AEİ Tedavisine Devam Etme (ALGORİTMA 7)
Devam eden AEİ tedavisi nöroloji uzmanı tarafından yapılmalıdır ve hastanın da kabul
ederek onam vermiş olduğu tedavi planının (ilaç dozu, olası yan etkiler ve nöbetlerin devam etmesi
durumunda yapılacaklar) bir parçası olmalıdır. Sağlık hizmetleri çalışanları ilaç önerilerinin devamı
sorumluluğunu alırken birey ve yakınlarının gereksinimleri dikkate almalıdırlar.
İlk basamak hizmetlerince (örneğin pratisyen hekimlerce) reçeteler, uzman doktorun verdiği
ilaç plan ve raporuna uygun olarak tekrarlanabilir. Reçete yazan doktor, hasta ve ailesinin, tedavi
hakkında tam bilgisinin olduğundan, örneğin bir doz kaçırdığında ya da gastrointestinal bir sorunda
ne yapacağını bildiklerinden emin olmalıdır. Tedaviye ek olarak yapılabilecekler:
•
Hastalığı ve tedavinin verimliliğini anlamada birey ve yakınlarının eğitimi
•
Durumla ilgili ön yargıların azaltılması
•
Olası ise basit ilaç şemaları
•
Hekim. hasta ve aile pozitif işbirliği içinde olmalıdır
Düzenli kan testleri rutin olarak önerilmemektedir, sadece klinik olarak endike ise yapılmalıdır.
AEİ kan düzeyleri takibi endikasyonları şunlardır:
•
Önerilen ilacın kullanılmadığından şüphelenildiğinde
•
Toksisite şüphesi varsa
•
Farmakokinetik etkileşimlerin düzenlenmesi
•
Status epileptikus, organ yetmezliği veya gebelik gibi bazı özel durumlarda
Kan testleri şunları içerir:
•
Cerrahi öncesi: valproat alanlarda pıhtılaşma çalışmaları
•
EN AZ YILDA BİR GEREKTİĞİNDE DAHA SIK Tam kan sayımı, elektrolitler karaciğer
enzimleri, enzim indükleyici ilaç alan erişkinlerde her 2-5 yılda bir vitamin D düzeyleri ve
kemik metabolizmasının diğer testleri (örneğin serum kalsiyum ve alkalen fosfataz)
Test sonuçlarındaki asemptomatik minör anormallikler, ilaç değişimi için endikasyon oluşturmaz.
AEİ Tedavisini Sonlandırma
8
TND
İlaçları kesme veya ilaçlara devam kararı öncesi doktor-hasta ve aile riskleri ve faydaları her
yönüyle tartışmalı ve bu tartışmada hastanın hayat tarzı, nöbet tipi, epilepsi sendromu ve ilaç
kesilince olabilecek nöbet riski ayrıntılı konuşularak hastanın bunları anladığından emin olunmalıdır.
AEİ kesimi nöroloji uzmanın yönetiminde veya rehberliğinde olmalıdır. AEİ tedavisinin devamı veya
kesilmesinin risk ve yararları en az 2 yıl boyunca nöbetsiz kalan bireylerde tartışılmalıdır. Nöbetsiz bir
bireyde AEİ tedavisi kesileceği zaman, bu yavaş yavaş yapılmalı (en az 2-3 ay) ve bir seferde hiçbir
ilaç kesilmemelidir. Benzodiazepinler veya fenobarbütürat gibi ilaçların kesiminde, ilaç kesilme
belirtileri ve nöbet tekrarlama olasılığını önlemek için, ilaç kesim planı en az 6 ay ve daha uzun bir
zamana yayılmalıdır. Eğer ilaç azaltılıp kesilirken nöbet tekrarlarsa buna dair de bir plan
oluşturulmalıdır (nöbetin olduğu dozdan bir önceki doza dönmek ve hemen doktoru bilgilendirmek
gibi)
İlaca dirençli epilepsilerde yaklaşım:
İlaca dirençli epilepsili hastalar, gerektiğinde nöroloji uzmanı doktorlarca epilepsi kliniklerine
gönderilmelidirler. Epilepsi gelişen bireylerin yaklaşık %10-15’unda üçüncül merkeze gereksinim
olasılığı vardır; kontrol edilemeyen epilepsi ile ilişkili morbidite ve mortalite nedeniyle üçüncül bir
merkeze refere edilmelidirler. Cerrahi tedavi ile ilgili bilgiler, nedenleri, riskleri, olası faydası aile ve
hastaya ayrıntılı açıklanmalı ve bilgilendirilmiş onam formları imzalatılmalıdır. Tedaviye cevap yoksa
veya tanıdan emin olunamıyorsa hasta epilepsi merkezlerine gönderilir. Aşağıdaki durumlardan en az
biri varsa hastanın epilepsi merkezlerinden birine gönderilmesi düşünülmelidir:
•
Epilepsi nöbetleri ilaç başlandıktan sonraki 1-2 yıl içinde kontrol edilemediyse
•
İkili kombine ilaçla başarısız olunmuşsa
•
2 yaşın altında olan hastalar
•
AEİ larla kabul edilemez yan etkiler ortaya çıkıyorsa
•
MRI lezyonu varsa
•
Eşlik eden psikolojik ve/veya psikiyatrik hastalık varsa
•
Nöbet tipi veya epilepsi sendromundan emin olunamıyorsa
Çocuklarda, hayatın ilk 2 yılında başlayan nöbetlerde tanı ve tedavi çok güç olabilir. Bu nedenle
küçük çocuklar, devam eden nöbetlerle birlikte olan gelişimsel gerilik , davranış ve psikolojik
etkilenme riskleri nedeniyle mümkün olduğunca erken, epilepsi merkezlerine gönderilmelidir.
Davranışsal veya gelişimsel gerileme olması veya epilepsi sendromunu tanımlayamama durumunda
hasta vakit kaybeden epilepsi merkezlerine ileri incelemeler için gönderilmelidir. Sturge-Weber
sendromu, Rasmussen ensefaliti veya hipotalamik hamartoma gibi özel durumları olan hastalar
epilepsi merkezlerine gönderilmelidirler.
Eşlik eden psikiyatrik hastalık veya ilk araştırmaların bir bozukluk göstermediği durumlar,
epilepsi merkezlerine göndermeye engel değildir. Epilepsi merkezleri, multidisipliner yaklaşımın
olduğu, medikal ve cerrahi tedavinin gerektirdiği araştırmaları ve bu tedavileri gerçekleştirmeye uygun
alt yapı ve uzmanları barındıran yerler olmalıdır.
Epilepsi merkezlerinde nöropsikolog, psikiyatrist, nöroloji, nöroradyoloji, nöroşirürji, epilepsi
konusunda uzmanlaşmış hemşire, nöroanestezi, sosyal hizmet uzmanı, fizyoterapist gibi
mutidisipliner uzmanlar olmalı ve MRI, videoEEG monitorizasyonu gibi alt yapı yeterliliği olmalıdır.
Nöroşirürjiyen, epilepsi cerrahisi konusunda özelleşmiş olmalı invazif EEG kayıtlamaları için
elektrodlar koyabilmelidir (EK-1).
Psikolojik Yaklaşım
Erişkinlerde uygun AEİ tedavisinin nöbet kontrolünde yetersiz kaldığı düşünülüyorsa,
AEİ’ların yanında psikolojik yaklaşımlar (relaksasyon, kognitif davranışsal terapi, biofeedback) hayat
kalitesini artırabilir. Psikolojik yaklaşımlar (relaksasyon, kognitif davranışsal terapi, biofeedback), ilaca
dirençli fokal epilepsili çocuklarda kullanılabilir. Psikolojik yaklaşımların nöbet sıklığını etkiledikleri
kanıtlanmamış olup, farmakolojik tedaviye bir alternatif değildirler.
Ketojenik Diyet
Erişkin epilepsili bireylerde ketojenik diyet önerilmemektedir. İlaca dirençli epilepsisi olan
çocuklarda ek tedavi olarak ketojenik diyet önerilebilinir.
Vagal sinir Stimülasyonu (VSS)
9
TND
Vagal Sinir Stimülasyon epilepsi cerrahisi konusunda özelleşmiş bir merkezde değerlendirilip,
resektif cerrahiye aday olmayan ve ilaca dirençli nöbetleri devam edenlerde, nöbet sıklığını
azaltmaya yönelik ek tedavi olarak endikedir. Fokal dirençli nöbetlerde (sekonder jeneralizasyon
olsun veya olmasın) veya dirençli jeneralize nöbetlerde uygulanabilir.
Nöropsikolojik Değerlendirme
Nöropsikolojik değerlendirme, öğrenme yeteneği ve kognitif disfonksiyonu değerlendirmenin
önemli olduğu bireylerde özellikle dil ve hafızayı dikkate alarak yapılmalıdır.
STATUS EPİLEPTİKUSUN TEDAVİSİ
Status epileptikus en az 5 dakika ve üzeri devam eden klinik ve/veya elektrografik epileptik aktivite
olarak tanımlanır. Sıklıkla hekim, hasta ve hasta yakınları tarafından süre tanımlanması konusunda
yanlış değerlendirme yapılabilir ve tek nöbet status epileptikus olarak değerlendirilmemelidir. Status
epileptikus motor aktivitenin olmasına bağlı olarak konvulsif ve nonkonvulsif alt başlıklarında
tanımlanabilir.
Konvülzif status epileptikus
Jeneralize konvülzif status epileptikus (JKSE) acil müdahale edilmesi gereken bir tıbbi durumdur.
JKSE’nin tedavisi destekleyici bakım, nöbet aktivitesinin damar içi yolla verilen antiepileptik ilaç ile
sonlandırılması, nöbet nüksünün önlenmesi, tabloyu oluşturan nedenlerin düzeltilmesi,
komplikasyonların önlenmesi ve gelişen komplikasyonların tedavisi gibi basamakları içerir (Tablo 12,
Algoritma 7).
Bir yandan da hastanın epilepsi hastası olup olmadığı, kullandığı AEİ’lar ve dozları, tedavide
aksama ve/veya araya giren başka bir tedavi olup olmadığı öğrenilmelidir. Ardından da endojen
metabolik bozukluk, intoksikasyon, infeksiyon veya yeni bir yapısal lezyon varlığı gibi SE’ye yol
açabilecek nedenler öncelikle araştırılmalıdır.
Nöbetler hızla durup hasta açılsa bile diğer tedavi basamaklarına geçilip, etyolojik
araştırmalara ve hastayı izlemeye devam edilmelidir. SE tedavi edildiği takdirde en az 24 saat daha
nüks olabileceği düşünülerek gözleme devam edilmelidir.
Nonkonvülzif status epileptikus
NKSE’de prensip olarak status epileptikus tedavisi uygulanır. Şüphelenildiği durumda EEG ile
kesin tanı konduktan sonra akut tedavide kısa süreli benzodiazepinlerden diazepam damar içi yolla
uygulanır. EEG’nin yapılamadığı durumlarda tedavi denemesi yapılması da önerilir. Absans status
epileptikus (ASE) için tanı kesinse fenitoin zararlı bile olabilir. ASE’de benzodiazepin tedavisine
cevap genelde kalıcıdır. Nöbetin devam ettiği durumlarda intravenöz valproat benzodiazepin sonrası
tedavi için uygundur.
Dirençli status epileptikus
İlk iki veya üç sayıda AEİ tedavisine yanıt vermeyen tablolar dirençli SE olarak tanımlanır.
Dirençli SE tablosunda genellikle solunumsal, kardiyovasküler sorunlar ve bunlarla ilişkili sistemik
komplikasyonlar izlenir ve bu durum hastaların entübe edilmesini, mekanik ventilasyon
uygulanmasını ve sonuçta yoğun bakım ünitesinde izlenmesini gerektirir. Dirençli SE tedavisinde
yüksek doz barbitüratlar (pentobarbital, thiopental, fenobarbital), midazolam, lorazepam gibi yüksek
doz benzodiazepinler, propofol, ketamin diğer anestetikler kullanılır. Artık ülkemizde de bulunan
valproatın flakon formunun damar içi yolla uygulanması da dirençli SE tedavisinin yeni protokollerinde
yer almaya başlamıştır.
Bu durumda bir hasta yoğun bakım ünitesine nakledilmesi ve bu tedavilerden birisinin
uygulanması gerekmektedir. Yoğun bakım ünitesi olmayan bir yerde SE hala devam ediyorsa yoğun
bakım ünitesine nakledilene kadar damar içi yolla fenobarbital uygulanabilir.
Tedavi algoritması izlenirken, bir anestezist veya yoğun bakım uzmanının görüşü alınmalıdır.
Yoğun bakım ünitelerinde invazif-noninvazif kan basıncı, ritm, pCO2 ve satürasyon monitorizasyonun
yapılması gerek SE tablosunun gerekse tedavisinin komplikasyonlarının saptanması ve önlem
alınmasında önemli bilgiler sağlar. Tedavi sırasında sıklıkla ileus, akciğer ve diğer infeksiyonlar, ateş,
lokal doku infeksiyonları nedeniyle intravenöz yolun kaybedilmesi tedavinin engellenmesine yol
açmaktadır.
Devamlı EEG monitorizasyonu ile serebral fonksiyonların izlenmesi özellikle anestetik
ilaçların doz titrasyonunda, nöromuskuler blokaj yapan ajan uygulanmış hastalarda, klinik olarak
10
TND
nöbet durmuş ancak uyanıklık kusuru devam eden hastalarda ve şuur kaybı olan, nonkonvülzif status
epileptikus düşünülen hastalarda çok önemlidir.
Arter kan gazı incelemesi ile hastanın pH takibi de yapılabilir. Ancak yaşamı tehdit eden
boyutlara ulaşmadıkça asidoz tedavi edilmeye çalışılmamalıdır, çünkü asidozun kalıcı hasar
oluşturduğuna dair bilgi yoktur ve fazla bikarbonat verilmesi de metabolik alkaloza neden olacaktır.
Tedaviye yanıt alındığı takdirde nöbetler baskılandıktan uygun bir süre sonra (12-24 saat)
ilacın dozu %25-50 oranlarında azaltılarak nüks olup olmadığı izlenmelidir. Çoğunlukla fenitoin
yüklenmesi sonrasında plazma düzeyi 20-25 mikrogram/L düzeyine ulaşıldığında diğer ajanların
kesilmesi denenir. Bazen diğer AEİ’ların devamlı infüzyonunun kesilmesinden önce fenobarbital ile
yüklemek de gerekebilir.
Medikal tedavi uygulamalarına yanıtsız dirençli SE tedavisinde iyi seçilmiş olgularda bazı
fokal rezeksiyon veya multipl subpiyal transseksiyon gibi epilepsi cerrahisi girişimleri
uygulanabilmektedir.
Tekrarlayan konvülzif status epileptikusu olan hastalarda bireysel tedavi algoritmaları
oluşturulmalıdır.
Status epileptikusta acil yapılması gereken tetkikler
•
Damar yolu açıldıktan sonra kan gazı, glukoz, karaciğer ve böbrek fonksiyonları, kalsiyum,
magnezyum, tam kan sayımı, AEİ düzeyleri için kan örneği alın.
•
Bu tetkiklerle nedenin aydınlatılamadığı durumda örneğin toksikolojik tetkikleri yapabilmek
için 5 ml serum ve 50 ml idrar örneği saklayın.
•
Olası aspirasyon tanısı için akciğer grafisi çekin.
•
Klinik tabloya göre gerekirse beyin görüntüleme ve lomber ponksiyonu planlayın.
Monitorizasyon
•
Düzenli nörolojik ve nabız dakika sayısı, kan basıncı, vücut ısısı monitorizasyonu yapın.
•
EKG, biyokimya, kan gazı, pıhtılaşma faktörleri, kan sayımı ve ilaç düzeyleri takibi yapın.
•
Yoğun bakım desteği gerektiren hastalarda bakımı anestezist ile birlikte yürütün.
•
Dirençli status epileptikus tablolarında EEG monitorizasyonu gerekir. Nonepileptik status
olasılığını düşünün.
•
Dirençli status epileptikus tedavisinde birincil son nokta EEG’de epileptik aktivitenin
supresyonu, ikincil son nokta baskılanım-boşalım paternidir.
Uzun süreli AEİ tedavisi
•
Uzun süreli, idame AEİ tedavisi acil tedaviye paralel olarak başlayın.
•
İlaç seçimini önceki AEİ tedavisi, epilepsisinin tipi ve klinik tabloya göre yapın.
•
Önce AEİ tedavisine maksimum dozda devam edin, yeni bir doz azaltımı yapılmışsa eski
dozuna dönün.
•
Fenitoin ya da fenobarbital acil tedavide kullanılmışsa oral ya da IV idame dozlarını serum
ilaç düzeyi takibi ile belirleyin. Mutlaka fenitoin ya da fenobarbital ile idame tedaviye devam
edilmesi gerekmez.
•
Gerekirse diğer idame AEİ tedavilerine oral yükleme dozlarında başlayın.
•
Nazogastrik ile beslenmede bazı AEİ’ın emilim özelliklerinin değişebileceğini unutmayın.
•
Eğer hasta 12-24 saattir nöbetsizse, idame AEİ’ın uygun kan düzeyleri sağlanmışsa,
anestetik ilaçları yavaşça azaltmaya başlayın.
Uzamış veya tekrarlayan nöbetler
Arka arkaya nöbet geçiren (bir saat içinde üç veya daha fazla) hastalar acil bakım ve tedavi
almalıdırlar.Bu nöbetlerde rektal diazepam ya da bukkal midazolam verilebilir. Tedavi eğitimli sağlık
personeli veya hasta tarafından kabul edilen protokol bir uzman tarafından belirlendiği takdirde uygun
eğitimi almış hasta aileleri veya bakıcıları tarafından uygulanabilir.
Hastanın havayolunun açık olmasına dikkat edilmeli; solunum ve kardiak fonksiyonların
değerlendirilmelidir
İlaca cevap ve hastanın durumuna bağlı olarak aşağıdaki durumlarda acil servis ile bağlantı
kurulmalıdır:
•
nöbetler status epileptikusa dönerse
•
nöbet tekrarlama riski yüksekse
•
bu ilk epizod ise
•
hastanın durumunun takip edilmesinde zorluklar varsa
11
TND
KADIN VE EPİLEPSİ
KONTRASEPSİYON (ALGORİTMA 8):
Çocuk doğurma potansiyeli olan ve bu dönemde tedavi alması gereken kadın hastalar ve
genç kızlarda, oral kontraseptiflerin ilaçlar ile etkileşimi hakkında hastanın kendisi ve/veya ailesi ile
ayrıntılı görüşülmelidir.
Epileptik kadın hastanın kontrasepsiyon için non-hormonal metod kullanmasının hiçbir
kontraendikasyonu yoktur. Enzim indüklemeyen antiepileptik ilaçlar (AEİ) (gabapentin, lamotrijin,
levetirasetam, Valproat sodyum), oral kontraseptiflerin etkinliğini değiştirmezler.
Enzim indükleyici AEİ (karbamazepin, etosüksimid, fenobarbitol, fenitoin, primidon) kullanan
kadın hastalarda oral kontraseptif (OK) ilk tercih edilen kontrasepsiyon yöntemi değildir. Bununla
birlikte, kadın hasta OK kullanmayı istiyorsa, kontrasepsiyon etkinliğinin azalacağı bilgisi verilmelidir.
Enzim indükleyici AEİ kullanan kadın hastaların, yüksek dozda kombine OK ya da progesteron (im)
içeren kontraseptifler, örn; depo- provera kullanması önerilir. Sadece düşük dozlu progesteron içeren
tablet veya implant formundaki kontraseptif ilaçların başarısızlık oranı yüksek olup, AEİ ile birlikte
kullanımı önerilmemektedir. Kombine oral kontraseptif kullanmak isteyen hastaların OK içeriğinde
minumum 50 mcg östradiol ya da mestranol bulunması gereklidir. Ara kanamaları oluyorsa östrojen
dozu 75 mcg veya 100 mcg/ gün’e çıkılmalıdır. Ayrıca “üçlüsiklus” tedavi düşünülmelidir (üç paket
ilacı ara vermeden kullanmak). Yüksek doz OK kullansalar da, enzim indükleyici ilaç kullanan
hastalar gebe kalma riskine sahiptir. Oral kontraseptif ve enzim indükleyici AEİ kullanan hastalarda,
ek olarak bariyer metodunun kullanılması düşünülebilir ve hasta ile görüşülebilir.
Depo-provera, enzim indükleyici AEİ kullanan hastalarda önerilebilecek, standart 12 hafta
intervallerle kullanılabilen bir ilaçtır. Epileptik hastalarda 10 hafta intervallerle kullanılmalıdır.
Acil kontrasepsiyon için, intra uterin alet (IUD) en uygun tercih edilebilecek metodtur. Enzim
indükleyen AEİ alan hastalar acil hormonal kontrasepsiyon yöntemini kullanacaksa, aynı anda iki doz
alması önerilir. Enzim indükleyici AEİ kullanan hastalarda, acil hormonal kontrasepsiyon için;
levonorgesterol 0.75 mg 1x2 (1,5 mg), 12 saat sonra 1x1 (0,75 mg) alması önerilir.
GEBELİK (ALGORİTMA 8):
Çocuk sahibi olmaya karar veren epileptik kadın hastaya, gebeliğinin her ne kadar medikal
yönden komplike olsa da, sorunsuz bir gebelik de geçirebilecekleri ve sağlıklı bir çocuk sahibi
olabilecekleri bilgisi verilmelidir. Tüm gebe epileptik hastaların, gebeliklerini bildirme konusunda
cesaretlendirilmelidirler. Klinisyen, gebelik belirlediği hastaları ilgili birime haber vermelidir. Hasta
kontrolünü kadın doğum uzmanı ve epilepsi hakkında uzman olan kişi birlikte yapmalıdırlar.
Gebelik planlandıysa, döllenme olmadan önce ilaç dozu nöbetin kontrol edilebildiği, fetüs
gelişiminde en az zararın olabileceği doza indirilmelidir. En düşük etkin dozda monoterapi uygulaması
en az riske sahip olan tedavi yöntemidir.
Gebeliği olan tüm epileptik kadınların bu konuda doğru bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Antiepileptik ilaç (AEİ) tedavisini bırakmayı düşünen hastalarda status epileptikus ve SUDEP olasılığı
görüşülmelidir. Mutlaka düzenli ilaç kullanması gerektiği bildirilmelidir.
Gebelik öncesi ve en az birinci trimesterin sonuna kadar yüksek doz folik asit (5 mg/gün)
kullanması önerilmelidir.
İntra uterin Valproat sodyuma maruz kalma ile bazı AEİ’lara göre daha yüksek oranda
malformasyonlu çocuk doğurma olasılığını taşımaktadır.
Gebelik sırasında nöbet sıklığının artabileceği, jeneralize tonik klonik nöbeti olan hastalar;
bebeğin nöbet sırasında zarar görme olasılığının daha yüksek olduğu hakkında bilgilendirilmedir. Her
ne kadar absolud risk düşük olsa da, riskin düzeyinin nöbet frekansına bağlı olduğu unutulmamalıdır.
Basit parsiyel, kompleks parsiyel, absans, myoklonik nöbetleri olan gebe kadınlar ani düşme sonrası
kendilerini yaralamadıkları sürece, nöbetlerin gebeliği ve bebek gelişimini negatif yönde etkileyeceği
konusunda kesin verilerin olmadığı hakkında bilgilendirilmelidir. Doğum sırasında ve doğumdan sonra
ilk 24 saat içerisinde jeneralize tonik klonik nöbet geçirme riski % 1-4 oranında olduğu hastaya
bildirilmelidir.
Gebelikte ilaç monitorizasyonu çok gerekmemektedir, ancak nöbet sıklığının arttığı
durumlarda ilaç dozunu planlamak için gerekli olabilir.
12
TND
AEİ alan gebelerin yüksek çözünürlü ultrasaund ile yapısal anormallikler açısından takip
edilmeleri gerekmektedir. Bu tarama USG uzmanı tarafından 18-20. haftalar arasında yapılmalıdır.
Daha önce yapılan taramalar majör malformasyonların daha önce tespit edilmesini sağlayamayabilir.
Enzim indükleyici AEİ kullanan hastaların, gebeliğin 36. haftasından doğuma kadar geçen
sürede 10-20 mg/gün oral vitamin K kullanması önerilen çalışmalar vardır. Doğumdan hemen sonra
ve 28. günde bebeklere 1 mg vit K enjeksiyonu önerilmelidir.
Hastaların doğum sırasında kullandıkları AEİ’a mutlaka devam etmeleri ve yanlarında
taşımaları hakkında uyarılmalıdırlar.
Travay sırasında, nöbet geçirme riski düşük olmasına rağmen, annenin ve bebeğin
resüsitasyonu sağlayabilecek bir doğum kliniğinde işlemin yapılması gerekmektedir. Ayrıca bu
merkezin annenin nöbetlerini tedavi edebilecek alt yapıya sahip olması gerekmektedir.
Genetik konsültasyonu, idiopatik epilepsi ve aile öyküsü veren hastalara yapılması
gerekmektedir.
Tüm anneler anne sütü vermeye teşvik edilmelidir. Çok nadir özel durumlar dışında, AEİ
kullanan annelerin süt vermesi güvenlidir ve teşvik edilmelidir. Bununla birlikte, her anne kendisi ve
ailesi için uygun olan beslenme metodu hakkında desteğe ihtiyacı vardır.
Epileptik kadın ve menopoz (ALGORİTMA 9)
Epileptik kadın hasta, menopoz döneminde birkaç önemli risk ile karşı karşıyadır. Özellikle
katamenial epilepsisi olan hastalarda perimenapozal dönemde nöbet sıklığında artış olabileceği
unutulmamalıdır. Ayrıca menopoz dönemindeki hormon replasman tedavisi (HRT) nöbet sıklığını
arttırabilir. Daha da önemlisi nöbet sıklığı fazla olan hastalar normal popülasyona göre 3-4 yıl önce
menopoza girmektedirler.
AEİ’ların kemik metabolizmasındaki etkileri nedeni ile kadın hastalar osteoporoz, osteopeni
riski altındadırlar. Özellikle enzim indükleyen AEİ kullanan hastalarda, vitamin D düzeyi düşmeğe
eğilimlidir. Bu hastalarda serum paratiroid hormon düzeyleri yükselmekte ve idrarda kalsiyum atılımı
azalmaktadır.
Kemik sağlığını korumak için öncelikli olarak sağlıklı yaşam hastaya anlatılmalıdır.
Osteoporozu etkileyen diğer faktörler arasında; ekzersiz yapmama, sigara, aşırı alkol, uzun süreli
kortikosteroid alımı, östrojen eksikliği, ileri yaş, kalsiyumdan düşük diyet bulunmaktadır.
Yaşları 25-64 arasında bulunan tüm hastaların günlük 1000 mg/gün kalsiyum almaları
gerekmektedir. Menopoz dönemindeki kadın hastaları 1500 mg/gün kalsiyum almalıdırlar. Risk
altında olan hastalara günde en az 400 IU vit D alınması önerilmektedir.
Menopoz döneminde kadın hastaların % 41’de nöbet sıklığının arttığı unutulmamalıdır. Her
ne kadar HRT’si güvenli bir şekilde kullanılsada, östrojen veya progesteron ile kombine östrojen
içerikli HRT’nin bazı hastalarda nöbet sıklığını arttırdığı unutulmamalıdır.
Dostları ilə paylaş: |