BİBLİYOGRAFYA ve ÖNERİLEN KİTAPLAR
LİSTESİ
(Hiçbir şekilde tam değil, ama temsilidir. Yazar isimleri alfabetiktir)
İsim
Kitap
Basım
Bernhard,
Bennet ve
Rice.
New Handbook of the Heavens
New York,
1948
Budge, E.A.
Amulets ve Talismans
New York,
1970
Crowley, A.
Book Four
Teksas, 1972
Crowley, A.
The Book of Thoth
New York,
1969
Crowley, A.
Liber AL vel Legis
New York,
1977
Crowley, A.
Magick
New York
Cumont, F.
Oriental Religions in Roman
Paganism
New York,
1956
Dornseiff.
Das Alphabet in Mystik ve Magie
Stoicheia 7,
Leipzig 1925
Drower,
E.S.
The Book of the Zodiac
Londra,1949
Fairservis,
W.A.
The Origins of Oriental
Civilisation
New York,
1959
Fossey, C.
La Magie Assyrienne
Paris, 1902
de la Fuye,
A.
“Le Pentagramme Pythagoricien,
sa diffusion, son emploi dans la syl-
labaire cuneiforme.” Babyloniaca
Paris, 1934
Genouillac
“Les dieux de l’Elam” Recueil de
Travaux relatifs a la philologie et a
l’archaeologie Egyptiennes et
Assyriennes.
Paris, 1904
(ed.Maspero)
57/284
Grant, K.
Aleister Crowley ve the Hidden
God
New York,
1974
Grant, K.
The Magical Revival
New York,
1973
Gray, J.
Near Eastern Mythology
New York,
1969
Griffith &
Thompson
The Leyden Papyrus
New York,
1974
Hooke, S.H.
Babylonian ve Assyrian Religion
Oklahoma,
1975
Hooke, S.H.
Middle Eastern Mythology
New York,
1975
King, L.
Babylonian Magic ve Sorcery
Londra, 1896
Kramer,
S.N.
History BeginsAt summer
New York,
1959
58/284
Kramer,
S.N.
Mythologies of the Ancient
World (ed)
New York,
1961
Kramer,
S.N.
Sumerian Mythology
Pennsylvania,
1972
Laurent
La Magie et la Divination chez
les Chaldeo-Assyriennes
Paris, 1894
Lenormant,
F.
Science Occult; La Magie chez
les Chaldeens
Paris, 1874
Lovecraft,
H.P.
Tales of the Cthulhu Mythos
New York,
1973
Lovecraft,
H.P.
At The Mountains of Madness
New York,
1973
Lovecraft,
H.P.
The Dunwich Horror
New York,
1963
59/284
Lovecraft,
H.P.
The Lurker at the Threshold
(with
August Derleth)
New York,
1971
Mason, H.
Gilgamesh (ed.)
New York,
1972
Neugebauer,
O.
The Exact Sciences in Antiquity
New York,
1969
Pritchard, J.
Near Eastern Texts Relating to
the Old Testament
Princeton,
1958
Pritchard, J.
The Chaldean Oracles of Zoroast-
er “Sapere Aude”
New York
Seignobos,
S.
The World of Babylon
New York,
1975
Seligmann,
K.
Magic, Supernaturalism, ve
Religion
New York,
1968
60/284
Shah, I.
Oriental Magic
New York,
1973
Shah, I.
The Secret Lore of Magic
New York,
1972
Shah, I.
The Sufis
New York,
1973
Tallqvist,
K.L.
“Die Assyrische Beschworungs-
serie Maqlu nach dem originalem
im British Museum Heraus-
gegeben” Acta Societatis Scientiar-
um Fennicae
Helsingfors,
1895
Thompson,
R.C.
Reports of the Magicians ve
Astrologers of Nineveh ve Babylon
Londra, 1900
Thompson,
R.C.
Semitic Magic
Londra, 1904
Thompson,
R.C.
The Devils and Evils Spirits of
Babylonia
Londra, 1904
61/284
DELİ ARABIN TANIKLIĞI
(Birinci Bölüm)
Bu, MASSHU’nun üç mührüne sahip olduğum yıllarda gördüklerim-
in ve öğrendiklerimin tanıklığıdır. Bin bir ay gördüm ve bu, bir insanın,
Peygamberlerin daha çok yaşadığı söylense de, kısa ömrü için
yeterlidir. Ben güçsüzüm ve hastayım ve büyük bir yorgunluk, bitkin-
lik taşıyorum ve iç çekişler, karanlık bir fener gibi göğsümde asılı dur-
uyor. Yaşlıyım.
Kurtlar gece yarısı konuşmalarında benim ismimi taşırlar ve bu
suskun, anlaşılmaz ses beni uzaklardan çağırır. Ve çok daha yakın-
lardaki bir ses, habis sabırsızlığıyla kulağımın içine haykırır. Ruhumun
ağırlığı, dinleneceği nihai yere karar verecek. Bu zamandan önce,
buraya dışarıda azametle yürüyen ve her insanın kapısında bekler halde
yatan korkularla ilgili her şeyi buraya yazmalıyım, çünkü bu eskinin
kuşaktan kuşağa geçen, ama Kadimler’e (onların isimleri karalansın!)
tapan çok az insan dışında unutulan kadim sırrıdır.
Ve ben bu görevi bitiremezsem, buradakileri al ve geri kalanını kend-
in keşfet, çünkü zaman kısa ve insan türü her yönden, her kapıdan, her
yıkık bariyerden, deliliğin sunaklarında duran akılsız yardakçılardan
gelecek, kendisini bekleyen kötülüğü ne biliyor ne de anlıyor.
Çünkü bu ölülerin kitabıdır, IGIGI’nin düzlüklerinde hayatımı teh-
likeye atarak, ıssızlıkların gezginleri dışındaki gaddar göksel ruhlardan
onu alır almaz yazmaya başladığım, Kara dünyanın kitabıdır.
Bu kitabı okuyan herkes, insanın meskeninin zamanın başlangıcından
önceki bir zamanda tanrıların ve demonların şu Kadim ırkı tarafından
görüldüğü ve teftiş edildiği ve insanın yaratılışından önce, Yaşlı Tan-
rılar, Kaldeliler tarafından bilinen şekliyle, MARDUK’un ve Majisyen-
lerin Tanrısı EFENDİMİZ ENKI’nin ırkı uzayda yürüyorken,
Dünyaları birbirinden ayıran, kozmosun bir yerinde meydana gelen un-
utulmuş savaşın intikamını almak istedikleri konusunda uyarılsın.
Bil ki, öyleyse, bütün Tanrı kuşaklarına ve aynı zamanda Azonei’nin
mekanlarına ayak bastım ve ölümün ve sonsuz susuzluğun,
GANZIR’in, Babil inşa edilmeden önce UR’da yapılan kapıdan
ulaşılan pis mekanlarına indim.
Bil ki, isimleri insan toplumlarınca artık bilinmeyen ya da asla bilin-
memiş olan her tavırdaki ruh ve demon ile konuştum. Ve bunlardan
bazılarının mühürleri burada yazılmıştır. Buna rağmen diğerlerini, seni
terk ettiğimde yanımda götürmem gerekiyor. ANU ruhuma merhamet
et!
Hiçbir haritanın göstermediği, bilinmeyen ülkeleri gördüm. Çöllerde
ve ıssız topraklarda yaşadım ve demonlarla, boğazlanmış insanların
ruhlarıyla ve doğum yaparken ölen kadınlarla, dişi hayalet
LAMMASHTA’nın kurbanlarıyla konuştum.
Efendimizin sarayını arayışımda denizlerin altında yolculuk ettim ve
kaybolmuş uygarlıkların anıtlarının taşlarını buldum ve bazılarının
yazılarını deşifre ettim, diğerleri ise yaşayan her insana hala sır olarak
kaldı. Ve bu uygarlıklar bu kitabın içindeki bilgi yüzünden yok edildi.
Yıldızların arasında yolculuk ettim ve Tanrıların önünde korkudan
titredim. En sonunda, ARZIR’in kapısından geçmenin formüllerini bul-
dum ve kötü IGIGI’nin yasak krallıklarına geçtim.
Demonları ve ölüleri uyandırdım.
Yıldızlara ulaşmak ve HADES’in çukurlarının en dibine dokunmak
için inşa edilmiş Tapınakların tepesinden, gerçeğe ve görülebilir olana
çağırdım atalarımın ruhlarını. Kara majisyen AZAG-THOTH ile güreş
63/284
tuttum beyhude yere ve INANNA’ya ve kardeşi MARDUK’a, çift
yüzlü BALTA’nın Tanrısına yakararak Dünya’ya firar ettim.
Hayaletler sürüsünü çağırarak Doğunun ülkelerine karşı orduları
ayaklandırdım kendime tebaa yaptım onları ve bunu yaparak kafirlerin
Tanrısı, ateşler üfleyen ve bin yıldırım gibi kükreyen NGAA’yı
buldum.
Korkuyu tanıdım.
Kadimlerin dünyamıza giriş için durmaksızın aradığı, nöbet tuttuk-
ları, dışarıya açılan kapısını buldum. Kadimlerin, isimleri, rahiplerinin,
güç ararken dehşet dolu, şer kapısını ardına kadar açarak bir saat içinde
yok olan bazı ölü uygarlıkların vasiyetnamesi, berbat MAGAN met-
ninde yazılı o Kadimin, Dışarının Kraliçesi’nin buharlarını kokladım.
Grekler tarafından Mezopotamya denilen yerdeki cahil bir çobanın
oğluyken, çok özel koşullar ile bu bilgiye sahip olmak için geldim.
Delikanlılık çağımda, Doğu’ya uzanan, orada yaşayan insanların
MASSHU dedikleri dağlar boyunca bir başıma yol alırken, üzerine üç
garip sembol oyulmuş olan gri bir kayaya rastladım. Bir insan boy-
unda, bir boğa enindeydi. Sapasağlam duruyordu, hareket ettiremedim.
Düşmana karşı kazanılan kadim bir zaferi göstermesi için bir kral
tarafından yapılmış bir eser olabileceği dışında, üzerindeki oymaları
daha fazla düşünmeden, beni oralarda başıboş dolaşan kurtlara karşı
koruması için kayanın hemen ayakucunda bir ateş yaktım ve uykuya
daldım, çünkü geceydi ve Bet Durrabia adındaki köyümden uzaktay-
dım. Shabatu’nun on dokuzunda, şafağın sökmesine üç saat kadar vardı
ki bir köpeğin, belki de bir kurdun, alışılmadık şekilde güçlü ve
yakından gelen ulumasıyla uyandım. Ateş köze dönmüştü ve bu kızıl,
ışıldayan kömür parçalarından üç oymalı taştan anıtın üzerine soluk,
dans eden gölgeler vuruyordu. Ben, yeni bir ateş yakmak için acele
ederken, gri kaya parçası, sanki bir güvercinmiş gibi, yavaşça havaya
64/284
yükselmeye başladı. Belkemiğimi kavrayan ve soğuk parmaklarıyla ka-
fatasımı saran korku yüzünden ne hareket edebildim ne de konuştum.
Azug-bel-ya’nın Dik’i bana, göründüğünden daha yabancı olmamıştı,
ilki ellerimde eriyor görünse de!
Biraz sonra, uzaktan gelen, yumuşak, haydutlara ait olma ihtimali,
daha yüzeysel bir korkuya kapılmama neden olan bir ses duydum ve
titreyerek, yabani otların arasına yuvarlandım. İlk sese başka bir ses
eklendi ve az sonra, hırsızlara ait siyah giysileri içinde birkaç adam,
olduğum yerin yakınında, en ufak bir ürkeklik belirtisi sergilemeden,
havada yüzen kayanın etrafını sararak bir araya geldi.
Kayanın üzerindeki üç oymanın, sanki kaya yanıyormuş gibi alev
kızıllığında parıldadığını açıkça görebiliyordum. Figürler, yalnızca
birkaç kelimesinin duyulabildiği, bilinmeyen -her ne kadar, ANU
ruhuma merhamet etsin!, bu ritüeller bana artık bilinmez gelmese de-
bir dilde dua ya da yakarılar mırıldanıyorlardı.
Yüzlerini ne görebildiğim ne de tanıyabildiğim figürler havada
kılıçlarıyla, dağ gecesi içinde soğuk ve keskince parıldayan vahşi ham-
leler yapmaya başladılar.
Yüzen kayanın altından, kayanın önceden durduğu yerden bir yılan
kuyruğu yükseliyordu. Bu yılan, gördüğüm diğerlerinden kesinlikle
daha genişti. En ince kısmı iki adamın kollarının birleşmiş hali kadar
vardı ve yükseldiği zaman, ilkinin sonunun çukurun içine ulaştığı daha
görülmeden, onu bir ikincisi takip ediyordu. Bunlar da başkaları
tarafından takip ediliyordu ve yer, bu muazzam kolların basıncı altında
sarsılmaya başladı. Rahiplerin -rahipler diyorum çünkü gizli bir gücün
hizmetçileri olduklarını anlıyordum- söylüyor olduğu büyülü şarkı
daha güçlü ve neredeyse histerik bir hale geldi.
IA! IA! ZI AZAG! IA! IA!! ZI AZKAK! IA! IA! KUTULU ZI
KUR! IA!
65/284
Saklandığım yer, şahit olduğum sahnenin yaşandığı yerden bayır
aşağı akan bir madde yüzünden yavaşça ıslanıyordu. Islaklığa dokun-
dum ve bunun kan olduğunu gördüm. Korku içinde çığlık attım ve
varlığımı ele verdim. Bana doğru döndüler ve kayayı kaldırdıkları
hançerlerle -kanın bu ruhların en önemli besini olduğunu, ki onlarca
savaştan sonra savaş alanının doğal olmayan bir ışıkla parlaması, orada
beslenen ruhların tezahüründen dolayıdır, şimdi bilmeme rağmen, o an
için sezemediğim mistik bir amaçla- göğüslerini kestiklerini tiksinerek
gördüm.
ANU hepimizi korusun!
Çığlığım ritüellerini kaos ve düzensizlik içine sokma etkisi göster-
mişti. Gelmiş olduğum patika boyunca var gücümle koştum ve
bazılarının, belki de ritüelleri bitirmek için orada kalmalarına karşın,
rahipler de koşarak peşimden geldiler. Soğuk gecede, yamaçtan aşağı
vahşice koştukça, kalbim göğsümden fırlayacak gibi atıyor ve başım
gittikçe ısınıyordu, parçalanan kayaların ve yıldırımların sesleri ardım-
dan geliyor ve koştuğum toprağı sarsıyordu. Telaş ve acele içinde yere
düştüm.
Silahsız olmama rağmen, kalkarak, bana saldıran her neyse
yüzleşmek için ondan tarafa döndüm. Şaşkınlık içinde, gördüğüm ne
kadim korkunun bir rahibi, ne de şu yasak sanatın icracılarından bir
ölülerle konuşan (Necromancer) değildi, yalnızca siyah giysilerin alt-
larında herhangi bir yaşamın veya bedenin varlığı görünmeksizin çi-
menlerin ve yabani otların üzerine düşüşünü gördüm.
Birincisine doğru ihtiyatla, yürüdüm, ince bir dal alarak giysiyi
yabani otların ve dikenlerin dolaşıklığından kurtararak kaldırdım.
Rahipten geriye kalan tek şey yeşil bir yağa benzeyen ve uzun süre
güneşin altında çürümeye yatan bir bedenin kokusuna sahip bir sümük
havuzuydu. Böylesine pis bir koku beni neredeyse alt etmişti, ama yine
66/284
de diğerlerini bulmak, aynı kaderin diğerlerinin de başına gelip
gelmediğini görmek için azmettim.
Birkaç dakika önce korku içinde koşarak indiğim yamacı çıkarak,
ilkiyle özdeş durumda olan karanlık rahiplerden bir diğerine rastladım.
İlerledikçe daha fazla giysiyi geride bırakıp, artık onları ters çevirmeye
cesaret edemeyerek yürümeye devam ettim. Ardından, en sonunda,
rahiplerin kumandası altında doğal olmayan bir biçimde havaya
yükselen gri kaya anıtına geldim. Bir kez daha toprağın üzerindeydi,
ama üstündeki oymalar hala doğaüstü bir ışıkla parlıyordu. Yılanlar ya
da yılan olduğunu düşündüğüm şeyler yok olmuştu. Ancak ateşin, artık
soğuyan ve kararan, ölü közlerinde bir metal levha parlamaktaydı. Onu
aldım ve onun da, taş gibi, ama bir dereceden sonrasını anlayamadığım
karmakarışık bir biçimde oyulmuş olduğunu gördüm. Taş ile aynı
işaretleri taşımıyordu, sanki bir zamanlar bildiğim ama uzun zamandır
unuttuğum bir dil gibi, karakterleri neredeyse okuyabileceğim hissine
kapıldım, ama yapamadım. Ay ışığı muskanın üzerine vurduğunda,
başım sanki bir iblis kafatasıma vuruyormuş gibi ağrımaya başladı,
çünkü onun ne olduğunu biliyordum ve kafamın içinde bir ses belirdi
ve bana bu şahit olduğum sahnenin sırlarını bir kelime ile söyleyiverdi:
KUTULU.
O anda, kulağımın içine şiddetle söylenmiş gibi, anladım.
Bunlar dışarıya açılan kapı olan gri kayanın üzerine oyulan
işaretlerdi:
67/284
68/284
Ve bu da elimde tuttuğum muskaydı ve şu kelimeleri yazdıktan sonra
onu her gün boynumda taşıdım:
Üç oyma sembolden, ilki yıldızların ötesinden gelen ırkımızın işare-
tidir ve bana bunu öğreten yaşlıların casusu Katib’in dilinde ARRA
olarak bilinir. En eski Babil şehrinin dilinde ise UR’dur. Yaşlı Tan-
rıların Aktinin Mührü’dür ve bunu gördüklerinde bunu bize veren on-
lar, bizi unutmayacaklardır. Yemin ettiler!
Gökyüzünün Ruhu, Hatırla!
İkincisi eski işarettir ve Yaşlı Tanrıların güçlerinin çağrılabileceği
yerlerde, uygun kelimeler ve şekillerle birlikte kullanıldığında
Anahtar’dır. Bir ismi vardır ve AGGA olarak adlandırılır.
Üçüncü işaret, Gözcünün Mührü’dür. BANDAR denir. Gözcü,
Yaşlılar tarafından gönderilen bir ırktır. Biri uyurken o nöbet tutar, uy-
gun ritüel ve kurbanlarla icra edilmelidir: bunun dışında, çağrılırsa,
kendi üzerinize döner.
Bu mühürler, etkili olmaları için, taşın üzerine oyulmalı ve toprağın
üzerine yerleştirilmelidir. Ya da, kurbanlığın sunağı üzerine yerleştiril-
melidir. Ya da, Büyülü Söz Kayası’nın yanına taşınmalıdır. Ya da,
birinin Tanrısı ya da Tanrıçası’nın madeni üzerine oyulmalı ve boyna
asılmalıdır, ancak dinsizin gözünden saklanmalıdır. Üçü içinde ARRA
ve AGGA ayrı olarak kullanılabilir, yani yalnız ve tek başına. Buna
karşın BANDAR, asla yalnız değil, biri ya da her ikisi ile birlikte kul-
lanılmalıdır, çünkü Gözcü’ye, Yaşlı Tanrılarla ve ırkımızla birlikte ant
içtiği aktinin hatırlatılması gereklidir, böyle olmazsa döner size gelir ve
sizi öldürür ve insanlarınızın gözyaşları ve kadınlarınızın feryatları ile
Yaşlı Tanrılar’dan imdat gelene kadar kasabanızı tahrip eder.
KAKAMMU!
Ateşin küllerinden kurtardığım ve ay ışığını yakalayan madeni muska
dışarıdan kapısına her ne gelirse ona karşı kuvvetli bir mühürdür
çünkü, onu görünce, geriye çekilirler
YALNIZCA
AYIN
IŞIĞINI
KENDİ
YÜZEYİNDE
YAKALADIĞINDA
Çünkü, ayın karanlık günlerinde, ya da ay bulutların içindeyken, bar-
iyerleri kırarak ya da dünya üzerindeki hizmetkarları tarafından girmel-
erine izin verilen Kadim ülkelerin hayaletlerine karşı çok ufak bir
korunma olabilir. Böyle bir durumda, ayın ışığı dünya üzerinde
parıldayana kadar hiçbir şekilde yardım dilenmemesi gerekir, çünkü ay
Zonei içinde en yaşlı olanı ve Paktımızın yıldızlı sembolüdür.
NANNA, Tanrıların Babası, Hatırla!
Bu yüzden, muska tamamıyla ay ışığı altında saf gümüşün üzerine
oyulmalıdır ki işlemeye başladığında ay onun üzerinde parlasın ve ay
büyülerinin özü ve bu Kitapta reçete edilen ritüeller burada verildikleri
haliyle uygulanmalıdır. Ve muska asla Güneş ışığına maruz
bırakılmamalıdır, çünkü UDU adı verilen SHAMMASH, kıskançlık
70/284
içinde, onun gücünün mührünü çalacaktır. Böyle bir durumda, kafuru
suyuyla yıkanması ve büyülü sözlerin ve ritüellerin bir kez daha uygu-
lanması gerekir. Ancak, çoğunlukla, başka bir tane yapmak daha iyidir.
Hayatımın azabı içinde size verdiğim bu sırlar asla dinsizlere ya da
bertaraf edilmişlere ya da Kadim Yılan’a tapanlara ifşa edilmek için
değil, kendi yüreğinde saklaman ve bu şeyler üzerine daima sessiz ol-
man içindir.
Huzur üzerinize olsun!
MASSHU Dağlarındaki o kader gecesinden bu yana, bana verilmiş
olan gizli bilginin arayışında kırsal bölgelerde dolaştım. Ve bu geçird-
iğim zaman, hiçbir karı edinemediğim, hiçbir evi ya da köyü yuvam di-
ye adlandıramadığım ve tüccarlarla pazarlık etmek ve onların
havadislerini ve adetlerini öğrenmek için, herhangi bir yolcunun
öğrenebildiği gibi üç beş dil öğrenerek, çeşitli ülkelerde, sıklıkla da
mağara ve çöllerde barındığım acı dolu ve bir başına bir yolculuktu.
Ancak benim asıl pazarlığım bu ülkelerde ikamet eden Güçlerin her
biriyleydi. Ve bir zaman sonra, daha önce, belki de rüyalarım dışında
hiçbir bilgim olmayan pek çok şeyi anlamaya başladım. Gençliğimdeki
dostlarım beni bırakıp gitti, ben de onları. Ailemden ayrıldıktan yedi
yıl sonra kendi kendilerine, kimsenin bana söyleyemediği sebeplerle
öldüklerini öğrendim, içinde yaşadıkları topluluk garip bir salgının kur-
banları olarak ölmüşlerdi.
Kasabadan kasabaya orada yaşayan insanların uygun gördüğü kadar
yemekle beslenerek, çoğu kez taşlanarak ve hapsedilmekle tehdit
edilerek bir dilenci gibi başıboş dolaştım durdum. Bazen, bazı alimleri
samimi bir öğrenci olduğuma ikna ediyordum ve içinde, ölülerle
konuşma, sihirbazlık, maji ve simya hakkında ayrıntılar verilen kadim
kayıtları okumama izin veriyorlardı. İnsanların hastalanmasına,
vebaya, körlüğe, deliliğe ve hatta ölüme yola açan büyüleri öğrendim.
Varolan ve Kadimlerin eski efsanelerinde yer alan çok çeşitli demon ve
71/284
kötü tanrı sınıflarını öğrendim. Böylelikle kendimi, “Kılıcı Kafatasını
Yarar” denilen, görünüşü korku ve dehşet ve (bazılarına göre) son
derece
nadir
görülen
tabiatta
ölümler
saçan
dişi-iblis
LAMMASHTA’ya karşı silahlandırdım.
Zaman içinde, burada, Kara Dünyanın bu kitabında listelenen bütün
demonların ve iblislerin, hayaletlerin ve canavarların isimlerini
öğrendim. Astral Tanrıların güçlerini ve ihtiyaç duyulduğunda onları
çağırmayı öğrendim. Aynı zamanda astral ruhların dışında ikamet
eden, isimlerini burada yazamayacağım Kadimlerin Kadimlerinin,
Kadim Günlerinin Kayıp Tapınağı’nın girişini koruyan korkutucu
varlıkları da öğrendim.
Tepelerde ateş ve kılıçla, su ve hançerle ve MASSHU’nun belirli
yerlerinde yetişen, onunla, farkında olmadan kayanın önünde ateşimi
yaktığım, akla, muazzam cennetlerde, aynı zamanda cehennemlerde
yolculuk etmesi için büyük bir güç veren şu garip bitkinin yardımı ile
tapındığım yalnızlık törenlerimde, Rahibin, Bilgeliğin arayışında yol-
culuk edebileceği küreler arasından güvenle geçmesini sağlayan ve onu
takip eden muskaların ve tılsımların formülünü aldım.
Ancak şimdi, seyahatin Bin birinci ayından sonra, Maskim topuk-
larımı çimdiklemekte, Rabishu saçımı çekmekte, Lammashta dehşetli
çenesini açmakta, AZAG-THOTH tahtında kin ve körlükle bakmakta,
KUTULU kafasını kaldırıp batık Varloorni’nin peçesinin içine, Uçuru-
mun içine bakmakta ve bakışını benim üzerime dikmekte, bu yüzden
bunları aceleyle yazmalıyım, görünüşe göre bazı açılardan ritüellerin
düzenine ya da formüllere ya da kurbanlara dair bir yanlışlık yaptım,
çünkü yatarak bekleyen, rüyalar gören ERESHKIGAL’in güruhu,
ayrılmamı dört gözle bekliyor. Tanrılara korunmam ve Kudüs’teki
(Tanrılar onu hatırlasın ve ona merhamet etsin!) Rahip, ABDUL BEN-
MARTU gibi yok olmamam için dua ediyorum. Kaderim artık
yıldızlarda yazılı değil, çünkü Zonei’ler üzerinde iktidar ararken Kalde
72/284
Akti’ni çiğnedim. Aya ayak bastım ve artık ayın benim üzerimde gücü
yok. Hayatımın çizgileri tanrılar tarafından gökyüzüne yazılan harflerin
üzerinde yaptığım ıssızlıklardaki başıboş dolaşmalarımda silindi. Ve
şimdi bile kurtların, o kader gecesindeki gibi, dağlardaki ulumalarını
duyabiliyorum ve benim ve diğerlerinin isimlerini çağırıyorlar. Etim
için korkuyorum, ama ruhum için daha fazla.
Her boş anında, seni unutmamaları için Tanrıları çağır, çünkü onlar
unutkan ve çok uzaktadır. Tepelerde, tapınakların ve piramitlerin üzer-
inde ateşlerini yak ki seni görebilsin ve hatırlayabilsinler.
Formüllerin her birini benim yazdığım gibi, bir satırını ya da nok-
tasını bir kıl payı bile değiştirmeden kopyalamayı unutma, öyle yap-
mazsan değersizleşir ve daha da kötüsü: sınırdaki bir boşluk
dışarıdakilerin girmesi için gerekli araçları sağlar, çünkü bozulmuş bir
yıldızdır GANZIR’in kapısı, Ölümün kapısı, Gölgelerin ve Kabukların
kapısı. Büyülü sözleri burada yazdığı şekliyle, reçete edildiği usulde
ezberden oku. Ritüelleri yanlış yapmadan hazırla ve kurbanları uygun
yerde ve zamanda sun.
Tanrılar sana merhamet etsin
MASKIM’in çenesinden kaçasın ve Kadimlerin gücünü
yenesin!
VE TANRILAR SANA ÖLÜMÜ BAHŞETTİ
KADİMLER DÜNYAYI BİR KEZ DAHA YÖNETMEDEN
ÖNCE!
KAKAMMU! SELAH!
73/284
|