Derinleştirilmesi”,29 – 30 Eylül 2005, İstanbul, Yayın No: 28, s.
219
112
Sigorta sektörünün ülkemizdeki büyüklüğü ne yazık ki yeterli düzeyde
değildir. Özellikle kişi başına sigorta prim üretimi gelişmiş ülke ekonomilerinin
gerisinde kalmaktadır. Finans sektörü içerisinde yer alan sigorta şirketleri ülkemizde
geç başlayan bir süreç içerisinde gelişme olanağı bulmuşlardır. Fakat bu sürecin
başlangıcı da gelişmiş ülkelere oranla oldukça gecikmelidir. Söz konusu gecikme
neticesinde finans sektörü bankacılık yönlü gelişmiş sigortacılık ise bankacılık
sektörünün uzantısı haline gelmiştir. Gelişmiş ülkelerde sigortacılık elit bir meslek
olarak görülmektedir. Ayrıca sigorta şirketleri yüksek finans gücüne bağımsız birer
kuruluş olarak ülke ekonomisi içerisinde faaliyet göstermektedirler.
Ülkemizde henüz bankacılık sektörünün de yeterli düzeyde görülememesi
finans kaynaklarının çeşitlendirilmesi, ekonominin fon ihtiyacının uzun vadede
karşılanması gibi problemleri aşmak için sigorta sektörüne özgü bir takım vergi
kolaylıklarının tanınmasını haklı çıkartmaktadır. Ancak vergi kolaylıkları tanınırken
birçok etmen bir arada değerlendirilerek en yüksek faydayı sağlayacak en uygun
vergi politikaları seçilmelidir. Seçilen vergi politikaları vergi adaletini olumsuz
yönde etkilememelidir.
Vergilemenin sektör üzerinde dikkat çekici olduğu açıktır. Özellikle 2003
yılından itibaren uygulanmasına geçilen bireysel emeklilik sisteminin vergisel
avantajlarından dolayı ön plana çıktığı söylenebilir. Bireysel emeklilik sistemi
gelişim raporu 2006’ ya göre Emeklilik Gözetim Merkezine yapılan bilgi edinme
başvurularında sistem hakkında bilgi talebinden sonra sağlanan vergi avantajlarının
neler olduğu konusundaki talepler ikinci sırada yer almaktadır.
Bireysel emeklilik sistemine tanınan vergi kolaylıkları özellikle ücretli
çalışan kesimin faydasını yükseltecek doğrultudadır
.
Çünkü ücretli çalışan kesim brüt
ücret üzerinden net ücretin hesaplanması sırasında kişi başına düşen vergi, ücretlinin
gelirinden tevkifat suretiyle kesilmektedir. Bu nedenle ücretli çalışanlar verginin
yükünü direkt olarak hissetmezler. Stopaj yoluyla ücretlilerden alınan gelir vergisi
anestezi etkisine sahiptir. Bu sebeple bireysel emeklilik sistemine tanınan vergi
kolaylıkları ücretliler açısından vergisel ek bir yük getirmeden sisteme dâhil
113
olmalarını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bireysel emeklilik hizmetlerinin
vergilendirilmesi sistem içerisindeki şirketlerin gelişmesine olanak tanıyacak
düzeydedir. Kişi başına düşen bireysel emeklilik sistemine bağlı prim üretimi
artmasına bağlı olarak biriken fonlar şirketlerin daha büyük yatırımlar ve getiriler
elde etmelerini kolaylaştıracaklardır. Bilindiği üzere düşük gelir grubunda yer alan
kişilerin yüksek gelir gruplarındakilere oranla marjinal tasarruf eğilimi daha
düşüktür. Sistem katılımcısını zorunlu tasarruf yapmasını sağlamakta böylece
marjinal tasarruf eğiliminin düşük olmasından kaynaklanan olumsuzluk
giderilmektedir. Toplanan fonlar uzun süreli fonlara çevrilerek ekonominin ihtiyacı
olan fon ihtiyacı karşılanmaktadır. Sonuç olarak bireysel emeklilik sisteminin
gelişmesinde vergilemenin olumlu etkileri olduğu açıktır. Ancak bu etki bireysel
emeklilik sistemi ile sınırlı kalmaktadır. Diğer sigorta hizmetlerine vergisel
kolaylıkların sınırlı olarak sağlanması sigorta hizmetlerine olan talebi
etkilememektedir. Esasen bireysel emeklilik dışında kalan sigorta hizmetlerine olan
talep kişilerin ihtiyaçları ile doğru orantılıdır. Tek başına vergileme sigorta
sektörünün gelişimini şüphesiz sağlayamayacaktır.
Son
yıllarda özellikle hayat grubundaki sigorta sözleşmelerinin sayılarının
artması aslında bankacılık sektörü ile ilgilidir. Çünkü ülkemizde sigortacılık,
bankacılık faaliyetlerinin bir uzantısı şeklinde geliştiği için bankaların ekonomi
içerisinde bulunduğu konumu çeşitli yaptırımlar için kullanmalarından
kaynaklanmaktadır. Özellikle bankalar ile bir kredi sözleşmesi yapılması durumunda
hayat sigortası şart koşulmaktadır. Aslında bu isteğe bağlı olmalıdır. Ancak banka
kullandıracağı krediyi bu şekilde teminat altına almaktadır. Bir diğer alternatif olarak
da bankalar teminat karşılığı kredi kullandırmayı da tercih etmektedir. Mevduat
güvencesine bağlı kredi kullandırma yeteri kadar karlı değildir. Zaten söz konusu
mevduat banka varlıkları içerisinde yer almaktadır. Ekonomi içerisindeki konumu
nedeniyle Türkiye’de bankacılık sektörünün BSMV’ yi müşterilerine yansıttığı gibi
kredi kullanacak müşterilerine de sigorta hizmeti satın almaya mecbur etmektedir.
Sonuç, hayat grubu sigorta sözleşmelerinin sayısında artıştır. Özellikle bankalar
kullandıracağı kredi için risk değerlendirmesi yapmakta, yapılan bu risk
değerlendirmesine göre en az risk taşıyan müşterilerine krediyi kullandırtmaktadırlar.
114
En az risk taşıyan grup ise sigorta sözleşmeleri açısından bir çeşit mükâfat
olarak nitelendirilebilir. Asli amaç kredi kullandırtmak tali amaç ise kredi ile birlikte
sigorta hizmetleri pazarlanmaktadır. Sigorta hizmetlerine tanınacak vergi kolaylıkları
sadece bu sektörü değil öncelikli olarak bankacılık sektörünün büyümesine etki
edecek gelişme bankaların alacağı strateji kararlarına bağlı olarak gerçekleşecektir.
Bu neden ile sigorta sektörünün başlı başına bir sektör olması gerekliliği
ortaya çıkmaktadır. Sigorta şirketleri kendi özerkliklerine kavuşturulmalı ve
sigortacılık ile bankacılık arasında belirgin bir ayrım bulunmalıdır. Mevcut ekonomi
düzeni içerisinde sigorta sözleşmeleri üzerinde vergilendirmenin etkisi kısıtlı
kalmaktadır. Vergilemenin sigorta hizmetlerine olan talebe etkisi psikolojik düzeyde
sınırlı kalmaktadır. Amaç vergilendirilme ile sigorta hizmetlerine olan talebin
arttırılarak sektörün büyümesi değil, büyüyen bir sektör üzerinde bu büyümeyi
destekleyecek vergi politikalarının oluşturulması olmalıdır.
|