İlkyardim iÇİndekiler 1-İlkyardimin temel uygulamalari



Yüklə 4,44 Mb.
səhifə1/3
tarix06.02.2017
ölçüsü4,44 Mb.
#7652
  1   2   3
İLKYARDIM
 

İÇİNDEKİLER
1-İLKYARDIMIN TEMEL UYGULAMALARI

 

2-BİR KAZA SIRASINDA HASTA/YARALILAR NASIL DEĞERLENDİRİLMELİ

 

3-TEMEL YAŞAM DESTEĞİ

 

4- SOLUNUM YOLLARININ TIKANMASI

 

5- KANAMALARDA NE YAPILMALIDIR

 

6- YARALAR, KESİKLER VE SIYRIKLAR

 

7- YANIKLAR

 

8- BANDAJLAR/SARGILAR

 

9- EKLEMLERİ ETKİLEYEN YARALANMALAR

 

10-KIRIKLAR

 

            11-BİLİNÇ DÜZEYİ BOZUKLULARI

 

12-ZEHİRLENMELER

 

13-SOKMA VE ISIRIKLAR

 

14-VUCUDA YABANCI CİSİM KAÇMASI

 

15-İLKYARDIM ÇANTASI

 

1- İLK YARDIM TEMEL UYGULAMALARI

 

İlk yardım, beklenmedik bir kaza ya da hastalık sonucu durumu tehlikeye girmiş kişiye sağlık personeli gelince kadar olayın geçtiği yerde eldeki imkan­larla ilaçsız olarak yapılan girişimler ya da alınan önlemlerdir.



 

İlk yardım için bir ekibin ya da gelişmiş araç ve gereçlerin gerekli olmadı­ğı vurgulanmalıdır, sadece bir ilk yardım çantası kullanılabil inir Hasta/yaralının aldığı ilk yardım daha sonraki gelişimini, hatta bazen yaşa­mını etkileyebileceğinin bilincinde olmalıyız. Dolayısıyla, ilk yardımın doğru bi­çimde yapılması büyük önem taşımaktadır.

 

İlk yardım yaparken temel amacımız, hasta/yaralının durumunun ağırlaş­masını ya da kötüleşmesini önlemektir (yanlış bir hareketin sonucunda durum daha da kötü olabilir). Bunun için, tamamen emin olduğumuz müdahaleleri yapmalıyız.



 

Her şeyden önce, ilk yardımcılar için iki temel noktayı hatırlamalıyız:

 

a) SAKİN OLMAK :



 

Bir kaza sırasında "sinirlerin bo­zulması" ve bunun sonucunda aceleyle, iyi niyetli ancak çoğu za­man yanlış hareketlerde bulunul­ması sık rastlanan bîr durumdur (örneğin, omurga yaralanması olasılığı olan ya da bacağı belirgin olarak kırık olan bir kişiyi gerekli önlemleri almadan hareket ettir­mek gibi). Hızlı ancak sakin ha­reket etmek, sükuneti korumak ve sakinlik hissini diğerlerine ve hasta/yaralının kendisine aktar­mak gereklidir. Sadece bu şekil­de duruma hakim olabilir ve paniği Önleyebiliriz.

  

b) KAZA YERİNDE YAPILMASI GEREKENLER:



 

Kaza olduktan sonra olayı ve ola­sı sonuçlarını sınırlamaya çalışmak gerekir. Ancak, her durum farklı olduğundan (birbirine benze/en iki kaza yoktur), doğru ve etkili bir iş yapmamızı sağlayan kuralla­rı akılda bulundurmalıyız.

  

YARDIMDA GENEL KURALLAR (KBK) :



Bu kurallar temel olarak üç tanedir (Şekil 1.1)

 

1. Olayın geçtiği yerde emniyetin sağlanması (Koruma).



2. Yardım ekiplerinin harekete geçirilmesi (Bildirme).

3. Hasta/yaralıya ilk yardım yapılması (Kurtarma).

 

 



 

1- Olayın geçtiği yerde emniyetin sağlanması (Koruma) :

 

Bir kaza geliştikten sonra yangın, gaz kaçağı, trafik akışı gibi olaya yol açan tehlike kaynağının devam etmekte olabileceğini unutmayın (Şekil 1.2), Bu ne­denle, kendi güvenliğinizi ve hasta/yaralının güvenliğini dikkate alarak kaza yerinde emniyeti sağlamalısınız. Bazı durumlarda, uygun olmayan hareket­ler yeni bir kazanın gelişmesine ya da var olan kazanın daha da kötüleşmesi­ne yol açabilir. Olay yerinde herhangi bir patlama, yangın v.b. tehlike yoksa hasta/yaralı asla yerinden oynatılmamalıdır.



 

Bir tehlike varsa, kendinizi ve hasta/yaralıyı oradan dikkatlice uzaklaştırın, bu mümkün değilse hasta yaralı tehlike kaynağının yakınından uzaklaştırmaya çalışın.


 

 

   ÖNEMLİ :



•      Kazaya uğrayan araçların kontak anahtarları kapatılmalıdır.

•      Bir  trafik  kazasında  kaza  geçiren  araçları  mümkünse  güvenli  bir yere alınmalı ve güvenli mesafeye uyarı işaretleri konulmaldır. Olay yerinde   sigara içilmesini  önlemelisiniz,  yerlere benzin dökülmüş ola­bilir.

  
Elektrik akımıyla temasta olan bir hasta/yaralıya asla dokunmayın, önce elektrik akımını kesmek ya da hasta/yaralıyı yalıtkan bir nes­neyle elektrik kaynağından uzaklaştırmak gerekir (Şekil 1.3)

     

  2- Yardım ekiplerinin harekete geçirilmesi (Bildirme) :

            Belirli durumlarda (ör­neğin bir trafik kazasın­da), acil yardım servisleri, Polis, İtfaiye, gibi kurum­ları haberdar etmek gere­kir (bu telefonları rehbe­rin "Gerekli Telefonlar" bölümüne kaydediniz).

 

Hasta/yaralının yanın­da kalın ve yardım iste­mek üzere en yakın tele­fona birini gönderin. Ancak, haber vermek yeterli değildir, bunu doğru bir şekilde yapmak gerekir.



  

Haber veren kişi her zaman şunları belirtmek zorundadır :

        Kazanın kesin yeri, yol, kilometre, en yakın yerleşim birimine uzaklık ya da bir şehirde isek sokak, cadde, en yakın binanın nu­marası vb.

 

        Kazanın tipi ve durumunu ağırlaştırabilecek koşullar, yolu tıkayan taşıtlar olup olmadığı, yangın tehlikesi, yaralı bulunup bulunmadı­ğı, devrilen elektrik direklerinin olup olmadığı, gaz kaçağı vb.



 

        Yaralıların sayısı ve görünüşteki durumları

 

İsim verilmeli ya da nereden arandığı belirtilmelidir, isimsiz aramalar güven yaratmaz.



 

Haberi ilettikten sonra yardımın yolda olduğunu belirtmek üzere olay yerine dönülmelidir.


 

3- Kurtarma (İlk yardım) :



Aynı hasta/yaralıda çeşitli tipte yaralanma bulunabilir ya da yardıma ge­reksinim duyan çeşitli hasta/yaralılar olabilir, bu nedenle, ilk yardım uygular­ken öncelikler sırasına uymak gerekir

 

Neyi olduğunu henüz tam olarak bilmediğimiz ve da­ha büyük zararlara yol açarak yaralının durumunu daha da kötüleştirebileceğimiz bu aşamada, hasta/yaralıyla ilgili Önlemler açısından elimizden gelen gay­reti göstermeliyiz (Şekil 1.5).



Çeşitli yaralılar varsa, önce ilk bulduğunuzla ya da en çok bağıranla ilgilen­meyin, görünmeyen ya da bilinçsiz durumda yaralıların olabileceğini düşünün (deneyimlerimiz en çok yakınan yaralının genellikle en ciddi yaralı olmadığını göstermektedir).

 

UNUTMAYIN :



Çoğu durumda olay yerinde bulunan ve bazen rahatsızlık verebilen "meraklıların" işbirliğini talep edebilirsiniz. Bu kişilerden yararlanın ve açık talimatlar verin, gerektiğinde kaza yerinin işaretlenmesini, yardım çağırmalarını ya da hasta/yaralıların kurtarılmalarına yardım etmeleri­ni (Örneğin kanayan bir yaraya üzerine baskı uygulanması, yaralının bir örtüyle örtülmesi vb.) isteyebilirsiniz.
2-BİR KAZA SIRASINDA HASTA/YARALILAR NASIL DEĞERLENDİRİLMELİ
Bir hasta/yaralı kurtarırken öncelikler sırası izlemek gerektiğini gördük. Bir kaza yerinde bulunanlarımız, büyük olasılıkla, uygulanan yardımın bir dü­zen gerektirdiğini düşünmüştür (emir veren-hatta çelişkili emirler veren çeşit­li insanlar, yaralıların gereksiz hareketlen, bir manevra uygulandığı sıradaki düzensizlik vb.)

  

Bu durumdan kaçınmak için ilkyardıma tarafından hatırlanması kolay bir hareket şeması uygulanması gereklidir. Bu semayı "Hastanın İlk Değerlen­dirmesi" olarak adlandırıyoruz.



 

Bir hasta/yaralının ilk değerlendirmesi, yaşam bulgularının ve durumunun genel bir değerlendirmesini içerir. Bu değerlendirme, her durum için girişim­deki önceliklerimizin belirlenmesini ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlar.

 

Olay yerinde yapılması gereken değerlendirme iki aşamadan oluşur :



 

1- İLK DEĞERLENDİRME


2- İKİNCİ DEĞERLENDİRME

  

1- İLK DEĞERLENDİRME



  • Hasta/yaralının yaşamı açısından acil bir tehdit oluşturan durumların belir­lenmesi amacıyla yapılır ve aşağıda sıralanan noktalar hızla gözlenir.

 

  • Bilinç durumu, Özellikle hasta/yaralını n bilinç durumu, soru sorularak yada dokunarak değerlendirilir.

  • Solunum yolu açıklığı sağlanmalıdır.

  • Solunum, bak dinle hisset yöntemiyle değerlendirilir. Eğer solunum yoksa yapay solunum yapılmalıdır.

  • Kan dolaşımı, şah damarından 3 parmakla 5 saniye süre İle nabız alınmaya çalışılarak yapılır.

  • Ağır kanamaların (hemorajilerin) varlığı, varsa hemen durdurulmalıdır.

  
  Şekil 2.1' de bu aşamaları sırasıyla görüyoruz.

 


 2- İKİNCİ DEĞERLENDİRME:

 

Yaşamsal fonksiyonların devamını sağladıktan sonra hasta/yaralının diğer yaralarıyla (kanama, yanıklar, kırıklar vb.) ilgilenebilir ve olası kapalı yaralarını araştırabiliriz.



  

Bunun için hasta/yaralıyı baştan aşağı sırasıyla ayrıntılı olarak inceleriz (Şekil 2.2). Ne olup bittiğini öğrenmek bizim için çok yararlı olacaktır. Bunun için ka­za yerindeki tanıklara sorular sorabiliriz ya da hasta/yaralının kendisiyle ko­nuşabiliriz (bize anlattığı her şeyi dinleriz, özellikle durumuyla ilgili anlattıkla­rı önemlidir. Bir yeri ağrıyor mu, kıpırdayabiliyor mu? ya da bir uzvunu hissedebiliyor mu? vb).

 

 

            Her aşamada hasta/yaralıyı sakinleştirmeli, amacımıza ve her zaman dikkatle gerçekleştirdiğimiz manevralarımıza ilişkin bilgi vermeliyiz.


 

İkinci değerlendirme için eylem şeması aşağıdaki gibidir :



 

a) Baş


 

        Kafa derisi ve yüzde yaraların varlığı araştırılır.

        Burun veya kulaklardan kan gelip gelmediğine bakılır, bu kafatası kırık­
larına ilişkin bir belirti olabilir.

        Göz ve çevresinde yaraların bulunup bulunmadığına bakılır.

        Yüz incelenir (soluk, soğuk ve terli bir deri şoku düşündürür).

 

b) Boyun



  

      Çok hassas bir bölgedir. Hasta/yaralının göstereceği en küçük bir ağrı belirtisini gözeterek azami dikkatle davranın. Eğer hareket ettirmeniz gerekiyorsa, baş-boyun ve gövdeyi aynı hizada tutarak hareket ettirin.

        Şahdamarı nabzına bakın (vuruların sıklığı, boyutu vb).

        Boyun çevresindeki giysileri gevşetin.

  

c) Göğüs (toraks)



 

        Yaraların ve/veya kırık kuskusu uyandırabilecek şekil bozukluklarının varlığını araştırın.

        Solunum hareketlerini ve solunum zorluğu bulunup bulunmadığını de­ğerlendirin.

        Ağrı bulunup bulunmadığını sorun, varsa yerini belirleyin.

  
d) Karın

 

        Yaraların bulunup bulunmadığına bakın.



        Ağrı olup olmadığını sorun, varsa yerini belirleyin.

        Karnın sert mi yoksa yumuşak rnı olduğuna dikkat edin.

        İç organ yaralanması olasılığını göz önünde bulundurun.

  

e) Kollar ve bacaklar (ekstremiteler)



 

        Hasta/yaralıyı mümkün olduğu kadar az hareket ettirerek yaralar, ka­nayan yaralar, şekil bozukluğu (deformiteler), kızarıklık vb bulunup bulunmadığını görmek için kolları ve bacakları inceleyin (her iki kolu ve bacağı karşılaştırmak çok yararlı olacaktır).

        Bir omurilik yaralanmasını ayırmak için kollarını ve bacaklarını hissedip hissetmediğini (deriyi çimdikleyerek) ve hareketliliğini (hasta/yaralıdan el ve ayaklarını oynatmasını isteyerek) araştırın.

  

        ÖNEMLİ :



 

Söz edilenlerin yanı sıra kişinin örneğin şeker hastası, herhangi bir maddeye karşı alerjik ya da kanama hastası olduğunu, bir ilaç tedavisi gördüğünü ya da organlarını bağışladığını gösteren bil­gilendirici bir kart, bilezik ya da kolye gibi bir tıbbi uyarı ta­şıyıp taşımadığını an­lamak için araştır­mak uygun olacaktır (Şekil 2.3).

 

3- TEMEL YAŞAM DESTEĞİ (CANLANDIRMA)

  

İnsan vücudu ve özellikle beyin yaşamak için mutlaka oksijene ve besin­lere gereksinim duyar. Besin maddelerinin aksine oksijen depolanamaz, bu nedenle solunum yoluyla sürekli hava almamız gerekir



Akciğerlere ulaşan oksijen, kalbin vurulan sayesinde dokulara oksijeni ta­şıyan kana geçer.

Bu nedenle, solunum ve kan dolaşımı iki yaşamsal işlevdir. Bu işlevlerin etkilenmesi ya da durması, yasamın devamı açısından acil bir sorun oluşturur. Beyin hücreleri oksijen almadan 3-5 dakika dayanabilir. Dolayısıyla, beyin hücrelerinde geriye dönüsü olmayan bir hasar gelişmeden önce bu süre için­de solunumun ve kan dolaşımının düzeltilmesi gerekir.

Solunumun durmasına yol açan nedenler çok çeşitlidir, havasızlıktan bo­ğulma, boğulma, soluk borusunun tıkanması, elektrik şoku, ilaçlarda dozaşımı, zehirli madde solunması gibi durumlar sonucunda solunum duracaktır (Şekil 3.1).

Solunumun durduğu andan itibaren kalp birkaç dakika (2-5 dakika) daha atmaya devam eder. Bu süre sonunda solunum yeniden başlarnamışsa (yapay olarak ya da kendiliğinden), kalp de oksijen eksikliğinden etkilenerek dura­caktır.

Kalp krizi, elektrik şoku gibi bazı durumlarda önce kalp durur, ancak ar­dından hemen (15-30 saniye sonra) solunum da durur.

Tüm bunlar göz önüne alındığında, bilinçsiz bir kişinin soluk alıp almadı­ğının nasıl anlaşılacağı ve solunumun ya da kalbin durduğu durumlarda ne yapılacağını bilmek önemlidir.



  

YAPILMASI GEREKENLER :



 

Önceki bölümde gördüğümüz gibi, bir hasta/yaralıyı incelerken yaşam için tehdit oluşturabilecek durumların belirlenmesi önceliklidir. Yani bilinç du­rumu, solunum ve kan dolaşımı değerlendirilmelidir.

 

İlk değerlendirmeyi yaparken "Temel Yaşam Desteğinin ABC'si" olarak adlandırılan aşamaları sırasıyla izlemek gerekir.



 

BİLİNÇ DURUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

SOLUNUM YOLUNUN AÇILMASI (A)

SOLUNUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ (B)

DOLAŞIMIN DEĞERLENDİRİLMESİ (C)

  

BİLİNÇ DURUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ:  



Hasta/yaralının bilinçli durumunu anlamak için onunla konuşun, yu­muşak bir şekilde omuzlarından sarsın ya da hafifçe çimdikleyin (Sekil 3.2):

             Eğer hasta/yaralı uyarılarımıza yanıt verirse (konuşursa, yakınırsa, in­lerse ya da kıpırdarsa). Ne olduğunu sorun, kanama ve/veya sok belirtilerini arayın ve ola­sı yaralan belirlemek için ikinci değerlendir­meyi gerçekleştirir.

  Eğer herhangi bir ya­nıt vermiyorsa bilinç­siz demektir. Bu du­rumda yardım iste­mek ve hızla, solu­numa, dolaşıma bak­mak gerekir. Solunu­mu ve nabzı varsa güvenli yan pozisyon verilmelidir.

ÖNEMLİ


Eğer yalnızsanız, yardım istemek için hasta/yaralı hiç bir zaman tek başına bırakmayın, yaklaşan ilk kişiden yardım getirmesini isteyin.

 

  

SOLUNUM YOLUNUN AÇILMASI (A)



  

Bilinçsiz bir hasta/yaralı, özellikle ağzı yukarıya gelecek şekilde sır­tüstü yatıyorsa, dil gevşeyip aşağı düşebilir ve akciğerlere hava girişi­ni zorlaştırabilir ya da engelleyebi­lir. Ya da hasta/yaralının ağzında tıkanmaya neden olan yabancı cisim yiyecek v.b. olabilir bu neden­le ağız İçi kontrol edilerek temi­zlenmelidir (Şekil 3.3a).

Daha sonra, bilinçsiz bir kişinin nefes alıp almadığını görmek İçin bir elimizle başını arka/a doğru yatırırız böylece dili yukarıya doğru çekilerek hava girişine izin veririz (Şekil 3.3b).

 

Bu, başı arkaya doğru yatırma ma­nevrası "hava yolunun açılması" olarak adlandırılır.

  

SOLUNUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ (B)



 

Hava yolunun açıklığını koruyarak, hasta/yaralının nefes alıp almadığı­nı kontrol edin, göğsünün inip kalkıyor mu bakın, soluğunu dinleyin ve ağzı, burnundan hava çıkıp çıkmadığını hissetmeye çalışın (Bak, dinle, hisset) (Şekil 3.6).



Eğer hasta/yaralı nefes alıyorsa, güvenli yan pozisyon vermek gerekir. Bu pozisyon, dilin hava yolunu tıkamasını önlemeye yöneliktir. Salgılar ya da kusmuk bu pozisyonda ağızdan çıkabilir ve hava yolunun ağızda biriken salgılarla tıkanması önlenir {Şekil 3.7 - 3.10}





  

Eğer hasta/yaralının nefes almıyorsa, akciğerlerin oksijenleşmesini sağ­lamak amacıyla hemen "ağızdan ağıza solunum" yöntemiyle yapay (su­ni) solunuma başlamak gerekir. Ağızdan ağıza solunum etkilidir, çünkü her soluk alıp vermede akciğerlerimizden çıkan hava, solunumu dur­muş bir kişiye yetecek kadar oksijen içerir {yaklaşık % 16, soluduğu­muz havadaki oksijen oranı ise % 21'dir).





  

AĞIZDAN BURUNA SOLUNUM TEKNİĞİ



 

Eğer ağzınızı h asta/y aralının ağzının çevresine sı­kıca yerleştirmekte zorlanıyorsanız ya da ağızdan agıza solunumu zorlaştıracak yaralar bulunuyor­sa, "ağızdan buruna" yöntemiyle yapay solunum uygulanabilir.

 

Bu tekniğin uygulama aşamaları "ağızdan ağıza" solunum yöntemiyle aynıdır, yalnız burada hasta/yaralının ağzını kapatır ve havayı burnun­dan üfleriz (Şekil 3.14b).



 

 ÖNEMLİ:


• Eğer hasta/yaralının göğsü kalkmıyorsa (üflediğinizde havanın gir­mekte zorlandığını hissedebilirsiniz), başının iyice arkaya yatırılmış olup olmadığını ve burnu doğru bir şekilde sıkıp sıkmadığınızı kont­rol edin ve ağzınızı hasta/yaralının ağzını iyice kapatacak şekilde yerleştirerek tekrar deneyin.

* Tüm bunlara rağmen hala hava girmiyorsa, muhtemelen hava yolu­nu tıkayarak havanın geçişini engelleyen bir yabancı cisim vardır. Bu durumda hava yolunu açmak için "Heimlich manevrasını" uygula­yın.

  

DOLAŞIMIN DEĞERLENDİRİLMESİ (C)



  

Bu bölümün başında gördüğümüz gibi, solunum ve kan dolaşımı büyük Ölçüde bağlantılıdır. Bu nedenle, bir kişinin dolaşımı durmuşsa, kalbinin atıp atmadığına bakmamız gerekir ve bu değerlendirmeyi "şahdamar nabzı'na bakarak yaparız.

Şahdamar nabzını aramak için, hasta/yaralının gırtlak çıkıntısından bir­kaç santimetre yukarıya, yana doğru 3 parmağımızı kaydırıp burada şahdamarın vurularını hissederiz, bunun için parmaklarımızı 5 saniye burada tutmamız gerekir

• Eğer hasta/yaralının şahdamarı nabzı alınmıyorsa, bu kalbinin dur­durduğu anlamına gelir ve "dış kalp masajı" yapmaya başlanmalıdır.

Bu teknik, kalbin omurga ve göğüs kemiği arasında bastırılarak kanın pompalanmasını sağlamak amacıyla göğüs kemiğinin alt kısmına rit­mik bîr basınç uygulanmasından oluşur.

Basınç her gevşediğinde, kalp kanla dolar ve bu şekilde dolaşımı ya­pay olarak sürdürmek mümkün olur (Şekil 3.15).



 

ÖNEMLİ:



Ağızdan ağıza yapay solunum tekniği gibi harici kalp mesajının da, yetkin eğiticilerin gözetiminde bu amaçla hazırlanmış mankenler üze­rinde çalışılması gerekir. Bu teknikleri hiçbir zaman normal koşullarda insanlar üzerinde denemeye kalkışmayın, zarar verici olabilir.

 

Dış kalp masajını gerçekleştirmek için önce göğüs kemiği üzerinde doğru basınç noktasını saptamak gerekir, bunun için:



 

  1. Bir elin işaret ve orta parmaklan/la kaburgaların alt sınırını saptayın ve parmaklarınızı Kaburgaların birleştiği noktaya, göğüs kemiğine doğru hareket ettirin (Şekil 3.16 ve 3.17).

 

  1. Daha sonra parmaklarınızı göğüs kemiğinin alt ucuna koyun diğer elinizin topuğunu parmakların bitimine yerleştirin (Şekil 3.18).

 

  1. Diğer elinizi bu elin üzerine yerleştirin ve basıncın parmaklar kaburgalara değmeden yalnızca elin topuğu ile uygulanmasını sağlayacak şekilde parmaklarınızı birbirine geçirin (Şekil 3.15).

 

  



DIŞ KALP MASAJI TEKNİĞİ:

 

1-Omuzlarınız tam hasta/yaralı­nın göğüs kemiği hizasında ve kollarınız dik olacak şekilde ken­dinizi dik tutun. 4-5 santim bas­tıracak şekilde (Yandan bakıldı­ğında göğüs yüksekliğinin 1/3 kadar) dirseklerinizi kırmadan sert bir bası uygulayın ve elleri­nizi kaldırmadan basıncı gevşe­tin. 15 kez basınç uygulayın ve ritmi tutturmak İçin "bir ve İki ve üç ve" diyerek sayın (Şekil 3.19).



  

2-15 kez basınç uyguladıktan son­ra hasta/yaralının başına geçin ve başını arkaya doğru yatırarak "ağızdan ağıza" iki solunum uy­gulayın (Şekil 3.20).



  

 

3- Ağızdan ağıza iki solunumun ar­dından 15 kalp masajı daha uy­gulayın ve uygulamayı böylece sürdürün (Şekil 3.21). Hasta/yaralının nabzının atıp atmadığını görmek için her 4 siklüsta bir (bir sîklüs = 2 solu­num + 15 kalp masajı) kontrol edin.



 

4- Hasta/yaralının nabzı yeniden alınmaya başladığında yapay so­lunuma ile devam edin.

 

5- Kendiliğinden solunum başladı­ğında, hasta/yaralının yan gü­venli pozisyona getirin.



 

4- SOLUNUM YOLLARI TIKANMASI

 

Büyük olasılıkla hepimiz bir tıkarına olayı görmüş ya da yaşamışızdır. Ye­tişkinlerde soluk borusunun en sık rastlanan tıkanma nedeni yemektir, 1 ve 3 yaş arasındaki küçük çocuklarda ayrıca bozuk para, düğme, bilye, küçük oyuncak parçalan, çengelli iğne vb. gibi cisimler de soluk borusuna kaçabilir. 



Olguların çoğunda vücudun hemen verdiği sa­vunma yanıtı öksürüktür. Bu yolla, yabancı çişimi dı­şarı doğru sürüklemek amacıyla hava şiddetle dışa­rı verilir. Ancak, bazen ci­sim boyutları nedeniyle bo­ğazda sıkışır kalır. Bu du­rumda hasta/yaralı öksüremez, konuşamaz ve en kö­tüsü nefes alamaz.

Bu korkutucu bir du­rumdur, tıkanan kişi İçgü­düsel olarak elini boğazına götürür. Bu durum tam tıkanma olduğunu gösterir (Şekil 4.1).



 

  

Bir tıkanma olayında iki durumda karşılaşabiliriz:



  

A.     Solunum yollarının kısmen tıkanması:

 

Kişi öksürebilir, zorlukla olmakla birlikte konuşabilir ve nefes alabilir. Bu durumda onu kuvvetle öksürmeye teşvik edin, öksürük solunum yolunu tıkayan bir yabancı cismi dışarı atmak için yararlanabileceğimiz en etkili yoldur.



 

DİKKAT: Soluk borusu tıkanmış olan ve öksüren bir yetişkinin sır­tına asla vurmayın, yabancı cisim daha derine kayabilir, durumu kötüleştirebilir. Öksürmesini sağlayın! (Şekil 4.2).

  

B. Solunum yollarının tam tıkanması :



 

Bu durumda, kişi ellerini boğazına götürecektir, yüzü ve dudakları moraracak ve eğer tıkanma hızla giderilmezse, akciğerlerde beynin canlılığını korumak için gereksinim duyduğu oksijen alınamayacak ve kişi bilincini yitirecektir (Şekil 4.1).

 

Hemen "Heimleich manevrası"na başvururuz. Bu manevranın amacı diyaframın kuvvetle kasılarak akciğerleri sıkıştırmasıdır. Böylece akci­ğerlerde kalan artık hava dışarı çıkarken yabancı cisim de yukarı doğ­ru itilecektir.



   

HEIMLICH MANEVRASINI UYGULAMA TEKNİĞİ (BİLİNCİ YERİNDE KİŞİLERDE):

 

1- Oturan ya da ayakta duran hastanın arkasına geçerek onu kucaklarız ve ellerimizden birini yumruk yaparak (başpar­mak içe gelecek şekilde) göbeğin üzerinde mide hizasına yerleştiririz, diğer elimizi de yumruğumuzun üzerine koyarız (Şekil 4.3).



 

2- Bu durumda iken içe kendimize ve aynı anda yukarı doğru bastırırız, sert hareketlerle cisim hasta/yanlının ağzından çıkıncaya kadar 5-7 kez tekrarlarız.

 

 

Ağızdan ağıza yöntemiyle yapay solunumdan söz ederken bilinçsiz ve so­luk almayan bir  hasta/yaralıya hava vermeye kalkıştığımızda havanın akciğer­lerine girmeyebileceğini görmüştük. Eğer hasta/yaralıya baş çene pozisyonu verildiği halde hava girmiyorsa, solunum yollarında tam bir tıkanma düşünme­miz gerekir.



 

Bu durumda, Heimlich manevrasını hasta/yaralı yerde yatarken gerçekleştiri­riz (bilinçsiz olan hastanın ağırlığını taşırken aynı anda manevrayı gerçekleştir­mek zorunda kalmayız).

  

BİLİNÇSİZ BÎR KİŞİDE HEIMLICH MANEVRASININ UYGULANMASI:



 

1- Hastanın başını yana eğeriz ve ata biner gibi özerine yerleşiriz (Şe­kil 4.4).

2- Bir elimizi yumruk yaparak göğüs kemiğinin ucu ve göbek arasına yerleştiririz, kollarımızı gergin tutarak diğer elimizi de yumruğu­muzun üzerine koyarız.

3- Yabancı cismi çıkarmayı başarana kadar kuvvetli bir şekilde bastır­ma hareketlerini sürdürürüz. Eğer çıktığını görmezsek, 5-7 bası­da bir yabancı cismin orada olup olmadığına bakmak için hastanın ağzım kontrol ederiz.



            Heımlich manevrası şişman kişilerde etkili değildir ve gebelerde bebeğe zarar verebilir. Bu durumlarda, h asta/yararı l inin durumuna göre göğüs kemiğinin alt yarısına bastırırız.

Tam tıkanma durumunda yeni doğanda ve 1 yaşından küçük bebeklerde de önerilmez ( iç organ lezyonlarına yol açabilir). Bu gibi durumlarda, bebe­ği dizlerimizin üzerinde yüzü koyun yatırırız ve sırtına, kürek kemiklerinin arasına avuç içi ile güçlü bîr şekilde dört kez vururuz. Gereken durumlarda, yabancı çişimi çıkarmayı başarana kadar vuruşları tekrarlarız. Bu yöntemi, beş vuruşta bir iki göğüs basısı uygulamasıyla birleştirebiliriz (Şekil 4.5).

 

TIKANMAYI ÖNLEMEK İÇİN ÖNERİLER:



Yemeğinizi küçük lokmalar halinde çiğneyerek yiyin

Ağzınızda yiyecek varken konuşmamaya çalışın

Küçük cisimleri ya da küçük parçalara ayrılabilen oyuncakları çocuk­ların erişebileceği yerde bırakmayın

Bebekleri her emzirmeden sonra dik tutarak gazının çıkmasını sağlayın

6- YARALAR, KESİKLER VE SIYRIKLAR
Vücudumuzu örten derinin işlevlerinden biri, mikropların geçmesini engelleyerek koruma sağlamaktır.

Derinin bütünlüğü bozulduğunda, bir yaralanmadan söz edilir, bu bir dar­be, düşme, bir kesik vb. sonucu olabilir. Derinin bütünlüğünün bozulmasıyla koru/ucu engel İşlevi yitirilir ve mikroplar için bir giriş kapısı oluşur. Mikrop­lar bu yolla vücuda girerek enfeksiyon tehlikesi oluşturabilirler.

Bir yaralanma olduğunda, vücut kendini onarmaya çalışır, nedbe oluşumu ile deri bütünlüğünü yeniden kazanır.

Olağan bir durumu gözümüzün önüne getirelim, evin küçüğü dizinde bir yara ile eve geldi ve bisikletten düştüğünü söyledi (Şekil 6.1).

 

Yaraya "ilk yardım" için bir dizi aşamayı izlememiz gerekir :



1- Öncelikle, kullanacağımız malzemeyi hazırlamalı ve el altında bulundurma­lıyız. Gazlı bez, su, plasterler, makas vb.

2- Yarayı temizlemeden Önce ellerimizi su ve sabunla yıkamalı, daha sonra alkolle ovmalıyız. Böylece, yaraya dokunduğumuzda mikrop bulaş­tırmaktan kaçınmış oluruz (Şekil 6.2).

3- Eğer yara biraz kanıyorsa, bir süre kanın sızmasına izin veririz. Eğer ol­dukça fazla kanıyorsa, kanamanın durmasına yardımcı olmak için doğru­dan yaranın üzerine bastırırız (Şekil 5.3)

 

4-Kirli yaralan bolca sabunlu su dökerek yıkarız, böylece yaradan mikropları uzaklaştırın iş olunur (Şekil 6.3).



5- Yarada küçük yabancı cisimler (toprak, küçük taş parçalan, cam vb) bulu­nup bulunmadığına bakarız. Bunlar gevşek bir şekilde ise dikkatle gazlı bez yardımıyla uzaklaştırırız. Buna karşılık, yaranın içine saplan misi arsa, çı­karmaya çalışmayız (bir damara girmiş ve saplanmış bir cam parçası bir tı­pa işlevi görerek kanın akmasını önleyecektir. Bunu çıkardığımız takdirde başka zarar verebiliriz).

6- Daha sonra yarayı kirletmemek için merkezden çevreye doğru gazlı bez ile sileriz (Şekil 6.4).

7-Yara üzerine her hangi bir ilaç yada pomad sürmeyiz.

8- Normal olarak, yarayı kapatmadan havayla temasını sağlarız. Ancak, yarayla oynama eğiliminde olan kü­çük çocuklarda, yaranın yapışkanlı pansumanlarla (plasterler) ya da bir bandajla kapatılması önerilir.



9- Eğer yarayı kapatırsak, enfeksiyo­nu (yaranın kızarması, şişmesi, ağrı ve iltihap) önlemek için pansumanı 24/48 saatte bir yenilemeliyiz.

Gazlı bezi yaranın üzerinden kaldırmaya çalışırken yapışmış olduğunu görürsek, ılık suyla ıslatmalıyız.genellikle kirli ortamlarda oluşan yara mevcut olan bir tehlike, ölüme yol tanoz tehlikesidir. Çocuklar okul cağlarında ve yaş) standart bir aşılama çizelgesine uygun olarak aşılanır, 5 yılda bir aşının tekrarlanması gerekir (rapel). Her yaralanmada, bir kuşku varsa doktora baş vurulması önerilir.

  11- Bir yaraya birkaç dikiş (sütür) atılması gerekiyorsa (genellikle yara ne kadar büyükse, dikiş gereksinimi o kadar fazla ola­caktır) ya da çok kirli, kötü ya da düzensiz bir görüntüsü var­sa, çok fazla dokunmadan te­miz pansuman malzemeleri ile kapatır ve tespit ederiz, uygun koşullarda bakım yapılması için bir sağ­lık kuruluşuna başvururuz.

YARALARDA HİÇBİR ZAMAN KULLANILMAMASI GEREKEN MALZEMELER :

•    Pamuk, kağıt mendil ya da peçete, lif bırakır ve kolayca dağılırlar, yaraların etrafına yapışarak infeksiyon tehlikesi doğururlar.

•    Alkol, iyot vb. güçlü dezenfektanlar yarayı yakarlar.

•    Antibiyotik içeren merhemler ya da tozlar, pudralar, hastanın bunlara karşı alerjisi olabilir ve yara iyileşmesini geciktirebilir.



 

UNUTMAYIN:



          Yaralanmalarda göz önüne alınması gereken bir tehlike, sıcak iklimler­de toprakta, hayvan dışkılarında, hatta bazen insan dışkısında bile bu­lunabilen tetanoz mikrobunun bulaşmasıdır. Bu nedenle, koruyucu aşılama özellikle önem taşımaktadır.

7- YANIKLAR

 

 

Yanık, özellikle ev ortamında oldukça sık karşılaşılan bir yara tipidir ve ba­zen önemli ve tedavisi güç olan işlevsel ya da görüntüyü bozan izler kala­bilir.



 

Günlük yaşantımızda, farkında olmadan, sıklıkla bir yanık nedeni olan de­ğişik ısı kaynaklarıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Birkaç örnek verelim:

 


  • Mutfaklardaki ateş ve ısı kaynakları, ısıtıcılar, kibrit, çakmak, vb.

 

  • Çok sıcak nesneler (ütü, sıcak tencere, kızartma tavası vb.)

 

  • Kaynayan sıvılar (yağ, su, kahve vb.)

Elektrik ya da yakıcı nitelikli kimyasal ürünler (evde kullanılan temizlik ürünlerinin çoğu) de yanıklara yol açabilir (Şekil 7.1).

 

Bir yanık oluştuğunda aşağıdaki bulgu ve belirtilerden bazılarını gözlem­leyebiliriz:



 

  • Kızarıklık: yüzeysel bir yanıktan etkilenen deri hemen çabucak kızarır.

 

  • İçi su dolu kabarcık: bazı durumlarda ortaya çıkar ve içlerinde saydam bir sıvı içerirler (kan plazması).

 

  • Karbonlaşma: eğer yanık derînse, deri koyu kahverengi ya da siyaha yakın bir renk alacaktır.

 

  • Ağrı: genellikle bütün yanıklarda vardır. Ancak, düşünülenin aksine, sinir uçları harap olduğu İçin derin yanıkların yüzeysel yanıklara göre daha az ağrılı olduğunu belirtmek gerekir.

 

  • Yanıktan etkilenen deri alanını (yanığın boyutlarını) da göz önüne almamız gerekir. Bir yanık ne kadar yaygınsa, hastanın şoka girmesine neden olabi­lecek önemli sıvı kaybı nedeniyle hastanın durumu ağırlaşacaktır.

 

 

UNUTMAYIN:



 

Yüksek gerilim hatlarındaki elektrik evdeki elektrikten çok daha güçlü­dür. Eğer hasta/yaralı söz edilen bu kablolar ile temas halindeyse, yalıt­kan bir çişimle bile dokunmayın. Hasta/yaralıyı kurtarmak için elektriği kesmelerini sağlamak amacıyla elektrik şirketine haber verin.

 

 

YANIKLARDA NE YAPILMALI?



 

1- Her şeyden önce yanığa yol açan ısı kaynağını uzaklaştırmak gerekir ("ka­za yerinin emniyeti") ütünün fişi çekilmeli ve dik konuma getirilmeli, eğer ateş aldıysa tava kapatılmalı vb. (bunlar yapılmazsa yangın çıkabilir) (Şekil 7.2)




  

2- Yanan bölgeyi en az 10 dakika akan soğuk suyun altına tutarak yanığı der­hal soğutun. Yanan bölgeyi soğuk su dolu bir kaba sokabilir ya da yanığı aralıklı olarak değiştireceğiniz soğuk suya batırılmış kompreslerle örtebi­lirsiniz (Şekil 7.3).

 

Böylece, ağrıyı hafifletir ve deri artık ısı kaynağıyla temasta olmamasına rağmen dokular sıcak kalması nedeniyle yanık ilerleyebileceğinden, yanığı soğutarak ilerlemesini önlemiş oluruz.



        Eğer yanık genişse ya da deri bütünlüğünü kaybe­derse, infeksiyon tehlike­sini azaltmak için yanan bölgeyi kapatmak gerekir. Bunun için, her zaman temiz olması koşuluyla hav­lu, mendil, eşarp, çarşaf vb. gibi malzemelerden yararlanabiliriz. Ayrıca, şişmeyi önlemek için yanar bölgeyi yukarıda tutmak gerekir (Şekil 7.4).

 

4- Çapı2 cm.den küçük yüzeysel yanıklar dışında bütün yanıklarda tıbbi ba­kım uygulanması önerilir.



 

5- Eğer hasta/yaralının giysileri yandıysa, deriye yapışmış olabilecekleri düşünülerek dikkatle çıkarıl­malıdır, giysileri kesmek gerekebilir. Buna karşılık, deriyle temas ederek yak­mayı sürdürmelerini önle­mek amacıyla kimyasal ürünler ya da yakıcı sıvı­larla ıslanmış giysileri der­hal çıkarmak gerekir (bu, etkilenen bölge akan so­ğuk suyun altına tutulur­ken yapılabilir. Bu sırada ellerimizi kimyasal madde ile temastan korumalıyız) (Şekil 7.5).



  

6- Giysileri yanmakta olan bir kişiyle karşılaştığınızda, yapılması gereken ilk şey alevleri söndürmektir. Her şeyden önce, hasta/yaralı panikle koşma­ya başlamasını önleyin, koşma alevleri canlandırır. Hasta/yaralı yerde tu­tarak giysilerini bir battaniye, halı, büyük bir havlu, ceket ya da elinizin al­tında olan büyük ve ağır herhangi bir giyim eşyası ile örtün (önce ıslatılırsa daha iyi olur) (Şekil 7.6). Hiç bir şey yoksa, hasta/yaralı yerde yuvarlanmasını sağlayın .




 

UNUTMAYIN:



 

  • Alevler içindeki bir binaya ya da odaya asla tek basma girmeyin. Yan­ma riskinin yanı sıra yangın sırasında yayılan dumanı ya da zehirli gaz­ları soluyabilirsiniz. Bu, kapalı mekanlarda ölümcül sonuçlar verebi­lir.

 

  • Yüzü, gözlen, elleri ve eklemleri etkileyen yanıklar özellikle önemli­dir. Aynı şekilde, çocuklar ve yaşlılardaki yanıklar da Önemlidir.

 

Sıklıkla rastlanan bir durum gözlerde bazı (ev) temizlik maddelerinin, yol açtığı kimyasal yanıklardır (kostik yanıklar).

 

Bu durumlarda yapılması gereken, etkilenen gözü, yakıcı maddeyi akıtmak için hafif bir şekilde akan suyun altında en az 10 dakika süreyle tutmaktır. Bu sırada, etkilenen göz sağlam gözün altında olacak şekilde durulmalıdır (Şekil 7.7).



 

Daha sonra, etkilenen göz bir gazlı bezle kapatılmalı ve mümkün olduğu kadar çabuk bir sağlık kuruluşuna (göz kliniği olan) başvurulmalıdır.



  

ÖNEMLİ:


 

  • Yanığın üzerine pomatlar, losyonlar ya da merhemler uygulamayın.

 

  • Zeytin yağı, sirke, diş macunu, tereyağı gibi "ev tedavilerinin" de uygulanması önerilmez.

  

  • Yanıklar büyük İse soğutmak için buz ya da soğutulmuş su kullanmayın.

 

  • Yanıkların üzerini örtmek için pamuk ya da yara bandı kullanmayın.

 

  • Yanık nedeniyle deride oluşan içi su dolu kabarcıklarını sıkmaya ya da patlatmaya çalışmayın (bu, enfeksiyonlar için bir giriş yolu oluşturacaktır).

 

  • Kimyasal bir ürünün yol açtığı bir yanığın diğer bir kimyasal ürünle azaltmaya çalışmayın.


 


Yüklə 4,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin