Emir Timur ve Yönetim İlkeleri
149
muş, gelişmeleri sakince bir kenarda izlemiştir. Emir seçimi için bir araya
toplanan Tatar beyleri, din âlimleri ve imamlar uzun tartışmalar sonunda
Han soyundan gelmemesine karşın Timur’u Emir olarak seçmişlerdir. Bu
seçimde Müslüman din adamlarının ağırlığı oldukça fazla olmuştur (Şim-
şirgil, 2017, 59-61).
Timur bir konuda karar vermeden önce olabildiğince bilgi toplar, mecli-
sindekilerin fikirlerini dinler, fakat tüm önderlerde olduğu gibi son kararı
kendisi verir ve kararından asla dönmezdi. Verdiği kararların kati bir şe-
kilde yerine getirilmesini ister, kararlarına karşı gelen veya bunları uygu-
lamakta acze düşenler ise ağır bir şekilde cezalandırılırdı (Lamb, 2009,
96). Rivayet olunan bir sözü de bu anlayışını açıkça ortaya koymaktadır;
“Padişah olan hamlesinden geriye dönmez, atılan adım arkaya çekilmez,
hükümdar olan, tereddüt etmez” (Şimşirgil, 2017, 228). Bu özelliğini bazı
önderlerde rastladığımız, güce sahip olmaktan ileri gelen bir hırs ya da
gücün kötüye kullanılması olarak değerlendirmemek gerekir. Çünkü sez-
gileri çok kuvvetli olan ve her zaman serinkanlı ve sağduyulu hareket
eden bir yapıya sahip olduğundan, çoğu zaman yanılmaz ve isabetli ka-
rarlar verirdi (Yüksel, 2004, 91).
Keskin de bir adalet anlayışı
olan Timur, hüküm verirken hiç kimseyi
ayırmaz, doğru ve hakça olan ne ise onu uygulardı. Sonuç ne olursa olsun
doğruluktan
asla vazgeçmeyen, yalandan ve yalan söyleyenden nefret
eden bir kişiliğe sahipti. Sürekli elinde taşıdığı ve aynı zamanda mühür
olarak da kullandığı yüzüğün üstünde “Rasti, Rusti” yani “Kurtuluş Doğ-
ruluktadır” ifadesi yer almaktaydı (Yüksel, 2004, 88). Elbette ki doğruluk
ve dürüstlükten şaşmaz kimliği kendi ülkesi sınırları içinde hükmederken
ve özel hayatı için geçerli olan bir özellikti. Savaş sırasında başvurduğu
hileler ve rakiplerine yönelik yanıltıcı taktiklerini bu çerçevede
değerlendirmemek ve bir tutarsızlık olarak görmemek gerekmektedir.
Timur hakkındaki ilginç bir başka nokta ise; hiçbir zaman kendine im-
parator unvanı almamış olmasıdır. Hayatı boyunca hep “Emir
Timur
Gurîgan
1
” ismini kullanmış, yazışmalarda da “Emir Timur” ya da “Ben Al-
lah’ın kulu Timur” ifadelerini tercih etmiştir (Lamb, 2009, 258). Bunun
nedenine ilişkin bir takım varsayımlar öne sürülebilirse de, bunlardan en
önemlisinin Cengiz Han yasalarına olan koşulsuz bağlılığı olduğu söyle-
1
Küregen, Damat.
Meltem DELEN
150
nebilir. Arap tarihçileri de bu bağlılığını şu şekilde ifade etmiştir; “Cengiz
Kanunları, Timur için İslam fıkhı ve Hz. Peygamberin yolu gibidir.” (Yük-
sel, 2008, 241). Hatta bu durum yüzünden Müslüman olmasına karşın
bazı İslam âlimleri tarafından da eleştirilmektedir. Bu yasaya göre Han’lık
makamı sadece Cengiz’in soyundan gelenlere aitti, koşullar ve Cengiz’in
varislerinin zayıflıkları Timur’u imparatorluk koltuğuna oturtmuş olsa
da o bu unvanı hiçbir zaman üzerinde taşımamıştır.
Başta Semerkant olmak üzere, hâkimiyeti altındaki pek çok şehri tama-
men planlı bir
şekilde yeniden inşa ettirmiş, birer mimari harikasına
dönüştürmüştür. Yapmış olduğu fetihlerde karşılaştığı ilim adamları ve
sanatçıları Semerkant’a getirerek burayı dönemin ilim merkezi haline
getirmiştir. Batılı bir yazar olarak Harold Lamb Timur hakkında
şöyle
demektedir; “Avrupa’da, Fransa’da Paris kasapları birbirlerini keserken
Emir Timur ilim beldeleri kuruyordu. Nedense pek tanınmayan bir şah-
siyettir.” (Şimşirgil, 2017, 258-259). Lamb’in de belirttiği gibi pek tanın-
mayan bu Türk Emiri, bugüne bile ışık tutan bir yönetim yaklaşımı ortaya
koymaktadır.
Dostları ilə paylaş: