CÜZZAM (LEPRA) HASTALIĞI
Cüzam tanısı kolay, tedavisi kesin, erken tanı konduğunda önlenebilir bir hastalıktır.
Dünyanın geri kalmış ülkelerinde, açlık, yoksulluk, yaşam ve temizlik koşullarının kötülüğü, sağlık
hizmetlerinden yararlanamama, iyi beslenememe, iç savaşlar, sürekli göçler gibi nedenlerle kökü
kazınamamaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, dünyada her yıl yaklaşık 200.000 yeni Lepra vakası tedaviye
alınmaktadır. Lepraya bağlı olarak çeşitli sekel ve sakatlıklar bırakabilen komplikasyonlar
gelişmektedir. Ancak etkin tanı ve tedavi yöntemleri sayesinde, günümüzde Lepraya bağlı ağır sekeller
önlenebilmektedir.
Ülkemizde kayıtlı Lepralı hasta sayısı kümülatif olarak yaklaşık 2000 civarındadır. Son yıllarda
yapılan taramalarda yeni tespit edilen hasta sayısında azalma görülmektedir. (ortalama 1-5 vaka).
Lepralı hastaların ilk tedavileri İstanbul, Ankara ve Elazığ illerinde bulunan Lepra Hastanelerinde
yapılır. Ayrıca Deri ve Tenasül Hastalıkları Dispanserleri’de cüzamlı hastaların tedavilerini
yapmaktadır. Takipleri ise yaşadıkları bölgelerdeki sağlık kuruluşlarınca yürütülmektedir. Hastaların
tedavi giderleri Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz karşılanmaktadır.
Lepralı Hastalar bizim toplumumuzun insanlarıdır. Onlarla ilişkiyi kesmek onları toplum dışına itmek
yerine, ihtiyaçları olan anlayışı, yakınlığı, destek ve sevgiyi göstermek önde gelen vatandaşlık
görevidir.
Lepra Temel Sağlık Hizmetleri olarak özetlediğimiz koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin
hedefe ulaşması ile yakın zamanda dünyada ortadan kaldırılacağına inandığımız bir hastalıktır
CÜZZAM (LEPRA) NEDĠR?
Bu sözcükleri birçok kez duyduğunuza eminiz. Ama acaba bildiklerimiz doğru mu?
Gelin sizlerin aklına gelmesi olası soruları yanıtlayarak onu anlatalım:
Bu hastalık mikrobik bir hastalık mıdır?
Evet, doğru, etkeni “verem” yani “tüberküloz” hastalığını yapan basile hemen hemen aynı türde
mikrop olan Mycobacterium leprae basilinin yol açtığı kronik bir hastalıktır. M.Lepra çok yavaş
çoğalır ve hastalığın inkübasyon periyodu beş yıl civarındadır. Lepra yüksek oranda infeksiyoz
(bulaşıcı) değildir. Tedavi edilmemiş, enfekte hasta ile çok yakın ve sık temas edenlerle ağız ve burun
yolu ile damlacık enfeksiyonu şeklinde bulaşır.
Tarihçesi
Lepra Çin, Mısır ve Hindistan’da çok eski çağlardan beri görülmektedir. Tarihte Lepra ile ilgili
kayıtlar M.Ö. 600 yılına aittir.
Herkes bu hastalığa yakalanabilir mi?
Hayır, hastalığın oluşması için 2 koşulun bir arada olması gerekir.
1. Bu mikroba karşı (Mycobacterium leprae) doğal bakışıklığın bulunmaması (insanların tümüne
yakınında bu doğal bağışıklık vardır. Doğal Bağışıklığın olmaması hali, insanlara kendinden önceki
soylardan geçen bir özelliktir. Bu bağışıklık halini bir testle anlamak olasıdır). Bu bağışıklık Lepromin
Testi (Mitsuda Testi) ile anlaşılabilir.
2. Dışarıya basil çıkaran aktif durumda bir hastanın bulunması ve onunla uzun süreli ve çok yakın
temas halinde olmak. Bulaşma genellikle aynı aile içindeki büyüklerden 10-11 yaşına kadar olan
çocuklara yönelik olarak çıkmaktadır.
Hastalık belirtileri hemen ortaya çıkar mı?
Birçok hastalıkta olduğu gibi bu hastalığında kuluçka süresi vardır. Yani belirtiler mikrop vücuda
girdikten sonra ortaya çıkmaz. Lepra hastalığında etken vücuda alındıktan 2-7 yıl sonra ilk klinik
belirtiler ortaya çıkar. Kuluçka süresinin değişken ve uzun olması tanı koymayı güçleştirmektedir.
Ne tür belirtiler görülür?
Mikrop kollarımız ve bacaklarımızda bulunan ve duyuları beyne ileten duyu sinirlerinin ya da
beyinden iletilen emirleri kaslara götüren motor sinirlerin çevresinde bulunan kılıfı oluşturan
hücrelerin içine yerleşir. Bu hücrelerde yıkıma yol açar. Sinir yoluyla deriye kadar ulaşarak deride bazı
belirtilere yol açar. Bu belirtilerin görünüşleri değişik biçimlerde olabilir. Deri yüzeyinden kabarık ya
da biraz daha büyük çok kabarık olmayan kırmızı – mor renkli kabarıklıklar (PAPÜL), değişik
büyüklükte, keskin sınırlı, yine pembe-kırmızı-mor parlak renkli deriden hafifçe kabarık kızartılar
(PLAK), özellikle yüz, göz çevresi, yanaklar, dirsek ve dizlerin dış-ön yüzlerinde daha sık görülen
nohut-ceviz büyüklüğünde topak ve kabartılar (NODÜL), bu lezyonların bazılarının açılmasından
oluşan yaraların izleri (SKATRĠS- SAKAR), kol ve bacaklarda his kaybı veya azalması, bazı
hareketleri yapmada zorlanma ve güç kaybı, burunda tıkanıklık ve zaman zaman görülen hafif
kanamalar, kol ve bacak sinirlerinin bulunduğu yerlerde duyarlık ve ağrı genel ve sık görülen belirtiler
arasındadır. Ancak bu belirtilere benzer durumların olduğu çok sayıda hastalık olduğu
unutulmamalıdır.
Lepraya nasıl tanı konur?
Tanı koymak için öncelikle lepradan kuşkulanmak gerekir. Kuşkulanılacak kişiler öncelikle eski
lepralı hastaların yakınlarındaki kişilerdir. Bunlarda lepra hastalığı mutlaka aranmalıdır. Genel olarak
deri ve periferik sinir sistemi yakınmaları ya ada belirtileri olan kişilerde, uzun süreli kaşıntı, yanma,
ağrı gibi subjektif yakınmaya yol açmayan, hatta duyu kusuru gösteren deri belirtileri olan kişilerde
ayrıca tanı içine leprayı da eklemek uygun olacaktır.
Lepra sakatlık yapar mı?
Erken ve doğru tanı konulmayan hastalarda basiller yerleştikleri sinirlerde yıkıma yol açarlar ve bu
nedenle bazı sakatlıklar olur. Ancak her lepra hastası sakat kalmaz. Ülkemizdeki hastaların çoğu;
eskiden geç tanı konulduğu ve yetersiz tedavi edildiği için bugün sakat durumdadırlar. Sakatları
nedeniyle çalışamaz, kendi yaşamları için gerekli maddi kaynakları sağlayamaz, dolayısıyla yardıma
gereksinim duyarlar
Tedavi
Aynı verem tedavisinde olduğu gibi en az üç ilaçtan oluşan bir kombine tedavi ile en çok 6 ay 1 yıl
içinde hastalar tamamen tedavi edilmektedirler. Üstelik tedavi için gerekli olan ilaçları devlet
ücretsiz sağlanmaktadır. Lepra tedavi edilebilir bir hastalıktır ve erken evrelerdeki tedavi sakat
kalmayı önleyebilir. Minimal düzeydeki bir eğitimle, Lepra sadece klinik bulgulara dayanılarak
kolaylıkla teşhis edilebilir. 1981 yılında Dünya Sağlık Örgütü bir çalışma grubu oluşturarak, çok ilaçlı
tedavi rejimini (MDT) önermiştir. MDT üç ilaçtan oluşur. Dapsone, Rifampicin ve Clofazimine. Bu
ilaç kombinasyonu patojeni öldürür ve hastayı tedavi eder
Ülkemizde ne kadar hasta var?
Ülkemizde tümü kayıt altında olan (adları, yerleri ve durumları bilinen) az sayıda hasta vardır. 2006
yılı hastalık bildirimleri sonucunda kümülatif hasta sayısı 2000’dir. Bu hasaların büyük kısmının
tedavileri tamamlanmış ve in aktif (hastalığı başkasına geçirmesi olanaksız durumda olan) durumdalar.
Tedavi gören hasta sayısı 18’dir. Son yıllarda yapılan taramalarda yeni tespit edilen hasta sayısı
ortalama 1-5 civarındadır. Bu hastalar genellikle eski hastaların çevrelerindeki uzun kuluçka süreli
hastalardır.
Eliminasyon stratejileri arasında en önemli kriter lepra prevalansının 10.000’de 1 vakanın altına
inmedir. Ülkemizde prevalans bu rakamın çok altındadır.
YILLAR KÜMÜLATİF VAKA SAYISI YENİ VAKA SAYISI TEDAVİDE OLAN HASTA SAYISI
PREVELANS HIZI 10.000 2005 2344 3 19 0.02 2006 2203 3 16 0.02 2007 2170 5 16 0.02 2008 2002
2 18 0.02
Bu konuda özel olarak uğraşan yerler var mı?
İstanbul, Ankara ve Elazığ’da üç tane özel dal hastanesi ve Deri ve Tenasül Hastalıkları Dispanserleri
cüzamlı hastaların takipleri yapılmaktadırlar. İllerde ise İl Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar
Şubesi tarafından takip ve kontrolleri yürütülmektedir.
Bağlantı kurulabilecek adres ve telefonlar
Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü: 0 312 435 32 15
Bulaşıcı Hastalıklar Daire Başkanlığı: 0 312 585 14 13
İstanbul Bakırköy Lepra Hastanesi: 0 212 543 23 72
Ankara Üniversitesi Tıp Fak. Ankara Lepra Eğitim ve Araştırma Merkezi: 0 312 319 22 79
Elazığ Lepra Hastanesi: 0 424 212 16 54
Trabzon Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Şubesi 04622306900 – 2074 - 2079
Dostları ilə paylaş: |