Özede; Yahudi, enternasyonal e ilimlere taraftarlık gösterir. Fransa'da varoldu unu gördü ü
ve kudretini oldukça takdir etti i ovenizmden istifade eder. ingiltere'de iktisadi menfaatlerle,
dünya politikası dü üncelerini harekete getirir. Özetle, her zaman, parçalanmı bir milletin
zihni istidadının esaslı ayırıcı hasletlerinden faydalanır. Ancak bu çe itli imkanlarla iktisat ve
siyaset üzerinde kesin bir otorite kurar.
Böylece parlak delillerin kendi propagandasına yükledi i engellerden kurtulur. Gizli
maksatların ne istedi ini neden dolayı sava tı ını kısmen açı a çıkarır. Tahrip i lemine daha
büyük bir hızla devam eder. Sonunda bütün devletleri bir harabeye çevirir. te bu harabeler
üzerinde ebedi Yahudi mparatorlu unun yükseldi i ve hükümran otoritesini yürüttü ü
görülecektir.
ingiltere'de, italya'da da oldu u gibi köklü bir politikanın icapları ile uluslararası Yahudi
maliyecilerinin plân ve tasavvurları arasındaki ayrılık açıkça görülmektedir. Bugün sadece
Fransa'da temsilcileri Yahudiler olan borsacılarla, milli bir politikanın istekleri arasında,
hiçbir zaman görülemeyecek biçimde gizli bir anla ma vardır. Almanya için de büyük tehlike
arz eden durum, bu anla madır. Bu sebepten dolayı Fransa en çok korkaca ımız dü mandır ve
dü man olarak kalacaktır. Gitgide zencilerin seviyesine dü mekte olan bu millet, dünya
egemenli i amacına ula mak için Yahudilere tanıdı ı kolaylıklar dolayısıyla, Avrupa'da beyaz
ırkın hayatını gizlice tehlikeye atmaktadır. Çünkü Avrupa'nın kalbi olan Rhin üzerinde zenci
kanının saldırısı ile meydana gelen bula ma, milletimizin bu irsi dü manının intikam hırsına
uygun dü tü ü kadar, Yahudi'nin so ukkanlı hesaplarına da uyar. i te Yahudi bu durumu Av-
rupa'nın tam merkezinde Avrupa Kıtası'nı melezle tirmeye ba lamak faaliyetinin bir vasıtası
kabul eder. Yahudi, beyaz ırkı basit bir milletin kanı ile kirletip, kendi hâkimiyetinin
temellerim atmaya çalı ır. ntikam hırsından te vik gören ve aynı zamanda Yahudilerin
sistemli olarak yaptıkları rehberlikten de faydalanan Fransa'nın bugün Avrupa'da oynadı ı rol
beyaz ırkların varlıklarına kar ı bir günah i lemektir. Bu ekil davranı , günü geldi inde,
ırkların kanlarının kirletilmesini günah sayan bir neslin intikam dolu dü üncelerini harekete
geçirecektir.
Almanya, Fransa'nın kendisi için te kil etti i tehlike kar ısında, bütün hissi dü üncelerden
sıyrılarak, Fransa'nın i gal emellerine izin vermek ve razı olmak istemeyen bir millete elini
uzatmak zorundadır. Avrupa'da, gözle görebildi imiz kadarı ile, bütün gelecek süresince
Almanya için iki müttefik vardır ve bunlar, daha önce de belirtti im gibi ingiltere ile
italya'dır.
E er bugün, Kasım devriminden itibaren Almanya'nın politikasının ne ekilde idare edildi ini
anlamak için geriye bir göz atılacak olursa, hükümetlerimizin devamlı olarak i ledikleri akıl
almaz hataları kar ısında, ya ba ımızı ellerimizin arasına alıp kendimizi ümitsizli e terk
etmekten veya iddet dolu nefretle isyan ederek, böyle bir rejim aleyhinde mücadeleye
giri mekten ba ka bir ey yapılamaz. Almanya'nın hareketlerinde hiçbir zaman uursuz bir
eyler görülmemi tir. Çünkü, Kasım Devrimi'nin tek gözlü aydınları, dü ünme yetene ine
sahip ki ilerin hepsi için akıl almaz gibi görünen her eyi yapmayı ba armı lardır. Yani en adi
biçimde Fransa'nın sevgisi kazanılmaya çalı ılmı tır. Bu son yıllarda düzeltılmeleri imkânsız
bu hayalperestlerin ahmaklıkları ile devamlı ekilde Fransa'nın iyi dostu olmaya çalı ıldı. Bu
millet kar ısında, devamlı olarak yerlere kadar e iliyorlardı. Fransız katilinin kurnazca
uyguladı ı her hileli davranı ında durumun de i ti ine ili kin ilk i aretlerin belirdi ine
hükmediliyordu. Kulis arkasında bizim siyasetimizi idare edenler bu hatalı ve saçma sapan
fikir ve dü üncelere hiçbir zaman katılmadılar. Çünkü onların gözünde, Fransa'ya yakla ma,
tesirli bir anla ma politikasını dinamitlemek için bir araçtan ibaretti. Onlar, Fransa ve
Fransa'nın da arkasında bulunanların uyguladıkları politikanın gayeleri hakkında hiçbir vakit
bir üpheye kapılmamı lardı. Bu heriflerin Almanya için yeni bir vaziyetin do du una inan-
mı gibi görünmelerinin sebebi, milletimizin gerçek menfaati bakımından ba ka bir yol
tutmasını önlemek içindir. Hiç üphe yok ki, ingiltere'yi bizim taraftarlarımıza gelecek için iyi
bir dost devlet olarak kabul ettirmek çok zor olacaktır. Al manya'da Yahudi basın,
milletimizin kinini devamlı ekilde Ingilte re'nin üzerinde toplamayı becermi tir. Birçok
kafasız Alman, Yahu dilerin kurdukları ökseye dünyada e ine rastlanmayan bir iyi niyetle
tutulmu tur. Herkese Alma Deniz Kuvvetleri'nin tekrar dirilmesin den bahsedildi.
Sömürgelerimizin elimizden alınmı olmaları id detle protesto edildi ve buraların tekrar ele
geçirilmesi istendi. Bu tün bu bo lâflar adi Yahudilerin, ingiltere'deki ırkda larına ula tır
dıkları malzemeler olmu tur. Yahudi'nin tesirli propagandası bu hu susları devamlı bir ekilde
i ledi. Bugün, politikaya burunlarını so kan ahmak burjuvalar, imdi Almanya'nın denizlere
hâkim olması için mücadele etmemizin ihtimal dahilinde olmadı ını üstü örtülü ekilde
anlatmaya ba lıyorlar. Avrupa Kıtası'ndaki durumumuzu sa lamla tırmadan Alman milletinin
kuvvetlerim bu maksat için harcamak, sava tan önce bile büyük bir çılgınlık idi. i te bugün
böyle bir tasarının siyasette adına cinayet denilen ahmakça yapılmı i ler arasına alınması
gerekir.
ipleri ellerinde tutan Yahudilerin milletimizi ikinci derecede meseleyle uyutmayı nasıl
becerdiklerini, nasıl gösteri ve mitingleri tertip ettiklerini ve bu arada Fransa'nın da,
milletimizin vücudun dan yeni yeni parçalar koparıp, ba ımsızlı ımızın temellerini sistemli
bir ekilde nasıl oydu unu görünce do rusu gerçekten üzüntüye kapılıp, ümitsizli e
dü ülürdü.
i te bu arada, bu günler sırasında Yahudilerin fevkalâde bir e kilde idare etmeyi ba ardı ı bir
sorundan söz etmek isterim. Bu Güney Tirol sorunudur. Ayrıca u noktanın üzerinde durmak
isterim:
Evet, Güney Tirol! Bu soruna ilerde tekrar dönecek ve yeni açıklamalarda bulunaca ım. Halk
topluluklarının akıl eksikli ini ve aptallı ını istismar eden yabancılar takımının hesabını
görmek gerekecektir. Çünkü bu parlamenterlerde var oldu u sanılan vatanseverlik duygusu,
bir saksa anda ba ka birinin mülkiyetine kar ı saygı mefhumu bulunması kadar garip bir
eydir.
Güney Tirol'un kaderi tespit edildi inde -yani 1914'ten 1918 Kasımına kadar- ben bu
memleketin tesirli ekilde savunulaca ı noktasında vaziyet almı olan kimseler arasındaydım.
Yani ordu mensubu idim. Bu yıllar süresince kuvvetlerimizin elverdi i nispet derecesinde
mücadele ettim. Evet, Güney Tirol elden kaçmasın diye de il, vatan orasını da herhangi bir
Alman ülkesi gibi elinde sakla-Ijnn ve korusun diye mücadelelerimi sürdürdüm.
O günlerde mücadeleye katılmayanlar, parlamentocu herifler,
!parti siyaseti takip eden kötü ruhlu adamlardı. Biz, ancak sava ın zaferle bitmesi ile
Almanya'nın Güney Tirol'ü de koruyabilece ine inandı ımız için sava ırken, bu hain herifler
i ledikleri rezaletlerle ve te vik ettikleri isyanlarla ba arıyı tehlikeye dü ürüyorlardı. Öylesine
a-di hareket ettiler ki en sonunda Siegfried arkasından bıçaklanarak yere serildi. Çünkü
yakı ıklı parlamentocular tarafından Viyana'da Bele-' diye Meydanı'nda, yahut Münih'te
Feldherrnhalle'de söylenen kun-| dakçı ve sahte nutuklar Güney Tirol'ü Almanya için
muhafaza etmeye * yetmezdi. Bu hedefe ancak cephede sava an ordu ile ula ılırdı. Oysa
cephenin da ılıp, bozulmasına yol açanlar di er Alman toprakları için oldu u kadar Güney
Tirol için de hıyanette bulunmu lardır.
Güney Tirol sorununun protestolar, konu malar, derneklerin barı sever yürüyü leri ile
çözümlenebilece ini sananlar ya kötü ruhlu heriflerdir veya küçük Alman burjuvalarıdır.
Halbuki elden kaçıp giden yerlerin ne Tanrı'ya edilen dualarla, ne de parlamentoya ba lanan
dindarane ümitlerle tekrar kazanılamayaca ını ve bunu sadece silâh kuvvetinin
sa layabilece ini kafalara sokmak gerekti. Demek ki, bütün sorun kaçırılan toprakları,
yeniden fethetmek için kimlerin silâh elde hazır olduklarım bilmektedir.
Samimiyetle ifade edebilirim ki parlamento gözdelerinden ve di er liderlerden, bazı
mü avirlerden kurulu hücum kıtasının ba ına geçerek Güney Tirol'un tekrar kazanılmasına
katılacak kadar kendimde henüz kuvvet hissetmiyorum. Bu kadar ate saçan bir protesto
mitinginin üzerinde birdenbire birkaç arapnel patlasa buna sevinip, sevinmeyece imi eytan
bilir. Zannederim ki kümese giren bir tilki, tavukların bu kadar gıdaklamalarına sebep olmaz.
Tavukların kendilerini korumak için kaçı maları bu kadar gösteri li bir protesto mitinginin
da ılmasından daha çabuk olamaz.
Fakat bu i te daha da kötü olan husus bu heriflerin kendilerinin de kullandıkları araçlardan
sonuç alınabilinece ine inanmamalarıdır. O panayırı andıran mitinglerin ne kadar tesirsiz ve
anlamsız oldu unu kendileri gayet iyi takdir ederler. Fakat bugün Güney Tirol'un yeniden ele
geçirilmesi hususunda çene çalmak, önceden onu muhafaza etme u runda sava maktan hiç
üphe yok ki daha kolay oldu u için bu adice davranı a ba vurulmaktadır. Herkes elinden
geleni yapıyor. O günlerde biz kanlarımızı akıttık. Oysa bu herifler bugün gagalarını
biliyorlar.
i in en tatlı tarafı, Viyanalı "Legitimiste" çevrelerin bugün Güney Tirol'ü isteyerek ayakları
üzerlerine kalkmalarıdır. Yedi yıl önce, onların kutsal ve ünlü hanedanları, en adi kimselere
yakı acak bir hıyanette bulunarak, dü man devletlerin sava zaferinin mükâfatı olarak Güney
Tirol'ü i gal etmelerine yardım etmi ti.
O devirde, bu çevreler hain hanedanlarının politikalarına yardımcı olmu lardı. Güney Tirol
meselesine veya ba ka bir eye, bir tavu un elmaya önem vermesi kadar duyarlılık
gösteriyorlardı. Pek tabii ki, bugün bu yerler için tekrar mücadeleye giri mek çok daha
kolaydır. Çünkü bu kavga sadece manevi silâhlarla yapılmaktadır. Herhalde bir protesto
mitinginde kalbimizi dolduran asil evk ve nefreti ortaya koyarak bo az yırtmak ve Ruhr'un
i gali sırasında meselâ köprüleri uçurmaktansa bir gazete, için yazı yazarak, yazar cezbesine
tutulmak pek tabii daha kolay bir i tir.
Bazı çevrelerin son yıllar içinde, Tirol sorununu neden Almanya ile talya arasındaki
ili kilerin odak noktası yaptıkları pek açık biçimde görülüyor. Yahudiler ile Habsbourgların
taraftarları, Almanya'nın antla ma yapmasını engellemekle kendilerine çıkarlar
sa lamaktadırlar. Çünkü bu siyaset, günün birinde ba ımsız bir Alman vatanının yemden
canlanmasını sa layabilir, i te Tirol sorununa hiçbir yararı olmayan, hatta zararlı olan bu
komedi, Tirol a kı için oynanmıyor, gerçekte Almanya ile italya arasında imzalanabilecek bir
antla manın korkusu ile sahneye konuyor. Yalnız bu çevrelerde hüküm süren yalan ve iftira
salgınından yararlanarak, bizi Ti-rol'e hıyanet etmi iz gibi göstermek yüzsüzlü ünde
bulunuyorlar. Bu efendilere açıkça unu söylemek isterim: Tirol'e, bütün organları sa lam
oldu u halde, 1914-1918 yılları içinde cephede görev almamı ve vatanına yararlı olmamı
bütün Almanlar hıyanet etmi lerdir.
ikinci olarak, o yıllar içinde milletimizde sava a devam etmeye ve sonuna kadar mücadeleye
yardımcı olmaya olanak verecek bir direni iktidarını güçlendirmeye hizmet etmemi olan
herkes Tirol'e hıyanet etmi tir.
Üçüncü olarak, gerek hareketleri ve davranı ları ile do rudan do ruya, gerek alçakça
koltuklama ile dolaylı olarak, Kasım Devri-mi'ne katılarak Güney Tirol'ü kurtarabilecek tek
silâhı da kırmı olan herkes TiroPe hıyanet etmi tir.
Dördüncü olarak, o utanç verici Versay ve Saint-Germain anla malarının altını imzalamı
olan parti üyeleri ile bütün partiler Ti-rol'e hıyanet etmi lerdir.
Evet, yalnız söylevlerle durumu protesto eden cesur(!) beyefendiler, i te gerçek bundan
ibarettir!
Ben, bugün yalnız u dü ünceyi kendime rehber olarak kabul ediyorum: Kaybedilen toprak,
anıran parlamenterlerin sivri dilleri ile geri alınamaz. Kaybedilen toprakları, pek iyi bilenmi
kılıç ile, yani kanlı kavgalar pahasına ele geçirmek gereklidir.
Kader kesin yargısını vermi oldu u için, bir tereddüt göstermeden u hususu açıklarım:
Güney Tirol'ü bir sava ile yeniden ele geçirmenin mümkün olmadı ına inandı ım gibi, bu
sorunun bütün Alınanlarda zafere ula manın en önemli artı olan ate li vatanseverlik
duygularını da uyandırmayaca ı kanaatindeyim. Ayrıca una da inanıyorum ki, yanımızdaki
yedi milyon Alman (Rhenanie'nin i gal altında olması) yabancı egemenli i altında inlerken ve
Alman milletinin hayat damarı olan Ren, zenci sürülerinin keyiflerine sahne olurken,
Tirol'deki iki yüz Almam kurtarmak için kan dökmek bir cinayet olur. E er Alman milleti,
kendisini Avrupa'daki topra ından yok etmek tehdidini ortaya koyan bir sürü unsurlara son
vermek isterse; sava tan önce i lenen hataya dü erek, bütün dünyanın dü manı olmamalıdır.
Alman milleti en tehlikeli dü manının kim oldu unu saptayarak, bütün kuvvetlerini onun
üzerinde toplamalı ve ona öldürücü darbeler indirmelidir. Bu zaferin artı, ba ka noktalarda
yapılacak fedakârlıkları da gerektiriyorsa, milletimizin gelecekteki nesilleri bu konuda bizleri
affedecektir. Bu nesiller, çabalarımızın arma anı parlak olaca ı için, büyük üzüntülerimizi,
derin sıkıntılarımızı ve zamanında alınmı acı kararı daha iyi takdir etmek olana ını
bulacaklardır. Biz, bir devletin kaybetti i toprakları, ilk önce siyasal ba ımsızlı ım ve
anavatanın güçlenmesini sa ladıktan sonra geri alabilece i yolundaki ana dü ünceyi
kendimize rehber edinmeliyiz. Bu siyasal ba ımsızlı ı ve devlete güç ve saygı kazandırılması,
akıllıca bir antla malar siyaseti ile mümkün olabilir, i te dı politika konusunda enerjik bir
hükümetin yapması gereken ilk görev budur. Biz Nasyonal-Sosyalistler, Yahudiler tarafından
yöneltilen ve konu maktan ba ka bir ey yapmayan vatanseverlerin arkalarından yürümekten
kendimizi özellikle sakınmalıyız. E er bizim hareketimiz de, mücadeleyi kılıçla yapacak
yerde, mitinglerle oyalanırsa büyük felâket olur. Habsbourglar Devleti denilen ölü bir ülke ile
gözü kapalı bir biçimde antla ma yapılması yolundaki acayip dü ünce, Almanya'nın harap
olması sonucunu do urdu. Bugün dı politikamız için açık bulunan olanaklar incelendi i
zaman, hayale ve hissiyata kulak verilecek olursa, kalkınmamızı sonsuza kadar en-
gelleyebilecek en iyi yöntem seçilmi olur.
imdi yukarda ortaya koydu um üç sorunun yol açaca ı itirazlara cevap vermek gerekir. Bu
sorular unlardır:
Önce, harap bir durumda oldu u herkes tarafından açıkça görünen ve bilinen bugünkü
Almanya ile antla ma yapılabilir mi?
ikinci olarak, Almanya dü man milletler yolu ile bir do ru yola girme hareketine yetenekli
midir?
Üçüncü olarak Yahudili in nüfuzu bilindi ine göre, bu nüfuz öteki milletlerin pek iyi takdir
edilmi olan çıkarlarından ve iyi niyetlerinden daha güçlü gelip, öteki bütün antla ma
tasarılarına engel olmaz mı ve bunları bo bir duruma sokmaz mı?
Birinci sorunun iki bölümünden birini yeterli biçimde incelemi oldu umu sanıyorum.
Bugünkü Almanya ile hiçbir ülke antla ma yapmak istemeyecektir. Dünya üzerinde kendi
kaderini, hükümetleri zerre kadar güven vermeyen bir devletle ba lamaya cesaret edecek
hiçbir devlet yoktur. Her eyden önce milletimizin acı içinde oldu u esef verici manevi
durumda, hükümetin hareketlerinin açıklamasını ve hatta mazeretini bulduklarını ileri süren
vatanda larımızın birço u tarafından yapılmı olan giri imlere gelince, bunu pek kesin bir
biçimde reddetmek gereklidir.
Milletimizin altı yıldan beri ortaya koydu u karaktersizlik örnekleri çok üzücüdür. Milletin,
en önemli çıkarlarına kar ı ilgisiz kalı ı gerçekten ümit kırıcı bir eydir. Korkaklık, bazen
Tanrı'dan intikam dileme derecesine kadar varıyor. Ancak unu hiçbir zaman unutmamalıyız
ki söz konusu olan millet, birkaç yıl önce, dünyada en yüksek insani de erlerin hayran
kalınacak örneklerini vermi tir. 1914 yılının A ustos ayı günlerinden, bu büyük devletler
mücadelesinin bitimine kadar, yeryüzünde hiçbir millet, bugün böylesine acınacak duruma
dü mü olan bizim Alman milleti kadar yi itlik cesaret, sebat ve feragat göstermemi tir.
Bugün milletimiz tarafından oynanan utanç verici rolün, onun samimi varlı ının özel
niteliklerinin sonucu oldu unu hiç kimse ileri süremez. Çevremizde gördü ümüz ve içimizde
duydu umuz eyler, 1918 yılı Kasım ayının dokuzunda yapılan kötü i in ve edilen yeminin
tutulmamı , verilmi sözden cayılmı olmanın korkunç sonuçlarıdır. Bütün bunlar zihnimizde
derin karı ıklıklara sebep oldular. airin pek do ru olarak söyledi i gibi, "Kötülük, kötülükten
ba ka bir ey do urmaz." Gerçi, o günlerde bile milletimizin en esaslı becerileri ve de erleri
tamamen kaybolmamı tı.
Bunlar bilinçaltında uyuklar durumda idiler. Bazen kapkaranlık olmu gökyüzünde izler saçan
ve ses çıkarmayan im ekler gibi, gelecekteki Almanya'nın hastalıktan kurtulaca ı günlerin
i areti olarak, birtakım de erlerin parladı ı görüldü. 1914 yılında oldu u gibi birçok kere,
vatanları için her eylerim feda etmeye hazır olan genç Almanlar bulundu. Milyonlarca insan,
sanki devrimin yol açtı ı yıkıntıları görmezlikten gelerek çalı kan ve gayretli bir biçimde
i lerine sarıldılar. Demirci örsünün ba ında balyoz sallıyor, köylü sabanının arkasından
gidiyor, bilgin laboratuarında deney yapıyor, herkes aynı çaba ve aynı ba lılıkla görevlerini
yerine getiriyorlardı.
Dü manlarımızın yaptıkları zulüm ve baskı, eskiden oldu u gibi, kahkahalarla kar ılanmıyor,
her türlü baskıya kar ı hiddet duyuluyordu. Yetenek ve e ilimlerin çok de i mi oldu u
görülüyordu.
Zihinler deki bu geli me, henüz siyasal güçlenme dü üncesinin ve sürüp gitme içgüdüsünün
tekrar dirilmesi biçiminde kendini göstermiyorsa suç, ülkeyi 1918 yılından bu yana,
milletimizin yok olmasına sebep olacak biçimde yönetenlerdedir. Bu kötü sonuç Tanrı'nın bir
takdiri de ildir. Buna yöneticilerin kendi otoriteleri sebep olmaktadır.
Hiç ku ku yok ki, bugün milletimize açındı ı zaman kendimize u soruyu sormak gerekir:
Bunu düzeltmek için ne yapılmı tır? Varlıkları ile yoklukları belli olmayan hükümetlerimizin
çalı malarına milletimizin pek az yardımcı olması, Alman milletinin hayatındaki zaafın bir
belirtisi midir? Milletimizde bir gurur, görkemli bir erkeklik ve hiddetin çocu u olan bir kin
ruhu do ması için, hükümetlerimiz ne yaptılar? 1919 yılında barı antla ması Alman milletine
zorla yüklendi inde, bu sınırsız bir zulüm ve baskı kayna ının, milletimizde derin bir
özgürlük iste i uyandıraca ı beklenebilirdi. iddet dolu maddeleri milletlere kamçı darbesi
gibi çarpan barı antla maları, çok kere bir isyan hareketini haber veren ilk davul sesleri gibi
etki uyandırırlar.
Versay Antla masından ne yararlar elde edilmezdi!
Ölçüsüz zulüm, baskı ve utandırıcı bir alçaklık aracı olan bu antla ma, ondan yararlanmak
isteyen bir hükümetin elinde, milli uzmanlıkları en yüksek seviyesine çıkarmak için bir çare
olurdu. Büyük çapta bir propaganda ile, vah i bir zevkle yapılmı olan zulüm ve baskılardan
yararlanılmı olunsaydı, bütün bir millette görülen ilgisizlik, isyan dolu bir nefrete
dönü ebilirdi. Bu nefret ve galeyanın en büyük bir hiddet ve azgınlık derecesine yükselmesi
mümkün olurdu.
Bu olguları, milletimizin zihnine ve kalbine ate li çizgilerle yazmak ne kadar kolay bir i ti.
Ortak biçimde duyulan utanma duygusu ve ortak kin, altmı milyon erkek ve kadında ate ten
bir sel biçimine girerek, ortak irade olu ur ve böylece hep bir a ızdan, "silâhlanmak istiyoruz"
haykırmaları için bir çare olabilirdi.
i te böyle rezil bir barı antla ması, böyle bir i e yarardı. Üzerimize yükledi i ölçüsüz zulüm
ve baskı ile isteklerindeki yüzsüzlük milletimizin hayati müttefiklerini bulundukları
uyu ukluk içinden çıkaran en etkili silâhları sa lıyordu. Fakat o zaman, çocu un okumayı
ö rendi i alfabeden gazetelere varıncaya kadar her yayın, tiyatro ve her sinema, her ilân
sütunu ve her bo duvar bu biricik ve büyük i e hasrolunmaydı.
Bugün bizim vatanseverler derneklerinin Tanrı'ya "bizi özgür kıl" biçimindeki yakarı ları, en
küçük Alman çocu unun dilinde u ate li yakarı a dönü ünceye kadar, yukarıda anlattı ım
biçimde hareket etmek gerekirdi: "Tanrım silâhlarımızı günün birinde ba arıya ula tır! Her
zaman oldu u gibi bize de adaletli davran! Özgürlü e lâyık oldu umuza karar ver! Tanrım
zaferimize yardım et!"
Ancak bütün uygun fırsatlar kaçırıldı ve hiçbir ey yapılmadı.
Bu durumda milletimiz gerekeni yapamıyorsa, buna kim hayret eder? Bütün dünya bizi,
döven eli minnettarlıkla yalayan sadık bir köpek ve adi bir u ak kabul ederse, buna a ılır mı?
Bizim antla ma yapma konusundaki yetene imizin, bütün milletimizin suçlulu u yüzünden
olumsuz yönde etkilendi i de bir gerçektir. Ancak sekiz yıl sınırsız bir zulüm ve baskıdan
sonra, milletimiz özgür olma yolunda iradesini bu kadar az kullanıyorsa, bunun suçu
hükümetlerimizin ahlâksız olu larındandır.
Milletimizin faal bir antla ma politikası izleyebilmesi için, öteki milletlerin gözünde saygı ve
itibarının artması gereklidir. Bunun gerçekle mesi için de, Almanya'nın yabancı devletlerin
a a ılık yama ı, milletimizi onların hizmetine veren bir angarya mangasının efi biçiminde
kabul edilmeyecek bir hükümete ihtiyaç vardır. Milli bilincin sesi olacak bir hükümetin i
ba ında olması gereklidir.
Milletimiz, yukarıda söyledi im eyleri kendine görev sayan bir hükümete sahip oldu u
zaman, Reich'ın dı politikasına verilecek cesaret dolu bir yön, altı yıl geçmeden özgürlü e
susamı bir milletin aynı derecede cesaret dolu iradesinden güç alacaktır.
Dü man milletleri, samimi müttefikler haline dönü türmenin ne kadar güç oldu unu öne
süren ikinci itiraza öyle cevap verilebilir:
Sava propagandasının öteki ülkelerde yapay biçimde geli tirdi i Cermenlik aleyhindeki
genel psikoz; Alman milletinde milli bilincin yeniden do ması sayesinde, Avrupa'nın dama
tahtası üzerinde maç yapan ve kendisi ile oyun oynamak mümkün olan bir devletin belirgin
niteliklerini yeniden kazanmadıkça, zorunlu olarak sürüp gidecektir. Ancak milletimiz ve
hükümetimiz, herhangi bir devlete pek güvenli bir biçimde bir antla ma yapabilece i
izlenimini verebildikleri zaman, o devlet e er çıkarları bizim çıkarlarımıza paralel ise, aksi
yönde bir propaganda sonucu kendi kamuoyundaki aleyhimize olan kanaati de i tirmeye
giri ebilir. Ama böyle bir sonuç, pek tabii olarak sebat ve ustaca bir çalı mayı gerektirir.
Öteki devletin de, kendi kamuoyunun kanaatini de i tirebilmesi için uzun bir zamana ihtiyacı
oldu undan, böyle bir giri imi ancak etraflıca bir dü ünmeden sonra, yani bu çalı manın
zahmetine de er bir ey oldu una ve gelecekte olumlu sonuçlar verece ine mutlak biçimde
inandı ında yapılmalıdır. Az çok akıllı bir dı i leri bakanının atıp tutmalarına güvenerek, yeni
yetenek ve duyguların gerçek bir de ere sahip olacaklarının güvencesi olmadan, bir milletin
manevi yetenek ve davranı ını de i tirmeye kalkı ılmamalıdır. Aksi durumda kamuoyu çok
kötü biçimde karı tırılmı olur. Gelecekte bir devlet ile bir antla ma yapılmasının mümkün
duruma gelmesine en sa lam biçimde güvence veren ey, yalnız ba larına birkaç bakanın i i-
rilmi sözleri de ildir. Bu güvence, açıkça belirlenmi ve pek uygun görünen hükümet
e ilimlerinin açıkça yerle mi ve aynı yöne çevrilmi olan bir kamuoyunun kendisidir. Bu iki
konunun uygulanabilece i hakkında beslenecek kanaat, hükümetin kendi propagandası ile
kamuoyunun de i mesini hazırlamak ve geli tirmek için büyük bir faaliyetle çalı ması ve
kamuoyunun e ilimlerini, hükümetin e ilimleri içinde göstermesi oranında esaslı bir biçim
alır.
Bizim durumumuzda olan bir millet, ancak hükümet ve kamuoyu, özgürlüklerini yeniden elde
etmek için mücadele etme konusunda de i mez iradelerini, hareket ve davranı ları ile
açıkladıkları zaman, antla ma imzalamaya yetkili sayılabilirler. Ki isel çıkarlarım savunmak
için yardımları kendisine yararlı görünecek arkada ın yolunu aynen izlemeye, yani bir
anla ma yapmaya uygun dü en öteki devlette, kamuoyunu de i tirmeye giri meden önce,
yerme getirilmesi gerekli ilk art budur.
Ama göz önünde tutulması gereken bir ba ka nokta daha vardır: Bir milletin iyice kökle mi
olan yetenek ve duygularını de i tirmek çok kimse tarafından ilk amacı anla ılmayacak
tehlikeli bir i oldu u için i lenecek hatalarla, dü manın eline kar ı saldırı için silâh verilmi
olunur. Böyle bir ey yapmak hem bir cinayet, hem de bir aptallıktır.
u noktanın bilinmesi gerekir: Bir millet, kendi hükümetinin gizli niyetlerim tamamen
anlayıncaya kadar pek uzun bir süre geçer. Çünkü, hükümet giri ti i siyasal hazırlık
çalı malarının son hedefleri hakkında açıklama yapamaz. Bu durumdaki hükümetler, ya halk
topluluklarının körü körüne boyun e melerine ya da fikren daha geli mi olan yönetici
sınıfların ileri görü lülü üne güvenmek zorundadırlar. Fakat bu basiret, bu siyasal
beceriklilik, ileriyi görme ve konuları anlama yetene i birçok ki ide bulunmadı ı ve siyasal
sebepler açıklama yapmaya olanak bırakmadı ı için, milletin milli yol göstericilerinden bir
bölümü sürekli olarak yeni e ilimlerin aleyhine dönecektir. Bu e ilimler, anlamlarına nüfuz
edilemedi i için, yalnızca birer deney olarak kabul edileceklerdir. Böylece bu e ilimler
milletin tutucu unsurlarına, endi e ve ku ku uyandıracak biçimde görünerek, onların
muhalefet etmelerine sebep olacaktır. Bunun için, iki milleti kar ılıklı biçimde anla maya
yöneltecek | yakla ma çalı malarına kar ı çıkan ki ilerin ellerinden kullanabile-| çekleri
silâhların büyük bir bölümünü almak gerekir. Özellikle bi-j zim örne imizde oldu u gibi,
vatansever demeklerin ve kahve polipi likası yapan küçük burjuvaların, kendini
be enmi çesine yaptıkları L garip gevezeliklere son vermek ba lıca görevdir. Çünkü yeni bir
sa-( va donanması ve sömürgelerimizin geri verilmesi için feryat etmenin, bu isteklerin
gerçekle mesine yetmeyecek bir gevezelikten ibaret oldu unu dü ünmek ve bilmek gerekir,
ingiliz politikasının bir uzantısı olan ve bazıları zararsız, bazıları akli dengeden yoksun bu-
lunan, ama hepsi de gerçekte can dü manlarımız için çalı an bu protesto ampiyonlarının
anlamsız olarak iç döküp, yakınmalarından bir olumlu sonuç çıkaca ını beklemek Almanya
için yararlı sayılamaz.
Bütün dünya aleyhinde zararlı mitinglerle nefes tüketiliyor ve her ba arının artı olan u ana
ilke unutuluyor: Yaptı ın i i, tam [;• yap. Be on devlet aleyhinde ba ırıp ça ırmakla, en
sevilmeyen dü manınızı kalbinden vurmak için, bütün manevi ve fizik kuvvetlerinizi bir
noktanın üzerine toplamak gere i ihmal edilmi oluyor. Böylece bir hesapla madan önce,
antla malarla kendimizi güçlendirmek olana ı elden kaçırılıyor.
i te bu noktada Nasyonal-Sosyalist harekete bir görev dü mektedir. Bugün milletimize;
dikkatini küçük ku kuların üzerinden uzakla tırıp en önemlilerini göz önünde tutmayı, ikinci
derecede önemli olan eylere çaba harcanmasını önlemeyi, imdi u runda mücadele
edece imiz eyin milletimizin hayatından ibaret oldu unu bilmeyi, darbelerimize hedef
olacak devletin ya ama hakkımızı elimizden aldı ını ve hâlâ bu yolda çalı tı ını ö retmek
gerekmektedir.
Pek acı fedakârlıklara katlanmak zorunda kalmamız mümkündür. Fakat bu, aklın sözünü
dinlemekten kaçınarak ve kuvvetlerimizi en tehlikeli dü manımıza kar ı toplayacak yerde,
anlamsız feryatlar çıkararak, bütün dünya ülkeleri ile tartı maya giri mek için geçerli bir
sebep de ildir.
Alman milleti, bütün dünyanın kendisinden kaçırmak istedi i durumu koruyabilmek hakkına
manen sahip de ildir. Bundan önce kendi araçlarını satan ve millete hıyanet eden canilerden
hesap sormak gerekir, ingiltere'ye, italya'ya, öteki ülkelere uzaktan küfür etmek ve
dü manlarımızın sava propagandalarına malzeme te kil edecek silâhlarımızı elimizden alıp
belkemi imizi manen kıran, za yıf dü en Reich'ı bir paraya satan alçakların aramızda
serbestçe dola malarına izin vermek, saygıya de er bir ey de ildir.
Dü man önceden tahmin edilen ba ka bir ey yapmamı tır Dü manın durumu ve hareketleri
bize ders olmalıdır.
E er bunları yapacak yetene imiz yoksa ve gelecekte her türlü antla ma siyasetini izlemekten
vazgeçmek gerekecekse, artık üzüntüye ve ümitsizli e dü mekten ba ka yapılacak bir ey
kalmadı ı bilinmelidir. Çünkü bizim sömürgelerimizi çaldı diye ingiltere ile Güney Tirol'i
i gal etti i için italya ile, Lehistan ve Çekoslovakya ile antla ma yapmak istemezsek, bize
Avrupa'da Fransa'dan ba ka bir müttefik bulmak ihtimali kalmayacaktır. Oysa, Fransa da
bizden Al-sace ile Lorraine'i çalmı tır.
Bu hareket biçiminin, Alman milletinin çıkarlarına uygun gelmesi çok ku kuludur. Oysa
böyle bir dü ünceyi ve öneriyi bir aptalın mı, yoksa usta bir arlatanın mı savundu unu
soru turmak her zaman mümkündür. Liderler söz konusu oldu u zaman, ben daima ikinci
görü ü tercih ederim.
Bugüne kadar bizim dü manımız bulunan ve gerçek çıkarları gelecekte bizim çıkarlarımıza
uyacak olan bazı milletlerin manevi yeteneklerinde bir de i iklik sa lamak, muhakeme
yapma yetisinin karar verebilece i oranda mümkündür. Yalnız bunun için, bizim devletimizin
iç kuvveti, Alman milletini yardımları bir de er ifade eden müttefik durumuna getirmelidir.
Ayrıca kendi beceriksizli imiz, ya da cani gibi davranı larımız, eski dü manlarımızla
imzalayaca ımız bu antla ma ta anlarını, onlann propagandalarına yem yapmamalıdır. En çok
üçüncü itiraza cevap vermek zordur. Kendileri ile bir antla ma yapmak mümkün olan
milletlerin gerçek çıkarlarının temsilcileri, ba ımsız milli devletlerin ve halk devletlerinin can
dü manı olan Yahudi'nin iradesine ra men hedeflerine ula abilecekler midir? Örne in
geleneksel ingiliz politikası, Yahudili in u ursuz nüfuz ve etkisine üstün gelebilecek bir güce
sahip midir?
Biraz önce de belirtti im gibi, bu soruya da cevap vermek çok güçtür. Bu konuda kesin bir
yargıya varılmasına olanak bırakmayaçak derecede birçok hususlar vardır. Herhalde gerçek
olan bir ey bulunmaktadır: Bir devlette yürütme organı, sa lam biçimde kurulmu ve ülkenin
çıkarlarına hizmet etmek için kendini adamı olursa, artık uluslararası Yahudili in nüfuz ve
etkisinin hükümet tarafından gerekli sayılan politikaya engel olaca ı dü ünülemez. Fa ist
italya'nın Yahudilerin ba lıca üç silâhı aleyhinde yönetti i mücadele, devletlerin üstüne çıkan
bu kuvvetin zehirli çengellerini paramparça edebilece ine en iyi kanıttır. Gizli mason
derneklerinin yasaklanması, uluslararası basın aleyhinde giri ilen kovu turma ve uluslararası
Marksizm'in kesin biçimde yok edilmesi sonucu, italya hükümeti yıllar geçtikçe bütün
dünyayı tehdit eden Yahudi yılanının ölüm saçan ıslıklarına aldırı etmeden, kendi milletinin
çıkarlarını çok daha iyi bir biçimde savunur duruma gelecektir.
Aynı durum ingiltere'de ise bu kadar iyi biçimde görülmüyor, ingiltere gibi en özgür
demokrasi ülkesinde; Yahudi, kamuoyu aracılı ı ile hemen hemen mutlak bir diktatörlük
uygular. Oysa bu ülkede, ingiliz devletinin çıkarlarının temsilcileri ile, Yahudiler tarafından
uygulanan dünya diktatörlü ünün ampiyonları arasında, arkası kesilmeyen bir kavga sürüp
gitmektedir.
Bu iki kar ıt görü ün nasıl iddetle çarpı tıkları, ilk defa ve pek açık olarak, sava tan sonra
Japonya sorununda, bir yanda ingiliz hükümetinin, öte yanda basının çe itli durum ve
davranı larında kendini göstermi tir.
Sava sona erer ermez, Amerika Birle ik Devletleri ile Japonya'yı birbirlerinden ayıran eski
kar ılıklı dü manlık, kendisini yeniden göstermeye ba ladı. Pek tabii olarak, Avrupa
Kıtasındaki büyük devletler, bu yeni sava tehlikesi kar ısında ilgisiz kalamazlardı, in-
giltere'yi, Amerika Birle ik Devletleri'nin ekonomik alanda ve uluslararası politika dallarında
gösterdi i geli me kar ısında, iki ülke arasında olan ırk akrabalı ı bile, bir gıpta etmekten ve
endi e duymaktan engelleyemiyordu. Bu eski sömürge, bu anavatan yavrusu, yeni bir dünya
hakimi gibi büyümekte idi.
Bugün endi e ve üzüntü içinde olan ingiltere'nin eski antla malarını gözden geçirmesi
gerekmektedir. Artık ingiliz politikasının, "ingiltere denizlere egemendir" denilmeyip,
"Amerika Birle ik Devletleri'nin denizleri" denilece i günün gelece ini büyük bir üzüntü
içinde görmesi kaçınılmaz bir eydir. Kuzey Amerika kıtasının pek büyük devleti, el
de memi topraklardan üretti i servetler ile, çevresi dü manlarla sarılı olan Re-ich'a oranla
saldırıya çok daha kapalı bir yerdedir.
Kesin ve son oyun için zarları atmak gerekirse, ingiltere yalnız kendi kuvvetleri ile kaldı ı
takdirde yok olur. i te bundan ötürü "sarı yumru u" büyük bir hırs ve iddetle yakalıyor ve ırk
bakımından affedilmeyecek bir antla maya sarılıyor. Ama bu antla ma, siyasal bakımdan
ingiltere için, Amerika Birle ik Devletleri'nin açgözlülü ü kar ısında dünya üzerindeki
durumunu güçlendirmeye yarayacak olan tek çaredir .
Oysa ingiltere, kendisini Asyalı arkada ına ba lıyan ba ı, Amerika Birle ik Devletleri ile
ortakla a biçimde Avrupa sava alanlarında yönetti i mücadeleye ra men gev etmek
istemedi i halde, Yahudi basım bu antla maya saldırmaktadır.
Yahudi organlarının, 1918 tarihine kadar, Reich'a kar ı sava vaziyetinde bulunan ingiltere'nin
sadık silâh u aklı ım yaptıkları halde ani olarak kendi yollarını takip etmek alçaklı ını
göstermeleri nasıl mümkün olur?
Almanya'nın imhası ingiltere'nin de il özellikle Yahudilerin çıkarlarına uygundu. imdi
Japonya'nın ezilmesi ingiltere hükümetinin faydasından fazla Yahudi hükümranlı ını bütün
dünya üzerine hâkim kılmak gayesini güden liderlerin geni tasarılarına hizmet edecektir,
ingiltere bu dünyada bütün üsleri elde bulundurmak için bütün mesaisini, harcadı ı anlarda
Yahudi kendisine aynı dünyanın zaptını temin edecek hücum planlıyordu.
Yahudi, imdiden Avrupa devletlerinin kendi elinde mukavemetsiz birer oyuncak durumunda
olduklarını ve Batı demokrasisi demlen ey ile ya da Rus bol evizmi ile do rudan do ruya, bu
ülkelere egemen oldu unu bilmektedir. Fakat eski dünyayı a ları içinde tutmak, Yahudi'ye
yetmiyor. Aynı tehlike, yeni dünya için de geçerlidir.
Yahudiler, Amerika Birle ik Devletleri'nin mali kaynaklarının hâkimidirler. Her yıl 120
milyondan meydana gelen bir milletin üretim araçları Yahudilerin kontrolüne biraz daha
giriyor.
Yahudileri fena halde kızdıracak hâlâ mutlak surette ba ımsız kalan kimselerin sayısı çok
azdır.
Yahudiler, hileli bir ba arıyla kamuoyunu bo uyorlar ve geleçekteki üstünlüklerinin oyunca ı
yapıyorlar. Siyonizmin en üstün kafaları, "Ahdi Atik" tarafından ortaya konan ve israil'in
öteki milletleri yutaca ını bildiren parolanın gerçekle ece i günün yakla tı ını imdiden
görüyorlar.
Milliyetlerinden uzak kalmı ve Yahudi sömürgesi olmu memleketlerin büyük toplulukları
arasında bugün hâlâ tek bir ba ımsız devlet bulunursa Yahudi'nin bütün te ebbüsü en son
dakikada hakim kalabilirdi. Çünkü bol evikle mi bir dünya, ancak bütün arzı kucaklarsa
mevcut olabilir.
Hâlâ azmini ve milli üstünlüklerini koruyan bir tek devlet kalırsa Yahudi'nin kurmak istedi i
dünya imparatorlu u, yeryüzündeki bütün tiranlar gibi, milli fikrin kuvvetiyle yenilecekler ve
yok olacaklardır.
Yahudi bin sene içinde dı artlara intibak ederek Avrupa milletlerinin temellerini yıkabilmi
ve onları artık muayyen hiçbir türe mensup olmayan melezler haline getirebilmi se de,
Japonya gibi Asyalı milli bir devleti aynı kadere u ratma a güçlü olmadı ını pek iyi
anlamı tır. Kendisini Asyalı sarı ırktan ayıran uçurumu doldurama-yan Yahudi, bugün
Ingilizi, Amerikalıyı ve Fransızı taklit edebilir. Bundan dolayı aynı ırktan ba ka devletlerin
yardımıyla tehlikeli bir dü mandan kurtulmak için milli Japon Devleti'ni parçalama a te-
ebbüs ediyor. Amacı da, hükümet otoritesinden geri kalacak eyin, kendi ellerinde,
savunmasız kimseler üzerinde hüküm süren bir kudret haline gelmesidir.
Kendisi bin senelik "Yahudi krallı ı"ru koruyabilmek için, milli Japon Devleti'nin
mevcudiyetinden korkuyor ve bu devletin enkazını, Yahudi diktatörlü ünün kurulmasına önce
gelmesini istiyor. Vaktiyle Almanya aleyhinde yaptı ı gibi, bugün, milletleri Japonya
aleyhine ayaklandırıyor. Japonya ile anla an ingiliz diplomasisinin rahat edece i dakikada
ingilizce çıkan Yahudi basınının bu dü ünü e kar ı sava ı tavsiye etmesi ve ona kar ı
"Kahrolsun, Japonya militarizmi ve emperyalizmi" nidalarıyla demokratik ilkeler namına bir
imha sava ı hazırlaması mümkün olabiliyor, i te, ingiltere'de Yahudi'nin dik ba lılı ı bundan
ileri geliyor. Yahudilerin bütün dünya için meydana getirdikleri tehlikeye kar ı mücadele bu
memlekette ba layacaktır. Burada da Nasyonal Sosyalist hareket en önemli vazifelerinden
birini yerine getirmek durumunda kalacaktır. Nasyonal sosyalizm yabancı milletlerin ne
Dostları ilə paylaş: |