Kaynaklar
Üreme Sağlığına Giriş, Sağlık Bakanlığı 2009
Uluslararası Cinsel Eğitim Teknik Rehberi, UNESCO 2009
Keser N, Odabaş E, Elibüyük S, Ana-Babaların Çocuk İstismarı Ve İhmali Konusundaki Bilgi
Düzeylerinin İncelenmesi, Türkiye Çocuk Hastalıkları Dergisi 2010
Gordon P, Sexuality Education And The Preventon Of Sexual Violence
Çalışandemir F, Bencik S, Artan İ, Çocukların Cinsel Eğitimi: Geçmişten Günümüze Bir Bakış, Eğitim ve
Bilim, Cilt 33, Sayı 150, 2008
Çavlin Bozbeyoğlu A, Koyuncu E, Sezgin A, Kardam F, Sungur A, Türkiye’de Ensest Sorununu Anlamak,
Haziran 2009
Dr. Seher Akbaş
Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Psikiyatrisi
Psikiyatri Kliniği
Kurumlarda cinsel istismara örnekler: Cezaevlerindeki çocuklar
Bu bölümde farklı zamanlarda farklı şekillerde gözaltına alınan çocukların gözaltı
süreçlerinden itibaren başlarına gelen işkence, cinsel istismar ve tecavüz konu edilmiştir.
Pek çok cezaevinde farklı zamanlarda ortaya çıkan tecavüz, işkence ve ölüm haberleri
(1995 Manisa; 2008 Dağlıoğlu Karakolu; 2008-2015 Adana Kürkçüler F Tipi
Cezaevi; 2012 Pozantı Cezaevi; 2013 Sincan Cezaevi; 2014 Muğla Cezaevi; 2013-
2014 Antalya Cezaevi; 2015 Şakran Cezaevi; 2015 Maltepe Cezaevi) olduğu
bildirilmiştir. Bu yazıda Manisa Davası ve Pozantı Cezaevinde yaşananlar kısaca
anlatılmıştır. Bu davaların seyri ilerde oluşabilecek mağduriyetler açısından da izlenecek
yol hakkında ipuçları vermektedir. Her sessizlik, suçluları her koruma girişimi, geciken
ya da gelmeyen adalet çocukların yaşadığı travmayı arttırmakla birlikte adalet
duygusunun zedelenmesine ve yeni işkence ve tecavüz süreçlerinin başlamasına zemin
hazırlamaktadır.
Manisalı Çocuklar Davası
Manisalı gençler, 26 Aralık 1995 gecesi, bir vagona 'paralı eğitime hayır'
yazdıkları gerekçesiyle evleri basılarak gözaltına alındı. Gözaltına alınan on altı gencin
çoğu ortaokul ve lise öğrencisiydi. Ağır işkenceden geçirilen gençler duvarlara yazı
yazmak, bildiri dağıtmak, molotof kokteyli atmak, gizli örgüte üye olmakla
suçlanıyordu.
Manisalı gençlerden Hüseyin Korkut yaşadıklarını “Ateş Manisa’ya da
Düştü” kitabında yazdı. Bu kitapta gözaltına alınışını, yaşadığı işkenceyi ayrıntılı
anlattı.
Manisalı gençlerin durumunun kamuoyunun gündemine gelmesinde kişisel çabalar,
özellikle o dönemin İzmir Milletvekili Sabri Ergül, büyük rol oynadı. Manisa Davasında
olduğu gibi politikacılar, gazeteciler sanatçılar gibi kamuoyunda etkin kişilerin kişisel
çabalarının, kapalı kapılar ardında cezaevindeki çocuklara karşı yapılan, kapatılmaya ve
yok sayılmaya çalışılan işkencelerin ortaya çıkmasında önem taşıdığı görülüyor. Manisalı
gençlere yapılan işkenceler başta iç işleri bakanı, emniyet olmak üzere farklı devlet
kurum ve yetkilileri tarafından defalarca yalanlandı. Oysa emniyet müdürlüğünde
çocuklarla görüşmek için izin almaya çalışan Sabri Ergün gelen çığlık seslerine
yöneldiğinde açtığı kapıyla girdiği odada kendi gözleriyle işkenceye tanıklık etmişti.
İşkence ve tecavüze uğrayan gençler için bu dava onların hayatı oldu. Manisalı gençlere
işkence davası olaydan yaklaşık 7.5 yıl sonra 4 Nisan 2003'te sonuçlanabildi. Yargıtay,
zamanaşımı süresinin dolmasına üç ay kala 10 polis hakkındaki cezayı onadı.
Pozantılı Çocuklar Davası
Mersin'de yasadışı eylemlerde polise taş ve molotof kokteyli attıkları iddiasıyla
tutuklandıktan sonra Pozantı M Tipi Çocuk Cezaevi'ne konulan yaşları 13-17 arasındaki
yedi çocuk, cezaevinde yaşadıkları ve duyduklarını İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin
Şubesi’ne el yazılarıyla yazarak başvurdular. Başlangıçta basında kendine yer bulamayan
Pozantı cezaevindeki çocukların yaşadığı işkence ve tecavüzler iki gazeteci tarafından
haber yapıldı. Hala ulusal basının ilgisini çekmeyen konu sosyal medyada gündem olunca
dikkatler çekildi.
Pozantı’da kalan çocuklar yetişkin mahkumlar, jandarma ve gardiyanlar tarafından
tecavüz edildiklerini iddia ediyorlardı. Bu çocuklar sadece cinsel tacize uğramadı.
Düzenli olarak gardiyanlar tarafından dövüldüler, Kürt olmaları aşağılandı, çalışmaya
zorlandılar, falakaya yatırıldılar, doktora gitmelerine izin verilmedi ve neredeyse
boğuluncaya
kadar
basketbol
çemberlerine
asıldılar. Üstelik
cezaevinde
doktorlar dahil herkes bu odadan haberdardı.
Pozantı cezaevinde cinsel istismar ve işkenceye maruz kalan çocukların haberleri
medyada uzun süre yer bulmadı, yer bulduğunda ise çocuklar başka bir hapishaneye,
Sincan Cezaevine, nakledildiler. Ailelerinden uzaklaştırıldılar, yeni nakledildikleri
hapishaneye Pozantı’daki müdürleri onlar gitmeden oraya atandı. Diğer müdür
yardımcısı da terfi ettirildi. Nakledilen çocuklar Sincan Cezaevi’nde de işkence ve kötü
muamele gördü. Bunların ortaya çıkmasından sonra bir kısmı daha sonra İstanbul
Maltepe ve İzmir Şakran cezaevlerine gönderildi. Buradaki korkunç olaylar silsilesinin
devamı hep geldi.
Cezaevindeki çocukların durumuna genel bir bakış
Cezaevinde çocukların yaşadıkları işkence ve istismar süreçlerinde toplumun “öncelikle
cezaevinde olan işkence ve istismarları duyması” önemlidir. Basın, politikacılar, adalet
sistemi konuya duyarsız kalmamalı sağ kurtulanların yanında yer alarak adli süreci
işletmelidir. Mağdurlar, kendilerine yapılan işkence ve istismarı bildirmelidir. Bu hem
kendilerine yapılan işkence ve istismar için adli süreci başlatacak hem başka çocukların
bildirimde bulunması için vesile olacak, istismarcıların yargılanmasına ve ceza almasına
giden yolu açacaktır.
Olay ortaya çıktıktan sonraki süreç, konuların araştırılması, belgelenmesi, mahkeme
süreçlerinin takibi ve çocuklara desteği içermelidir. Cinsel istismara uğrayan çocukların
psikolojik ve sosyal desteğe gereksinimleri varken cezaevinde ailelerinden uzakta ve
sosyal çevreleriyle iletişimden yoksun biçimde, yaralarının onarılması, sağaltılmaları
mümkün değildir.
Çocuk cezaevlerinin kapatılması mücadelesi kritik önemdedir. Çünkü çocukların kapalı
kurumlarda cezalandırılmalarının kendisi yeni hak ihlallerini, cinsel şiddetin ve şiddetin
tüm türlerinin yeniden üretilmesini sağlamaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Çocuk cezaevleri şartları acil olarak düzeltilmelidir. Cezaevlerinde çocukların maruz
kaldıkları şiddet ortadan kaldırılmalı, tekrar ortaya çıkmaması için önlemler alınmalıdır.
Çocuklara eşit, destekleyici, koruyucu davranılmalıdır. Karşılaşılan her durum için
çocuğun yüksek yararı gözetilmelidir. Çocuk cezaevlerinde çocukların ruhsal destek ve
tedavilerinin sağlanması için uzman çocuk psikiyatristleri tam gün olarak
görevlendirilmelidir. Adli süreçleri hızlı yürütülmeli, çocuğun adalet duygusunun
zedelenmesinin önüne geçilmelidir. Ruhsal olarak etkilenen çocukların mutlaka aile
desteği arttırılmalı, ailelerine yakın yerleşimleri sağlanmalıdır. Travmaya maruz kalsın ya
da kalmasın her çocuğun cezaevi koşullarında psikolojik ve sosyal iyileştirme
programlarından yararlanması sağlanmalıdır.
Kaynaklar:
DİHA, 26.05.2013, http://hurbakis.net/content/ikinci-pozanti-vakasi-iki-cocuga-tecavuz-edildi
Yüce
Yöney, 24.11.2014, Bianet.
http://bianet.org/bianet/cocuk/160152-pozanti-cocuklari
-iskenceye-
maruz-kalan-cocuklara-dava-acildi
Can Adil ANF NEWS AGENCY 7.03.2012.
http://yenisosyalizm.blogspot.com.tr/2012/03/pozantdaki-tecavuzu-anlatan-tt-tutukland.html
Elif
İnce, 23.12.2014 Bianet. Manisalı
Gençler"
Bir
Vekilin
Mücadelesi
ve
İşkenceye Mahkumiyet. http://bianet.org/bianet/insan-haklari/160989-manisali-gencler-bir-vekilin-
mucadelesi-ve-iskenceye-mahkumiyet
Ece Temelkuran,
09.03.2012.
Pozantı
cezaevinin
Çocukları:
Mutlu
Son
Yok.
http://www.ecetemelkuran.com/kategori/yazilar/30594/pozanti-cezaevinin-cocuklari-mutlu-son-yok
Hüseyin Korkut, Ateş Manisaya da Düştü, İmge Yayınevi, 2007
Banu Bülbül ve Figen Paslı, 2015, Hapishanedeki çocuklara yönelik cinsel
istismar. https://www.gorulmustur.org/icerik/hapishanedeki-cocuklara-yonelik-cinsel-istismar
Just Detention International Cezaevinde
cinsel
istismar:
Küresel
bir
insan
hakları
krizi. http://justdetention.org/wp-content/uploads/2015/11/International_Summary_Turkish.pdf
Dr. Lale Tırtıl
Adli Tıp Uzmanı
Çocuk cinsel istismarında yasal süreç
Türkiye’nin de kabul ettiği Çocuk Hakları Sözleşmesi (1989) çocukların temel hak ve
özgürlükleri konusunda taraf devletlerin yükümlülüklerini tanımlamıştır. 18 yaşın
altındaki her birey çocuk olarak kabul edilmektedir ve yalnızca çocuk olmasından
kaynaklanan haklara sahiptir. Çocuğun yüksek yararı gözetilerek düzenlemeler yapılması
iç hukukumuza 1995 yılında (4058 sayılı yasa) yansımıştır. Çocuğun cinsel istismarı, bir
çocuk ile bir yetişkin ya da yaş veya gelişim bakımından sorumluluk, güven ve güç
ilişkisi içinde olan başka bir çocuk arasında, bu kişinin cinsel gereksinimlerini tatmin
etmeyi amaçlayan bir eylem olarak tanımlanmaktadır.
Bireyin bedensel dokunulmazlığına karşı işlenen, etkileri yaşamın ilerleyen dönemlerine
de uzanan cinsel saldırı bir suçtur. Ceza kanunu kapsamında çocuklara yönelen cinsel
istismar erişkinlerden daha ağır şekilde cezalandırılmaktadır.
Türk Ceza Kanunu (2005) “çocuklara yönelik her türlü cinsel davranışı” suç olarak
tanımlamıştır. Diğer yandan Çocuk Koruma Kanunu (2005) korunmaya ihtiyacı olan
çocuğun bildirilmesinde tüm toplumu sorumlu tutmaktadır. Çocuğun ihmal veya
istismarını önlemek devletin ve toplumun sorumluluğudur.
Çocuk hakları sözleşmesinin iç hukuka yansımasının sonucu olarak kolluk kuvvetleri ve
yargı sisteminde çocuklar için özelleşmiş birimler bulunmaktadır. Sağlık sistemi içinde
de çocuk istismarı olgularında özelleşmiş birimler son yıllarda üniversite ve bazı
hastanelerde işleyişe geçmiştir.
Cinsel istismara uğrayan çocuklar genellikle yaşadıkları travmatik olayı kendilerinin suçu
olarak algılamakta ve açığa çıkmasından kaygı duymaktadır. Bu nedenle cinsel istismar
yıllarca sürebilmekte, sıklıkla gizli kalmaktadır.
İstismarın erken ortaya çıkması, öğrenilmesi; çocuğun taşımak zorunda kaldığı yükün
azalmasını, çocuğun istismara maruz kalmasının durdurulmasını, destek sistemlerinin
hızlı bir şekilde devreye girmesini, ruhsal gelişimin daha az etkilenmesini ve uzun
dönemde sağlıklı bireyler olarak işlevselliğin sürmesini sağlayacaktır. Cinsel istismar
tüm sosyodemografik gruplarda ve her sosyoekonomik düzeyde görülebilmektedir.
Çocuktan, anne babadan, aile yapısından ve toplumun özelliklerinden kaynaklanan risk
etmenleri bildirilmiştir. Çocukla ilgili olarak çocuğun zor mizaçlı olması (inatçı ve sert
mizaçlı olması), bazı ruhsal ve fiziksel gelişimsel bozukluklar, süreğen tıbbi hastalığının
olması, fiziksel yetersizlikten dolayı özel bakıma ihtiyaç duyması, çocuğun yaşı (okul
öncesi çocuklar istismara daha açıktır) risk etmenleri arasında bildirilmiştir. Anne
babayla ilgili risk etmenleri yönünden ebeveynlere özel profil belirlenememiştir.
İstismara uğrayan çocuklarda psikopatoloji gelişmesinde etkili olan aile etmenleri; genç
anne baba, anne babanın daha önce çocukluğu döneminde istismar öyküsü bulunması,
alkol ya da madde bağımlılığı, maddi sıkıntı, ebeveyn kaybı, ailede ruhsal ya da fiziksel
hastalık olması, fazla sayıda çocuk sahibi olma, parçalanmış aile, anne babanın eğitimi ve
yetiştirme davranışları, evlilik sorunları, aile içi çatışma, ana babalık görevini yerine
getirememe, ebeveyn çocuk ilişkisinde bozukluk olarak bildirilmiştir.
Cinsel istismara uğramış ya da risk etmenleri taşıyan çocukların saptanması,
değerlendirilmesi çocukları istismardan koruma yönünden önemlidir.
- Birincil koruma; olay olmadan engellemeyi,
- İkincil koruma risk gruplarına odaklanma, kişisel ve çevresel planlamayı,
travmanın etkilerine, şiddete ilişkin bilginin, deneyimlerin yaygınlaştırılmasını,
- Üçüncül koruma müdahale ve erken evrede tedavileri içermektedir.
Yasal durum
Türk Ceza Kanunu’nda cinsel istismarın değişik biçimleri hakkında ceza hükümleri
tanımlanmıştır. Suçun çocuğa karşı işlenmesi ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiş,
akrabalık ve gözetim ilişkisinin olması durumu, daha ağır biçimde cezalandırılmıştır.
1- TCK 103. Madde: Cinsel istismar
• Onbeş yaşını tamamlamamış çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel
davranış,
• Diğer çocuklara (15-18) karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen
başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlardır.
18 yaş altındaki bütün yaş gruplarında temas içeren nitelikli cinsel istismar durumları için
ceza arttırılmaktadır.
Çocuk üzerindeki etkisi ve ulaşma kolaylığı, çocuğun direncini zayıflatma nedeniyle
akrabalık ya da iş ilişkisi (eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve
gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı
nüfuz) kaynaklı failler daha ağır cezalandırılmıştır. Böylelikle yasada ensest terim olarak
yer almamakla birlikte ensest kapsamına giren birçok durum ağırlaştırıcı neden
sayılmıştır. 15 yaşına kadar olan çocuklarda cinsel ilişkide “rıza” kavramı
bulunmamaktadır. 15 yaşından büyük çocuğun rızası var ise 104. Maddede düzenlenen
reşit olmayanla cinsel ilişki suçu tanımlanmıştır.
2- TCK 104. Madde: Reşit olmayanla cinsel ilişki
Suç tarihi itibarıyla reşit olmayan çocukla cebir, şiddet, hile olmaksızın rızasıyla
gerçekleştirilen cinsel ilişkidir. Doğrudan çocuğun şikayetçi olmasına dayanır. Şikayet
konusunda velisi ile çocuk arasında uyuşmazlık çıktığında çocuğun iradesi esas
alınmaktadır. Düğün yapılarak yapılan yasal olmayan evlenmelerde de bu suç oluşacaktır.
3- TCK 105. Madde: Cinsel taciz
Vücuda herhangi bir temas içermeyen, cinsel amaçlı olarak bireylerin cinselliklerine
yönelen her türlü harekettir. Cinsel taciz oluşturan eylem söz, yazı veya davranışla
işlenebilir. Vücuda temas olmaması gerekir.
4- TCK 226. Madde: Müstehcenlik
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 34. Maddesinde çocukların pornografik nitelikte
gösterilerde kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınması devletlere görev olarak
yüklenmiştir. Müstehcenlik suçu ile cinsel istismarın görünüş biçimlerinden birisi olan
çocuğa cinsellik içeren, yaşı ile uyumlu olmayan ses, yazı ve görüntülerin gösterilmesi,
satılması, çocuklarının ulaşmasının kolaylaştırılmasıdır. Çocukların, bu ürünlerde
kullanılması ayrıca çocukların cinsel istismarı suçunu oluşturur.
5- TCK 227. Madde: Fuhuş
Tek başına suç olmayıp, çocuğu fuhuşa teşvik etmek, kolaylaştırmak, bu amaçla bulmak,
barındırmak suç sayılmış, fail çocuğun akrabalık veya evlât edineni, vasisi, eğiticisi,
öğreticisi, bakıcısı, koruma ve gözetim yükümlülüğü olan kişi ise daha ağır
cezalandırılmıştır.
Adli süreç
Cinsel istismar suçları kamu davası niteliğindedir; reşit olmayanla rızayla cinsel ilişki
hariç tüm suçların bildirimi zorunludur.
Cinsel istismar şüphesi olduğunda temel amaç çocuğun korunması ve sanığın
cezalandırılması olacaktır; bu iki süreç mutlaka birlikte yürütülmek zorundadır.
Çoğunlukla çocuğun korunma ihtiyacı gözetilmeden adli süreç işletilmektedir. Oysa çok
disiplinli bir çalışma anlayışı ile adli süreç içinde her aşamada çocuğun korunması
sağlanmalıdır.
Cinsel istismar şikayeti halinde; soruşturma ve kovuşturma, koruma, tedbirlerin
uygulandığı kurumları içeren ayrı sistemler söz konusudur.
• Çocuk Polisi; çocuklara yönelik hizmetleri yürütmektedir.
• Çocuk Büro Savcılığı; suçların soruşturulmasını yürütmektedir.
• Sosyal Hizmet Müdürlükleri; çocuğun korunma ihtiyacının araştırılması ve
korunmasında görev yapmaktadır.
• Baro; avukatların meslek örgütüdür, çocuk hakları alanında çalışma yapan
merkezleri ve komisyonları bulunmaktadır.
Çocuğun ya da ailesinin suçu bildirmesi (şikayet) ya da haberdar olan kişilerin
bildirmeleri (ihbar) ile Çocuk Savcısı, soruşturmayı yürütür. Çocuk Polisi delil toplaması
görevini yürütür. Çocuğun ikincil örselenmesine neden olmamak için çocuğun
ifadesinin alınması sırasında yanında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanından
bir uzman bulundurulması ve ifadenin görüntülü ve sesli kaydının alınması
zorunludur.
Cinsel istismarda; çocuğun muayene edilmesinin ve vücudundan örnek alınmasının
gerektiği durumlarda, öncelikle onun rızasının bulunması şartı aranır. Çocuklar için
beden muayenesi ve vücuttan örnek alma konusunda rıza, kanuni temsilcisi tarafından
verilir. Beden muayenesinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilecek durumda
olan çocuğun da görüşü alınmalıdır.
Çocukların yaşadığı istismarın değerlendirme ve yasal süreçlerde yeniden yaşantılandığı
gerçeği nedeniyle; bu aşamalarda yeniden örselenmemeleri çok önemlidir. Çocukla
yapılan istismar tanı görüşmeleri, fiziksel ve genital muayeneleri, ruhsal
değerlendirilmesi yetkin ve deneyimli uzmanlar tarafından bu konuda özelleşmiş
merkezlerde ele alınmalı, yineleyen görüşme ve muayenelerden kaçınmak için kayıt,
görüntüleme teknik desteğinden yararlanılmalı, kanıt niteliğinde materyalin toplanması
ile ilgili aşamalar doğru biçimde yapılmalıdır.
Cinsel istismar şüphesi ile muayene edilen çocukların yarısından fazlasında herhangi bir
fiziksel bulguya rastlanmadığı unutulmamalıdır. Fiziksel bulguların yokluğu istismar
tanısını ne doğrular ne de dışlar. Cinsel ilişki ile bulaşan hastalık saptanan 2-10 yaş
arasındaki çocuklarda ilk sırada cinsel istismar olabileceği akla gelmelidir.
Cinsel istismarın bildirilmesinde zaman faktörü çok önemlidir, yaklaşım ve
değerlendirme farklılık gösterir. İstismarın son 72 saat içinde meydana geldiği
düşünülüyorsa, kanıt materyali elde edilmesi, gebelik için önlem almak yönünden
muayenenin geciktirilmemesi çok yararlıdır. İstismarın son 72 saatten daha uzun sürede
yapıldığı öyküsü varsa; çocukta duygusal gerilime neden olmadan muayene ertelenebilir,
gebelikten koruma yerine gebeliğin gelişip gelişmediği izlenmelidir.
Cinsel istismarın çocuk ve ergende davranışsal, duygusal ve sosyal sorunların ortaya
çıkmasına neden olabilecek ağır bir travma olduğu genel olarak kabul edilmektedir.
Çocuk ve ergende cinsel istismar sıklıkla tek bir olaydan çok, saklı kaldığından uzun
döneme yayılan, tekrarlanma olasılığı yüksek olan bir durumdur. Özellikle aile içinde
yaşanan cinsel istismar (ensest) olgularında; adli süreçte bir kısmının
suçlamalardan vazgeçtiği, aile çevresinin baskısı gibi nedenlerle failin ceza almasını
engellemek için ifadelerin değiştirilebileceği gözlenmektedir.
Bu nedenle;
• Çocukların istismarı anlatmaktan utanacağı, kendisinin suçlanmasından ve
istismarcıdan korkacağı unutulmadan çocuğa güven içinde olduğu
hissettirilmeli,
• Cinsel istismardan şüphelenildiğinde görüşmenin olabildiğince uzman
kişiler ile yapılması sağlanmalı,
• Cinsel istismar şüphesi halinde çocuğun sağlığı yönünden gerekli
değerlendirmelerin yapılması, koruyucu tetkik ve girişimlerin
yapılabilmesi için üniversite ya da eğitim hastanelerinde oluşturulan özel
merkezlere başvuru yapılmalı,
• Çocukların mağduru olduğu eylem nedeniyle soruşturma evresinde de
korunma gereksinimlerinin karşılanacağı unutulmamalıdır.
OLGU 1
6 yaşında erkek çocuk, anne ve babası işçi olarak çalışan, dört çocuklu bir ailenin en
küçük çocuğudur; anne işte olduğu sırada çocuğa komşusu bakmaktadır. Anne çocuğun
anüs çevresinde siğil benzeri kabarıklıklar nedeniyle çocuk doktoruna başvurur. Çocukta
cinsel yolla bulaşan hastalık saptanır. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi bölümüne öykü ve
muayene amaçlı olarak sevk edilir. Yapılan görüşmede çocuk, ev bakımını üstlenen
komşu kadının eşinin sık sık gezmeye götürdüğünü anlatır. Anneye cinsel istismar
şüphesi nedeniyle tutanak ile durumun Cumhuriyet Savcısına bildirileceği bilgisi verilir.
OLGU 2
13 yaşında kız çocuk, düşük eğitim performansı ve sınıf içinde içine kapanık, derslere
katılmaz, arkadaşına ağabeyinin kendisini öptüğünü anlatır. Arkadaşı annesine söyler.
Arkadaşının annesi durumu çocuğun öğretmenine anlatır. Kız çocuğu öğretmen
tarafından rehberlik birimine yönlendirilir. Rehberlik biriminde yapılan görüşmelerde
çocuğun anne ve ağabeyi ile birlikte yaşadığı, babasının dört yıl önce vefat ettiği,
ağabeyin ve annesinin evin geçimini sağladığı, annesinin vardiyalı olarak çalıştığı
öğrenilir, çocuk ağabeyinin kendisine kötü davrandığını anlatır. Arkadaşına anlattığı
bilginin rehberlikte kendisine söylenmesinden çok utanır. Böyle bir olay olmadığını
söyler. Rehberlik birimi kız çocuğun annesi ile yaptığı görüşmede; annenin aylık olarak
vardiyasının değiştiğini, evde olduğu zamanlarda askerlik çağındaki oğlunun kız
kardeşine kötü davrandığını, kızının da ağabeyinden çok korktuğunu, kızının kendisine
bu konuda bilgi vermediğini söyler. Anne kızı ile konuştuğunda çocuk ağabeyin cinsel
istismarını anlatır. Rehber öğretmene de sorduğunda anlatır, rehber öğretmen Savcılığa
bildirimde bulunacağını anneye söyler. Anne bu duruma itiraz eder. Kız çocuğu
Savcılıkta verdiği ifadede böyle bir olayın yaşanmadığını anlatır.
OLGU 3
Sıklıkla evden kaçan, hakkında Savcılığa bildirimde bulunulan 14 yaşındaki kız çocuğu
gece bir inşaatta polisler tarafından fark edilir. Çocuk Polisi tarafından ailesi haberdar
edilir. Çocuk ailesine teslim edilmek istemediğini belirtir. Sosyal Hizmet Müdürlüğü’ne
bağlı bir kuruma gönderilir. Kurumda yapılan görüşmede Sosyal Hizmet Uzmanı’na
ailesinin çok sık görüştüğü üst katlarında oturan evli ve iki çocuklu komşularının,
kendisini sürekli evine çağırdığını, kendisini film izlemeye zorladığını, annesine
anlattığında yalan söylediği için kendisini dövdüğünü anlatır. Çocuk hakkında kurum
tarafından Savcılığa cinsel istismar ihbarında bulunulur.
Kaynaklar
Finkel MA, De Jong AR. Medical Findings in Child Sexual Abuse, in Child Abuse: Medical Diagnosis and
Management. Lea & Febinger. USA, 1993
Can M, Tırtıl L, Dokgöz H, Çocuk İstismarı Olgularında Hekim Sorumluluğu, Birinci Basamakta Adli Tıp
(Ed. Koç S, Can M.) İstanbul Tabip Odası, Temmuz 2010
Türk Ceza Kanunu,
https://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5237.html
Child sexual abuse, Guidelines for medico-legal care for victims of sexual violence,
www.who.int/violence_injury_prevention/resources/publications/en/guidelines_chap7.pdf
Çocuk Koruma Kanunu,
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5395.pdf
Çocukların Durumu, Riskler ve Koruma, http://www.unicef.org.tr/sayfa.aspx?id=22
Dostları ilə paylaş: |