3.2. Mersiyelerin Muhteva Özellikleri
Kadîmî’nin mersiyelerinde Kerbelâ hadisesi özellikle müseddes nazım Ģekliyle yazılmıĢ
olanlarında baĢarıyla canlandırılmıĢtır. Olaylar etkileyici bir biçimde betimlenmiĢtir. Divan ve
semai baĢlıklı olanlarında ise daha çok Kerbelâ hadisesinden duyulan üzüntü ve Hz. Hüseyin
sevgisi konu edilmiĢtir. ġair bazı Ģiirlerinin üzerine Ģiirin yazıldığı tarihleri not etmiĢtir. Bu
tarihlerden anladığımız kadarıyla mersiyelerin bir kısmı Muharrem ayında yazılmıĢtır. Üç Ģiire
düĢülen notta ise Ģiirlerin Kerbelâ’ya gitme isteğiyle yazıldığı belirtilmektedir. Bu isteğinin
gerçekleĢip gerçekleĢmediği meçhuldür.
Genel olarak Kerbelâ mersiyelerinde övgü, yas, dünyanın geçiciliği, feleğe sitem, dua ve
beddua gibi bölümler bulunur
14
. Kadîmî’nin mersiyelerinde de bu bölümlerin birçoğu
bulunmaktadır.
3.2.1. Kerbelâ Hadisesi
Kadîmî; Kerbelâ hadisesini, baĢlangıcından itibaren Ģiirlerinde ele almıĢtır. AĢağıda
Kadîmî’nin beyitleriyle anlattığımız Kerbelâ hadisesi, Muâviye’nin ölmeden önce kendi yerine
oğlu Yezid’i halife olarak ataması ve halkın biatını istemesi ile baĢlamaktadır:
Muâviye değil midir bu fitile veren âteĢ
Dökülsün gözüne vallâh âteĢde kaynamıĢ yağlar ( s. 223 )
15
Muâviye, Hz. Hasan’la yapılan anlaĢmaya uymamıĢ ve oğlunu kendisinden sonra halife
olarak atamıĢtır. Babasının ölümünden sonra Yezid, iĢ baĢına geçtiğinde valileri aracılığıyla
halktan biat istemiĢ ve bu konuda halkı zorlamıĢtır. ġair bu fitnenin baĢı olarak Muâviye’yi
görmektedir:
Muharrik-i silsile-i fesâddı Muâviye
Döktürdü muhibbâna göz yaĢı mânend-i bârân ( s. 1490 )
Bu durum Müslümanlar özellikle de Ehl-i Beyt arasında hoĢ karĢılanmamıĢ ve Hz. Hüseyin,
Yezid’e biat etmemiĢtir. Yezid, Medine Valisi Velid b. Utbe aracılığıyla Mervan’dan Hz.
Hüseyin’in biatını istemiĢtir. Baskılara maruz kalan Hz. Hüseyin ve ailesi Medine’den ayrılarak
Mekke’ye gider. Burada da onu rahat bırakmazlar. Ailesiyle birlikte zorlamalara maruz kalırlar. Bu
sırada Kûfe Ģehrinin ileri gelenleri bu durumdan rahatsız olurlar ve Hz. Hüseyin’i Kûfe’ye davet
eden, onu koruyacaklarına ve yalnızca O’na biat edeceklerine dair yazdıkları davet mektuplarını
Hz. Hüseyin’e gönderirler:
Nâmeler irsâl eylediler birbiri ardınca
14
Cemil Çiftçi, a. g. e., s. 18; Gülay ġahin, “Zeki Divanı ve Divan’daki Kerbela Mersiyeleri Üzerine Bir Değerlendirme”,
Türk Kültürü ve Hacı BektaĢ Veli AraĢtırma Dergisi, Yıl 2011, Sayı 59, s. 244-246.
15
Ali Rıza Öge, BektaĢî ġairleri Antolojisi, s. 223. Makalede verdiğimiz beyitlerin sayfa numaraları yer tasarrufu
amacıyla beytin veya mısraların sonunda parantez içinde verilmiĢtir. Bu numaralar söz konusu antolojiye aittir.
Kadîmî’nin Kerbelâ Mersiyeleri 711
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
Turma gel sana bîat edelim cümle yârınca
Amm-ı zâde Müslim Kûfe Ģehrine varınca
Anladı hâli, belâlar etrâfını sarınca ( s. 222 )
Kûfeliler bir çuval dolusu olduğu ifade edilen bu mektuplarda daha önce hatalar yaptıklarını,
Hz. Ali ve Hz. Hasan’a yardım edemediklerini, kendilerini affettirmek istediklerini söylemiĢler ve
Hz. Hüseyin’i ısrarla Kûfe’ye davet etmiĢlerdir.
Hz. Hüseyin bu mektupları ciddiyetle değerlendirir. ĠstiĢareler yapar. Kûfelilerin daha önce
babası ve kardeĢini yarı yolda bırakmıĢ ve onları koruyamamıĢ olmaları sebebiyle tereddüt eder. Bu
durumu yakından incelemek üzere amcasının oğlu olan Müslim b. Akîl’i Kûfe’ye yollar. Müslim
Kûfe’de samimiyetle karĢılanır. Kûfeliler Hz. Hüseyin adına Müslim’e biat ederler. Yaptığı
araĢtırmalar ve gözlemleri neticesinde gönül rahatlığıyla Kûfe’ye gelebileceklerine dair bir haber
gönderir:
Yazıp bîat için nâme Hüseyn’i etdiler davet
Müslim’i gönderdi önden göründü gör nice hikmet
Edip ahdlerini inkâr Ģehîd etdiler âkıbet
Ġki masûmunu da kesdiler etmeden merhamet
Nasıl kıydın çekip hançer Yezîd la’l-i BedahĢân’a
Bir içim su vermedin koydun Ehl-i Beyt’i atĢâna ( s. 217 )
Kûfe’de yaĢananlardan haberdar olan Yezid, bu olanlara göz yuman valisini görevden alır ve
yerine Ubeydullah b. Ziyâd’ı atar. Ziyâd, Kûfe halkına baskı uygulayarak onlarda tereddüt
oluĢturur:
Ubeydu’llâh Ziyâd mel’ûn olunca vâlî-i Kûfe
Yıkıldı dînin esâsı, ser-â-pâ her yer oldu kân ( s. 221 )
Valinin baskıları neticesinde Kûfe halkı Hz. Hüseyin adına Kûfe’de bulunan Müslim’in
çevresinden uzaklaĢır. Müslim bu durumu Hz. Hüseyin’e bildirmek ister. Kûfelilerin sözlerinden
döndüklerini, gelirse kendisine ve ailesine bir zarar verebileceklerini bildirmek üzere haber
gönderir. Ama bu haber ulaĢtığında artık çok geçtir. Müslim ve ona yardım edenler Ziyâd
tarafından öldürülür. Kadîmî, bu durumu Ģu Ģekilde mısralara dökmüĢtür:
Bed-mâye Kûfeliler nâmeler irsâl ederek
Davet etdiler Hüseyn’i imâm-ı Hakk diyerek
Müslim-i Akîl’i göndermiĢdi fakat giderek
Ġki oğluyla öldürdüler nakz-ı ahd ederek
Sandın mı etdiklerin yanına kalacak ey Ģûr
Sad hezâr lanet olsun cânına ey kelb-i akûr ( s. 218 )
Hz. Hüseyin’in bu olanlardan haberi yoktur. O Kûfelilerin heyecanla kendisini beklediklerini
düĢünmektedir. Yakın çevresi tarafından kendisine yapılan uyarılara rağmen ailesi ve sevenleri ile
birlikte Kûfe’ye doğru yola çıkar.
Hz. Hüseyin ve ailesinin yola çıkması üzerine Yezid, onların durdurulması ve biatlarının
alınması emrini verir. Hürr b. Yezid komutasındaki bir ordu Hz. Hüseyin’i takiple görevlendirilir.
712 Mumine ÇAKIR
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
Bu sırada Hz. Hüseyin, Müslim’in Ģehit edildiği ve Kûfelilerin sözlerinden döndükleri haberini alır.
ġair yaĢananları bir baĢka mersiyede Ģu Ģekilde ifade eder:
Ġbn-i Ziyâd kâfiri olunca Kûfe’ye vâli
Muhibb-i Ehl-i Beyt’in âh, diger-gûn oldu hâli
ġehîd edildi Müslim ile bî-çâre etfâli
Olmaz mı aceb bir gün olup bu zulmün suâli ( s. 222 )
Bu duruma çok üzülür. Fakat yola devam etme kararı verir ve ufak da olsa bir ümit taĢıdığı
için yola devam ederler. Hürr ve askerleri Zûhusum denilen yerde önlerini keser. Yolculuklarına
baĢka yöne doğru devam etmeleri veya teslim olmaları istenir. Erzak ve su teminleri engellenir. Bu
esnada Hz. Hüseyin karĢı tarafa sürekli uyarılarda bulunur. Hak yolunda olmadıklarını hatırlatır:
Kûfe’ye davetle gelir iken imâm-ı zamân
Yolunu kesdi bir alay tohm-ı zinâ nâgehân
Dediler böyle yazıyor Yezîd’den gelen fermân
Yezîd’e bîat etmedikçe yokdur size emân
Eylediler hâinler din ile Kur’ân’ı inkâr
Ġmâm-ı zamâna karĢı husûmeti âĢikâr
Çok nasîhat eyledi tesîr etmedi encâm kâr
Sa’d-ı laîn bîatde etdi ısrâr üstüne ısrâr ( s. 222 )
Hz. Hüseyin ve yanındakiler yollarına devam ederler. Hürr ve ordusu onları takip eder. Hz.
Hüseyin Kûfe’de yaĢananları öğrenince gelecekte kendilerini neyin beklediğini hisseder. Aslında
Ģehitliğin kokusunu almaktadır. Zulme ve haksızlığa karĢı durma duygusuyla doğru bildiği yoldan
dönmez.
Kûfe valisi Ġbn-i Ziyâd, biat etmedikleri takdirde onları öldürmeye karar vermiĢtir. Bu
sebeple Hürr’e, gelenlerin Fırat nehri yakınlarında erzak ve su temininde zorlanacakları bir
mevkide konaklamalarının sağlanmasını ve orada kuĢatılmalarını emreder:
EriĢdi Kerbelâ’ya rehi nûr-ı çeĢm-i Zehrâ’nın
Belirdi askeri ol dem hem Yezîd-i bed-likânın
Kapatıp her tarafdan yol, etdiler çâk, girîbânın
Bîat etmezsen Yezîd’e dökeriz dediler kanın
Nasıl kıydın çekip hançer Yezîd la’l-i BedahĢân’a
Bir içim su vermedin koydun Ehl-i Beyt’i atĢâna ( s. 217 )
Sa’d b. Ebi Vakkas’ın oğlu Ömer, bir isyanı durdurmak amacıyla Rey Ģehrine
görevlendirildiği esnada Ġbn-i Ziyad tarafından Hz. Hüseyin’in üzerine gönderilir. Rey valiliği için
Hz. Hüseyin engelini aĢması Ģart koĢulur. Bir sahabe oğlu olan Ömer, bu konuda tereddüt etse de
makam sevgisi ve hırsı galip gelir ve görevi kabul eder. Bu acı durumu Kadîmî Ģu mısralarla
anlatır:
Vâlî olmak zevki ile terk edip dîn ü îmân
Kadîmî’nin Kerbelâ Mersiyeleri 713
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
GelmiĢdi laîn Sa’d’e câzib, Rey’le Taberistân
Çekdi leĢkerini sahrâ-yı belâya bed-zebân
Âl-i Resûl’e eylediler zulmü Mervâniyân
Geldi leĢker-i Yezîdân Kerbelâ’ya hûn-feĢân
Yağdırdılar mazlûmâna hançer, ĢemĢîr-i bürrân ( s. 1151 )
O zora baĢvurmadan Hz. Hüseyin’in biatını almak ister. Bu amaçla görüĢmeler yaparlar.
Fakat Hz. Hüseyin Yezid’e biat etmeyi yine kabul etmez. Bu esnada Fırat nehri ve Hz. Hüseyin’in
konaklama yeri arasında onların suya eriĢmelerini engellemek amacıyla askerler yerleĢtirir.
Böylece Hz. Hüseyin ve ailesi susuz kalır:
Çekip asker zulm oklarını atdı Yezîdân o kerem-kâre
Akıtdı sel gibi kanın açıp yetmiĢ iki yâre
Çevirdi nehr-i Fırât’ı mübâh iken her figâre
Yezîdin hem yüzü gibi dîni imânı da kâre
Çevirip Kerbelâ deĢtin hem ol Ģâha kılıp udvân
Su vermedi Ģehîd etdi Hüseyn’i ol ġemir Mervân ( s. 289 )
AnlaĢma yapmak için gizlice Hz. Hüseyin ile görüĢen Ömer b. Sa’d, üç teklif götürür. Bu
tekliflerden birinin kabul edilmesini isteyen Ömer bu isteğini Kûfe valisi Ubeydullah’a kabul
ettiremez. Bunda ġemir b. ZilcevĢen isimli kiĢinin tahriki etkili olur.
9 Muharrem gecesi olacakları hisseden Hz. Hüseyin, yanındakilere isteyenlerin geri
dönebileceklerini söylese de hiç kimse onu yalnız bırakmak istemez. O geceyi ibadet ederek
geçirirler. Ertesi gün yani 10 Muharrem 61/ 10 Ekim 680 Cuma günü sabah namazından sonra
Ömer b. Sa’d emrindeki askerler Hz. Hüseyin ve ailesinin karĢısında savaĢ vaziyeti alır. Farklı
rakamlar telaffuz edilmekle birlikte ağırlıklı görüĢ olarak 6000 kiĢiden oluĢan Ömer ordusu ile 32
süvari, 40 piyadeden oluĢan bir avuç Hz. Hüseyin ordusu karĢı karĢıya gelir:
YetmiĢ iki dîn fedâîsi bir zümre-i kalîl
KarĢısında otuz bin Yezîdân oldu zelîl
ġühedâ baĢlarına kondu nûrdan birer iklîl
Zîrâ böyle görmek istemiĢ ol zât-ı Celîl
Sandın mı etdiklerin yanına kalacak ey Ģûr
Sad hezâr lanet olsun cânına ey kelb-i akûr ( s. 219 )
KarĢı tarafa son uyarılarını yapan Hz. Hüseyin, kendisinin son peygamber Hz.
Muhammed’in torunu olduğunu söyler. Kûfelileri de uyarır. Kendisini davet ettiklerini söyler. Ama
karĢılık bulamaz.
Bu sırada Hz. Hüseyin’le vuruĢacağını anlayan Hürr, yaptıklarından piĢman olur ve Hz.
Hüseyin safına geçer. ÇarpıĢmalar baĢlar. Hürr ve bazı aile fertleri Ģehit düĢer. Susuzluktan
kıvranarak çarpıĢan Hz. Hüseyin askerlerinden birçoğu da Ģehit olur:
Yezîd’in askeri saldı kudurmuĢ kelb gibi birden
PerîĢân oldu düĢmanlar, hücûm-ı Alî Ekber’den
714 Mumine ÇAKIR
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
Fezâ doldu hây hûy-ı Alî Ekber-i dilâverden
Melekler ins ü cin hizmet diler ol tâc-ı efserden
Nasıl kıydın çekip hançer Yezîd la’l-i BedahĢân’a
Bir içim su vermedin koydun Ehl-i Beyt’i atĢâna ( s. 218 )
Atası sâkî-i Kevser iken susuz Ģehîd oldu
Hüseyn’e cân fedâ eyler muhibbân karalar bağlar ( s. 223 )
Oğullarından Ali Ekber, Ebu Bekir, Cafer, Osman ve küçük yaĢlardaki Abdullah’ın ve
yeğeninin de Ģehit olduğu çarpıĢmalarda Hz. Hüseyin su içmek için Fırat’ın kenarına vardığında
ağzından vurulur:
Bir içim su için hâin Yezîd rahm etmedi aslâ
El-atĢ el-atĢ diye feryâd ederken leb-teĢne-gân
Süd emen mâsûm-ı pâk-ı Asgar’a
yağdırdılar ok
Hüseyn’in kalbini billâh bu yüzden etdiler sûzân
Gönül turmaz figân eyler döker yaĢı Muharrem’de
Nasıl sabr eylesin insân tahammül edemez vicdân ( s. 221 )
Birçok kılıç ve ok yarası alan Hz. Hüseyin’in, Ģiirlerde ġemir olduğu söylenen fakat diğer
kaynaklarda Sinan isimli bir kiĢi tarafından baĢı gövdesinden ayrılır. Kadîmî, peygamberin öpmeye
kıyamadığı o nazik gerdanı bir Cuma günü gövdesinden ayıranlara karĢı hissettiklerini Ģu Ģekilde
anlatır:
Kıyamazken o nâzik gerdânı bûs etmeye Resûl
Hudâ’dan korkmadan saldırdılar hâric-i ez-ukûl
Ayırıp re’s-i pâkini bedenden ol ġemir fusûl
Cenâb-ı Fâtıma oldu bu hâlden gâyetle melûl
Kırılsın ellerin ġemir, kör olsun gözlerin Mervân
TutuĢsun âteĢîn tabut içinde kalmasın niĢân ( s. 1149 )
ġehîd etdi o Ģâhı âh ġemir mel’ûn edip ikdâm
Namâza say ederken Cuma günü atĢân-ber-atĢân ( s. 1490 )
Tarih böyle zulüm görmemiĢtir. Bazı müdahaleler olmasa zalimler kadın ve çocukların
çadırlarına da saldırmak isterler. Çadırdaki kadınlardan Hz. Hüseyin’in kız kardeĢi Hz. Zeynep’in
ağzından söylendiği hissedilen bu sesleniĢ oldukça dikkat çekicidir:
Ol demde hayme-gâhdan iĢitildi Ģöyle nidâ
YetiĢ imdâd-ı Hüseyn’e yâ Aliyye’l-Murtazâ
Kadîmî’nin Kerbelâ Mersiyeleri 715
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
Gerdenin bûs etdiğin Hüseyn gitdi yâ Mustafâ
Öksüzleri kaldı garîb nerede imdâd-ı Hudâ
KâĢ destin kırılaydı kim Murtazâ gül-terîne
Urmaz olaydın tîgın beden-i nâzik-terîne ( s. 216 )
Hz. Hüseyin’in adamlarından yetmiĢ iki kiĢi Ģehit düĢmüĢtür. Karargâhlar yağma edilir.
YaĢananlar katlanılır Ģeyler değildir. SavaĢ bittikten sonra Ģehitler, köylüler tarafından defnedilir:
Verdi niĢân Hayder-i Kerrâr’dan harbde düĢmana
Etdi dîn uğruna Ģevk ile Hüseyn terk-i hayât
Akdığı dem Kerbelâ’ya sel gibi hûn-ı Hüseyn
Olmadı o an neden, hâk ile yeksân kâinât ( s. 1491 )
Bir gün sonra da Hz. Hüseyin ve diğer Ģehitlerin baĢları kabileler arasında taksim edilerek
mızrakların uçlarına geçirilmiĢ bir Ģekilde, hayatta kalan aile fertleri de periĢan köleler gibi Kûfe’ye
götürülürler. YaĢananlar hiçbir akıl sahibinin kabul edebileceği Ģeyler değildir. Bu olayın
utancından ay bile yüzüne bulutlardan perde çekmiĢtir:
Görünce nîzeler üzre o Ģâhın re’sini eyvâh
Hicâbından çekip perde bulutlardan yüzüne mâh
Figâna baĢladı ol dem harem-gâhda bütün efvâh
Feleklerde melekler hep bu hâle oldular güvâh
Çevirip Kerbelâ deĢtin hem ol Ģâha kılıp udvân
Su vermedi Ģehîd etdi Hüseyn’i ol ġemir Mervân ( s. 289 )
Hz. Hüseyin’in baĢını Havaley isimli bir kiĢi Ubeydullah b. Ziyâd’a götürür. Elindeki bir
değnekle Hz. Hüseyin’in dudaklarına vuran Ġbn-i Ziyâd, yanındakiler tarafından ikaz edilir. Bazı
rivayetlerde bu hareketi yapanın Yezid olduğu söylenmektedir:
Muhterem baĢı nîzede görünce Yezîd nâ-pâk
Tutduğu kazîble mübârek diĢlere uracak
Titredi âh ederek ol, rûh-ı Resûl levlâk
Neden yere geçmedi ol demde semâ, nüh felek
Sandın mı etdiklerin yanına kalacak ey Ģûr
Sad hezâr lanet olsun cânına ey kelb-i akûr ( s. 219 )
Hz. Hüseyin’in hayatta kalan ve o sırada hasta olan oğlu Zeynelabidin, kız kardeĢi Zeynep,
kızları ve Hz. Hüseyin’in kesik baĢı Yezid’e gönderilir
16
.
Kerbelâ sahrâsı toldu nâle-i efgân ile
Nâkalar üstünde ġâm’a giden ġehribân ile
16
Kadîmî’nin Ģiirleri ıĢığında ele aldığımız Kerbelâ hadisesi, Ģu eserden özetlenmiĢtir: GeniĢ bilgi için bkz. Mehmet
Arslan ve Mehtap Erdoğan, Kerbelâ Mersiyeleri, Grafiker Yay., Ankara 2009, s. 8-38.
716 Mumine ÇAKIR
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
Zeyneb, Rukiyye, hasta Zeynü’l-Abâ hicrân ile
AğlaĢırdı vâh Hüseynâ göz yaĢları kân ile
Gösterirdi her geçtiği yerde birçok kerâmet
Kerâmetin gören küfrün terk eder eylerdi hürmet
Değnekle dendânına vurdu Yezîd, bu ne cüret
Kadîmî dâ’im et Yezîd’e a’vânına lanet ( s. 222 )
Ehl-i Beyt’e uygulanan bu zulüm tarih boyunca hiç unutulmamıĢ, Ģairler tarafından bu acı
sık sık dile getirilmiĢtir. Kadîmî de bu acıyı baĢarılı bir dille terennüm eden Ģairlerden birisidir.
3.2.2. Duyulan Acı-Yas
Kadîmî’nin mersiyelerinden; Kerbelâ olayı, Hz. Hüseyin ve ailesinin Ģehit ediliĢi, olay
sonrasında geride kalanların durumu karĢısında tarifsiz acılar yaĢadığı anlaĢılmaktadır. ġair,
anladığımız kadarıyla yaĢananları yürekten hisseder. Hissettiği bu acıyı mısralara dökerken tabiatı
da acısına ortak eder. YaĢananlar karĢısında güneĢ, siyah bir bulutun altına girmekte, Fırat nehri,
suyunu susuz kalan mazlumlara veremediği için kendisini esir olarak görmekte ve taĢlarla
dövünmektedir. Fâtımâ’nın gül destesi olan peygamber evlâdına hançer vurulunca kıyametler
kopmuĢ, bütün gök ehli, insanlar, cinler, periler, huriler kan ağlamıĢtır:
Hicâbından Ģems girdi ebr-i siyâh altına âh
Fırât da
döğünüp taĢlarla der ey aduvva’llâh
Beni de zulm ile bend-i esîr eylediler eyvâh
Mahrûm-ı Ģefâ’at oldum ey gürûh-ı rû-siyâh
KâĢ destin kırılaydı kim Murtazâ gül-terîne
Urmaz olaydın tîgın beden-i nâzik-terîne ( s. 216 )
Kopdu ol dem de kıyâmet ağladı sükkân-ı semâ
Kan ağladı Ģafak karardı Ģems-i duhâ
Ġns ü cin dîv ü perî hûr melek kıldı bükâ
Murtazâ evlâdına lâyık mıdır bunca cefâ
Sendin gül-deste-i Fâtıma, zâde-i Peygamber
Kırılsın o el ki, sana kıymadan urdu hançer ( s. 220 )
Duyulan acı o kadar büyüktür ki Ģairin, Kerbelâ Ģehitlerinin hatırası ile hiç gözyaĢları dinmez
ve Ģair, daima acıyla feryâd eder:
ġehîd-i Kerbelâ yâdı ile her dem eder efgân
Kadîmî Baba’nın turmaz göz yaĢı, akar her an ( s. 1528 )
Kadîmî’nin Kerbelâ Mersiyeleri 717
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
Kerbelâ hadisesi Muharrem ayında yaĢanmıĢtır. Bu sebeple Ģair için bu ay mâtem ayı kabul
edilir:
Bu Muharrem mâhıdır, mâtem demidir, ağla gel
Ol Ģehîd-i Kerbelâ’ya âĢıkân ağlar bu gün ( s. 1152 )
Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyt’ini seven bu mâteme katılır. Bu ayda gönüller yanar. Kıyamete
kadar da bütün cihân bu yası tutacaktır:
Muhibb-i Ehl-i Beyt olan bu mâtemde olur giryân
Gönül turmaz Ģehîd-i Kerbelâ için eder efgân
Gelince yâdıma gözden akar yaĢ yerine hep kân
Muharrem mâhı geldikçe gönüller olmada sûzân
ġehîdân mâtemin tutdu semâlarda Kerrûbiyân
Tâ kıyâmet Hüseyn için tutar mâtem bütün cihân ( s. 1795 )
Kerbelâ olayını hatırladıkça Ģairin Ģuûru gitmektedir. Sadece onun değil, aslında bütün bu
olayı duyanlar aklını kaybetmektedir. Bu olay, bütün herkes için gönülde bir yara olmuĢtur. Bu
sebeple herkes yaĢ döker:
Kerbelâ yâdı ile gitdi Ģu’ûrum çarh-ı dûn
Çün Ģehîd oldu o Ģâh, geldi bana ol dem cünûn
GûĢ eden bu vak’a-i dil-sûzu aklın gayb eder
Bu musîbet cümlemize olmada dâğ-ı derûn
Yâ nice yaĢ dökmesin erbâb-ı aĢkın dîdesi
Yakdı âfâkı bu vak’a, eĢkimiz kıldı füzûn ( s. 1489 )
ġairin Muharrem ayı ve Kerbelâ hadisesi üzerine hissettikleri sadece Ģiirlerinde karĢımıza
çıkmaz. O bir mektubunda Muharem ayını nasıl geçirdiğini Ģu Ģekilde anlatır: “
Mektubuna, hilâf-ı
mu’tad derhal cevap veremedim. Sebebi ise araya mâtemin girmesidir. Ma’lûm-ı ârifenizdir ki fakir matemde
kalmamı hesap eder, hiçbir yere mektup yazmam, hatta sokağa bile çıkmam. Bu müddet zarfında yalnız bir
gün evde AĢura levâzımını mübâye’a etmek için indim. Diğer günlerimi hep fakîrhânede geçirdim okudum
ve bu müddet zarfında da Cenâb-ı sultânü’Ģ-Ģühedâ-yı Kerbelâ Ġmâm Hüseyin Efendimize bir mersiye ve bir
iki de Ģiir yazarak vakit geçirdim.
(01. 10. 1952 tarihli mektup)”
17
3.2.3. Hz. Hüseyin’e Övgü
Hz. Hüseyin, Ġslam tarihi boyunca Müslümanlar tarafından hep sevgiyle anılmıĢ ve onun
maruz kaldığı zulüm herkes tarafından lanetlenmiĢtir. Ona duyulan sevgi, peygamberin soyunu
devam ettiren torunu, Hz. Ali’nin nûru ve Hz. Fâtıma’nın goncası olması sebebiyledir. Ayrıca o,
Kurân’ın vârisi ve hilâfetin asıl sâhibidir:
Kerbelâ meydânına dikdi alem atĢân-ber-atĢân
17
Mümine Çakır, a. g. m., s. 380-381.
718 Mumine ÇAKIR
Dostları ilə paylaş: |