MUCİZE
Olası olmayan olayların gerekliliği...
1 Mart 1950’de, saat yediyi çeyrek geçe, Nebraska’daki
Beatrice şehrinin kilise korosunun 15 üyesi prova yapmak
üzere buluşacaktı. Farklı sebeplerden hepsi geç kaldı. Papazın
ailesi gecikti, çünkü karısı son anda kızının elbisesini
ütülemek zorundaydı. Çiftlerden biri vaktinde gelemedi,
çünkü arabalarının motoru çalışmadı. Piyanist aslında
herkesten yarım saat önce kiliseye gelmeye niyetliydi ama
akşam yemeğinden sonra uyuyakaldı vs. 19:25’te kilise
havaya uçtu. Patlama bütün köyden duyuldu. Duvarlar
yerlerinden fırladı, çatı olduğu gibi çöktü. Bir mucize
gerçekleşmişçesine hayatını kaybeden tek kişi olmadı. İtfaiye
şefi patlamayı gaz kaçağına bağladı. Ama koronun üyeleri
Tanrı’nın bir işaretine şahit olduklarından emindi. Tanrı’nın
parmağı mı, tesadüf mü?
Bir sebepten geçen hafta eski okul arkadaşım Andreas geldi
aklıma. Uzun zamandır görüşmüyorduk. Birden telefon çaldı.
Arayan işte o, Andreas’tı. “Telepati!” olmalı diye bağırdım
heyecana kapılarak. Telepati mi, tesadüf mü?
5 Ekim 1990’da, San Francisco Examiner gazetesi, Intel
şirketinin rakibi AMD şirketine dava açacağını yazdı. Intel,
AMD’nin AM386 adlı bir bilgisayar çipini piyasaya sürmeyi
planladığını öğrenmişti ve bu ismin Intel’in 386’sına
dayandırıldığı barizdi. İlginç olan Intel’in bunu nasıl
öğrendiğiydi: İki şirket de tesadüfen Mike Webb adında birer
çalışan işe almıştı. İki Mike Webb de aynı gün California’da
aynı otele giriş yaptı. İki adam da otelden tekrar ayrıldığında,
otele Mike Webb için bir paket geldi. İçinde AM386 çipiyle
ilgili gizli bilgiler içeren bu paket otel tarafından yanlış Mike
Webb’e, yani Intel’in Mike Webb’ine yollandı. O da bilgileri
hemen Intel’in hukuk bölümüyle paylaştı.
Bu tür hikâyelerin yaşanması ne kadar olasıdır? İsviçreli
psikiyatr C. G. Jung bunlarda eşzamanlılık adını verdiği,
bilinmeyen bir gücün etkisini görüyordu. Gerçekçi düşünen
biri bu tür hikâyelere nasıl yaklaşır? Mümkünse kâğıt kalem
ile. İlk örneği, kilisenin havaya uçmasını ele alalım: Dört
olası kombinasyon için dört alan çizin. Birinci alan anlatılan
olay: “Koro gecikti ve kilise havaya uçtu.” Ama hâlâ üç farklı
kombinasyon olasılığı daha var: “Koro gecikti ve kilise
havaya uçmadı”, “Koro gecikmedi ve kilise havaya uçtu” ve
“Koro gecikmedi ve kilise havaya uçmadı”. Alanlara bu
olayların ne kadar olası olduğuna dair tahminlerinizi yazın.
Son kombinasyonun ne sıklıkla yaşandığını düşünün:
Günbegün, milyonlarca kilisede bir koro belirlenen saatte
buluşup prova yapıyor ve kilise havaya uçmuyor. Birden
patlama hikâyesinin akla hayale sığmayan bir tarafı kalmıyor.
Aksine, milyonlarca kilisede en azından yüzyılda bir bu tür
bir olay yaşanmaması ihtimal dışı olurdu. Yani Tanrı’nın
parmağı değilmiş. Ayrıca, Tanrı neden bir kiliseyi havaya
uçurmak istesin ki? Bu Tanrı için iletişim kurmanın garip bir
yolu olurdu!
Aynı şey telefon için de geçerli. Andreas’ın sizi düşündüğü
ama aramadığı, sizin Andreas’ı düşündüğünüz ama onun
aramadığı, Andreas’ın sizi aradığı ama sizin onu
düşünmediğiniz, sizin Andreas’ı aradığınız ama onun sizi
düşünmediği durumları ve sizin onu düşünmediğiniz, onun da
sizi aramadığı neredeyse sayısız anı göz önünde bulundurun.
İnsanlar
vakitlerinin
%
90’ında
diğer
insanları
düşündüklerinden, iki insanın birbirini düşünüp onlardan
birinin de telefona hiç sarılmaması ihtimal dışı olurdu. Ayrıca,
arayanın illa ki Andreas olması da gerekmez. 100 tanıdığınız
daha varsa, bu durumun yaşanma olasılığı 100 kere artar.
Sonuç olarak, ihtimal dışı tesadüfler şundan ibarettir: Bunlar
ender ancak tamamen muhtemel olaylardır. Yaşanmaları
şaşırtıcı değildir. Yaşanmıyor olsalardı şaşırmak gerekirdi.
|