(darabe) meselen
|
: örnek verdi, isnad etti
|
(duribe) ... meselen
|
: örnek verildi
|
(in) ... illâ
|
: ancak, sadece: (olmamış olsun)
|
(in) ... lemmâ
|
: eğer ..... olmazsa olmaz, mutlaka vardır
|
(in) ...illâ
|
: ancak: sadece
|
(lâ ).....illâ
|
: ...'den başka (yoktur)
|
(mâ yekûnu ... illâ huve
|
: îmân ettiler, Allah'a ulaşmayı dilediler
|
(nadribu) ... safhan
|
: vazgeçip bırakalım
|
âbâe-hum
|
: onların ataları, babaları
|
âbâe-kum
|
: babalarınız, atalarınız
|
âbâe-nâ
|
: bizim babalarımız, atalarımız
|
âbâî
|
: atalarım, babalarım
|
âbâi-hinne
|
: (onların) babaları
|
âbâi-ke
|
: senin ataların
|
âbâi-kum
|
: sizin babalarınız, atalarınız
|
âbâi-kum
|
: sizin babalarınız
|
abâi-nâ
|
: babalarımız
|
âbâina
|
: babalarımız, atalarımız
|
âbâi-nâ
|
: babalarımız
|
âbâine el evvelîne
|
: evvelki babalarımız, atalarımız
|
âbâu-hum
|
: onların babaları, ataları
|
âbâu-hum
|
: onların babaları
|
âbâu-kum
|
: sizin babalarınız
|
âbâu-nâ
|
: atalarımız, babalarımız
|
âbâu-nâ
|
: anne babalarımız
|
abde-hu
|
: onun kulu
|
abden
|
: kul olarak: bir kul
|
abde-nâ
|
: bizim kulumuz
|
abdi-hî
|
: kulunu
|
abdi-hî
|
: onun kulu
|
abdin
|
: kul
|
abdi-nâ
|
: (bizim) kulumuz
|
abdullâhi (abdu allâhi)
|
: Allah'ın kulu
|
abese
|
: huzursuzluğu yüzüne aksetti, yüzünü buruşturdu
|
abesen
|
: abes olarak, boş yere
|
âbidîne
|
: kul olanlar, ibadet edenler
|
âbirî
|
: gelip geçenler, yolcular
|
a'budu
|
: ben kul olurum
|
a'budûllâhe (a'budû allâhe)
|
: Allah'a kul olun
|
acaben
|
: acayip olan, garip olan
|
a'câzu
|
: artıklar, arta kalanlar, geriye kalanlar (kütükler)
|
accele
|
: acele etti
|
accelnâ
|
: acele verdik
|
accil
|
: acele ver
|
a'cebe
|
: hoşuna gitti
|
a'cebe-ke
|
: senin hoşuna gitti
|
aceben
|
: acayip, şaşılacak şekilde
|
a'cemiyyun
|
: yabancı dil, Arapça olmayan
|
acibte
|
: sen şaşırdın, hayret ettin
|
acibû
|
: şaşırdılar
|
acîbun
|
: şaşırtıcı, acayip
|
acûlen
|
: aceleci
|
acûzen
|
: acuze, yaşlı kadın
|
acûzun
|
: ihtiyar kadın
|
a'dâen
|
: düşman
|
ad'âfen
|
: kat, kat
|
a'dâillâhi (a'dâi allâhi)
|
: Allah'ın düşmanları
|
a'dâu allâhi
|
: Allah'ın düşmanları
|
adâvetun
|
: düşmanlık
|
adden
|
: adet adet, tek tek adetlendirerek (sayarak)
|
addû
|
: ısırdılar
|
âde
|
: döndü
|
adede
|
: adet, sayı
|
adeden
|
: adet, sayı
|
adele-ke
|
: itidal üzere mutedil kıldı, düzen üzere seni dengeli (uyumlu), sağlıklı kıldı
|
âdeme ve nûhan
|
: Hazreti Âdem ve Hazreti Nuh
|
âden
|
: Ad kavmi
|
âden(i)
|
: Âd (halkı)
|
adgâne-hum
|
: onların gizli kinleri
|
adgâsu
|
: karışık, karmakarışık
|
adhake
|
: güldüren
|
âdin
|
: Ad (kavmi)
|
âdin
|
: Ad'in
|
adlelne
|
: saptırdılar, dalâlete düşürdüler
|
adleltum
|
: saptırdınız, dalâlete düşürdünüz
|
adlun
|
: bir adalet, bir bedel, bir fidye
|
adnin
|
: adn
|
adnin
|
: adn
|
adninilletî (adnin elletî)
|
: adn (cenneti) ki onu
|
adtarru-hu
|
: onu maruz bırakırım
|
adude-ke
|
: seni destekleyeceğiz
|
aduden (el adudu)
|
: yardımcı (pazu, kol kuvveti)
|
âdun
|
: Ad kavmi
|
âdûne
|
: azgın olanlar, haddi aşanlar
|
aduvven
|
: düşman: düşman olarak
|
aduvvî
|
: düşmanlarım
|
aduvvi-him
|
: onların düşmanları
|
aduvvun
|
: düşman
|
aduvvun lî
|
: benim düşmanım
|
afâ
|
: affetti
|
afâ
|
: affetti
|
afâ allâhu
|
: Allah affetti
|
afâ ankum
|
: sizi affetti
|
afevnâ
|
: biz affettik
|
afuvven
|
: affeden, affedici
|
afuvvun
|
: affeden
|
agfelnâ
|
: gâfil bıraktık
|
aglâle
|
: halkalar, zincirler
|
aglâlen
|
: halkalar, zincirler
|
aglibenne
|
: ben gâlip geleceğim
|
agnâ
|
: zengin eden
|
agnâ
|
: gani kıldı, zengin kıldı
|
agniyâe
|
: zengin
|
agniyâu
|
: daha zengin
|
agraknâ
|
: boğduk
|
agraknâ
|
: biz boğduk
|
agraknâ
|
: boğduk
|
agraknâ-hu
|
: biz onu boğduk
|
agraknâ-hum
|
: onları boğduk
|
agrakne
|
: boğduk
|
agvey-nâ
|
: biz azdırdık
|
agveynâ-hum
|
: onları azdırdık
|
agveynâ-kum
|
: sizi biz azdırdık
|
agveyte-nî
|
: beni sen azdırdın
|
âhara
|
: başka, diğer
|
âhara
|
: başka
|
âhare
|
: başka, diğer(leri)
|
âharîne
|
: ahir olanlar, sonrakiler
|
âharûne
|
: başkaları, diğerleri
|
ahbâre-hâ
|
: kendi haberlerini
|
ahbâre-kum
|
: sizin haberleriniz
|
ahbebtu
|
: sevdim
|
ahbetallâhu (ahbete allâhu)
|
: Allah heba etti, yok etti
|
ahdallâhi (ahde allâhi)
|
: Allah'ın ahdini
|
ahdânin
|
: gizli dostlar, metresler
|
ahdaret
|
: hazırladı
|
ahde-hû
|
: onun ahdi, ahdini
|
ahden
|
: ahd yaptı, ahd aldı
|
ahdî
|
: benim ahdim
|
ahdu allâhi
|
: Allah'ın ahdi
|
âhede
|
: ahd etti
|
ahedtum
|
: siz ahid yaptınız
|
âhedû
|
: ahid yaptılar, anlaştılar
|
âhedû allâhe
|
: Allah'a ahd verdiler
|
ahharnâ
|
: biz erteledik, tehir ettik
|
ahharte-nâ
|
: bizi tehir ettin, erteledin
|
ahharte-nî
|
: beni tehir ettin, erteledin
|
ahhir-nâ
|
: bizi ertele, tehir et
|
ahî
|
: kardeşim
|
ahî
|
: benim kardeşim
|
ahide
|
: ahd etti
|
ahidnâ
|
: biz ahd verdik
|
ahî-hi,
|
: onun kardeşi (kendi kardeşi)
|
ahî-ke
|
: senin kardeşin
|
âhira-hu
|
: onun sonunda, akşamleyin
|
âhizîne
|
: alanlar
|
âhızun
|
: alan, tutan
|
ahkâben
|
: uzun müddet, asırlar boyunca, asırlarca, bütün zamanlar boyunca
|
ahkem
|
: en iyi hüküm veren
|
ahlâmin (hulmun)
|
: rüyalar (rüya)
|
ahlasnâ-hum
|
: ihlâs sahibi kıldık, onları
|
ahlede-hu
|
: onu halid kıldı, onu ebedî kıldı
|
ahleftum
|
: yerine getirmediniz, döndünüz, ihtilâfa düştünüz
|
ahlelnâ
|
: helâl kıldık
|
ahmedu
|
: Ahmed
|
ahmilu
|
: taşıyorum
|
ahracnâ
|
: biz çıkardık
|
ahracnâ-hum
|
: biz onları çıkardık
|
ahracû-kum
|
: sizleri çıkardılar
|
ahrasa
|
: en hırslı, çok hırslı
|
ahrece
|
: çıkardı
|
ahrece-humâ
|
: onları (ikisini) çıkardı
|
ahrece-nî
|
: beni çıkardı
|
ahrecet-ke
|
: seni çıkardı
|
ahrecnâ
|
: çıkardık
|
ahric-nâ
|
: bizi çıkar
|
ahricû
|
: çıkarın
|
ahsâ
|
: daha iyi hesaplar
|
ahsâ-hâ
|
: onu sayıyor, hesap ediyor
|
ahsâ-hu
|
: onu saydı
|
ahsâ-hum
|
: onları hesap etti, tespit etti
|
ahsanet
|
: korudu
|
ahsen
|
: en güzel
|
ahsenallâhu (ahsene allâhu)
|
: Allah ihsan etti
|
ahsene
|
: ahsen, en güzeli, en iyisi
|
ahsene
|
: ahsen, en güzel
|
ahsene
|
: ahsen, en güzel
|
ahsene
|
: ahsen, en güzel
|
ahsene
|
: ahsen kıldı, en güzel şekli verdi
|
ahsene
|
: en güzel
|
ahsene
|
: ahsen, en güzel
|
ahsene-hu
|
: onun ahsen olanı, en güzel olanı
|
ahseni
|
: en güzele (ahsene) ulaşabilecek
|
ahsen-tum
|
: ahsen oldunuz
|
ahsenu
|
: ahsen, en güzel, daha güzel
|
ahsenû
|
: ahsen olanlar, nefslerini Allah'a teslim edenler, daimî zikrin sahipleri
|
ahsenû
|
: güzel davranışta bulunan
|
ahta'tum
|
: siz hata ettiniz
|
ahun
|
: erkek kardeş
|
ahvâ
|
: siyah
|
ahyâ
|
: hayat verdi
|
ahyâ
|
: diriltti
|
ahyâ-hâ
|
: onu diriltti, ona hayat verdi
|
ahyâ-hum
|
: onları diriltti: sizi diriltti
|
ahyâin
|
: diri, canlı
|