Paternalizm, tam anlamıyla baba tarzında davranmak anlamına gelir. Siyasî bir ilke olarak ise zararı engellem e ve fayda sağlama niyetiyle diğerleri üzerinde kullanılan iktidar veya otorite anlamına gelir. Arabalarda em niyet kemeri takma zorunluluğu gibi yasalar ve sosyal refah uygulamaları paternalizmin örneklerindendir. "Yumuşak" paternalizmin ayırt edici özelliği, paternalizme tâbi kişilerin geniş oranda rızalarına dayanmasıdır. "Sert" pater nalizm ise rızayı dikkate almadan işler ve bu açıdan otoriteryanizm ile çakışır. Paternalizmin temelinde bilgelik ve tecrübe, toplumda eşitsiz dağılmıştır; otoriteler "en iyisini bilir" anlayışı vardır. Paternalizm karşıtları, otoriteye güvenilemeyeceğini ve paternalizmin özgürlüğü kısıtlayarak toplumun "çocuklaştırılması"na katkıda bulundu ğunu öne sürerler. sanayileşme, İktisadî eşitsizlik ve en azından Kıta Avrupası’nda ortaya çıkan devrimci başkaldırı
ve bunların arka planım hedef alarak yazmıştır. İngiltere’nin “iki millet: Zenginler ve Yoksullar”
şeklinde bölünme tehlikesine dikkat çekme çabasına girmiştir. Muhafazakâr geleneği en iyi şekilde
yansıtır biçimde Disraeli’nin iddiası basiret ve ilke bileşimine dayanmaktadır.
Artan sosyal eşitsizlikler devrim tohumlarını bünyesinde barındırır. Yoksul ve bastırılmış
işçi sınıfının, sefaleti kolayca kabul etmeyeceği gerçeği, Disraeli’nin kaygısıdır. Avrupa’da 1830 ve
1848’de patlak veren devrimler, Disraeli’nin bu kaygısını haklı çıkarmıştır. Bundan dolayı reform,
devrim dalgasını engellemek açısından mantıklıdır ve nihaî olarak zenginlerin m enfaatine olacaktır
ama öte yandan Disraeli, ahlâkî değerlere de gönderme yapmaktadır. Bu çerçevede D israeli servet
ve imtiyazın, özellikle yoksullar ve hâli vakti yerinde olmayanlarla ilgili bazı sosyal sorumlulukları
da beraberinde getirdiğini iddia eder. Bunu ifade etmekle Disraeli toplum, ödev ve sorumluluk
ların kabul görmesiyle ayakta kalır, şeklindeki organik muhafazakâr görüşe vurgu yapar. Disraeli
toplumun doğal olarak hiyerarşik olduğunu kabul eder ama aynı zamanda servet ve sosyal imtiyaz
eşitsizliklerinin, sorumluluk eşitsizliğine de yol açtığını düşünür. Servet sahibi ve güçlü olanlar,
aslında imtiyazın bedeli olarak sosyal sorumluluk külfetine omuz vermelidirler. Tüm bu fikirler,
aristokrasinin şerefli ve cöm ert olabilmesi için taşıması gereken sorumluluk anlamındaki feodal