Çocuk cinsel iSTİsmari ve zor açIĞA Çikmasi bilgilendirme Dosyası Yayına hazırlayanlar Şahika Yüksel, Suzan Saner



Yüklə 240,04 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/3
tarix22.04.2017
ölçüsü240,04 Kb.
#15589
1   2   3

 

Dr. Sibel Koçbıyık 

Psikiyatri Uzmanı 



 

Çocuk cinsel istismarıyla ilgili doğru bilinen yanlışlar 

1- Çocuklarda cinsel istismar nadir görülen bir durumdur. 

İstismarın neden olduğu utanç, suçluluk gibi tepkilerden dolayı cinsel istismar çoğu kez 

gizlenmekte, aile içinde sır olarak saklanmaktadır. Bu nedenle gerçek istatistiksel verilere 

ulaşmak zordur. Dünya sağlık örgütü verilerine göre kadınların % 15-20, erkeklerin % 5-

10’u hayatının bir döneminde cinsel istismara uğramaktadır. 

 

2- Sadece kız çocukları risk altındadır. 

Yapılan  araştırmalarda,  cinsel  istismara  uğrama  sıklığının  cinsiyetlere  göre  oranı;  her  5 

kız  çocuktan  ve  her  10  erkek  çocuktan  biri  olarak  bildirilmektedir.  Kızlara  göre 

erkeklerde saptanan düşük oranlar nedeniyle, erkek çocuk cinsel istismarının nadir olup 

olmadığı  tartışılmaktadır.  Ağır  basan  görüşlerden  biri;  yardım  aramanın  erkekliğe 

yakışmayacak  bir  davranış  olduğu,  ömür  boyu  damgalanacakları  homoseksüel  olarak 


değerlendirilme  korkuları  nedeniyle  erkek  çocuk  ve  aileleri  yaşadıkları  deneyimleri 

anlatmakta daha isteksizdir. 



 

3- Sıklıkla düşük gelirli ailelerde yaşanır.  

Alt  sosyoekonomik  gruplarda,  yani  yoksul  ailede  yetişen  çocuklarda  fiziksel  ve 

psikolojik  istismar  ile  çocuk  ihmalinin  daha  sık  olduğu  pek  çok  araştırmada 

gösterilmiştir.  Klinik  değerlendirmeye  gelen  cinsel  istismar  olgularının  bir  kısmında 

sosyoekonomik düzey düşüktür; ancak bu diğer istismar türleri ile kıyaslandığında daha 

az  belirgindir.  Unutulmamalıdır  ki  cinsel  istismar,  her  türlü  sosyoekonomik, 

sosyokültürel düzeyde gözlenebilir. 

 

4- İstismarcılar, dışarıdan fark edilebilen anormal davranışları olan yabancı kişilerdir. 

Cinsel  istismar  ve  tecavüz  konusunda  son  50  yıldır  yapılan  araştırmalar  istismarcının 

çoğunlukla  erkek,  çekirdek  aile,  geniş  aile,  yakın  çevre  ya  da  eğitim  kurumlarından; 

çocuğun,  hatta  ailenin  de  tanıdığı  biri  olduğunu  göstermektedir.  Cinsel  istismar  ve 

tecavüzü yapan kişiler evli, çocuklu, meslek sahibi kişiler olduğunda tespit edilmesi ve 

ortaya çıkması daha zor olmaktadır. 

 

5- Parklar, umumi tuvaletler, ıssız sokaklar, karanlık yerler, boş inşaat sahaları cinsel 



istismarın gerçekleşebileceği tehlikeli bölgelerdir. 

Cinsel  istismar  her  ortamda  olabilir.  Özellikle  yakınlar  tarafından  olduğunda  sıklıkla 

sokakta,  arazilerde  değil;  çocuğun  bildiği,  güvende  hissettiği  mekanlarda  gerçekleşir. 

Olayın olduğu yer genellikle ev, okul gibi çocuğun içinde bulunduğu yakın çevresidir. 



 

6- Çocuk sesini çıkarmadıysa rızası vardır.  

Çocuk  istismarında  çocuğun  rızası  diye  bir  kavram  yoktur,  çocuğun  kendinden  yaşça 

büyük  birinin  isteklerlerini  sessiz  kalarak  yerine  getirmesi,  bunu  kabul  ettiği  anlamına 

gelmez. İstemediği söz ve davranışlara itiraz etmemesi, rıza göstergesi değil, her anlamda 

gücünün yetmemesi ile ilişkidir.  

 


Ayrıca,  çocuklar  durumun  ciddiyetini  anlamlandıramadıkları  için,  küçük  hediyeler, 

ödüller  verilerek  kandırılabilir.  Çocuk  ödülü  kabul  ettiği  için  istismarcı  tarafından 

ailesine söyleme tehdidiyle korkutulabilir ve bu şekilde istismar sürdürülebilir. 

 

7-  Çocuklara  uslu,  akıllı,  açıkgöz  olmalarını  söyleyip,  sık  sık  uyarırsak  onları 

tehlikelerden korumuş oluruz. 

Çocukları  korumanın  bilinen  en  etkili  yolu,  onlara  cinsel  istismarla  ilgili  bilgilendirme 

eğitimi  vermektir.  Pek  çok  ebeveyn  cinsellikle  ilgili  konuşurken  zorlanır.  Konuşma 

içeriği sadece akıllı, uslu olmalarını, ıssız yerlerde dolaşmamalarını tembihlemekle sınırlı 

kalırsa,  bu  nasihat  bilgilendirme  yerine  geçmez,  çocuğunuzu  korumuş,  onu  cinsel 

istismarla yeterince bilgilendirmiş olmazsınız. 

   

8-  Çocuklar  olan  biteni  çabuk  unuturlar.  Akıllı,  olgun  çocuklar  bu  deneyimi  kolay 

atlatırlar. 

Cinsel  istismar,  çocuğun  ruhsal  ve  fiziksel  sağlığı  açısından  ciddi  derecede  zarar 

vericidir. Çocuğun özgüvenini, cinselliğini, ilişkilerini, tüm hayatını etkileyebilecek ağır 

bir yüke dönüşebilir. 

 

Risk grupları 

Her  yıl  1.6  milyon  çocuğun  fiziksel,  cinsel,  duygusal  istismar  ya  da  ihmal  yaşadığı; 

1000’den fazla çocuğun bu nedenlerle öldüğü tahmin edilmektedir. 

Cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşa göre dağılımları incelendiğinde; 

%30'unun 2–5,  

%40'ının 6–10,  

%30’unun 11-17 yaş grubunda olduğu görülmektedir.  

Bir  başka  deyişle  olguların  %70'ini  küçük  yaş  grubu  oluşturmaktadır.  Bu  veriler  adli 

birimlere yansıyan olgulardır. 

 

Cinsel İstismarda Risk Etmenleri 

•  Yaşının küçük olması 

•  Bazı ruhsal, zihinsel ve fiziksel gelişimsel bozuklukları 


•  Süregen tıbbi hastalığının olması 

•  Fiziksel yetersizliğinin bulunması 

 

Koruma 

Çocuk  ihmal  ve  istismarının  gerçekleşmeden  durdurulması  amacıyla  tüm  çocuklara  ve 

topluma  yönelik  koruma  programlarını  kapsayan;  tüm  çocukların  ve  ailelerin  içinde 

bulunduğu  koşulların  iyileştirilmesi,  ailelerin  eğitimleri  ve  yaşam  kalitelerinin 

arttırılması, olası risklerin ortadan kaldırılmasına dayalı çalışmalar yapılmalıdır. 

 

Cinsel istismarla ilgili bilgilendirme, çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun olarak 

olabilecek en erken yaşta başlamalıdır. Çünkü her yaşta çocuk istismar mağduru olabilir. 

Konuşmaya  ve  isteklerini  anlatmaya  başladıkları  iki  yaşında  vücut  parçalarının  isimleri 

öğretilerek  güvenmedikleri,  istemedikleri  zaman  özel  bölgelerine  dokunulunca  “hayır” 

demeleri öğretilmeye başlanabilir.  

Çocuklara  farklı  konularda  hayır  deme  becerisini  kazandırmak,  hayatın  her  alanında 

önemlidir.  Çocuğu  zorla  öpmeye,  sarılmaya  çalışmamak,  bedeninin  ona  ait  olduğunu 

anlatmak, rahatsız olduğunda kendisine dokundurtmama hakkı olduğunu öğretmek, kendi 

bedensel sınırlarını algılayabilmesi açısından çocuğa yardımcı olur.  

Çocuğun  ebeveyn  dışında  birileriyle  tuvalete  gönderilmemesi,  banyo  yaptırılmaması, 

tanıdık olsa da bir başkasıyla aynı yatağı paylaşmasına izin verilmemesi; ebeveynlerin bu 

konuda  birbirleriyle  uyumlu,  dikkatli  ve  istikrarlı  tutum  sergilemeleri  de  cinsel 

istismardan koruma açısından önemlidir.  

Ebeveynlerin çocuğun cinsellikle ilgili sorularını telaşlanmadan konuşabilmeleri, ihtiyaç 

duyduğunda  çocuğun  kendilerine  yaklaşıp,  rahatça  konuşabilecekleri  mesafe 

oluşturabilmeleri, istismarı durdurabilmek açısından koruyucudur.  

Çocuk  istismara  uğradıysa,  tehlikeden  korunduğuna,  istismarcı  ile  bütün  bağlarının 

kesildiğine,  onun  durdurulduğuna  inandığında  ve  ailesinin  ona  inandığını  hissettiği 

zaman korunmuş olur.  



Türkiye,  Birleşmiş  Milletler  Genel  Merkezi’nde  1989  yılında  toplanan  “Çocuklar  için 

Dünya  Zirvesi”nde  ilk  kez  imzaya  açılan  Çocuk  Hakları  Sözleşmesi’ne  ilk  imza  veren 

devletler  içinde  yer  almıştır.  Çocuk  Hakları  Sözleşmesi’ne  göre,  “Bu  sözleşmeye  taraf 

devletler, çocuğun her türlü bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal 

ya da ihmalkar muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı 

korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar ve çocuğa karşı her 

türlü  cinsel  sömürüye  ve  cinsel  suistimale  karşı  koruma  güvencesi  verirler”  şeklinde 

düzenlenmiştir.  

Basın ve medya, cinsel istismar olguları ile ilgili bilgileri yayınlarken saldırıya uğrayan 

kişinin  kimlik  bilgilerinin,  görüntülerinin  ve  kimliğini  ortaya  çıkarabilecek  diğer 

bilgilerin gizli kalmasına özen göstermelidir.  

Tüm  yönleriyle  çocuk  istismarı  ve  yarattığı  ruhsal  sonuçlar  toplumun  ve  ülkeyi 

yönetenlerin  sürekli  olarak  önemli  gündem  maddelerinden  birisi  olmalıdır.  Devlet 

çocukların  sağlıklı  ruhsal  gelişimlerini  sağlayacak  bir  aile  ve  yaşam  ortamı  sağlamak, 

bunu engelleyen sosyal, kültürel ve ekonomik koşulları ortadan kaldırmak, buna yönelik 

çocuk  politikaları  geliştirmeye  katkıda  bulunmak,  elverişsiz  koşullarda  yaşamını 

sürdürmek  zorundan  kalan  çocukların  istismar  kurbanı  olmalarını  önlemek,  gereğinde 

onları koruma altına almak ve onarmak, bunun yanında çocukların ve erişkinlerin sağlık 

sisteminden tamamen ücretsiz yararlanmalarını sağlayan ve kolaylaştıran koruyucu sağlık 

uygulamalarını geliştirmek için gereken yasal ve idari düzenlemeleri yapmak zorundadır. 

 

Erken müdahale ve değerlendirme ilkeleri 

Ebeveynler öncelikli olarak istismara uğrayan çocukları ile güvenli bir ortamda, çocuğu 

korkutmadan,  destekleyici  bir  tutumla,  sakin  bir  ses  tonuyla  konuşmalıdır.  Konuşan 

kişinin sakinliği, çocuğun sakinleşmesine ve kaygısının artmamasına yardımcı olur.  

 

İstismara uğrayan çocuğa son günlerde kendisine hoşuna gitmeyen şekilde dokunan veya 



hoşuna gitmeyen şeyler yapmaya zorlayan birileri olup olmadığı sorulabilir. Çocuğun ilk 

açıklamasına  verilen  tepkiler  çok  önemlidir.  Çocuk  kötü  bir  olay  anlatmasına  rağmen, 

ebeveynlerinin  destekleyici  tutumu  ile  karşılaşırsa,  dışlanmadığını,  suçlanmadığını  ve 


kabul  gördüğünü  hissederse  konuşmaya  devam  eder,  duygularını  rahatça  ifade  edebilir. 

Çocuğun  yaşadığı  travmayı  konuşabilmesi  iyileştiricidir  ve  cinsel  travmanın  uzun 

dönemli  olumsuz  etkilerini  azaltır.  Çocuk  konuşurken  sözü  kesilmemeli,  aşırı  soru 

sorulmamalı,  suçlu  veya  kendisine  inanılmadığını  hissettirecek  ifadelerden 

kaçınılmalıdır.  

Çocuk  olanları  anlatırken,  istismarcının  ona  zarar  vereceğinden,  ebeveynlerini  üzüp 

kızdıracağından,  ailenin  dağılacağından  ya  da  ailesinden  koparılacağından  korkabilir. 

Burada  çocuğu  korkutmamak,  açıklamasının  ardından  kendisinin  veya  olmayan 

birilerinin  cezalanmasına  sebep  olacağını  düşündürmemek  önemlidir.  Çünkü  maalesef 

çoğu  zaman  istismarın  kaynağı  çocukların  tanıdığı  ve  sevdikleri  yetişkinler  arasından 

çıkar ve çocuklar konuşarak onlara zarar vermekten korkup çekinebilirler. Çocuk yakını 

olan istismar eden kişiyi korumak zorunda hissetmemelidir. 

Çocuğa  olanların  onun  suçu  olmadığı,  ailesinin,  istismar  etmeyen  yakınlarının,  onu 

sevmeye  devam  ettiği  açıkça  söylenmelidir.  İstismar  hiç  yaşanmamış  gibi  davranmak,  

konunun  üstünü  örtmek  çocukların  böylesi  ciddi  bir  olayın  üstesinden  tek  başına 

gelmesini  beklemek,  çocukta  yalnız  bırakıldığı  hissi  yaratır,  yarardan  çok  zarar  verir. 

Susmak  veya  susturmak  yaraları  derinleştirirken,  konuşmanın  iyileştirici  olduğu 

unutulmamalıdır. 

Çocuk, tacizcinin ona tekrar zarar vermesi ihtimaline karşı korunmalıdır. Bu noktada adli 

makamlarla iletişime geçmek gerekir. Olası tıbbi sorunlarının tedavisi için tıbbi yardım 

alınırken bir ruh sağlığı profesyoneli ile iletişime geçerek çocuğun değerlendirilmesini ve 

gerekli görülen desteği almasını sağlamak önemlidir. 

Olayın  açığa  çıkması  sonrasında  çocuğa  adli  süreçler  konusunda  bilgilendirme  yapmak 

gerekir. Ona nasıl bir süreç yaşanacağını önden basitçe anlatmak süreci daha az sorunlu 

yaşamasına yardımcı olacaktır. 

 

Kaynaklar 

1.  Gölge ZB (2005) Cinsel Travma Sonrası Oluşan Ruhsal Sorunlar, Nöropsikiyatri Arşivi,  42 (1-2-

3-4): 19-28 



2.  Oates  RK (1987) The consequences of child sexual abuse: A review of recent research, Aust. 

Paediatr. J. 23, 267-270 

3.  Zoroğlu SS, Ümran T, Şar V  (2001) Çocukluk dönemi istismar ve ihmalinin olası sonuçları, 

Anadolu Psikiyatri Dergisi ; 2(2):69-78 

4.  Kara B, Biçer Ü, Gökalp AS (2004) Çocuk İstismarı, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi; 47: 

140-151 


5.  Taner Y, Gökler B (2004) Çocuk istismar. ve ihmali: psikiyatrik yönleri, Hacettepe Tıp Dergisi ; 

35:82-86 

6.  Tong L, Oates K, Mcdowell M (1987) Personality Developmental Following, Child Abuse & 

Neglect. Vol. 11, pp. 371-383 

7.  Niclas L, Enebrik P, Lauren E M (2013) Preventing sexual abusers of children from reoffending: 

systematic review of medical and psychological interventions, BMJ 2013;347:f4630  

8.  Turhan E,  Sangün Ö, İnandı T (2006) Birinci Basamakta Çocuk İstismarı ve Önlenmesi, Sürekli 

Tıp Eğitim Dergisi, 2006 • cilt 15 • sayı 9 • 157 



 

Dr. İmran Gökçen Yılmaz (*), Dr. Aybüke Tuğçe Mustan (**) 

(*) İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı 

(**) Dokuz Eylül Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 

 

Çocuk  cinsel  istismarını  öğrenen,  kuşkulanan  uzmanların 

yaşadığı zorluklar 

Çocuk  cinsel  istismarı  ile  mücadele,  birçok  alandan  uzmanın  iş  birliği  yaptığı  bir  ekip 

çalışmasını  gerektirir.  Cinsel  saldırının  öğrenildiği  veya  cinsel  saldırıdan  kuşkulanıldığı 

andan  itibaren  bu  çalışma  başlar.  Sürecin  farklı  aşamalarında;  hekimler  ve  diğer  sağlık 

çalışanları,  öğretmenler,  psikologlar,  sosyal  hizmet  uzmanları,  avukatlar,  savcı  ve 

hâkimler gibi uzmanlar yer alır.  

 

Türkiye’de çocuk ve erişkinde cinsel istismar yeni yeni konuşulabilen bir konudur. Cinsel 



saldırılar konusundaki suskunluk uzmanların eğitimini de etkilemiştir. Bu alanda çalışan 

uzmanların  eğitiminde  standart  yoktur.  Gerek  kuramsal  gerek  uygulamada  olgu  izleme 



çalışmaları  tüm  fakültelerde  aynı  donanımda  değildir.  İlgili  fakültelerde  lisans 

eğitimlerinde  çocuk  istismarı  ve  istismar  ile  karşılaşıldığında  nasıl  bir  yol  izlenmesi 

gerektiği yeterince öğretilmemektedir. Bu durum istismarın tanınmasını, tanındığı zaman 

da bildirilmesini zorlaştıracaktır. Ancak Mor Çatı, KAMER, Türkiye İnsan Hakları Vakfı 

gibi  kuruluşlar,  psikoloji,  adli  tıp,  psikiyatri  ve  çocuk  psikiyatrisi  benzeri  uzmanlık 

derneklerinde,  birçok  kentteki  barolarda  kendi  disiplinlerindeki  profesyonellerin  veya 

gönüllülerin ihtiyaçlarına yönelik özel eğitimler yapılmaktadır. 

 

Öğretmenler bu konunun açığa çıkmasında ve destek verilmesinde anahtar konumdadır. 



İstismarın  tanınması  ve  yetkili  makamlara  bildirilmesinde;  çoğunlukla  ilk  olarak  sağlık 

çalışanları ve öğretmenler görev alırlar. Ayrıca, bu kişiler, aile dışında çocuğun iletişim 

kurduğu ilk yetişkinlerdir. Bu nedenle istismarı fark etmeleri olasılığı yüksek bir meslek 

grubudur.  Türk  Ceza  Kanunu’nda  çocuk  istismarı  gibi,  kamu  adına  soruşturmayı 

gerektiren  bir  suç  işlendiğinden  şüphe  duyan  doktor,  hemşire,  psikolog  sağlık  çalışanı 

veya  kamu  görevlisi,  durumu  bildirmekle  yükümlüdür.  Bildirmediği  takdirde  bir  yıla 

kadar hapis cezası ile yargılanacaktır.  

 

Yasal  yükümlülüğe  rağmen,  fark  edilen  istismar  vakaları  her  zaman  bildirilmemektedir 



veya bildirilememektedir. Ülkemizde bildirmeme nedenlerinden biri, uzmanların bildirim 

sonrası  çocuğun  yeterince  korunacağından  endişe  duymalarıdır.  Birçok  cinsel  istismar 

vakasında,  istismar  ortaya  çıktıktan  sonra  çocuklar  istismarcıyla  evlendirilmeye 

zorlanmakta,  mağdur  çocuk  suçlanmakta  hatta  öldürülmektedir.  Hekimler,  öğretmenler 

çocukların  güvenliğinden  endişe  etmekte,  bu  nedenle  bildirim  yapmaktan 

kaçınabilmektedir.  

 

Çocuğun  cinsel  istismarı  suçuyla  karşılaşan  uzmanlar,  hem  mağdurun  ailesi  hem 



saldırganlar  tarafından  sözlü  saldırıya  uğrama,  darp  edilme,  hatta  öldürülme  kaygısı 

yaşadıklarını  ifade  etmişlerdir.  İstismarı  ortaya  çıkaran,  bildiren  kişiye  yasal  koruma 

sağlanmamaktadır. Güvenlik sorunu, istismarın bildirilmesine engel olabilmektedir. 

 


Mesleği gereği istismar mağduru çocuklarla karşılaşan, hikâyelerini dinleyen uzmanların, 

muayene  eden  hekimlerin,  hukukçuların,  topluma  karşı  güven  duyguları  azalmaktadır. 

Tanık olunan örseleyici olaylar nedeniyle, kendileri de dolaylı olarak örselenmektedirler. 

Çocukları  veya  yakınlarının  çocukları  söz  konusu  olduğunda  cinsel  istismardan 

kuşkulanma  düzeyinin  arttığı  görülmüştür.  Çocuğun  cinsel  istismarı  konusunda  çalışan 

uzmanların ruh sağlığı olumsuz etkilenmekte, psikolojik desteğe ihtiyaç duymaktadırlar. 

Ancak uzmanların genel yaklaşımı, çok yıpratıcı olsa da, mağdurların yararını düşünerek 

mesleki sorumluluklarını yerine getirmek yönünde olmalıdır. 

 

Psikologlar,  rehber  öğretmenler  ve  hekimler  için;  zorlukları,  ruhsal  sorunları  ve  benzer 



nedenlerle  başvuran  kişinin  mahremiyeti  mesleki  sorumluluklardan  biridir.  Çocuklarda 

fiziksel  ve  cinsel  istismar  öğrenildiğinde,  mahremiyet  kuralı  bozulur,  başvuranın  izni 

olmadan bildirimde bulunulabilir. Çocuk istismarında diğerlerinden farklı olarak şikâyet 

şartı  aranmamaktadır.  Uzmanların  amacı,  çocuğun  yararına  işleyecek  bir  süreç 

başlatmaktır.  Temel  çekince;  bildirim  yapıldığında,  bunun  çocuğun  yararına  olup 

olmayacağıdır. 

 

Çocuk  istismarı  konusunda  çalışırken,  farklı  mesleklerden  uzmanların  ve  farklı 



kurumların  işbirliğine  gereksinim  vardır.  Böyle  bir  sistem  bulunmayışı,  çalışmaların 

kişisel bağlantılar desteğiyle yürümesine, uygulamanın kişilere bağlı şekillenmesine yol 

açmaktadır. 

 

Mahkemelerde  görevli  hâkimler,  yeterli  olmayan  fiziksel  deliller  karşısında  ruhsal 



delillerden  yararlanmayı  seçmemekte  ya  da  bu  alanın  uzmanlarına  ulaşamamaktadırlar. 

Olguların  farklı  sorumluluk  ve  yetkileri  olan  uzmanlarca  beraber  takip  edilmesi,  ruh 

sağlığı çalışanlarının da dâhil edilmesi gereklidir. 

 

Günümüzde mahkemelerdeki yoğun davalar, dava hazırlığı ve dava süresini sınırlamakta; 



hastanelerdeki  hızlı  hasta  giriş  çıkışı,  hasta  ve  hekim  ilişkisini  bozmakta  ve  güven 

duygusu oluşmasına engel olmaktadır. Benzer şekilde kurumlarda az sayıda psikolog ve 



sosyal  hizmet  uzmanı  çalışması,  okullarda  sınıfların  kalabalık  olması,  kısacası  iş  yükü; 

cinsel istismarın uzmanlar tarafından fark edilmesini zorlaştırmaktadır.  

 

Uzmanların  sorunlarının  temelinde  özetle;  etkili  ve  verimli  çalışan  yapılandırılmış  bir 



mekanizmanın  olmaması,  bilgi  eksikliği,  kendilerinin  ve  mağdur  çocukların  güvenliği 

sorunu, konunun mesleki ve ruhsal yükü bulunmaktadır. 

 

Kaynaklar 

Çavlin Bozbeyoğlu A, Koyuncu E, Sezgin A, Kardam F, Sungur A, Türkiye’de Ensest Sorununu Anlamak, 

Haziran 2009, “Uzmanın Yaşadığı Sorunlar” s. 115 

 

Freitag R, Psychosocial Aspects of Child Abus efor Primary Care Pediatricians, Pediatric Clinics of North 



America, 1998 

 

Aksel  Ş,  Yılmaz  Irmak  T,  Çocuk  Cinsel  İstismarı  Konusunda  Öğretmenlerin  Bilgi  ve  Deneyimleri,  Ege 



Eğitim Dergisi 2015 

 

Çocuk  ve  Ergen  Ruh  Sağlığı  ve  Hastalıkları.  Türkiye  Çocuk  ve  Genç  Psikiyatrisi  Derneği  Yayınları  3, 



Ankara 2008: 470-477. 

 

Dulcan’s Textbook of Child and Adolescent Psychiatry, Second Edition, American Psychiatrci Association, 



2016: 539-558. 

 

Sexual  violence  against  children,  Child  protection  from  violence,  exploitation  and  abuse, 



www.unicef.org/protection/57929_58006.html 

 

Child  sexual  abuse,  Guidelines  for  medico-legal  care  for  victims  of  sexual  violence, 



www.who.int/violence_injury_prevention/resources/publications/en/guidelines_chap7.pdf 

 

Child  Sexual  Abuse,  PTSD:  National  Center  for  PTSD, 



www.ptsd.va.gov/public/types/violence/child-

sexual-abuse.asp#.V0XFChq_cMc.email 

 

Kara  Ö.,  Çalışkan  D.,  Suskan  E.  (2014).  Ankara  ilinde  görev  yapan  çocuk  asistanları,  uzmanları  ve 



pratisyen  doktorların  çocuk  istismarı  ve  ihmali  konusunda  bilgi  düzeyleri  ve  yaklaşımlarının 

karşılaştırılması. Türk Ped Arş, 49, 57-65. 

 


Turhan  E.,  Sangün  Ö.,  İnandı  T.  (2006).  Birinci  basamakta  çocuk  istismarı  ve  önlenmesi.  Sürekli  Tıp 

Eğitimi Dergisi, 15(9), 153-157. 

 

Çolak  B.,  Şişmanlar  Ş.  G.,  Karakaya  I.,  Etİler  N.,  Bİçer  Ü.  (2012).  Çocuk  cinsel  istismarı  olgularını 



değerlendiren  meslek  gruplarında  dolaylı  travmatizasyon.  Anatolian  Journal  of  Psychiatry/Anadolu 

Psikiyatri Dergisi, 13(1). 

 

Acehan  S.,  Bilen  A.,  Ay  M.  O.,  Gülen  M.,  Avci  A.,  İçme  F.  (2013).  Çocuk  istismarı  ve  ihmalinin 



değerlendirilmesi. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 22(4). 

 

Kara B., Biçer Ü., Gökalp A. S. (2004). Çocuk istismarı. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 47(2), 140-



51. 

 

Dr. İmran Gökçen Yılmaz 

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı 



 

 Cinsel eğitim ve cinsel istismar 

Cinsellik,  insan  yaşamının  doğal  bir  parçasıdır.  Cinsellik  çok  boyutludur;  bedensel, 

ruhsal,  toplumsal  farklı  boyutları  vardır.  İçinde  yaşanılan  kültürden,  inanıştan  etkilenir. 

Karşılıklı  sevgi  ve  saygıya  dayalı,  şiddetten  bağımsız  bir  cinsel  yaşam  kişiyi 

zenginleştirir,  iletişimi  ve  ilişkileri  geliştirir,  zevk  verir,  üremeyi  sağlar.  Sorumluluk  ve 

özdenetim  de  gerekmektedir.  Bunların  olmadığı  durumlarda,  cinsel  istismar  ve  diğer 

şiddet türleri, istenmeyen gebelikler, cinsel yolla bulaşan hastalıklar oluşabilmektedir. 

 

Çocukları  ve  gençleri  erişkinliğe  hazırlamak  zorlu  bir  görevdir.  Özellikle  cinsellik  gibi 



kaçınılan,  konuşulmaması  tercih  edilen  bir  konuda  eğitim  aileler  için  daha  da  zorlaşır. 

Türkiye’de  dâhil  bir  çok  ülkede,  çok  az  sayıda  çocuk  ve  genç  cinsellik  ile  ilgili  eğitim 

alabilmektedir. Anne babalarından cinsellik konusunda yeterli bilgi edinemeyen çocuk ve 

gençler,  akranlarından  ve  internetten  bilgi  almayı  tercih  etmektedirler.  Anne  babalar  da 

çocukların  ve  gençlerin  sorularını  cevaplarken  kendilerini  yetersiz  hissetmektedirler. 

Açık şekilde tartışılmayan, yeterli-güvenilir bilgiye ulaşılamayan ortamlarda, çocuklar ve 

gençler cinsellik hakkında kafa karıştırıcı, birbiriyle çelişen, çoğunlukla da olumsuz  ve 

gerçekçi olmayan mesajlar alırlar.  



 

Cinsel eğitimin temel amacı, çocuklara ve gençlere, cinsel ve sosyal ilişkilerinde mantıklı 

seçimler yapmalarını sağlayacak bilgi, beceri ve değerleri öğretmektir. Gebelik ve cinsel 

yolla  bulaşan  hastalıkların  yanı  sıra,  farklı  cinsel  yönelimler,  cinsel  istismar  ve  diğer 

şiddet türleri hakkında bilgi sahibi yapmak, bu durumlara karşı korumak temel hedeftir. 

Korumanın  sağlanamadığı  durumlarda  ise  çocuk  ve  gençlerin  nereden  yardım 

alabileceklerini  öğrenmeleri,  güvenilir  yetişkinlere  başvurabilmeleri,  böylece  alınan 

zararı azaltmak ikincil hedeftir.  

 

Cinsel  eğitim,  çocuk  ve  gençleri  cinsel  istismar  konusunda  eğitebilmek  ve  saldırıyı 



engelleyebilmek  için  uygun  bir  temel  oluşturur.  Örneğin,  iyi  dokunma  ve  kötü 

dokunmayı  ayırt  etmek,  bedenini  tanımak  ve  sınırlarını  bilmek,  duygularını  anlamak, 

kendi  haklarını  bilmek,  baskıya  direnmek  ve  yardım  aramak  konuları;  cinsel  eğitimin 

temel taşlarıdır. Cinsel istismar ile çok yakından ilgilidir. 

 

Cinsel eğitim ile, çocuk ve ergenlerde hem kendi bedenine hem başkalarının bedenlerine 



saygı  duyma  anlayışı  geliştirilir.  Böylece  çocuk  veya  ergen,  kendi  cinsiyetinden  veya 

karşı  cinsiyetten  olabilecek  partnerleri  ile  düzeyli  ilişkiler  kurar.  Kendine  güveni  artar. 

Doğru  bilgilerle  donanmış  kişi,  cinsellik  hakkında  duyduğu  yanlış  bilgileri  reddeder. 

Cinsellik konusunda bilgili kişiler arkadaşlarının veya yabancıların uygunsuz tekliflerine, 

baskılarına direnmekte daha başarılıdır. Kısaca, çocuklar cinsel istismara karşı koyabilme 

konusunda bilgilendirildiklerinde, bazı istismar olayları önlenebilir. 

 

Anne babalar, doğal olarak çocukların ilk cinsel eğitimcileridir. İlk cinsel bilgileri verir 



ve  çocuklara  model  olurlar.  Cinsellik,  istenmeyen  dokunmalar  ve  cinsel  saldırılar 

hakkında  hiç  konuşulmaması,  hatalı  bir  şekilde  çocuklara  cinselliğin  konuşulmaz 

olduğunu  benimseten,  cinsel  saldırılardan  sonra  susmayı  öğreten  bir  yaklaşımdır.  Anne 

babaların okuldan cinsel eğitim talep etme, verilen eğitime destek olma, katılma, verilen 

eğitimi  denetleme  işlevleri  olmalıdır.  Ayrıca  çocuklar  açısından,  evde  ve  okulda  aldığı 

cinsel  eğitim  arasında  bir  çelişki  veya  karmaşa  olmaması  açısından;  çocuklara  ve 

yetişkinlere eş zamanlı verilmesi faydalı olacaktır. 


 

Cinsel  istismarın  doğası,  neleri  kapsadığı  konusunda  bilgisi  olmayan  kişi  -çocuk,  genç 

veya yetişkin-, istismara uğradığında kendini nasıl koruyacağını, nasıl yardım arayacağını 

bilemeyebilir.  Türkiye’de  yetişkinlerin  de  cinsellik  konusunda  bilgilerinin  yetersiz 

olduğu,  istismar  olayı  ile  karşılaşma  durumunda  baş  etme  becerilerinin  yetersiz  olduğu 

görülmüştür.  

 

“Çocuğunuz  cinsel  bir  saldırı  yaşasa  ne  yaparsınız?”  sorusuna  anne  babaların  %36’sı 



ilgili makamlara başvururum şeklinde yanıt vermiş, %47.5’i olay karşısında duygusal ve 

uygun olmayan tepkiler verebileceklerini (intihar, cinayet gibi) ifade etmişlerdir. İstismar 

ve  ihmal  sonrası  durumun  ilgili  makamlara  bildirilmemesi,  istismarda  bulunan  kişiye 

gerekli hukuki müdahalenin yapılmasını engelleyeceği gibi; istismara uğrayan çocuğa ve 

ailesine  yönelik  psikolojik  desteğin  sağlanmasını;  yani  mağdurların  yeniden 

güçlenmelerini de engelleyen bir durumdur. 

 

Okullarda  cinsel  eğitim  verilmesi  çok  önemlidir.  Cinsel  eğitim  veren  öğretmenlerin 



mezuniyet  öncesi  ve  sonrası  eğitimlerinde  cinsel  eğitime  yönelik  konular  yer  almalıdır. 

Ensest  konusunda  yapılan  bir  çalışmada,  uzmanların  ifadelerinden  ensestin  açığa 

çıkmasında çocukların okulda aldıkları eğitimin, öğretmenlerin gözlemlerinin ve çocuğun 

yaşadığı  istismarı  öğretmeniyle  paylaşmasının  olumlu  etkileri  anlaşılmıştır.  Türkiye’de 

çocuk  cinsel  istismarı  konusunda  donanımlı  rehber  öğretmenler  ve  sınıf  öğretmenleri 

cinsel  istismarın  açığa  çıkmasında  ve  çocuğun  korunmasında  önem  taşımaktadır. 

Çocuklar  ailelerinden  önce  öğretmenlerine  durumu  açabilmektedir.  Aileye  açıklama 

zorluğu  olan  çocuklarda  öğretmenler  aileye  durumu  aktarmak  için  iletişimi 

sağlayabilmektedir.  Ayrıca,  çocukların  davranış  ve  tutum  değişikliği  olduğunda, 

öğretmenler  cinsel  saldırıdan  kuşkulanarak  çocuğun  yaşadığı  zorluğu  açıklaması  için 

uygun ortam yaratabilmektedirler. 

 

İdareciler,  revirde,  kantinde,  kütüphanede  çalışanlar,  servis  görevlileri,  polisler  ve 



güvenlik  görevlileri  de  eğitime  katılmalıdırlar.  Çünkü  bu  kişiler  de  bilgi,  tutum,  inanış, 

davranışlarıyla  çocuklara  model  olacak,  zaman  zaman  da  çocukların  sorularıyla  karşı 



karşıya kalabileceklerdir. Cinsel eğitim çocuklukta başlayarak yaşam boyu devam edecek 

bir süreçtir. Hızlı ulaşılan ve etkili bir yayın aracı olan medya da cinsel eğitim açısından 

bilinçlendirilmeli, hazırlanan programlara destek olunması sağlanmalıdır. 

 

Çocukları  ve  gençleri,  cinsellik  konusunda  kendi  yollarını  bulmaları  için  serbest 



bırakmak;  onları  kısmen  doğru  bilgi,  çoğunlukla  yanlış  bilgi  ve  sömürü  ile 

karşılaşacakları  internet,  medya  ve  akranlarına  teslim  etmektir.  Gelişimlerine  katkıda 

bulunmak,  onları  cinsel  şiddetten  korumak  için  çocuklara  ve  gençlere  açık,  bilimsel 

temelli,  evrensel  değerlere  ve  insan  haklarına  uygun  cinsel  eğitim  vermeliyiz.  Cinsellik 

hakkında bilgi sahibi olmak, sağlıklı bir cinsel yaşam ve cinsel saldırıları engellemek için 

gereklidir, cinsel istismara karşı koruyucudur. Korunamayan, istismara uğramış kişilerin 

haklarını aramasına, destek almasına yardımcıdır. 

 


Yüklə 240,04 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin