Dublin doğumlu, Ingiliz devlet adamı ve siyaset teorisyeni. Genellikle Anglo-Amerikan muha- faza-kâr geleneğin babası olarak görülür. Whig Partili bir siyasetçi olarak Burke, 1776 Amerikan Devrimi'ne sıcak bakıyordu ama şöhretini, Reflection on the Reveloution in France ( Fransa'daki Devrim Üzerine Düşünceler, 1790) adlı eserinde 1789 Fransız Devrimi'ne yönelttiği eleştiriye borçludur. Burke, özgürlük, eşitlik, kardeşlik gibi soyut ilkeler çerçevesinde Fransız siyasetini yeni biçim lere sokma teşebbüslerine, bilgeliğin büyük oranda tecrübeye, geleneğe ve tarihe dayandığı iddiasını savunarak şiddetle karşı çıktı. Ancak Fransız Monarşisi'nin bu sondan kısmen sorumlu olduğunu belirtti. Çünkü monarşi, inatla "muhafaza etmek için değişme"yi reddetti. Burke, kötülüğü engelleyebileceği hâlde nadiren iyiyi beslediği için kötümser bir devlet düşüncesi benimser. Adam Smith'in (bkz. s. 65) klasik ekonomisini destekleyen Burke, piyasa güçlerini "doğal hukuk" olarak görmüştür. demokrasisidir. Gelenek, sadece sağda solda dolaşanların kibirli oligarşisine boyun eğmeyi red
deder.
Bu anlamda gelenek, geçmişin bilgelik birikimini yansıtır. Geçmişin kurum ve uygulamala
rı, “zamanın yaptığı sınavı” geçmiştir; bundan dolayı yaşayanların ve gelecek kuşakların menfaati
için korunmalıdırlar. Böyle bir gelenek anlayışı neredeyse, “hayatta kalan kurum ve gelenekler bu
hâldedirler, çünkü bu gelenekler işlerlik kazanmış ve değerli bulunmuşlardır”, şeklindeki Darwinci
inancı yansıtır. Bunlar, “doğal seleksiyon(seçilim)” süreci tarafından onaylanmış ve hayatta kalmak
için uygun olduklarını kanıtlamış kurum ve örflerdir. Örneğin İngiltere’deki muhafazakârlar, m o
narşi kurumunun korunması gerektiğini belirtirler. Çünkü bu kurum, tarihsel bilgelik ve tecrübeyi
somutlaştırır. Özelde İngiltere’deki krallık, ulusal sadakât odağı olması ve partiler “üstü” saygı tesis
etmektedir; basitçe ifade edilirse, işlemektedir.
Muhafazakârlar geleneğe saygı duyarlar çünkü gelenek, hem toplum hem de birey için bir
kimlik duygusu yaratır. Yerleşik örfler ve uygulamalar, bireylerin farkına varabilecekleri cinstendir;
âşinadırlar ve şüpheleri giderici niteliktedirler. Sonuçta gelenek insanlara, aidiyet ve “köklü olma”
hissi verir. Bu hisler de tarihsel temelli oldukları için güçlüdürler. Örneğin monarşi kurumu, insan
ları geçmişe bağlayarak ve onlara kim olduklarına dâir müşterek bir duygu sağlayarak toplumsal
bağlılık yaratır. Öte yandan değişim ise bilinmeyene doğru bir yolculuktur: Belirsizlik ve güven
sizlik yaratır, böylece mutluluğumuzu tehlikeye atar. Gelenek, zaman sınavını başarıyla atlatmış
birçok şeyi, siyasî kurumlardan daha fazlasını barındırır. Gelenek, âşinâ olan, güvenlik ve aidiyet
yaratan tüm örf ve sosyal pratikleri kuşatır. Bu pratikler arasında, yargıçların geleneksel elbiseleri
ve peruklarından, posta kutuları ve telefon kulübelerinin geleneksel rengini koruma seferberliğine
birçok şey vardır.