocuk, genç
veya yetişkin-, istismara uğradığında kendini nasıl koruyacağını, nasıl yardım arayacağını
bilemeyebilir. Türkiye’de yetişkinlerin de cinsellik konusunda bilgilerinin yetersiz
olduğu, istismar olayı ile karşılaşma durumunda baş etme becerilerinin yetersiz olduğu
görülmüştür.
“Çocuğunuz cinsel bir saldırı yaşasa ne yaparsınız?” sorusuna anne babaların %36’sı
ilgili makamlara başvururum şeklinde yanıt vermiş, %47.5’i olay karşısında duygusal ve
uygun olmayan tepkiler verebileceklerini (intihar, cinayet gibi) ifade etmişlerdir. İstismar
ve ihmal sonrası durumun ilgili makamlara bildirilmemesi, istismarda bulunan kişiye
gerekli hukuki müdahalenin yapılmasını engelleyeceği gibi; istismara uğrayan çocuğa ve
ailesine yönelik psikolojik desteğin sağlanmasını; yani mağdurların yeniden
güçlenmelerini de engelleyen bir durumdur.
Okullarda cinsel eğitim verilmesi çok önemlidir. Cinsel eğitim veren öğretmenlerin
mezuniyet öncesi ve sonrası eğitimlerinde cinsel eğitime yönelik konular yer almalıdır.
Ensest konusunda yapılan bir çalışmada, uzmanların ifadelerinden ensestin açığa
çıkmasında çocukların okulda aldıkları eğitimin, öğretmenlerin gözlemlerinin ve çocuğun
yaşadığı istismarı öğretmeniyle paylaşmasının olumlu etkileri anlaşılmıştır. Türkiye’de
çocuk cinsel istismarı konusunda donanımlı rehber öğretmenler ve sınıf öğretmenleri
cinsel istismarın açığa çıkmasında ve çocuğun korunmasında önem taşımaktadır.
Çocuklar ailelerinden önce öğretmenlerine durumu açabilmektedir. Aileye açıklama
zorluğu olan çocuklarda öğretmenler aileye durumu aktarmak için iletişimi
sağlayabilmektedir. Ayrıca, çocukların davranış ve tutum değişikliği olduğunda,
öğretmenler cinsel saldırıdan kuşkulanarak çocuğun yaşadığı zorluğu açıklaması için
uygun ortam yaratabilmektedirler.
İdareciler, revirde, kantinde, kütüphanede çalışanlar, servis görevlileri, polisler ve
güvenlik görevlileri de eğitime katılmalıdırlar. Çünkü bu kişiler de bilgi, tutum, inanış,
davranışlarıyla çocuklara model olacak, zaman zaman da çocukların sorularıyla karşı
karşıya kalabileceklerdir. Cinsel eğitim çocuklukta başlayarak yaşam boyu devam edecek
bir süreçtir. Hızlı ulaşılan ve etkili bir yayın aracı olan medya da cinsel eğitim açısından
bilinçlendirilmeli, hazırlanan programlara destek olunması sağlanmalıdır.
Çocukları ve gençleri, cinsellik konusunda kendi yollarını bulmaları için serbest
bırakmak; onları kısmen doğru bilgi, çoğunlukla yanlış bilgi ve sömürü ile
karşılaşacakları internet, medya ve akranlarına teslim etmektir. Gelişimlerine katkıda
bulunmak, onları cinsel şiddetten korumak için çocuklara ve gençlere açık, bilimsel
temelli, evrensel değerlere ve insan haklarına uygun cinsel eğitim vermeliyiz. Cinsellik
hakkında bilgi sahibi olmak, sağlıklı bir cinsel yaşam ve cinsel saldırıları engellemek için
gereklidir, cinsel istismara karşı koruyucudur. Korunamayan, istismara uğramış kişilerin
haklarını aramasına, destek almasına yardımcıdır.
Dostları ilə paylaş: |