Multipl skleroz (Multiple Sclerosis; ms) tanim ms beyin ve omuriliğin bir hastalığıdır


MS’de Sinir Sisteminde plak oluşumu dışında da etkilenmeler vardır



Yüklə 422 Kb.
səhifə3/26
tarix07.01.2017
ölçüsü422 Kb.
#5034
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   26

MS’de Sinir Sisteminde plak oluşumu dışında da etkilenmeler vardır.

Yeni yapılan inceleme çalışmaları plak görünmeyen beyin bölgelerinde de etkilenmeler olabildiğini göstermiştir. Bu sinsi etkilenmelerin zamanla dokuda geri dönüşümsüz hasarlar oluşturabildiği anlaşılmıştır. Bu tür etkilenmeler ile ilgili olduğu düşünülen beyin ve omurilik hacminde zamanla oluşan azalmanın (Atrofi) plak sayısı ve yerleşiminden bağımsız olabileceği son zamanlarda daha iyi anlaşılmıştır.

Atrofi miktarı ile MS’in yarattığı özürlülük arasında bağlantı vardır.

Olağan bir MR incelemesinde görüntü oluşturmayan, başka bir deyişle bugünkü teknoloji ile yeterince göremediğimiz, sinir sisteminde plak dışı bir başka etkilenme sürecinin de var olduğuna ilişkin yeterli kanıt saptanmıştır. Bu etkilenme zamanla ilerleyici bir doku kaybına, Atrofi’ye neden olmaktadır.

Örneğin, bilişsel işlevleri bozulan (akli yetenekleri etkilenen) MS’lilerde bazı özel beyin bölgelerinin hacmindeki azalmanın (atrofinin) sorunun nedeni olduğu anlaşılmıştır.

Aynı şekilde ayaklarındaki güçsüzlük ve kasılmalar yüzünden yürüyemediği için özürlü hale gelen bazı MS’lilerin sorununun omurilik atrofisinden kaynaklandığı da anlaşılmıştır.

Bu konudaki hızlı teknolojik gelişim sayesinde, her bir MS’li birey için ayrı ayrı gelecek öngörüsünde bulunmak yakın zamanda mümkün olabilecektir.

MS bir değil birkaç farklı hastalık olabilir.

MS’de plak gelişim evreleri belirtilen sırayı izlemeyebilir. Plak oluşumu dışındaki farklı bazı özellikler daha belirgin olabilir. Aynı oluşum ve gelişim aşamalarını gösteren bireylerde beyin ve omurilik incelemeleri farklılıklar gösterebilir. Bu nedenlerle de, MS’in birkaç farklı hastalık olabileceği düşünülür.




NEDENİ

Multipl Skleroz’un neden oluştuğu kesin olarak bilinmemektedir.

MS yaratabilecek nedenler üzerine yapılan olağanüstü çok sayıdaki incelemeye rağmen hala kesin olarak MS’den neyin sorumlu olduğu ortaya çıkarılamamıştır.

MS’e genetik bir yatkınlık söz konusudur.

MS konusunda, genetik yapı üzerindeki çalışmalardan elde edilen bazı sonuçlar vardır.

Bilindiği gibi insanda her hücrenin çekirdeği içersinde bir sarmal şeklinde bükülüp çok özel şekilde sıkışarak yerleşmiş genetik bir hazine vardır. Bu genetik hazineye DNA adı verilir. İnsan DNA’sı her biri üzerinde pek çok ama pek çok bilgi kodlanmış olan 46 adet kromozomdan oluşur. Bunlardan bir olan 6. Kromozomun kısa kolundaki MHC (Major Histocompatibility Complex) bölgesinin MS için genetik belirleyici olduğunu gösterilmiştir.

Genetiğine ilişkin bilgiler gün geçtikçe artmaktadır.

MHC bölgesinde bulunan HLA (İnsan Lökosit Antigeni) allelleri (Belli bir işle görevli daha sınırlı bir gen bölgesi) ile, bazı hastalıklar, özellikle de yangısal (enflamasyonlu ) hastalıklar arasında bağlantılar olduğu anlaşılmıştır. Bu hastalıkların büyük bölümünün Otoimmun Hastalıklar olduğu da ortaya çıkmıştır. Yangısal bir özellik taşıyan MS’in de bu bölge ile ilintili olduğunun anlaşılması, MS’in de otoimmun bir hastalık olabileceği yönündeki kanıyı güçlendirmiştir. HLA alt tipleri ırksal ve kişisel farklılar gösterir. Bazı HLA alt tiplerini taşıyan kişiler MS’e yakalanma olasılığı taşırlarken, bazı başka alt tipleri taşıyanlar yakalanma olasılığı taşımazlar. Olasılık mutlak demek değilse de, bazı genetik özelliklere sahip kişilerin MS’e yakalanmaya yatkınlıkları, bazılarının ise korunmuşlukları söz konusudur.

MS genetiği konusunda son söz söylenmiş değildir.

Son yıllarda genetik biliminde kaydedilen ilerlemeler MS’de genetik yatkınlıktan sorumlu olan gen noktalarını belirleme çalışmalarını sürdürmektedir. Bugünkü bilgimiz, bu yatkınlığın tek bir gen bölgesinden kaynaklanmadığı, tersine birden çok genomun (küçücük gen alanları), yatkınlığı beraberce oluşturdukları şeklindedir. Bu durum Poligenetik MS Yatkınlığı diye bilinir.

MS klasik anlamda genetik bir hastalık değildir.

Yukarıda aktarılan bilgiler, MS’in klasik bir ailesel ve kalıtsal hastalık olduğu, MS’lilerin hastalığı anne ya da babalarından ya da soylarında aldıkları ve MS’lilerin çocuklarının da MS’li olacağı şeklinde, yorumlanmamalıdır. Klasik kalıtımsal hastalık değerlendirmesi şeklindeki bu yorumlara dayanak oluşturacak bir çok hastalık vardır. Ama MS bunlardan biri değildir.

Genetik hastalık kavramı son on yıllar içersinde çok genişlemiştir. Kalıtsal ve genetik kavramlarının eşanlamlı olmadığı da hatırlanmalıdır.

MS hakkındaki genetik bilgi şöyle özetlenebilir;

Temel özellikleri anlaşılmış (HLA loküsü) ancak ayrıntıları belirlenememiş bir genetik altyapıya sahip bireylerin MS olabilme potansiyelleri vardır. (Bu genetik altyapıya sahip olmayanların ise MS olmayacakları düşünülür.) Bu genetik altyapının üzerine yaşamın herhangi bir evresinde eklenen bir etkenin MS’i yaratması söz konusudur ancak bunun ne olduğu hala araştırılmaktadır.

Kişinin kendi bedenine yönelen savunma düzeneği MS’in nedeni olabilir.

Vücut, zararlı olabileceği gerekçesiyle, yabancı şeylerden kendini korumak için bir çok iç düzenlemeye sahiptir. Savunma amaçlı olan bu çok karmaşık düzenlemenin tümüne birden “İmmun Sistem” adı verilir. İmmun düzeneğe temel oluşturan genetik düzenlemenin temelleri hakkındaki bilgiler de hızla artmaktadır.

İnsan immun sistemi, bazen kendi doku ya da hücrelerine karşı da (Hatalı olarak) harekete geçebilir. Bu gereksiz savunma alarmı sürekli hale geldiğinde saldırıya uğrayan bedensel yapı tahrip olur. Bu tür hastalıklar “Otoimmun Hastalıklar” adıyla anılır.

İnsanlarda otoimmun olduğu kesinleşmiş pek çok hastalık vardır.

MS’in bir Otoimmun Hastalık olduğuna ilişkin bir çok ipucu saptanmıştır.

MS’in başlangıcında, iltihap hücrelerinin (Özellikle lenfositlerin) kandan beyne göç etmesi ve sonrasında aksonun myelin kılıfının bu hücreler tarafından hasara uğratıldığının saptanması, “Otoimmun bir hastalık” varsayımı için bir ipucudur. Bu saldırının nedeni, moleküler yapısı myeline benzeyen bir virus ya da bakteri ile lenfositlerin beyne göç etmeden önce karşılaşması olabilir. Yangı (iltihap) oluşturan lenfositlerden oluşan her bir küme, bir başka mikrobu tanımak üzere önceden özelleştirilmişlerdir. Bu özelleştirme eğitimi sırasında bir molekül benzerliği yüzünden yanlış yapıya karşı saldırgan hale getirilen bir lenfosit kümesinin myelin saldırısını başlatıyor olması, en çok kabul edilen varsayımdır.


Yüklə 422 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin