: ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı, amel etti
ve amile sâlihan
|
: ve salih amel, ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amel yaptı
|
ve amilû
|
: ve amel yaptılar, işlediler
|
ve amilûs sâlihâti
|
: ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
|
ve âminû
|
: ve Allah'a ulaşmayı dileyin, îmân edin
|
ve an eş şimâli
|
: ve solundan
|
ve an(i) eş şimâli
|
: ve sol yandan
|
ve a'nâbin
|
: ve üzümlerden, bağlardan
|
ve aneti
|
: ve boyun eğdi
|
ve arabîyyun
|
: ve Arap
|
ve a'rada
|
: ve yüz çevirdi, vazgeçti
|
ve aradnâ
|
: ve arz ettik, gösterdik
|
ve ardan
|
: ve arz, arazi
|
ve ardu allâhi
|
: ve Allah'ın arzı, yeri
|
ve a'rıd
|
: ve yüz çevir
|
ve asâ
|
: ve isyan etti, asi oldu
|
ve asâ
|
: ve umulur ki, olur ki
|
ve âsâran
|
: ve eserler
|
ve âsâre-hum
|
: ve onların eserleri
|
ve âsâren
|
: ve eserler
|
ve asav
|
: ve asi oldular, isyan ettiler
|
ve asaytum
|
: ve isyan ettiniz
|
ve asbeha
|
: ve sabahladı, oldu
|
ve âsere
|
: ve seçti
|
ve aseynâ
|
: ve biz asi olduk, isyan ettik
|
ve asfâ-kum
|
: ve sizin için seçti, tercih etti
|
ve asfehû
|
: ve hoşgörün
|
ve ashâbe er ressi
|
: ve Ress ashabı (Hz. Şuayb'ın kavmi)
|
ve ashâbu
|
: ve halkı
|
ve ashâbu el yemîni
|
: ve Eyke halkı: ve yemin sahipleri, yeminlerini yerine getirenler
|
ve ashâbu eş şimâli
|
: ve şeamet (kötülük), meş'eme sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) sollarından verilenler
|
ve ashâbu medyene
|
: ve Medyen halkı
|
ve aşiyyen
|
: ve (günün sonu) akşamleyin
|
ve aslah-nâ
|
: ve ıslâh ettik (düzelttik)
|
ve aslahû
|
: ve ıslâh oldular (nefsi ıslâh edici amel yaptılar)
|
ve asleha
|
: ve ıslâh etti, düzeltti
|
ve aslehû
|
: ve ıslâh oldular, nefslerini tezkiye ettiler
|
ve aslıh
|
: ve ıslâh et
|
ve aşran
|
: ve on (gün)
|
ve a'tâ
|
: ve verdi
|
ve âtâ-hu allâhu
|
: ve Allah ona verdi
|
ve âtâ-hum
|
: ve onlara verdi
|
ve ata'nâ
|
: ve biz itaat ettik
|
ve âtâ-nî
|
: ve bana verdi
|
ve âte
|
: ve verdi
|
ve âte ez zekâte
|
: ve zekât verdi
|
ve a'tedet
|
: ve hazırladı
|
ve a'tednâ
|
: ve hazırladık
|
ve âtet
|
: ve verdi
|
ve atev
|
: ve haddi aştılar
|
ve âtevû
|
: ve verdiler
|
ve âtevu ez zekâte
|
: ve zekâtı verdiler (verirler)
|
ve âteynâ
|
: ve biz verdik
|
ve âteynâ-hu
|
: ve biz ona verdik
|
ve âteynâ-hum
|
: ve onlara verdik
|
ve âteynâ-humâ
|
: ve ikisine verdik
|
ve a'tezilu-kum
|
: ve sizden ayrılıyorum
|
ve atgâ
|
: ve daha azgın
|
ve atheru
|
: ve daha temiz, en temiz
|
ve âti
|
: ve ver
|
ve at'ımû
|
: ve doyurunuz
|
ve at'ımû
|
: ve doyurun, yedirin
|
ve âti-nâ
|
: ve bize ver
|
ve atı'nallâhe (atı'ne allâhe)
|
: ve Allah'a itaat edin
|
ve âtîne ez zekâte
|
: ve zekâtı verin
|
ve atîu
|
: ve itaat edin
|
ve âtû
|
: ve verin
|
ve âtû ez zekâte
|
: ve zekâtı verin
|
ve âtû-hum
|
: ve onlara verin
|
ve âveynâ-humâ
|
: ve ikisini barındırdık, yerleştirdik
|
ve âyâti-hi
|
: ve onun âyetleri
|
ve âyetun
|
: ve bir âyet, delil, mucize, ibret
|
ve azâben
|
: ve azap
|
ve a'zame
|
: ve daha büyük, en büyük
|
ve azhere-hu
|
: ve onu zahir kıldı, izhar etti, bildirdi
|
ve azzebnâ-hâ
|
: ve ona azap ettik, onu (beldeyi, beldede olanları) azaplandırdık
|
ve azze-nî
|
: ve bana üstün geldi, beni yendi
|
ve bakiyyetun
|
: ve bakiye, kalanlar
|
ve bâreke
|
: ve bereketli kıldı
|
ve bâreknâ
|
: ve bereket verdik, mübarek kıldık
|
ve basali-hâ
|
: ve onun soğanı
|
ve bâtılun
|
: ve geçersizdir, bâtıldır
|
ve bâtıneten
|
: ve bâtın olan, gizli, görünmeyen
|
ve bâu
|
: ve uğradılar
|
ve bedâ
|
: ve ortaya çıktı, aşikâr oldu
|
ve bedâ
|
: ve başladı
|
ve beddelnâ-hum
|
: ve onlara tebdil ettik, dönüştürdük
|
ve bedee
|
: ve ilk defa başladı
|
ve belega
|
: ve erişti
|
ve belegati
|
: ve ulaştı
|
ve benâti
|
: ve kızları
|
ve benâti-ke
|
: ve (senin) kızların
|
ve beneynâ
|
: ve bina ettik, inşa ettik, yaptık, kurduk
|
ve benî- hi
|
: ve oğlu
|
ve benîne
|
: ve oğullar (erkek çocuklar)
|
ve beniyye
|
: ve oğullarımı
|
ve berekâtin
|
: ve bereketlerle
|
ve berekâtu-hu
|
: ve onun bereketi
|
ve berezû
|
: ve çıktılar
|
ve berezû
|
: ve ortaya çıktılar
|
ve berkun
|
: ve şimşek
|
ve berren
|
: ve itaatkâr, iyi ve güzel davranış
|
ve berren
|
: ve birr sahibi
|
ve besere
|
: ve yüzünü ekşitti
|
ve beşîrun
|
: ve bir müjdeleyici
|
ve besse
|
: ve yaydı
|
ve beşşerû-hu
|
: ve onu müjdelediler
|
ve beşşir
|
: ve müjdele
|
ve beşşir(i)
|
: ve müjdele
|
ve beyne
|
: ve arasında
|
ve beyne-hû
|
: ve onun (günahları ile) arasında
|
ve beyne-hum
|
: ve onların arası
|
ve beyne-ke
|
: ve senin arandadır
|
ve beyne-ke
|
: ve seninle arası
|
ve beyne-kum
|
: ve sizin aranızda
|
ve beynellezîne
|
: ve onların arasına
|
ve beyyinâtin
|
: ve beyyineler, açık deliller, ispat
|
ve bi
|
: ve ile, ... ı
|
ve bi dâri-hi
|
: ve onun evi
|
ve bi el eshâri-hum
|
: ve onların seher vakitleri (seher vakitlerinde)
|
ve bi el hakkı
|
: ve hakkı
|
ve bi el hakkı
|
: ve hak ile
|
ve bi el vâlideyni
|
: ve ana-babaya
|
ve bi ellezî
|
: ve ki o şey
|
ve bi en necmi
|
: ve yıldız ile
|
ve bi er resûli
|
: ve resûlüne
|
ve bi eymâni-him
|
: ve onların sağlarında
|
ve bi ez zuburi
|
: ve zeburu, sayfaları
|
ve bi mâ
|
: ve şey sebebiyle
|
ve bi ni'meti allâhi
|
: ve Allah'ın ni'metini
|
ve bi ni'metillâhi (ni'meti allâhi)
|
: ve Allah'ın ni'metini
|
ve bil vâlideyni
|
: ve anne babaya
|
ve bimâ
|
: ve sebebiyle, ...'den dolayı
|
ve bi'se
|
: ve ne kötü
|
ve bi'se el masîru
|
: ve kötü varış yeri, dönüş yeri
|
ve bi'se el mihâdu
|
: ve ne kötü döşek
|
ve bi'se el mihâdu
|
: ve ne kötü yatak, döşek
|
ve biyaun
|
: ve (hristiyanların) kiliseleri
|
ve bukiyyen
|
: ve ağlayarak
|
ve bukmen
|
: ve dilsiz olarak
|
ve burrizeti
|
: ve sergilenmiştir, bariz olmuştur, açıkça gösterilmiştir
|
ve buşrâ
|
: ve müjdeleyici
|
ve busset(i)
|
: ve ufalandı, dağıtıldı, parçalandı (dağların gravitasyon bağları koparıldı)
|
ve buûletu-hunne
|
: ve onların eşleri, kocaları
|
ve buûletu-hunne
|
: ve onların eşleri, kocaları
|
ve câdelû
|
: ve mücâdele ettiler
|
ve câdil-hum
|
: ve onlarla mücâdele et
|
ve câe
|
: ve geldi: ve geldi(ler)
|
ve câe bi-kum
|
: ve sizi getirdi
|
ve câe-hu
|
: ve ona geldi
|
ve câe-hum
|
: ve onlara geldi
|
ve câe-ke
|
: ve sana geldi
|
ve câe-kum
|
: ve size geldi
|
ve câet
|
: ve geldi
|
ve câet-hu
|
: ve geldi ona
|
ve câet-hum
|
: ve onlara geldi
|
ve câhedû
|
: ve cihad edenler
|
ve câhid-hum
|
: ve onlarla cihad et, savaş
|
ve cahîmen
|
: ve alevli ateş
|
ve câilu
|
: ve kılacak olan
|
ve câılû-hu
|
: ve onu kılacağız
|
ve câû
|
: ve geldiler
|
ve câû (câû bi)
|
: ve geldiler : (getirdiler)
|
ve ceale
|
: ve kıldı, yaptı, yarattı
|
ve ceale-hâ
|
: ve onu kıldı
|
ve cealnâ
|
: ve biz kıldık, yaptık
|
ve cealnâ-hâ
|
: ve biz onu kıldık
|
ve cealnâ-hu
|
: ve onu kıldık
|
ve cealnâ-kum
|
: ve sizi kıldık, yaptık
|
ve cealnebne (cealnâ ibne)
|
: ve oğlunu kıldık
|
ve ce'altu
|
: ve kıldım, yaptım
|
ve cealû
|
: ve kıldılar, yaptılar
|
ve cehadû
|
: ve bile bile, bilerek inkâr ettiler
|
ve cehren
|
: ve açık olarak
|
ve cemea
|
: ve topladı
|
ve cene
|
: ve ağaçlardan devşirilen meyveler
|
ve cennâtin
|
: ve ağaçlı bahçeler
|
ve cennâtun
|
: ve cennetler: ve bahçeler
|
ve cennetin
|
: ve cennet
|
ve cennetu naîmin
|
: ve naim cenneti
|
ve cezâ-hum
|
: ve onlara karşılığını verdi, onları mükâfatlandırdı
|
ve cezâu
|
: ve ceza
|
ve cibrîle
|
: ve Cebrail
|
ve cibrîlu
|
: ve Cibril
|
ve cîe bi
|
: ve getirildi
|
ve cifânin
|
: ve büyük çanaklar
|
ve ci'nâ
|
: ve getirdik
|
ve ci'tu-ke
|
: ve sana getirdim
|