Tablo 21. Gruplar arası VAS karşılaştırılması
Gruplar arası VAS kaşılaştırılması
0
1
2
3
4
Bupivakain
Levobupivakain
Şekil 20. Gruplar arası VAS karşılaştırılması
Grup B (n=25)
Grup L (n=25)
p
VAS 1.96±0.98
1.92±0.78
0.864
53
5.TARTIŞMA
Günümüzde bölgesel anestezi, cerrahi girişimlerin birçoğunda, sıklıkla ve başarıyla
yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu tekniğin hasta, cerrah ve anestezi hekimleri tarafından
tercih edilmesinin pek çok nedeni vardır. Hastaların çoğu genel anestezi sonrası
uyanamamaktan, postoperatif dönemde ise kusmadan, şiddetli ağrılarının olmasından,
boğaz ağrısından, yutkunma güçlüğü ve öksürmeden endişe duymaktadır. Bu nedenle,
uyanık olarak ameliyat olmayı sağlayacak teknikleri tercih edebilmektedir.
Bölgesel anestezi hastanın bilincinin açık olması, hasta ile kooperasyonun
sürdürülerek komplikasyonların erken dönemde fark edilmesi, havayolu reflekslerinin
korunması nedeniyle özellikle solunum sistemi yönünden problemli olan hastalarda
anestezi hekimleri tarafından tercih edilmektedir (70). Genel anesteziden uyanma
esnasında hastada ıkınma, öksürme, bulantı, kusma gibi olumsuz sonuçlar
görülebildiğinden cerrahi ekip tarafından da inguinal herni onarımı gibi ameliyatlarda
tercih edilmektedir.
Bölgesel anestezi yöntemlerinin başarısını arttırmada dikkat edilmesi gereken
noktalar bulunmaktadır. Bunlar: Ameliyat süresi ile lokal anestezik ajanın sağlayacağı
anestezi süresinin uyumlu olması, uygulanacak girişime en uygun bölgesel anestezi
yönteminin seçilmesi, genel anestezi ile karşılaştırıldığında daha az komplikasyon riski ve
anesteziyoloğun deneyimli olmasıdır (13, 20).
Epidural anestezi tekniğinde, ideal anestezik ajanda istenen özellikler; ameliyat
süresince etkili anestezi ve analjezi sağlaması, ameliyat sonrası dönemde de analjezik
etkisinin devam etmesi, en önemlisi santral sinir sistemi ve kardiyovasküler sistem yan
etkilerinin olmamasıdır. Ayrıca hızlı etki başlangıcı, alerjik reaksiyona neden olmaması,
motor blok yapmaması, toksik doz sınırının yüksek olması, hemodinamiyi minimal
etkilemesi ve etki süresinin uzun olmasıdır (13,71).
Bupivakain lokal infiltrasyon, periferik sinir blokları, epidural ve spinal anestezide
sık kullanılan, amino-amid alt grubuna ait uzun etkili bir lokal anesteziktir. Uzun yıllar
bölgesel uygulamaların tüm çeşitlerinde güvenle kullanılmış olmakla birlikte yanlışlıkla
intravasküler enjeksiyonu sonrası ölümcül kardiyotoksik etkiler görülebilmektedir (72-74).
Kardiyovasküler yan etkilerinin önemli nedeni bupivakainin sodyum kanallarından yavaş
54
ayrılmasıdır. Bu nedenle yıllarca bupivakaine benzer etkili ancak kardiyovasküler sistem
üzerine etkileri çok daha az, lokal anesteziklere ihtiyaç duyulmuştur.
Bupivakainin kardiyovasküler sistem yan etkilerinin rasemik karışım olmasından
ileri geldiği, S (-) bupivakainin bu bakımdan daha güvenilir olduğu anlaşılmıştır
(47,75,76).
Levobupivakain, rasemik bupivakainin S (-) enantiyomeridir. S (-) izomerin inaktif
durumdaki kardiyak sodyum kanallarına afinitesi R (+) izomerden daha düşüktür
(47,75,76). Yapılan araştırmalarda, levobupivakainin bupivakain ile benzer farmakokinetik
özellikler gösterdiği ve daha az kardiyotoksik ve nörotoksik olduğu gösterilmiştir.
Kardiyovasküler ve santral sinir sistemi yan etkilerin belirgin olarak düşük olması
nedeniyle levobupivakain, rasemik bupivakaine iyi bir alternatif olarak görülmektedir
(36,38,48,77).
Levobupivakainin başlangıç ruhsatında önerilen maksimum tek dozun 150 mg ve
24 saatlik maksimum dozun 400 mg olması yönündedir. Levobupivakainin artmış güvenlik
aralığından dolayı hastalara bölünmüş dozlar halinde daha fazla ilaç uygulanabileceği
bildirilmiştir. Crews ve ark. (64) % 0,5 ‘lik levobupivakain ile yapılan aksiller brakiyal
pleksusu blokajının sonuçlarına dayanarak en yüksek uygulanan tek dozun 300 mg veya 3
mg/kg olduğunu bildirmişlerdir. Bu çalışmada 374 µg/ml ‘ye ulaşan plazma
konsantrasyonuna rağmen SSS veya KVS toksisitesi izlenmediği ve buna dayanarak
yüksek dozlarda da levobupivakainin güvenilir olduğu belirtilmiştir. McLeod ve ark. (41)
yaptıkları çalışmada 59 hastanın 8’ine 50 mg, 6’sına 600 mg ve kalanına 400 mg
levobupivakain uygulaması sonucu hiçbir toksisite işaretine rastlanmadığı bildirilmiştir
Bu çalışmada elektif histerektomi ameliyatı geçirecek ASA I-II gurubuna ait 25’er
kişilik iki grup hastada epidural aralığa 85 mg % 0.5 izobarik levobupivakain ile aynı
dozda uygulanan izobarik bupivakain, anestezik ve hemodinamik parametreler açısından
karşılaştırılmıştır. Çalışmaya katılan hastaların hiçbirinde toksisite belirtilerine
rastlanmamıştır. Bu sonucu hastaların düşük risk grubundan seçilmesi ve dozun yüksek
sınırlarda olmamasına bağladık.
Epidural anestezinin yayılımı hastanın yaş, boy ve ağırlık parametrelerine bağlı
olarak değişkenlik göstermektedir. Çalışmaya aldığımız iki grup arasında yaş, boy, ağırlık
açısından istatistiksel olarak anlamlı fark görülmedi (p>0.05), yayılma seviyeleri benzer
olarak saptandı.
55
Cox ve ark. (51) 88 hastada yaptıkları çalışmada epidural anestezi amaçlı
uygulanan 15 ml % 0,5’lik ve % 0,75’lik levobupivakainin, % 0,5’lik bupivakain
uygulanan hastalar kadar iyi tolere edildiğini, duyusal blok oluşturma ve maksimal yayılma
veya motor blok oluşum zamanı arasında farklılık olmadığını duyusal blok zamanının %
0,75 levobupivakain için yaklaşık 460 dk, % 0,5 levobupivakain için yaklaşık 377 dk
olduğunu, aynı dozlardaki bupivakaine (yaklaşık 345 dk) göre duyusal blok zamanının 32
veya 45 dk daha uzun olduğunu, levobupivakain uygulanan 29 hastadan 14’ünde,
bupivakain uygulanan 29 hastadan ise sadece 9 tanesinde motor blok gelişmediğini
bildirmişlerdir.
Cox ve ark. (51) ile Kopacz ve Allen (67) epidural anestezide levobupivakain için
duyusal blok etki başlangıç zamanını levobupivakainin enjeksiyonunun
tamamlanmasından yaklaşık 5 ile 15 dk arasında olabileceğini ve bu durumun bupivakain
ile etki başlangıç zamanına benzediğini bildirmişlerdir.
Çalışmamızda her iki grupta da cerrahi girişim için yeterli duyu bloğuna ulaşma
zamanları arasında fark olmadığı görülmüştür (Grup B’de 23.16 dk ve Grup L’de 22.76
dk). Motor blok başlama zamanı (Grup B’de 12.24 dk Grup L’de 12.84 dk). Duysal
bloğunun iki segment gerilemesi için geçen zaman Grup B ve Grup L’de benzer
bulunmuştur (Bupivakain 174.4 dk, Levobupivakain 172.6 dk). Alt ekstiremitelerde motor
bloğun gerileme zamanı (Bupivakain grubunda 176.45 dk ve Levobupivakain grubunda
165 dk) olarak bulundu. Bu sonuçlara göre Grupların duyusal blok başlama, duyusal blok
gerileme süresi, motor blok başlama ve gerileme süresi, duyusal bloğun T
6
’ya ulaşma
süresi, ilk analjezik ihtiyacı süresi ve operasyon süresi ortalamaları arasında istatistiksel
olarak anlamlı fark gözlenmemiştir (p>0.05).
Kopacz ve ark. (68) epidural anesteziyle alt abdomen cerrahisi geçiren 56 hastaya
20 ml % 0,75’lik levobupivakain ile % 0,75’lik bupivakain uygulayarak duyusal blok
başlama zamanının benzer olduğunu (yaklaşık 14 dk.) ancak levobupivakain grubunda
duyusal bloğun uzun süreli olduğunu (levobupivakain için 551 dk, bupivakain için 505 dk),
duyusal bloğun T
5
seviyesindeki en yüksek değerine ulaşma zamanının levobupivakain
için 24,3 dk, bupivakain için 26,5 dk olduğunu saptamışlardır.
Çalışmamızda duyusal bloğun levobupivakain grubunda T
6
seviyesindeki en
yüksek değerine 23.16 dk. bupivakain grubunda T
6
seviyesindeki en yüksek değerine 22.76
dk’lık zamanda ulaştığını gözlemledik.
56
Kopacz ve Allen (67) aynı dozlarda bupivakain ve levobupivakain verdikleri
hastalarında levobupivakainle ortalama motor blok zamanının yaklaşık 1 dk daha kısa
olduğunu, bupivakain alan hastaların %71’ne karşılık levobupivakain alanların sadece
%14’ünde 30 dk içinde alt ekstremite bloğu oluştuğunu bildirmişlerdir.
Bizim çalışmamızda, gruplara ait motor blok derecelerinin dağılımının zaman
içerisindeki değişimleri karşılaştırıldığında gruplar arası farklılık bulunmamaktadır
(p>0.05). Grup B olgularında motor blok derecesi 45. dk.’da pik seviyeye ulaşmış olup,
(Bromage: 2,48) sonraki zamanlarda azalarak 300. dk.’da sadece bir hastada motor blok
devam etmiştir. Grup L olgularında ise; motor blok seviyeleri 10. dk. hariç daha yüksek
bulunmakla birlikte istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmemiştir (p>0.05). Motor
blok pik seviyeye 45.dk.’da gelmiştir (Bromage: 2,52). 60. dk.’da aynı seviyede kalarak
sonraki zamanlarda azarak 300. dk.’da tamamen ortadan kalkmıştır.
Bader ve ark. (78) 18-40 yaşındaki elektif sezeryan ameliyatı geçirecek 6 kadın
hastayı epidural yoldan 30 ml % 0,5 bupivakain ile 30 ml % 0,5 lepobupivakain
uygulayarak karşılaştırdıklarında duyusal blok başlama, T
10
’a gerileme ve duyusal bloğun
tamamen kaybolma zamanı açısından bir farklılık oluşmadığını, tüm hastalarda epidural
enjeksiyon tamamlanmasından 30 dk.sonra motor blok geliştiğini (Bromage skoru 2 veya
3) ve motor bloğun kaybolma zamanının lepobupivakain için 241 dk, bupivakain için 265
dk. olduğunu saptamışlardır.
Çalışmamızda, motor blokajın maksimum yayılımın olduğu 45. dk.’da Bromage
skoru B’de 2 hastada 0, 5 hastada 1, 7 hastada 2, 11 hastada 3 iken, Grup L’de ise 3
hastada 0, 4 hastada 1, 4 hastada 2, 9 hastada 3 olarak değerlendirilmiştir.Bunun
sonucunda Bromage skorlamasına göre Grup B’de 18 hastada 2 ve 3. derecede, Grup L’de
13 hastada 2. ve 3. derecede motor blok gözlendi.Motor bloğun tamamen kaybolma
zamanının Grup B’de Grup L’den daha uzun olduğu gözlemlenmiştir.
Dyhre ve ark (79) invitro çalışmalarında, % 0,5 lik levobupivakain ile motor blok
süresinin, % 0,5 lik bupivakainden daha kısa olduğunu ve diğer bir çalışmada % 0,125 ’lik
bupivakainin % 0,125 ’lik levobupikainden daha belirgin anestezik etki yapıldığını rapor
etmişlerdir.
Burke ve ark. (56) % 0,25 ile Convery ve ark. (52) % 0,125 konsantrasyonlarda
bupivakain ve levobupivakain ile yaptıkları randomize çift kör çalışmada doğum analjezisi
57
amacıyla lomber epidural yoldan verilen bupivakain ve levobupivakainin benzer analjezik
etki yaptığını bildirmişlerdir.
Çalışmamız, lomber epidural yoldan verilen bupivakainin 364 dk. levobupivakainin
ise 315 dk. analjezi oluşturduğunu, iki ilacın benzer analjezik etki yaptığını göstermiştir.
Burke ve ark. (61) tarafından plain levobupivakain % 0,5 (3 ml 15mg) ile yapılan
karşılaştırmasız bir çalışmada blok basıncının çok hızlı olduğu ve duyusal blok sürecinin
6,5 saat ve motor blok sürecinin 4,4 saat olduğunu, sefalik yayılım genişliğinin hastalar
arasında çok değişken olduğu, maksimum blok yükseklik aralığının L3-T4 arasında
olduğunu, maksimum yayılımın ortalama 25 dk.sonra oluştuğunu, hastaların % 95’inde
tam motor blok görüldüğü bildirilmiştir.
Bu çalışmamızda; levobupivakain grubunda motor blok süresi 300 dk. maksimum
duyusal blok yüksekliği T4 düzeyinde, maksimum motor blok yayılım 45 dakika sonra
olup hastaların % 36 sında tam motor blok görülmüştür.
Cox ve ark.(51), Burke ve ark. (61) Bader ve ark. (78), Kopacz ve Allen’in (67)
yaptıkları çalışmalarda, SAB, DAB, OAB, KAH, SpO
2
ölçüm parametrelerini
değerlendirmişler, iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır. Biz de çalışmamızda,
aynı paramatreleri karşılaştırdık. Bazal değerlere göre epidural blok sonrası bu
parametrelerde azalma saptanmakla birlikte istatistiksel olarak anlamlı değildi.
Cox ve ark. (51) yaptıkları çalışmada 18 hastada cerrahi boyunca rapor edilen en
sık yan etkinin hipotansiyon olduğunu, kardiyovasküler değişiklik üzerine olan etkilerin
(kalp hızı ve kan basıncı) gruplar arasında belirgin farklılık göstermediği, hiçbir ciddi
aritmi oluşmadığını, levobupivakain kullanılan 59 hastadan sadece 3 hastada, bupivakain
kullanan 29 hastada ise sadece 2 hastada minor EKG anormallikleri olduğunu
bildirmişlerdir.
Bader ve ark. (78) sezeryan ameliyatı olan kadınlarda epidural anesteziyle % 0,5
(150 mg) levobupivakain ve % 0,5 (150 mg) bupivakain ile uygulanan çalışmada
hipotansiyon insidansının levobupivakain alanlarda bupivakain alanlara göre daha düşük
olduğunu görmüşlerdir.
Çalışmamızda, perioperatif dönemde görülebilecek yan etkilerde gruplar arası
istatiksel anlamlı farklılık belirlenmedi. Grup B’de; 12 hastada hipotansiyon, 3 hastada
bradikardi, 13 hastada bulantı-kusma, 4 hastada titreme, 3 hastada öksürük saptanır iken
Grup L’de; 10 hastada hipotansiyon, 3 hastada bradikardi, 7 hastada bulantı-kusma, 9
58
hastada titreme, 2 hastada öksürük görüldü. Operasyon sonrası yan etkiler
karşılaştırıldığında ise Grup B’de; 1 hastada baş ağrısı, 5 hastada sırt ağrısı saptanırken,
Grup L’de; 3 hastada baş ağrısı saptandı. Postoperatif dönemde görülen yan etkilerde
gruplar arası anlamlı fark belirlenmedi. Her iki grupta hiçbir EKG anormalliğine
rastlanmadı.
Kopacz ve Allen (67) levobupivakain ve bupivakaini yan etkileri bakımından
karşılaştırdıklarında benzer tolere edilebilirlik profili sergilediğini, epidural yoldan
levobupivakain kullandıkları çalışmada, vasküler absorbsiyon veya doğrudan intravasküler
enjeksiyon sonrası kardiyak depresyon veya SSS toksisitesine rastlamadıklarını, yanlışlıkla
intravasküler enjeksiyon yapılan bir hastada minimal SSS semptomları (geçici ajitasyon ve
dezoryantasyon) görüldüğünü, KVS toksisitesine ait bulgulara rastlamadıklarını
bildirmişlerdir.
Lokal anesteziklerin KVS toksisitesi, hem miyokardiyal depresyonla hem de
aritmilerle kendini gösterir. Preklinik çalışmalar levobupivakainin KVS etkilerinin çok az
olduğunu göstermektedir (47,49,80).
Bardlesy ve ark. (49) üç gönüllüden oluşan bir çalışmalarında, bilinçli olarak orta
dereceli SSS semptomları oluşturacak şekilde 10 mg/dk levobupivakaini intravasküler
verdiklerini, miyokardiyal fonksiyonlardaki etkinin levobupivakainde bupivakainden çok
daha az olduğunu, orta dereceli SSS semptomlarının levobupivakainde daha yüksek
dozlarda ortaya çıktığını (levobupivakain 56,1 mg, bupivakain 47,9 mg) bildirmişlerdir.
Bupivakain toksisitesinde en önemli tehlike malign kardiyak aritmilerin
oluşmasıdır. Huang ve ark. (47) 14 koyunda yaptıkları çalışmada, 200 mg’ın üzerinde
levobupivakain ve bupivakain uyguladıklarını, ancak QRS’nin genişlemesi ve aritmilerin
gelişmesi için bupivakaine göre daha büyük dozlarda levobupivakain gerektiğini
bildirmişlerdir.
Cox ve ark. (51) epidural yoldan % 0,5’lik 15 ml (75 mg) veya % 0,75’lik 15 ml
(112,5 mg) levobupivakain verilmesinden sonra oluşan minor EKG anormalliklerinin sinüs
taşikardisi, ektopik alımlı sinüs bradikardisi ve minor ters T dalgası ile olan sinüs
taşikardisi olduğunu belirtmişlerdir.
Çalışmamızda, her iki grupta da EKG’de herhangi bir anormalliğe rastlanmadı.
Bardlesy ve ark. (49) ile Kopacz ve Allen (67) yaptıkları çalışmada, hayvanlarda
gözlendiği gibi insanlarda da levobupivakainin miyokardiyal kontraktilitenin doğrudan
59
depresyonunda bupivakainden daha güvenilir olduğunu bildirmişlerdir. Obstetrik
girişimlerde yapılan çalışmalarda levobupivakain ve bupivakain kullanıldığında, fetal
çıkışta levobupivakain verilen grupta daha az inotropik etki ve daha az aritmojenik
potansiyel (yüksek dozlarda QT aralığının daha az uzaması) görülmüştür.
İnvitro çalışmalarda levobupivakainin 2 enantiomerinden daha az kardiyotoksik
potansiyele sahip olduğu gösterilmiştir. Foster ve Markham (38), bupivakain verilen 7
hayvandan 3’ünün birden bire başlayan ventriküler fibrilasyon gelişmesi sonucu öldüğünü,
aynı dozda levobupivakain uygulanan hayvanlarda sadece fatal olmayan aritmilerin (tek
prematüre ventriküler kontraksiyonlar, bigemine kontraksiyonlar) görüldüğünü
bildirmişlerdir.
Gristwood ve ark. (39) yaptıkları bir çalışmada, 14 sağlıklı erkek hastada
bupivakain veya levobupivakainin dakikada 10 mg (iv) verilmesini takiben levobupivakain
grubunda enjeksiyon fraksiyonunda ve ortalama stroke indeksinde çok hafif azalma
olduğunu, her iki ajanın da PR ve QT intervalinde çok az artışlar oluşturduğunu
göstermişlerdir.
Hayvan çalışmalarında SSS semptomları ve konvulziyonun bupivakainde
levobupivakainden daha düşük dozda oluştuğu gösterilmiştir. Van ve ark. (48) 12 gönüllü
hastada yaptıkları çift-kör randomize çalışmada, iv uygulanan 40 mg levobupivakainin 40
mg bupivakaine göre, EEG’de SSS depresyonun levubupivakain ile daha az olduğunu
bildirmişlerdir.
Bay–Nielsen ve ark. (55) inguinal herniografi geçirecek 66 erkek hastada %
0,25’lik levobupivakain ve % 0,25’lik bupivakainden 50 ml uygulayarak anestezik ve
analjezik etkinlikleri karşılaştırılmış ve peroperatif ağrı skoru değerlerini kaydetmişler,
postoperatif supin pozisyonundaki ağrı skoru açısından gruplar arasında hiçbir fark
gözlenmediğini, aynı şekilde supin pozisyonundan oturur pozisyona geçişte ve yürür
durumda da farklılık oluşmadığını saptamışlardır.
Bu çalışmamızda da analjezi kalitesi; Grup B de 23 hastada iyi, 2 hastada orta
olarak değerlendirilirken Grup L de 24 hastada iyi, 1 hastada orta olarak bulunmuştur.
Kingsnort ve ark. (80) elektif inguinal herni cerrahisinde 69 hastayı içeren bir
çalışmada infiltrasyon anestezisinde kullanılan levobupivakain kalite açısından
bupivakainden farklı olmadığını, ancak levobupivakain uygulanan kişilerde postoperatif
60
analjezi gereksiniminin istatiksel açıdan anlamsız da olsa daha fazla olduğunu
bildirmişlerdir.
Olgularımız ilk analjezik ihtiyaç sürecindeki VAS değerleri açısından
karşılaştırıldığında, Grup B’de 1.96, Grup L’de 1.92 olarak saptanarak istatistiksel olarak
anlamlı farklılık tespit edilmemiştir.
Dostları ilə paylaş: |