Tablo 5. T-Aşı için TBA Sonuçları, Özdeğerler, İç Tutarlılık Katsayıları ve Bileşenlerin
Açıkladığı Varyanslar (N = 693)
*
Ters kodlanan maddeler
Not. 1 = Olumlu Tutum, 2 = Olumsuz Tutum
58 Türk Psikoloji Dergisi
Analiz sonuçları cinsiyetin algı bileşenlerinden
bulaşıcılık, inanç, kaçınamazlık ve T-Aşı bileşenleri-
nin her ikisi (olumlu tutum ve olumsuz tutum) üze-
rindeki temel etkisinin anlamlı olduğunu göstermek-
tedir. Kadın katılımcıların bulaşıcılık bileşeninden al-
dıkları puanlar (Ort. = 4.09, S = 0.82) erkek katılım-
cıların puanlarından (Ort. = 3.92, S = 0.96) anlamlı
biçimde yüksektir. Erkeklerin inanç puanları (Ort. =
1.84, S = 0.93) kadınların puanlarından (Ort. = 1.62,
S = 0.75) anlamlı olarak yüksektir. Bu bulguyla tutar-
lı olarak erkeklerin kaçınılamazlık puanları kadınla-
rın puanlarından anlamlı biçimde yüksek bulunmuştur
(Ort.
erkek
= 2.96, S = 1.09; Ort.
kadın
= 2.74, S = 1.00).
Aşıya yönelik tutumlarla ilgili olarak erkeklerin hem
olumlu tutum (Ort. = 2.24, S = 1.10) hem de olumsuz
tutum puanları (Ort. = 2.74, S = 0.81) kadınların pu-
anlarından anlamlı olarak yüksektir (Ort.
(+)tutum
= 1.83,
S = 0.95; Ort.
(-)tutum
= 2.50, S = 0.78). Cinsiyetin KD
ölçeğindeki iki bileşen üzerindeki temel etkisi de an-
lamlıdır. Kişisel temastan kaçınma bileşeninden kadın-
ların aldığı puanlar (Ort. = 2.51, S = 1.20) erkeklerin
puanlarından yüksektir (Ort. = 2.17, S = 1.13). Ben-
zer biçimde kadınların KD ortalama puanlarının (Ort.
= 1.88, S = 0.67) erkeklerden daha yüksek olduğu
görülmektedir (Ort. = 1.79, S = 0.66). Son olarak cin-
siyetin SKÖ puanları üzerinde anlamlı temel etkisi ol-
duğu bulunmuştur. Kadınların toplam SKÖ puanları
(Ort. = 42.47, S = 8.55) erkeklerinkinden anlamlı olarak
yüksektir (Ort. = 40.49, S = 7.57).
MANOVA sonuçları statü değişkeninin bazı ba-
ğımlı değişkenler üzerinde anlamlı temel etkisi oldu-
ğunu göstermektedir. Öğrenci grubunun inanç puanları
(Ort. = 1.87, S = 0.96) öğrenci olmayan gruptan (Ort.
= 1.63, S = 0.74) anlamlı biçimde yüksektir. Bir başka
deyişle öğrenci grubunun hastalığın nedenini dini
ve ruhsal kaynaklara atfetme eğilimi daha yüksektir.
Kontrol ile ilgili iki bileşende anlamlı farklar oldu-
ğu görülmüştür. Öğrenci olmayan grup salgının engel-
lenmesinde makro kontrölün etkili bir önlem olduğuna
daha çok inanmaktadırlar (Ort.
öğr.
= 2.25, S = 0.83;
Ort.
öğr.değil
= 2.71, S = 0.91). Öğrenci grubunun kaçı-
nılamazlık puanları (Ort. = 2.93, S = 1.02) öğrenci olma-
yan grubun punlarından (Ort. = 2.72, S = 1.07) anlamlı
biçimde yüksek bulunmuştur.
KD Maddeleri
Bileşen
Ort.
S
1
2
3
Hastalıkla ilgili haberlere maruz kaldığınızda dikkatinizi başka yere çevirmek
1.82
1.15
22
.82
Hastalıkla ilgili konulardan söz edilirken başka şeyler düşünmek
1.68
1.10
22
.78
Salgınla ilgili gazete haberlerini okumamak
1.85
1.21
22
.77
TV’de hastalıkla ilgili haberler çıktığında kanalı değiştirmek
2.18
1.34
22
.76
Hastalıkla ilgili konuşmaları sonlandırmak için konuyu değiştirmek
1.66
1.06
22
.75
Çevrenizde hastalıkla ilgili konuşmalar olduğunda ortamdan uzaklaşmak
1.57
1.05
22
.64
Domuz gribi olmamak için hastane veya doktora gitmemek
1.67
1.10
22
.37
Domuz gribi olmamak için alışveriş merkezlerine gitmemek
1.54
1.00
22
.84
Domuz gribi olmamak için sosyal etkinliklere katılmamak (sinema, tiyatro vs.)
1.75
1.15
22
.73
Domuz gribi olmamak için işe/okula gitmemek
1.29
1
.80
22
.70
Domuz gribi olmamak için toplu taşıma araçlarına binmemek
1.69
1.15
22
.54
Domuz gribi olmamak için tanıdığınız insanlarla selamlaşırken onları öpmemek
2.56
1.51
22
.87
Domuz gribi olmamak için tanıdığınız insanlarla selamlaşırken ellerini sıkmamak
2.28
1.44
22
.84
Domuz gribi olmamak için umumi tuvaletleri kullanmamak
2.25
1.46
22
.58
Özdeğer
2
3.70
2
2.43
2
2.17
Varyans (%)
26.46
17.40
15.51
İç tutarlılık
22
.85
22
.74
22
.72
Tablo 6. KD için TBA Sonuçları, Özdeğerler, İç Tutarlılık Katsayıları ve Bileşenlerin Açıkladığı Varyanslar ( N = 693)
*
Ters kodlanan maddeler
Not. 1 = Bilişsel Kaçınma, 2 = Ortak Alanlardan Kaçınma, 3 = Kişisel Temastan Kaçınma
Domuz Gribi Algısı, Kaygı ve Kaçınma 59
Değişkenler
Kadın
Erkek
F
1,682
η
2
Ort.
S
Ort.
S
H1N1 Algısı (A-H1N1)
Tehlikelilik
2
2.46
2
.85
2
2.54
2
.84
2
1.59
*
-
Bulaşıcılık
2
4.09
2
.82
2
3.92
2
.96
2
4.20
*
.01
H1N1’in Nedenleri (N-H1N1)
Komplo
2
3.27
2
.99
2
3.21
1.05
22
.28
*
-
Çevre
2
2.63
2
.80
2
2.65
2
.84
22
.10
*
-
İnanç
2
1.62
2
.75
2
1.84
2
.93
2
3.77
*
.01
H1N1’in Kontrolü (K-H1N1)
Makro Kontrol
2
2.31
2
.83
2
2.57
2
.94
2
3.08
*
-
Kişisel Kontrol
2
3.20
2
.88
2
3.31
2
.89
2
2.35
*
-
Kaçınılamazlık
2
2.74
1.00
2
2.96
1.09
16.95
*
.02
Aşıya Yönelik Tutum (T-Aşı)
Olumlu Tutum
2
1.83
2
.95
2
2.24
1.10
11.82
*
.01
Olumsuz Tutum
2
2.50
2
.78
2
2.74
2
.81
2
7.73
*
.01
Kaçınma Davranışları (KD)
Bilişsel Kaçınma
2
1.71
2
.86
2
1.69
2
.77
22
.14
*
-
Ortak Alanlardan Kaçınma
2
1.56
2
.77
2
1.57
2
.78
2
1.72
*
-
Kişisel Temastan Kaçınma
2
2.51
1.20
2
2.17
1.13
21.74
*
.03
Kaçınma-Ortalama
2
1.88
2
.67
2
1.79
2
.66
2
5.40
*
.01
SKÖ
42.47
8.55
40.49
7.57
10.09
*
.01
Değişkenler
Öğrenci
Öğrenci olmayan
F
1,682
η
2
Ort.
S
Ort.
S
H1N1 Algısı (A-H1N1)
Tehlikelilik
1
2.49
1
.82
1
2.50
1
.86
11
.40
*
-
Bulaşıcılık
1
3.92
1.03
1
4.07
1
.80
1
2.72
*
-
H1N1’in Nedenleri (N-H1N1)
Komplo
1
3.17
1.06
1
3.29
1
.99
1
1.79
*
-
Çevre
1
2.69
1
.87
1
2.60
1
.79
1
1.71
*
-
İnanç
1
1.87
1
.96
1
1.63
1
.74
1
8.97
*
.01
H1N1’in Kontrolü (K-H1N1)
Makro Kontrol
1
2.25
1
.83
1
2.71
1
.91
35.40
*
.05
Kişisel Kontrol
1
3.29
1
.88
1
3.22
1
.89
11
.82
*
-
Kaçınılamazlık
1
2.93
1.02
1
2.72
1.07
13.12
*
.02
Aşıya Yönelik Tutum (T-Aşı)
Olumlu Tutum
1
1.82
1
.92
1
2.32
1.13
25.33
*
.04
Olumsuz Tutum
1
2.51
1
.77
1
2.75
1
.84
1
7.71
*
.01
Kaçınma Davranışları (KD)
Bilişsel Kaçınma
1
1.72
1
.84
1
1.69
1
.81
11
.46
*
-
Ortak Alanlardan Kaçınma
1
1.46
1
.70
1
1.71
1
.85
18.93
*
.03
Kişisel Temastan Kaçınma
1
2.29
1.16
1
2.46
1.20
10.45
*
.01
Kaçınma-Ortalama
1
1.79
1
.64
1
1.91
1
.70
9.01
*
.01
SKÖ
41.39
7.87
41.68
8.37
11
.18
*
-
Tablo 7. Cinsiyet ve Statü için MANOVA Sonuçları
*
p < .05
Not. η
2
değerleri sadece F testi anlamlı olduğunda gösterilmiştir
60 Türk Psikoloji Dergisi
Aşıya yönelik tutumlarla ilgili analiz sonuçları ise
öğrenci olmayan grubun hem olumlu tutum (Ort. = 2.32,
S = 1.13) hem de olumsuz tutum (Ort. = 2.75, S = 0.84)
bileşenlerindeki ortalama puanının öğrenci grubundan
(Ort.
(+)tutum
= 1.82, S = 0.92; Ort.
(-)tutum
= 2.51, S = 0.77)
anlamlı olarak yüksek olduğunu göstermektedir.
Kaçınma davranışlarıyla ilgili olarak iki grubun or-
talama puanları bilişsel kaçınma dışındaki tüm bile-
şenlerde anlamlı olarak farklıdır. Öğrenci olmayan gru-
bun ortak alanlardan kaçınma (Ort. = 1.71, S = 0.85),
kişisel temastan kaçınma (Ort. = 2.46, S = 1.20) ve
KD ortalama puanları (Ort. = 1.91, S = 0.70) öğrenci
grubunun puanlarından anlamlı biçimde yüksektir (sı-
rasıyla, Ort. = 1.46, S = 0.70; Ort. = 2.29, S = 1.16; Ort.
= 1.79, S = 0.64).
Analizler sonucunda cinsiyet ve statü etkileşimi-
nin yalnızca kaçınılmazlık bileşeni üzerindeki etkisinin
anlamlı olduğu görülmüştür (F
1,682
= 3.93, p < .05, η
2
=
.01). Tukey’in HSD testi kullanılarak yapılan Post-hoc
analizde öğrenci olmayan kadınların kaçınılamazlık pu-
anlarının (Ort. = 2.39, S = 0.10) öğrenci olmayan er-
keklerin (Ort. = 2.90, S = 1.09), öğrenci kadınların (Ort.
= 2.87, S = 0.99) ve öğrenci erkeklerin (Ort. = 3.04,
S = 1.08) puanlarından anlamlı olarak düşük olduğu
bulunmuştur.
Kaçınma davranışlarınının (ortalama kaçınma pu-
anları) algı ve tutum bileşenleri ile kaygı değişkenlerin-
den hangileri tarafından yordanabilir olduğunu sınamak
için Hiyerarşik Regresyon Analizi yapılmıştır (Tablo
8). Analize birinci grupta cinsiyet ve statü değişkenleri
alınmış bu değişkenlerin etkisi kontrol edildikten sonra
da diğer değişkenlerin (tehlikelilik, bulaşıcılık, komp-
lo, çevre, inanç, makro kontrol, kişisel kontrol, kaçı-
nılamazlık, olumlu tutum, olumsuz tutum ve SKÖ top-
lam puanı) yordama gücü analiz edilmiştir. Değişken-
lerin genel kaçınma düzeyi üzerindeki yordama gücü
sınanmak istendiğinden KD ölçeğinin bileşenleri analize
alınmamıştır.
Analiz sonuçları incelendiğinde hem birinci grup-
ta yer alan değişkenlerin (R = .13, F
2,683
= 5.83, p <
.001) hem de ikinci grupta yer alan değişkenlerin (R =
.31, F
11,672
= 5.86, p < .05) kaçınma değişkenini anlamlı
biçimde yordadığı görülmektedir. Birinci gruptaki de-
ğişkenlere ait temel etkiler varyansın % 1.’ini açıklar-
ken, ikinci gruptaki değişkenlere ait temel etkiler var-
yansın % 10’unu açıklamaktadır.
Birinci grupta yer alan cinsiyet (β = -.09, p < .05)
ve statü (β = -.12, p < .05) değişkenlerinin kaçınma
davranışları ile negatif bir ilişkiye sahip olduğu görül-
müştür. Diğer bir ifadeyle, kadın ve öğrenci olmayan
katılımcıların kaçınma puanları daha yüksektir.
Cinsiyet ve statü değişkenlerinin etkileri kontrol
edildikten sonra ikinci grupta yer alan değişkenlerden
tehlikelilik (β = -.08, p < .05), inanç (β = -.08, p < .05),
kişisel kontrol (β = -.11, p < .001) ve SKÖ (β = -.12,
p < .001) değişkenlerinin kaçınma davranışları üzerin-
de anlamlı etkiye sahip olduğu görülmüştür. Bir başka
ifadeyle, tehlike algısı yüksek, hastalığın nedeni olarak
dini ve ruhsal etkenlere inanan, hastalığa yakalanma-
mak için alınacak kişisel önlemlerin yeterli olmayaca-
ğını düşünen ve kaygı düzeyi yüksek katılımcıların
kaçınma puanları da yüksektir. İkinci grupta analize alı-
nan diğer değişkenlerin kaçınma puanları üzerinde yor-
dama gücünün olmadığı görülmüştür.
Tartışma
Bu çalışmada 2009 yılının ikinci yarısında Tür-
kiye’de de görülen H1N1 salgınıyla ilişkili algılar ve
bunların kaygı düzeyi ve kaçınma davranışlarıyla olan
ilişkileri araştırılmıştır. Araştırmanın bulguları hastalık-
la ilişkili bazı algıların cinsiyet ve statü değişkenlerin-
den etkilendiğini göstermiştir. Araştırmamızdaki kadın
katılımcıların H1N1’i erkek katılımcılardan daha bula-
şıcı algıladığı ve daha yüksek toplam kaygı puanlarına
sahip oldukları görülmüştür. Bu bulgular literatürdeki
kadınların çevresel sağlık risklerini daha yüksek algı-
Değişkenler
β
t
R.
R
2
F
Grup
1. .13
.01
5.83
**
Cinsiyet
-.09
-2.44
*
*
Statü
-.12
-3.01
*
*
Grup
2. .31
.10
5.86
**
Cinsiyet
-.10
-2.50
*
*
Statü
-.08
-2.07
*
*
Tehlikelilik
-
.08
-
2.23
*
*
Bulaşıcılık
-.04
-1.01
**
Komplo
-
.07
-
1.77
**
Çevre
-
.06
-
1.54
**
İnanç
-
.08
-
2.15
*
*
Makro Kontrol
-
.03
-2
.83
**
Kişisel Kontrol
-
.11
-
2.68
**
Kaçınılamazlık
-.05
-1.27
**
Olumlu Tutum
-
.05
-
1.19
**
Olumsuz Tutum
-.03
1
-.76
**
SKÖ
-
.12
-
3.28
**
Tablo 8. KD’nin Yordanmasına İlişkin Hiyerarşik Reg-
resyon Analizi Sonuçları
*
p < .05,
**
p < .001
Domuz Gribi Algısı, Kaygı ve Kaçınma 61
ladıkları bulgusuyla tutarlıdır (Greenberg ve Schnieder,
1995; Gustafson, 1998). SARS gibi ölümcül etkileri olan
başka salgınlarla ilgili çalışmalarda kadınların benzer
tepkiler verdikleri bilinmektedir. Örneğin, 2003 yılında
SARS salgını sırasında Hong Kong’da Leung ve ar-
kadaşları (2005) tarafından yapılan bir çalışmada has-
talığa yakalanma veya bu nedenle ölme olasılığını yük-
sek algılayan katılımcıların kaygı puanlarının daha
yüksek olduğu ve kadınların yüksek düzeyde kaygı ya-
şamak açısından risk grubunda oldukları bulunmuştur.
Ayrıca, kadınların yüksek bulaşıcılık algılarının ve sahip
oldukları yüksek kaygı düzeyinin H1N1’le ilgili olarak
yapılan az sayıdaki çalışmanın sonuçlarıyla da tutarlı
olduğu söylenebilir. Salgının başlangıç döneminde
Fransa’da yapılan bir çalışmada da benzer bulgular el-
de edilmiştir (Raude ve Setbon, 2009). Bu çalışmada
kadınların hastalığın ciddiyetine ilişkin puanlarının ve
yaşadıkları korkunun erkeklerinkinden daha yüksek
olduğu rapor edilmiştir. Akan ve arkadaşlarının (2010)
Türkiye’de yaptıkları bir çalışmada da kadınların
H1N1’e yakalanma riskini yüksek algıladıkları ve daha
yüksek düzeyde kaygıya sahip oldukları bulunmuştur.
Akan ve arkadaşları tarafından yürütülen çalışmanın
verilerinin 1-30 Kasım 2009 tarihleri arasında, yani bi-
zim çalışmamızla çok yakın bir zaman aralığında, top-
lanmış olması bu bulgunun tutarlılığı açısından önem-
lidir. Araştırmamızda elde edilen bu bulgular kadınların
kişisel temastan kaçınma ve ortalama kaçınma puan-
larının erkeklerden yüksek olmasıyla birlikte değerlen-
dirildiğinde daha anlamlı bir örüntü sunmaktadır. Bu
durumda algılanan riskin yüksek olmasının kaygı dü-
zeyini artırabileceği ve bunun da daha sık kaçınma dav-
ranışı ile sonuçlanmış olabileceği önerilebilir.
Kaçınma davranışları ile ilgili bulgular değerlen-
dirilirken giriş bölümünde üzerinde durulan kaçınma
davranışlarının bir bölümünün aynı zamanda salgının
yayılmasını önlemek için alınabilecek ve salgınlar sıra-
sında kimi zaman olumlu etkileri olan (Lau, Tsui, Lau
ve Yang, 2004) kişisel önlemler olduğu dikkate alın-
malıdır. Ancak, kadınların kişisel temastan kaçınma
davranışlarının yüksek olması geçmiş çalışmalar ışı-
ğında yorumlanabilir. Araştırmalar kadınların dokunma
davranışlarını erkeklerden daha sık başlattıklarını ve aynı
cinsiyetler arasındaki dokunma davranışının kadınlar
arasında daha sık görüldüğünü göstermektedir (Stier
ve Hall, 1984). Dolayısıyla salgın hastalık durumunda
kadınların bir önlem olarak sosyal ortamlardaki dokun-
ma davranışlarını daha çok kısıtlama eğiliminde olduk-
ları düşünülebilir. Bu da “kaçınma” ölçümlerine kadın-
ların daha çok kişisel temastan kaçınma davranışı gös-
teriyor olması biçiminde yansımış olabilir. Bu açıdan
bakıldığında kadınlardaki kaçınma davranışlarının sal-
gın hastalıkların yayılmasının önlenmesi konusunda
önemli doğurguları olduğu söylenebilir. İlk olarak, ka-
dınların salgın hastalığa yakalanma endişeleri ve ka-
çınmalarının düzeyi dikkate alınarak salgınlar sırasında
sağlık otoriteleri tarafından yürütülen koruyucu kam-
panyaların öncelikle kadınları hedefl emesi koruyucu
çalışmaların etkiliğini artırabilir. Böylelikle el yıkama,
selamlaşma sırasında diğerlerine dokunmaktan kaçın-
ma gibi istendik davranışların diğerleri tarafından gö-
rülme sıklığı artırılabilir ve kadınların bu konuda rol
model olma olasılığı yükseltilebilir. İkinci olarak, ge-
leneksel ailelerde kadının bakım verici rolünün etkili
biçimde sürdüğü dikkate alınabilir. Bu sayede kadınla-
rın istendik koruyucu davranışları sadece çocuklara
değil, eşlere ve yaşlılara da yaygınlaştırma konusunda
önemli bir rol oynayabileceği önerilebilir. Özetle, bi-
zim çalışmamız kadınlar açısından değerlendirildiğin-
de risk algısı, kaygı düzeyi ve kaçınma sıklığı arasında
önemli bir ilişki olduğunu düşündürmektedir.
Cinsiyet farklılıkları erkekler açısından değerlen-
dirildiğinde bulguların kendi içinde tutarlı olduğu söy-
lenebilir. Bulgular erkeklerin salgının kader gibi dini ve
ruhsal nedenlerden kaynaklandığına dair inançlarının
daha yüksek olduğunu göstermektedir. Ülkemizde yapı-
lan ve bu çalışma ile yöntemsel benzerlikleri olan bir
başka çalışmada da erkek katılımcıların atıfl arında ben-
zerlikler olduğu görülmüştür (Çırakoğlu, Kökdemir ve
Demirutku, 2003). Bu çalışmada majör depresyonun
tedavisi konusunda erkeklerin dini uygulamaları kadın-
lardan daha yararlı buldukları bulunmuştur. Genel ola-
rak çalışmamıza katılan erkeklerin kader, şans gibi
kontrol edilemez dışsal faktörlere kadınlara göre daha
çok atıfta bulunduğu görülmektedir. Bizim çalışmamız-
da erkeklerin kaçınılamazlık puanlarının kadınlardan
anlamlı biçimde daha yüksek olması dışsal atıfl ara iliş-
kin bulgularla tutarlıdır. Hastalığın kaynağını dini ve-
ya ruhsal nedenlere atfetmek erkeklerin hastalığın bu-
laşmasını da kontrol edilemez olarak algılamalarına ve
aktif başa çıkma yöntemlerini daha az uygulamalarına
neden olabilir. Bulgular ışığında erkeklerin salgın kar-
şısında daha kaderci oldukları ve salgının kontrol edil-
mesi konusunda daha çok dışsal kaynakların rolü ol-
duğuna inandıkları düşünülebilir. Ayrıca, istatistiksel
olarak .05 düzeyinde anlamlı olmamakla beraber cin-
siyetin makro kontrol üzerindeki anlamlılığı .08 düze-
yindedir ve erkeklerin makro kontrol inançlarının daha
yüksek olduğu görülmektedir (Tablo 7). Erkeklerin ka-
çınma puanlarının düşük olması da bu bakış açısını
destekler niteliktedir.
H1N1’e yönelik tutumlar konusunda da erkekle-
rin hem olumlu ve olumsuz tutum bileşenlerinden an-
lamlı olarak daha yüksek puanlar aldıkları görülmek-
tedir. Literatürdeki bulgular incelendiğinde grip aşıları
konusundaki tartışmaların yeni olmadığı görülebilir.
Bazı araştırmalarda hem sokaktaki insanın hem de
sağlık çalışanlarının aşı yaptırmak konusunda çelişkili
62 Türk Psikoloji Dergisi
inançlara sahip oldukları bulunmuştur (Mangtani ve
ark., 2006; Wicker, Rabenau, Doerr ve Allwinn, 2009).
Bizim çalışmamızda erkeklerin inanç ve kaçınılmazlık
bileşenlerindeki yüksek puanlarının H1N1 aşısının etki-
liliği konusunda karar verirken etkili olduğu düşünüle-
bilir. Dışsal nedenlere olan inancın artması hastalıktan
korunmak için aşı yaptırma kararı verilirken erkeklerin
kararlarını iki yönlü etkilemiş olabilir. Bunlardan birin-
cisi erkeklerin aşı yaptırmayı da dışsal bir korunma
yöntemi olarak algılamış olmaları olabilirler. Bu durum-
da aşıya karşı olumlu tutum gösterilmiş olabilir. İkinci
olarak medyada yapılan çelişkil açıklamalardan etkilen-
miş ve olumsuz tutum geliştirmiş olabilirler. Cinsiyet
ile ilgili bulgular topluca değerlendirildiğinde H1N1
salgını sırasında kadınların hastalığın algısı, kontrol
yöntemleri ve alınan önlemler açısından daha işlevsel
inançlara ve davranışlara sahip oldukları söylenebilir.
Bu araştırmanın bulguları H1N1 ile ilgili algıla-
rın çalışma statüsünden de etkilendiğini göstermiştir.
Öğrenci grubunun inanç puanları öğrenci olmayan
gruptan yüksek bulunmuştur. Bu bulgu öğrencilerin
aldığı üniversite eğitimi düşünüldüğünde beklenmedik
bir bulgudur. Öğrenci olmayan grubun içinde üniversite
ve üzerinde eğitime sahip olanların oranı öğrenci gru-
bunun üçte biri düzeyindedir (n = 104, % 37.80). Bir
diğer deyişle öğrenci olmayan grubun genel eğitim
düzeyi çok yüksek değildir. Dolayısıyla öğrenci gru-
bunun hastalığın nedenine dair daha az dışsal atıfta
bulunması beklenebilirdi. Söz konusu farklılığın nedeni
öğrencilerin yaşam deneyimleri içinde yaşa bağlı ola-
rak daha az salgın hastalıkla karşılaşmış olmaları ve
bu nedenle salgın hastalıklarla ilgili gerçekçi olmayan
inançlara sahip olmaları olabilir. Diğer bir olası açıkla-
ma ise Türkiye’de yükselmeye başlayan muhafazakar-
lığın (Yılmaz, 2005) etkilerinin araştırma örneklemin-
de daha genç yaş ortalamasıyla temsil edilen üniversite
öğrencilerinde daha belirgin olarak görülmesi olabilir.
İki grup arasındaki kaçınılmazlık puanları arasın-
daki anlamlı fark ise grupların günlük yaşam pratik-
lerindeki farklılıktan kaynaklanıyor olabilir. Her ne ka-
dar bizim çalışmamızda katılımcıların çalışma koşul-
ları hakkında (yer, çalışma süresi vb.) veri toplanmamış
olsa da öğrenci grubunun ders aldıkları sınıf ortamını
daha sınırlayıcı bir alan olarak algılamış olmaları müm-
kündür. Bu da hastalıktan korunmanın daha az müm-
kün olduğuna dair inançlar geliştirmelerine yol açmış
olabilir.
Öğrenci olmayan grubun kaçınma puanlarının
yüksek olması bu grubun salgının kontrolünde mak-
ro kontrolün rolüne daha fazla inanmaları ile birlikte
değerlendirildiğinde daha anlaşılabilir olmaktadır. Öğ-
renci olmayan grubun çoğunluğu bir işte çalışmaktadır
ve işe gitme zorunluluğu nedeniyle hastalıktan kaçına-
mayacaklarına inanıyor olabilirler. Öğrenci grubunun
derslere devam durumlarının daha esnek olduğu düşü-
nülebilir. Bu nedenle öğrenci olmayan grubun sağlık
otoritelerinin hastalıkla ilgili önlemler alması gerekti-
ğine dair beklentileri de yükselebilir. Bu durum araş-
tırma bulguları değerlendirilirken dikkate alınması ge-
reken bir noktadır. Bulgular inanç - kaçınılamazlık bo-
yutlarının birbirleriyle ilişkili olduğunu göstermekte-
dir. Örneğin, hem erkeklerin hem de öğrenci grubunun
inanç ve kaçınılamazlık puanları daha yüksektir. Öte
yandan bu inançlar bireylerin kaçınma davranışlarını
kullanmayacakları anlamına gelmeyebilir. KD alt bo-
yutları incelendiğinde bilişsel kaçınma dışındaki tüm
kaçınma türlerinde öğrenci olmayan grubun daha yük-
sek puanlara sahip olduğu görülmektedir. Kaçınma öl-
çeğindeki maddeler statü açısından t-testi ile karşı-
laştırıldığında da iki grubun yalnızca 3 madde de
farklılaştığı görülmektedir. Bu maddeler alışveriş mer-
kezlerine gitmemek, selamlaşma sırasında karşıdakini
öpmemek ve toplu taşıma araçlarını kullanmamakla
ilgilidir ve tüm maddelerde öğrenci olmayan grupta-
kilerin puanları anlamlı olarak yüksektir. Maddeler bi-
reylerin statüsü ışığında ele alındığında bu davranışla-
rın büyük kentlerdeki öğrencilerin yaşam tarzından
kaynaklanabileceği önerilebilir. Özetle, öğrenci olma-
yan gruptaki katılımcıların daha sık kaçınma davranışı
gösterdikleri ve bunun için daha fazla olanağa sahip
oldukları (kişisel araçlarını kullanmak, çalıştıkları için
alışveriş merkezlerine daha az gidebilmek vb.) düşü-
nülebilir.
Kaçınma davranışlarını yordayan değişkenler açı-
sından bakıldığında kadın ve çalışıyor olmanın, hasta-
lığı tehlikeli algılamanın kaçınma davranışlarını yor-
dadığı görülmektedir. Hastalığın nedenini kader, şans
gibi etkenlere atfetmek, alınacak kişisel önlemlerin
yararlı olacağına inanmak ve yüksek kaygı düzeyinin
de kaçınma davranışları üzerinde belirleyici olduğu
görülmektedir.
Bu araştırmada doğrudan sınanmamış olmasına
karşın, genel olarak değerlendirildiğinde bu araştırma-
nın bulgularının Levanthal ve arkadaşları (1894) tara-
fından önerilen kendini düzenleme modeline destek
sağladığı söylenebilir. Hastalığın nedenlerine ve kontrol
yöntemlerine ilişkin atıfl arın hastalıktan korunmak
için gösterilen kaçınma davranışlarıyla ilişkili olması
modeli dolaylı da olsa destekler niteliktedir. Salgınlarla
ilgili araştırmaların da açık bir şekilde işaret ettiği gibi
salgınların yıkıcı etkileriyle başa çıkma konusunda
yalnızca tıbbi yöntemlerin kullanılması etkili müdaha-
leler yapılması için yeterli değildir. Bu çalışmanın bul-
gularının da gösterdiği gibi sokaktaki insanlar salgın-
lar sırasında hastalıkla ilişkili çok çeşitli algılara ve atıf-
lara sahiptirler. Bazı yaşam tehdit edici salgınlar insan-
ların kaygı düzeylerini ve kaçınma davranışlarını artı-
rarak sosyal yaşamı sekteye uğratıcı etkilere sahip ol-
Domuz Gribi Algısı, Kaygı ve Kaçınma 63
salar da, insanların zihinlerinde kendileri için başa
çıkma mekanizmalarına sahip oldukları açıktır (örn.,
belirli yerlerden uzak durmak gibi). Bu araştırmanın
sonuçları salgınlar sırasında sıklığı ve yoğunluğu artan
toplumu bilgilendirme çalışmalarında dikkate alınabi-
lecek bulgular sunmaktadır. Bilimsel yaklaşımlarla so-
kaktaki insanın inançları arasında paralellikler sağlan-
ması salgınların yayılmasında kullanılacak davranışsal
yöntemlerin kabul görme olasılığını artıracaktır.
Bu çalışmanın bulguları değerlendirilirken dikka-
te alınması gereken sınırlılıkları bulunmaktadır. Bu sı-
nırlılıkların bazıları pratik nedenlerle ilgilidir. Leung
ve arkadaşlarının da (2005) belirttiği gibi bu tür ça-
lışmaların bulguları zamana duyarılıdır. Bu çalışmanın
verilerinin toplanması aşamasında Türkiye Cumhuri-
yeti Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan resmi açıkla-
malarda yaşamını H1N1 nedeniyle kaybeden insan sa-
yısının arttığı görülmüştür. Kaybedilen insan sayısın-
daki ve medyanın konuya olan ilgisindeki artış insan-
ların algılarında değişim yaratmış olabilir. Bu da veri
toplama sürecinin başlangıcındaki ve sonundaki algıla-
rın bir arada değerlendirilmesi nedeniyle veri kirliliği
yaratmış olabilir. Bizim araştırmamızda veri toplama sü-
resi 23 gündür. Araştırmanın bulguları değerlendirilir-
ken bu kısıtlama akılda tutulmalıdır. Araştırmanın bul-
gularının kendi içinde ve var olan literatürle paralellik
içinde olduğu görülmektedir. Öte yandan örneklemin
küçük olması, dünyayı etkileyen bir salgınla ilgili al-
gıların belirlenmesi açısından düşünüldüğünde, önemli
sınırlılıklarından biridir. Örneklem büyüklüğünün iste-
nen düzeyde olmaması bazı değişkenlere ilişkin analiz-
lerin yapılmasını da olanaksızlaştırmıştır (örn., yaş, eği-
tim düzeyi, hastalıkla temas sıklığı, bilgi kaynakları
vb.). Ayrıca, örneklemdeki gruplar içinde cinsiyet dağı-
lımının eşit olmaması da araştırmanın bir sınırlılığı ola-
rak dikkate alınmalıdır. Gelecekte yapılacak çalışma-
larda algı, kaygı ve kaçınma ölçümlerinin salgınlar sü-
resince tekrarlayıcı olarak alınmasının ve kaygının, al-
gılanan risk ile kaçınma davranışları arasındaki aracı
rolünün sınanmasının salgınlarla ilgili literatüre katkı
yapacağı önerilebilir.
Kaynaklar
Acehan, O. (2010). Hipertansiyon kontrolünde hastalık algısı
grup görüşmelerinin etkisi. Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Aile Hekimliği
Anabilim Dalı, Adana.
Akan, H., Gurol, I., Ozdatlı, S., Yilmaz, G., Vitrinel, A. ve Hay-
ran, O. (2010). Knowledge and attitudes of university stu-
dents toward pandemic infl uenza: A cross-sectional study
from Turkey. BMC Public Health, 10, 413-420.
Chang, C. ve Tang, C. S. (2004). The psychology behind the
masks: Psychological responses to the severe acute re-
spiratory syndrome outbreak in different regions. Asian
Journal of Social Psychology, 7, 3-7.
Çırakoğlu, O. C., Kökdemir, D. ve Demirutku, K. (2003). Lay
theories of causes of and cures for depression in a Turkish
university sample. Social Behavior and Personality: An
International Journal, 31, 795-806.
Çırakoğlu, O. C. ve Işın, G. (2005). Perception of drug addic-
tion among Turkish university students: Causes, cures,
and attitudes. Addictive Behaviors, 30, 1-8.
Di Giuseppe, G., Abbate, R., Albano, L., Marinelli, P. ve An-
gelillo, I. F. (2008). A survey of knowledge, attitudes and
practices towards avian infl uenza in an adult population
of Italy. BMC Infectious Diseases, DOI 10.1186/1471-
2334-8-36.
Eastwood, K., Durrheim, D., Francis, J. L., d’Espaignet, E. T.,
Duncan, S., Islam, F. ve Speare, R. (2009). Knowledge
about pandemic infl uenza and compliance with contain-
ment measures among Australians. Bulletin of the World
Health Organization, 87, 588-94.
Furnham, A. ve Kuyken, W. (1991). Lay theories of depression.
Journal of Social Behavior and Personality, 6, 329-342.
Goodwin, R., Haque, S., Neto, F. ve Myers, L. B. (2009). Initial
psychological responses to Infl uenza A, H1N1 (“Swine
fl u”). BMC Infectious Diseases, DOI 10.1186/1471-2334
-9-166.
Goodwin, R., Gaines Jr, S. O., Myers, L. ve Neta, F. (2010). Ini-
tial psychological responses to Swine Flu. International
Journal of Behavioral Medicine, DOI 10.1007/s12529-
010-9083-z.
Greenberg, M. R. ve Schneider, D. F. (1995). Gender differ-
ences in risk perception: effects differ in stressed vs. non-
stressed environments. Risk Analysis, 15, 503-511.
Gustafson, P. E. (1998). Gender differences in risk perception:
Theoretical and methodological perspectives. Risk Analy-
sis, 18, 805–811.
Hagger, M. S. ve Orbell, S. (2003). A meta-analytic review of
the common-sense model of illness representations. Psy-
chology and Health, 18, 141-184.
Harvard School of Public Health. (2009a). Survey fi nds many
Americans have taken steps to protect themselves
against H1N1. http://www.hsph.harvard.edu/news/press-
releases/2009-releases/survey-swine-flu-americans-
protect-themselves-h1n1.html (Erişim tarihi:19 Kasım
2009).
Harvard School of Public Health. (2009b). Survey fi nds just
40% of adults “absolutely certain” they will get H1N1
vaccine. http://www.hsph.harvard.edu/news/press-
releases/2009-releases/survey-40-adults-absolutely-cer-
tain-h1n1-vaccine.html (Erişim tarihi: 19 Kasım 2009).
Hekler, E. B., Lambert, J., Leventhal, E., Leventhal, H., Jahn, E.
ve Contrada, R. J. (2008). Commonsense illness beliefs,
adherence behaviors, and hypertension control among
African Americans. Journal of Behavioral Medicine, 31,
391-400.
Holmes, B. J. (2008). Communicating about emerging infec-
tious disease: the importance of research. Health Risk and
Society, 10, 349-360.
Jones, J. H. ve Salathé, M. (2009). Early assessment of anxiety
and behavioral response to novel swine-origin infl uenze
A(H1N1). Plos ONE, 4, 1-8.
Kristiansen, I. S., Halvorsen, P. A. ve Gyrd-Hansen, D. (2007).
Infl uenza pandemic: perception of risk and individual
precautions in a general population. Cross sectional study.
BMC Public Health, DOI 10.1186/1471-2458-7-48.
Lau, J. T. F., Yang, X., Tsui, H. ve Kim, J. H. (2003). Monitor-
ing community responses to the SARS epidemic in Hong
Kong: from day 10 to day 62. Journal of Epidemiolog y
64 Türk Psikoloji Dergisi
and Community Health, 57, 864-870.
Lau, J. T., Tsui, H., Lau, M. ve Yang, X. (2004). SARS transmis-
sion, risk factors, and prevention in Hong Kong. Emerg-
ing Infectious Diseases, 10, 587-592.
Lau, J. T. F., Yang, X., Pang, E., Tsui, H. Y., Wong, E. ve Wing,
Y. K. (2005). SARS-related perceptions in Hong Kong.
Emerging Infectious Diseases, 11, 417-424.
Lau, J. T. F., Kim, J. H., Tsui, H. ve Griffi ths, S. (2007). Per-
ceptions related to human avian infl uenza and their as-
sociations with anticipated psychological and behavioral
responses at the onset of outbreak in the Hong Kong Chi-
nese general population. American Journal of Infection
Control, 35, 38-49.
Leppin, A. ve Aro, A. R. (2009). Risk perceptions related to
SARS and Avian Infl uenza: Theoretical foundations of
current empirical research. International Journal of Be-
havioral Medicine, 16, 7-29.
Leung, G. M., Ho, L. M., Chan, S. K., Ho, S. Y., Bacon-Shone,
J., Choy, R. Y., Hedley, A. J., Lam, T. H. ve Fielding, R.
(2005). Longitudinal assessment of community psychobe-
havioral responses during and after the 2003 outbreak of
severe acute respiratory syndrome in Hong Kong. Clini-
cal Infectious Diseases, 40, 1713-1720.
Leventhal, H., Meyer, D. ve Nerenz, D. (1980). The common-
sense representation of illness danger. S. Rachman, (Ed.),
Contributions to Medical Psychology (Cilt 2) içinde
(7-30). New York: Pergamon Press.
Mangtani, P., Breeze, E., Stirling, S., Hanciles, S., Kovats, S.
ve Fletcher, A. (2006). Cross-sectional survey of older
peoples’ views related to infl uenza vaccine uptake. BMC
Public Health, DOI 10.1186/1471-2458-6-249.
Öner, N. ve LeCompte, A. (1985) Durumluk-Sürekli Kaygı En-
vanteri el kitabı. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi.
Prateepko, T. ve Chongsuvivatwong, V. (2009). Patterns of
perception toward infl uenza pandemic among the front-
line responsible health personnel in southern Thai-
land: a Q methodology approach. BMC Public Health,
DOI:10.1186/1471-2458-9-161.
Raude, J. ve Setbon, M. (2009). Lay perception of the infl uenza
threat. Euopean Journal of Epidemiology, 7, 339-342.
Sadique, M. Z., Edmunds, W. J., Smith, R. D., Meerding, W. J.,
de Zwart, O., Brug, J. ve Beutels, P. (2007). Precaution-
ary behavior in response to perceived threat of pandemic
infl uenza. Emerging Infectious Diseases, 13, 1307-1313.
Sarikaya, O. ve Erbaydar, T. (2007). Avian infl uenza outbreak
in Turkey through health personnel’s views: a qualitative
study. BMC Public Health, DOI 10.1186/1471-2458-7-
330.
Spielberger, C. D., Gorsuch, R. L. ve Lushene, R. E. (1970).
STAI manual. Palo Alto, CA: Consulting Psychologists
Press.
Stier, D. S. ve Hall, J. A. (1984). Gender differences in touch:
An empirical and theoretical review. Journal of Person-
ality and Social Psychology, 47, 440-459.
Taylor, M. R., Kingsley, E.A., Garry, J. S. ve Raphael, B.
(2008). Factors infl uencing psychological distress dur-
ing a disease epidemic: Data from Australia’s fi rst out-
break of equine infl uenza. BMC Public Health, DOI
10.1186/1471-2458-8-347.
Wicker, S., Rabenau, H. F., Doerr, H. W. ve Allwinn, R. (2009).
Infl uenza vaccination compliance among health care
workers in a German university hospital. Infection, 37,
197-202.
Yılmaz, H. (2006). Türkiye’de muhafazakarlık. Yayınlanmamış
Araştırma Raporu, Açık Toplum Enstitüsü ve Boğaziçi
Üniversitesi, İstanbul.
Turkish Journal of Psychology, June 2011, 26 (67), 65-69
Summary
The Investigation of Swine Infl uenza (H1N1) Pandemic Related
Perceptions in terms of Anxiety and Avoidance Variables
Okan Cem Çırakoğlu
Başkent University
Address for Correspondence: Yrd. Doç. Dr. Okan Cem Çırakoğlu, Başkent Üniversitesi Bağlıca Kampusu, Fen-Edebiyat Fakültesi,
Psikoloji Bölümü, Eskişehir Yolu, 20. km. 06810 Ankara - Türkiye
E-mail: okanc@baskent.edu.tr
Recent pandemics such as Severe Acute Respira-
tory Syndrome (SARS) in 2003, H5N1 avian infl uenza
in 2004 and currently, H1N1 have been increasingly
attracting the attention of social scientists as well as
health practioners because of their global effects (Cheng
& Tang, 2004; DiGiuseppe et al., 2008; Holmes, 2008;
Prateepko, & Chongsuvivatwong, 2009; Sarikaya, & Er-
baydar, 2007). It is very crucial for health authorities and
governments to be prepared for the possible detrimental
effects of pandemic diseases. Research indicated that, as
well as medical ones, non-pharmaceutical interventions
(e.g., public training, home quarantine, short holidays in
institutions or travel restrictions) proved to be helpful
ways of reducing disease transmission when they were
utilized during pandemics (Eastwood et al., 2009). In
relation to systemic intervertions to pandemics, a body
of research fi ndings indicated that there existed relation-
ships between the public perception of such infectious
diseases and the utilization and acceptance of the meth-
ods for preventing them from spreading. For instance,
during the SARS epidemic, public perceptions resulted
in desirable health behaviors such as frequent hand-
washing and wearing of face masks (Lau, Yang, Tsui, &
Kim, 2003).
The existing scientifi c knowledge asserts that
people are prone to experience negative psychological
responses when their survival is threatened by signifi -
cant events such as disasters, accidents or, in our case,
a potentially fatal pandemic disease, H1N1. A body of
research evidenced that the anxiety experienced by both
lay people and health workers increases during pandem-
ics (e.g., Lau et al., 2005; Leung et al., 2005; Taylor,
Kingsley, Garry, & Raphael, 2008). Avoidance behav-
iors during anxiety-provoking situations such as pan-
demics of infl uenza were also reported intensively (e.g.,
Goodwin, Gaines, Myers, & Neto, 2010; Leppin & Aro,
2009). Although there are some common avoidance and
precautionary behaviors observed in different studies,
the fi ndings propose that the frequency and intensity of
such behaviors vary in terms of types of pandemic, per-
ceived threat or fatality, and perceived risk of contracting
(e.g., Sadique et al., 2007).
As for the initial responses to the current H1N1 pan-
demic, only a few studies were available at the time the
present study was being conducted. The results of these
studies are very consistent with the fi ndings of previous
research in terms of increased anxiety level and frequent
avoidance behaviors (e.g., Goodwin, Haque, Neto, &
Myers, 2009). The literature proposes that women per-
ceive environmental health risks more seriously than
men (Greenberg & Schnieder, 1995; Gustafson, 1998).
Research also indicated that women compared to men
had a higher anxiety level and engaged in more frequent
avoidance behaviors during pandemics (Akan et al.,
2010; Goodwin, Haque, Neto, & Myers, 2009; Raude &
Setbon, 2009).
The main purpose of the present study was to cap-
ture the public perception of H1N1 infl uenza while it was
still affecting Turkey. More specifi cally, this study aimed
to discover attributions toward different facets of H1N1
in terms of (1) nature of the disease, (2) possible causes,
(3) control methods, (4) attitudes toward the vaccine,
and (5) avoidance behaviors by utilizing a factor-analyt-
ic methodology. The effects of gender and participants’
status (student and non-student) on the aforementioned
perceptions and on trait anxiety were also investigated
in the present study.
Method
Dostları ilə paylaş: |