International Journal of Languages’ Education and Teaching



Yüklə 0,7 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/25
tarix02.01.2022
ölçüsü0,7 Mb.
#47263
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   25
Turk Romaninda Ogretmen ve Egitim Tanzimattan Koy

25   

 

Adem ORAKÇI 

 

International Journal of



 

Languages’ Education and Teaching                                     

Volume 6, Issue 2, June 2018 

Vehbi Dede, iyi bir Mevlevî müzisyenidir. O, "Kâinata anlayan ve seven bir gülümseme ile bakıyor, hayatı 



ise  ilahi  bir  şaka  gibi  görüyordu."  (s.26)  Dede;  hoşgörülü,  yumuşak  huylu,  az  konuşan,  kendi  hâlinde, 

kibar, sakin ve telaşsız bir insandır. Rabia'yı dedenin en çok, öteki büyükler gibi elini öptürmek için 

uzatmayışındaki  tevazuu  ve  tavırlarındaki  zarafet  etkilemişti.  Onu  ilk  gördüğünde  "Harmanisinin 

içindeki  uzun  boyu,  biraz  öne  doğru  eğilmiş,  Mevlevî  külahının  altındaki  baş  sol  tarafa  eğik,  tavrında  bir  şey 

bekleyen  adam  hâli  var  gibiydi."  (s.47)  şeklinde  anlatır.  Rabia,  Vehbi  Dede'den  Arapça  ve  Farsça 

derslerinden sonra musiki dersleri almaya başlar. Hocasını hayran bırakacak bir süratle kısa zamanda 

tef, ut, kanun ve alaturka sazlarının hepsini öğrenmeyi başarır. Hoşgörülü, tevazu sahibi ve yumuşak 

huylu bir kimliğe sahip olan gönül ehli ve "aşk" adamı Vehbi Dede, Rabia'yı kısa zamanda büyük bir 

musiki kabiliyeti olarak yetiştirir. 

Hâlide Edip'in bir diğer önemli eseri de Tatarcık’tır (1939). Romanın aslî kahramanı Lâle, İstanbul’un 

Karadeniz yakasındaki Poyraz köyde ailesiyle birlikte yaşayan genç ve modern düşünceli bir kızdır.

 

Babası  Kırım  Tatarlarından  olup  Poyraz  köyde  balıkçılıkla  uğraşmaktadır.  Babasının  ölümünden 



sonra  onun  yaptığı  birçok  işleri  tek  başına  yapar.  Bu  nedenle  köylüler  tarafından  Tatarcık  lakabıyla 

anılır.  Lâle  de,  diğer  romanlardaki  öğretmen  şahıslar  gibi  idealist  bir  öğretmendir.  Kandilli  Kız 

Lisesinde İngilizce öğretmenliği yapar. Ayrıca varlıklı ailelerin konaklarında özel dersler verir. 

Yazar  onu,  yeni  kurulan  Cumhuriyet  Türkiye’sinde  çalışıp  evini  geçindiren  ve  kendi  ayakları 

üzerinde durabilen, namerde muhtaç olmayan, çalışkan ve dürüst bir tip olarak idealize eder. Tatarcık 

bedenen  ve  ruhen  sağlıklı  bir  kızdır.  Poyraz  köyde  alışık  olunmadığı  hâlde  bisiklete  biner,  yolun 

ortasından  değil  kenarından  yürümeleri  için  köylülere  yol  gösterir,  yardım  eder.  Özetle  köylülerini 

“medenileştirmek” ister (s. 45).      

Öğretmen  yazarımız  Reşat  Nuri'nin  en  çok  sevilen  romanlarından  biri  olan  Çalıkuşu'nun  aslî 

kahramanı  Feride,  sevimli ve  sempatik  bir  kişiliğe  sahiptir.  Hayatla  ve  insanlarla  baştan  sona  kadar 

barışık,  cıvıl  cıvıl  bir  öğretmendir.  Onun  Anadolu'ya  geçmesinde  her  ne  kadar  en  büyük  etken, 

sevdiği  genç  tarafından  aldatılması  olmuşsa  da,  orada  insanlara  ve  hayata  olan  bu  kırgınlığı  çabuk 

düzelir.  Hatta  o  kadar  ki,  ruhundaki  şahsî  bunalımlarını,  kendi  hayatını  başkalarının  mutluluğuna 

feda ederek gidermek ister.

 

Feride, en son İzmir’de iken geçim derdine düşer. Yeni bir öğretmenlik görevi alması uzayınca elinde 



avucunda ne varsa harcar. Maddi yönden çok sıkıntı çeker. "Ben, muallimliği açlıktan ölmemek için kabul 

etmiştim.  Hesabım  doğru  çıkmadı.  Bu  meslek,  bir  gün  açlıktan  öldürebilir.  Fakat  ne  ziyanı  var?  Değil  mi  ki, 

benim  gönlümün  şefkate  olan  açlığını  doyuracak,  kendi  hayatını  başkalarının  saadetine  vakfetmek  tesellisini 

bana  verebilecek.  O  ölmüş  günlerin  ölmüş  rüyasını  yeniden  uyandırmak  zaten  mümkün  değildi.  (s.302). 

Evlatlığı  Munise'nin  de  sorumluluğunu  omuzlarında  hissederek  yeni  bir  öğretmenlik  görevi 

alabilmenin telaşı içerisindedir. Çok uğraşmasına rağmen resmî bir okul hocalığı bulamaz. Git gellerle 

onu  oyalarlar.  Artık  annesinden  kalan  son  mücevheri  de  satmış,    maddi  sıkıntısı  hat  safhaya 

ulaşmıştır. 

Çaresiz  kalan  Feride,  maarif  müdürünün  odasında  tanıdığı  Reşit  Bey  adındaki  İzmirli  zengin  bir 

adamın  konağına  mürebbiye  olarak  girer.  Reşit  Bey'in  konağına  geldiği  akşam  baygınlık  geçirerek 

düşer. Herkes onun lodos rüzgarının etkisiyle bayıldığını zannetmektedir. "Bu hafif baygınlığın  sebebi 



başkaydı. Çalıkuşu, o gün, ömründe ilk defa aç kalmıştı." (s.298). Bütün bu sıkıntılara rağmen;  gönlünün, 

şefkate olan açlığını doyuran öğretmenlik sevdasından vazgeçemez. 





Yüklə 0,7 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin