Kader beni, iki Alman devletinin tam sınırları üzerinde bir kasabada, Braunau am Inn'de


partiden ayrılan bu kimselerin daha sonra birlikten ve birli in ehemmiyetinden



Yüklə 1,96 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə22/30
tarix31.12.2021
ölçüsü1,96 Mb.
#49735
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   30
Adolf Hitler - Menim mubarizem


partiden ayrılan bu kimselerin daha sonra birlikten ve birli in ehemmiyetinden 
bahsetmelerindedir. Hem bunu arkalarından yeti menin mümkün olmadı ı zamanlarda 
yaparlar. Bu tecrübelerimizle sabittir. 
Irkçıların da ılması, çe itli gruplara ayrılmaları i te böyle meydana geliyordu. 1918 ve 1919 
yıllarında ırkçı adını ta ıyan birtakım te ekküller ve partiler birbirinin pe i sıra kurulmu lardı. 
Fakat bu te ekküllerin ve partilerin kurulmalarında kurucuların hiçbir sorumlulu u yoktu ve 
olmamı tı. Sadece olaylar bu te ekkülleri ortaya çıkarmı tı. Bu te ekküllerden yalnız biri 
di erlerine nispetle daha çok meydana çıktı. 1920 senesinden itibaren ba arılar elde etti. Bu 
te ekkül Nasyonal Sosyalist Demokratik i çi Partisi idi. 
Bu arada bir ba ka partinin kurucularının mertçe verdikleri karar hayran kalınacak bir 
hareketti. Çünkü bu mert insanlar, di er harekete nispetle kendi hareketlerinin daha az ba arı 
ihtimali arz etti ini gördüklerinde, partilerini feshederek, bir kayıt ve  art ortaya atmadan 
di er hareketle birle tiler. Bizim bu sözlerimiz bilhassa Julius Streicher hakkındadır. Bu 
kimse partinin en ya lı dâva adamlarından biridir. O sırada Nurenberg'de bulunan Alman 
Sosyalist Partisinin, Nasyonal Sosyalist Demokratik i çi Partisi ile bir alâkası yoktu ve 
tamamen müstakil bir  ekilde kurulmu tu. Fakat bu i-ki partinin de amaçları ortaktı. Alman 
Sosyalist Partisi'nin en ya lı lideri, biraz önce de belirtti im gibi profesör Julius Streicher idi. 
Ba langıçta profesör de görevinin kutsallı ına ve hareketin gelece ine inanmı tı. Fakat daha 
sonra Nasyonal Sosyalist Demokratik i çi Partisi'nin aynı sahadaki üstünlü ünü tespit etti i 
vakit, kendi partisi ve i çi cemiyeti lehlerine gösterdi i faaliyetlerden vazgeçti. Partisinin 
taraftarlarını Nasyonal Sosyalist Demokratik i çi Partisı'ne girmeye zorladı. Çünkü kendisine 
kar ı mücadelede bu parti galip gelmi ti. Ortak hedef u runda tek cephede mücadele 
edilmesini arzu ediyordu. Bu karar hakikaten mühimdi ve zamanında alınmı  bir karardı. 
Parti olarak gösterdi imiz faaliyet sırasında bir da ılma ve parçalanma gibi krizlere tesadüf 
etmedik, ilk günlerdeki arkada ların mertçe idareleri sayesinde her  ey yine aynı  ekilde 
do ru ve mutlu bir sonuca ba landı. 
Önceleri, ne kendilerine özgü fikirleri ve ne de kendilerinin ba arılarının artık su götürmez bir 
durum aldı ını görünce, kendilerine özgü amaçları olmayan bir sürü ihtiraslı ki iler birdenbire 
kendilerinde bir yetenek oldu unu hissediyorlardı. 
Bu arada birdenbire, birtakım programlar meydana çıktı. Bu programlar tamamen bizim 
partinin programından kopya edilmi ti. Bizim partiden kopya edilen fikirlerin savunması 
yapılıyordu. Bu kimseler, yıllarca u runda mücadele etmi  oldu umuz fikirlerden söz 
ediyorlardı. 
Nasyonal Sosyalist Demokratik i çi Partisi'nin eskiden ben takip etmekte oldu u yollar, bu 
kimseler tarafından takip ediliyordu. Bu yeni olu um partiler Nasyonal Sosyalist Demokratik 
i çi Partisi'nin eskiden beri mevcudiyetini bildikleri için bu partileri neden kurduklarım izafi 


etmeye kendilerini mecbur hissediyorlardı. Belki ileri sürülen sebepler ne kadar asil olursa 
olsun, çeviri maksadı ile verilen beyanlar da o kadar sahte idi. 
Bütün bunlara e ilim gösterilmesinin tek sebebi, ne pahasına olursa olsun bu i te bir rol 
oynamak isteyen parti kurucularının  ahsi hırsları idi. Bu gibi kimselerin gösterdikleri cüret, 
sadece ba kalarına ait fikirlere sahip çıkmak suretiyle meydana atılmalarından ibarettir. Fakat 
böyle bir cürete, ancak hırsızlık denir. 
O sıralarda, bu parti kleptomanlarının kendi i leri için ortaya atacakları bir görü  veya fikir 
yoktu. Fakat, daha sonra ırkçı devletin parçalanmasını da ya lı gözlerle takip edenler ve acı 
duyanlar yine bu parti kleptomanları oldu. Ba kalarının sesini ba arabileceklerini sanarak ya 
da bunu ümit ederek, sürekli bir biçimde birlikten söz ediyorlardı. Bütün yaptıkları i , 
feryatları ve bitip tükenmez  ikâyetleri ile ba kalarını yormak, yalnız eskiden ortaya atılan 
fikirleri a ırmakta kalmamak ve aynı zamanda bu fikirlere yardımcı ve destek olan eski 
hareketleri de çalmaktı. 
Bu yeni te ebbüsler, ba ta bulunanların fikri de erleri olmaması yüzünden ümit edileni 
vermedi i için, hemen hemen hepsinin, önceleri hafife aldıkları i çi cemiyetlerinden birine 
girmekten memnun kaldıkları görülüyordu. O günlerde ayakta duramayan bütün te ekküller, 
i çi cemiyetlerinden birine iltihak ediyorlardı. Bunlar, birbirlerine asılmı  sekiz-dokuz 
felçlinin bir gladyatör kuvvetine denk bir kuvvet meydana getirece ini zannedenlerdendi. 
Belki bu sekiz dokuz felçli arasında bir sa lam kimse bulunabilirdi. Fakat, bu sa lam 
kimsenin de di er felçlileri ayakta tutmasına kuvveti yetmez ve ilerde bu sa lam da di erleri 
gibi felçli duruma gelirdi. Biz i çi cemiyetleri ile bu tip birle meleri daima bir manevra 
saydık. 
u görü ü hiçbir zaman unutmamak gerekir, i çi cemiyetleri  eklinde meydana gelen yeni 
te ekkül hiçbir zaman zayıf grupları, kuvvetli grup haline getiremez. Tam tersine, önceden 
kuvvetli olan grup, böyle bir birle me kar ısında zayıf dü er. Zayıf grupları bir araya getirip 
kuvvetli bir te ekkül meydana getirmek fikri tamamen yanlı tır. 
Esasen, ço unluk hangi  artlar altında meydana getirilmi  olursa olsun, aptallık ve 
korkaklıktan ba ka bir  ey ortaya çıkaramaz. Bu tecrübe ile sabittir. Bundan çıkarılacak sonuç 
udur: Çe itli zayıf grupların her türlü birle meleri ile meydana getirilecek yeni cemiyet 
muhtelif hatalarla te ekkül etmi  bir idare heyeti tarafından sevk ve idare edilece i için 
korkaklık ve zaafa teslim edilmi  olur. Ayrıca, böyle bir te ekkülde kuvvetlerin serbestçe 
faaliyet göstermelerine engel olunmakla, en yararlı ve en iyi liderin seçilmesi u runda yapı-
lacak mücadeleye de fırsat verilmeyecektir. Bunun neticesi olarak en sa lam ve en kati 
fikirlerin galip gelmeleri de tehlikeye girmi  oluyor. Bu tip cemiyetler, mevcut durumun ve 
olayların do al geli imine de kar ıdırlar. Çünkü bunlar, u runda mücadele verilen sorunun 
çözümünü çabukla tırmak yerine geciktirirler. Belki, bazı grupların birle meleri ve mü terek 
te ebbüslere giri meleri yararlı olabilir. Ancak bu te ebbüs, pek kısa bir müddet için ve pek 
belirli sorunlarla me gul olmak için yapılmalıdır. Bu durum hiçbir zaman devam etmemelidir. 
Çünkü böyle bir durum hareketin kurtarıcı vazifesinden vazgeçmesine sebep olur. Çünkü ha-
reket, yukarıda anlatılan bir birle menin içine saplanıp kalırsa kendi istikametinde geli me 
imkânını da elinden kaçırır. 
Demek oluyor ki, rakip partilere hakim olmakla, önceden tespit edilmi  hedefe muzaffer bir 
sıfatla ula mak ihtimali de ortadan kalkmaktadır. 
Dünyada büyük olan her  ey, birle meler tarafından meydana getirilen hararetli mücadeleler 
sonunda elde edilememi tir. Büyük olan her  ey daima tek ve galip tarafından fethedilmi tir. 
ittifaklar, kaynakları dolayısıyla, gelecekteki ufalanma tohumlarını, hattâ o güne kadar elde 
edilmi  olumlu sonuçların tamamen kaybedilmesi sebeplerim kendi içlerinde ta ırlar. Büyük 
ve dünyanın altını üstüne getiren manevi mahiyetteki devrimci hareketler ancak ba ımsız ve 
tek ba ına olan grup tarafından yapılan dev mücadele sonunda olumlu sonucu ula mı tır ve 


ula abilir. Dünyayı saran böyle bir hareket hiçbir zaman, grupların birle meleri ile temin 
edilemez. 
Irkçı devlet bir halk i çi meclisinin anla malardan meydana getirilmi  idaresi ile ortaya 
çıkarılamaz. Ancak ırkçı devlet di er hareketler arasından kendine yol açmı  ve kuvvetini 
kabul ettirmi  tek bir hareketin faal iradesi sayesinde kurulur.  
 
 
BÖLÜM 21 
Eski Alman Devleti kuvvetini, dayandı ı ba lıca üç sütundan alıyordu. Bu üç esas  unlardır: 
Monar ik  ekil, yüksek dereceli memurlar ve ordu. 1918 devrimi devletin monar ik olan 
eklini kaldırdı, orduyu tamamen da ıttı ve memurları partilerin pençelerine teslim etti. 
Neticede devletin otoritesi olan esaslar kökünden yıkılmı  oldu. Devlet otoritesinin dayandı ı 
birinci esas, halkın gözündeki ra betidir. Yalnız bu ra bete dayanan otorite ise son derece 
zayıftır. Böyle bir otoritenin güvenli i ve istikrarı yoktur. Bundan dolayı hükümet, tabanı 
geni letmek, nüfuz ve kudretini kuvvetli bir  ekilde kurmak zorundadır. 
Demek ki, her otoritenin ikinci temel ta ı iktidarın nüfuz ve kudretindedir. Bu ikinci otorite, 
ilkine nispetle daha istikrarlı ve daha emindir. Fakat hemen  unu söyleyelim ki, hiç de gürbüz 
de ildir. E er, halkın nezdinde sevgi ile kuvvet bırle irse ve bu birle me bir müddet devam 
ettirebilinirse, i te o zaman daha sa lam temeller üzerinde yeni bir otorite te ekkül etmi  olur. 
Nihayet halkın nezdinde, sevgi, kuvvet ve anane birle ti i takdirde bunlardan meydana gelen 
otorite sarsılmaz kabul edilir, i te 1918 devrimi bu üç dire i yıktı. Gelenekten her türlü 
otoriteyi çekip aldı. Eski imparatorlu un yıkılması, eski hükümet  eklinin bir tarafa itilmesi, 
eski hakimiyet i aretlerinin ve imparatorlu un sembollerinin imha edilmesiyle gelenek 
birdenbire yok edildi. Bunun neticesi olarak devlet otoritesi  iddetli bir  ekilde sarsıldı. Hatta, 
bugün devlet otoritesinin ikinci dire i dahi ortada yoktur, devrimi yapabilmek için devletin 
te kilâtlı kuvvetinin en büyü ü olan ordunun da ıtılmasına mecburiyet duyulmu tu. Ordunun 
kemirilmi  enkazı dahi devrimci mücadeleler unsuru olarak kullanıldı. 
Cephedeki ordular, hiçbir zaman suçlu bir mevkie dü mediler. Fakat dört buçuk sene 
kahramanca sava tıkları mevkilerden geri çekilince, bu orduları, çökü  sahnelerini görmek 
daha çok yıktı. Nihayet terhis edilecek yerlere ula ınca, itaat tanımaz oldular. 
Hiç  üphe yok ki, askerlik hizmetini günde sekiz saatlik bir hizmet sayan bu asilere dayanarak 
ve güvenerek hiçbir otorite kurulamazdı. Artık, otoritenin sa lamlı ım temin eden ikinci direk 
de böylece bir kenara atılmı  oluyordu. 
Devrim, ilk unsuru, yani halk nezdindeki sevgiyi muhafaza edebildi ve otoritesini bu sevgi 
üzerine in a etti. Halbuki otoritesini in a etti i bu emel pek fazla çürüktü. Devrim hiç  üphe 
yok ki, bir kalemde eski devlet binasını yıkma a muvaffak oldu. Fakat bu muvaffakiyette rol 
oynayan  ey, milletimizin normal bünyesinin, devrimden önce sava  tarafından kemirilmi  
olması idi. 
Bir bütün olarak göz önüne alınacak olursa, her millet üç büyük sınıf halinde bir varlık arz 
eder. 
Bu üç büyük sınıftan biri, seçkin vatanda lardan meydana gelir. Bu sınıfa dahil olanlar fazilet 
sahibidirler ve cesaret ve fedakârlık ruhu ile dikkati çekerler. Bu sınıfa kar ı olarak, di er bir 
grup vardır. Bu sınıf en kötü kimselerden olu mu tur. Bu grubun bencil ve nefret uyandıran 
bir vasfı vardır. Bu iki kutup arasında bir orta sınıf vardır ki, di erlerine nispetle en geni  
olanıdır. Bu sınıfa mensup kimseler, ne birinci sınıftakiler gibi seçkin ve cesaret sahibidirler, 
ne de di er sınıf gibi bencil ve canice bir zihniyetleri vardır. 
Bir toplumun yükselme devreleri, özellikle en iyi vatanda lardan olu an sınıfın gayretli ve 
olumlu çalı maları ile meydana gelir. 


Normal ve düzenli bir geli menin orta sınıf mensuplarına hâkim olundu u zaman meydana 
geldi i ve devam etti i görülür. Bu sırada a ırı sınıflar yerlerinden kımıldamazlar ya da 
yüksel-mezler. 
Bir toplumun yıkılması, ancak en kötü unsurların hükümeti eline geçirmesi ile olur. i te bu 
bakımdan büyük kütle olan orta sınıf, birbirine zıt olan bu iki sınıfın çarpı tıkları sırada 
kendini gösterir. Bu büyük sınıfın, her zaman rakip partilerden birinin zaferinden sonra, üstün 
gelen tarafa bir arma an olarak boyun e mesi dikkate de er bir durumdur. E er bu sınıf, en 
iyiler galip gelmi lerse onların icraatına engel olamaz. 
Halbuki uzun süren sava , bu üç sınıfın dengesini altüst etmi tir. Sava ın, milletin seçkin 
sınıfının kanını, hemen hemen son damlasına kadar akıttı ını görüyoruz. Buna kar ılık sava , 
orta sınıf üzerinde öyle büyük bir tahribat yapmamı tır. 
urası bir gerçektir ki, binlerce ve binlerce defa fedailere ba vuruldu. Cephe için fedai arandı. 
Fedai devriyeler çıkarıldı. Fedai emirerleri, fedai telefoncular bulundu. Uçaklar için fedailer, 
nehirler a mak için fedailer, denizaltılar için fedailer, hücum kıtaları için fedailer... 
Sava  boyunca devamlı bir  ekilde gönüllü bulmak icap etti. Bu bitip tükenmek bilmeyen 
talepler kar ısında, aynı jest görülüyordu. Sakalları çıkmamı  bir delikanlı veya ya ını almı  
bir adam, vatanseverlikten tutu an ruh ve  ahsi cesaret ile, en yüksek bir vazife  uuru ile dolu 
olarak cepheye atılıyordu. 
Böyle on bin, yüz bin teklif geldi. Neticede bu "iman ihtiyat hazinesi" kurudu. Ate ler içine 
atılıp da ölmeyenler, yaralı olarak sayıları pek az kalmı  olan inançlı arkada larının yanlarına 
dönüyorlardı. Oysa fedailer denilen bu kimselerden koca koca ordular meydana getirilirdi. 
Fakat bu ordular bizim hiçbir i e yaramayan parlâ-mentocularımızın canice  uursuzlukları 
neticesinde sulh sırasında küçük bir talim dahi görmemi ti. Bundan dolayı sava  sırasında ne 
yapabilirlerdi. Cephede yaptık için zayıf bir garanti olan halkın sevgisini kuvvetlendirecek 
silahlı bir te kilât bulundurmak çarelerim aradılar. 
i te ne kadar gariptir ki, "militarizm aleyhtarı" olan Cumhuriyetin askerlere ihtiyacı vardı. 
Cumhuriyetin ilk ve tek temeli olan halkın sevgisi ancak, p...ler, hırsızlar, yankesiciler, asker 
kaçakları, karaborsacılar, anar istler toplulu unda kök salabilmi ti. Biz bu güruha kötülerin 
nefret uyandıran sınıfı adını vermi tik. Bu durum ve  art altında, böyle bir çevrede, hiç 
çekinmeden hayatını yeni bir idealin u runa vakfedecek bir kimsenin bulunabilece ini 
dü ünmek bile bo  bir  eydi. 
Devrimi yapmı  olan toplumsal tabaka, yaptı ı bu devrimi koruyabilecek askeri temin etmeye 
kabiliyetli olmadı ı gibi, kendisi de, kendi korkunç eserini müdafaadan âcizdi. Aynı zamanda 
bu grup hiçbir zaman ve hiçbir  ekilde bir cumhuriyet idaresine taraftar de ildi. Bu haydut 
toplulu u, kendi arzusunun tahakkuk etmesi için cumhuriyetten evvelki devletin te kilâtının 
lâ vedilmesini istiyordu. Bunların parolası hiçbir zaman "Düzen, asayi  ve Alman 
Cumhuriyeti'nih sa lam binası" olmadı. Bu âdi heriflerin tek emeli "cumhuriyetin ya ma 
edilmesi" idi. 
i te bundan dolayı, halk temsilcilerinin endi e ve ıstırap içinde çıkardıkları müthi  alarm 
feryatları bu güruh üzerinde bir tesir yapmadı. Tam tersine haydutların halka kar ı olan 
mukavemet ve sert davranı larını arttırdı. 
Gerçekten devrimin ilk günlerinde bir güven ve inanç yoklu u tespit ediliyordu. Halkın, 
devrimin otoritesinin kayna ını kendi sevgisinden almadı ını ve ba ka unsurlara dayandı ını 
görünce bir direni e geçece i tahmin ediliyordu. Bu mücadele, hırsızlı a ve hak iddiasına, 
hırsızlar ve ya macılar çetesinin ve hapishanelerden zincirini koparıp kaçmı  bir sürü rezil 
heriflerin, i ledikleri zulüm ve istibdada kar ı olacaktı. 
i te bu sırada, bir kere daha, asker elbisesini sırtına geçiren, tüfe ini kaptı ı gibi, sükûnet ve 
asayi i hâkim kılan, vatanda larını tahrip edenlere kar ı ba larında mi ferleri oldu u halde 
mücadeleye hazır olan Alman gençleri bulundu. 


Bu kahramanlar serbest fedailer sıfatı ile bir araya geldiler. Devrime kin beslemekle beraber, 
onu korumaya ve takviye etmeye giri tiler. Bu hareketler ile dünyanın en iyi ve en sa lam 
imanına sahip olduklarım gösterdiler. 
Devrimin gerçek tertipçisi ve devrimin dizginlerini elinde tutan kimse uluslararası Yahudi idi. 
Bu uluslararası Yahudi, o günlerde durumu pek iyi takdir etmi ti. Alman milletinin, Rusya'da 
oldu u gibi komünizm bataklı ının kanlı çamurlarına itilmeye hazır bulundu unu biliyordu. 
Alman aydınları ile i çilerini birbirlerine yakla tıran güç, ırk birli i idi. Bunda halk tabakaları 
ile kültürlü unsurların birbirlerine büyük oranda nüfuz etmi  olmalarının da etkisi 
bulunuyordu. Bu durum Avrupa'nın bütün batı memleketlerinde mevcut iken, Rusya'da bu 
artlar yoktu. Rusya'da aydınların ço u Rus milletinden de ildi. Yahut bu aydınlar Rus olsalar 
bile artık Slavlıklarını kaybetmi lerdi. Sava tan önce Rusya'da aydın tabaka, kendini halka 
ba layacak bir aracı tabakanın mevcut bulunmamasından dolayı, halk tarafından her an yok 
edilebilirdi. Fakat Rus halkı fikri ve ahlâki seviye bakımından sıfırdı, i te bu cahiller 
toplulu u olan Rus halkı, aydınlara kar ı tahrik edilince, Rusya'nın kaderi birden de i ti ve 
inkılâp ba arı kazandı. Neticede, Komünist ihtilâli galip çıkınca, cahil Rus halkı Yahudi 
diktatörlerin, müdafaadan mahrum birer kölesi haline geldi. Yahudi diktatörler ise, bu 
istibdada, "halk cumhuriyeti" adını verecek kadar sahte ve ustaca hareket ettiler. 
imdi Almanya'da cereyan eden olayı da anlatalım. Almanya'daki devrim, ancak ordunun iç 
idaresinin bozulması ile mümkün oldu. Bu arada hemen  unu belirtelim ki, devrimin casusları 
ve orduyu içten yıkan âdi herifler, cephedeki, askerler de ildi. Bu âdi i i, iktisadi bir unvan ile 
bu memlekette lüzumlu bir mütehassıs gibi hayat süren zalim alçaklar yaptı. Gerçi Alman 
ordusunu takviye eden on binlerce asker kaça ı da vardı. Fakat bunlar kendilerini büyük bir 
tehlikeye atmadılar ve cepheye arkalarını döndüler. 
Hakiki bir korkak, en çok ölümden çekinir. Cephedeki korka a ölümün karanlık yüzü, bir gün 
içinde çe itli  ekillerde görünür. Zayıf, korkak, tereddüt içinde olan tabansız kimseler, bu 
durumlarına ra men, vazife yerinde tutulmak isteniyorlarsa. Onlara  unu ö retmelidir: 

Yüklə 1,96 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin