: ve gündüz
|
ve en nehâri
|
: ve gündüz
|
ve en nehâru
|
: ve gündüz
|
ve en nesle
|
: ve nesil
|
ve en nevme
|
: ve uyku
|
ve en nubuvvete
|
: ve nebilik, peygamberlik
|
ve en nucûmu
|
: ve yıldızlar
|
ve en nûri ellezî
|
: ve nur ki
|
ve en nûru
|
: ve nur
|
ve en ta'fû
|
: ve sizin affetmeniz
|
ve en tekûlû
|
: ve söylemeniz
|
ve en tesûmû
|
: ve sizin oruç tutmanız
|
ve en yesta'fifne
|
: ve iffetli olmayı istemeleri
|
ve en yuhşere
|
: ve toplanması
|
ve enâbe
|
: ve yöneldi, (hitaben Allah'a ulaştı)
|
ve enâbû
|
: ve yöneldiler
|
ve enahtertu-ke
(ene ahtertu-ke)
|
: ve seni seçtim,
|
ve en'amte
|
: ve sen ni'metlendirdin
|
ve enâsiyye
|
: ve insanlar
|
ve enbete-hâ
|
: ve onu yetiştirdi
|
ve enbetet
|
: ve (bitki) yetiştirdi
|
ve enbetnâ
|
: ve bitirdik, yetiştirdik
|
ve enbetnâ
|
: ve biz nebat (bitkiler) yetiştirdik
|
ve enceynâ
|
: ve kurtardık
|
ve ene
|
: ve ben
|
ve ene mea-kum
|
: ve ben, sizinle beraberim
|
ve enfikû
|
: ve infâk edin, verin
|
ve enfuse-kum
|
: ve sizler
|
ve enfuse-nâ
|
: ve kendimiz, bizler
|
ve enfusi-him
|
: ve canları, nefsleri
|
ve enfusi-kum
|
: ve nefsleriniz, kendiniz, canlarınız
|
ve enfusu-hum
|
: ve kendileri
|
ve enhâren
|
: ve nehirler
|
ve enhârun
|
: ve nehirler
|
ve enîbû
|
: ve yönelin (ve ulaşmayı dileyin)
|
ve eni'budûnî (en i'budû-nî)
|
: ve bana kul olun
|
ve enkihû
|
: ve nikâhlayın, evlendirin
|
ve ennâ
|
: ve nasıl olur
|
ve ennallâhe (enne allâhe)
|
: ve muhakkak Allah
|
ve enne
|
: ve muhakkak ki, mutlaka
|
ve enne es sâate
|
: ve muhakkak o saat, o vakit
|
ve enne-hu
|
: ve onun ..... olduğu
|
ve enne-hu kâne
|
: ve onun ..... olduğu oluyordu, oluyordu
|
ve enne-hum
|
: ve onlar ..... olduğunu
|
ve enne-kum
|
: ve muhakkak siz
|
ve ennellâhe (enne allâhe)
|
: ve muhakkak ki Allah
|
ve ennellezîne (enne ellezîne)
|
: ve onların olmaları
|
ve en-nî
|
: ve muhakkak ki ben, şüphesiz ben
|
ve enşe'nâ
|
: ve biz inşa ettik, yarattık
|
ve ente
|
: ve sen
|
ve entum ta'lemûne
|
: ve siz biliyorsunuz
|
ve entum ta'lemûne
|
: ve siz biliyorsunuz
|
ve entum tenzurûne
|
: ve siz inzar ediyorsunuz, bekliyorsunuz
|
ve entum zâlimûne
|
: ve siz zalimlersiniz
|
ve entum zâlimûne
|
: ve siz zalimlersiniz
|
ve enzele
|
: ve indirdi
|
ve enzel-nâ
|
: ve biz indirdik
|
ve enzir
|
: ve uyar
|
ve enzir-hum
|
: ve onları uyar
|
ve er rakîmi
|
: ve Rakîm
|
ve er râsihûne
|
: rûsuh sahipleri
|
ve er resûle
|
: ve resûle, elçiye
|
ve er resûli
|
: ve resûle, elçi
|
ve er resûlu
|
: ve resûl
|
ve er reyhânu
|
: ve güzel kokulu bitkiler
|
ve er rûhu
|
: ve ruh
|
ve er rukkai
|
: ve rükû edenler
|
ve erâ
|
: ve görürüm
|
ve ercule-kum
|
: ve sizin ayaklarınızı
|
ve erculihinne
|
: ve (kadınların) ayakları
|
ve erculu-hum
|
: ve onların ayakları
|
ve eri-nâ
|
: ve bize göster
|
ve erkeû
|
: ve rükû edin
|
ve erkeû
|
: ve rükû edin
|
ve erselna
|
: ve biz gönderdik
|
ve erselnâ-hu
|
: ve onu gönderdik
|
ve es sâatu
|
: ve o saat
|
ve es sâbiîne
|
: ve yıldızlara tapanlar
|
ve es sâbiîne
|
: ve meleklere veya yıldızlara tapanlar
|
ve es sâbikûne
|
: ve sabikunlar (hayırlarda yarışıp ileri geçenler)
|
ve es sâbirâti
|
: ve sabreden kadınlar
|
ve es sâbirîne
|
: ve sabreden erkekler
|
ve es sâdikâti
|
: ve sadık olan kadınlar
|
ve es sâdıkîne
|
: ve sadıklar (Allah ile olan ahdlerine sadık olanlar)
|
ve es sâilîne
|
: ve isteyenler (muhtaçlar)
|
ve es sâimâti
|
: ve oruç tutan kadınlar
|
ve es sâimîne
|
: ve oruç tutan erkekler
|
ve es sâlâti
|
: ve namaz
|
ve es salâti el vustâ
|
: ve en efdal, faziletli, en üstün, tavassut
|
ve es sâlihîne
|
: ve salihler
|
ve es sayfi
|
: ve yaz
|
ve es seati
|
: ve varlıklı
|
ve eş şecerete
|
: ve ağaç
|
ve eş şeceru
|
: ve ağaçlar
|
ve eş şeceru
|
: ve ağaç (lar)
|
ve eş şef'ı
|
: ve çift olan
|
ve es sehâbi
|
: ve bulutlar
|
ve es sehâbi
|
: ve bulutlar
|
ve eş şehâdetil
|
: ve şehadet edileni, görüleni
|
ve es selâmu
|
: ve selâm, selâmet
|
ve es selvâ
|
: ve bıldırcın
|
ve es semâe
|
: ve sema, gökyüzü
|
ve eş şemâili
|
: ve sol
|
ve es semerâti
|
: ve semereler, ürünler
|
ve es semîı
|
: ve işiten (sem'î hassası çalışan)
|
ve eş şemse
|
: ve güneş
|
ve eş şeyâtîne
|
: ve şeytanları
|
ve eş şuarâu
|
: ve şairler
|
ve es subhi
|
: ve sabah: ve sabaha andolsun
|
ve es sûe
|
: ve kötülük
|
ve eş şuhedâi
|
: ve şahitler
|
ve eş şuhedâu
|
: ve şehit olanlar, şehitler, şahitler
|
ve esâbe-hu
|
: ve ona isabet etti
|
ve esâbe-hum
|
: ve onlara isabet ettirdi, verdi, nasip etti
|
ve eş'âri-hâ (şearu)
|
: ve onun kılları (kıl)
|
ve esarrû
|
: ve Israr ettiler
|
ve esârû
|
: ve alt üst ettiler
|
ve esbega
|
: ve tamamladı
|
ve eşedde
|
: ve daha kuvvetli
|
ve eselnâ
|
: ve akıttık
|
ve eserrû
|
: ve gizlediler, sır olarak sakladılar
|
ve eserrû
|
: ve gizleyerek
|
ve eserrû
|
: ve gizlediler, sakladılar
|
ve eserrû-hu
|
: ve onu gizlediler
|
ve eşhed
|
: ve şahit ol
|
ve eşhidû
|
: ve şahit olsun
|
ve esîran
|
: ve esir olanlar
|
ve esirrû
|
: ve gizleyin
|
ve eskaynâ-kum
|
: ve sizi biz suladık (içecek su verdik)
|
ve eslimû
|
: ve teslim olun
|
ve eslin
|
: ve meyvesiz ağaç
|
ve esmı'
|
: ve en iyi işitir
|
ve eşrekati
|
: ve parladı
|
ve esrertu
|
: ve gizledim, sır olarak bildirdim
|
ve eşrik-hu
|
: ve onu ortak kıl
|
ve estafâ-ki
|
: ve seni seçti
|
ve eşterav bi-hî
|
: ve onu sattılar
|
ve et takvâ
|
: ve takva sahibi olma
|
ve et tayre
|
: ve kuşlar
|
ve et tayrı
|
: ve kuş(lar)
|
ve et tayru
|
: ve kuşlar
|
ve et tayyibâtu
|
: ve temiz kadınlar
|
ve et tayyibûne
|
: ve temiz erkekler
|
ve et terâibu
|
: ve göğüs kemikleri, göğüs kafesi
|
ve et tevrâte ve el incîle
|
: ve Tevrat'ı ve
|
ve etâ-hum
|
: ve onlara geldi
|
ve eta'nâ
|
: ve itaat ettik
|
ve etba'nâ-hum
|
: ve biz onlara tâbî kıldık, arkalarından ulaştırdık
|
ve eteynâ-ke
|
: ve biz sana getirdik
|
ve etimmû
|
: ve tamamlayın
|
ve etîû
|
: ve itaat edin
|
ve etîû allâhe
|
: ve Allah'a itaat edin
|
ve etîû er resûle
|
: ve resûle itaat edin
|
ve etîû-ni
|
: ve bana itaat edin
|
ve etrâfen nehâri
|
: ve gündüz zamanı, gün boyunca, günün etrafında
|
ve etrafnâ-hum
|
: ve biz onlara refah verdik
|
ve etruki
|
: ve bırak
|
ve ettebeû
|
: ve tâbî oldular
|
ve ettekav
|
: ve takva sahibi olanlar
|
ve eûzu
|
: ve ben sığınırım
|
ve evbâri-hâ (vebare)
|
: ve onun tüyleri (deve tüyü)
|
ve evcese
|
: ve hissetti
|
ve evfû
|
: ve vefa edin, ifa edin, hakkıyla yerine getirin
|
ve evfû el keyle
|
: ve ölçüyü tam ifa edin (yerine getirin)
|
ve evhâ
|
: ve vahyetti
|
ve evhaynâ
|
: ve biz vahyettik
|
ve evhay-nâ
|
: ve biz vahyettik
|
ve evlâden
|
: ve çocuklar (evlât olarak)
|
ve evlâdu-kum
|
: ve sizin evlâtlarınız, çocuklarınız
|
ve evrese-kum
|
: ve sizi varis (mirasçı) kıldı
|
ve evrese-nâ
|
: ve bizi varis kıldı
|
ve evresnâ-hâ
|
: ve ona varis kıldık
|
ve evresnâ-hâ
|
: ve ona varis kıldık
|
ve evsâ-nî
|
: bana vasiyet etti, emretti
|
ve eydî
|
: ve eller
|
ve eydî-him
|
: ve onların elleri
|
ve eydiye-kum
|
: ve sizin elleriniz
|
ve eymâni-him
|
: ve yeminlerini
|
ve eyyâmen
|
: ve günler, gündüzler
|
ve eyyednâ-hu
|
: ve biz onu destekledik
|
ve ez zâhiru
|
: ve zahir, varlığı alâmetleri tüm varlıklarda görünen
|
ve ez zâkirâti
|
: ve zikreden kadınlar
|
ve ez zâkirîne allâhe
|
: ve Allah'ı zikreden erkekler
|
ve ez zâlimûne
|
: ve zalimler
|
ve ez zânî
|
: ve zina yapan erkek
|
ve ez zâniyetu
|
: ve zina yapan kadın
|
ve ez zekâti
|
: ve zekât
|
ve ez zeytûne
|
: ve zeytinler
|