an âyâtillâhi (âyâti allâhi)
: biz verdik
|
an cunubin
|
: uzaktan
|
an dalâleti-him
|
: onları dalâletlerinden
|
an dayfi
|
: misafirlerden
|
an dîni-hi
|
: dîninden
|
an dîni-kum
|
: dîninizden
|
an duâi-him
|
: onların dualarından, tapmalarından
|
an el âlemîne
|
: el âlemden, başkalarından
|
an el cibâli
|
: dağlar hakkında, dağ(lar)dan
|
an el fahşâi
|
: fuhuş (yalan, iftira, zina)dan, kötülüklerden
|
an el fesâdi
|
: fesat(lar)dan
|
an el hamri
|
: şaraptan
|
an el hudâ
|
: hidayetten
|
an el mû'minîne
|
: mü'minlerden
|
an el munkeri
|
: münkerden, inkârdan, kötülükten
|
an el muşrikîne
|
: müşriklerden
|
an el yemîni
|
: sağdan
|
an el yetâmâ
|
: yetimlerden
|
an ellezîne
|
: kimselerden, : o kimselerden, onlardan
|
an emrî
|
: emrinden: kendi emrimden, kendi isteğimle
|
an emri-hi
|
: onun emrinden
|
an emri-nâ
|
: emrimizden
|
an en nâri
|
: ateşten
|
an enbâi-kum
|
: sizin haberlerinizden (sizin haberlerinizi)
|
an es sebîli
|
: yoldan
|
an eslihati-kum
|
: kendi silâhlarınızdan
|
an ez zikri
|
: zikirden
|
an hâzâ
|
: bundan
|
an hum
|
: onlardan
|
an hum(u)
|
: onlardan
|
an ibâdetî
|
: bana kul olmaktan
|
an ıbâdeti-hî
|
: onun ibadetlerinden, ona ibadet etmekten
|
an ibâdi-hi
|
: kullarından
|
an ibrâhîme
|
: İbrâhîm'den
|
an kavli-ke
|
: senin sözünden (dolayı)
|
an kavmi-ke
|
: seni kavminden
|
an kehfi-him
|
: onların mağarasından (mağarasına)
|
an kesîrin
|
: çoğundan
|
an kulûbi-him
|
: onların kalplerinden
|
an men
|
: o kimseden
|
an mevâdıı-hi
|
: onun konulduğu yerden
|
an mevlen
|
: dosttan
|
an nefsî
|
: nefsimden
|
an nefsin
|
: nefsten, bir kimseden
|
an salâti-him
|
: namazlarından
|
an sebîli
|
: yoldan
|
an sebîli allâhi
|
: Allah'ın yolundan
|
an sebîli-hî
|
: onun yolundan
|
an sebîlillâhi (sebîli allâhi)
|
: Allah'ın yolundan
|
an şey'in
|
: bir şey: bir şeyden
|
an seyyiâti-him
|
: günahlarından
|
an tabakın
|
: tabakadan, kattan
|
an terâdın
|
: rızanız, razı olmanız
|
an vâlidi-hi
|
: onun babasından
|
an vucûhi-him
|
: onların yüzlerinden
|
an yemînin
|
: sağdan
|
an zâlike
|
: bundan
|
an zenbi-hî
|
: günahından
|
an zi el karneyni
|
: Zülkarneyn'den (iki karn sahibi)
|
an zikrî
|
: benim zikrimden, beni zikretmekten
|
an zikri allâhi
|
: Allah'ı zikretmekten
|
an zikri-him
|
: zikirlerinden
|
an zikrillâhi
|
: Allah'ın zikrinden
|
an zikrinâ
|
: zikrimizden
|
an zikri-nâ
|
: zikrimizden
|
an(i) el hevâ
|
: hevadan, heves ile, kendiliğinden
|
an(i) el hevâ
|
: hevadan, heveslerinden, istek ve tutkulardan
|
an(i) en naîmi
|
: ni'metlerden
|
an(i) en nebei
|
: haberden
|
an(i) eş şehri el harâmi
|
: haram aydan
|
ânâ el leyli
|
: gece saatleri, gece vakti
|
ânâe
|
: vakit, saat
|
a'nâkı
|
: boyunlar
|
a'nâku-hum
|
: onların boyunları
|
ânese
|
: gözüne çarptı, farketti, farkına vardı
|
ânestu
|
: gözüne çarptı, farketti: gördüm
|
a'nete-kum
|
: sizi sıkıntıya soktu
|
an-hâ
|
: ondan (kadından)
|
an-hâ
|
: ondan
|
an-hu
|
: ondan (onunla)
|
an-hu ebâ-hu
|
: onu babasından
|
anhu es sûe
|
: onu kötülükten
|
anhum
|
: onlardan
|
an-hum
|
: onlardan
|
an-hum el azâbe
|
: onlardan azabı
|
an-humâ
|
: ikisinden
|
ani el medâcıi
|
: yataklarından
|
ani ellezîne
|
: onlardan, o kimselerden
|
ani es sebîli
|
: yoldan
|
ani es sırâtı
|
: yoldan
|
anîdin
|
: inatçı, bile bile haktan yüz çeviren, muhalefet eden, azgın
|
ânifen
|
: az önce
|
anil âlemîne (an el âlemîne)
|
: âlemlerden
|
anil fahşâi (an el fahşâi)
|
: fuhuştan, kötülükten
|
anil halkı (an el halkı)
|
: yaratmaktan
|
anil lagvi (an el lagvi)
|
: boş şeylerden, boş sözlerden
|
anil mahîdi (an el mahîdi)
|
: (kadınların) hayz (ay) hallerinden
|
an-il munkeri
|
: münkerden, kötülükten
|
anillezî (an ellezî)
|
: ondan
|
ânin
|
: çok sıcak, kızgın
|
anir rûhı (an er rûhi)
|
: ruhtan
|
anis sâati (an es sâati)
|
: o saatten (kıyâmetten)
|
anis sebîli (an es sebîli)
|
: yoldan
|
anis sem'i (an es sem'i)
|
: işitmekten
|
anittum
|
: siz sıkıntıya düşerdiniz
|
âniyetin
|
: kaynar su
|
anke an-ke
|
: senden
|
ankum
|
: sizden, size
|
an-kum
|
: sizden
|
annâ an-nâ
|
: bizden
|
an-nî
|
: benden (bana)
|
arabiyyen arabiyyun
|
: Arapça
|
arada
|
: gelip geçici meta (dünya malı)
|
a'rada
|
: yüz çevirdi
|
arada-hum
|
: onlara arz etti
|
aradna
|
: sunduk, teklif ettik
|
a'radtum
|
: yüz çevirdiniz
|
a'radû
|
: yüz çevirdiler
|
arda-hum
|
: onların toprakları
|
ardan
|
: bir yer, arazi: arz ederek
|
ardi
|
: genişliği: benim arzım
|
ardu
|
: arz , yeryüzü
|
ardu-hâ
|
: onun genişliği
|
a'redû
|
: yüz çevirdiler
|
arefte-hum
|
: onları tanıdın
|
a'rid
|
: vazgeç, yüz çevir
|
âridan
|
: bir bulut olarak
|
âridun
|
: bir bulut
|
arradtum
|
: ima ettiniz
|
arrefe-hâ
|
: onu tarif etti, tanıttı, bildirdi
|
arşe-hâ
|
: onun tahtı
|
arşu-hu
|
: onun arşı
|
arşu-ki
|
: senin tahtın
|
arşun
|
: arş, taht
|
as ase
|
: giriş veya çıkış anı, geceye geçiş anı kararmaya başladığı an
|
asâ
|
: umulur ki, belki
|
asâbe-hum
|
: onlara isabet etti: size isabet etti
|
asâ-hu
|
: onun asası, asası
|
asâ-ke
|
: senin asan: asanı
|
asallâhu (asâ allâhu)
|
: umulur ki Allah
|
asâ-nî
|
: bana asi olursa, isyan ederse
|
aşaratun
|
: on
|
âsâri-him
|
: onların izleri
|
asav
|
: isyan ettiler
|
asav-ke
|
: sana asi oldular, isyan ettiler
|
asâye
|
: benim asamdır
|
asbaha
|
: sabahladı
|
asbahtum
|
: siz oldunuz, sabahladınız
|
asbehû
|
: sabahladılar: oldular
|
asbere-hum
|
: onları sabırlı yaptı
|
asbu
|
: kalben meylederim
|
asdaku
|
: daha sadık, daha doğru
|
âsefû-nâ
|
: bizi eseflendirdiler, üzdüler
|
âserekellâhu
|
: Allah seni tercih etmiştir
|
a'sernâ
|
: bildirdik
|
aseytum
|
: sizden umulur, beklenir
|
asgaru
|
: daha küçük
|
ashâbe
|
: sahip, ehil, halk
|
ashâbe el kehfi
|
: kehf (mağara) ehli (mağarada bulunanlar)
|
ashâbi el yemîni
|
: yemin sahipleri, yeminlerini yerine getirenler
|
ashâbi en nâri
|
: ateş ehli, ateşin halkı
|
ashâbi-him
|
: onların arkadaşları
|
ashâbu
|
: sahib,: sahipleri, halkı, ehli
|
ashâbu el cehîmi
|
: cehennem ehlidir (halkıdır)
|
ashâbu el eyketi
|
: Eyke halkı
|
ashâbu el hıcr
|
: Hicr halkı
|
ashâbu el uhdûdi
|
: hendeklerin sahipleri
|
ashâbu el yemîni
|
: yemin sahipleri, yeminlerini yerine getirenler
|
ashâbu en nâri
|
: ateşin ehli (ateş ehli), ateş halkı
|
ashâbu eş şimâli
|
: şeamet (kötülük), meş'eme sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) sollarından verilenler
|
asîbun
|
: sıkıntılı, son derece kötü, zorlu
|
âsıfeten
|
: fırtına
|
asîlen
|
: akşam
|
âsimun
|
: günahkâr
|
âsinin
|
: (suyun kokusu) değişmiş, bozulmuş
|
asîran
|
: zor, güç, sıkıntılı
|
aşîrete-ke
|
: senin aşiretin, akrabalar topluluğun
|
a'sıru
|
: sıkıyorum
|
asirun
|
: çok zor
|
asıyyen
|
: asi olan, isyan eden
|
aslaha
|
: ıslâh etti, düzeltti
|
aslahû
|
: ıslâh oldular (nefs tezkiyesi yaptılar)
|
aslu-hâ
|
: onun kökü, aslı
|
asnâme-kum
|
: sizin putlarınız
|
asnâmen
|
: putlar
|
aşran
|
: on (10)
|
aşren
|
: on (gün)
|
asrif an-nâ
|
: bizden çevir, uzaklaştır
|
aşrin
|
: on (10)
|
assaddeka
|
: sadaka veririm
|
astafâ
|
: seçti
|
astafe
|
: seçti, tercih etti
|